2. Bölüm

2.BÖLÜM-ŞIRNAK/ULUDERE

ilkim GÜNAYDIN
ayshe.myfirst

Şırnak'ın yine soğuk bir gününde, timi ile içtima alanında içtima yapıyordu Metehan, Şırnak sanki bugün daha bir soğuktu ya da ona öyle geliyordu. Sabah albayın aramasıyla uyanmış ve bu gece yola çıkacak olan savcı hakkında bir şey söylemişti, bunun onunla ne ilgisi olduğunu çözemese de albay diyorsa vardır bir bildiği diyerek çok da üstelememişti. Hem savcı kadındı, bir görev olsa bile en ufak sıkıntı da bırakırdı zaten bu yüzden pek de önemli bir sorun olduğunu sanmıyordu. Albay akşam havalimanından kadını alması için onu göndereceğini söylemiş ve kadının vesikalık bir fotoğrafını yollamıştı. Adı Ateş Caymaz'mış bakalım ne kadar süre caymadan kalabilecek diye dalga geçti kendi kendine. Kumral uzun saçlı bir kadındı gözleri çok açık bir kahverengiydi ve çok keskin bakıyorlardı, resmi ne kadar inceledi bilmiyordu ama kadının omuzlarının dar olduğunu ve fotoğraf flaşından dolayı hafif çattığı kaşlarının ortasındaki çukuru bile görmüştü.

 

Albay ile biraz daha konuşup telefonu kapattıktan sonra saate bakmış ve daha uyumak için iki saati olduğunu görünce yapacak bir şey bulamayıp geri uyumak istemişti, ama işler istediği gibi gitmemiş ve bir güç onu uyutmamıştı. Uykusuzluğun verdiği bütün gerginliği de timi ile birlikte yaşıyordu, öyle fedakar bir komutandı.

 

" 1,2,3...98,99,"

 

Baştan aldı, bu şekilde yaptıkları beşinci turdu. Bir yandan sayarken kendi de bir yandan timiyle aynı hareketleri yapıyordu. Bir süre sonra üzerine bir gölge düştü.

 

"Gölge timi! Hazır ola geç!"

 

"Emredersiniz komutanım!"

 

Tam o da timiyle birlikte hazır ola geçecekken albay kolundan tuttu ve kafasıyla askeriyeye gelen asker yakınları için yapılmış, ama çoğu askerin ilk fırsatta kaçtığı kafeterya'yı işaret etti. İnşallah sabahki kadından bahsetmez, diye geçirdi içinden kusacaktı. Bir hata yapıp kadını Alparslan'a anlatma gafletine düşmüştü, sabahtan beri kadının fotoğrafının bile onda etki yarattığını ve bir türlü aklından çıkmadığı için de onu uyutmadığını söyleyip duruyordu. Üstüne bir de dalga geçince, insanı daha da sinir ediyordu. Hayatında hiç görmediği bir kadın onu nasıl uykusundan mahrum bırakırdı anlamıyordu. Alparslan ve uydurmalarıydı, bir kere uyanınca bir daha uyuyamıyordu ondandı. Zaten asla inanmasa bile Alparslan'ın geçmiş hayatında asker değil de aşk şairi olduğuna inanıyordu. Bu ilginç çıkarımların başka açıklaması olamazdı. Hayır aşık veyselin bile aşk konusunda onun kadar fikri yoktu, emindi.

 

"Asker! Tekmil ver!"

 

" kıdemli üsteğmen Alparslan Açıkgöz, Samsun emret komutanım!"

 

"Üsteğmen Zeynep Açıkgöz, Samsun emret komutanım!"

 

"Teğmen Ömer Asaf Aksoy, Mardin emret komutanım!"

 

"Astsubay Başçavuş Asya Bozoğlu, Bursa emret komutanım!"

 

"Astsubay Başçavuş Ahmet Candemir, Sinop emret komutanım!"

 

"Astsubay Kıdemli Üstçavuş Azra Bolatlı, Konya emret komutanım!"

 

"Astsubay Kıdemli Üstçavuş Kerem Boz,Erzurum emret komutanım!"

 

"Astsubay Kıdemli Çavuş Eslem Ceyhan, Bitlis emret komutanım!"

 

"Astsubay Çavuş Kuzey Birdal, İzmir emret komutanım!"

 

Kendini tutamadı mesleki deformasyonla albayın yanında olduğunu unutup o da tekmil verdi.

 

"Yüzbaşı Metehan Korkmaz, Şırnak emret komutanım!"

 

"Oğlum sen niye bağırıyorsun kulağımın dibinde! Allah Allah! Dediğim işi hallettin dimi gideceksin kadını almaya?"

 

Hiç istemiyordu, ama albay söylemişti ve bu düşüncesini albaya karşı dile getirirse sonunu düşünmek bile istemiyordu. Ama o çaylak bir asker değil çatlak bir askerdi! Niye onu böyle bir şeye gönderiyordu ki? Daha önce hiç gitmemişti halbuki.

 

"Evet komutanım, hallettim. Zeyneb'e de kadını araştırması ve bana daha kapsamlı bir fotoğraf bulması için emir vermiştim. O da tamam."

 

GÜNÜN SABAHI

 

Sabah albay tarafından uyandırılmış ve hiç tanımadığı bir kadını havalimanından alma görevi gelince o anlık sinirle yatağında henüz iki yıllık olan evliliğinde kocasının kolları arasında uyumaya bir hayli alışmış ve bu surumdan hiç şikayetçi olmayan Zeyneb'i aramış ve Ateş caymaz denen kadını yarım saat içinde araştırıp ona bir dosya atmasını ve kadının bulabildiği bütün boydan fotoğraflarını atmasını istemişti. Zeynep ne olduğunu anlamasa da denileni yapmak için eşinin kolları arasından sıyrılmış ve bilgisayarını alıp mutfakta kadını araştırmıştı. Bulabildiği bütün fotoğrafları boydan veya selfie hiç fark etmeksizin Metehan'a göndermiş ve saate baktığında alarmlarının çalmasına daha olduğunu görüp kocasının kollarının arasına tekrar girip onu uyandırmıştı.

 

ŞİMDİKİ ZAMAN

 

"İyi,iyi aferin. Kadın çok önemli o geldikten sonra bir görev olucak kadın bizi adalet karşısında savunabilecek tek savcı, onun bir kaç davasını izledim. Savunmaları gerçekten iyi."

 

"Komutanım, içinize karışmak gibi olmasın ama bu kadın biraz abartı değil mi sizce de? Yani bizi Türk askerlerini adalet karşısında herkes savunur bir tek bu kadın değil, neden illa bu Ateş Caymaz denen kadın bizi savunuyor ki?"

 

"Çünkü görevde saklamamız gereken iki asker ve bir avukat daha var yüzbaşı, ve evet adalet karşısında bizi bir çok savcı savunur ama kimse bu üç kişiyi saklayamaz. Hem sen benim yaptığım işi mi sorguluyorsun? Timine yaptığının iki katını yaparım sana korkmaz haberin olsun. Soyadın korkmaz ama benden kork bence. İki çay içelim diye beyfendiye yüz verdik tepemize çıktı! Eşek herif!"

 

"Özür dilerim komutanım. Ama merak-"

 

"Nah sana merak! Tövbe tövbe ağzımı bozdurdun bana! Git bekle havalimanında da aklın başına gelsin! Gereksiz!"

 

Arkasını dönüp ortalığı toza bulayarak adeta yürüyerek koşan albaylarına baktı tim. İlk defa onu bu kadar sinirli görüyorlardı. Tabii kendi komutanlarının da etkisi büyüktü, yaşlı adamdı sonuçta huysuz olabiliyordu. Ne diye üstüne gitmişti ki?

 

"Ne bakıyorsunuz lan öyle?! Dağılın hadi! Yırttınız bugün!"

 

"Sen akıllanmazsın."

 

"Efendim Alp bir şey mi dedin tatlım?"

 

"Evet hayatım umutsuz bir vaka olduğundan bahsettim."

 

Ona doğru bir adım attı.

 

"Bana bak! Çok pis benzetirim seni Alp! Kaşınma, kaşımıyım. Tamam mı hayatımın anlamı?"

 

"Tamam birtanem."

 

"Lan!"

 

Diyerek üzerine atlıyordu kim karizmayı çizdirmemesi gerektiği aklına gelip geriye çekildi. Ama Alparslan'o gün içinde köşeye sıkıştıracaktı, kendi kendine not etti.

 

"Komutanım az sakin ama yaa, bu kadar sinir sağlığa zararlı."

 

"Hayırdır Birdal şimdi de psikolog mu oldun başımıza?"

 

"Hayır komutanım olur mu öyle şey, biz vatan görevinden devam, ben sadece sizi düşündüğümden şey etmiştim."

 

"Şey etme Birdal tamam mı? Sen şey etme, yoksa ben eldiven şimdi hepinizi bir şey! Dağılsanıza lan!"

 

"Komutanım bu gün çok sinirli uza devrem uza."

 

"Aynen devrem, bir şey dersek lime lime eder bizi"

 

Keremle Ömer'in konuşması ona hiç uzak bir konuşma değildi, sakinleştiricisini almayı unutmuş ve bu yetmezmiş gibi bir de migreni tutmuştu. Nerden çıkmıştı bu kadın! Hem koskoca timde başka adam mı yoktu da o gidiyordu! Sakinleşmek ve ilaç almak için odasına yöneldi. Bir yarım saat kadar dosyalarla ilgilenip iş çıkış saati olmadan havalimanına gider kadını beklerdi. Ve umarım kadın albayının dediği gibi biri çıkardı yoksa elinden çekeceği vardı. Gerçi kadınlara pek yüklenmiyordu ama, olsundu yapardı bir şeyler, bir kız kardeşi vardı ona da arada böyle abilik damarı tutup hayatı burnundan getirebiliyordu. Hem de sadece konuşup onu sinir ederek! Aklına gelmişken, gün içinde ailesini aramayı da yoğun, beklemeli programına yazmıştı. Aile önemliydi, babası öyle söylerdi.

 

nasıldı bölüüüümmmmmmmmmmmm ????? dediğim gibi daha da uzun yazmaya çalıştım gittikçe bölümleri uzatırım gibi geliyor ama bakalım timi nasıl buldunuz?? metehan pekiiiii ğağağaağağğaağağağğğ gelecek bölüm tanışacaklar ağağğağğ gelecek bölüme daha fazla komik sahne eklerim belki ruhani halime bağlı ilk bölüm yorum yok ama bu bölüme oy ve yorum atarsak seviniriiimmm.yine aynı uyarılrda bulunucam tamamiyle mizah amaçlı yazılmış oldukça amatör bir hikayedir,ilk yazışımdır bunları dikkate alıp okursak çok çok çok mutlu olurum:)(: okuduğunuz için teşekkürlerrrrrrrrrrrrrrrr...

 

Bölüm : 16.09.2024 18:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...