
Hazan, kızının kıyafetlerine sarılmış yine gözyaşı döküyordu. Neredeyse bir ay olacaktı ve kimse, hiç kimse ne Andaç'a ne Ayça'ya ulaşamamıştı. Polisler bile ulaşamamıştı. Resmen Nazlı'yı alıp sırra kadem basmışlardı. En son bir alışveriş merkezindeydiler sonra çıkıp arabaya binmişlerdi ve bir süre sonra sanki birden ortadan kaybolmuşlardı. Yol denetim sisteminin olmadığı bir sokağa girmiş ve o sokakta ne olduysa yok olmuşlardı. Umut elindeki tepsi ile kapıyı çalmadan içeriye girdi. Yatakta ağlayan kadına bakarken içi burkuldu. Şifonyerin üstünde duran soğumuş ve hiç dokunulmamış yemek tepsisine baktı göz ucuyla elindekini de yanına koyarken. Hazan'ın yanına gitti kadının saçlarını ve sırtını okşamaya başladı. "Kardelen, hiçbir şey yemiyorsun hasta olacaksın..." Hazan içindeki çığlıkların aksine sessiz sessiz ağlıyordu. "Kızım öldü mü kaldı mı bilmiyorum. Ne yemeği Umut." Umut onun ıslanan yüzünü sildi, incitmekten korkar gibi "Yapma Kardelen, babasının yanında düşmanının değil ya. Hem bulacaklar ben inanıyorum." Hazan ona kaşlarını çattı. "Ben de inanıyordum ama artık inanmıyorum sürekli bir haber olup olmadığını sorgularken, polislerin gözünde bile o çaresizliği gördüm. Suç duyurusuna rağmen, hiçbir şey çıkmadı. İçim kavruluyor artık kızıma ne oldu bilememek beni öldürüyor..." Umut ağlayan kadına sıkıca sarıldı, "Kardelen, iyice zayıfladın kendini toparlamalı güçlü olmalısın. Bu şekilde kendini bırakarak kızını nasıl bulacaksın?" Hazan ona hak veriyordu ama bu çaresizlik onu yiyip bitiriyordu. Nazlı onun her şeyiydi ve Andaç yine yapacağını yapıp her şeyini elinden almıştı. Bütün bunları burnundan fitil fitil getirmek istiyordu. Umut ise, Andaç'ı bulduğu yerde boğazına çökmek istiyordu. Adam resmen arkasında tek bir iz bırakmadan kaybolmuştu. Polislerin söylediklerine göre, o girdikleri sokakta bindikleri arabayı değiştirmişlerdi. O saatten sonra nereye gittiklerine dair kimsenin bir fikri yoktu ve Türkiye'de olmadıklarını düşünüyorlardı. Umut biraz önce bıraktığı tepsiyi eline aldı. "Hadi bir şeyler ye sonra da bir duş al biraz hava alalım bu böyle olmaz." Yatağın üstüne oturup, çorba dolu kaşığı ağzına uzatırken Hazan yüzünü buruşturdu. O sırada titreyen telefonunda tanımadığı numarayı görünce heyecanla atıldı. Belki de Nazlı bir yolunu bulup onu aramıştı. "Alo" dedi heyecanla, karşıdaki kişi bir süre duraksadı. "Alo Nazlı, kızım..." Orkun duyduğu ses karşısında bir süre duraksadı. "Yanlış bir zamanda mı aradım? Ağlıyor musun sen?" Hazan bir an donup kaldı. Ses tuhaf bir biçimde hem tanıdık hem yabancıydı. Sonra yavaş yavaş toparladı kendisini "Orkun?" dedi fısıldar gibi. Orkun sesinin unutulmamış olmasının verdiği sevinçle gülümsedi. "It's me!" Hazan bir süre gözlerini kırpıştırdı. Ne diyeceğini bilemedi. "Heyecandan bayıldın mı ne yaptın?" Hazan'ın dudakları istemsiz kıvrılmıştı. Orkun, Orkun'du işte hiç değişmemiş gibiydi. "Ah, Orkun! O kadar uğraştım ki sana ulaşmaya! Bu senin numaran mı?" Orkun derin bir nefes aldı. "Hayır canım, bu tek kullanımlık bir hat görüşmemiz bitince kapanacak. Mail adresimi yollamıştım sana. Neden yazmadın?" Hazan ona mail atmıştı ama hiç geri dönüş almamıştı. "Attım ama sen hiç cevap vermedin ki..." Umut kadının heyecanlı tavrına bozulmamak için zor tutuyordu kendisini üstelik mailden falan da haberi yoktu ve suratı düşmüştü. Oturduğu yerden kalkıp kucağındaki tepsiyi yeniden şifonyerin yanına bıraktı. Arkasını dayayarak Hazan'ın konuşmasının bitmesini bekledi. Aslında çıkıp gidecekti ama bu adamla konuşmasının tek bir anını bile kaçırmak istemiyordu. Kadının heyecanlı vücut dili ise sinirlerini bozuyordu. "Şimdi mi geleceksin nasıl geleceksin saat çok geç oldu?" Umut'un bütün dikkati kadının üstündeydi. Nereye geliyor? diye oynattı dudaklarını ama Hazan ona sadece işaret parmağını kaldırarak cevap vermişti. "Abimin yanında mısın? Tamam bekliyorum o adresi biliyor." Orkun genişçe gülümsedi ama Asya'nın ona bakan gözleri ile bir yandan tek kaşını havaya kaldırıp ne var dercesine göz kırptı kıza. Asya ise bu harekete gözlerini devirmişti. "Burada abinin sevgilisi olduğunu iddia eden ama bir ayının burnundaki karanfil gibi görünen bir kız daha var ve çok konuşuyor. Onu muhtemelen eve bırakıp geliriz." Hazan istemsiz kıkırdadı ve bu hareket Umut'un sinirle odadan çıkmasına sebep oldu. Günlerdir yüzünü güldürmek için uğraşıyordu. Günlerdir... Ve onun başaramadığı şeyi bu Orkun denen herif nasıl başarmıştı acaba? Hazan onun arkasından gözlerini devirirken cevap verdi "ee, kötü bir haberim var sana..." Orkun hiç beklemeden sözünü böldü "Ah, en sevdiğim! Gönder gelsin." Hazan'ın dudakları buruk bir gülümseme ile yeniden kıvrılırken konuştu. "O kız burada yaşıyor zaten." Orkun'un yeşil gözleri bir an ona dalga geçer gibi bakan Asya'nın gözleri ile buluştu. "Deme, hadi be. Bu kötü haber değil ki ama ya bu berbat bir şey. Baş ağrısı için ilaç ister misin?" Asya'nın homurdanan sesi kulağına bir kere daha ulaşınca Hazan yeniden kıkırdadı şimdi kendini çok çok iyi hissediyordu. "Alıştım diyelim..." Orkun gözlerini Asya'dan çekmeden hakkında konuştuklarını ima edercesine devam etti. "Durum o kadar mı vahim. Bu kötü alışkanlıklarından kurtulman için en kısa zamanda bir rehabilitasyon merkezi ile görüşeceğim. Birazdan çıkıyoruz. Şimdilik kapatıyorum görüşürüz." Hazan ona gülümseyerek bir görüşürüz mırıldandıktan sonra yattığı yerden hızla ayaklandı. Umut koşar adım kendini banyoya atan kadının arkasından bir süre bakakaldı ve sonra derince iç çekti. "Gel bakalım sevgili rakibim, gel..."
Kapı çalındığında Hazan üstündeki kayık yaka bluzunu bir kere daha düzeltti. Yıllar sonra Orkun'u görecek olmanın heyecanı ile kalbi çarpıyordu ve Umut onun bu güzel görünme çabalarını kendi içinde yanlış yorumlayıp iyice kuruluyordu. Bu yüzden uzun adımlarıyla kapıyı ondan önce açtı. Hazan koşarak arkasında bitmişti. Asya ve abisi yan yana duruyordu kapıda. Hazan merakla gözlerini gezdirdi ikisinin üzerinde. "Orkun?" dedi sonra. Asya ona gözlerini devirdi "ne Orkun'muş arkadaş ya. Kapıda kaldık herif yüzünden. Hoş bulduk hoş. Çekil, ne dikildiniz yalı kazığı gibi." Umut ve Hazan kenara çekilirken ikisi de içeriye girdi ve Hasan kardeşinin meraklı bakışlarına cevap verdi. "Evin önüne geldiğimizde bir yere uğrayacağını söyledi birazdan gelir." Asya abisini yukarıdan aşağıya bir süzdü. Saçlarını yapmış, gözlerinin yeşilini ortaya çıkaran su yeşili bir tişört ve siyah kot giymişti. Genel olarak evde eşofmanla dolaşan abisini böyle görünce gergin olduğu anlaşılıyordu. Belli ki gelecek olan adam kafasını karıştırmış ve iyi görünmek istiyordu. Hazan ise tırnaklarını kemirmemek için zor tutuyordu kendisini. Yerinde duramıyormuş gibi mutfağa girip ısıtıcının tuşuna bastı. Ağlamaktan şişen gözleri ve solgun yüzüne biraz renk gelsin diye hafif bir makyaj da yapmıştı. Orkun yıllar sonra onu gördüğünde hayal kırıklığı yaşasın istemiyordu. Biraz sonra kapı çaldığında Hazan kahveleri bardaklara boşaltıyordu. O daha kapıya ulaşamadan yine Umut açmıştı kapıyı. Orkun elinde bir demet çiçek ve çikolata ile sevimli sevimli gülümsedi. "Merhaba, Hazan burada mı?" O kadar heyecanlıydı ki kalbinin sesi neredeyse dışarıdan duyulacak gibiydi. Umut onu yukarıdan aşağıya bir süzdü. "Kardelen..." Hazan birden kapıya doğru atıldı. Orkun onu görünce çiçek ve çikolatayı Umut'un eline tutuşturup kadına kollarını açtı. Hazan ise bir an bile beklemeden kendini adamın kollarına atıp ona sıkıca sarıldı. Umut bu sarılmanın beklediğinden uzun sürmesinden dolayı derin bir nefes aldı "Yapıştınız mı birbirinize? Yeter be!" Orkun bu çıkışla kendini geriye doğru çekti ve memnuniyetsiz bakışlarını Umut'un üzerinde dolaştırdı. "Fazla bile ayrı kaldık yapışmamız normal ne yapacaksın sıcak su mu dökeceksin?" Sonra uzanıp adamın elindeki çiçeği ve çikolatayı alıp Hazan'a uzattı. Umut o sırada homurdandı "hiç fena fikir değil haşlaman güzel olur mu?" Hazan ona ters ters bakarken Orkun sırıttı "Yok benden haşlama olmaz serttir biraz etim midene falan otururum." Hazan bu dalaşa son vermek için çiçekleri ve çikolataları işaret etti "teşekkür ederim çok güzeller." Orkun ona gülümsedi "ne senin kadar güzel ne de senin kadar tatlılar..." Umut dişlerini sıkmıştı artık. Hazan bu duruştan rahatsız olduğu için onu işaret etti "Tanıştırayım sizi, Umut..." Orkun bir an olduğu yerde kaldı. Umut o Umut mu? diye sormak istiyordu ama bunu adamın yanında yapmak istemedi. Şaşırmış yüzünü saliselik bir zaman diliminde toparladı hemen ve elini uzattı "Orkun..." Umut onun elini güçlü bir şekilde sıkarken Orkun ona aynı şekilde karşılık verdi. Denk olduğunu göstermek istercesine hala rakibini süzüyordu. "Ee, içeri davet etmeyecek misiniz?" Hazan tam söze girecekti ki Umut onun sözünü böldü ve yüzüne yerleştirdiği son derece sevimli bir gülümseme eşliğinde eliyle içeriyi işaret etti "Keşke etmesek ama edeceğiz mecbur..." Hazan ona tam çimdik atmak üzereydi ki Orkun genişçe sırıttı "kibarlıktan haberi olmayan bir mağarada yaşayan arkadaş daha..." Umut ona kaşlarını çatmıştı ki Hazan gülümsedi "bakma sen ona biraz sinirleri bozuk. Gel hadi..." Orkun sonunda davet edilmenin verdiği rahatlama ile içeriye geçti ve mutfakta fısıldaşan Hasan ve Asya'yı görmezden gelerek Hazan'ın peşinden salona yöneldi. Umut daha önden yürüyordu. O yüzden nazikçe Hazan'ın kolundan tuttu, "Umut, o Umut mu?" dedi fısıltıyla. Hazan onu sadece başıyla onayladı. Orkun'un ise gözlerinden anlaşılmaz bir gölge geçmişti. Salona oturduklarında Orkun'un kafasında burası, Umut ve Hazan'la ilgili birçok soru vardı ama yeri değildi. Bunları Hazan'a daha sonra özel olarak soracaktı. O yüzden Asya elindeki kahve tepsisi ve Orkun'a göre yanındaki ayı ile salona döndüğünde, kısaca gülümsedi ve "küçük eviniz çok şirinmiş" dedi sadece. Aslında sormak istediği evin kime ait olduğuydu ve soruya cevap veren merakının karşılığını vermiş olacaktı. "Teşekkürler" dedi Umut kısaca ama Asya'nın dudağının kenarı hafifçe kıvrıldı "Pek küçükte sayılmaz alt katımız da var." Orkun'un bu cevapla kaşları hafifçe havalandı. Demek ev bu ikisinindi o zaman Hazan'ın burada ne işi vardı? Bu yüzden Hasan'a döndü "sen kız arkadaşını bırakıp kardeşini almaya geldin yani?" Hazan sırtını hafifçe geriye yasladı ve kahvesinden minik bir yudum aldı. Orkun'un anlamsız sorularının sebebini o anlamıştı "Ben burada kalıyorum. Umut alt katta biz Asya ile bu katta kalıyoruz." Orkun'un gözleri Umut'a dönerken adam ona rahat bir şekilde gülümseyip geri yaslandı "şimdilik" diye ekledi. Orkun'un bu cevapla gözleri kısılmıştı ama Hasan bu iki testesteron yumağının kardeşine gizli gizli kur yapmalarına daha fazla dayanacak değildi. "Neyse kardeşim, şimdi konumuz kim nerede, neden, kimle, değil... Konumuza dönelim mi malum saat oldukça geç." Orkun derin bir nefes alıp Hazan'la göz göze geldi "herkes her şeyi biliyor yani?" Hazan onu kafası ile onayladığında Orkun kahvesini yudumlayıp geriye doğru yaslandı. "O zaman bilinmeyen sadece benim neden ortadan kaybolduğum, o zamandan başlayalım," herkes gergin bir şekilde geriye yaslanmış ve bu adamın dudaklarından çıkacak sözlere kilitlenmişti şimdi ve Orkun okul çıkışında motoruna binmek üzereyken Ayça'nın yanına gelmesinden itibaren anlatmaya başladı.
Babasının onu yurt dışına kaçırması orada kimliğini falan değiştirmesi ile noktaladı hikayesini. Hazan şok olmuş biçimde dinlemişti bunları. "Andaç yaptı..." dedi herkesin aklından geçen düşünceyi seslendirirken. Orkun onu onayladı. "O yaptı evet ama kanıtım yok elimde. Çünkü durum sanki ben kızı alıp oraya götürmüşüm, sonra uyuşturucu içmişiz gibi görünüyor. Üstüne ben kızı ilişkiye zorlamışım o karşı koymuş ve ben onu öldürmüşüm gibi. Kızın tırnak içlerinde bile çıkan DNA bana aitti. Yüzümde tırnak izleri vardı uyandığımda. Kimin yaptığını biliyordum ama aylarca kanıtlar için uğraştık tek bir kanıt bile bulamadık. Üstüne bir de okuldan çıkmadan önce arkadaşlarına benimle buluşacağını söylemiş kız." Asya derin bir nefes aldı. "Şerefsiz köpek! Gencecik bir kızın hayatını almak ne demek ya? Ailesi nasıl üzülmüştür... " Orkun ceketinin iç cebinden katlanmış bir gazete parçası çıkardı. Kızın fotoğrafı vardı. Hazan'a uzattı. Hazan Andaç'ın canına kıydığı kıza gözleri dolarak baktı. Kız kemik gözlükleri sevimli gülümsemesi ile ne kadar da genç ve güzeldi. Kendi kızının o canavarın yanında olması şimdi onun endişelerini kat be kat arttırmıştı. Babası bile olsa bir canavardı o. Hazan bir şeyler olduğunu biliyordu ama bu kadarını tahmin etmemişti. Herkes bu ağır hikayeden sonra derin bir sessizliğe gömülürken Umut, Orkun'a döndü. "Peki senin kafanda Andaç için bir plan var mı?" Bunu oldukça dostça sormuştu çünkü bu adama içten içe üzülmüştü. Andaç ona da berbat şeyler yapmıştı ve düşmanımın düşmanı dostumdur mantığına girmişti şu anda. Orkun Umut'a dikkatle baktı. Yakışıklı bir adamdı hikayesine verdiği tepki onun duyarlı birisi olduğunu da gösteriyordu. Hazan'ın onu neden sevdiğini anlayabiliyordu ama hala sevip sevmediğini merak ediyordu bir yanı. Çünkü o Hazan'ı hala seviyordu ve bunu açıkça ifade etmekten çekinmeyecekti. "Aslında onu ortadan kaldırabilirdim. Bana yaptığı şeyi, onu hayatı boyunca süründürerek ödetebilirdim ama bunca sene uzakta da olsam onu takip ettim ben. Ona iş verdim, dokunmadım çünkü benim için çok değerli olan birisi ile evlenmişti. Benim sevdiğim kadınla evlenmişti adam. İstedim ki Hazan'ın hayatı zorlaşmasın iyi olsun belki bir gün Hazan onun gerçek yüzünü görür o zaman ayrılırlar diye düşündüm. Artık Hazan'ın korumasında olmadığına göre onu kimse koruyamaz." Gözlerinden geçen tehlikeli pırıltı ile Hasan gerilirken, Umut'un bu cümlede takıldığı tek şey adamın ortaya açıkça Hazan'dan sevdiğim kadın diye bahsetmesi ve Hazan'ın da buna kızarmasıydı. Asya ise soruyu soran kişi oldu. "İş mi verdin? Ne demek istiyorsun?" Orkun onu onayladı. "Çalıştığı şirket arkadaşıma ait. Orada muhasebe müdürü olmasını ben istedim. İyi bir maaşla Hazan'a güzel bir hayat sunabilir diye düşündüm..." Umut bu kadarına katlanamayacaktı "bunu yapmasaydın belki Hazan ondan çok daha önce boşanırdı bunu hiç düşündün mü peki bay zeka küpü? Bunun yerine onu hapse göndermenin yolunu bulsaydın..." Orkun derin bir nefes aldı "Evet bay tavsiye düşündüm o arkadaşımın iş yerinden zimmetine para geçirmeye başladığında yani onu ceza evine göndermek için elime bir fırsat geçtiğinde Hazan'ın hamile olduğunu öğrendim! Belki hastane masrafları falan için paraya ihtiyacı vardır diye düşündüm sonra ve maaşına zam yapmalarını istedim." Hazan Orkun'a şaşkınlıkla baktı. "O ben hamile kaldıktan sonra resmen yüz seksen derece değişti. Yani bahsettiğin maaş zammı falan benim için değil metresi için işe yaratmıştır." Orkun'un bu duruma canı sıkıldı. "Sahi bir kızın olmuş öyle mi? O nerede?" Hazan'ın gözleri bir anda dolup hızlıca taştı. İşte rol buraya kadardı. Umut yerinden kalkıp Hazan'ın yanına geçti ve Hasan'ın o sinir bozucu bakışlarına aldırmadan kıza sarıldı. "Babası olacak insan nüfusuna kayıtlı hayvan tarafından kaçırıldı" dedi Asya hışımla. Orkun kaşlarını çatıp usulca ağlayan kadının önünde eğildi ellerini avuçlarının içine aldı "Hazan, ne oldu bana anlatır mısın?" Umut onun ellerine delici bir bakış gönderirken Orkun onu hiç umursamıyor gibiydi. Hazan konuşacak gibi görünmüyordu o yüzden konuya Hasan girdi. "Siz ikinizde bir bırakın kızı. Gel abicim sen bir yüzünü yıkayalım." Hazan kafasını Umut'un göğsünden kaldırıp abisine baktı. "Gerek yok" dedi toparlanarak. Sonra iki adam da yine karşısındaki yerlerine geri döndü. Hasan Umut'tan boşalan yeri alıp kardeşini kollarının altına aldı. "Babası ile görüşecekti mahkeme kararı gereği sonra onu Ayça ile bir alışveriş merkezine götürmüş oradan çıkıp bir sokağa giriyorlar arabayla sonrası yok. Kayıplar bir aydır bulamıyoruz polisler de bulamıyor." Orkun kaşlarını çattı "Bir ay mı? Hmm, Andaç, İngiltere ya da Amerika'daki şubeye geçiş yapmak için dilekçe yazmış iş yerine. Demek kızı ve metresi ile buraya gitmek istiyor. Bir dakika bir telefon konuşması yapmam lazım hemen." Cebinden bir telefon çıkarıp içine bir hat taktı ve hemen numarayı çevirdi. Bir süre açılmasını bekledi. Bu sırada ellerinin uzun parmaklarını ritmik bir hareketle dizlerine vuruyordu. Gergin olduğu belliydi. Telefon açılınca hemen konuşmaya başladı. "Caner benim. Hiç uzatmadan konuya giriyorum Andaç Arman'ın dilekçesini reddet demiştim ettin mi bir cevap yazdın mı?... He, izin dönüşü ofiste konuşalım dedin istifaya zorlamak için... Anladım badi. Şimdi şöyle yapıyorsun, o mala hemen cevap atıyorsun, Amerika'daki şirkette ona uygun pozisyon olduğunu söyleyip işlemler için ofise çağırıyorsun. Her neredeyse burnunu bir çıkarsın. Gelince direkt istifa mektubunu al. Tamam kardeşim eyvallah sağol." Telefonu kapattıktan sonra hattı çıkarıp parmaklarının arasında kırdı Hazan'a gülümsedi. "Ne güzel bütün dertlerinin dermanı bende. Yakında kızına kavuşacaksın" göz kırptıktan sonra kendisine her an yumruk atacakmış gibi bakan Hasan ve Umut'ta gözlerini gezdirdi. "Hiç öyle bakmayın, elim kolum biraz uzundur." Umut ona tek kaşını kaldırdı "İstersen kırarak biraz kısaltalım elini kolunu ne dersin?" Orkun ona sevimli sevimli gülümsedi "denemek ister misin?" Hasan ellerini havaya kaldırdı "yok benim bu konuda oldukça iyi hatırladığım bir tecrübem var." Orkun kaşlarını yukarıya doğru iterken Umut onu ölçer gibi süzdü. "Eğer bir daha benim yanımda Kardelen'e cümle aralarında dahi ilan-ı aşk edersen o ağzını kıracağımdan şüphen olmasın." Hazan içini çekti "Umut! Sadece yardımcı olmaya çalışıyor..." Umut ona kaşlarını çatmıştı ki Orkun gevrek gevrek gülümsedi "senin olmadığın yerlerde ederim ben de!" Hazan'ın ona gözlerini devirmesi ise gülüşünün iyice büyümesine sebep olmuştu. "Yerinde olsam o çenemi her daim kapalı tutarım tabii hala böyle güzel görünmesini istiyorsan..." Orkun ona aldırmaz bir şekilde silkti omuzlarını "hmm, tutmazsam ne yaparsın? Bir göster bakalım." Umut dişleri ile birlikte yumruklarını sıktı "Kardelen'le ne tür bir ilişkin vardı bilmiyorum ve bilmekte istemiyorum ama bundan sonrası için şunu kafana soksan iyi edersin o kadın benim anladın mı?" Hasan "höst lan" diye homurdanıp ayağa fırlamak üzereydi ki Asya onun koluna yapıştı "çekirdek var mı ya? Pek bir heyecanlı oldu buralar" diye fısıldadı Hasan'a. "Ben biraz kalın kafalıyım ya öyle kolay kolay birşey girmiyor benim kafama..." Umut gergin bir şekilde doğrulmuştu ki Hazan hızla araya girdi "ne yapıyorsunuz şu anda? Ben kimsenin malı falan değilim!" Umut ona dikti yeşillerini "Malım demedim sevdiğim dedim ve bu adam senden uzak duracak!" Hazan ona kaşlarını çattı Orkun ise konuş konuş der gibi bakıyordu yüzüne "Dur-ma-ya-ca-ğım! Onu bir kere daha kaybetmeyeceğim." Hazan derin bir nefes aldı. "Gerçekten konu ben miyim? Bunca derdimin içinde bir de sizin saçma sapan tartışmalarınızla mı uğraşacağım ben? Kaç yaşında adamlar çocuk gibi davranıyorsunuz!" Umut ona özür diler gibi baktı. Bu adamın gelişi onu kışkırtmış, sinirlerini bozmuştu. Orkun ise geriye yaslanmış kollarını göğsünde bağlamıştı. Hasan iki adamın kardeşine olan ilgisinden dolayı rahatsız bir şekilde kıpırdanıp duruyordu. "Siz ikiniz de kardeşimle ilgili düşüncelerinizi unutuyorsunuz ve Hazan sen de eşyalarını toparlayıp yarın benimle eve dönüyorsun. Bu adamla aynı evde yaşayamazsın hele böyle açıktan sana yürürken." Hazan ona kaşlarını çattı "gizliden yürüse sorun yoktu yani? Ben hiçbir yere gelmiyorum abi! Bundan sonraki hayatımı kendi canım nasıl isterse öyle yaşayacağım..." Sonra gözlerini Umut ve Orkun üzerinde gezdirdi "sizde bu konuyu kapatın artık. Şu anda bunun ne yeri ne zamanı! Şimdi Andaç ile ilgili neler yapabiliriz hep birlikte bunu düşünelim." Onun sert tavrı ortamı bıçak gibi kesip havayı birden değiştirirken Orkun söze girdi yine "Aslında benim aklımda bazı şeyler var..." Hazan onu onayladı "Anlat dinleyelim..."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |