
AKGÜN MİRAN AGAHOĞLU
Savcı arabasına binmiş yine her zaman dinlediği şarkıyı açmıştı. Sıkılmazdı bu şarkıdan birileri ondan bir can almışken canı sıkılsa da umursamazdı.Hayır hayır dinlediği şarkı usta bir sanatçının şarkısı falan değildi.Bir yetişkinin dinleyecegi bir şarkı hiç değildi fakat o dinlerdi.Dinlediği şarkı bir çocuk şarkısıydı çünkü onun yüzünden biri hep çocuk olarak kalacaktı.İnsan büyürdü her saat her dakika her saniye fakat savcının hayatında biri vardı ki o hiç büyüyemeyecekti.Haftalar aylar hatta yıllar geçse bile o artık hiç büyümeyecekti.Şarkı arabada çalarken savcı da şarkıya eşlik ediyordu diğer tüm şarkıları kendine haram kılmış ve onun gidişinden beri sadece bu şarkıyı dinlemişti.Bu şarkı onun en sevdiği şarkıydı ama o artık şarkı dinleyemezdi.Toprağın altındaydı artık oysa o çok küçüktü.Ele avuca sığmayan kızı bir tabuta sığdırmışlardı.Oysa o en çok yalnız olmaktan korkardı ama artık mezarında yapayalnızdı.Uykuyu çok seviyordu ama uyanıkken de yerinde duramazdı. Şimdi o uykuyu çok seven kız sonsuza kadar uykuya dalmıştı.Yoktu işte artık yoktu. Kıyafetleri,Oyuncakları herşeyi yerli yerinde o mezardaydı.Savcı da artık yaşayan bir ölüydü.Toprağın üstünde olmak kimseyi yaşıyor yapmıyordu.Onun ruhu o küçük kız ile birlikte gömülmüştü.Arabası mezarlığın önünde durduğunda inip mezarlığın içine girdi.Nihayet onun mezarına geldiğinde o küçücük mezar taşına uzun uzun baktı.Uyurken almışlardı ondan biriciğini.Mezar taşında yazan "Alya Agahoğlu" yazısına bakarken aklına Alyanın konuşmaları geldi;
"Abi ben büyüyünce doktor olucam"
"Doktor olup herkesi iyileştiricem"
"Doktor olunca odamın kapısında da büyük harflerle Alya Agahoğlu yazacak "
"Yazarlar tabi abicim" demişti savcı ona halbuki bilmediği bir şey vardı Alya büyümeyecekti.
Alya'nın ismi de doktor olarak kapısında değil mezar taşında olacaktı.
Savcı mezarına üstüne diz çöktüğünde Alya ya karşı mahçuptu.Onu koruyamamıştı bu bir gerçekti .Adaleti sağlamak için savcı olmuştu peki kardeşinin o yaşta öldürülmesi adil miydi? Kayıp dosyalarına bakıyor,kayıp olan insanları bulmaya çalışıyordu peki neden kardeşinin ölüsünü bulmuştu neden onu kurtaramamıştı.Herkes onun iyi bir savcı olduğunu düşünüyordu fakat kendisi iyi bir savcı olduğunu düşünmüyordü.Savcıya göre eğer kendisi iyi bir savcı olsaydı Alya toprağın altında olmazdı.Alya'nın mezarı rengarenk oyuncaklar ve çiçeklerle doluydu.Savcı her gece buraya gelir saatlerce mezarının başında otururdu.Alya korkmasın diye düşünürdü oysa Alya artık istese de korkamazdı ölüler korkmazdı.Yine hep yaptığı gibi özür diledi savcı on kere yüz kere bin kere özür diledi.Ne fark ederdi ki o ölmüştü artık özür dilemek hiçbir şeyi değiştirmezdi.Alya'yı da geri getirmezdi.
Savcı saatler sonra o mezarın başından kalktığında dağılmış bir haldeydi.Ağlamaktan kızaran gözlerinde derin bir keder vardı.Hayatı boyunca onu bırakmayacak bir keder.Alya öldüğünden beri savcı kendine gülmeyi yasaklamıştı.Ona göre artık gülmeyi hak etmiyordu.Alya artık yaşamıyorsa o da artık yaşayan bir ölüden ibaretti.
Savcı arabasına bindiğinde yine o şarkıyı açtı kardeşinin artık hayatta olmayan küçücük yaşında hayattan koparılan kardeşinin Alya'nın en sevdiği şarkıyı;
"Kırmızı balık gölde kıvrılan kıvrıla yüzüyor "
Savcı yine şarkıya eşlik ediyordu bunu Alya için yapıyordu. Alya eskiden hep bu şarkıyı dinler ve şarkıya eşlik ederdi.Şimdi savcı onun için onun artık yapamadığı şeyleri yapıyordu.
SİYAH YILDIZLAR
Hepimiz olduğumuz yerde kapı kilidindeki amblem şaşkınlıkla bakıyorduk .Onların amblemiydi bu yıllar önce bizden bir can alanların amblemi.O amblem kargalar çetesinin ablemiydi.O iğrenç karga amblemi Savaş'ın kalbine hayatı boyunca derin bir acı nakşedenlerin amblemiydi.Savaş'a baktığımda titriyordu fakat korkudan falan değil sinirdendi.Farah bizden gideli tam 3 yıl olmuştu fakat acısı hala taptazeydi.Bizim içimiz ne kadar yandıysa savaş'ın içi bin kat daha fazla yandı biliyordum.Ben siyah yıldızlara geldiğim gün grupta ki herkes bana biraz mesafeli davranmıştı.Bu beni sevmedikleri için falan değildi sadece güven problemleri vardı ve düşmanları da bir hayli fazlaydı.O gün aralarında biri vardı ki beni görür görmez bana kocaman sarılmıstı.O kişi Farahtan başkası değildi sanki gözlerime baktığı an kederimi görmüş gibi bana öyle bir sarılmıştı ki ben o gün hiç tanımadığım bir kızın kollarında saatlerce ağlamıştım.Farah o kadar temiz kalpli o kadar masumdu ki Savaş onun elini tutmaya bile kıyamazdı.Onu incitmekten deli gibi korkardı. Onların aşkları o kadar narin o kadar güzeldi ki beni aşkın gerçekten var olduğuna inandırmışlardı.Farah'ın saçının teline zarar gelse dünyayı yakardı Savaş fakat o aşağılık herif onu Savaştan koparmış ve toprağın altına koymuştu.Farah'ı bizde koparan Savaş'a hayatı boyunca sürecek bir yas bırakan o adam şimdi geri gelmişti. Kahretsin bunu nasıl fark etmedik günlerdir her soygunumuz olumsuz sonuçlanıyor ve her gün yakalanıp emniyete düşüyorduk fakat bu hiçbirimizin aklına gelmemişti.Oysa biz çok iyi bir hırsızlık çetesiydik ve kolay kolay yakalanmazdık. Hepsi o aşağılık herifin işiydi değil mi karşımıza çıkmadan önce birkaç gün bizimle kedinin fareyle oynadığı gibi oynamıştı.Biz hepsini normal bir yakalanma sanmıştık çünkü hepsinde yakalanma sebebimiz farklıydı.O polis memuru adamın evine girmemiz de tesadüf değildi.Birinin evine soygun yapacağımız zaman Levent ve Asil ev sahibini araştırır ve ev sahibinin evde olmadığı bir zamanda soyguna giderdik fakat o gün nasıl olduysa gittiğimizde adam evdeydi.Eskiden olsa hemen aklımıza bu lanet herif gelirdi fakat Farah'ı hayattan koparıp ortadan kaybolmuştu ve tam 3 yıldır yoktu.Savaş'ın onu yasatmayacağını çok iyi biliyordu bu yüzden kaçıp gitmişti fakat her ne olduysa geri gelmiş ve bizimle uğraşmaya başlamıştı.Bu biraz tuhaf geldi çünkü bu adam son derece kötü bir adamdı ama cesur değildi.Tüm bu oyunları oynayıp bir de bizim bunu öğrenmemizi istemişti.Bu Hepimize saçma gelsede şuan toparlanmamız gerekiyordu çünkü Savaş hiç iyi görünmüyordu.Herkes daldığı düşüncelerden çıkıp Savaş'a baktığında Savaş dizlerinin üstüne öyle bir düştü ki hepimiz yanına koştuk. Kimsenin ona söyleyebileceği bir şey yoktu çünkü biliyorduk Savaş o adam sağ olduğu sürece durmayacaktı.Savaş'a destek olmak için koluna dokunduğumda sanki başka bir yerdeydi ona dokunduğumu bile fark etmemişti.Savaş güçsüz biri değildi aksine çok güçlü bir adamdı fakat Farah gittiğinden beri Savaş ortalarda hayalet gibi dolaşıyordu. Ruhu çekilmişti sanki.Kalp ağrısı hiçbir şeye benzemezdi.Yüreğinde ki o kocaman boşluk yaşadığı sürece olunla olacaktı. Bunu bilmek zor değildi.Farah onun derin yarasıydı.Ölmek Savaş'ın en çok istediği şeydi.Ölmek isterdi ama ölmek istiyorum demezde Farahıma kavuşmak istiyorum derdi.Bazı kavuşmalar mahşere kalmıştı.
2 SAAT SONRA
Nihayet eve geldiğimizde herkes biraz da olsa sakinleşmişti.Savaş biraz yalnız kalmak isteyip dışarı çıktığında bizde oturup durumu konuştuk.Artık her zamankinden daha dikkatli olmamız gerekiyordu tabi dikkatli olması gereken sadece biz değildik onların da dikkatli olması gerekiyordu.Çünkü bizim de elimizden armut toplamıyordu bizde en az onlar kadar tehlikeliydik.Elbette ki onlardan korkmuyorduk güçlülerdi ama bizden daha güçlü değillerdi.Ama onlar kurnazdı tıpkı avını izleyen yırtıcı bir hayvan gibilerdi.Birine bir şey yapacaklarsa onun en zayıf anında yaparlardı.Onların en duyulan ünü ise acımasızlıkları ve vahşi bir şekilde yaptıkları işlencelerdi.Onlar kolay bir ölüm sunmazlardı.Öldürmek istedikleri kişiye önce iğrenç işkencelerini yapar ardından onu öldürürlerdi.Farah'a yaptıkları ise o kadar kötüydü ki Farah zaten orda ölmese bile yaşayan bir ölü olurdu. Savaş Farah'a yapılanları dinlemişti.O kahrolası herif yaptığı her şeyi Savaş'a anlatmıştı.Savaş'a "dinleme" demiştim o gün o herif onu aradığında "dinleme onu" dedim.Fakat Savaş "dinlemem lazım"dedi. "Ona yapılanları dinlemezsem kafamda kurmaktan deliririm Efnan".
O çete geri gelmiş ve bize göz dağı vermeye çalışmıştı.O halde bizde önlemimizi alacak ve onlara en güzel şekilde hoş geldiniz diyecektik.Farah'ın intikamını öyle bir alacaktık ki o çete bizi her gördüğünde önünü ilikleyecekti.Biz siyah yıldızlardık bizi bugüne kadar tanıyamadılarsa bundan sonra tanıyacaklardı.Biz durum değerlendirmesi yaparken Savaş da geldi ve bana Leyla'nın geldiğini dışarıda beni beklediğini söyledi.Ben hiç istemesem de dışarıya çıkıp Leyla'nın yanına gittim.Leyla en yüzsüz haliyle bana sarılmak istediğinde ona izin vermedim zaten moralim yeterince bozuktu bir de Leyla ile uğraşıyordum.Biraz sessizce oturduktan sonra konuşan Leyla oldu;
Leyla:Seninle dertleşmeyi özledim.
Efnan:Allah seni inandırsın seninle olan hiçbir şeyi özlemedim.
Leyla:Bana kızgınsın.
Efnan:Yine zehir gibisin.
Leyla:Hayatımda biri var.
Efnan:Senin hayatında zaten Hakan vardı ya hayatının aşkı.
Leyla:Onunla ayrıldık,beni aldattı.
Efnan:Allah Allah nasıl olur halbuki hiç öyle huyları yoktur.
Leyla:Hataydı Efnan, Hakan benim hayatımın hatasıydı.
Efnan:Sende benim hayatımın hatasısın.
Leyla:Onunla uzun süredir beraberiz ama sevgisini pek göstermiyor.
Efnan:Kötü düşünme ya belki sevmiyordur.
Ayağa kalktığımda Leyla da gitmek için ayaklandı ben eve yürürken arkamdan bir şeyler söylese de onu dinlemedim açıkçası ne dediği çok da önemli değildi.Burda oturup Leyla ile ilişki durumunu konuşacak değildim şu an ondan çok daha önemli sorunlarım vardı .
Eve girince Yaman'ın yanına oturup düşünmeye başladım.O herifler boş durmayacaktı o yüzden alacağımız tedbirleri konuşmamız gerekiyordu.
Savaş:O herifi bana bırakacaksınız.
Yaman:Kendi başına iş yapmayacaksın.
Savaş:Onu ben kendi ellerimle öldürücem.
Yaman:Savaş!
Savaş:Yaman!
Asil:Tamam sakin olalım.
Meltem: Ne yapacaksak birlikte yapacağız.
Aylin:Tek başına kimse bir şey yapmayacak.
Tam ben bir şey söyleyecektim ki bir ses duyduk bu ses polislerin siren seslerinden başka bir şey resmen bizim eve gelmişlerdi.Halbuki zaten emniyetten gelmiştik.Polisler bizi apar topar araçlara bindirdiğinde ne olduğunu bile anlamadık.Bize bir açıklama yapma gereği bile duymadan bizi emniyete götürüyorlardı.Emniyete düşmeye alışmıştık fakat daha önce polislerin hiç eve gelmemişlerdi.
Emniyete geldiğimizde polis memuru diğer polislere hepimizi nezarethaneye götürmesini söylemişti ki durdu benim yüzüme bakıp "bu kız yoktu "dedi."Bu kız kamera kaydında yok onu bırakın".Polis memuru konuşunca hepimiz şaşkınlıkla ona bakıyorduk. "Hırsızlığa girdiğiniz eve tekrar mı Hırsızlığa gittiniz ?Gerçekten ikonik bir çetesiniz."
Bir dakika ne ? Sabah gittiğimiz evden mi bahsediyordu ?Biz o eve kilide bakmak için gitmiştik .Eve gittiğimizde kapı sonuna kadar açıktı.Bizde kilide bakmak için mecburen içeri gitmiştik.O herif bizim videomuzu çekmiş ve bizi ihpar etmişti.Bizi sanki hırsızlığa girdiğimiz eve tekrar hırsızlığa girmişiz gibi göstermişti.O gerçekten son derece kurnaz biriydi.Fakat şuan daha büyük bir sorunumuz vardı bende oradaydım ama kamera kaydında yoktum ben en öndeydim belki de birisi kamera kayıtları ile oynamış ve benim olduğum kısmı silmişti bilmiyorum.
Bizimkileri nezarethaneye koyduklarında parmakların bu tarafında olan tek kişi bendim ve bu bana kendimi berbat hissettirmişti.Parmaklıkların diğer tarafında olan Yaman elimi tutup konuştu;
Yaman:Beni dikkatlice dinle burdan sakın ayrılma tuzak bu.
Efnan:Ne?
Yaman:Bizi buraya o herif tıktırdı seni savunmasız bırakmak için yaptı.Kamera kayıtları ile de onlar oynadı.
Efnan:Yaman...
Yaman:Sadece dediğimi yap ve burdan ayrılma şuan senin için en güvenli yer burası.
Efnan:Burada olduğumuzu biliyor, bu tuzağı kurduysa beni burdan nasıl alacağını da düşünmüştür.
Yaman:Allah kahretsin!
Yaman ellerini demirleri vurup bağırdığında gözü benim arkamda bir yere takıldı.Bende nereye baktığını görmek için arkama baktığımda arkamda o vardı .Savcı benim arkamda kapının yanında duruyordu. Umarım konuştuklarımızı duymamıştır diye düşünürken bu sefer savcı bana bakıp konuştu;
Akgün:Benimle gel.
Efnan:Anlamadım?
Akgün:Benimle gel cümlesinin nesini Anlamadın?
Efnan:Tanımadığım bir insanla hiçbir yere gelmem.
Akgün:Abin sana güvende olmadığını söylemedi mi? Seni güvenli bir yere götürücem işte.
Yaman'ı abim zannediyordu.
Efnan:Size neden güveneyim.
Akgün:Başka şansın var mı?
Yaman'a baktığımda bizi izliyordu.Gözleri savcı ile ikimizin arasında gidip geldiğinde nefes alıp konuştu;
Yaman:Onunla git.
Efnan:Ama...
Savaş:Abicim lütfen.
Aylin:Lütfen...
Gitmeyi kabul edip kapıya yürüdüğümde nereye gittiğimi bile bilmiyordum.Başka şansımız yoktu ve savcıya güvenmek zorundaydık. Aslında içimde ona güvenmem gerektiğini söyleyen bir his vardı.Benim aklım kardeşlerimdeyken başıma ne geleceğini düşünemiyordum. Savcı önde ben arkasında yürürken bana bakıp eliyle önünü gösterdi. Önünde yürümemi istiyordu.Önüne geçtiğimde arkamda yürürken etrafa dikkatlice bakıyordu belki de bizim konuştuklarımızı gerçekten duymuştu.Nezarethaneden çıkıp emniyetin tam ortasına geldiğimizde savcı beni durdurup sadece ikimizin duyacağı şekilde konuştu;
Akgün:Şimdi sesli bir şekilde bana hakaret et.
Efnan:Anlamadım.
Akgün:Nezarethaneye girmek istemiyor musun?
Efnan:İstiyorum.
Akgün:O zaman bir cumhuriyet savcısına hakaret,işini görür diye düşünüyorum.
Kendimi tutamayıp güldüğümde sanırım bunun hoşuma gideceğini anlamıştı.
Akgün:Bana hakaret ediceğin için bu kadar üzülmeseydin keşke.
Akgün:Hadi başla etrafımızdakilerin bizi duyması lazım unutma. Savcının son cümlesi ile bağırmaya başladım;
Efnan:Siz kim oluyorsunuz da benim arkadaşlarımı içeri alıyorsunuz ?
Akgün:Cumhuriyet savcısıyım ben!
Savcı bilerek sesini yükselttiğinde herkes bize bakmaya başladı.
Efnan:Bağırma bana vicdansız adam!
Akgün:Bağıran sensin!
Efnan:Ben son derece kibar konuşuyorum.
Efnan:Ama tabi eşek hoş laftan ne anlar!
Akgün:Eşek ben mi oluyorum?
Efnan:Hoş laf olamayacağınıza göre.
Savcı polislere bakıp konuştuğunda amacımıza ulaşmıştık.
Akgün:Biri buraya baksın hemen.Bu kadın cumhuriyet savcısına hakaret ediyor.
Polisi memuru gelip beni kolumdan tuttuğunda savcının gözü beni kolumdan tutan polisteydi.Polisin kolu benim kolumu sert bir şekilde tutunca savcı yüzünü ekşitti.
Savcı polise "Yavaş" dediğinde polis kolumda ki elini gevşetip "Emredersiniz savcım" dedikten sonra beni nezarethaneye götürmek için hareketlendi.
Tam savcının yanından geçip nezarethaneye gidiyorduk ki birşey oldu.Bir çocuk gördüm çocuk gözlerimin içine bakarak bana doğru yürüyordu.Bunu biraz garipsediğimde bundan hemen sonra olacak şeyden habersizdim.Çocuk tam yanımdan geçeceği sırada durup beni nefessiz bırakacak o cümleyi kurdu;
"Cennetteki güzel gözlü kızı ancak kargalar yiyebilir"
Herkese merhaba kurgumun 9.bölümüne hepiniz hoşgeldinizzzz 💕💕💕💕 umarım beğenirsiniz oy ve yorumlarınızı bekliyorum okuyan zaman ayıran Herkese kocaman sevgiler 🌸🌸🌸
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |