
Hazan'ın gözleri korkuyla açıldı bir iki adım geriye attı. "Ne işin var burada?" Duraktakiler gözlerini onlara dikmiş izliyorlardı. Hatta bazıları ceplerinden telefonlarını çıkarmış videoya çekiyordu. Adam ona doğru ilerledi ve kolundan tuttu "Seni almaya geldim karıcığım!" diye tısladı dudaklarının arasından. Hazan kolunu çekmeye çalıştıkça adam daha çok sıkıyor canını yakıyordu. "Bırak hiçbir yere gelmiyorum ben!" Hazan kolunu savurdu kurtardı ve geriye okula doğru koşmaya çalıştı. Adam ise ona çoktan yetişip bileğinden yakalamıştı. "Yürü!" Hazan ayaklarını sürüyor insanlar onu izliyordu. Rezilliğine bir rezillik daha eklenmişti. "Bırak acıtıyorsun ya! Rezil ettin beni herkese bırak!" Adam onu çekiştirmeye devam etti. Hazan kendini hızla geri çekince birden adam onu bıraktı poposunun üstüne yere düştü. Adam başına dikildi "Kalk şuradan ya, patates gibi yuvarlanıp duruyorsun. Eve gidiyoruz. Güzellikle gel ya da zorla götürürüm." Hazan kalçasına giren ağrıyla olduğu yerde kaldı. Adam onun koluna yine asılmış yerden kaldırmaya çalışıyordu. Duraktakiler ise aralarına girmeye cesaret edemiyor bizi ilgilendirmez diye düşünüyorlardı. Zaten insanlığın en büyük suçu bu değil miydi bana dokunmayan yılan bin yaşasın durumu. Hala ellerinde telefonla okulun şişko kızının aşağılanmasını izliyorlardı. Hazan kendini çekiştirip kaldırmaya çalışan adama direndi. Adam elini kolundan çekip kısa saçlarına uzatmıştı bu sefer canının yanması ile bir çığlık attı Hazan. "Bırak beni ya hayvan herif!"
Defne biraz önce bugün tanıştığı kızın bir adamla sokağın ortasında tartıştığını görmüştü ve arabasıyla yanlarından geçmişti. Belki sevgilisi falandır beni ilgilendirmez diye düşünmüştü ama bir yandan da içine bir kurt düşmüştü. Hem Hazan istese o adama kendini savunabilirdi değil mi? Biraz daha ilerledi yolda. Sonra içine yediremeyip u dönüşünü alıp hızla geri döndü. Yaklaştıkça yola dikkat kesilmişti. Durağın biraz ilerisindeki karartılar ve durakta telefonlarıyla onları izleyen kalabalıkta gezdirdi gözlerini. "Anca öküzün trene baktığı gibi bakın zaten" dedi sinirle. Gerçi bu ülkenin gerçeğiydi bu yardım eden insan sırf yardım ettiği için suçlu bulunur ceza evine atılır, ama kadınlara saldıran kansız şerefsizler takım elbise giyen birer hayvan oldukları için takdir edilircesine salınırdı. Suç onları salan olmayan adalet sisteminde miydi yoksa yardım edeyim derken başıma iş almayayım şimdi diye zayıfa el uzatmaya korkar hale getirilmiş halkın mıydı? Adaletin adaletsizliği yüzünden herkes kendi adaletini sağlar hale gelmemiş miydi bu ülkede? E madem adalet diye bir şey yoktu ve genelde adalet mülkün temelidir sözünü mülk adaletin temelidir haline getirmişlerdi. O da oldukça mülk sahibi bir insan olarak kendi adaletini sağlasındı bari. Nasılsa ona bir şey olmazdı. Arabayı ani bir frenle durdurup adamın kısa bir an ona bakmasına sebep oldu. Çok kısa sürmüştü ama bu dikkat dağılması. Elini yine önündeki kadının saçlarına uzatmıştı. Hızla indi arabasından Defne. Adamın arkasına kadar koştu. Diğer elini tuttuğu gibi arkasına doğru çevirip büktü bileğini. Dizine attığı tekme ile adamı yere çökertmiş kolunu arkasından kıracak gibi tutmaya devam etmişti. "Hazan iyi misin?" dedi yerde oturup ağlayan kıza bakarak. Adam elinden kurtulmaya çalışıyordu. "Kim lan bu? Bıraksana kolumu!" Defne onun kafasına bir tane patlattı. "Kapa lan çeneni! Sen kimsin asıl?" Hazan bileğini burkmuştu düştüğünde ve kalçası ağrıyordu. "Kocasıyım lan ben bırak kolumu!" Defne içinden bir küfür etti. Adamı öne doğru ittirdi. "Kocan mı gerçekten?" Hazan olduğu yerde başını salladı ama korku dolu gözlerle bakıyordu. Sendeleyen adam yere düşmüştü. Defne onu bıraktı "Pardon ya o zaman. Çok yanlış anladım ben." Elini Hazan'a uzattığında Hazan onun elini tuttu ayağa kalktı. "Bileğimi burktum" dedi gözyaşlarının arasından. Defne adama temkinli şekilde bakarken Hazan'ın koluna girdi. "Yürü hadi eve gidiyoruz" diye gürledi adam bir daha. Tanımadığı kıza bakmamaya çalışarak. "Gelmiyorum boşanacağım senden! Rahat bırak beni!" Adam onun üstüne yürürken Defne Hazan'ı arkasına aldı. Kocasına yakındı boyu. "Gelmiyorum diyor kadın bas git!" Adam bu kadını yukarıdan aşağıya bir süzdü. "Sen kimsin lan değişik? Karım diyorum karım. Siktir git!" Defne boynunu sağa sola esnetti. Belli ki güzellikten anlamayan bir cinsti karşısındaki. "Nah karın! Gelmek istemiyor yürü git!" Adam dişlerini sıktı burun kanatları öfkeyle inip kalkıyordu. "Kızım bak alacam şimdi ayağımın altına iş misin sipariş misin ya. Yürü git akşam akşam bir de senden çıkarmayayım hırsımı." Hazan onun arkasından çıktı Defne'ye bir şey olsun istemiyordu. "Bırak Defne ben giderim tamam" dedi. Defne onu kolundan tutup yine önüne geçti. "Merak etme bana bir şey yapamaz. Gitmek istemiyorsan..." Adam öfkeli bir soluk verirken nefesi havada buharlaşmıştı. Elini Defne'ye doğru salladı. "Ya çekil şuradan şimdi elimden bir kaza çıkacak." Defne birazdan yaşanacak olaylar için rakibini baştan ayağa süzdü. "Kadın senle gelmek istemediğini söyledi. O yüzden çekil." Hazan arkasından "Git artık gelmeyeceğim hiçbir yere" diye söylendi. Defne'nin dudakları tehditkar bir şekilde yukarıya kıvrıldı. "Duydun zilin sesini bro. Hadi bakalım sağdan sağdan!" Adam bu kadını geçip Hazan'ın üstüne yürümek için hamle yapmıştı ki Defne onun kolunu yakalayıp bir kere daha büktü arkasına. Ayak bileğine vurduğu tekme ile Hazan'ın ayaklarının dibine serdi adamı. "Siz laftan anlamıyor musunuz lan!" dedi kafasına bir tane patlatırken. "İlla seni dövmem mi gerekiyor?" Adam yerde acı içinde kıvranıyordu. Hazan'ı götürmek için bu kızı dövmekten başka çaresi kalmamıştı. Güçlü birisine benziyordu ama sonuçta kızdı bir erkeğe karşı ne kadar gücü olabilirdi ki? "Karım diyorum güzel kardeşim karım. Sen laftan anlamıyor musun asıl?" Defne Hazan'a baktı göz ucuyla hiç gitmek istiyormuş gibi görünmüyor daha çok korkuyla bakıyordu yerdeki adama. "Ulan ülke karısını dövenler kesenlerle dolu. Kadın gelmek istemiyorsa hiçbir yere götüremezsin." Yerin soğuğu adamı rahatsız etmeye başlamıştı kolunun acısı da cabasıydı. "Tamam bırak beni. Lanet olsun nereden çıktın akşam akşam ya! Bırak yapmayacağım bir şey." Hazan Defne'yi onaylayınca Defne ona güvenerek bıraktı adamı. Hazan'ın koluna girdi. "Yürüyebilir misin? Araba şurada." Hazan ona teşekkür etti ağır adımlarla ayağına yüklenmeden yürümeye çalıştı. O sırada adam kalkmış üstüne sinmiş tozu silkelemiş ve biraz soluklanmıştı. Önünde yürüyen kadına arkadan yaklaştı elini kaldırıp bir yumruk savurmak istemişti ki Defne onun kolunu tutup durağın önüne doğru fırlattı üstünden. "Ulan ibne seni eşek sudan gelene kadar dövmek farz oldu bana!" Durakta kalan birkaç kişi telefonlarını cebinden yine çıkarmıştı ki Defne yerde yatan adam daha toparlanamadan tekmeyi geçirdi karnına. "Ne istiyorsunuz lan pezevenkler bizden!" Adam karnının acısıyla iki büklüm olurken Defne bir tane tekme de bacağına geçirdi. "Kadınız diye malınız mıyız lan sizin!" Adam onu ayağından çekip yanına düşürünce aynı anda kalktılar yerden. Defne savunma pozisyonunu kollarını havaya kaldırarak almıştı bile. Adamın salladığı yumruktan hızla kurtulup bir tekme salladı göğsünün üzerine. Adam aldığı darbe ile gerilerken Defne zıplayıp bir tekme daha atmıştı bu sefer yüzüne. Adam yere düştüğündeyse üstüne yüklendi. "Ulan piçler, anca fiziksel gücünüze güvenin. Kolay di mi zayıf gördüğünüzü ezmeye çalışmak!" Yumrukları adamın yüzünü bulurken duraktakiler gerçekten zevkle izliyordu bu manzarayı. Hazan dayanamadı yüzü kan içinde kalmış kocasını görünce panikle Defne'nin koluna asıldı. "Tamam bırak şunu öldü mü ne oldu?" dedi korkuyla. Defne bir an kendine geldiğinde adamın boynuna dayadı ellerini "yok yaşıyor bu bayılmış." Hazan gerçekten kötü durumda görünen adama baktı. "E, böyle bırakıp gidecek miyiz bunu ya! Allah'ım ne işler geliyor başıma. Sen sabır ver..." Defne bir adama bir Hazan'a baktı "Yürü gidelim ayılır birazdan camış." Hazan olmaz der gibi salladı kafasını. "Ne yapalım o zaman?" Hazan adamı ayağıyla dokunmaktan korkar gibi dürttü. "Hastaneye götürelim bunu!" Defne ona ciddi misin sen der gibi baktı. "lütfen ya ölür falan götürelim bu hayvan yüzünden cezaevine girmek istemiyorum."
Arabanın arkasından gelen inleme sesleriyle Defne dikiz aynasından arka koltuktaki adamı kontrol etti. Hazan birisiyle konuşup panikle olan biteni anlatmıştı. Karşıdaki kızın sesi de telaşlı geliyordu. Hastanenin önünde durduklarında Hazan'la kısa bir bakışma yaşadı. "Gerçekten yani şunu buraya atıp gitsek olmaz mı? Bana kalsa ben bunu Haliç'in sularına salarım." Hazan ona gözlerini devirdi "Adamı tanınmaz hale getirdin ya! Azcık dövseydin olmuyor muydu şuna bak?" Defne ona şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "Ben azcık dövdüm zaten. Çok dövmedim ki. Bu dayanıksız çıktı ben napayım?" Hazan şu durumun içinde gülmemek için uğraşıyordu sinirleri iyice bozulmuştu. "Sen nasıl dövdün bunu ya?" Defne ona ukala bir gülüşle baktı "Birkaç dövüş dalında şampiyonluğum var benim." Hazan'ın ağzı şaşkınlıkla aralanmıştı "Birkaç?" Defne onu onayladı "Birkaç tanecik." O sırada Hazan'ın telefonu çaldı. Asya geldiğini haber vermek için aramıştı. Tarif ettikleri arabayı görünce kendisininkinden indi onlara doğru yürüdü. Adam arkada mırıldanıp duruyordu. Hazan arabadan zorla indi bileği çok ağrıyordu. Asya onu görünce koşarak sarıldı. Yanındaki tuhaf kıza elini uzattı "Asya ben." Kız bu prenses kılıklı balık dudaklı kızı kısaca süzdü. "Defne" dedi elini güçlü bir şekilde sıkarken. Asya acıyan elini hızla geriye çekti "Odungillerden mi?" Defne ona gözlerini kırpıştırdı "Senin ait olduğun familyadan." Hazan derin bir nefes aldı. "Kaynaşmanızı sonra yapsanız. Adam içeride baygın hala." Asya hızla arabanın kapısını açtı. Yüzü gözü dağılmış adama bakıp bir kahkaha attı. Sonra telefonunu çıkartıp resmini çekti. Ona şaşkın şaşkın bakan kızlara döndü "ne bakıyorsunuz be? Kırmızılar sarılar morlar Van Gogh tablosu gibi olmuş çıkarıp odama asacağım ama önce sanatçıyı bu güzel çalışma için tebrik etmek istiyorum. Aferin kız erkek Fatma. Güzel çalışmışsın he. Bunu açık arttırmaya falan mı çıkarsak biz ya da ya. Lan dur bunun üstüne para falan isterler boş ver... " Defne öğrenci gibi elini havaya kaldırdı. Asya ona buyurun der gibi eliyle işaret ederek söz verdi. "Allasen..." dedi Defne nefes almakta zorlanır gibi "kapatma tuşun nerede ya? Car car car. Bir nefes al nefes." Asya yeni yaptırdığı dudaklarını büzüştürdü. "Ben çok heyecanlanınca oluyor böyle ya. Neyse tamam şimdi bunu şuraya bırakıp kaçalım hadi." Hazan ona şaşkınlıkla baktı "ne bırakıp kaçması be götürelim baksınlar şuna iki saattir baygın adam. Beyin travması mı geçiriyor ne?" Asya ve Defne aynı anda konuştu "bunun beyni yoktur ki" Hazan onlara kaşlarını çatıp kollarını göğsünde bağladı. "Öf! Kızlar hadi ama." Defne, Asya'ya baktı "sedye isteyelim bari."
Asya Hazan'ın ayak bileğine atel yapılmasını izliyordu. Defne ise adamı kendisinin dövdüğünü söylediği için hastane polisinin yanındaydı hala. Hazan on beş gün ayağının üzerine basmayacaktı. Bağları zedelenmiş ayağı çok fena morarmış ve şişmişti. Atel ve alçı işi bittikten sonra Asya'nın onu oturttuğu tekerlekli sandalye ile geçtiler hastane koridorundan. Defne polise ifadesini vermişti. Yarın bir de karakola gitmesi gerekecekti. Adam şikayetçi olabilirdi. Gerçi Defne'nin babası ya da abisi hallederdi o işi pek bir korkusu yoktu. Ne de olsa bu ülke de mülk adaletin temeliydi. Biraz para biraz makam adaletin kılıcı körelir göz bağı iyice sıkılır. Asya çıkışa geldiğinde arabasının yanında bekleyen Defne'ye el salladı. "Ne yaptın sorun var mı? Varsa eğer çözeriz he..." Defne hemen sözünü kesti çünkü bu kız çenesini açınca zor susuyordu. Dili onun yumruklarından daha güçlü bir baş ağrısı yapıyordu. "Yok prenses yok sorun falan. Sorun olursa da ben çözerim dert etme." Asya omuzlarını silkti "e hadi o zaman bana gidip tabloyu kutlayalım." Defne ona gülümsedi "Yarın okul var..." Asya hemen sözünü kesti "E benim de var ne olmuş?" Defne ona tek kaşını kaldırdı "e iyi o zaman bize iyi dersler. Başka zaman borcun olsun olur mu benim eve gitmem lazım" Babasıyla durumu yarın karakola çağırılmadan konuşması gerekiyordu. Asya dudaklarını sarkıttı "öyle olsun bakalım erkek Fatma ama bana bir el atta Hazan'ı arabaya yerleştireyim. Eve nasıl çıkaracağım onu hiç bilmiyorum gerçi." Hazan yavaşça sandalyeden doğruldu. Defne ve Asya kollarına girip onu koltuğa dikkatli bir şekilde koydular. "Merdiven mi var?" dedi Defne. Asya hala nasıl merdivenden çıkacağını düşünüyordu. Engelli rampası falan olsaydı belki tekerlekli sandalye falan bulabilirdi bir yerden ama yoktu. Düşüncesiz insanlar diğer insanların özel durumlarına gözlerini kapatıyordu genel olarak. "Apartmanın girişinde var içeride asansör var gerçi ama girişte merdiven var birkaç basamak." Hazan iyice mahcup olmuştu "Ben çıkarım ya başınıza bir sürü şey geldi zaten benim yüzümden." Defne derin bir nefes aldı. "İyi tamam siz önden gidin ben peşinizden gelirim." Asya onun omuzuna hafif bir şaplak attı "yaşa kız hadi bakalım o zaman."
Eve geldiklerinde iki kız Hazan'ı birlikte içeriye sokmuş sonra da aşağı kattaki yatağına yatırmışlardı. Defne hemen gitmek istemişti ama Asya ona kahve yaptı ve en azından Serap'tan Nazlı'yı alana kadar Hazan'ın yanında kalmasını rica etti. Defne mecbur biraz daha oyalanacaktı. Asya çıkarken o Hazan'ın üstünü değiştirmesine yardımcı oldu sonra da kızdan bugünkü olayın arkasındaki hikayeyi dinlemeye başladı. İçinden keşke bayıltana kadar değil öldürene kadar dövseydim piçi diye geçirmişti. Hazan'ın evli olması bir kızı olması falan çok tuhaf geliyordu ona. Asya geriye döndüğünde sevimli Nazlı ile bile ayaküstü tanıştı ama daha fazla kalamazdı. O yüzden kızlarla haberleşmek üzere telefon alışverişinde bulunup arabasına doğru yola çıktı yeniden. Nazlı saatin geç olmasından dolayı annesine sarılmış uyuyakalmıştı bile. O uyuyunca Hazan yataktan kalkıp ayağına yüklenmeden salona geçti. Asya ile günün kritiğini yapma zamanıydı. Boşanma dilekçesini birlikte yazdılar. Yarın Asya tanıdığı avukat bir arkadaşına verecek işleme sokacaktı dilekçeyi. Hazan'ın en sevindiği şeyse bugün yaşadığı rezillikten sonra on beş gün okula gitmeyecek olmasıydı. Döndüğünde bu durum unutulmuş olurdu nasılsa. Daha fazla üstüne dikilen göz istemiyordu. Asya ona soğuk algınlığı için ilaçları da verdikten sonra yeniden yatağına yatırdı. Karşı odandayım gece tuvalete falan gitmen gerekirse bir çaldır beni gelirim hemen dedi. Gün boyu yanında olamazdı ama gece yanında olacaktı. Gündüz Serap gece o idare edeceklerdi bu on beş günü.
Hazan yatağa yattığında burun tıkanıklığından uyuyamayacağını biliyordu. Hayatı nasılda değişmişti bu kadarcık zaman içinde. Oysa önceden ne basit kaygıları vardı. Aşık olduğu çocuk ona aşık olur mu onu görür mü bir yüzüne güler mi gibi basit şeyler. Şimdi ise bunlar dert bile değildi.
Hazan o hafta sonu Umut'un verdiği partiye kızlarla birlikte gitti. Andaç'ın evine ilk defa gidiyordu. Bekar erkek öğrencilerin evi beklenenin aksine oldukça temizdi. Umut kızların da geldiğini görünce keyfi yerine gelmişti ve Andaç'ın söylediği gibi öyle kız sayısı erkek sayısına eşit falan değildi. Kızlar daha çoktu ve bir ev için oldukça kalabalıktı yirmi kişi falan vardı. Hazan kendi arkadaşları da bu parti de olduğu için pek sıkılmamıştı. Ara ara Umut'a kaçamak bakışlar atsa da Rüya'da orada olduğu için kendisini tutuyordu. Bu çocuğun konuşma tarzı, esprileri çizgisi Hazan'ı çok etkiliyordu. O sırada içeride bulunan çocuklardan birisi Hazan'a kur yapıp duruyordu. Andaç bu duruma oldukça bozulmuştu. Hazan çocukla muhabbet ediyordu eğlenceli sohbeti saran bir çocuktu. Kendisine iltifat edilmesini de sevmişti ama üstü kapalı çocuğa aramızda bir şey olamaz sınırını da çiziyordu. Andaç ise çocuğun yaptığı her espriye onu bozacak bir espri ile karşılık veriyordu. Çocuk bu duruma artık sinirlenince "Andaç sende amma kastın ortamı he. Oğlum hoşlanıyorsan kızdan söyle. Ben söylüyorum bak Hazan ben senden hoşlandım" dedi. Hazan bir an Umut'la göz göze geldi. Çocuk ona gülümsedi ama durumdan rahatsız olmuş gibi bir hali de vardı. "Höst lan akşamdan beri yürüyorsun kıza ağzının salyalarını akıttın resmen," dedi Andaç bozularak. Çocuk Hazan'dan bir cevap bekler gibiydi ama Serap girdi bu sefer araya "Andaç böyle işte biraz korumacı" dedi gülümseyerek gerilen ortamı sakinleştirmek için. Hazan ondan cevap bekleyen çocuğa gülümsedi "Teşekkür ederim ama ben başka birisinden hoşlanıyorum şu anda. O yüzden sana arkadaşlık dışında bir ilgim yok." Çocuk ona anlayışla baktı "olsun ben beklerim. Tanıyor muyum hoşlandığın kişiyi peki?" Hazan Umut'a bakmamak için zor tutuyordu kendini. O yüzden gözlerini kaçırdı sonra utangaç bakışları Andaç'ın yeşil gözleriyle buluştu "bilmem belki tanıyorsundur." Andaç bunu yanlış anlamıştı. Kalbinden çıkan kelebekler iç organlarında dans etmeye başlamıştı bile. "Sıkıştırma oğlum kızı başkası varmış aklında işte söylemek istemiyor belli ki" dedi. Çocuk Hazan'a gülümsedi "şanslı çocuk, öyle olsun güzel kız seni zorlayacak değilim ya." Hazan hem rahatlamış hem gerilmiş hissediyordu kendisini. O günden sonra sık sık çantasının içinde aşk notları bulmaya başlamıştı.
Bugün yine seni izledim gözlerimin gördüğü en güzel manzarasın.
Gülüşün dünyayı yaşanılır bir yer yapıyor ve sen her güldüğünde benim dünyam oluyorsun.
Saçlarını okşayan rüzgardan bile kıskanıyorum seni, yüzüne bakan yüzlerden sesini duyan kulaklardan, öyle derin öyle benimsin ki içimde bilmiyorsun.
Utanınca kızaran yanakların kullandığın çilek kremi ile birleşince sevimli bir çocuk oluyorsun gözümde, öpülesi sevilesi korunası.
Bugün ölmek istiyorum, gözlerinde durup kahvelerine ölmek ve tam olarak kalbine gömülmek.
Hazan bu notları saklamıştı uzun bir süre. Bu notlar hoşuna gidiyor heyecanla çantasını karıştırıyordu eve geldiğinde. Kimden geldiğini bilmiyordu. Sonunda bir gün çantasının içinde kağıttan yapılmış bir gül buldu. Yaprağında yarın ders çıkışında seni merdivenlerin yukarısındaki çardakta bekleyeceğim yazıyordu. O gece uyuyamamıştı heyecandan, sonunda notların sahibini görecekti. Ertesi gün ders çıkışı oraya gittiğinde karşısında Umut'u görünce şaşkınlıktan olduğu yerde kaldı. "Notu sen mi yazdın?" dedi şaşırarak. Umut ona yeşil gözleriyle gülümsedi. "Ben yazdım. Senden hoşlanıyorum..." Hazan şaşkınlıkla kaldı "Ama Rüya?" Umut ona elini uzattı "ayrıldık sürekli kavga ediyorduk zaten senden hoşlandığımı fark edince ondan ayrıldım." Hazan neredeyse sevinçten yerinde zıplayacaktı "Bende senden hoşlanıyorum" dedi utangaç bir şekilde. Çocuk ona gülümsedi "Biliyorum gözlerin söylemişti." Hazan bu olana inanamıyordu ilk aşkı tek aşkı sonunda ondan hoşlanıyordu. Umut güldü Hazan'ın dünyasına güneş doğdu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |