
Hasan ve Asya, sonunda Orkun'un bir arkadaşına ulaşabilmişlerdi. Gerçi bunda Serap'ın payı çok büyüktü. Aslında kendisi gidecekti ama, yaz mevsimi ve artan düğünler yüzünden organizasyon işi çok yoğun oluyordu. İlgilenmesi gereken çok şey vardı. Bu yüzden ulaştığı adamın adresini telefon numarasını yazıp bu ikiliye emanet etmişti görevi. Hasan arabaya bindiğinde Asya'nın giydiği minicik şorta gözlerini devirdi. "Devamı nerede bunun?" diye sordu. Asya ona kaşlarını çattı "hepsi üstümde." Hasan sinirle kaldırdı tek kaşını "plaja mı gidiyoruz kızım? Bu ne ya el alemin adamına münasip yerlerini mi sergileyeceksin? Kaç kere söyledik sana biraz düzgün giyin diye." Asya öfkeli bir nefes verdi "ben nerede ne giyeceğimi bilecek yaştayım. Kıyafetlerim seni hiç ilgilendirmez." Hasan kaşlarını çattı "Ne demek ilgilendirmez sen benim sevgilimsin ve ben sevgilimi milletin gözüne sokacak kadar geniş bir adam değilim! Godoş muyum kızım ben. Önce üstüne adam gibi bir pantolon alalım! Sonra gideriz." Asya sinirle sıktı dişlerini "Bana bak neandertal, ben kıyafetimden gayet memnunum. He sen rahatsızsan gelmezsin benimle olur biter." Sinirle adamın oturduğu taraftaki kapıyı açtı "in aşağı, ben tek giderim." Hasan kapıyı geri kapattı "Üzüyorsun beni ama" dedi geri adım atarken. Asya ona öfkeli bir bakış attı "o senin sorunun, ben buyum kabul et ya da etme işine gelmiyorsa..." Hasan burnundan öfkeli bir soluk verdi "Bir kıyafet yüzünden geldiğimiz yere bak ulan ne kadar da meraklısın hemen terk etmeye." Asya ona döndü, kaşlarını çattı "Mesele kıyafet mi yoksa senin bana duymadığın saygı mı? Ne bu şimdi bir de gereksiz demogoji yapıyorsun. Ne kadar meraklıymışım terk etmeye. Ne bekliyorsun kendim ve kendimde sevdiğim her şeyden vazgeçmemi mi? Seni sevmenin karşılığı benim yok olmam mı yani? Kusura bakma seni seviyorum diye kendimden de nefret etmiyorum. Kendimi böyle seviyorum ben, sen beni böyle sevmiyorsan gidersin olur biter." Hasan çıkmaza girmiş gibi soluklandı, "kıyafetlerini benden daha çok mu seviyorsun?" Asya ona gözlerini devirdi "Hayır kendimi senden daha çok seviyorum. Ona izin vermem buna izin vermem, son halife misin sen? Yeter be! Bazen, gerçekten abime hak verdiriyorsun ya, bu beni deli ediyor." Hasan gözlerini sakin olmak istercesine sımsıkı kapattı ve açtı. Gözlerini hüzünle Asya'ya dikti. "Hangi konuda?" Asya gözlerini yola çevirmişti bir süre sessiz kaldı. "En başından beri, bizim birbirimize uygun olmadığımızı söylüyor. Sadece abim değil Hazan'da öyle düşünüyor. Haklılar gibi geliyor bana. Bu saçma sapan tavırların beni gerçekten geriyor çünkü." Hasan kaşlarını çattı "Abin böyle düşünüyor da madem ne bok yemeye aynı aileden olan kız kardeşime aşık olmuşta onu mutlu edebileceğini iddia ediyor?" Asya içini derince çekti. "Ben erkek sen kadın olsaydın bir sorun olmazdı sanırım. Çünkü bende tıpkı abim gibi senin kıyafetlerine arkadaşlarına falan karışmazdım. Hazan abimin kıyafetlerine karışmıyor, arkadaşlarına da ona güvendiği için karışmıyor. Sen yanımda erkek sinek görsen olay çıkarıyorsun kıyafet makyaj konusuna hiç girmek bile istemiyorum." Hasan elindeki suyu yudumladı boğazı kurumuştu. "Kıskanıyorum Asya tamam mı? Kıskanıyorum seni herkesten." Asya derin bir nefes aldı "Hayır sen beni kafanda kurduğun kadın profiline sokmaya çalışıyorsun o profilde bana dar geliyor. Bunu da sevimli olsun diye kıskançlık kılıfının arkasına saklıyorsun kendince. Seven insan kıskanır diye saçmalarsın da birazdan. Seven insan güvenir Hasan. Kıskanır da tabii ama böyle hayvan gibi değil. Bu kıskanma değil daha doğrusu. Özgüvensizlik bu. Kendine olmayan güveninin acısını benden çıkarıyorsun. Neyse ya gerçekten yordun beni iki ayda bence biraz gözden geçirelim durumumuzu tamam mı?" Hasan onun elini tuttu. "Özür dilerim. Ben böyle yetiştim işte sen de bu tarafımı sevmedin mi ama?" Asya ona kırık bir gülümseme ile baktı, "sevdim sadece doğru adamı sevdiğimden artık emin değilim." Hasan bu sözle içini çekti kafasını camdan dışarıya çevirdi. Düşünmeye ihtiyacı vardı. Asya ise yola odaklanmıştı.
Hazan ve Umut kafeyi Nurdan ve kızına emanet ederek çıkmışlardı. Nazlı bugün babasıyla görüşecekti ve onlar kızı önce Serap'a bırakacaklar sonra da eve geçeceklerdi. Bugün çok işleri vardı. Kızlardan boşalan odalardan birisini Nazlı için diğerini Hazan için düzenleyecekler Umut'ta kendi odasına geri dönecekti. Çocuk odası için sipariş verdikleri mobilyalar öğleden sonra gelecekti. Onlarda o arada odayı boyayacaktı. O yüzden Nazlı'yı Serap'a bırakır bırakmaz çıktılar. Hem Andaç'ı görmek istemiyordu Hazan, hem de boya falan almaları gerekiyordu. Umut'la birlikte nalbura giderken adamın dalgın yüzüne dikti bir süre gözlerini. "Ne düşünüyorsun?" dedi sonra. Umut içini çekti, dalgalanmış yeşillerini kıza çevirdi. "Abin ve kardeşimi" dedi. Adam bugün onların yine bir arada olmalarından rahatsızlık duyuyordu. "Seviyorlar birbirlerini..." dedi Hazan mahcup mahcup. Şaka gibiydi ama Asya gerçekten onun ayı abisini seviyordu. Umut'un kaşları hafifçe çatıldı. "Görüyorum, ama abin Asya'ya uygun değil. Yanlış anlama beni kötü bir insan demek istemiyorum ama yapı..." Hazan Umut'un eline uzandı hafifçe teskin eder gibi sıktı. "Anlıyorum seni. Abim biraz geleneksel bir adam biraz geri kafalı Asya daha modern ve ileri görüşlü uygun değiller. Bende defalarca konuştum ikisiyle de ama vazgeçmiyorlar işte kocaman insanlar bağlayacak değiliz ya." Umut kadına buruk bir gülümseme ile baktı. "Birbirlerini yıpratacaklar diye üzülüyorum." Hazan derin bir nefes aldı. "Su akar yolunu bulur, diyelim." Umut onu kafasıyla onayladı. "Abini seviyorum dürüst ve iyi bir insan." Hazan ona gülümsedi "o da seni seviyor." Umut yine de kaşlarını çattı "tabii yine de kardeşime uygun değil." Hazan kafasını camdan dışarıya çevirdi. Asya eski sevgilinin Umut olduğunu ağzından kaçırmıştı Hasan'a. Hasan buna biraz apırayıp sapırsa da Asya'ya söz verdiği için konuyu açmamıştı. Umut'u biraz gözlemlemişti ve adam efendi birisiydi. Bir de tabi sürekli yanında gördüğü şu kadın vardı Didar. Onunla aralarında bir şey olup olmadığını sorduğunda Asya "bilmiyorum ki çok yakın arkadaşlar" demişti. Erkekle kadından öyle yakın arkadaş falan olmazdı. Onlar kesin birlikteler diye düşünüyordu Hasan. Hatta bu konuda Hazan'ın da ağzını aramıştı. Hazan'ın biraz tadı kaçsa da bu konuyu Umut'a bir türlü açmamıştı. Alacağı cevabın kalbini kırmasından korkuyordu belki de. Zaten ne zaman konuyu azcık ucundan dillendirse Umut onu hemen geçiştiriyordu. Şimdi ise yakında birlikte yaşamaya başlayacaklardı ve Hazan aynı evin içinde altlı üstlü bile olsa bu adamla yaşayacaksa Didar konusunun açıklığa kavuşması gerektiğini biliyordu. Derin bir şekilde iç geçirdiğinde Umut kafasını ona çevirdi. "Bir şeye mi sıkıldı canın?" Hazan kafasını ona çevirmemişti bu sefer. "Didar ne diyor artık burada yaşayacak olmana?" dedi doğrudan. Umut dudaklarını birbirine bastırdı. "Hm, üzüldü tabii biraz." Hazan kaşlarını hafifçe çattı "ona eskiden şey olduğumuzu söyledin mi biliyor mu yani?" Umut'un dudakları hafifçe kıvrıldı "yani söyleme gereği duymadım. Neden ki?" Hazan nefesini hafifçe bıraktı. "Bilirse aynı evde yaşamamızdan rahatsız olur diye düşünüyorum." Umut dilini hafifçe dudaklarında gezdirdi. "Niye?" Hazan ona kaşlarını çattı bu sefer doğrudan ona baktı. "Çünkü ben sevgilin olsaydım, eski sevgilinle aynı evde yaşamandan inanılmaz rahatsız olurdum." Umut'un gülümsemesi genişledi. "Hım, peki başka nelerden rahatsız olurdun? Söyle de yapmayayım onları." Hazan ona gözlerini devirdi. "Öf Umut ya!" Umut ona iyice sırıttı "ne var hazır empati yapıyorken anlat işte merak ettim." Hazan'ın gözleri kocaman açıldı "He sen Didar açısından dedin. Pardon ben yanlış anladım. Kadınlar nelerden hoşlanmaz gibi sordun yani" dedi bozulurken. Umut onun asılmış suratına baktı. Onu çekip o küçük burnunun üzerine öpücük kondurmamak için zorladı kendisini. "Farz edelim ki öyle. Evet?" Hazan rahatsız edici bir iç çekti "bildiğinizin aksine bütün kadınlar aynı değildir. O yüzden kendisine sorman daha iyi olur." Umut onun iyice düşmüş yüzüne gülümserken arabayı nalburun önüne park etti. "Boyaları alalım, sen kendi üzerinden anlatırsın." Hazan ona somurtarak peşinden içeriye girdi.
Asya adamın beklediği restorana girip telefonunu yeniden çevirdi. İçerideki masalarda gözlerini gezdirdi. Sağ çaprazındaki bir adam telefonu cevaplarken Asya elindeki telefonu havaya kaldırıp adama doğru salladı. Hasan korumacı bir şekilde kızın beline elini koymuştu. Birlikte adama doğru yürüdüler. Adam onları görünce ayağa kalktı ikisiyle de tokalaştıktan sonra karşılıklı oturdular. Asya hiç beklemeden söze girdi "vaktinizi ayırıp geldiğiniz görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkürler Kenan Bey." Adam bu çifti dikkatle süzdü. "Orkun'u neden arıyorsunuz?" Hasan yerinde hafifçe kıpırdandı "kendisi kardeşimin okuldan arkadaşıymış, çok özlemişte bir görmek istiyor." Kenan arkasına yaslanıp şüpheli bakışlarla süzmeye devam etti onları. "Kardeşin kim?" Hasan karşısındaki adamı ölçer gibi süzdü. "Hazan ismi. Nasıl görüşebiliriz kendisi ile?" Kenan duyduğu ismi hatırlıyordu. "Görüşemezsiniz" dedi rahat bir tavırla. Asya'nın kaşları çatıldı. "E o zaman senle niye görüştük biz?" Adam kıza gülümsedi "Orkun Bey isterse sizle görüşür diyelim. Ben ileteceğim talebinizi" dedi adam. Asya sinirle bir iç çekti "görende Cumhurbaşkanına ulaşmaya çalışıyoruz sanır neymiş bu Orkun ya!" Adam kıza genişçe sırıttı "ona daha kolay ulaşırsın Cimer’e yazsan yeter." Hasan sinirli bir iç çekti cebinden çıkarttığı zarfı, (ki bu Hazan'ın Orkun'a yazdığı bir mektuptu ve Hasan açmamak için çok zorlamıştı kendisini) adama doğru uzattı. Adam zarfa şüpheli bir bakış attıktan sonra sorgulayan gözlerini Hasan'a dikti. "Hazan, Orkun'a yazmış bunu kendisine iletirseniz seviniriz çünkü mesele önemli aslında. Sonra cebinden çıkarttığı kağıda Hazan'ın telefonunu ve kendi adresini yazıp uzattı. Adam ikisini de alıp ceketinin cebine koydu. "Ulaşmaya çalışırım" dedi kesin olmayan bir dille. Asya ve Hasan oradan ayrıldıklarında Asya kendi kendine söylenmeye başladı. "Ne kasıntı herif ya, bu Orkun da vatan haini midir nedir adam sırra kadem basmış ülkeyi mi terk etti ne yaptıysa ulaşamıyoruz adama." Hasan kızın omuzuna kolunu doladı. "O kadar dedim o kıl kuyruk Andaç'ı bir güzel dövüp konuşturayım diye ama Hazan onun bilmesini de istemiyor ne geçiyor kafasından anlatmıyor da." Asya ona yaslandı "bana da anlatmadı bilmiyorum ki nasıl bir olayın içine düştük."
Kenan onlar çıkar çıkmaz eline telefonunu aldı adamın verdiği zarfı açıp mektubun okunaklı bir fotoğrafını çekti, sonra da adamın verdiği küçük kağıdın fotoğrafını çekip mail hesabına girdi. İkisini de Orkun'a mail attıktan sonra cevabını beklemeye başladı.
Orkun İsviçre'deki ofisinde bilgisayarındaki hesap dosyalarını inceliyordu. O sırada bilgisayarın alt sekmesinde çıkan bir yeni ileti balonu gözüne takıldı. Kaşlarını çatarak üzerine tıkladı. Gelen mailin Kenan'dan olduğunu görünce merakla açtı. Arkadaşı maile iki dosya ekleyip göndermişti. Altında kısa bir not vardı: "Hazan seninle görüşmek istiyor." Hemen fotoğrafların üzerine tıkladı. Birincisinde bir telefon numarası ve adres vardı hızla geçti onu. İkinci fotoğrafta ise uzun bir mektup. Orkun elini telefona uzattı dışarıdan sekreteri cevap verdiğinde "Kimseyi bağlama bana, odama da kimse girmesin" diye emretti. Sonra bilgisayara iyice yaklaşıp mektubu okumaya başladı.
Hazan ve Umut odayı boşaltmış, yerlere muşambaları sermişlerdi. Umut gerekli olan yerlere maskeleme bandını çekmeye başlamıştı. Hazan o sırada boya kovasını yanına taşıdı. "Hey hey, ne yapıyorsun sen bıraksana ben taşırım onları." Kadın Umut'un çıkışması ile şaşırdı "hepi topu on kilo görende Seyit onbaşının top mermisini kaldırdım sanır." Umut merdivenden aşağı indi "bunlar erkeklerin yapması gereken işler." Hazan kaşlarını yukarıya doğru ittirdi "yani kadınlar yapamaz beceremez diyorsun?" Umut ona gülümsedi "görüşmeyeli feminizme falan mı merak sardın sen? Yok öyle demiyorum kadınlar istedikleri her şeyi çok güzel becerirler ama bunlar onların narin bedenlerini yorar o yüzden yapacak bir amale varsa etrafta bırakta o yapsın." Hazan Umut'a sırıttı "kendine amale mi dedin sen?" Umut boyayı karıştırırken gülümsedi "e ne var amelelik kötü bir şey mi o da bir meslek sonuçta." Hazan bu adama neden bu kadar aşık bu kadar hayrandı. Umut kendisini ilgi ile süzen gözler karşısında hafifçe kızardı. "Ee sen bana rahatsız olduğun şeyleri anlatacaktın?" Hazan'ın gözünün önündeki hayaller pembe bir toza dönüşürken suratı düştü yine. "Bana niye soruyorsun git sevgiline sor o anlatsın." Umut ruloyu boyaya batırıp duvarlara sürmeye başladı. "Sen de istersen prizlerin etrafına falan kestirme yapabilirsin" dedi Hazan'ı geçiştirirken. Hazan küçük küt uçlu fırçayı eline alıp işe girişti. "Didar'la ciddi misin?" diye sordu adama arkasını dönmüş olmanın verdiği rahatlıkla. Umut derin bir nefes aldı "güvenilir birisi neticede ortağım kendisi." Hazan kaşlarını çattı "sadece ortağın değil, ben de güveniyor musun diye sormadım zaten. Evlenmeyi düşünüp düşünmediğini sordum." Umut'un gülümsemesi iyice genişledi "evlenmeyi düşünüyorum tabii." Hazan'ın da yüzü iyice düştü. Elindeki boya fırçasını adamın kafasına geçirmemek için zor tutuyordu kendisini. "Ne zaman?" dedi. Umut keyifle konuştu "Ne zaman müsait olursun?" Hazan bir an şaşkınlıkla olduğu yerde kaldı yanlış duymuştu herhalde. "Ne o nikah şahidin falan mı yapacaksın beni?" dedi artık iyice bozulan sinirleriyle. Umut boya rulosunu duvarın kenarına dayadı. Hazan'ın arkasına doğru yürüdü. "Aslında benim daha farklı bir düşüncem vardı ama..." Hazan bir an arkasından gelen sesle irkilip dönünce Umut bir adım geriye attı. Atmasa onu öpecek kadar yakın olacaktı. Hazan ona tek kaşını kaldırdı. "Umut, benimle eğlenmeyi bırakır mısın artık, biraz ciddiye mi alsan diyorum beni?" Umut kızın yüzünde, artık iyice incelen bedenin de gözlerini gezdirdi. "Ben her zaman ciddiydim" dedi gülümserken. Hazan'ın yanakları hafifçe kızardı. "Didar'la mı?" Umut derin bir nefes aldı yüzündeki alaycı gülümseme hafifçe kayboldu "söyledim ya Didar benim ortağım." Hazan kaşlarını yavaşça yukarıya itti "yani?" dedi. Umut'un gözleri kızın güzel yüzünde gezindi "Yanisi yok, o kadar, sadece ortağım ve çok değer verdiğim bir arkadaşım." Hazan kaşlarını yukarıya doğru ittirdi "aynı evde yaşadığın bir arkadaşın?" Umut gözlerini kızın gözlerine dikti "Aynı apartmanda, o alt katta oturuyor ben üstte." Hazan'ın dudakları yavaşça kıvrıldı "Gerçekten mi?" dedi inanmıyormuş gibi. Umut ona bir adım yaklaşıp aralarındaki mesafeyi kapattı. "Gerçekten." Hazan bir adım geri gidince sırtı duvara yaslandı. Umut ona bir adım daha atınca kadın nefesini tuttu birden. "Ben. Senden. Başka. Kimseyi. Sevmedim." Hazan adamın yeşil gözlerine utangaç bir bakış attı. "Hiç mi?" dedi masum masum. Umut gözlerini bütün ciddiyeti ile kızın derin kahvelerine dikmişti yine "Hiç." Hazan'ın kalbi heyecanla atmaya başladı. Keşke kendisi de aynı şeyi söyleyebilseydi. O Andaç'ı sevmişti. Aşık olmamıştı ama sevmişti inanmıştı ona. Gözleri dolduğunda Umut elini yüzüne koydu kadının. "Sakın ama, ağlama." Hazan burnunu çekti sonra Umut'un hiç beklemediği bir şey yapıp kendini onun kollarına attı. Kafasını adamın göğsüne gömdü ki boyu zaten sadece oraya kadar geliyordu ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bütün onsuz geçen o yılları, bütün onlara oynanmış oyunları içinden atmak ister gibi ağladı. Umut kıza sıkıca sarılmıştı ne olduğunu anlamaya çalışıyor ne yapacağını bilemiyordu. Kızın biraz daha uzamış saçlarını okşadı. "Şş, ağlama ama..." Hazan onun göğsüne iyice gömdü yüzünü. Adam kendini yere bırakıp onu göğsünün üzerine çekti. Saçlarını okşamaya devam etti. Ne söyleyeceğini bilmiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Sadece sustu ve her zaman yaptığı gibi bu kadını sevmeye devam etti. Hazan biraz sakinleşip hıçkırıkları azalınca olduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Sonra sesini toparlamaya çalışarak konuştu "Yaşadığımız onca şey, bunca hasret bunca üzüntünün sebebi kocaman bir oyunmuş" dedi. Umut kaşlarını çatıp yerinden doğrulduğunda istemeye istemeye Hazan'da onunla birlikte doğruldu. Umut kadına merak içinde bakıyordu. "Bundan üç ay kadar önce Rüya ile konuştuk Serap'ın evinde her şeyi anlattı." Umut susmuş sadece Hazan'ı dinliyordu. Hazan ona kadından öğrendiği her şeyi o mesajların gerçeğini onu Rüya ile ikinci kez görüşünü, Andaç'ın yaptığı oyunu, Orkun'u ve evliliğini anlattı ona. Umut bütün bunları yüzündeki hayretle dinledi. Ayça ona çokça yaklaşmaya kalkmıştı o zamanlar ama Umut onu bir şekilde kendinden uzak tutmayı becermişti. Şimdi bütün bu olanlar adamın midesini bulandırdı. Andaç'ın böyle bir şey yapacağı bu kadar büyük bir şey yapabileceğini hiç düşünmemişti. Umut Hazan'ı kendisine çekip sıkıca sarıldı. "Niye daha önce söylemedin?" Hazan derin bir nefes aldı. "Boşanmadan söylemek istemedim. Aslında Orkun'u bulunca söyleyecektim çünkü artık ona da birşey yaptığından eminim ama ona bir türlü ulaşamıyorum." Umut kafasının içinde Orkun'u hatırlamaya çalıştı. Onu okuldan hatırlıyordu havalı ve herkesle pek muhatap olmayan bir çocuktu. Etraftan öğrendiği, Hazan'a o zamanlar duyduğu ilgi de hiç hoşuna gitmemişti. Yakışıklıydı Orkun bunu hatırlıyordu bir kadının kalbini kolayca fethedecek kadar yakışıklıydı hem de. Bir an ona hiç ulaşamamasını diledi içinden. "Orkun'a gerek yok. Yaptıklarının hesabını ben sorarım ona!" dedi öfkeyle. Hazan parmaklarını Umut'un parmaklarına doladı "Hayır, o gerçekten iğrenç bir insan Umut. Onun zehirli beyninin ne oyunlar kurabileceğini tahmin dahi edemeyiz biz. Elimde olsa kızımı bile ondan uzak tutacağım ama mahkeme kararına uymak zorundayım. Orkun'a ulaşma konusunda umudum tükeniyor yine de biraz daha bekleyeceğim. Eğer başaramazsam o zaman başka bir şeyler düşünürüz. Bana söz ver onunla konuşmayacak ve yüzleşmeyeceksin." Umut Hazan'dan gözlerini kaçırdı, "Olmaz onu gerçekten doğduğuna pişman etmek istiyorum ben." Hazan adamın yeşil gözlerindeki fırtına bulutlarını yakıcı öfkesini görüyordu. "Ben de ama doğru zaman ve doğru hamlelerle lütfen sana anlattığıma pişman etme beni. Bana söz ver." Umut derin bir nefes aldı. "Sen de bana bir söz ver. O adamla bensiz yüzleşmeyecek hatta yan yana bile gelmeyeceksin." Hazan onu kafasıyla onayladı "söz." Umut kadını kendine çekip şakağına küçük bir öpücük kondurdu "Ben de söz veriyorum o zaman. Ne yapacaksak birlikte yapacağız söz."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |