
Hazan, önündeki mantı tabağı havalanınca kaşlarını çattı. Tam kaşığı daldırmak üzereyken Asya yine zebani gibi bitmişti tepesinde. Gözlerinden alev çıkacak gibi bakan kadına kafasını iki yana sallayarak "cık, cık, cık" dedi ve elindeki yoğurtlu salataya benzeyen şeyi kadının önüne sürdü. "Bu ne?" dedi Hazan kaşlarını iyice çatarak. Asya ona sırıttı "zıkkım!" Hazan yüzünü buruşturdu "bende öyle düşünmüştüm soslu zıkkıma benziyor!" Asya ona tek kaşını kaldırdı ve mantıya kaşığını daldırıp ağzına attı. "Afiyet olsun" dedi dolu ağzıyla. Hazan omuzlarını düşürüp onu taklit etti. "Afoyot olson!" ne var bunun içinde?" Asya mantının tadına varırken lokmasını yuttu. "Bilimum sağlıklı sebzeler. Brüksel lahanası, karnabahar, brokoli, ıspanak, tere, kuzu kulağı..." Hazan elini dramatik bir şekilde göğsüne bastırdı "yeter duymak istemiyorum yeteeeer!" Önündeki kocaman salata kasesi resmen bir leğen ota dönüşmüştü gözünün önünde. Ve Hazan kesinlikle et severdi. "Yapma Ali Rıza Bey tadımız kaçmasın. Kulaklarını kapat ağzını aç o zaman hadi bakim bebeğim ham yap haaaamm!" derken aynı zamanda çocuğunu besleyen bir anne gibi açtı ağzını Asya. Hazan ona gözlerini devirdi "Bağırsaklarına kadar gördüm ya" dedi dudaklarını sarkıtarak "ne zamana kadar otlanacağım böyle?" Asya mantısından bir kaşık daha aldı. "Formuna kavuşana kadar." Hazan önündeki tabağa uzay gemisi görmüş gibi bakarken mızırdandı. "Bir de sözde sekizle dört arasında istediğin şeyi yiyebilirsin diyordu birileri. Resmen Nazi subayı kesildin başıma ya." Asya ona tatlı tatlı gülümsedi "Dün gece o çikolatalı pastayı yemeden önce düşünecektin onu." Hazan dudağını sarkıttı. "Resmen koynumda yılan besliyorum. Nazlı ispiyonladı di mi?" Asya ona gözleriyle tabağı işaret etti "Onu söyleyemiyoruz maalesef. Hadi ama be alt tarafı on gündür diyettesin amma da mızıkçı çıktın he." Hazan tabağı ileriye doğru ittirdi kendinden uzaklaştırmak ister gibi. "Bunu yemek istemiyorum" dedi omuzlarını silkerek. Asya yarıladığı mantı tabağını ve salata tabağını eline alıp kalktı. "Aç değilsin olarak algıladım bunu pekala o zaman." Hazan'ın karnı minik bir isyan başlatarak guruldamıştı ki Asya tabakları mutfağa bırakmak için yürümeye başladı. "Getir yiyeceğim getir" dedi yüzünü sarkıtarak. Asya ona hah şöyle adam ol der gibi bakmıştı. Tabağı yeniden önüne koyup sevimli sevimli gülümsedi. "Yavaş yavaş yiyoruz..." Hazan ona gözlerini devirdikten sonra cümlesini tamamladı "en az otuz kere çiğniyoruz." Elindeki çatalı sert bir şekilde brüksel lahanasına saplarken gözlerini Asya'ya dikmişti. Asya yerinde titrer gibi sallandı "Korkunçlaşma. Ye hadi sonra çıkalım." Hazan ona gözlerini kırpıştırdı "Nereye?" Asya ona gülümsedi "Nazlıkuşa sözüm var onu havuza götüreceğim." Hazan kışın ortasında ne havuzu diye düşünüyordu. Asya onun iç sesini duymuş gibi gülümsedi "kapalı havuz merak etme." Aslında bu Hazan'ı forma sokmak için yaptığı minik bir plandı. Bunun için Nazlı'yı kullanmıştı ama yapacak bir şey yoktu. "Hafta sonu bu saatlerde dolu olmaz pek." Hazan Nazlı'nın yüzme bilmediğini söylemek için ağzını açmıştı ki Asya yerinde zıplayıp ellerini çırptı "küçük kuş yüzme öğrenecek çok heyecanlı." Asya sudan korkan kızını havuza nasıl ikna ettiğini düşünüyordu bu küçük şeytanın. "İyi ben Serap'ta beklerim sizi" dedi öylece. Ne de olsa Nazlı'yı oradan alacaklardı. Asya onu umursamıyormuş gibi omuzlarını silkti "sen bilirsin." Sonra tabağını kaptığı gibi mutfağa yürümeye başladı. Bok beklersin. Nazlı sensiz gitmeyecek. Dudakları sinsice kıvrılırken annesine yardım eden Zeynep'e göz kırptı. "Güzelim biz birazdan çıkarız buralar sende." Zeynep onu başıyla onayladı. "Tamamdır ne zaman gelirsiniz?" Asya kıza gülümsedi "Akşam altı gibi gelirim. Bu arada bugünün yemeklerinden ayırın kaplara biraz. Diyet olanlardan." Hazan evin yemeğini kafede kalanlardan götürüyordu. Asya geri döndüğünde ağır ağır yemeğini yiyen Hazan'ın karşısına oturdu. Hazan yediği şeyin tahmin ettiği kadar da lezzetsiz olmadığını düşünüyordu artık. İçinden sayarak çiğnedi lokmalarını. Uzun çiğnemek yemeğin her zaman daha lezzetli gelmesine sebep oluyordu.
Adam iş yerine gelmiş kredi kartlarını sonunda aldı. Hemen ikisini de aktif ettikten sonra uygulamaya girdi. Harcamaları görünce bir an şok olmuş halde çöktü koltuğuna. "Bu ne be! Bu nasıl olur?" dedi öfke saçan gözleriyle. Hemen bankaların çağrı merkezine ulaşmak için tuşladı telefonunu. Bir süre odasında volta atarak bağlanmayı bekledi. Sonunda müşteri temsilcisine bağlanınca hızlı hızlı anlatmaya başladı sorunu. Karşısındaki kız kibar bir şekilde yardımcı olmaya çalışırken o öfkesini tutmaya içinden ettiği küfürleri dışına yansıtmamaya çalışıyordu. Yanlışlık falan yoktu. Hazan iki kartını da boşaltmıştı resmen. Oturduğu yerde sinirinden kahkaha atmaya başladı. Şimdi bir türlü kendisine ulaşmayan kartların sebebini anlıyordu. İçeriye giren stajyer kız ona yaklaşıp birkaç dosyayı bıraktı önüne. "Müdür giderleri kontrol etmenizi istiyor. Birde giren tutarlarda bir sorun olmuş galiba gözden geçirmeniz lazımmış." Adam masasına bırakılan dosyaya sinirle baktı "bana giren girmiş..." Kız anlamayan şekilde kırpıştırdı gözlerini "Efendim?" Adam ona kaşlarını çattı "Yok bir şey tamam çık sen." Kafasını işe verebilecek gibi değildi. Salak gibi birikiminin çoğunluğunu da kayıt parası olarak yatırmıştı. Kendi kendine söylendi "ulan Hazan ulan Hazan ben bunun hesabını sormaz mıyım sana? Madem bu kadar parayı harcadın karşılığını da vereceksin. Şuna bak ya yüz bini olduğu gibi nakit olarak çekmiş. Şaka gibi nereye harcadığı bile belli değil. Delireceğim ya! Delirtecek bu karı beni. Hay böyle işin ben! Güvendik kartı verdik ağzımıza sıçtı karı." Söylene söylene dosyaları aldı eline incelemeye başladı. Bir de müdür olacak götle tartışmak istemiyordu. Zaten hiç işte değildi kafası son zamanlarda. Ayça'yı şehirden taşınmamaya zor ikna etmişti. Eskisi gibi sık ve uzun görüşemiyor Hazan şüphelenmesin diye toplantı ya da iş yemeği diyemiyordu. Ancak muhasebe işlemleri için vekil olduğu yerlere giderken kaçıyordu arada yanına. Ayça ise Hazan'la yaptığı konuşmayı tam olarak anlatmamıştı ona. Söz vermişti hem Serap'a hem Hazan'a. Sözünde durmuştu. Zaten ettiği ihanet vicdanını rahatsız ediyordu. Bu şekilde vicdanının sesini biraz olsun bastırabiliyordu.
Hazan Nazlı'nın ısrarları sonucunda mecburen kızlarla birlikte havuzun yolunu tutmuştu. Sudan nefret ediyordu zaten yüzmeyi de bilmiyordu. Ama kızı o kadar çok ısrar etmişti ki kıramamıştı onu. Önce mayom bikinim yok falan diye bahaneler sunmuştu ama Asya oranın her daim kullandığı bir spor merkezi olduğunu dolabında eski mayolarından birisinin olması gerektiğini söylemişti. Bu şekilde bir bahane kalmamıştı. Aşağıdaki sıpa alanından girmişlerdi içeriye. En üst kata çıkan asansörün tuşuna basıp turnikelerden girdiler. Bugünlük Asya'nın misafiri olacaklardı. Eğer Nazlı yüzmeyi severse kayıt yaptıracaklardı. Soyunma odasına geldiklerinde Asya metal dolabın şifresini girip kapağını açtı. Eski mayosunu eline alıp Hazan'a uzattı "al bakalım giyin." Hazan önce kızının zayıf vücuduna sarı bikinisini giydirdi. Asya duş alanlarında giyinip geri geldiğinde Nazlı'yı ona bıraktı ve kendisi giyinmek için duş alanlarının yerini tuttu. Mayonun esnek kumaşı sayesinde içine girebilmişti ama göğüs kısmı küçüktü. Çekiştirmesine rağmen koltuk altında bıngıl olmuş etlerden kurtulamamıştı. Yana dönüp sırt kısmındaki yağlara baktı. Mayosunun kalın askılarını yukarıya doğru çekip onları içeriye almaya çalıştı ama olmadı. Kendini çok rahatsız çok çıplak hissediyordu. En sonunda havuza girmemeye karar verip üzerinden çıkardığı gömleği mayonun üstüne geçirdi. Geri kalan kıyafetleri Asya'nın dolabına tıkıştırıp kapağını kapattı.
Havuzun kenarındaki şezlonglardan birisine oturup suda gülüşüp oynayan Asya ve Nazlı'ya gülmeden edemedi. Asya kızını kenardan tutturmuş ayaklarını çırptırıyordu. Hazan'ı görünce elini salladı "gelsene" Hazan kafasını olumsuz anlamda salladı. Asya onun üzerindeki gömleği memnuniyetsiz bir şekilde süzdü. "Hadi çıkarda gel. Bizden başka kimse yok." Hazan Asya'nın bile kendisini bu şekilde görmesini istemiyordu. Israrlara rağmen olumsuz anlamda salladı kafasını. Bir süre sonra bacağından çıkan kısa tüylerle bakışma yaşadı. İlk seanstan lazer fark etmişti ama işin kötü tarafı bir sonraki seansa kadar traş olamıyor olmasıydı. Bir süre sonra oturmaktan sıkılıp suyun kenarına ilerledi ve tıpkı denizdeymiş gibi ayaklarını çırpmaya Asya ve Nazlı'yı ıslatmaya başladı. Asya onu bacağından tutup havuza çekene kadar da minik eğlencesine devam etti. Kendini suda bulduğundaysa minik bir çığlık attı. Asya hızla onun bedenini suyun yardımı ile kaldırıp havuzun kenarından tutmasını sağladı. "Ne inat karısın ya. Katır mısın mübarek?" Hazan bir eliyle yüzündeki suları silerken ona ters ters baktı. "Mayo üstüme olmadı sıktı yukarısı o yüzden girmek istemedim" dedi ayaklarını yere koymaya çalışırken. Sonra bir türlü ayakları yere ulaşmayınca panikledi "E ayakta duramıyorum." Asya ona gülümsedi "İki metre burası ondan." Hazan korkuyla sıkı sıkı tutundu direğe. "Deli misin sen be Nazlı'yı niye soktun buraya?" Asya ona gözlerini anlamıyor gibi kırpıştırdı. "Ben yanınızdayım merak etme." Bir süre sonra Hazan'da tıpkı Nazlı gibi Asya'nın yüzme eğitimlerinden nasibini almıştı. Sırtı beli inanılmaz ağrıyordu suyun içinde ama en azından suyun yüzeyinde tutunmadan durmayı öğrenmişti sonunda. Korkusunu yenmesi oldukça zor olmuştu gerçi hele de o üniversitede yaşadığı travmadan sonra.
Arkadaşlarıyla denize gitmek için sözleşmişlerdi. Kızlı erkekli olarak gidecek eğleneceklerdi. Hazan hiçbir zaman deniz seven birisi olmamıştı yüzmeyi bilmemesi büyük bir etkendi elbette yine de ortamı bozmamak için arkadaşlarına katılmıştı. O kenara serdiği havlusuna uzanmış kendisini bolca güneş kremine bulamış ve kitabını okumaya karar vermişti. Arkadaşları suyun içinde eğleniyordu. Bir ara çok ısrar eden Serap ve Ayça'ya dayanamamış suya girmişti. Çok ilerlemeden ayakları yere değecek şekilde temkinli hareket ediyor arkadaşlarıyla top oynuyordu. Batu topu ona fırlattığında vurmak için zıpladı o sırada gelen dalga onu altına alıp batırmıştı. Hazan daha dengesini sağlayamadan üst üste gelen dalgalarla boğuşup çırpınmaya başladı. Onun çıkmadığını fark eden kızlar çığlıklar atıyor Hazan sesleri boğuk boğuk duyuyordu. O sırada kendisine uzanıp sarılan bedene can havli ile tutundu. "Tuttum seni güzelim korkma." Hazan resmen nefessiz kalmıştı. Çocuk arkasını dönüp onun kollarını beline sıkıca sardıktan sonra yüzmeye başladı. Kız dalgalarla oldukça hırpalanmış sürüklenmişti. Yeterli sığlığa ulaşınca Andaç kızın belindeki kollarını çözdü ve onu kucağına aldı. Hazan kusmak üzere gibi öksürüp öğürürken kafasını çocuğun göğsüne gömdü. Andaç onu sahile taşıyıp havlusunun üzerine oturtmuş hafif hafif sırtını sıvazlayıp vurmaya başlamıştı. Serap ve Ayça su şişesini ona uzatırken diğer arkadaşları başına toplanmıştı. O sırada Andaç şimşek gibi çakan yeşil gözlerini Batu'ya dikip yüzünün ortasına yumruğunu geçirmişti. "Hayvan herif ölüyordu kız senin yüzünden!" Batu "Ben ne bileyim oğlum dalganın sert geleceğini!" diyip onun üzerine yürüyünce diğerleri araya girmiş ikisini ayırmışlardı. Andaç bütün gün Hazan'ın yanından ayrılmamış korkudan ağlama krizine giren kızı sakinleştirmek için yapmadığı maymunluk kalmamıştı. Sonunda Hazan'ın dudaklarından çıkan kahkaha ile rahatlamıştı.
"Lan ben senin yedi düvel sülaleni düdükleyeyim e mi! Sperm artığı sığır!" Hazan birden direksiyon başında yine kahveci Mahmut abiye dönüşmüş Asya'ya şaşkınlıkla baktı. "Sperm ne demek anne?" Nazlı'nın sorusuyla Asya mahcup bir çocuk gibi sırıtırken Hazan'ın bakışları şaşkınlıktan kızgınlığa dönmüştü bile. "Asya ablan şimdi açıklayacak sana ne demek olduğunu?" Asya ona emin misin diyen gözlerle baktı bir süre ama Hazan kendi yarattığı sorunu kendisi çözsün diye ona dik dik bakıp kızını kafasıyla işaret etmeye devam etti. "Ee sperm şey demek Nazlı'cım eee..." Nazlı'nın öğrenme merakıyla dolu gözleriyle bir süre dikiz aynasından bakıştı "Bir tür vücut sıvısı..." dedi sonra derin bir nefes vererek. Nazlı iyice şaşırmıştı "Çiş gibi mi?" Asya ona sevimli sevimli gülümsedi "Evet aynı yerden çıkıyorlar nasılsa öylede denebilir." Hazan ona ters ters bakmaya devam ederken Asya ona omuzlarını silkti. "Şu ağzını dikeceğim senin en sonunda o olacak he!" Asya ona sırıttı "özlersin ama sohbetimi." Hazan gülmemek için bastırdı dudaklarını birbirine. "Deli kız" diye mırıldandı sonra. Evin önüne geldiklerinde Asya bagajdaki yiyecekleri uzattı ona. "Sana bir teklifim var" dedi sonra meydan okur gibi. Hazan ona merakla baktı. "Eğer ki bir hafta içinde üç buçuk kilo vermiş olursan sana bir sürprizim var." Hazan teklifi değerlendirdi kafasında "veremezsem?" Asya ona sinsice sırıttı "veremezsen önümüzdeki on beş gün boyunca iki günde bir benimle yüzmeye geleceksin." Hazan elini çenesine düşünür gibi yasladı "sürpriz ne peki?" Asya ona dilini çıkardı "sürpriz o söylenmez var mısın?" Hazan meydan okumaları severdi. "Olsun bakalım varım." Anlaşmalarının mührü olarak tokalaştılar. "Yarın izinlisin dinlen" dedi Asya arabasına geri dönerken. Hazan Nazlı'nın elini tutup ona el salladı ve apartmandan içeriye girdi. Ayı kocası henüz gelmemişti. Hemen üstünü değiştirip mutfağa attı kendisini. Asya'nın verdiği yemekleri tencerelere boşalttı ısıtmaya başladı. Nazlı'da üstünü değiştirip yanına gelince yemek masasını hazırlamaya başladılar.
Açılan kapı sesiyle kocası elindeki çantayı kenara savuşturup koşa koşa tuvaletin yolunu tutmuştu. Hazan mutfakta kendisine bolca salata hazırlıyordu. Doğradığı salatalıkların üzerine bolca limon ve sumak döktü. Bu akşamın yemeği buydu Hazan için. Canı deli gibi tatlı istiyordu ama bu sefer kaytarmayacaktı. Bu tatlı krizleri, bastıramadığı açlığının sebebi, gelmekte olan regl günü olabilirdi tabii. Kocası tuvaletten çıkıp üstünü değiştirdiğinde masaya oturdu. Hazan mantar çorbasını koyarken yüzünü buruşturdu adam ama kadının hiç umurunda olmadı. Kendi salatasını yiyordu. Nazlı babasına havuza gittiğini çok eğlendiğini anlatmaya başlamıştı bile. Benim paraların nerelere gittiği belli oldu diye geçirdi içinden. Şu çok merak ettiği Asya'ya da bir görünse iyi olacaktı. Yemek yiyene kadar kendisini zor tuttu. Hazan mutfağı toparlarken Nazlı televizyon başına geçmişti bile. Kocası yaktığı sigarasını dudaklarının kenarına sıkıştırıp Hazan'ın beline arkadan sarıldı ve vücudunu kadına iyice yasladı. Hazan onun kollarını söküp atar gibi çekti bedeninden ve önünü döndü "ne halt ettiğini sanıyorsun?" dedi ıslak elleriyle. Adamın dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı yukarıya. "Karımla ilgileniyorum." Hazan onu ittirdi. "Defol git uzaklaş" diye tısladı. Adamın kaşları çatıldı yeşil gözleri öfkeden kızarmıştı ama dişlerini sıkıp sessizce konuştu "Ne oldu bugün biliyor musun? Kartlarım geldi..." Hazan birden gerildi. Evet önünde sonunda olacaktı böyle bir şey ama bir süre daha geri zekalı gibi ona gönderir sanıyordu. Bu beklemediği bir şeydi. "Ee?" dedi aptala yatarken ama kalbi korkuyla kasılmıştı bile. "E'si karıcım bütün kartlarımın içinden geçmişsin..." Hazan derin bir nefes aldı sakin kalmaya çalışıyordu. Tek kaşı havalanan adama endişesini belli etmemek için gözlerini kaçırdı. "Harcamadıklarıma sayarsın" dedi öylece. Adam öfkeyle sıktı ellerini "Hı hı, sayıyorum. Bu gece hazırlan harcadıklarının bedelini ödersin artık." Hazan'ın başından kaynar sular dökülmüştü. Ne demekti bu? Hayat kadını mıydı o para karşılığı... Dişlerini sıktı tezgahın üzerindeki bıçağı eline aldığı gibi doğrulttu adama. "Ben o bedeli ödeyeli çok oluyor! Bedel ödeyecek birisi varsa o sensin artık" sesi titremese tehdit edici olabilirdi ama karşısındaki adam hiç ondan korkmuş gibi görünmüyordu bir adım geri çekildi sadece. "Ben söyleyeceğimi söyledim" dedi kadının elindeki bıçağa gözlerini dikerken. Hazan ona kaşlarını çattı "Bana yaklaşırsan seni hadım ederim anladın mı?" Adamın gözleri öfkeyle kısılmıştı. O sırada çalan telefonu duyunca "kim bu bilmem kimin çocuğu ya?" dedi sinirle. Cebinden telefonu çıkardı ekrandaki isim dudaklarının kıvrılmasına sebep olurken Hazan ona merakla baktı. Adam telefonu açıp kulağına yasladı "Vayy kayınço abi hayırdır ya?" Hazan öfkeli bir nefes aldı. Ağlamamak için gözlerini tavana dikmişti. "Herşey yolunda mı? Değil ya. Senin bu kardeşin benim kredi kartlarını patlatmış üstelik nakit çekmiş he nereye harcadığı da meçhul yani. Bende dövsem mi sövsem mi ne yapsam bilemiyorum... Hah tabi tabi karım neticede hakkıdır da abi iki yüz bin lira olunca o para insan bir merak ediyor ne bok yedi diye... " Hazan dişlerini sıktı. Elindeki bıçakla şu adamın kafasını kesse bunu insan sayar ceza verirlerdi bir de ona. Kimse sen ne yaşadın demezdi. "Söylemiyor gel sen sor istersen birde." Hazan bıçağı elinden tezgaha bıraktı. Yoksa bir kaza çıkacaktı. Telefondan gürleyen abisinin sesini duyuyordu. Asıp kesiyordu yine. Öfkeyle baktı karşısındaki adamın yüzüne. "Tamam abi bekliyorum." Telefonu kapattı ve gözlerini Hazan'a dikti. Gevşek gevşek sırıttı. "Abin geliyor çay koy" sonra mutfaktan dışarıya çıktı. Hazan kendini tezgaha yasladı gözlerinden yaşlar boşalmaya başlamıştı bile. Her şey olabilirdi bu adam ona vurabilirdi. Vursun istemişti zaten. Vursun da darp raporu alayım demişti ama bunu abisine söylemesi onu böyle rezil edip küçük düşürmesi işte bu beklemediği bir şeydi. Tecavüz tehdidi beklemediği bir şeydi. Evet kocası da olsa rızası dışında onunla ilişkiye giriyorsa bunun adı tecavüzdü. Üstelik bunu gidip şikayet etse aaa kocan o senin görevin tabii diyecek geri zekalılarla doluydu bu ülke. Onun incinen ruhu kırılan gururu kimsenin umurunda olmaz üstüne adam onu aldattı diye bir de haklı olurdu. Hazan ellerini saçlarına geçirdi ve mutfağın yerine oturdu. Çaresizlik içini kemirip duruyordu şimdi ne yapacaktı? O sırada tezgahın üzerinde titreyen telefonunu eline aldı. Asya mesaj atmıştı. "Kaçamak yapmadın di mi? Bak yaptıysan itiraf et yoksa ajanım zaten yanında." Hazan gözyaşları içinde baktı mesaja ve kısaca cevap verdi "Bana yardım et."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |