25. Bölüm

BÖLÜM 25

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Rüya, her şeyi anlattıktan sonra yemeğe kalmadan gitmişti. O gider gitmez gözyaşları gözünde donmuş Hazan'a sarıldı Asya. "Özür dilerim. Bunların oyun olabileceğini hiç düşünmedim ben... Gerçi senin birini aldatabileceğini de..." Hazan kızın sırtını usul usul okşadı "o mesajları kim görse senin gibi düşünürdü. Neden ama anlamıyorum. Nasıl neden?" Serap "Ayça ile konuşalım..." diye bir teklif sundu ama Hazan Asya'nın kolları arasından çıkıp "Hayır sakın!" dedi. Bir yalan daha duymak istemiyordu. Ayça kocaman bir yalandan ibaretti. Asya bu sefer ona ışıl ışıl gülümsedi. "Abime anlatmalıyım hemen. Senin onu hiç aldatmadığını bunların bir oyun olduğunu bilmeli." Hazan derin bir nefes aldı. "Hayır Asya! Umut bunu şimdi bilmeyecek. Bileceği zaman ben söyleyeceğim..." Asya şaşkınlıkla itti kaşlarını yukarıya "ama..." Hazan ona kaşlarını çattı çok ciddiydi "Ama yok bu duyduklarımız buradan dışarıya çıkmayacak üçümüz arasında bir sır olarak kalacak." Asya gözlerini çocuk gibi evin tavanına dikti "ben sır tutamam ki ne zaman birisi bana bu gizli dese onu hemen birisine anlatmak isterim ben." Hazan ona ters ters baktı "tek kelime edersen Asya bir daha seninle konuşmam hiç bir şekilde." Asya onun ciddiyeti karşısında ağzına fermuar çeker gibi yaptı ve başını öne eğdi. Serap ise mavi gözlerini dikti arkadaşına "Ne geçiyor aklından?" Yemek masasındaki yemeklerle oynayıp duruyordu üçüde. Hazan Andaç'la ilgili şeyleri kafasında gözden geçiriyordu herkeste bir suskunluk vardı. "Peki Orkun ona ulaşabilir misin?" dedi Hazan birden Serap'a. Düşüncelere çok yoğun bir şekilde dalan kadın yerinden sıçradı birden. "Orkun?" dedi bir an hatırlamamış gibi. Sonra derin bir nefes aldı. "Denerim neden?" Hazan Andaç ile nasıl evlendiği kısmını detaylıca anlattı kızlara. O zamana dair hatırladığı her şeyi bir kere daha döktü ortaya. Orkun'un düğün günü gelmesi onu götürmek istemesi ve Andaç için söyledikleri hepsinin kafasında farklı farklı şüpheler oluşturmuştu. Ne yapacağına ise Hazan karar verecekti yine. Duyduklarının yaşadıklarının şoku kafasını karıştırmış alt üst etmişti onu bir kere daha. Öncelikle abisinin onu uyardığı konuda dikkatli olmalıydı. Yakında boşanma davası olacaktı ve Andaç'ın planı Hazan'ın kötü bir anne olduğunu göstermek ve onu aldattığını söylemekti. Bu sayede kusurlu taraf olacak ve hatta kızını bile alabilecekti. Umut bunları öğrendiğinde Hazan'dan uzak durmazdı. Daha kötüsü Andaç'a da bir şeyler yapabilirdi ve Andaç'ın ekmeğine yağ sürmüş olurdu. Umut'u bu işten uzak tutması gerekiyordu. Hem yanında birlikte yaşadığı bir kız vardı. Belki de sevgilisiydi o kız, aralarına girmek şu durumda ona yakışmazdı. Eski bir defterin sayfaları yeniden önüne açılsın istemiyordu. Boşanma davasına kadar dikkat etmesi, önce kızını kaybetmemek için mücadele etmesi gerekiyordu. Önceliği Nazlı'ydı. Kafasının içinde sanki bir türlü yemeği varmışçasına her şey birbirine girmişti. Orkun'a ne olmuştu? Orkun onu uyarmıştı o zaman anlamamıştı. Sanki bu ipin ucu onun elindeymiş gibi hissediyordu. Orkun’u bulursa gerisi çorap söküğü gibi gelecekti. Ağrıyan başına bastırdı elini, "eve gidelim mi?" dedi Asya'ya. Asya da kendi içinde düşüncelere dalmıştı. "Olur." Serap'la vedalaşıp çıktılarında Serap ortadaki masayı toplamadan, sosyal medya üzerinden Orkun'u aramaya girişti hemen. Hazan ise arabaya bindiklerinde abisinin anlattıklarını Asya'ya anlattı ve yarından itibaren kafeye onun için birilerini göndereceğini Andaç'ın peşine taktığı adamları araştıracağını söyledi. Asya bir an Hasan'ın geleceğini düşünüp heyecanlanmıştı sonrasında ise yüzü düştü. "Ne iş yapıyor abin senin, adamlar falan?" Hazan camdan dışarıyı izliyordu. "Otopark işletiyor" dedi. Asya başka soru sormadı yola odaklandı sadece.

* * *

Hasan o sabah kafeye kendisi gitmişti. Çocuklar daimi kafeye gelen bir kaç kişinin fotoğrafını çekip yollamışlardı ona aradıkları adam bunlardan birisiydi. Hangisi olduğunu ise Hasan çözecekti. Bir masaya müşteri gibi oturdu. Gözleri Asya'yı arıyordu ama kız ortalıkta görünmüyordu. Hazan öğlenin hazırlıklarına yardım ediyordu. Abisine bir çay bıraktıktan sonra adamı gazetenin bulmaca sayfası ile baş başa bıraktı mutfağa geri döndü. Hasan bir an ona Asya'yı sormayı düşündü. Kızın sevgilisi olması onun canını sıkıyordu. Uzak durması lazımdı, bu yüzden kafeye bugüne kadar o gelmemişti ama artık iş ona kalmıştı. Kaşlarını çattı kafasını önündeki çengel bulmacaya vermeye çalıştı. Soldan sağa altı harfli, hardal kokulu savaş gazı, 'iperit' yazarak doldurdu kutucukları. O sırada mutfaktan gelen bir hır gürle oturduğu yerden kalktı sese doğru yöneldi. Çeşmeden akan su her yere fışkırmış etrafı ıslatmıştı kadınlar ıslak kıyafetlerle koşuşturma içinde yerleri ve tezgahı kurulamaya çalışıyor Hazan eline aldığı bezle musluğu boğar gibi sıkmaya çalışıyordu. Hasan uzun adımlarla kardeşinin yanına yaklaştı. "Vanası vardır aşağıda dur bakayım" dedi tezgahın altına eğilirken. O sırada Asya kafeden içeriye girmiş oturan birkaç masada gözlerini gezdirmişti. Çayı biten bir adam garson arar gibi etrafına bakınıyordu. Bir başka masada yarım çay fincanı ve çözülmüş bulmaca sayfaları duruyordu. Etrafına bakınan adama yaklaştı masadaki bardağa uzanırken gülümsedi "Bir çay daha ister misiniz?" Adam sonunda onunla ilgilenen birisi olunca rahatlamış bir şekilde geriye yaslandı "Evet, teşekkürler." Asya bardağı aldı diğer masaları hızlıca gözleriyle kontrol etti ve mutfağa yöneldi. Hazan yine mutfağa daldıysa fena bir fırça çekecekti ona. İçeriye girdiğinde tezgahın altından çıkmış bacaklara etrafı toparlamaya çalışan insanlara baktı. "Ne oluyor yahu? İçeride insanlar servis bekliyor siz burada durmuş birisinin leylek bacaklarını izliyorsunuz." Hasan kızın sesiyle birden doğrulunca kafasını küt diye içerideki evyeye çarptı. "Ah!" diye bir ses çıkarınca Asya elindeki çay fincanını uzattı Hazan'a "masa dokuza ver bunu. Nurdan sorun ne?" Hasan içeride kafasını ovuştururken kadın cevap verdi "musluk patladı Asya Hanım." Asya suyu kesilmiş üzerine atılmış sarı bezden sular damlayan armatüre baktı. "He usta mı çağırdınız? Bir bu eksikti tam da öğle saati. Gerçekten bir gün bir şey sorunsuz olsa ya bezdim vallahi..." O sırada Hasan tezgahın altından dışarıya çıktı "Alet çantası var mı? Bir de hortum ve yeni armatür lazım." Asya bir an olduğu yerde kaldı alnı kızarmış adama şaşkınlıkla baktı. "Sen mi yapacaksın?" Hasan olduğu yerden doğruldu "yani eğer alet çantası varsa ben yapacağım." O sırada Hazan telefonla konuşarak girdi içeriye. "Tamam canım olsun... Yok be güzelim ne kusuru. Tamam bebeğim sen hallet işlerini..." telefonu kapattıktan sonra üstündeki ıslak kıyafetlere somurtarak baktı "Serap'ın düğün yapılacak bir yere uğraması gerekiyormuş Nazlı'yı ben alacağım çıkmam lazım." Asya onu onayladı "Tamam hadi çık sen..." sonra gözleri Hasan'a kaydı, "Sen de onla git istersen ben usta çağırırım." Hasan kardeşine bir baktı. "İki adımlık yol ya sen kızı al ben burayı halledeyim. Eee var mı alet çantası?" Hazan önlüğünü hemen üstünden çıkarttı kızına geç kalmak istemiyordu. Asya adama kaşlarını çattı "Var ben getireyim. Armatür var mı bilmiyorum." Depoya doğru yürürken cebinden telefonunu çıkarttı "Alo... İpek kafeye gelebilir misin?" Asya elindeki alet çantasını sürüye sürüye mutfağa döndü. "Ne koydunuz bunun içine ya ceset falan mı saklıyorlar içinde bunun? Bu benden ağır, kol kası yaptım..." Hasan kızın söylenen ağzında gözlerini gezdirdi. Sertçe yutkunduktan sonra gözlerini hızlıca kaçırdı. 'Hiç susmuyor ağzı Allah'ım sınav mı bu kız bana. Dudakları...' sonra kızın elindeki çantayı çekip tezgahın üstüne sert bir şekilde bıraktı. "Amma söylendin," dedi alet çantasını açıp içeridekilere göz gezdirirken. "Çok ağır ama kolum koptu" diye sızlandı Asya. Hasan kıza bakmamak için kendi içinde bir savaş veriyordu. Bu kızın sürekli hareket eden dolgun pembe dudakları onun içini alt üst ediyordu. Ona aldırmamaya çalıştı. "Ben şimdi armatürü sökeceğim, sen istediğim aletleri uzat bana tamam mı?" Asya onu onayladı alet çantasına bir paket hurdaya bakar gibi bir göz gezdirdi Hasan yeniden tezgahın altına girerken. "Anahtarı ver..." Asya aletler içinde anahtara benzeyen bir şey aradı ama bulamayınca tornavidayı alıp tezgahın altına uzattı. Hasan elindeki alete şaşkınlıkla baktı "Kızım anahtar diyorum anahtar! Tornavida bu." Asya sıkıntı ile göz attı yine aletlere "burada anahtar falan yok, en anahtara benzeyen şey o" diye homurdandı. Hasan bir sabır daha çekerken "Tamam kurbağacığı ver bana." Asya alet çantasında gözlerini gezdirdi. Kurbağa da yoktu içinde. Penseyi uzattı adama. Hasan derin bir nefes verdi. "Dalga mı geçiyorsun benimle?" Asya pofurdadı. "Kurbağaya benziyor işte!" O sırada aletleri karıştırırken hafif bir çığlık attı. Sonra parmağını ağzına götürüp sızlanır gibi bir ses çıkarttı. "Ne oldu?" dedi Hasan pense ile sıkıştırdığı somunu bırakıp telaşla tezgahın altından çıkarken. Asya'nın gözleri dolmuştu, dudaklarının arasında emdiği işaret parmağına gözlerini kırpıştırarak baktı. Bu işkenceye daha fazla dayanamadığı ve birazda endişelendiği için kızın elini hızla ağzından çekip, parmağını kontrol etmeye başladı. "ee kesilmemiş ne oldu niye ağlıyorsun?" Asya dudaklarını sarkıttı "tırnağım kırıldı..." Hasan kızın işaret parmağının kırılmış boyalı tırnağına şaşkınlıkla baktı "Hasbi Allah ya! Bunun için mi ağlıyorsun sen? Uzar yine..." Asya ona kaşlarını çattı "ya yeni yaptırmıştım tırnaklarımı geri zekalı! Tesisatçı mıyım ben, benden saçma sapan şeyler istiyorsun... Bak bakayım var mı burada kurbağa ya da anahtar? Yok işte inadıma mı yapıyorsun benim..." Hasan derin bir nefes alıp alet çantasından kurbağacık pense ve anahtar setini çıkarttı. Kurbağacığı havaya kaldırdı. Tanıştırayım kurbağacık!" Penseyi eline aldı "bu da pense!" Asya aletlere şaşkınlıkla baktı kurbağacığı işaret etti "Bence o pelikan," sonra penseye baktı "bu da kurbağa! Sen yanlış biliyorsun!" Hasan gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Aletleri tezgahın içine koydu. "Neyse sen git müşterilere falan bak adamı delirtme burada" diye homurdandı. Asya ona tek kaşını kaldırdı "Sanki akıllısında..." saçlarını savurarak mutfaktan dışarıya çıktı.

Hazan, Nazlı'yı okuldan alıp geldiğinde bir masada oturmuş abisi ve Asya'ya baktı. Kız koşarak dayısına sarıldı yanağına kocaman bir öpücük kondurdu. İpek ve Zeynep içeride öğle servisi için koşturuyordu. Zeynep okuldan çıkınca annesinin yanına gelmişti yine. Hasan Nazlı ile ilgilenirken, Hazan hızla önlüğünü takıp etrafta koşturan kızlara katıldı. Öğle servisi bittiğinde elamanlarla birlikte kendileri için bir yemek masası hazırlamaya koyulmuşlardı. Asya ve Hasan arasındaki bulmaca kavgası da hala devam ediyordu ve Nazlı bu durumdan çok eğleniyor gibi görünüyordu. Hasan sesli bir şekilde okudu "havacılık bülteni" sonra meraklı kahvelerini Asya'ya dikti. Kız elini çenesine yaslamıştı "ee hava gazetesi?" dedi. Hasan ona gözlerini kırpıştırdı "notam" diye cevap verdi. Asya kaşlarını yukarıya doğru ittirdi. Yanakları hafifçe kızarmıştı. "Ben senin notan değilim tamam müzik kadar güzel olabiliri..." Hasan derin bir nefes aldı "cevap diyorum cevap notam." Asya somurtup kollarını göğsünde bağlarken Hazan ona sırıttı. Abisi tam bir bulmaca canavarıydı. "O dediğin müzik terimi uydurma" diye homurdandı Asya. Hasan ona dişlerini göstererek sırıttı "o nota kızım." Asya bu adamın bu kadar şey bildiğine inanamıyordu. Tam o sırada kafeden içeriye Umut girdi kurulmuş masayı görünce gözleri ışıldadı. "Oo, kaynanam sevecek beni desenize" dedi ellerini ovuştururken. "Karnımda zil çalıyordu. Ne var yemekte hatunlar?" Asya yüzünde ışıldayan gülümsemesi ile oturduğu masadan hızla kalktı. Kendini Umut'un kollarına attı. "Benim yakışıklı prensim!" diye bir sevinç gösterisinde bulunurken, Hasan onu kızın sevgilisi sanmış ve kaşlarını çatıp ağzının içinde homurdanmaya başlamıştı. Adamın kızı saran kollarına sinirle baktı. Sarılmanın beklediğinden uzun sürmesi ve kızın kafasının üzerine konulan öpücükle sinirle ittirdi sandalyesini geriye. "Ne yapıştın birader kıza ahtapot gibi ayıp denen bir şey var ulu orta!" Umut adamı yukarıdan aşağıya bir süzdü. Hazan ise duyduğu sesle mutfakta oyalanmaya yerinden çıkmak üzere olan kalbini içeride kalması için ikna etmeye çalışıyordu. "Sana ne arkadaşım. Sen kimsin?" dedi Umut. Hasan derin bir nefes aldı. Bu herif onun sevgilisiydi peki o kimdi? Asya her an birbirine girecekmiş gibi duran iki adama baktı. Bu geri zekalı onu kıskanmıştı di mi? İçten içe bu durumdan zevk alırken dudakları kıvrıldı yukarıya. Abisinin eline usulca yapıştı. "Aşkım, sevgilim bu Hazan'ın neandertal abisi Hasan!" dedi. Hasan kızın bu itirafı ile dişlerini sıktı. Aşkım sevgilim diyor delireceğim! diye geçirdi içinden. Umut'sa cümlede tek bir şeye odaklanmıştı. Hazan'ın abisi... Hemen gardını düşürüp elini uzattı "Umut, memnun oldum." Hasan onun eline ters ters baktı "Ben olmadım! Hayırdır sana birader ulu orta vatoz gibi yapıştın kıza. Ayıp lan. Bu kızın abisi anası babası görse sizi öyle, kız nasıl duruma düşer..." Umut şaşkınca baktı kardeşine. Asya işaret parmağını şakağına dayayıp kafadan kontak der gibi bir hareket yapınca Umut sırıttı. "Alışkın onlar bizim bu hallerimize ne diyecekler çok mutlu olurlar. Ayrıca abisi..." Asya hızla böldü Umut'un lafını "abim beni çok sever ve bana hiç kıyamaz." Umut onun burnundan bir makas aldı "ha şunu bileydin." Hasan öfkeli bir nefes verdi. "Çek birader elini kolunu kızın üstünden bak şimdi elimden bir kaza çıkacak. Tövbe tövbe ya!" Umut ona sırıttı. "Nasıl kaza mesela?" dedi tehditkar bir şekilde. Hasan'ın bütün tadı iştahı kaçmıştı. Sinirle kafenin dışına doğru yürüdü yoksa adamın gözünü patlatacaktı. "Ben bir hava alacağım" dedi yumruklarını sıkarken. Asya'nın gülümsemesi daha da genişledi. "Al, al oksijen gitsin beynine biraz, belli ki eksiklik var!" Hasan bir ya sabır çekerken çıktı dışarıya.

Hazan'ın mutfaktan çıkması ile Umut'un zamanı ağırlaşmış kızın adımları ona olduğundan daha yavaş bir şekilde atılıyormuş gibi gelmeye başlamıştı. Hazan merakla Asya'ya baktı. Umut kızın yüzünü gözünü sanki onu bir daha hiç göremeyecekmişçesine işledi içine. "Hoş geldiniz Umut Bey" dedi Hazan gözlerini adama çevirmeden. Bir göz değmesi sanki onu şu anda eritecek yok olmasına sebep olacaktı. Umut isminin yanına eklenmiş Bey sıfatına yüzünü buruşturdu. Hazan bunu görmemişti ama, ısrarla yüzüne bakmıyordu. Onu aldattığı ve burada çalıştığı için pişmanlık duyup utanıyor muydu ondan? Umut onunla konuşup rahatlatmak istiyordu hemen, burada kalmasını istiyordu onun yüzünden işi bıraksın ya da geçmiş olmuş bitmiş bir şey için sıkıntılı bir durumdayken yanlış bir karar versin istemiyordu. "Hoş buldum Hazan Hanım" dedi Umut. Hazan'ın kaşları saliselik bir zaman diliminde aşağı düşmüş sonra zorla yerlerine itilmişti. Umut'un ona Hazan demesi canını sıkıyordu. Umut ona her zaman ilk adı olan Kardelen'le seslenirdi. Hazan demek hüzün demek ayrılık, hasret, son bahar demekti. Umut hiçbir zaman bu ismi aralarına sokmamış ne ayrılık, ne hüzün ve hasrete razı olmamıştı. "Abim nerede?" diye sorduğunda kızın Asya'nın yüzünde dolaşan gözlerine rağmen Umut verdi cevabı. Bu kadının bütün sorularının cevabı bütün yaralarının sargısı o olmak istiyordu. "Dışarıya çıktı, benden hoşlanmadı sanırım" dedi Umut buruk bir gülümseme ile. Bir zamanlar ne çok korkarlardı abisi bir yerde karşılarına çıkarda onlara kızarsa diye Umut'u sevmezse diye. Hazan içini çekti "ben bir bakayım." Umut'la bir nefes mesafede ona yakın olmak hele şimdi bir de onu hiç aldatmadığını biliyor olmak Hazan'ın kalbine olmaması gereken heyecanları başka bir hayatın ihtimallerini taşıyordu. O Umut'tan hiçbir zaman bir şey saklamamıştı ama şimdi saklıyor bunun utancını yüzünde taşıyormuşçasına adama bakamıyordu. Gerçi baksa, baksa kendini kollarına atıp bize neler yaptılar diye hıçkıra hıçkıra ağlar, o kolların arasına sığınıp yine onu sarmasını avutmasını korumasını beklerdi belki de. En çok bundan korkuyordu Hazan. Kuleye kapatılmış prenses bir prens beklemişti her zaman. Şimdi ilk defa kendisini bu kadar tek başına güçlü hissederken bir prense sığınma düşüncesi eski Hazan'a dönmek onu korkutuyordu. Hasan dışarıda volta atarken abisinin kolunu tuttu. "Hadi yemek yiyeceğiz." Hasan derin bir nefes aldı henüz sakinleşmemişti. "Aç değilim ben." Hazan abisinin çatılan kaşlarında gezdirdi gözlerini. "Neye sinirlendin?" Hasan derin bir nefes aldı "herifçi oğlu vatoz gibi yapıştı kıza ulu orta. Edep yok bunlarda. Tamam anladık sevgilinde yani o da birilerinin bacısı kızı neticede..." Hazan bu cümlelerden hiçbir şey anlamıyordu. "Kim?" dedi şaşkın şaşkın. "Umut mu ne boksa..." Hazan bir kahkaha attı "e o zaten Asya'nın abisi ya! Kız onun bacısı zaten." Hasan kardeşini duymuyordu o kadar sinirliydi. "Ben de onu diyorum senin bacına öyle el alemin herifi gelip yapışsa... Bacısı mı?" Hazan abisine gülümsedi "He abi, evet, kardeş onlar kardeş, sen yanlış anlamışsın." Hasan'ın kaşları yukarıya doğru havalandı "E aşkım sevgilim falan dedi." Hazan abisine gülümsedi "onlar öyle konuşuyor hep." Hasan hala emin olamıyormuş gibi baktı kardeşine. "Abisi?" Hazan onu kafasıyla onayladı. Hasan nefesini tutuyormuşta rahatlamışçasına bir soluk verdi. Sonra alnına vurdu avuç içini "Aptal kafam ya. Hayvan gibi davrandık adama. Çok acıktım lan yemek hazır değil mi?" Hazan aniden aydınlanan yüzüne baktı abisinin. "Acaba seni bir psikoloğa falan mı göstersek biz ya, ruh halin çok ani değişiyor!" Hasan ona ters bir bakış attı "deli miyim kızım ben?" Hazan evet demek istiyordu ama tuttu kendini "ne alakası var abi? Deliler mi gidiyor psikoloğa?" Hasan ağzının içinde homurdandı "kim gidiyor?" Hazan ona gülümsedi "gerçek delilerin ruh sağlığını bozdukları." Hasan içeriye döndüğünde kadınlar kaselere çorbaları koyuyorlardı. Hasan Umut'un karşısına yerleşti "Kusura bakma birader ben seni sevgilisi sandım da o yüzden çıkıştım öyle abisiymişsin." Asya oyununu bozduğu için Hazan'a kaşlarını çattı ve dil çıkarttı. Hazan ise ona omuzlarını silkerek karşılık verdi. Umut ışıl ışıl gülümsedi Hasan'a "he kardeşimi korumaya çalıştın yani? Eyvallah." Elini bir kere daha uzattı "Ben Umut." Hasan bu sefer kendine uzanan eli tuttu "Ben de Hasan." Bu tokalaşma, sıkı bir dostluğa mı yoksa amansız bir düşmanlığa mı dönüşecek onu zaman gösterecek ve birbirlerini tanıdıklarına memnun olup olmadıklarına o zaman gelince karar vereceklerdi.

 

Bölüm : 15.12.2024 16:18 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...