19. Bölüm

BÖLÜM 19

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Umut her zamanki masasının boş olduğunu görünce keyifle Didar'ı oraya yönlendirdi. Gözleri etrafta Hazan'ı ararken bir masada karşısındaki küçük kızla oynayan tanıdık yüzü fark etti. "Ne içersin?" dedi Didar'a gülümseyerek kadın dalgalı denize dikmişti kara gözlerini. Umut'a döndü. "Soda olur limon sıksınlar ama içine canım. Garson yok mu ya?" Umut ona gülümsedi "Var ama servisini ben yapayım. Biraz bekle ama bir arkadaşımı gördüm geliyorum hemen." Umut uzun adımlarıyla Serap'a doğru yürüdü. Çok olmuştu bu kızı görmeyeli. Masanın yanına geldiğinde Serap mavi gözlerini yanında dikilen adama dikti sonra kaşları şaşkınlıkla havalandı. Yerinden heyecanla kalktı "Umut?" Umut ona geniş gülümsemesi ile baktı. "Serap..." kıza yaklaşıp kollarını bedenine doladı. "Nasılsın? Çok oldu görüşmeyeli." Serap kendini geriye çektiğinde gülümsedi. "Hiç değişmemişsin. İyiyim otursana." Umut masada onları izleyen bir çift minik kahve göze ilgi ile baktı. Sonra elini küçük kıza uzattı "Merhaba küçük hanım oturabilir miyim?" Nazlı Serap'tan izin ister gibi bakmıştı yüzüne. Serap onu gözleriyle onaylayınca "Oturun koca adam" dedi elini uzatırken. Umut'un gülümsemesi yüzünde daha da genişledi. "Benim adım Umut senin adın ne?" Nazlı adamı ilgiyle süzüyordu. Serap anın tuhaflığı karşısında dolan gözlerini kaçırdı. "Benim adım Nazlı." Umut onu kafasıyla onayladı "Çok memnun oldum güzel prenses" sonra Serap'a döndü. "Çok tatlı kızın..." Serap ona gülümsedi "Benim kızım değil." Umut kıza bir kere daha baktı kocaman kahve gözler ve ok gibi uzun kirpikler kimin kızı olduğunu belli edercesine parlıyordu. "Hazan'ın" dedi Serap onun aklındaki düşünceleri onaylarken. Umut Nazlı'ya gülümsedi. Kız usulca bebekleriyle oynuyordu. "Öyle mi?" Hazan ismiyle kalbi yeniden alev almış gibi yanmaya başlamıştı. Hazan ve o adamın çocuğuydu bu küçük sevimli kız. Serap onu buruk bir gülümseme ile onayladı. "O nerede o zaman?" Serap'ın da Umut'un burada patron olduğundan haberi yoktu. "Burada çalışıyor" dedi açıklama yapar gibi "mutfakta sanırım birazdan gelir." Umut bakışlarını mutfağın kapısına çevirdi. Daha fazla bekleyemezdi. Yavaşça oturduğu yerden kalktı "Tamam o zaman sonra görüşürüz" dedi mutfağa doğru yürürken. Serap arkasından gitmekle Nazlı'nın yanında kalmak arasında çelişiyordu. Aman, neyse diye geçirdi içinden. Personel harici girmek yasaktı nasılsa kadınlar onu çıkarırdı dışarıya. Umut mutfaktan girdiğinde, taburede oturmuş endişeli bakışlarla ona bakan Nurdan'ı iyi olduğuna ikna etmeye çalışan Kardelen'i gördü. İçi bir kere daha alt üst olurken kendini yanına koşmamak için tuttu. Saçmalama Umut, sen hiç unutmamış olabilirsin ama bu kadın seni aldattı, diye geçirdi içinden. Elbette yıllar bu içinde yanan ateşi küllendirmişti ama ara ara o ateş küllerin arasından kendini gösteriyordu. Neden? diye merak ediyordu. Hiç mi sevmedin beni, neden? Kin tutmuyordu kırgındı hala çok kırgındı. Onu gören Nurdan hemen toparlandı. Hazan kadının şaşkınlıkla baktığı tarafa çevirince yüzünü ağzı kocaman açıldı. Tanımamış gibi mi yapmalıydı? Evet belki bu haldeyken o da onu tanımazdı. "Beyefendi personel harici buraya giriş yasaktır" dedi kaşlarını çatarak. Umut dudaklarını birbirine bastırdı. Nurdan tam ağzını açacaktı ki Umut onu bir bakışla susturdu. "Öyle mi hanımefendi? İçeride bir garson göremedik biz. Siparişi vermek için buraya kadar gelmek zorunda kaldım." Hazan'ın içi buruldu gerçekten onu tanımamış mıydı? Yoksa onun gibi numara mı yapıyordu? Hangisinin daha çok canını acıttığını bilemedi o an. "Kusura bakmayın biraz tansiyonum düştü. Siz masanıza geçin lütfen hemen geliyorum." Umut kadına yaklaşıp iyi olduğundan emin olmak istiyordu ama tuttu kendisini. "Bir tane sade soda ama içine limon sıkılsın. Bir tane de kahve istiyorum." Hazan onu onaylarken o mutfaktan çıktı. Nurdan diğer kadınların yanına dönüp Umut'un yeni elemanı denemek için müşteri gibi davrandığını sessizce anlatmıştı. Onlarda bu oyuna katılmıştı bu yüzden. Hazan toparlanıp biraz önce tezgaha bıraktığı tepsiyi aldı. Sodayı bardağa boşaltıp içine biraz limon sıktı bardağın kenarına bir limon dilimi takmıştı. Umut sodayı sade içerdi bu o kadınındı. Hazan kahve makinesinin hazırladığı amerikanoyu tepsiye yerleştirdi. Kaşık koymamıştı kahveyi de sade içtiğini biliyordu. Tepsiyi eline alıp mutfaktan çıktı. Buraya ilk geldiğinde oturduğu masada şimdi yerinde kadın karşısında Umut oturuyordu. Serap'ın gözleri ise arkadaşının ruh halini çözmek ister gibi ona dikilmişti. Hazan masaya yaklaşıp siparişleri hiç sormadan önlerine yerleştirdi. Umut kahvenin yanında kaşık olmadığını görünce gülümsedi. Unutmamıştı. Kalbine bir sıcaklık yayılırken Hazan sesinin çekingen çıkmamasına dikkat ederek konuştu "başka bir isteğiniz var mı?" Umut gözlerini onun güzel yüzüne dikti. "Bir tavsiyeniz var mı?" dedi. Hazan'ın içi burulmuştu. Gerçekten tanımamış mıydı onu? Var zıkkım, dememek için zor tuttu kendisini. Menüleri işaret etti "yiyecek mi tatlı mı?" Didar masada tuhaf bir elektrik seziyor ama anlam veremiyordu. "Tatlı olsun" dedi bu yüzden araya girerek. Umut müşteri gibi davranma konusunda tembihlemişti onu. "Sizin için cheesekek öneririm sodanızla güzel olur. Beyefendi için çok güzel suflemiz var." Hazan bunu söylerken kadından gözlerini ayırmamış güzelliği karşısında kendi varlığından utanmıştı. "Öyle yapalım o zaman" dedi Umut gülümseyerek. Sufle en sevdiğiydi. Hazan onları onaylayıp geriye döndüğünde Serap'la göz göze geldi. Gözlerinin neden dolduğunu hiç anlamamıştı. Yaşlar kaçmasın diye gözlerini havaya dikti. Serap'ın bu hareketle içi burulmuştu. Hazan aldığı siparişleri hazırlamak için mutfağa girdiğinde Asya'nın hemen gelmesi için dua ediyordu. Buradan hemen çıkması lazımdı.

Hazan kızının karşısına oturup bu adamın ve karşısındaki kadının varlığını kafasından atmak için onunla oynamaya başladı. Bu arada Serap'la onu tanımadığı hakkında fısıldaşıyorlardı. Serap ise bunun Hazan'ın kuruntusu olduğunu Umut'un onu bile tanıdığını söyleyip onu aksine ikna etmeye çalışıyordu. Hazan ona inanmayı reddediyordu çünkü gerçekten öyleyse tanıdığı halde tanımıyormuş gibi yapıyordu ve bu varlığından rahatsız olduğu anlamına geliyordu. Belki de yanındaki kadından çekinip kim olduğunu açıklamak zorunda kalmak istemiyordu. İçi iyice kararırken kafede tanıdık bir ses yankılandı. Asya içeriye girmiş üstündeki ceketi askılığa asmıştı. "İşe gelmek için fazla güzel bir gün ve ben bataryası bitmiş telefon gibiyim!" Hazan onu görünce kurtarıcısı gelmiş bir prenses gibi ayaklandı hemen oturduğu yerden. Daha Asya girişten tam geçememişti ki Hazan karşısında dikildi. "Hoş geldin ve ben gidebilir miyim?" Asya kadına şaşkınlıkla kırpıştırdı gözlerini. Hazan hiçbir zaman işten çıkmak için acele eden birisi olmamıştı. "Nereye daha karpuz keseceğiz?" Hazan ona gözlerini devirdi. Tam bir saattir kaçamak bakışlarla Umut ve karşısındaki kadının samimi durumlarını izliyordu ve ara ara masaya çağırılıp tanınmamazlıktan geliniyordu. Kadının güzelliği ise Hazan'ın kalbine çekiçle çiviler çakılmasına sebep oluyordu. Kendisinin bu halde görülmesi o güzellik karşısında rahatsız hissettiriyordu onu. "Sorun ne?" dedi Asya sessiz kalan Hazan'ın karşısında ellerini göğsüne bağlamış içeriye de bir göz atmıştı. Serap ve abisinden başka üç masa vardı onlarda kendi hallerinde insanlardı. Birisi ona zorbalık falan mı yapmıştı? Gözlerini masalarda bunu anlamak için dolaştırdı ama bu insanlar tanıdık yüzler daimi müşterilerdi. "Bir sorun yok kendimi yorgun hissediyorum" dedi Hazan gözlerini yere dikerek. Asya kadının makyajsız ve gerçekten yorgun görünen yüzüne baktı. "Tamam ama önce seni abimle tanıştırmak istiyorum sonra çıkabilirsin." Hazan derin bir nefes aldı. Bir dakika bile durmak istemiyordu. "Abinin gelmesini bekleyemem sonra tanışsak?" Asya içeride oturan adama baktı. Demek kendisini tanıtmadı yeni elemanı denemek istedi o zaman diye düşündü. Yüzüne sinsi bir gülümseme yerleştirdi. Hazan'ın koluna girerken sırıttı "zaten gelmiş burada." Hazan masalarda gözlerini gezdirdi. Çoğu tanıdık müşterilerdi ve o an anladığı gerçekle kafasından aşağı bir kova soğuk su boşaltılmış gibi hissetti. Korku ile Umut'un oturduğu masaya baktı. Asya ise onu çoktan masaya doğru sürüklemeye başlamıştı. "Abilerin en Alain Delon'u oyy nasılda özledim..." diye kızın Umut'un boynuna atılmasını şaşkınlıktan gözleri kocaman olarak izledi. Umut kardeşinin burnundan küçük bir makas aldı. "Ben de seni özledim küçük cadı" sonra gözleri Hazan'a kaydı. Asya hemen onları tanıştırmak için söze girdi "Evet abicim, bu işçi arı Hazan, kendini tanıtmadığına göre performans değerlendirmesi yaptın, memnun kaldığından eminim," sonra Hazan'ın şaşkın yüzüne gülümsedi "bu da nam-ı diğer patron Hazan, abim Umut." Hazan derin bir nefes aldı Umut ise sanki yeni tanışıyorlarmış gibi elini uzatmıştı "memnum oldum" dedi yüzündeki ima ile. Hazan'ın kaşları çatıldı. Gözleri ağlamak üzere olduğunun habercisi gibiydi. Daha fazla dayanamadı bir zamanlar deli gibi sevdiği adamın eline minik avucunu uzatırken "biz zaten tanışıyoruz" dedi. Umut'un yüzünde hafif bir tebessüm belirirken Asya ikisine de şaşkınlıkla baktı. Havadaki gerilim elle tutulur şekildeydi ve masadaki diğer kadın bu durumu anlamlandırmak istercesine izliyordu. "Nereden?" Umut kardeşinin sorusunu Hazan'ın cevaplamasını istemiyordu. Bu işleri biraz zora sokardı "Aynı üniversitede okuduk" dedi aldırmaz bir şekilde omuzlarını silkerken. Sonra Hazan orada yokmuş gibi sanki, aslında konuyu değiştirmek için masada oturan kadına çevirdi bakışlarını "Didar, açtığımız diğer kafe-restoranın ortağı." Asya kadını kısaca süzdü ve elini uzattı "memnum oldum, Asya ben." Didar gülümseyerek sıktı elini. "Ben de memnun oldum." Hazan'ın başına bir ağrı saplanmıştı. Aynı okulda okuduk demişti sadece bu kadardı yani onun için artık. Aynı okulda okuduğu bir insan. Umut boş sandalyeleri işaret etti "otursanıza konuşmak istediğimiz bazı şeyler var." Asya otururken Hazan gitmek için dönmüştü ki Umut ona seslendi "siz de oturun Hazan Hanım." Hazan'ın kalbi resmen un ufak olmuştu. Adını bu adamın ağzından böyle duymaya alışkın değildi. Çünkü herkes ona Hazan derken Umut ona her daim ilk ismi olan Kardelen'le seslenirdi. Bu onların arasında özel bir şeydi. Artık özel olan hiçbir şey olmadığını vurgularcasına Hazan demişti. Evet çok zaman geçmişti ama bu şekilde silinmek Hazan'ın kalbine ağır gelmişti. Gözlerindeki yaşları geriye doğru ittirdi güçlükle. "Ben, masalar..." diye gevelerken Umut kaşlarını hafifçe çattı otoriter bir sesle tekrar etti "lütfen oturun!" Hazan sandalyeyi çekip otururken kapıdan giren Zeynep'le göz göze geldi. Demek Umut onu çağırmıştı. "Kız baş örtüsünü düzelttikten sonra kısaca bir kafa selamı verdi masaya ve mutfağa ilerledi. Hazan'ın kalbi bir kere daha gerildi. Geçmişleri yüzünden burada çalışmasına izin vermezse boşanma ve velayet davası zora girerdi. İçi sıkılmıştı. Umut gür sesi ile seslendi "Zeynepcim, buraya dört çay getirir misin, birisi açık olsun."
Hazan neden masada olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordu. Zeynep masaya çayları bıraktıktan sonra uzaklaştı. Umut açık çayı Didar'ın önüne iterken, kardeşine bir süre tembelliği konusunda takılmış Asya ile resmen bir ağız dalaşına girmişti. Hazan'ın ise duyduklarını anlamlandıramayacak kadar kulakları uğulduyordu. Didar onu biraz süzdükten sonra konuştu "İyi misiniz Hazan Hanım? Biraz hasta gibi görünüyorsunuz." Hazan kadının ilgili kara gözlerine mahcup bir bakışla baktı. Eski sevgilisi ile bu şekilde karşılaşmak üstelik kalbini paramparça eden adamla, üstüne burada çalışmazsa kızını kaybedecek olmanın korkusu, okul taksitini ödemesi içinde çalışması gerekiyordu ve gelecek kaygıları kafasına hücum etmişti. "Sadece biraz yorgunum" dedi kadına gülümsemeye çalışırken. Umut çayından bir yudum aldı. "Asya, açılışı yakında yapacağız. Önümüzdeki iki hafta mimarlar iç dekorasyonu tamamen bitirip teslim edecekler. Şöyle güzel bir açılış olsun istiyorum bu yüzden bir organizasyon şirketine ihtiyacım var. İki hafta sonra ise Didar oranın sorumluluğunu alacak tamamen. Tabii ben arada sırada uğrayacağım ama genel olarak burada olacağım yani iki hafta sonra işimin başına dönmüş olurum." Asya onu sevimli bir şekilde onayladı bu ona daha fazla zaman kalacak demekti ama bazı sorunlar vardı. "Şey eve geri mi döneceksin?" dedi merakla. Umut yüzüne hafif bir gülümseme takındı o evde Hazan'ın kaldığını ve kendi yatak odasında uyuduğunu biliyordu. "Evet..." Asya bakışlarını Hazan'a çevirdiğinde Hazan başını hafifçe öne eğdi. Şimdi yeni bir ev bulması gerekecekti. "Ben kalacak bir yer bulurum..." diye mırıldandı. Üst katta İpek ve Sinem kalıyordu ve kızların çıkmasına daha iki ay vardı. Serap'ta kalamazdı çünkü Serap'ın zaten bir oda bir salon evi vardı ve evden çalışıyordu arkadaşını bu şekilde rahatsız edemezdi. Bunu düşününce bir anda Umut'a döndü "Serap bir organizasyon şirketi işletiyor. Onunla konuş istersen." Umut masada küçük kızla oynayan ve ara ara onlara kaçamak bakışlar atan kadına gülümsedi. "Harika olur, tanıdığım birisinin benimle çalışması hoşuma gider." Hazan'ın yanakları bu cümledeki ima karşısında hafifçe kızarmıştı ama Asya araya girdi "Bir yer bulmana gerek yok, İpek ve Sinem'den erken ayrılmalarını isteyebilirim." Umut tek kaşını havaya kaldırdı Nisan aynın ortalarıydı ve okulun bitmesine iki ay vardı. İki ay için kızları yerlerinden etmek olmazdı. Hazan'ı çocuğuyla dışarıya atmaksa onun asla yapmayacağı bir şeydi. "Ben ara ara evde kalacağım iki ay hatta belki daha uzun süre diğer tarafta bir sistem oturtmamız gerekiyor. O yüzden iki mekan arasında gidip geleceğim. Salonda yatarım geldiğimde siz düzeninizi bozmayın." Hazan'ın içi sıkılmıştı. Dün abisi ile yaptığı konuşma böyle bir şeyin mümkün olamayacağını garanti ediyordu. Onun bu adamdan oldukça uzak durması gerekiyordu. Çayından bir yudum alıp dudaklarını birbirine bastırdı. "Seninle aynı evde kalmamız uygun olmaz" dedi. Sesi beklediğinden sert çıkmış Umut'un yüzü ise alt üst olmuştu. Sonra Hazan adamın yüzündeki gölgeleri görünce bir an kurduğu cümleden pişman oldu. Hiçbir zaman o yüzde gölgeler görmeye kıyamamıştı ki o. İşte şimdi yine kalbi bu duruma itiraz ediyordu. "Yani ben boşanma aşamasındayım yakında mahkemem var. Bu şekilde bir durum mahkemede olayı aleyhime çevirebilir." Asya onun endişesini anlıyor ama durumu hafife alıyordu. O yüzden elini kızın elinin üzerine koydu "merak etme o davayı biz alacağız kızın da sende kalacak. Her şey bizim lehimize şu anda." Hazan'ın kaşları istemsiz çatıldı bunu Didar ve Umut'un yanında konuşmak onu rahatsız edecekti ama Asya ile bu konuşmayı yapması lazımdı. O yüzden abisinin anlattıklarını ve kocasının planını ona açıkça anlattı. Umut kadını dinlerken kaşları çatılmıştı. Durumun bu kadar ciddi olması Hazan'ın kalbinin bu derece korku ve endişe ile dolmuş olması canını inanılmaz sıkmıştı. "Şerefsiz herif" dedi birden. Masadaki bütün kadınların gözleri şaşkınlıkla ona dönerken o çattığı kaşlarının altında çakmak çakmak yanan gözleriyle Hazan'a bakıyordu. Onun yerine nasıl o adamı tercih etmişti aklı almıyor içi acıyordu. "Pardon" dedi daha sonra. Hazan ona gülümsedi en azından kızını alana kadar hareketlerine çok dikkat etmesi gerektiğini anlatırken Didar'da onu dikkatle dinliyordu. Kadının durumuna içten bir üzüntü ile yaklaşmıştı. Gözlerini anlayışlı bir şekilde Hazan'a dikti. "Babam çok dişli bir avukattır. Ondan sana yardımcı olmasını isteyeceğim." Hazan kadına hafifçe tebessüm etti. Yardımını almayı nedense kendine yediremiyordu. "Benim avukat ücreti verecek kadar param yok" dedi bu yüzden bulduğu bahane ile. Didar ona gülümsedi "para istemedim zaten. Kızına yardımcı olmayı sever babam merak etme" sonra işaret parmağını havaya kaldırıp bir dakika der gibi işaret etti. Telefonunu eline alıp numarayı tuşlayıp kulağına götürdü. Babasıyla samimi bir konuşma yaptıktan sonra Hazan'ın durumunu anlattı ona. Umut adamın Hazan'ı aldattığını biliyordu ama aldattığı insanın Ayça olduğunu bilmiyordu. Gerçi duruma hiç şaşırmamıştı. Ayça o zamanlar ona da gereksiz bir yakınlık ve samimiyetle davranırdı. Bir keresinde vedalaşırken diğerleri gibi onu yanağından öpecekken dudağının tam kenarından öpmüştü kız. Umut bundan rahatsız olmuş ama hareketin yanlışlıkla yapıldığını düşünmüştü. Sonuçta kız sevgilisinin en yakın arkadaşıydı. Şimdi düşününce bu yanlışlıkla yapılmış gibi görünen hareketlerin hepsinin bilinçli olduğunu anlıyordu. Bardak verirken parmaklarına dokunması bir masada otururken bacağının ya da kolunun çocuğa sürtünmesi bütün bunlar bilerek yapılmıştı. Umut Hazan'a bir kere daha üzüldü. Didar çok geçmeden babasını yardım konusunda ikna etmişti. Üstelik Asya'nın avukat ablası ile fakülteden arkadaş çıkmışlardı. Hazan mahcup bir şekilde gülümsedi kadına. Bu kadından yardım aldığına inanamıyordu. Sonrasında masaya gelen Serap'la organizasyon işini konuştular. İki konu şimdiden neredeyse hallolmuştu. Didar ise çözülen durumlardan memnundu. Konular bitince Umut'un koluna hafifçe omuzuyla vurdu. "Şimdi yine bir süre kalacak yerin olmadığına göre iki ay daha benimle birlikte yaşayacaksın desene." Hazan bakışlarını sinirle Umut'a dikmiş sonrasında ise buna hakkı olmadığını düşünerek bakışlarını hızla kaçırıp ellerine yöneltmişti. Umut kadına sırıttı. "E artık biraz daha katlanacaksın." Didar ona gülümserken kızın Umut'a bakışlarını yakalamıştı ama bu duruma dışından değil içinden bir yorum yapmıştı. Hazan konuyu değiştirmek için Asya'ya döndü. "Abime buranın adresini vereyim mi?" Asya'nın yüzünden kimsenin görmediği hızlı bir dalga geçti. Adamın onu kollarında taşıması, bacaklarını yıkaması gözlerinin önüne geldi. "Ver gelsin ayı da biraz abilik öğrensin, ustası burada" dedi abisine sırıtırken. Hazan ona gülümsedi "kendisinin geleceğini sanmıyorum ama elemanlarından birisini gönderir." Asya hayal kırıklığını gizledi "neyse ne işte. Sana sahip çıksın da." Umut artık buradaki işleri büyük ölçüde hallettiğini düşünüyordu. "Biz artık kalkalım o zaman geceyi burada geçirecektim ama planlar değişti." Didar ona gülümsedi "Hadi evimize gidelim..." İkisi aynı anda ayaklanırken Hazan sanki birisi kalbine kocaman paslı bir çivi çakmış ve onu o çivi ile sandalyeye sabitlemiş gibi hissetti öyle ki kıpırdayacak gücü bile yoktu. Umut ve Didar kapıdan çıkarken Asya onlara eşlik etti o ise oturduğu yerde kafasındaki tek bir soru ile kaldı. "Sevgilisi mi?"

 

Bölüm : 15.12.2024 16:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...