Zaman, kimsesizliğin ayyuka çıktığı geceye doğru ilerlerken, kimin, kimsesiz olduğunu görmek daha da berraklaşıyor. Kaldırımın kenarına, kendisi için barınak yapma telaşına düşmüş yaşlı bir kadın dikkatimi çekiyor. Elindeki karton kutuları yırtarak kendisine yapacağı barınağın zeminin oluşturuyor. Adımlarımı mümkün olduğunca yavaşlatıp detaylıca nasıl yapacağını görmek istiyorum. Kadının yapacağı barınağın çaprazında bulunan banka oturarak, izleme fırsatı yaratıyorum kendime.
Kartonları yerli yerince serdikten sonra yere bıraktığı eski püskü bir torbadan, yırtık ama kalın naylon parçaları çıkartıyor. Kenarına sindiği kaldırımın anında bulunan apartman bahçesinin demir çitlerine naylonların bir ucunu geçirerek barınağının çatısını oluşturuyor ve yine çantasından çıkarttığı küçük ve kılları birbirine girmiş süpürge ile kartonları süpürüyor. Temizlediği barınağına artık gönül rahatlığı ile gireceğinden emin şekilde, uçları yırtık ayakkabılarını çıkartarak giriyor ve bir taş parçasını da naylon uçup barınağı çatısız kalmasın diye içerden sabitliyor. Bu kadın için gün bitiyor anlaşılan. Kim bilir neler yaşamış ve halen de neler yaşıyordur diye düşünüyorum.
Annedir belki oda, çocukları vardır ve annelik vasfı devam ettiği halde çocukları tarafından terk edilmiştir. Belki de kimsesi hiç olmamıştır ve yalnızlığın verdiği savunmasızlığın esiri olmuştur. Ama her ne olursa olsun, bu şekilde yaşıyor olmasını kabullenemiyorum ancak elimden de yapabilecek bir şey gelmiyor. Çantasında taşıdığı evi belki de en huzur bulduğu yerdir ve fazlasına ihtiyacı yoktur ruhunun.
Biraz sonra elinde tencere ile genç sayılabilecek yaşlarda bir kadın geliyor ve,
-Narin Teyze! Diye sesleniyor. Taşı kaldırıp kafasını dışarı çıkartıyor. Elinde tencere ile kendisine seslenen kadını görünce yüzünde bir mahcubiyet olduğunu görüyorum. Gördüğüm bu mahcubiyet, boğazımın düğümlenmesine sebep oluyor. Kadın elindeki tencereyi uzatırken,
-Kızım ne gerek var , benim için bunca zahmete giriyorsun , beni utandırıyorsun! Diyor.
-zahmet olur mu teyzeciğim, sen bizim için çok değerlisin,kimseyi dinlemiyor burada kalıyorsun ancak yemeksiz de kalmana müsaade etmeyiz. Deyip tencereyi eline tutuşturup, duvarına barınak yapılan apartmana doğru gidiyor.
Az sonra da elinde büyük boy su şişesi ve ekmekle genç bir çocuk geliyor, oda adını seslenip suyu ve ekmeği veriyor kadına ,aynı mahcubiyetle kendisi için getirilenleri alarak teşekkür ediyor.
Adının Narin olması ve aynı zamanda kaldırımlarda yaşamasının tezatlığıyla, şaşkınlığımı koruyarak kadının kim olduğunu neden bu şekilde yaşadığını merak etmeye başlıyorum. Sokakta yaşıyor olmasının sebebinin kendi tercihi olduğunu , yemek getiren kadının söylediğinden anlıyorum ancak kendini kaldırımlara hapsetmesinin bir sebebi olmalı diye düşünüyorum. Onunla konuşmayı çok isterdim. Hatta onunla burada yaşamayı da çok isterdim, bu durumda Ladin ağacımı özlerdim ama, arada bir gidip görürdüm onu da.
Eski püskü naylonlarla kaplı bu şeyin içinde bir annenin olması, benim için orayı cennet yapmaya yetiyor, Annenin sırf benim öz annem olmasına da gerek yok, yüzündeki mahcubiyet anlatıyor bana kadının Narin olan kısımlarını ve ben bu narinlikte sıcacık anne merhametiyle saraya dönen burada yaşamak isterdim.
Hava biraz daha karanlığa doğru yol almaya başlarken, 45-50 yaşlarında temiz giyimli iki adam gelip bulunduğum banka yakın bir bankta oturuyorlar. İkisi de dikkatlice Narin Teyze’nin olduğu yere doğru bakıp iç geçiriyorlar. Bulundukları konumdan konuşmalarını çok net duyabiliyorum.
-Arif Abi, neydi bu kadının derdi neden hep burada uyuyor. Diye soruyor.
Bir an heyecanlanıyorum, o kadar mutlu oluyorum ki adamın bu sorusuna, çünkü şuan cevabını her şeyden çok merak ettiğim soru, biri tarafından benim de net bir şekilde duyacağım şekilde soruldu. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlıyor ve bir an yanımda yine o yaşlı ve genç adam beliriyor. Yanımda olmalarıyla ilgilenmektense Arif Abi’nin cevabını bekliyorum heyecanla.
Arif Abi, derin bir çektikten sonra,
-Narin, mahallemizin en eski sakinlerinden. Anadolu da öğretmenmiş, yıllarca öğretmenlik yaptıktan sonra İstanbul’a tayini çıkmış. Burada yine kendi gibi bir öğretmen sevmiş , evlenmişler. Hiç çocukları olmamış. Ama tüm öğrencilerine ve bu mahallenin çocuklarına annelik yaparmış. Bir gün kocasıyla evlerine giderken, işte tam bu köşede gençlerin kavga ettiklerini görmüşler, kocası ayırmak için araya girmiş, tam o sırada birisi tabanca çıkartıp yanlışlıkla kocasını vurmuş. Adam o an hayatını kaybetmiş. Narin, hemen ambulans çağırmış ancak öldüğünü öğrenince yıkılmış tabi. Aylarca kendi içinde yas tuttu, yalnızlaştırmadı kendini yine tüm çocuklara annelik etti. Evinde yalnız yaşadı uzun süre ve bir daha da hiç evlenmedi. Emekli oldu , yine kendini tüm çocuklara adadı, onlara pastalar, börekler yapıp evinde toplayıp ders çalıştırdı. Seneler sonra , işte kocasının öldürüldüğü bu köşede, tıpkı kendi yaptığı gibi bir çadırdan bozma bir barınak gördü. İçerdekilere seslenip dışarıya çıkardı, içerden gencecik karı koca ve birisi daha çok küçük olmak üzere iki çocuk çıktı. Kirayı ödeyemedikleri için evlerinden atılmış bu aile. İşte o gün kendi evini onlara vermiş yaşamaları için. Bunun onun için önemi, kocasını gördüğü en son yerde bu düşmüş ailenin çadır kurması olmuş. Kocası tarafından , bu aileye yardım etmesi gerektiği mesajının kendine verildiğini söyler dururdu. Sonra da o aile kendi evimde yaşamaya devam ederken kendisi o ailenin yerine geçti. Bunu da dünyanın düzeninin bozulmaması için yaptığını söylüyor.
-Onları evine alıp, birlikte neden yaşamamış? Diye soruyor şaşkınlıkla.
-Bu soruyu her sorana ^ O zaman kendilerini sığıntı gibi hissederler, rahat edemezler ve gerçek bir aile olamazlar^ diye cevap veriyor. Bizde bu şekilde mutlu olduğu için artık ısrar etmiyoruz ancak tüm mahalle yemeğini ve ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Dedi
Arif Abi’nin anlattıklarını dinlerken göz yaşlarımın benden habersiz süzüldüğünü fark ediyorum. Aile olmak, aileyi var etmek gerçekten dünyanın en kutsal olgusu olsa gerek. Ve bir kadın, üstelik adına Narin denen bir kadın daha da ötesi dünyanın en kutsal mesleğine sahip, öğretmen bir kadın bir aileyi var etmek için kendini kaldırım köşelerinde hapsetmiş. Yaşarken gördüğüm en güzel cennet diyebilirim Narin Teyzenin bulunduğu yere.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |