7. Bölüm

7.BÖLÜM-KIZILIRMAK OPERASYONU

ilkim GÜNAYDIN
ayshe.myfirst


Metehan’dan


İki saat 15 dakika 58 saniye sanki ateşin kendine gelmesini beklerken yıllarımı geçirmiş gibi


hissediyordum. Ama sadece iki saat 16 dakika 12 saniye geçirmiştim, onun sesini
duymadan, güzel kahve harelerini görmeden geçirdiğim yarın saat. Ölüm gibi geçmişti , normal hayatta da pek görmüyordum evet, ama en azından kendinde olduğunu biliyordum.


Bu kadına bu kadar hızlı nasıl bağlandım, sorsalar açıklayamazdım. Sonuçta daha iki gün olmuştu tanışalı, ama öyle bir güç vardı ki kadında, beni kendine çekip hapsediyordu. Bu iki gün içinde öğrenmiştim ki, bir şeyden ne kadar kaçarsak kaçalım, o şey bize her zaman
gelir.


Elim elinde beklerken aniden elimde bir kıpırtı hissettim. Ateşin yüzüne baktığımda yavaş yavaş gözlerimi açmaya çalışıyordu.

“Selim! Uyanıyor galiba.”


“Sakin ol dostum, elbette uyanacak. Ölü değil ya.”


Ateşin yanından çekilip, ayak ucuna geçtim. Albay toplantı odasını kontrol etmek ve ateşin durumunu söylemek için gitmişti. Aklıma bir şeyi daha not ettim, selim itinin asker kaydını bulup, üzerinde çok güzel deneyler yapacaktım.


“Yaşaması, baygın bir halden kendine geldiğinde panik olmamak için bir sebep değil selim. Bir taraflarını kırdırtma bana, işini yap.”


Sırıttı.


“Siz askerlerin kimseye kolay kolay güvenmediğini sanıyordum yüzbaşı. Hele ki senin gibi bir askerin, iki günlük bir kadına olan tavrı, gerçekten şaşırtıcı. Beni hem yanıltıp hem şaşırtıyorsun.”

Ben de onun gibi fısıldamaya başladım.

“Şaşırtmayı severim selim, bilirsin. Boş laflara gerek yok. Senin, benim için iki günlüK sandığın o kadın, ya iki günlük değilse?”

“Ne?”

“Biraz daha sessiz olur musunuz? Başım çok kötü ağrıyor da.”

“Savcım! Günaydın, artık toplantı odasına teşrif etmek ister misiniz?”

“Hayır, böyle rahat yüzbaşım.”

Kıkırdadı.

“Savcım, kendinizi nasıl hissediyorsunuz?”


“Acayip yorgun, susuz ve aç.”

Bu kadının midesi çöplüktü, daha buraya gelmeden önce yemek yemişti!

“Normal, yaklaşık bir buçuk iki saattir baygın bir şekilde yatıyorsunuz. Ama ben
vücudunuzda bir uyuşukluk veya başka bir şey var mı? Anlamında sormuştum.”

“Ha, yok sağolun. İyiyim.”

“Peki o zaman, serumunuz bitti zaten, ayılmanızı bekliyorduk. Geçmiş olsun diyelim.”

Aynen aynen, sen geçmiş olsun de.

“Sağolun-“

“Selim, adım selim.”

“”Sağolun selim bey.”

Yattığı yerde ilk birkaç dakika gözlerini tavana dikerek bekledi. Bu sırada selim son kontrolleri yapıp onu hastaneye gitmesiyle ilgili uyarıyordu. Selim konuşurken bir kaç kere ağızını açmış, daha sonra geri kapatmıştı. En sonunda şu çenesi düşük herif sustuğunda
gözlerini bana çevirerek eliyle gelmemi işaret etti.Yanına gittiğimde.

“Yaklaş.”

“Ne?”

“Yaklaş, metehan.”

Kulağımı dudaklarına yaklaştırdığımda, dudaklarını kulağıma değdirerek konuştu.

“Benim az önce baktığım yere çaktırmadan baksana.”

“Tavana mı?”

Kafasını sallayıp, onaylar şekilde mırıldandı. Kafamı çevirmeden, sadece gözlerimle tavana baktığımda gördüğüm şey garipti. Bu dosyanın burada ne işi vardı? Toplantı odasında olması gerekmiyor muydu?

Gözlerin kocaman açmış bir şekilde ne yaptığımızı çözmeye çalışan selime baktım. Albay toplantı odasına geri dönmeden önce benimle kapının önünde bir şeyler konuşmuştu. Kayıp bir dosya olduğunu söylemişti.

“Tamam, ben senin kalkmana yardım ederim savcım. Komutanım sıkı tembihledi yanlız, eve
dönmenizi istiyor.”

Bana ‘ne diyorsun be?’ Der gibi baktıktan sonra anlamış olacak ki,

“Hayır, yüzbaşım. Bu iş bugün bitsin, bir daha bir daha uğraşmayalım.”

Onaylar biçimde kafamı salladım. Ona hak veriyordum, benim babam bana ve aileme böyle bir şey yapsa ve onunla zaten aynı ortamda çok kez karşılaşacağımı ve birlikte ilerleyeceğimi bilsem, bu karşılamaları en aza indirgemeye çalışırdım.

“Tamamdır savcım, sen bilirsin. Albaya ben açıklama yaparım.”

Kafasını salladı. Sonra dirseklerinden destek alıp bedenini kaldırmaya yeltenince, ona doğru eğilip sırtından hafifçe destekledim. En sonunda ayağa kalktığında ise;

“Metehan, üçü de hala orada mı?”

“Malsefe evet savcım.”

Derin bir iç çekti.
ATEŞTEN

Hala oradalar. Hayatımı bitiren ikili, bitirim ikililer. Gerçekten, beni ve ailemi dımdızlak ortada bırakıp sonra kendisi gidip , görev için bile olsa, bir aile kurmasına katlanamıyordum!

“Hadi o zaman. Gazamız mübarek olsun.”

Selime, kafamı hafifçe aşağıya eğerek selam verdim ve revirin kapısını açarak dışarı çıktım. Metehan da arkamdan gelip yanımdaki yerini alınca, toplantı odasına giden koridorun köşesini dönene kadar konuşmadık. Köşeyi dönünce konuşmaya ilk ben başladım.

“O dosyayı biliyor muydun?”

“Hayır savcım. Bilmiyordum, fakat selime çaktırmadan onu oradan alıp, albaya vermenin bir yolunu bulacağım. Sen merak etme.”

Kafamı salladım. İçimde ona ilk günkü olan güvensizliğin yerini büyük bir güven alıyordu. Bu kötüydü, çünkü ne kadar güvenirsen o kadar yıkılırdın. Fakat ona güvenmeden de yapamıyordum.

Toplantı odasının önüne geldiğimizde kapıyı çalıp ‘gir’ komutunu bekledi, beklediği komut gelince de kapıyı açıp ilk önce benim geçmem için kenara çekildi. Teşekkür amaçlı hafifçe kapının kulbunu tutan eline dokundum. İlerleyip yetime oturduğunda o da kapıyı kapatmış ve
karşımdaki yerini almıştı.

“Ateş, kızım. Daha iyisin değil mi? Neden eve gitmedin?”

“Daha iyiyim albayım sağolun. Bu görevi bugün içinde öğrenelim ve bitsin. Daha sonra buradaki herkesle sık sık görüşeceğim zaten.”

“İyi kızım, sen bilirsin. Kendini iyi hissetmediğin ilk anda söyle olur mu? “

Onaylar şekilde kafamı salladım.

“Tamamdır albayım.”

Biz konuşurken, hemen yanımdaki idilin sesini duydum.

“Ne bu ilgi alaka anlamadım ki? Torpilliysen torpillisin yani, bu kadar belli etmeye gerek yok.”

Söylediklerini ben ve albay çok net duymuştuk, hatta odadaki herkes duymuştu. Ama benim cevap vermeme kalmadan ilk önce babası, sonra ise albay ağzının payını vermişti.

“İdil, biraz daha susmazsan Atıcam seni dışarı! Yeter! Saygılı ol biraz!”

Babasına cevap vermek için ağzını açtığında ise albay ona engel olmuştu.

“Ateş savcı, torpilli değil idil. Bilmediğin şeyler ile ilgili çok güzel konuşabiliyorsun, burada bulunma sebebin avukat olman ve savcının Şırnak savcılığındaki eli kolu olman. Bizler de savcımın askeriyedeki elleri ve kollarıyız. Bu davada, ateşin ve babanın yeri çok büyük. Merkezdeler, bu yüzden ateşi korumalı, babanı sahaya sürmeliyiz. Ateş ve baban her şeyi
bilmeli ve bizler de onların buralardaki posta güvercinleri olmalıyız.”

“Tamam da, hadi babamı anladım. Gizli bir görevde asker, fakat savcı niye bu kadar önemli?”

Bu kıza geldiğinden beri ilk defa katılıyordum.

“Çünkü, aradığımız itler bildiğimiz gibi dağlarda değil. İçimizde geziyorlar, aramızda köstebek olduğunu söylemek için oldukça erken. Fakat şöyle bir durum var ki, ateş savcı olmazsa biz
bu köpeklerle maalesef bir bağlantı kuramayız. Sen yine bunu merak edeceksin ben daha da
açayım konuyu. Hem sana hem de sizlere.”

Ellerini açarak ayağa kalktı ve kapının yanında duran beyaz tahtayı ters çevirdi. Ne? Benim bu tahtanın tam ortasında ne işim vardı?
“Önünüzdeki dosyalarda, görevin detayları yazıyor.”

Bana döndü.

“Ateş, bundan sonra senin savcılıkta ,en azından bu görev bitene kadar, pek bir işin yok. İdil ulaşabildiği kadar sana bu görevin dosyalarını getirecek. Ulaşmadığı yerlerde de sen gidip alacaksın.”

Neden ben?

“Neden ben peki?”

“İşte burası da en can alıcı nokta kızım. Tahmin etmişsinizdir ki, bunlar ateşin ayazın öz kızı olduğunu biliyor. Bunun yanı sıra ayazın şuanda burada olma sebebi de yüzünün açığa çıkması zaten bunu da tahmin etmişsinizdir, ateş ise bu görevde onların işine şöyle yarayacak. Yani yarayacağını düşünüyorlar, amaçları ayazı ateşler tehtid etmek falan değil.
Ateşi yanlarına alıp, kaçırarak, onu bizim özel dosyalarımızı bildiği için konuşturup bize karşı kullanmak.”

Bana nasıl bu kadar ölümüne güveniyorlardı?

“Bana nasıl bu kadar çok güveniyorsunuz?”

“Aslında pek fazla güvenim yoktu sana, yalan yok. Fakat sonrasında Ankara adliyesine olacak süikastı anlayıp engellediğini ve bunu canın pahasına yaptığını öğrenince sana güvenip dolup taştı.”

Bu haberler ne kadar çabuk yayılıyorlardı, bir de kadınlara dedikoducu diyorlardı.

“Anladım albayım.“

Metehana döndü ve ona yönelik konuşmaya başladı.

METEHANDAN

Albay bana dönünce, ateşe olan hayran bakışlarımı çekip dikkatimi albaya verdim.

“Metehan, burada sizin timin de görevi büyük. Elbette bu görevde başka timler de olacak, dosyada isimleri yazıyor zaten. Ama kesin ve hiç değişmeyecek olan tim senin aslanım. Göreviniz büyük, ateş savcıyla birlikte bir çok gizli göreve katılacaksınız, bu görevlerde hem
ateşe koruyacak hem de görevi layığıyla yerine getireceksiniz.”

“Anlaşıldı komutanım.”

“Bakın arkadaşlar, bu görev uzun soluklu ve ağır adımları olan bir görev. Adım adım
ilerleyeceğiz fakat, arkamızda bırakacalarımızda bizim adımlarımız arttıkça artacak. Görevin adı Kızılırmak operasyonu. Irmakı kızıla çevirin ama kimse fark etmesin aslanlarım size
güvenim sonsuz.”

Albay geri yerine geçerken dosyadaki isimleri dikkatle incelemeyi bitirmiştim.

“Evet şimdi gelelim ilk görevinize.”

“ bu kadar hızlı mı?”

Ateşten gelen şaşkın soruya yanıt albaydan geldi.

“Evet savcım, bu kadar hızlı. Ne kadar hızlı o kadar iyi. Ama merak etme, hızlı atın şeyinin seyrek düştüğünü bildiğimizden hızlı bir giriş yapıp ağır ağır ama ölümcül ilerleyeceğiz.”

Anladım anlamında kafa salladı. Albay ise devam etti.

“Şimdi, iki gün sonra olacak olan baloya gideceksiniz. Detayların hepsi, dosyada var. Önceliğinizi unutmayın, gölge timi. Yakalayacağınız adam yaşar bozok, kendisi yurtdışına ve yurtiçine servisi olan bir uyuşturucu kaçakçısı, fakat bunu bir yiyecek sektörüyle örtbas ediyor. Bir gece kulübünde yapılacak olan bu baloya çiftler haline gidecek ve maske takacaksınız. Adamın yurtdışından gelen müşterileri maske takıyor ve adam onlara özel bir
içecek hazırlayıp paketi veriyor. Maskeyle gittiğiniz baloda adam size paketi ulaştırdığı anda ters kelepçe ile tutup direk buraya getireceksiniz, anlaşıldı mı?”

“Anlaşıldı komutanım!”

“İyi bakalım, gazanız mübarek olsun. Diğer bütün detayları ne giyip ne takacağınıza kadar bu dosyalarda yazıyor. Sizden tek bir isteğim var, o da yaşar canlı olun cansız olsun fark
etmez, diğerlerine bilgi uçmasın, Yaşar’ı aldığınızı kimse görmesin. O bana yeter.”

“Emredersiniz!”

“Çıkabilirsiniz.”

 

 

Kısa ama bir o kadar da bomba etkisi yaratan bir bölümdüüüüüü.Sırıtarak okuyacağınız bu bölüme lütüfen yorum yapın ve oylayın dostlarrrrrr.Babası hakkında ne düşünüyorsunuzz.Daha detaylı bir yüzleşme sahnesi aklımda var ama tam oturmadı,sizce bu yüzleşme sahnesini nasıl yapmalıyımmm.Diğer bölüm ateşin ağzından olucak.Bakalım o metehana karşı bir şey hissedec mi??? Yorumlarda buluşalımmm.Erkek karakter hakkındaki fikirlerinzi merak ediyorummm.Bu kitap tamamen amatörce ve eğlence amaçlı yazılmıştır lütfen bunları dikkate alarak okuyalım.Sizleri seviyorehhh iyi okumalar dileyip öpüyoreeeeee

 

Bölüm : 30.09.2024 19:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...