
Geçmiş Zaman...
Orkun, okul çıkışında Andaç'ın önüne kırdı motorunu. Çocuğun yeşil gözleri korkuyla açıldı. Bir de bu vardı şimdi. Orkun onu yukarıdan aşağıya bir süzdü. Bu çocuğun korkuyla açılan gözleri kendisinden çekinmesi keyfini yerine getiriyordu. Dövmek istiyordu ama, Hazan'a ben konuşmayacağım demişti. "Atla" dedi. Andaç ona korkuyla baktı. "Nereye?" Orkun çocuğa sırıttı "onu söyleyemiyoruz maalesef." Andaç dişlerini sıktı. Korkmadığını göstermek için çocuğun motorunun arkasına atladı. Sahile geldiklerinde bir banka oturdular. "Hazan seninle konuşmak istiyor ama telefonu yok. Bu gece onu görmeye gideceğiz" dedi lafı uzatmadan. O da Hazan'la birkaç kere yalnız konuşmasının mümkün olup olmadığını sormuştu ama kızın abisi ona hırlayınca mecburen susmuştu. "Ne konuşacaksanız yanımda konuşun" demişti adam. Andaç'ta buna yanaşmamıştı. Yine de gözleri heyecanla parladı "Kız odasından çıkamıyor nasıl konuşacağız?" Orkun ona ters ters baktı "kimin yüzünden acaba?" diye homurdandı. Andaç ona yandan bir bakış attı. "Ben ondan hoşlandığımı söylemek için gitmiştim, o sırada abisi geldi gördüklerini yanlış anladı. Ne bileyim küçücük bir şeyi bu kadar büyüteceklerini. Beni tehdit edince Hazan'a zarar vermesinler diye tamam dedim bende." Orkun derin bir nefes aldı. Gözleri dalgalı denizdeydi. "Onunla evlenmek istemiyorsun zorladılar yani seni?" Andaç derin bir nefes aldı. "Ben Hazan'ı okula başladığı ilk gün gördüm Orkun. İlk tanıştığı kişiyim. Ben ona onu gördüğümden beri aşığım. Aramızda beklemediğim bir arkadaşlık gelişti. Ona açılmak için biraz daha gelişmesini bekledim ama o gitti Umut denen o çocuğa aşık oldu. Geri çekilmek beklemek zorunda kaldım. Tam ayrıldılar derken, sen çıktın ortaya. Neyse ki seni kabul etmemişti. O gün ona hislerimi anlatmak için gittim ama abisi gelince ortalık karıştı. Elbette ben Hazan'ı seviyorum. Her şeyden çok seviyorum. Onunla evlenmekte istiyorum sadece beklediğimden erken oldu bu. Sorun değil benim için. Onunla evlenmek istiyorum." Orkun çocuğun kararlı konuşmasından sonra bir iç çekti. "O seninle evlenmek istemiyorsa peki ne yapacaksın?" Andaç omuzlarını silkti "Onu ikna etmek için her şeyi yapacağım eğer hala beni istemezse o zaman ne yapabilirim ki? Onu zorlayacak değilim." Orkun'un içi biraz rahatlamıştı. Kız bu gece bu salakla evlenmek istemediğini söylerdi nasılsa. Yine de gözlerini Andaç'ın yüzüne dikti. Çocuğun bu bakışla içi ürpermiş tüyleri diken diken olmuştu. "Sana o kız benim demiştim." Andaç derin bir nefes alıp nefesini tuttu. "Benim kızıma el uzatırsan Andaç hayatın boyunca bir şeylere uzanacak bir elin kalmaz." Andaç tuttuğu nefesini bıraktı. "Orkun, bak kızı seviyorum. Sen de seviyorsun. Kimi seçeceğini Hazan'a bırakalım olur mu? O kimi seçerse diğeri centilmence aradan çıksın." Orkun bu çocuğu çok sinsi buluyordu. "Ben bir centilmen değilim." Andaç'ın burnunun kenarı hafifçe yukarıya doğru seğirdi. "Seni istemeyen bir kızı benim aksime zorlayacak mısın yani?" dedi ona aşağılar gibi bakarken. "Şansımı sonuna kadar zorlayacağım diyelim" dedi Orkun. Elbette Hazan'ı istemediği hiçbir şeye zorlayacak değildi. Bunu Andaç'a söylemesine ise gerek yoktu. "Peki bol şans." Orkun'un dudağının tek kenarı yukarıya kıvrıldı. "Benim değil senin ihtiyacın var ona. Gece on iki gibi hazır ol. Seni almaya geleceğim." Orkun bu toksik çocukla daha fazla yan yana kalmaya katlanacak değildi. O yüzden yerinden kalkıp motoruna atladı.
Hazan sıkıcı geçen günü zor akşam etti. Evde kalıp ev işleri yapmak kadın programları izlemek ruhunu daraltmıştı. Akşam yemeğinden sonra her zamanki gibi odasına çekildi annesi önüne bir kanaviçe atmış onu işlemesini söylemişti ona, can sıkıntısına iyi gelmiyor olsa elini sürmezdi. Boş boş oturup olanları düşünmek aklını kaçıracak gibi hissetmesine neden oluyordu. Umut'u o kızla dudak dudağa gördüğünde hissettiği acının üstüne bu yaşadıkları sanki kalbini uyuşturmuş gibiydi. Umut'tan nefret ediyordu. Bu yaşadıkları sanki onun suçuymuş gibi hissediyordu. Sadık kalmak bu kadar mı zordu? Ona ihanet etmesine rağmen Hazan hala onu düşünen kalbini söküp atmak istiyordu. O kalbi elleriyle parçalamak istiyordu. Aptalsın, diye söylendi kendi kendine. Aptal! Aptal! Kanaviçenin iğnesi eline battığında ise gözyaşlarına boğuldu yeniden. Parmağı değil canı acımıştı. Gözleri bulanık görene kadar, o işlemeyi bıraktı bıraktı aldı eline. Ara ara küçük odasında yatağa uzanıp uyudu uyandı. Evdekiler onunla konuşmuyordu. Konuştukları zamanda ya bir şeyler istemek için- Hazan sofrayı kur-Hazan çay demle- ya da azarlamak aşağılamak için konuşuyorlardı. O da bu yüzden görevlerini yapıp odasına çekiliyordu. Gece vakti penceresi tıklatılınca Hazan heyecanla perdeyi çekti. Andaç'ın gülen yeşilleri ile karşılaşınca hemen camı açtı. "Sonunda geldin" dedi heyecanla. Andaç ona gülümsedi "geldim, nasılsın?" Hazan oflar gibi bir nefes verdi. "Berbat. Andaç bu işi istemiyorum. Yani evlenmek istemiyorum ben." Andaç en azından seninle demedi genel manada konuştu diye teselli etti kendisini. "Anlıyorum seni bende şu anda evlenmek istemiyorum aslında." Hazan kaşlarını çattı "İyi o zaman. Bu işi hemen bozman lazım. Nişanı en kısa sürede atmanı istiyorum." Andaç gözleri kocaman olmuş şekilde baktı Hazan'a "Hı evet çok kolay çünkü. Duymadın abini herhalde sen öldürürüm dedi. Kara toprak falan." Hazan dudaklarını birbirine bastırdı. Ailesi böyle şeylere gerçekten çok katıydı. Hazan kaşlarını çattı. "Onu beni öperken düşünseydin geri zekalı. Ne bok yemeye öptün beni?" dedi sinirle. Andaç gözlerini kaçırıp başını aşağı eğdi. "Özür dilerim, böyle olacağını nereden bilecektim ben? Ben sana sadece seni ilk gördüğüm zamandan beri aşık olduğumu söylemek istemiştim." Hazan bir an olduğu yerde duraksadı. Şaşırmamıştı bu çocuğun kendisine olan ilgisinin farkındaydı sadece itirafını beklemiyordu. Etmiyor olması da içini rahatlatıyordu. "Andaç seni çok seviyorum biliyorsun ve benim için çok değerlisin. Kalbini kırmak istemiyorum ama ben seni arkadaşım olarak görüyorum." Andaç dişlerini sıktı. Kaşlarını çatmamak için zorladı kendisini. "Ben kalbime söz geçiremiyorum Hazan. Seni zorlayacak değilim yine de. Nişanı ise hemen atamam. Bak şöyle yapalım, bir süre bu oyunu sürdürelim, sonrasında bir yolunu buluruz olur mu? Ama o zamana kadar bil ki seni gerçekten nişanlım olarak görecek ve kalbini kazanmak için her şeyi yapacağım. He sen yine de ben istemiyorum dersen o zaman senin dediğin gibi olacak." Hazan'ın içi rahatlamıştı. Onu kafasıyla onayladı başka bir yol yok gibiydi. Sonra Andaç, demiri tek eliyle tutup ceketinin cebinden katlanmış bir defter çıkardı ve Hazan'a uzattı. "Bunu oku olur mu?" Hazan çocuğun demire tek elle asılabiliyor olmasına şaşırmıştı. Orkun bile iki eliyle asılırken zorlandığı nefes nefese kaldığı belli oluyordu konuşmasından. "Orkun nerede?" dedi aklından geçmişken. Andaç ona sırıtırken aşağıyı işaret etti. Orkun ise omuzuna aldığı çocuğun bacaklarını sıkı sıkı tutuyordu. Hazan camdan kafasını uzatıp bu manzarayı görünce kıkırdamadan edemedi. "Hayvan herif sabaha kadar muhabbet mi edeceksiniz?" diye sızlandı Orkun. Hazan ona sırıttı "Yok bitti muhabbetimiz indirebilirsin." Orkun rahatlamış bir nefes alıp Andaç'ı omuzundan aşağı fırlattı. Kolunun üstüne patates çuvalı gibi düşen çocuğun canının çok yandığı bağırıp mahalleyi uyandırmamak için sıktığı dişlerinden ve gözünden akan bir damla yaştan belliydi. "Sızlanma lan ana kuzusu yürü git motora geliyorum birazdan. Hazan'la konuşacaklarım var mümkünse sensiz!" Andaç yerden kalkıp omuzundan itibaren ovalamaya başlarken Hazan'da onun gibi ters ters bakıyordu çocuğa. Orkun Andaç'ın uzaklaşmasını bekledi sonra cebinden çıkarttığı telefonu dudaklarının arasına kıstırıp derin bir nefes aldı ve korkuluklara zıplayıp asıldı.
Hazan ona dik dik bakarken çocuk çenesini ittirerek telefonu alması için gözleriyle işaret etti. Hazan telefonu eline aldı. "Bu ne?" Orkun kaşlarını yukarıya doğru ittirdi. "Çamaşır makinesi aldım sana hayatım, nasıl beğendin mi?" Hazan elinde telefon şaşkın yüzüyle Orkun'a bakarken "Haha! Çok komiksin gerçekten" diye homurdandı. Orkun ona sırıttı "telefon gördüğün gibi. İçinde de benim numaram var sadece. İyi sakla yakalanma sakın" dedi ona sırıtırken. Hazan Orkun'a gülümsedi. "Teşekkür ederim de, daha ucuz bir şey alsaydın keşke" dedi elindeki son model cihaza bakarken. Orkun kaşlarını yukarıya doğru ittirdi. "Daha ucuz bir şey almak benim egoma uygun değildi, Andaç'la konuştukların üzerine uzun uzun seninle konuşmak isterdim ama burada böyle asılırken çok mümkün değil. O yüzden telefondan devam edelim ben kaçıyorum güzellik!" Hazan ona gülümsedi. "Tamam teşekkür ederim tekrar, bunun için ve her şey için." Orkun ona göz kırptıktan sonra aşağıya atladı kendisine bakan kıza el sallayarak uzaklaştı oradan.
Geçen zamanda, bu olayı bozmak için Serap ve Ayça evlerine gelmiş en azından okulun bitmesine bir buçuk ay kalmış olmasından dolayı okula gitmesi için, Hazan'ın ailesini ikna etmeye çalışmışlardı. Elbette böyle bir şey olmadı. Hazan okulu arkadaşlarını çok özlüyordu. Orkun'un verdiği telefon dışarısı ile iletişim kurmasını sağlıyordu en azından az da olsa. Hazan kendi numarasını bilmiyordu ama arkadaşları onun numarasını biliyordu artık ve genelde herkes uyuduktan sonra konuşabiliyorlardı elbette sesli değil yazılı. Hazan Orkun ve Andaç'ın arasında kalıyordu artık sık sık duygusal olarak. İkisine de bir şey söylemese bile kalbi onlara istemsiz akıyordu. Orkun ile bütün bunların arsında eğleniyordu çocuk onun yüzünü güldürmenin bir yolunu buluyordu mutlaka. Andaç ise ona çok değer veriyordu duygusal anlamda hep onun yanındaydı ve onunla her şeyi rahat rahat konuşabiliyor olmasına seviniyordu. Andaç zaman zaman ailesine de onun için diklenir olmuştu. Ne kendi ailesine ne onun ailesine onu ezdirmiyordu. En sevindiği zamansa, okuldan kaydını almak için gittiklerinde kaydı sildirmek yerine dondurmayı teklif etmişti Andaç. Abisi buna itiraz edince de "yakında benim eşim olacak okuyup okumayacağına ben karar veririm orası sizi bağlamıyor" diyerek diklenmesi olmuştu. Abisi bozulsa da durumu uzatmamıştı. Bir sonraki dönem başladığındaysa Orkun bir günde ortadan yok olmuştu sanki. Hazan onu defalarca aramış, kızlara görürlerse diye haberler salmıştı. Orkun'un ne telefonuna ulaşılabiliyordu ne de ondan bir haber vardı. Hazan hiçbir şey söylemeden ortadan yok olan çocuğa kızıyor kendi içinde ona hesap soruyordu. Onu çok merak ediyordu. Andaç bile onun için evinin adresini dahi bulmuş gitmişti de yine de bir haber alamamıştı çocuktan. Hazan Umut'tan sonra Orkun'un yokluğunu da çok zor atlatmıştı. Üstüne bir de Ayça ona Rüya ve Umut'u yüzük bakarken gördüğünü anlatınca yüreği iyice kabarmıştı. Umut sanki asırlarca geri de kalmış gibi hissediyordu şimdi. Orkun'un yokluğunda ise her şeyi Andaç olmuştu. Andaç geçen zaman içinde onun kalbini sonunda kazanmış, Hazan en yakın arkadaşıyla evlenmenin o kadar da kötü bir şey olmayacağını düşünmeye başlamıştı artık. Hem bu evden kurtulurdu. Okurdu, istediği işte çalışırdı ve en yakın arkadaşı ile istediği saatte istediği yere gidebilirdi.
Düğün günü Hazan çok heyecanlıydı. Andaç'ın ise yüzünde güller açıyordu. Gelin odasında ilk çıkış için bekliyorlar kameraman ise onların şimdiden fotoğraflarını çekiyordu. "Sıkıştım" dedi Andaç, Hazan'ın kulağına. Hazan ona gülümsedi, "git o zaman hemen." Andaç kıskanç bir adamdı, fotoğrafçıya kaşını kaldırdı "Siz de dışarıda bekleyin ben gelene kadar." Kameraman makinesini alıp çıktığında Hazan kendini gelin odasındaki çiftli koltuğa bıraktı. Gelinliğinin etekleri ile oynarken kapı açıldı. "geldi..." Hazan karşısında gördüğü yüzle donup kaldı "Orkun!" Orkun kıza gülümsedi "keşke daha erken gelebilseydim, hadi gidelim." Hazan ona şaşkınlıkla kırpıştırdı gözlerini "Gidelim derken?" Orkun Hazan'ı yukarıdan aşağıya süzdü "e hazır gelinliğin üzerindeyken gidip evlenelim diyorum." Hazan yerinden kalktı şaşkınlığını yeni atmış gibiydi. Simsiyah giyinmiş çocuğa yaklaştı ve boynuna atladı. "Çok özledim seni! Çok kızgınım ayrıca! Nereye kayboldun niye hiç aramadın sormadın?" Orkun'un gözleri hüzünle gölgelendi. "Öyle gerekti bunları sonra konuşsak olur mu? Her şeyi anlatırım. Hadi gidelim." Hazan geriye çekildi onu kollarının iki yanından tuttu. "Beni kaçırmana gerek yok prenses prensle isteyerek evleniyor artık." Orkun'un gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Ne prens ama kurbağa prens diye geçirdi içinden. "Hazan bak sana ne yaptı bilmiyorum ama lütfen benimle gel. Onunla evlenemezsin." Hazan çocuğun gözlerine bir kere daha gülümsedi "Orkun gerçekten delisin sen. Andaç gelir birazdan..." Orkun içini çekti kaşlarını çattı "Gelemez tuvalete kilitledim onu. Hazan, Andaç iyi birisi değil tamam mı? Hadi gidelim buradan." Hazan Orkun'un elinden zorla çekti elini. Şimdi ilk defa ona dikkatle bakıyordu simsiyah kıyafetler siyah şapka kirli sakallar, Hazan bu çocuğu bir kere bile sakallı görmemişti. Böyle tanıdığı Orkun'dan daha farklı daha tehlikeli birisine benziyordu. Kızın eldivenli eline bir kere daha asılırken, Hazan hızla çekti elini geriye. "Orkun iyice saçmaladın ama, ne demek istiyorsun!" O sırada gelin odasının kapısı açılmış abisi içeriye girmişti. "laaaaan!" diye kükremesi ile Orkun Hazan'ın elini çekiştirerek koşmaya çalıştı ama kızın eldiveni sıyrılıp çocuğun elinde kalmıştı. Orkun ona hayatında hiç görmediği bir üzüntü ile baktı kaçmak zorundaydı. Giderken bağırdı "Hazan evlenme onunla sakın! Bak onunla evlenmezsen eğer sana söz ben gelip alacağım götüreceğim seni buralardan nereye istersen!" Abisi bir kere daha kükreyerek onun peşine takılınca Orkun bütün gücü ile koştu. Hazan kafasında bir sürü soru işareti ile atmıştı o imzayı. Orkun kendini bekleyen siyah minibüse bedenini attığındaysa derin derin soluklanmıştı. Kızın beyaz eldiveni elinde gözünden bir damla yaş düşmüştü. Hazan onu dinlemeyecekti biliyordu hiçbir zaman dinlememişti zaten.
Hazan düğün gecesi kafasındaki bir sürü soru işareti ile Andaç'tan uzak durmuştu. Yorgun olduğunu söylemişti o gece ama aslında kendisini ilişkiye hazır hissetmiyordu. Andaç onu zorlamadı. Oldukça anlayışlıydı o günde sonraki günlerde Hazan'ın üstüne gitmedi. Balayı bile rüya gibi geçmiş Hazan Andaç'ın romantik sözleri minik sürprizleriyle gözlerini açar olmuştu. Karısına bu kadar aşık bir adamla evlendiği için Hazan kendini çok şanslı hissediyordu. Ta ki geriye dönüşlerinden bir hafta sonraya kadar. O gün her şey her zamanki gibi çok güzel başlamıştı. Kocasının hazırladığı romantik kahvaltı sofrasına gözlerini açmıştı Hazan. Kalpli krepler bile yapmıştı. Hazan onu işe uğurladıktan sonra tabakları toplamaya başladığında ise altlarına yapışmış minik kalpli post-itlere yazılmış notlarla duygusallaşmıştı yine. Andaç o akşam eve geç gelecekti iş yemeği için dışarıda olacaktı bunun için karısından özür diliyordu notlarında. Hazan ona sevdiği yemekleri hazırlayıp gelmesini beklemeyi düşündü. Bütün gün evi silmiş süpürmüş, kocası için lezzetli yemekler yapmıştı. Masayı romantik bir şekilde mumlarla süsledi. Gece saat on ikiye gelirken çalan kapıya ise heyecan içinde koştu. Hazan kapıyı açtığında Andaç'ın alkol almış olması tadını kaçırmıştı. Burnunu kırıştırdı "içki ve sigara kokuyorsun" dedi yüzünü asarak. Andaç kravatını çekiştirdi karısının omuzlarına dökülen kestane dalgalarını okşayarak arkaya attı. "Biraz fazla kaçırdım özür dilerim bebeğim." Hazan onun koluna girdi onu yatak odasına doğru taşımaya başladı. Adam sallanıyordu. Kocasını yatağın üzerine oturtup üzerinden ceketini çıkarttı. Dolabını açıp adamın pijamalarını yatağın üzerine koydu. Andaç yatağa boylu boyunca uzanmış gözlerini kapatmıştı. Hazan'ın yüzü asıldı. Adamın çoraplarını çıkardı. Sonra gömleğinin düğmelerini açtı elini pantolonuna uzattığında Andaç onu birden yukarıya çekip kendine bastırdı ve öpmeye başladı. Hazan bir an panikle ne yapacağını şaşırmıştı. Bırakması için biraz debelendi ama Andaç onu o kadar sıkı tutuyordu ki ensesindeki elleri yüzünden kafasını bile oynatamıyordu neredeyse. Adam onu dönüp birden altına alınca kocasına güzel görünmek için giydiği siyah elbisenin etekleri yukarıya sıyrılmış beyaz bacaklarını bütünüyle ortaya çıkarmıştı. Hazan kendine aç bir şehvetle bakan adama korkuyla baktı. "Andaç, kendinde değilsin kalk üstümden." Adam ellerini bacaklarına atmıştı bile. Hazan onu itmeye çalışıyordu ama nafile gücü yetmiyordu. Andaç kadını tekrar tekrar öperken Hazan bir süre daha çırpınmaya devam etti. Andaç durumu daha ileriye götürdüğünde Hazan gözünden akan yaşlarla ona durması için yalvardı. Andaç onu duymuyor gibi hayvanca saldırıyordu ona. Hazan artık dur demekten vazgeçmiş pes etmişti. Andaç ona vahşi bir hayvan gibi saldırırken Hazan bu sırada usul usul ağlıyor bir an önce bitmesi için yalvarıyordu içinden. Andaç sonunda zorla da olsa ona sahip olmayı başarmıştı hem de en sert şekilde gözü dönmüş gibi. Hazan'ın o sırada ağzından bir çığlık koptu. Acıyan canı mıydı yoksa ruhu muydu bilmiyordu. Üstündeki adam ise elini onun ağzına kapatıp tamamladı işini. Hırlayarak üzerine uzandığında Hazan altında ezilip boğulduğunu hissediyordu. Omuzuna düşmüş adamın başı, kulağının dibinde horuldamaya başladığında Hazan onu üstünden itmeye çalıştı. Kasları ağrıyor canı yanıyordu. Adamı üstünden atmaya çalışırken kan ter içinde kalmış sonunda zorda olsa altından çıkmayı başarmıştı. Tuvalete koştu. Midesindeki her şeyi kustu. Acıyan, yerlerini soğuk suyla yıkadı. Yere oturup ağlamaya başladı. Dizlerini kendine çekmiş kafasını üstüne yaslamıştı. Orada bir süre ağladı, kalkıp aynaya baktığında akmış dağılmış makyajı, karmakarışık olmuş saçları ve yırtılmış elbisesinin altından görünen teninde oluşmuş morluklarla korku filmlerinden çıkmış birisine benziyordu. Suyu açıp vücudunu sökercesine çitiledikten sonra giyinip misafir odasındaki yatağa uzandı. Bir süre burada yatacaktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.7k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |