
Hazan telefonunun titreşimi ile gözlerini araladı. Bugün hafta içiydi ve izinliydi. Telefonunu eline alıp önce saate baktı on buçuğu gösteriyordu. Nazlı'yı okula Asya bırakmıştı o da bir güzel uyku çekmişti gerçekten. Yıllardır böyle iyi uyuduğunu hatırlamıyordu. WhatsApp'tan gelen mesajı açtı.
Asyarella'm 🤩: Günaydın bebeğim 💋Hemen yorumlarını alayım, nasıl olmuş? 😍

Hazan: Oha bu ne kızım, silikon mu yaptırdın? Yakışmış ama 😍
Asyarella'm 🤩: Ay, çok teşekkür ederim 😍 sana da yaptırırız 😈 bayıldım ben, ihihihi 🥳 sen napıyon?
Hazan: Anlatmaya gerek yok görüyorsunuz 😄

Asyarella'm 🤩: 👀👀 kalk hemen lan daha yatakta bu 😳 havuza gideceğiz birazdan geliyorum almaya seni. Zıpla hemen. 😒
Hazan: Öf, daha dünden önceki gün gittik ama Asya ya! Her yerim ağrıyor hala ama ya ama ama ama 😫😭
Asyarella'm 🤩: Onu iddiayı kaybetmeden önce düşünecektin 😈 hazırlanmak için on dakikan var kalk 💩
Hazan: İyi be 😒 kalkıyorum sal beni tamam.
Hazan gerindi ve ağrıyan kaslarını esnetti. Adet dönemi yüzünden iddiayı kaybetmişti. Ne kadar ödemim var dese de Asya mızıtma deyip kestirip atmıştı. Adet dönemi biter bitmez de kendisini havuza sürükler olmuştu. Suyun içinde olmak Hazan'a elbette iyi geliyordu ama çıkınca oluşan o kas ağrıları yok mu canına okuyordu. Yine de yavaş yavaş yüzmeyi öğrenmiş korkusunu yenmişti. Bugün sırt üstü yüzmeyi öğretecekti Asya ona. Eğer bu hafta beş kilo vermiş olursa da sürprizi alacaktı veremezse ama Asya'nın istediği bir şeyi itirazsız yapacaktı. Muhtemelen itirazsız yapacağı şey dudaklarına silikon olacaktı şu saatten sonra. Hazan yatağın kenarından miskin miskin sarkıttı bacaklarını biraz daha gerindi. Sonra paytak adımlarla banyoya doğru yol aldı. En azından hafta içi erken saatlerde havuz boş oluyordu. Hazan giyinmeye başladı. O sırada Asya mesaj attı yine:
Asya; Aşağıdayım bekliyorum. 🙇 Ve altmıştan geriye sayıyorum sıfırı görmeden burada ol please! 😈
60-59-58...

🍂İşçi Arı'm 🐝: Oha dur, evden çıkmadan sayma ayakkabılarımı o kadar zamanda giyiyorum ben be 😒 asansöre bineyim öyle say 😇😇😇😍😍😍😚😚😚
Asya: Ben sana asansör kullanmayı yasaklamıştım diye hatırlıyorum 😏 bir katı da iniver bir zahmet. 30-29-28...🕚 Eğer zamanında gelmezsen bu fotoğrafını evdeki buzdolabının üstüne yapıştırırım ona göre 😈

🍂İşçi Arı'm 🐝: 🧟oha, yuh ulan sen benim instagramımı mı stalklıyorsun 😒 yeter görmek istemiyorum yeteeeer 🙈🙀 ayrıca çok kötüsün, pisliksin, gıcıksın 💩💩💩💩 mutsuz bokta yok bu da bok var gibi sırıtıyor 😒
Asya arabada bir kahkaha attı.
Asya: 10-9-8 🕚 tik tak tik tak 😈
Hazan nefes nefese arabaya bindiğinde Asya ona sırıttı. "Önce fotoğrafı çıkartmaya gidelim sonra havuza." Hazan gözlerini kocaman açtı "Hayır ya! O fotoğrafı buzdolabına asamazsın Asya." Asya hadi oradan der gibi bakmıştı yüzüne "instagramında herkes görüyor onu ben niye asamıyorum? Hem iştahını kapatır iyi olur." Hazan ona ters ters baktı "Çok kiloluyum orada çünkü makyajım güzel diye koymuştum o fotoyu ben. Asma ya lütfen Asya ya!" Asya ona gülümsedi "Pekiii o zaman başka bir ceza verelim sana ne olsun ne olsun? Hmm, evet, evet buldum." Hazan dudağını büküp yavru köpek gibi baktı Asya'ya ama Asya ona yemezler der gibi tek kaşını kaldırdı. İki kadın aynı anda kurdular cümlelerini "Evdeki merdivenleri yüz kere inip çıkacaksın." Asya bir kahkaha atarken Hazan ona dilini çıkarmıştı. Evet Asya böyle saçma sapan şeylerden bu tarz minik cezalar veriyordu Hazan'a o da itiraz etmeden yapıyordu bunları. Çünkü bu cezaların şaka amaçlı ve sadece Hazan'a spor olsun diye olduğunu biliyordu. Yine de Asya ile didişmek hoşuna gittiği için mızıklanıyordu. Hazan ailesinin telefonlarını sadece bir kere açmıştı o günden sonra ve onların gürültülü hakaretli tehditli konuşmalarına karşılık bir daha beni aramayın sizinle görüşmek istemiyorum diyerek kapatmıştı. Kocası olacak geri zekalı ise aramalarına cevap alamamıştı. Onun hakaret küfür içeren mesajlarına cevapta vermemişti. Bir gün Asya ile gidip o yokken Nazlı'nın kalan eşyalarını almışlardı. Boşanma davasını yakında açacaktı Hazan. Tek korkusu kızı okuldan almaya gittiklerinde onla karşılaşmalarıydı ki bu da yüz göz olmak istememesinden. Hattını değiştirecekti aslında ama, şimdilik o adamın mesajları mahkemede lazım olur diye yapmıyordu bunu. Kurtulduğu gün temiz bir sayfa açacaktı tertemiz bir sayfa. Şimdi yüzme zamanıydı. Hazan içten içe yüzmeyi öğrendikçe sevmeye de başlamıştı. Merdivenden kendini suya bırakırken Asya'ya gülümsedi. "Hadi yarışalım" dedi Asya yanındaki yerini alırken. Hazan onu yenemeyeceğini bildiği halde onayladı ve yüzmeye başladılar.
* * *
Hazan okulun kapısındaki turnikeden koştur koştur geçti. Asya'nın makyaj saç kıyafet titizlenmesi derken az kalsın geç kalıyordu. Nazlı'yı almışlardı havuzda çok oyalanmışlardı ve karnı açlıktan gurulduyordu resmen. Amfiye kendini attığında hoca daha gelmemişti. Çantasından hemen çubuk kraker çıkardı. Biraz atıştırması lazımdı. O sırada yanında oturan iki kız onu göstererek birbirlerini dürttüler. Hazan bunlardan rahatsız oluyordu artık. Yemek yemek insani bir ihtiyaçtı kilolu diye bu ihtiyacı neden abes karşılanıyordu? Ayrıca erkeklerin zorbalıklarını bir nebze anlıyordu. Onlar görüntüye her şeyden çok önem veren iğrenç boş kafalı yaratıklardı da kadının kadına yaptığını bir türlü içi almıyordu. O sırada yanında oturan kız sözde fısıltıyla ki aslında Hazan duysun diye bilerek yapmıştı "dünyaları yemiş dünya kadar olmuş hala yiyor ya yuh camış" demişti yanındaki kıza. Hazan'ın gözleri doldu. Ağlamamak için çantasından suyunu çıkardı ve boğazındaki yumruyu yutmaya çalıştı. Kıza dönüp göz ucuyla baktı. Zayıftı. O kadar. Sadece zayıftı. Güzel değildi dikkat çeken hiçbir özelliği yoktu. Sadece zayıftı. Zoruna gitti çok zoruna gitti. Yanında onunla dalga geçmeleri ve onun bunlara cevap verememesi zoruna gitti. Oysa tanışmıyorlardı bile. Hikayesini yaşadıklarını bilmiyorlardı bile. Hatta isimlerini bile bilmiyorlardı birbirlerinin. Bu kadar ağır yargılayıp eleştirecek bir durumları yoktu. O sırada onun ön tarafından geçen bir erkek ona bakıp yüzünü buruşturdu ve yanındaki arkadaşına "ağır yaşamlar Türkiye'ye mi gelmiş ya ben onu Amerika'da sanıyordum" deyip birlikte kahkaha attılar. Hazan dişlerini sıktı. Kötü olmak iyi olmaktan kolaydı belki de. Bu yüzden insanların kalpleri bu kadar karaydı. Artık alışmıştı aslında onu gösterip gösterip dalga geçenlere o yokmuş gibi yanında ona hakaret edenlere. Yine de insanların bu denli kötülüklerine alışmak istemiyordu bir yanı. Dişlerini sıktı. "Ben de Hazan'sam eğer bu sözleri size yuttururum. Önümüzdeki dönemi bekleyin" dedi okulların kapanmasına üç ay kadar bir zaman vardı. O zamana kadar istediği görüntüye ulaşamasa bile elle tutulur bir ilerleme kaydedecekti ama bir sonraki seneye bomba gibi girecekti. Şu anda bunun sözünü vermişti kendisine. Elindeki suyu hırsla dikti dudaklarına ve içeriye giren hocanın ismini seslenmesini bekledi.
Hazan uzun teneffüste bir bardak acı şekersiz kremasız kahve aldı ve çardağa giden merdivenleri tırmanmaya başladı. Kahveyi böyle sevmiyordu ama bu şekilde iştahını kesebilirdi ancak. Yemek yemeyecekti. Bugün yediği tek şey kemirdiği çubuk krakerden ibaretti. Çardağın çiftler ve arkadaşları tarafından tutulmuş olduğunu gördüğünde tadı iyice kaçmıştı. Aşağıya inip boş banklardan birisine oturdu. Sigara içen öğrenciler, gülüşenler, etrafta koşturanlar üzerinde gezdirdi gözlerini bir süre. Kulaklığını çıkarıp taktı. Kahvesinden büyük bir yudum aldı. Soğuk hava hemen soğumasına sebep olmuştu ama o Nazlı'yı büyütürken soğuk yiyip içmeye alışmıştı zaten. Çalan şarkıyla gözlerini kapattı hiçbir şey düşünmek istemiyordu. Ne geçmişin kabusları ne geleceğin kaygıları şu anda sadece bu an içinde kalmaya ihtiyacı vardı. Şarkıya biraz daha ses verdi nakarata geldiğinde ise şarkıya eşlik etti "Yalnızlığım yollarıma pusu kurmuş, beklemekte. Acılar gözlerini dikmiş üstüme, nöbette. Bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum. Hadi gelin üstüme, korkmuyorum." Şarkı bittiğinde gözünden akan bir damlayı sildi. Burnunun akmasıyla ceplerini karıştırdı sonunda bir tane peçete bulabilmişti. Havuzdan çıkıp okula gelmek bu soğuk havada üşütmesine neden olmuştu galiba o sırada gözlerini diktiği basket sahası ile anılar doluştu aklına.
İlkbaharın başlarıydı Hazan basket sahasının karşısında oturmuş yine onu izliyordu. Çocuk terleyen saçlarından ellerini geçirdi ve kaptığı topu potaya doğru sektirmeye başladı. Attığı basketle kollarını iki yana açıp sahada koşturmaya başladı. Arkadaşları ona doğru koşup sarıldılar. Kahkaha ile gülerken ve yerinde çocuk gibi zıplarken Hazan onun gördüğü en mükemmel şey olduğunu düşünüyordu. O sırada Andaç gelip kızın yanına oturdu. Cebinden çıkardığı hapları ve bir şişe suyu kıza uzattı. Sonra elini alnına dayadı. "Ateşin yok ama sen yine de iç bunları revirden aldım." Hazan çocuğun avucundaki minik haplara yüzünü buruşturdu "iyiyim ben Andaç." Andaç kızın bakışlarını takip etti dikkat kesildiği yeri bulmak için. "Umut'a mı bakıyorsun?" Hazan bir an yakalanmış çocuk gibi kızardı "Evet" dedi sonra itiraf eder gibi. Andaç kızın elini tutup hapları yerleştirdi ve suyun kapağını açtı. "Sevgilisi var biliyorsun di mi? Rüya ile çıkıyor." Hazan sahanın kenarındaki tellere doğru ilerleyen genç adama bakmaya devam etti. Adam esmer güzel kızın ona uzattığı peçeteyi alıp güzel yüzünün üzerinde dolaştırdı sonra kıza bir öpücük attı. Hazan gözlerini Andaç'a dikip ilaçları ağzına atıp suyu içti. "Biliyorum, görüyorum daha doğrusu. Sadece izliyordum oyunu hoşuma gidiyor" dedi. Kocaman bir yalandı bu. O genç adama dair her şey kızın hoşuna gidiyordu. Bir gülüşü bakışı duruşu yürüyüşü bile bazen tesadüfen göz göze gelseler kalbine bir bıçak yemiş gibi oluyordu. Andaç ona kafasını salladı. Boynundan çıkardığı atkısını kızın narin boynuna doladı. "Güneş seni aldatmasın hava serin, yalancı güneş bu, hadi gel yakından izle o zaman" dedi kızın koluna girip onu sahanın kenarındaki banklara doğru ilerletirken. Hazan heyecanlansa da itiraz etti. Evet bu çocuktan hoşlanıyor onu beğeniyordu ama sonuçta sevgilisi vardı. "Gerek yok ya içeriye girelim üşüyorum." Andaç ona gülümsedi "Sana çay getireyim ben." Hazan kafasını salladı "istemiyorum sağ ol. Hadi kantine gidelim. Kızlar nerede?" Andaç onun koluna daha sıkı sarıldı "kantindeler onlar da. Sıcak çikolata ısmarlayayım o zaman sana." Basket sahasındaki oyun da bitmiş gibi görünüyordu. Gençler kendi aralarında şakalaşarak bir sonraki maça sözleşerek arkalarından yürümeye başlamışlardı. O sırada fırlatılan top Andaç'ın kafasına çarptı. Genç adam arkasını döndüğünde Umut ona el salladı. Kolundaki Rüya ise kıkırdıyordu. Hazan endişeli gözlerle baktı arkadaşına "Bir şey oldu mu?" Andaç ona gülümsedi karizmasının dağılması dışında bir şey olmamıştı. Olumsuz anlamda kafasını salladıktan sonra gözlerini Umut'a dikti. "Yeni selamlaşma tarzın mı? Mağara adamları gibi göğsünü falan da yumrukla istersen." Umut mahcup bakışlarını Hazan'dan çekip Andaç'a dikti. "Kalın kafalısın oğlum sen bir şey olmaz sana. Nasılsın Hazan bu arada?" Hazan ona şaşkın şaşkın gözlerini kırpıştırdı. Umut’un cevap gelmeyince tek kaşı havalandı "Hazan değil mi yanlış mı hatırlıyorum?" Hazan onu hızla onayladı. "Yok doğru teşekkür ederim iyiyim" dedi akmak üzere olan burnunu çekerken. Umut kıza endişeli yeşillerini dikmişti "Hasta mısın sen?" Hazan ona gülümsedi "önemli bir şey değil biraz kırıklık var." Umut, Andaç'a dikti gözlerini "oğlum sevgiline niye dikkat etmiyorsun?" Andaç bir an kulaklarına kadar kızarırken Hazan kaşlarını çattı "o benim arkadaşım sevgilim değil." Umut şaşkınca kırpıştırdı gözlerini "Öyle mi? Ben yanlış anladım o zaman kusura bakma" dedi gözlerini Andaç'a dikerek. Andaç derin bir nefes alırken Umut yeniden konuştu "Hafta sonu doğum günüme geliyorsun değil mi Andaç davet etmiştir sizi" dedi öylece. Hazan ağzını açmıştı ki Andaç yeniden araya girdi "Kız hasta hem de doğum günü evde olacak Hazan girmiyor öyle ortamlara o yüzden çağırmadım." Umut şaşkınca baktı Andaç'a "oğlum hadi bizi tanımıyor güvenmez ama aynı evde kalıyoruz ya arkadaşlarını çağırırsın diye düşünmüştüm." Andaç tam ağzını açacaktı ki Hazan onu çok şaşırtarak girdi araya "Kızlara sorayım isterlerse geliriz." Umut ona ışıl ışıl gülümsedi "Tamam Andaç sizi getirir. Görüşürüz." O uzaklaşınca Andaç yeşil gözlerini Hazan'a dikti. "Ne işiniz var partide ya? Gereksiz. Dört erkek kalıyoruz evde üç kız sizsiniz bir de Rüya gelir aklınca herkese bir eş yapmaya çalışıyor" dedi çıkışarak. Hazan kaşlarını çattı "dediği gibi sen de orada olacaksın sen bizi aç aslanlardan korursun bence." Andaç içini çekti öfkesini bastırmıştı "Neyse gel hadi, burnun okulun çeşmesine dönmüş sen parti peşindesin. Yürü başımın belası yürü sana bir sıcak çikolata alayım." Hazan ona gülümsedi birlikte kantine doğru yürümeye başladılar.
Hazan ona uzanan mendile şaşkınlıkla baktı. Kaşında dudağında piercing olan kız gözlerini ona dikmişti. Saçları erkek saçı gibi kısaydı aykırı duruşu ile yanına oturmuş ona mendil uzatmıştı. "Burnun akıyor" dedi yüzünü buruşturarak. Hazan mendili çekip aldı "Teşekkür ederim." Kızı incelemek istiyordu ama bir yandan da gözlerini dikmek istemiyordu. Değişik ilgi çekici bir tarzı vardı. "Ben Defne" dedi kız elini uzatmamış önüne bakıyordu. Hazan mendile burnunu sildikten sonra "Hazan" dedi kısaca. Kız kendisine bakan kaçamak bakışları fark etmişti ve bordo rujlu dudağı hafifçe kıvrıldı. "Memnun oldum. Çekinme ya bakabilirsin ben alışkınım gözlerin üstüme dikilmesine." Hazan ona gülümsedi "Bana da dikiyorlar ama aynı sebepten değil tabii. Sen havalı görünüyorsun" dedi gözlerini kaçırmadan. Kızın gri yırtık kısa paçalı kotunun altından file çorabı görünüyordu. Ayaklarında beyaz oldukça kaba görünen postal botları vardı. Üstüne giydiği siyah beyaz kareli çoban gömleği belinin oradan düğümlemişti. Parmaklarında dövmeler vardı ve kürklü deri ceketinin önü açıktı. Hazan kısacık sarıya boyanmış saçlarında gözlerini gezdirdi. Kulağındaki üç delik halka küpelerle doluydu. "Bitti mi süzmen geçerli notu aldık mı?" dedi dalga geçer gibi. Hazan ona gülümsedi "tarzını sevdim" dedi. Kızın laciverte çalan gözlerinde samimi bir gülümseme vardı "Ben de senin tarzını sevdim." Hazan ona gülümsedi. "Ee ne yapıyorsun burada?" dedi Defne. Hazan soğuk havada kendini korumak ister gibi kollarını kendine sarmıştı. "Oturuyorum." Defne ona alaycı bir bakış attı "Hadi be bana klip çekiyormuşsun gibi geldi." Hazan ona gözlerini kırpıştırdı "ne klibi?" Defne düşünür gibi çenesini işaret ve baş parmağı arasına aldı "hmm, melankolik bir klip gibi görünüyor." Hazan ona sırıttı "İnsanlardan kaçıyorum aslında" dedi öylece. Defne ona tek kaşını kaldırarak baktı "Neden?" Hazan buruk bir gülümseme ile baktı ona "beni görmekten pek hoşlanmıyor gibiler. Bunu da açıkça ifade ediyorlar. Göz zevklerini falan bozuyorum sanırım. Onlar da benim ruh halimi bozuyorlar o yüzden birbirimizden uzak duralım dedik." Defne duyduklarından hoşlanmamış gibi gözlerini kıstı. Evet onunla da saçma sapan dalga geçip uzak duruyorlardı ama o bunlara pek pabuç bırakan türden değildi. "Hmm, korktun saklanıyorsun yani? Hem onlar insan değil insan olduklarını düşünenler" Hazan kaşlarını yukarıya doğru itti "Hayır ama olumsuz şeyler duymak hayatımın bu çokça olumsuz giden döneminde bana hiç iyi gelmiyor o yüzden duymak istemiyorum." Defne'nin dudağının kenarı yine alaycı bir gülüşle kıvrıldı yukarıya "Aslına bakarsan hiçbir zaman hiç kimsenin hayatı tam anlamıyla olumlu gidemez. Ve bu insan olduklarını iddia eden iki ayaklı yaratıklardan çok var etrafta. Yani sadece burada değil her yerde göreceksin karşılaşacaksın bunlarla. Böyle susup kenara mı çekileceksin?" Hazan derin bir nefes aldı. "Bak susup kenara çekilmiyorum sadece biraz geride duruyorum çünkü bunlara yetirecek gücüm yok anladın mı? İnsanların sanki kendileri mükemmelmiş gibi her şeyin herkesin mükemmel olmalarını beklemelerini anlamıyorum. İnsanların henüz tanımadığı bilmediği insanlar hakkında kendi kafalarında bir yargı oluşturmalarını ve bu yargının sadece dış görünüşle karar veren bir hakim gibi olmasını anlamıyorum. Dışındaki şey onların geçerlilik algısına uymuyorsa seni o algıya uymadığın için cezalandırıyorlar resmen. Ön yargıları beyinlerini kaplamış durumda. Örneğin benim gibi şişmansan seni bunla yargılayıp aşağılamayı kendilerine hak görüyorlar. Üstelik kendileri senden sadece fiziksel olarak üstün olduklarını düşündükleri için yapıyorlar bunu. Burnu güzel olan burnu estetik durmayanla dişi güzel olan olmayanla yani herkes kendisinin hiçbir kusuru yokmuş gibi karşısındaki kişinin kusurlu olan kısmıyla dalga geçiyor. İnsan sadece dış görünüşten mi ibaret yani. İçlerinin boş kocaman bir balon olmaları sorun değil mi?" Defne derin bir nefes koyverdi. "Bunları ağlayarak günlüğüne mi yazıyorsun sen? Ya da psikiyatristine falan mı anlatıyorsun? Bak ne diyeceğim boş versene onları. Sen kimsin önemli olan bu. Normalde arkadaşlık etmeyeceğin insanların önemsiz sözlerini kalbine niye yük ediyorsun ki?" Hazan karşısındaki kıza kaşlarını çattı "Çünkü o sözler kalbimi kırıyor içimi acıtıyor. " Defne onun çatılan kaşlarına da gülümsedi "İzin verirsen acıtır tabii. Boş balonları havaya sal ve arkalarından el salla. İnsanlar böyle onlardan iyi, güzel, zengin falan olursan yani tek bir adımda onlardan önde olursan kıskançlıklarından seni karalayıp dururlar. Onlardan aşağıda olursan da sana üstünlük taslarlar. Dönüp kimse ben ne bokum diye kendine bakmaz yani. Bu kadar kasma." Hazan kaşlarını çattı. "Daha kötüsü eğer iyi olursan bir adım önde olursan bir de yalancı sevgilerle karşılaşırsın. Işığına gelen sinekler gibi. Onlar sadece senden faydalanmak için etrafında olur seni karalayamadıkları için ya da diş geçiremedikleri için en azından nefretin sahtesi olmuyor. Herkes biraz iyi biraz kötüdür ama kötülük iyiliğin arkasında bir yere kadar saklanabiliyor." Hazan bu kıza gülümsedi. "Ee, hangi bölümdesin?" Defne konudan sıkıldığını anlar gibi sırıttı "Felsefe, sen?" Hazan bir kahkaha attı. "Tahmin etmeliydim. İşletme."
Hazan okuldan çıktığında saat dokuz buçuğu gösteriyordu. Telefonunu cebinden çıkardı Asya'yı aramak için. O sırada Asya'dan mesaj geldiğini gördü. "Kuşum ya kafe yoğunlaştı akşam servisine grup var. Gelemiyorum istersen taksiye atla buraya gel ben öderim üstünde para yoksa. Çıkınca haber ver." Hazan taksiye o kadar para vermenin gereksiz olduğunu düşünmüştü. Asya'ya daha fazla yük olmak istemiyordu. O yüzden ellerini cebine soktu durağa doğru yürümeye başladı. Bir yandan Asya'ya mesaj atıp otobüsle geleceğini söylemişti. Asya yoğunluktan telefona bakamıyordu. Durağa vardığında karşısında gördüğü arabayla dondu kaldı. Bu kocasının arabasıydı ve adam "Hazan!" diye kükreyerek inmişti arabadan.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |