
Hazan kıyafetleri arasında resmi bir şeyler arıyordu. Kendisini inanılmaz gergin hissediyordu. Nazlı'nın da onunla gelecek olması onu daha çok geriyordu. Asya küçük kızın saçlarını iki yandan ördükten sonra onu kapılarını çalan Hasan'a emanet etti ve Hazan'ın odasına girdi. O da tam bir avukat gibi giyinmişti. Su yeşili gömleği krem rengi takımıyla çok güzel görünüyordu. Uzun saçlarını topuz yapmış hafif bir makyaj yapmıştı yüzüne. Yatağın üzerine yığılmış kıyafetlere bir göz attı. İçlerinden açık mavi bir bluzu çekti aldı hemen. "Ütüle bunu ben altını seçeyim" dedi Hazan'a imdadına yetişmiş Hızır gibi. Seçtiği mavi bluzun altına lacivert kumaş pantolonu da Hazan'ın eline tutuşturdu. "Hadi hazırlan, Canan Hanım ve Asel abla ile görüşelim mahkemeden önce" dedi. Hazan içi sıkılarak kurdu ütü masasını kıyafetlerini ütülemeye başladı. Asya yeğeni ile konuşan Hasan'ın yanına döndü. "Bak dayıcım şimdi sana sorarlarsa annemle kalmak istiyorum de tamam mı?" Nazlı ağlamak üzere gibi dolu dolu gözleriyle baktı dayısına "ama babamı bir daha hiç göremeyecek miyim?" Hasan öfkeli bir nefes verdi "Göreceksin de ne olacak sanki?" Asya ona kaş göz işareti yaparak gözlerini belerttiğinde kızın yanağından boncuk gibi bir damla düştü. Asya küçük kızı kendine çekip sıkıca sarıldı. "Nazlıkuş, sen bakma bu hayvan dayına. Olur mu öyle şey hiç? Annenle baban birlikte yaşamıyor ya artık onu resmileştirecekler güzelim. Seni bırakmıyor ki ikisi de. Sen babanı ne zaman istersen görebilirsin elbette." Nazlı burnunu hafifçe çekti. Asya onun saçının üzerine bir öpücük kondurdu. "Ama o beni görmek ister mi annemle kalmak istiyorum dersem?" Asya ona gülümsedi "ister tabii sen onun kızısın. Yoksa burada bizimle kalmak istemiyor musun babanla mı kalmak istiyorsun?" Nazlı içini çekti "babam yemek yapamıyor ki hem o sürekli çalışıyor." Asya ona gülümsedi "Evet aşkım baban çok çalışıyor, izinli olduğu zamanlarda istersen onu görürsün hem kalmak istersen kalırsın bile olur mu?" Nazlı gözlerini Hasan'a çevirdiğinde adam kendi kendine homurdanıyordu. Asya ona kaşlarını çatarak baktığında "Evet, evet birlikte gideriz hatta dayıcım" dedi yalandan sırıtarak. "Tamam o zaman" dedi Nazlı üzgün üzgün.
Adliyeye geldiklerinde Serap ve Defne de onları karşılamıştı. Defne sanki mahkemeye kendisi çıkacakmış gibi gözlerine denk bir lacivert takım giymiş kısa sarı saçlarını düzenli bir şekilde yana taramıştı. Kulaklarında birer küçük taştan ibaret olan küpeler dışında hiç takısı yoktu. "Aa bunun normal kıyafeti de varmış" dedi Asya onu görür görmez. Defne ona tek kaşını kaldırdı dudakları alaycı bir şekilde yukarıya kıvrıldı "ihtiyacın varsa sana birazını verebilirim dolabım senin evin kadar." Asya ona homurdanırken o Hazan'a sarıldı. "Heyecanlanma senin hakim var ya babamın arkadaşı." Hazan ona şaşkın şaşkın baktı "ciddi misin?" Defne ona alaycı bir göz kırptı "Evet siz gelmeden çok sevdiği şöbiyeti götürdüm Ahmet amcama. E senin davadan da biraz bahsettim o arada." Hazan bu kıza sıkıca sarıldı bütün gerginliği bir balon gibi uçmuştu sanki. Serap ise ona gülümseyerek sarıldı. "Her şey güzel olacak canım benim sakın korkma tamam mı?" Hazan onu onayladı. Adliye koridorundan hep birlikte geçtiler.
Andaç çaprazlarındaki sandalyede avukatı ile fısır fısır bir şeyler konuşuyordu. O sırada Canan ve Asel Hanım da kendi aralarında bir istişare yapıyorlardı. Hasan cebinden çıkardığı bir dizi fotoğrafı avukatların yanına giderek onlara uzattı. Bu fotoğraflarda tarihle birlikte Andaç'ın Ayça ile aynı evde yaşadığının kanıtı vardı. Hasan parmaklarını kütleterek sırıttı kıl kuyruk eniştesine. Andaç ise ona tek kaşını kaldırarak bakmıştı. Bu davayı alacağından o kadar emindi ki. Elinde Hazan'ın Umut denen o adamla arabada çekilmiş fotoğrafları gece kulübündeki fotoğrafları vardı ve bunlar öyle bir açıyla çekilmişti ki her türlü iftiraya açıktı durum. Hazan bu adama baktıkça boğazına yapışmamak için kendini zor tutuyor elleri titriyordu. Nazlı'yı yanına çağırdığındaysa kaşları iyice çatılmıştı. Canan Hanım, onlara doğru yürüdü Andaç kızını onunla kalması konusunda tembihlemeye çalışıyordu. "Beyefendi, müsaade ederseniz Nazlı'yı çocuk psikoloğu görecek davadan önce" dedi. Andaç kadına yüzünü buruşturdu. Kadın ona sümüğe bakar gibi bakıyordu. Nazlı'ya sarılıp yanağına bir öpücük kondururken "konuştuğumuz gibi tamam mı güzel kızım" dedi. Hazan'ın içini yine bir telaş kaplamıştı. Defne adama bakıp "konuşan yerlerine biraz renk getireyim istersen kelimelerin güzelleşir" dedi sinirle. Yanındaki avukat hemen müdahale etti "tehdit mi ediyorsunuz kolluk kuvvetlerine haber vermemi ister misiniz?" Defne ona alaycı bir şekilde gülümsedi "Öneri sunuyordum sadece." Asya ona sırıtıp gözlerini şaşı yaptığında Andaç gözlerini devirdi Hasan ise gülmemek için kendini zor tuttu. O sırada koridordan gelen adım sesiyle Defne o tarafa doğru koşturdu. Gece kulübünde çalışanlardan birisiydi bu çocuk. "Hah, geldin demek Anıl istediklerim hazır mı?" Anıl cebinden bir slip ve birde flash diski çıkarıp kıza uzattı. Defne ona gülümseyerek elindeki şeylerle avukatların yanına koştu. Hasan ise volta atıyor ara ara koridora bakıp duruyordu. O da birisini bekliyordu belli ki. Uzun adımlarla koridora doğru yürüyüp telefonunu cebinden çıkardı. O sırada Canan Hanım ona yaklaştı "gelmediler mi?" dedi endişe ile. Hasan açılmayan telefona küfür etmemek için zor tuttu kendini. "Birazdan gelirler" dedi gözlerinde vahşi bir parıltı ile. Canan Hanım ona şüpheli bir bakış attı "gelmeleri elimizi güçlendirir ama gelmeseler de sorun yok merak etme" dedi teskin eder gibi. Hasan onu sadece başıyla onaylayıp telefonun arama tuşuna bir kere daha bastı. Koridordan bir ses yükseldi "Andaç Arman - Kardelen Hazan Arman gelsin!" Canan Hanım, Hasan'ın bir kadının yüzünde gördüğü en vahşi gülümsemeyi takındı. Avını parçalayacak bir panter gibi görünüyordu kadın. "Başlıyoruz" dedi gülümsemesine tezat yumuşaklıkla.
Herkes yerlerini aldığında mahkeme başkanının gözleri kısa bir an Defne'yi buldu ve onda oyalandı. Daha iyisi ise Canan'a gözleriyle küçük bir selam vermesi olmuştu bu kadın fakülteden arkadaşıydı. Mahkeme başladığında Hazan kısaca kocasının onu aldattığını, aralarında şiddetli bir geçimsizlik olduğunu onu fiziksel değil duygusal ve psikolojik şiddete defalarca maruz bıraktığını hatta kendisiyle zorla ilişki kurduğunu anlattı. Son cümlesinde Hasan öfke ile yerinden ayaklanıyordu ki Asya onu kolundan çekip yanına oturttu. Hazan boşanmak istediğini titreyen sesi ve dolan gözleriyle ifade etti. Sonra söz Andaç'a geçti. O eşini çok sevdiğini onu aldatmadığını söz konusu kadının kendisinin de eşinin de yakın arkadaşı, aile dostu olduğunu söyleyerek savundu kendisini. Bu söylemle kızların olduğu taraftan bir homurtu yükseldi. "Sessizlik" diye uyardı hakim. Eşine hiçbir şekilde şiddet uygulamadığını eşinin rızası dışında onunla hiç birlikte olmadığını, eşini çok sevmesine rağmen onun başka adamlarla gönül eğlendirdiğini, buna rağmen çok sevdiği eşinden boşanmak istemediğini söyledi. Bu sırada Andaç'ın avukatı müvekkilinin sözlerini kanıtlayacak belgeleri sundu. Mahkeme başkanı Hazan'ın fotoğraflarına baktı ve kaşlarını çattı. Fotoğrafları sekretere uzatıp önce kadına ve kadının avukatına gönderdi. "Yanınızdaki beyefendi kim Hazan Hanım?" Asel Hanım ayağa kalktı "Başkanım, beyefendi müvekkilimin patronudur. İş yerinde bir iş kazası geçirmiş o gün kendisini hastaneye götürmüş hastane kayıtları dosyada mevcut." Andaç oradan atıldı "eski sevgili ve yeni sevgili olan bir patron." Hazan ona kaşlarını çatarken Canan Hanım cevap vermesine fırsat vermeden araya girdi "Eski sevgili olmaları aynı yerde çalışmalarına engel değil." Hakim ona gülümsedi ne de olsa bu kadında onun eski sevgilisiydi. Asel yeniden ayağa kalktı "Sayın başkanım, Andaç Beyin eşini aldatmasının kanıtı ise bizim dosyamızda aleni bir şekilde mevcuttur. İncelenmesini talep ediyorum." Hakim uzatılan dosyayı açtı konuşma kayıtlarında gözlerini gezdirdi. Canan Hanım yeniden söz aldı "Mavi olan bellekte konuyla ilintili ses kayıtları mevcuttur efendim, dinlenmesini talep ediyorum." Hakim ses kaydının salona verilmesi için sekretere uzatırken konuşma kayıtlarının çıktılarını da karşı tarafa gönderdi. Avukatın beklemediği bir şeydi bu sıkıntı ile alnını kırıştırdı. Ayça'nın Hazan'a o gün Serap'ın evinde yaptığı konuşmanın kaydı salonu doldururken, Andaç kızarmış Hasan ise öfke ile bu adama bakıyordu. Ses kaydı bitince Andaç'ın avukatı söz aldı "Söz konusu kadın aile dostları, yakın bağları ise müvekkilimin eşi ile üniversiteden beri en yakın arkadaşı olması ile kurulmuştur. Takdir edersiniz ki boşanmak isteyen bir kadına en yakın arkadaşının yardım etmesi doğaldır. Bunlar bu bağlamda geçerli kanıtlar olma özelliğini kaybeder Sayın başkan, açıkça müvekkilimin eşi ve arkadaşları tarafından oluşturulmuş sahte olması muhtemel belgelerdir." O sırada arkadan birisi sertçe ayağa kalktı salonda bir ses yankılandı. "Hiç biri sahte değil!" Ayağa kalkan kadın gözünden güneş gözlüğünü, kafasından siyah şapkasını çıkardı. Köşeye öyle bir sinmişti ki kimse onu fark etmemişti. Kafalar konuşan kadına döndüğünde örgülü kızıl saçları sırtına dökülen eski arkadaşına gözünde küçük bir minnet kırıntısı ile baktı Serap. Demek gelmişti. Gelmem demişti ama gelmişti. "Siz kimsiniz?" Hakimin sorusu ile Ayça daha dik durmaya gayret etti, "Ben bu adamın beş yıllık sevgilisiyim." Hakim ona kaşlarını çattığında "Adın ne kızım adın?" diye söylendi. Ayça kızararak konuştu "Ayça Kırım." Ayça hakime ilişkilerini anlattığında karısından boşanmak istemeyen onu kandıran adamdan intikam alırcasına konuşuyordu. Serap'ın yüzündeki gülümseme ise Andaç'ın sinirlerini bozuyordu. Hakim onu dinledikten sonra Hasan doğrudan Canan Hanım'a bir kafa işareti yaptı. Bu beklenen tanıkların geldiğini gösteriyordu. Canan Hanım hiç durmadan ayağa kalktı. "Sayın Başkanım, konuyu destekleyecek bir başka şahidimiz şu anda ulaşmış dışarıdaymış alabilir miyiz? Makbule Kantar." Hakim mübaşire kafasıyla işaret yaptı. Kadın mübaşirin ismini seslenmesi ile içeriye çekimser bir adım attı. Andaç yan komşusunu burada görmeyi beklemiyordu. Elbette Hazan'da ikisi de şaşkın bir halde kadına baktılar ama Hasan kadına dişlerini göstererek gülümsediğinde kadın da ona gülümsedi. Hakim bir de bu kadını dinlemişti. Andaç'ın Hazan gittikten sonra Ayça ile aynı evde yaşadığını, yan komşu olarak oturdukları apartmanın ses yalıtımının kötü olmasından dolayı şahit olduğu tartışmaları ve o tartışmalarda Andaç'ın kadını nasıl aşağıladığını kilosundan şikayet edip ona baskı yaptığını duyduğu bildiği her şeyi tek tek anlattı. Hasan avukata bir işaret daha yaptığında ikinci bir tanığın da geldiğini haber verdi avukat. "Osman Yankı." Kadının ağzından çıkan isimle Andaç'ın gözleri korku ile büyümüş avukatına bir şeyler fısıldamaya başlamıştı. Hasan ise adama gevrek gevrek sırıttı. Gelen tanık Umut ile Hazan'ın fotoğraflarını çeken kafeye daimi gelen müşterilerden birisiydi ve Hasan onu yakalayıp bir güzel korkutmuş mahkeme de yaptığı hatayı düzeltmesini istemişti. Adam Andaç tarafından tutulduğunu kadının en ufak bir yanlış hareketini fotoğraflamak için onu takip ettiğini fotoğrafları kendisinin çektiğini söyledi. Fotoğraflarda görünen şeyin gerçeği yansıtmadığını, o gün hastaneye gidildiğini önceki gece kulübünde de Hazan'ın hiç alkol tüketmediğini sadece arkadaşlarına eşlik etmek amacıyla orada olduğunu anlattı. Defne, Asel'e gülümseyince avukat söz aldı yeniden "Sayın başkanım gidilen kulübe ait içilen şeylerin faturası ve ayrıca müvekkilimin o gün kahve ve meyve suyu dışında bir şey tüketmediğini gösteren kamera kayıtları dosyanızda mevcut." Andaç'ın avukatı artık iyice köşeye sıkışmıştı. Bu boşanma aleyhlerinde olacaktı belli ki ve kızda annesinde kalacaktı. Aradan sonra geçen ikinci yarıda Nazlı pedegogla birlikte hakime annesinde kalmak istediğini ama babasından da ayrılmak istemediğini söylemişti. Andaç'ın avukatı ise Hazan'ın kızına bakım ve bir gelecek verebileceği işi bile olmadığını henüz üniversitede öğrenci olduğunu ayrıca çalıştığı için kızına zaman ayıramayacağını iddia ederek son bir çırpınışta bulundu. Lakin Asya onu restoranlarında müdür olarak göstermiş sigortasını da başından beri bu şekilde yatırmıştı. Boşanma davasında gerekli olacağını düşünmüştü küçük avukat adayı ve öyle de olmuştu. Asel Hanım onu bu yönde savundu. Hazan'ın işinin kızının bakımına hiçbir zaman engel olmadığını ise Nazlı bizzat kendisi sorulara verdiği cevaplarla söylemişti. Andaç kızını ve davayı kaybettiğini anlamıştı artık. Evlilik süresince alınan mallarında belgeleri dosya içinde inceledikten sonra hakim, hüküm öncesi bir ara daha verdi. Bu bekleyiş Hazan'a çok uzun gelmişti. Andaç karşısında tırnaklarını yiyor, Ayça ile tartışıyordu. Hazan ise arkadaşları tarafından kuşatılmış bir korunmaya alınmıştı. Makbule teyzesine teşekkür etti, onu takip eden Osman'a biraz söylendi ve abisine sıkı sıkı sarıldı. Abisi o anda bile "bu adamı sana yaptıkları için geberteceğim" demişti. Hasan olayın bu boyutlarını hiç bilmiyordu. Hazan kafası abisinin göğsünde gözünden bir damla yaş düşerken konuştu "geçti artık, daha sonra çok daha önemli bir işimiz olacak. Önce kızımı alayım." Hasan bu işi merak etmişti ama sorgulamadı. Karar için tekrar salona doluştuklarında, Hazan evlerinin yarısını, arabanın yarısını ve aynı zamanda kızının okul masrafları için ödenecek güzel bir nafakayı manevi yıpranma tazminatı olarak verilmiş güzel bir bedeli ve kızının velayetini de almıştı. Karar gereği ev ve araba en kısa zamanda satılacak yarı parası Hazan'a verilecekti. Andaç bu karara itiraz etmek istedi ama belgeler evlilik içinde sahip olunan mallar olduğunu gösteriyordu. Hazan mahkemeden çıktığında inanılmaz bir rahatlama ile sarıldı kızına. Avukatlar ona gülümseyip çekişmeli bir davayı tek celsede bitirmiş olmanın haklı gururuyla "geçmiş olsun" dediler. Hazan gözleri ışıl ışıl sarıldı ikisine de "teşekkür ederim, çok teşekkür ederim." Resmen mutluluktan kanatları çıkacakmış gibi hissediyordu. Andaç onun yanından geçerken ona kaşlarını çattı "bu burada bitmedi Hazan!" diye söylendi. Hasan bir adım öne çıktı "Gel dışarıda bitirelim hemen!" Ama Hazan abisinin arkasından önüne geçti. Artık saklanmayacaktı "Evet Andaç burada bitmedi emin ol! Çünkü ben daha yeni başlıyorum" dedi gözlerindeki nefretle. Andaç onu ilk defa böyle görüyordu. İlk defa nefreti bu derece elle tutulur şekildeydi. Tüyleri ürperdi. Oradan çekip giderken ağlayarak adliyeden çıkmış Ayça'yı bir kere daha aradı. Açılmayan telefona sert bir küfür savurdu. Bu kadını kaybedemezdi Ayça onun kara kutusu gibiydi ve çok şey biliyordu. Onu kaybetmek hayatını kaybetmek demekti. Bu yüzden kadını ısrarla aramaya konuşmak için ikna etmeye çalışan mesajlar atmaya devam etti. Onu yanında kalmaya ikna etmek için boşanmayı kızı için istemediğini söyleyecekti.
Herkes arabalarına doğru yürürken, Asya neşe ile cıvıldadı "bunu kutlayalım bence, bir yerlere gidelim." Hazan hiç kutlama havasında değildi onun bir yol çizmesi gerekiyor ve abisi ile konuşması gerekiyordu. Şimdi daha önemli işleri vardı. Defne okula gitmesi gerektiğini söyleyerek yanlarından ayrıldığında, Hazan, Asya ve Serap'a artık abisi ile konuşmanın zamanı geldiğini söylemişti. "Bir yerlerde oturup çay içelim sakin bir yer olsun" dedi Hazan. Umut'u karıştırmadan durumu abisine nasıl anlatacaktı bilmiyordu. Bu konuda Asya'yı uyarmış ve şu anda ağzından bir şey kaçırmaması için, içinden dua ediyordu. Asya arabalarına binmeden önce "çocuk parkı olan bir yere gidelim Nazlıkuş arkadaşlarla oynarken biz de konuşuruz" dedi. Diğerleri onu onaylarken arabalara geçtiler. Asya ve Hasan birlikte giderlerken Hazan, Nazlı ile birlikte Serap'ın arabasına binmişti. Nazlı dışında kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Küçük kız ise babasının ona küsüp küsmediğini, onu görüp göremeyeceğini sorgulayıp duruyordu hala. Annesi babasının izinli günlerinde onunla zaman geçirebileceğini defalarca kez söylese de küçük Nazlı'nın kalbi nedense buna bir türlü ikna olmuyor gibiydi. Serap büyük bir Avm'nin otoparkına girdiğinde Asya'da peşinden onu takip etti. Yol boyunca Hasan'ı biraz sonra yapacakları konuşmaya hazırlamaya çalışmıştı kendince. Hem de abisini işin içine karıştırmadan. Hasan deli fişek gibi bir adamdı sağı solu belli olmazdı. Hem de Hazan onu çok tembihlemişti. Avm'ye girip en üst kata çıktıklarında Nazlı'yı çocuklar için olan parka sokup dış tarafında onu görebilecekleri taburelere çaylarını alıp rahatsız bir şekilde oturdular. Hasan merakla gözlerini karşısındaki üç kadına dikmişti hepsi konuya nereden gireceğini kafasında ölçüp tartar gibiydi. O sırada sözü alan Serap olmuştu belli ki kafasını en hızlı o toparlamıştı. "Hasan abi, şimdi sana biz bir şeyler anlatacağız ama senden bir söz istiyorum fevri hareket etmeyeceksin." Hasan konunun ciddi olduğunun farkına vardı hafifçe geriye doğru kasıldı. "Ben ne zaman fevri hareket etmişim anlatın işte kızım ne anlatacaksanız." Asya ağzının içinde homurdandı "ne zaman normal hareket ediyorsun ki?" Hasan ona kaşını kaldırdığında Hazan girdi söze "Ben Andaç'la evlenmeden önce başka birisi vardı hayatımda. Sonra onunla ayrıldık, Andaç benim arkadaşımdı..." Hasan derin bir nefes aldı "şu uzun saçlı hippi kılıklı çocuk muydu? Hani hepimizi döven?" Asya bu adamın birisinden dayak yemesini komik bulmuş bir kahkaha atmıştı. "Yok Orkun arkadaşımdı sadece, başka birisi kim olduğu mesele değil geçmiş sonuçta konu o değil." Abisi onu kafasıyla onayladı "eee kardeşimin gönül maceralarını dinlemek istemiyorum" dedi sert bir şekilde. Asya bir kere daha homurdandı ama Hasan'ın ona çatılan kaşları ile hemen sustu. Serap yine söze girdi "geçen gün öğrendik ki Hazan ve o çocuğu iğrenç bir oyunla Andaç ve Ayça ayırmış." Hasan'ın tek kaşı havaya kalktı. Bu ikisi onun en büyük düşmanıydı artık o yüzden dikkat kesildi "nasıl?" Hazan derin bir nefes aldı ve olayı Umut'un ismini hiç vermeden anlattı abisine. Hasan bütün bunları şaşkınlıkla dinledi. "Vay anasını vay. Neymiş lan bunlar çift başlı yılan gibi. Şeytanın aklına gelmez bu" dedi şaşkınlıkla. "Ben sen o çocuğu seviyorsun ve benden çekiniyorsun sanıyordum. Diğeri zaten hippi gibi bir şeydi..." Hazan derin bir nefes aldı "sevmiyordum o zaman ama sonradan sevdim aşık olmadım ama sevdim. Neyse abi o hippi dediğin Orkun bana düğün günü geldiğinde..." Hazan olayları ona bir kere daha anlattı. Hasan onu dikkatle dinledi "bu şereften yoksun o çocuğa da bir şey mi yaptı diyorsunuz?" dedi telaşla. Orkun'u sevmişti aslında Hasan sadece kardeşinin peşinde dolaşmasını sevmemişti. O gün yalan söylemek yerine babasını aramış gibi yapmak yerine ciddi davransaydı Andaç’tan daha delikanlı olduğu belliydi. "Öyle görünüyor" dedi Serap. "Ulaşamıyoruz çok aradım ama bulamadım izini" diye ekledi. Hasan kaşlarını çattı "Bir de ben araştırayım neydi soyadı?" Asya ona gülümsedi "ben de araştıracağım sınavlar bitti artık boştayım birlikte bakarız." Hasan ona dişlerini göstererek sırıttı "otur oturduğun yerde kadın başına ne işin var el alemin adamlarını araştıracak..." Asya ona kaşlarını çattı "kadın başıma mı? Allah'ın davarı bu kadın hep araştırma yapacağı bir meslek sahibi olmak üzere! Hem ne varmış bizim kadın başımızda biz sizi cebimizden çıkarırız, siz kendinizi ne sanıyorsunuz. Allah yaratmış sizi, demiş bunun daha iyisini yaparım ben tutmuş bizi yaratmış biz sizin bir üst modeliniziz... " Hasan ona sırıttı "o ağzına var yaa o konuşan ağzına..." Asya kaşlarını çattı "ne yaparsın?" Hasan ona çapkın bir gülümseme gönderip gözlerini dudaklarına diktiğinde kız birden kızardı "biber sürerim!" Asya kaşlarını yukarıya doğru ittirdi "çocuk muyum ben be!" Serap ve Hazan aynı anda gözlerini devirdiler. Serap çantasından çıkardığı not defterine "Orkun Doğrusöz" yazıp Hasan'a uzattı. "Adresini bulamadım." Hasan'ın dikkati yeniden kızın verdiği kağıda dönmüştü. "Ben bulurum" dedi kağıdı cebine tıkarken. Oyun saati biten Nazlı'yı da alıp avm'den dışarıya çıkmak için oldukça çaba harcadılar. Çünkü Asya geçtikleri bütün kıyafet dükkanlarına girmek için tutturuyor Hasan'da onunla "gel çocuğum paramız yok" diye dalga geçip onu hepten delirtiyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.83k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |