33. Bölüm

BÖLÜM 33

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Asya, otoparktaki deri koltukta Hasan'ın göğsüne biraz daha sokulmuştu. Burası kısa bir sürede onların aşk yuvaları gibi olmuştu. İzledikleri film 'Rocky 3' olsa bile genç kadın bu durumdan zevk almaya çalışıyordu. Hasan ise büyük bir zevkle izliyordu filmi. Asya romantik film hakkını bir önceki buluşmada kullandığı için şimdi Hasan'ın seçtiği filmi izliyorlardı. Aslında pek izliyor da sayılmazdı sürekli film hakkında yorumlar yapıyordu. Çok abarttığı zaman da Hasan onu öperek susturuyordu. Asya yine masanın üzerindeki çerezlerden alarak konuşmaya başlamıştı işte. "Ay Allah'ım adam dayak yemelere doymadı. Hayvan gibi de herif, ya ne anlıyorsun bu şiddet filmlerinden?" Hasan yayıldığı koltuktan doğrulup onu kucakladı yanına çekti. "Sen ne anlıyorsun o romantik filmlerden?" Asya şimdi sırtı adamın güçlü göğsüne yaslanmış şekilde uzanmıştı deri koltuğa. "Hoşuma gidiyor insanda tatlı sevimli bir his bırakıyor onlar." Hasan kadını kendine iyice çekti kafasının üzerine yumuşak bir öpücük kondurdu. "Bunlar da benim hoşuma gidiyor. Sanki insana cesaret güç veriyor..." Asya sevdiği adamın başının altına yerleşmiş koluna kafasını bıraktı. Hasan kızın beline diğer kolunu iyice dolayıp ona iyice sokulmuştu. Asya bedeninin arkasındaki sert bedenle aklından geçen düşünceleri bir süredir kontrol etmeye çalışıyordu ama Hasan'ın karnında dolaşan eli, kulağına çarpan sıcak nefesi ve burnuna gelen parfümünün kokusu onu daha da zorluyordu. Asya gözlerini kapattı ve başka şeylere odaklanmaya çalıştı. Ta ki filmin bitiş jeneriği duyulana kadar. Hasan olduğu yerden onu çokta rahatsız etmemeye çalışarak doğruldu. Kızın uzun kirpiklerinde dolgun dudaklarında gezdirdi gözlerini. "Uyudun mu?" dedi fısıltıyla Asya ise sesini çıkarmamıştı. Adam kızın yüzüne dökülen saçlarını geri doğru ittirdi. Sonra yanağının ve burnunun üzerine bir öpücük kondurdu sonra da dudağının kenarına. Üstünden diğer tarafa geçmek için hareketlenmişti ki Asya onun boynuna kollarını sardı ve kendisine doğru çekti. Hasan kızın ona sarılı kollarını çözdü olduğu yerden doğruldu. Odanın kapısını kilitleyip panjurlarını indirdi. Geri geldiğinde kadının gözlerinde daha önce görmediği istekli bir bekleyiş vardı. Asya onun vücuduna dokunuyor bu sefer fazlasıyla ileriye gidiyordu. Hasan da ona aynı şekilde karşılık veriyordu. Üstlerinde sadece iç çamaşırı kaldığında Hasan uzun süredir aklını kurcalayan bir soruyu dile getirdi. "Bakire misin?" Asya soru karşısında birden doğruldu yüzü düşmüş kaşları çatılmıştı. "Ne önemi var?" Hasan bir an gözlerini kırpıştırdı "sadece sordum merak ediyorum." Asya'nın bütün tadı kaçmıştı. Adamı üzerinden itip doğruldu. "Ben sana soruyor muyum bakir misin diye?" Hasan da onunla birlikte doğruldu. "Ben erkeğim..." Asya'nın kaşları iyice çatıldı "he yani erkek olunca hiç sorun yok ama kadın olunca işler değişiyor öyle mi? Çünkü bekareti namusla bağdaştırıp bir kadın bakire değilse namussuz olduğunu düşünüyorsunuz ama bir erkek bakir değilse namussuz değildir sadece erkektir yani öyle mi? Ne kadar iğrençsiniz ya. Bakir olup olmadığınız anlaşılmıyor diye sorun yok sizin için. Bakire olması gereken sadece kadın..." Asya ayağa kalkıp biraz önce üzerinden çıkardığı tişörtü üzerine geçirdi. "Öyle mi dedim? Sadece benim için önemli. Daha önce bir ilişkin olduysa bilmek isterim." Asya pantolonunu da üzerine geçirdiğinde Hasan'ın da giyindiğini fark etti. "Daha önce hayatımda olan şeyler hakkında bilmeni gerektiren bir şey olduğunu düşünürsem anlatırım Hasan ama bu benim özelim ve seni ilgilendiren bir konu da değil. Senin bu saçma sapan kafa yapın beni delirtiyor. Değilim bakire tamam mı? Sana ne bundan?" Hasan bunca cümle arasında sadece kızın bakire olmadığı kısmını almıştı. "Benden önce üç tane ilişkin olmuştu hangisiydi peki yoksa hepsiyle mi..." Asya derin bir nefes verdi. Çantasını koluna taktı "Biliyor musun Hasan, biz ikimizden bir bok olmaz. Sakın bir daha arama beni bitti!" Hasan hayal kırıklığı içinde olduğu yere çöktü. Kız kapıyı çarpıp çıkarken bile olduğu yerden kıpırdayamamıştı. Dur diyememişti. Kafası karışmıştı. Bunu sormasından daha doğal ne olabilirdi ki hayatına aldığı kadın evlenmek istediği kadın hakkında her şeyi bilmek istiyordu. Daha önce birisi ona dokunduysa bunu bilmek istiyordu. Ona dokunan herkesi öldürmek istiyordu. Bir süre kapıdaki boşluğa bakakaldı. Asya onu çok derin bir kuyunun içine atmıştı.

Asya kendisini sinirle arabasına attı. 'Bokoro moson?'miş. Geri zekalı çomar! Sana ne be sana ne? İster bakireyim ister değilim. Sen bana mı aşıksın, şeyime mi aşıksın? Hayır yani sorsam sana, bir havadaki leylek kalmış o da kanatları sayesinde kaçmıştır. Gelip bana bakire misin diyorsun. Kendine gelince ortamlarda abi dün kızla şöyle oldu böyle oldu zevkten köşe oldu falan diye hönkürüp münasip bir yerlerinle övünür kendini şampiyon erkek ilan edersin ama. Beyninin damarlarını ütülediğime bak ya sen. Her türlü ortamda bacak aranla övünür söz konusu kadın olunca bacak arası namus. Neden? Allah mühür bastı. Zihniyetini mıncıkladığım. Çünkü siz aşık olabiliyor sevebiliyor şehvet hissedip sevişebiliyorsunuz sonra o insanlar tarafından terk edilebiliyorsunuz ama biz insan değiliz bunları yapamıyoruz! Namusu bacak arasına indirgeyecek kadar sığ kafalı andavallar sizi. İnsanın ruhu orospu olmasın. Ben bir tek bacak arası sağlam geri kalan her yeri elden geçmiş onlarca insan tanıyorum üstelik birçoğu da dışarıdan bakınca son derece muhafazakar görünüyor. Ay size ne ya neresinde ne var. Siz iyi insan mı kötü insan mı ona baksanıza beyinsizler sürüsü. Sayenizde her yer gerçekten bakire olmayan bakire dolu. Hayır size ne ya sizi ne ilgilendirir onun bedeni onun tercihi sana ne? Ay delireceğim nasıl sevdim ben bu sığ davarı! Allah kahretmesin ya!" Asya öfkeden ağlayamıyordu bile. Karşısındaki adamın ona saygısızlık ettiğini düşünüyordu. Dahası aşık olmadığını. Çünkü gerçekten aşık olan bir adam bunu düşünmezdi. Aşk insanı kör ederdi bir kere. Kendini eve attı önce sıcak bir duş alacak sonra kafeye gidecekti kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı.

Hasan oturduğu koltuktan doğruldu biraz hava almaya ihtiyacı vardı. Kendini dışarıya attı. Asya'yı seviyordu bencilce bile olsa sevdiği kadının her anlamda sadece kendisine ait olmasını istiyordu. Yanına uzandığında aklında başka bir adamın hayali olsun ya da onunla kıyaslansın istemiyordu. Kafası karışmıştı hem de çok karışmıştı. Belki daha önce sadece üç kişiyle ciddi ilişkisi olmuş ama birçok birlikteliği olmuştu artık bunu bilemezdi. Elinde onu kıyaslayabileceği bir veri vardı ve onu beğenmediği zamanlarda belki onu aldatabilirdi. Belki bir gün bir yerlerde eski sevgililerinden birisiyle karşılaşacaklar, arkasından ona gülüp bu kızı ilki benim deyip dalga geçeceklerdi hatta birileri onunla yaşadığı o özel şeyleri içki masalarında arkadaş ortamlarında gerine gerine anlatmıştı çoktan. Hasan sinirle ellerini saçlarının arasından geçirdi. O bunları nasıl hazmedecekti ki? Çok seviyordu ama kızı. Evlenmek istiyordu onunla. Birisi arkasından bir laf söylerse katil olurdu Hasan. Tamam onunda ilişkileri olmuştu ama o erkekti ya. Kızlar onu içki masasında arkadaşlarına mı anlatacaktı? Arkasından oo bu herifin ilki benim bu benim artığım mı diyeceklerdi? Asya'ya gelip senin herif var ya at gibi maşallah falan mı diyeceklerdi yani. Kadınlar böyle şeyler yapmazdı erkekler yapardı ama. Hasan bu kız yüzünden kesin katil olacaktı bir gün. Biraz kafasını toplamak istiyordu Asya hem suçlu hem güçlüydü aramayacaktı. Onun yerine Samet'i aradı akşam bir halı saha yapsa iyi olurdu hem rahat uyurdu.

Orkun, oturduğu yerden Umut'a laf attı. "Kız arkadaşını bir doktora götür bence. Öyle buzla olmaz." Umut ona kaşlarını çatarken Didar kendi kendine söyleniyordu. "Ay çok cringe bir haldeyim şu anda." Hazan gözlerini devirirken Orkun oturduğu yerden kalkıp Didar'ın bileğine bir göz attı. Kız adamın sıcak ellerini ayak bileğinde hissedince birden irkildi. Sonra geriye doğru yaslanıp elini uzattı "Ben Didar." Orkun kızın elini hafifçe sıktı "Orkun." Didar ona çapkınca gülümsedi "Hazan'ın arkadaşı mısın?" Defne kızın vücut dilini doğru okumuştu. Abisine kur yapıyordu. Yerinden kalkıp abisinin hassasça dokunduğu bileğe sertçe dokunarak kadının hafif bir çığlık atmasına sebep oldu "amma da hassasın he. Bir doktor görse iyi olacak." Didar ona kaşlarını çattı "gerek yok alışkınım ben." Umut bakışlarını Defne'ye çevirdi "sen ne yapıyorsun burada?" Defne ona göz kırptı "Orkun benim abim." Umut şaşkınca baktı bu kıza "Üvey mi?" dedi. Çünkü Defne'yi ne kadar çok seviyorsa Orkun'a o kadar sinir oluyordu. "Yok DNA ile onaylı dümdüz öz" dedi Orkun ona hınzırca gülerek. Defne abisine kirpiklerini kırpıştırdı "ciddi ciddi DNA testi yaptırmadın bize di mi dalga geçiyorsun?" Orkun kardeşine sırıttı "o kadar ağlak bir kızdın ki yaptırdım. Büyünce kardeşim olduğuna inanmaya başladım en azından Andaç'ı evire çevire dövmüş olman DNA'dan daha kesin bir kanıt bence." Defne abisine gözlerini devirdi. Orkun gözlerini ondan çekip "Siz ne yapıyorsunuz burada?" dedi Umut'a hitaben tek kaşını kaldırarak. Umut Didar'ı işaret etti "yemeğe çıkmıştık. Yeni açtığımız şube hakkında bir şeyler konuşacaktık tesadüf sizle karşılaştık." Bu cümleyi o kadar masum ve umursamaz bir edayla kurmuştu ki Hazan onun dediği şeyin doğru olduğuna hemen ikna olmuştu. Oysa Orkun ona bilmiş bir bakış attı "bak sen şu işe, koskoca İstanbul'da sen tut tesadüfen Hazan ve benim olduğum restorana gel" dedi sırıtarak. Didar avına kilitlenmiş bir şekilde Orkun'u süzüyordu bir adamın her türlü hareketi bu kadar sempatik olabilir miydi ya. Adamın hemen ilgisini çekmek istiyordu. Bu yüzden lafa girerek "Kader kısmet işte karşılaşacağımız varmış" dedi sevimli sevimli. Orkun gözlerini kısıp bu kızı yukarıdan aşağıya ilk defa süzdü. Kız garip bir şekilde ona Filiz'i hatırlatmıştı. Bir çift kemik gözlük taksa saçlarını düzleştirse Filiz de belki bu yaşlarda bu şekilde görünebilirdi. Birden tüyleri diken diken oldu. "Didar mı demiştin?" Didar onu onayladı. "Kadere inanır mısın?" Didar ona sırıttı "genel olarak kendi seçimlerimiz olduğuna inanırım aslında. Bu arada sen Hazan'ın sevgilisi ya da eski sevgilisi falan değilsin di mi?" Orkun kendisi gibi doğrudan konuşan bu kıza sırıttı. Umut bu sorunun cevabını dört gözle bekliyordu ama. "Öyle olsa ne olacak fark eder mi?" Hazan derin bir nefes aldı. "Değil, Didar. Orkun çok değer verdiğim bir arkadaşım. Eskiden de öyleydi şimdi de öyle." Umut'un bu cevapla içindeki aleve kocaman bir buz kütlesi düşmüş gibi olmuş ve rahatlamıştı. "Şimdilik" diye ekledi Orkun kaşlarını hafifçe yukarıya iterek, tıpkı Umut'un evde yaptığı gibi. Hazan ona sırıtmadan edemedi "şimdi ve her zaman öyle olmasını istiyorum. Zira aklım ve kalbim..." O daha lafını bitiremeden Orkun onun sözünü kesti çünkü bu cümlenin devamını bin kez duymuştu ama Umut duysun istemiyordu. "aklını ve kalbini severim hanımefendi! Bik bik başlama yine. Bak bu tatlı dolapta çok uzun kaldı bozuluyorum he!" Umut bu adamı yukarıdan aşağı bir süzdü "he peynir tatlısı" Orkun ona sırıttı "bana kaşar demediğini varsayıyorum. Neyse buraya kadar geldiniz madem, Didar senin içinde sorun olmazsa bir şeyler yiyip bizim kulübe geçsek olur mu? Yerken konuşuruz." Hazan kafasını iki yana salladı "Olmaz yani sen eğlenmek istiyorsan tutmayayım seni tabii ama ben sadece kızımı istiyorum buraya onun hakkında konuşacağız diye gelmiştim." Umut, Orkun'un bir puan kaybetmiş olduğunu düşünerek gülümsedi. "Evet duyarlı arkadaşımız çok ince düşünceli ve hassas olduğundan..." Orkun ona kaşlarını çattı evet kabalık etmişti ama bir an Didar'ı görünce aklındaki düşüncenin verdiği heyecanla yapmıştı bunu. Kız o kadar Filiz'e benziyordu ki onun işine yarayabilirdi. Onunla hemen samimiyet kurmak istiyordu. "Özür dilerim Hazan. Kızını mutlaka bulacağım. Andaç nerede olduğunu söyleyecek gidip alacağız onu. Benim kafamda başka bir şey vardı o yüzden." Didar adamın mahcup haline üzülmüştü ve bu adamı bir daha kesinlikle görmek istiyordu. "Aslında ben de bugün pek gece havamda değilim..." Orkun onları da kendi masalarına davet ettikten sonra herkes siparişlerini verdi. Defne ve Orkun, Umut'a, Hazan'ın Defne'yi yıllar önce nasıl kurtardığını anlatmışlardı. Umut'un sevdiği kadına duyduğu hayranlık gözlerinden akıyordu resmen ve Defne arkadaşına ciddi bir minnet hissetmeye başlamıştı. O gün kendini kurşunun önüne atan, Defne'nin abla abla diye sayıkladığı uyanır uyanmaz sorduğu ve abisinin bir gün onu mutlaka tanıştıracağına söz verdiği kadın arkadaşı çıkmıştı. "Vay be," dedi Didar "sen yıllar sonra okuluna geri döndüğünde, bir zamanlar kurtardığın küçük kızla bilmeden arkadaş ol ve bu sefer o seni kocandan kurtarsın. Yeşilçam filmi gibi. Sahi abinin okuduğu okula gittin o zaman di mi? Ayrıca kanka senin de okulun." Orkun bu kıza gülümsedi onunla ilgili farklı planlar vardı kafasında bu yüzden onun gözüne girmek istiyordu. "Biz köklü aileler genel olarak sülale olarak bir okulu hedefliyoruz hep ve çoğunlukla oradan mezun oluyoruz kuşak kuşak. Galatasaray lisesi gibi. Robert Koleji gibi. Babamda annem de aynı okuldan mezun yani. Defne ve bende." Didar adamın ailesinden köklü bir aile olarak bahsetmesinden dolayı gülümsedi. "Köklü derken?" dedi kendisi de köklü bir aileden geliyordu ve bu adamla daha önce herhangi bir ortamda tanışmadığına emindi. Öyle olsa onu unutmasına imkan yoktu. "Orkun Doğrusöz" dedi Orkun bu sefer isminin yanına soyadını da ekleyip rahat bir şekilde gülümserken. Didar'ın kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı "a-a sen bankacı Haldun Doğrusöz'ün yurt dışında yaşayan veliahtı mısın yoksa?" Defne bu cümleye sırıttı "Peh, evet evet küçük prens bir süreliğine yurda döndü. Yakında yine uçar." Son cümlesinden abisinden ayrı kaldığı için üzüldüğü anlaşılıyordu. "Babamı biliyorsun ne güzel" dedi Orkun Defne'nin üzüntüsüne dudaklarını büzerek. "Tanıyorum elbette. Didar Soydemir..." Orkun kıza gözlerini kırpıştırdı "Yoksa sen Ayla Gazi Soydemir'in..." Didar neşe ile gülümsedi "Evet annem kendisi." Annesinin bilinen bir bilim kadını olması onu her zaman gururlandırıyordu. Babasının aksine. Annesi ve babası ayrılalı çok olmuştu ama bu kağıt üstünde değildi. Onlar evlerini yaşamlarını tamamen ayırmışlardı. Annesi aldatıldığını öğrendiği anda kapıyı vurup çıkıp gitmişti. Babası ise bu durumu pek takmamış kendinden yaşça küçük kızlarla birlikte olmaya devam etmişti. Bu yüzden Didar babasıyla nadiren görüşürdü. Annesi, olan biten her şeyin kocası ve onun arasında olduğunu çocuk ve ebeveyn ilişkilerinin ayrı tutulmasını söylerdi hep. Didar da öyle yapmaya gayret etmişti ama içten içe de babasına kızmaktan kendisini alıkoyamıyordu. Yine de o çok ünlü bir ağır ceza avukatı olan Nazım Soydemir'in kızıydı. Babasının avukatlık ününü aşan çapkınlık ününden dolayı da bunu Orkun'a söylemek istemiyordu ama Orkun zaten onun babasını çoktan biliyordu "Nazım Soydemir babanız değil mi?" dediğinde Didar istemsiz gerildi. Olmaz olasıca, diye geçirdi içinden. Yüzünde yapmacık bir gülümseme ile onayladı bu adamı. "Çok ünlü bir avukat kendisi bir davam için babam kendisinden yardım istemişti ama o zamanlar sanırım fazla yoğun olduğu için beni kendi yetiştirdiği birisine yönlendirmişti..." Durum Didar'ın ilgisini çekti "Kazandınız mı davayı?" Orkun ona çarpık bir gülümseme ile baktı "Aslına bakarsan hayır hala kanun kaçağıyım. İşlemediğim bir suçtan dolayı..." Hazan yerinde huzursuzca kıpırdandığında bu durum Defne ve Didar'ın gözünden kaçmadı. "Anlatmak ister misin?" dedi Didar ama Hazan titreyen elleriyle koca bir bardak suyu ağzına götürdüğünde Orkun onun bu konuşmadan rahatsız olduğunu anlamıştı. "Belki daha sonra baş başa anlatırım hatta senden yardım isterim." Didar adamın vücut dilini ve çekiciliğini çok güzel kullandığını fark ediyordu bu yüzden bu duruma kanmış gibi ona çapkınca göz kırptı "seve seve yardım ederim, baş başayken özellikle..." Orkun bu masum görünüşlü kızdan böyle bir ima beklemiyordu ve birden kızardı. Bu durum ise Didar'ın daha çok hoşuna gitmişti. Tıpkı küçük sevimli bir ergen gibi karşısında kızaran adama kaşlarını hafifçe yukarıya doğru iterek bilmiş bir şekilde sırıttı. Umut öksürünce araya Defne girdi "Çok yardımsever görünüyorsun dikkat ette sonunda hastalanma..." Didar abisine çok düşkün olduğu belli olan kıza ukala bir bakış attı. Cinsel yolla bulaşan bir hastalık sahibi olmasına yapılan imaya ise "her türlü korumayı sağlıyorum kendime düşündüğün için teşekkürler" diyerek karşılık verdi. Hazan'ın genç kadınların arasında geçen bu imalı muhabbetten dolayı yanakları kızarmıştı. Orkun ve Didar samimiyetlerini biraz daha arttırırken Defne, Umut ve Hazan'ın geçmiş ilişkisini sorguluyordu. Orkun'un ise bütün dikkati onların konuşmalarındaydı aslında, sadece Didar işine yarayacağı için ona sevimli görünmeye çalışıyordu. Defne konuyu abisi ve Hazan'a getirdiğinde bu sefer dikkat kesilme sırası Umut'a gelmişti. Hazan ise çok politik davranıyordu. Orkun'un bildiği gerçeği Umut'a belli etmiyor. Adamı sinir ediyordu. Didar sonunda arkadaşının bu sancılı kıvranışına dayanamadı ve ortaya bir zarf attı. "Anladığım kadarıyla Hazan'ın yakışıklı adamları kendine çekmek gibi bir özelliği var. Önce Umut ondan ayrılınca da Orkun'la birlikte olmuş ama Andaç'la evlenmek zorunda kalmış." Umut dört gözle Hazan'a bakarken cevap Orkun'dan geldi "biz hiç birlikte olmadık. Yani ben onu her zaman sevdim ve bunu hep açık ve net ifade ettim. Hazan ise bana hep aklının kalbinin şu yanımda oturan sinir bozucu herifle dolu olduğunu söylemişti. Neyse ki yıllar geçti de o kalp ve akıl artık boşaldı diye düşünüyorum" sonra sevimlice Hazan'a sırıttı. Hazan bu söze kızarmak dışında tepkisiz kalmıştı "bir şey desene be zalımın kızı boşaldı di mi?" diye Orkun serzenince, Hazan ona gülümsedi "yok herkes yerli yerinde duruyor. Sen de, o da." Umut bu cevapla neredeyse ayağa kalkıp içeride on tur koşacaktı sevinçten. Orkun ise Hazan'a tek kaşını kaldırdı "yok ya bence sen ikisindeki boşluğu da göremiyorsun. Zaten saman gibi adam çok yer kaplamaz. Bana yer var mı?" Hazan'ın dudakları kıvrılınca Umut Orkun'a dik bir bakış attı. "Kulaklar lens mi senin birader? Kadın herkes yerinde diyor duymuyor musun?" Orkun ona sevimli bir şekilde gülümsedi "İşittik ve isyan ettik, canım! Herkes yerindeyse bende oradayım demek oluyor bu şöyle iyice bir yerleşeyim bari!" Umut ona kaşlarını çatınca Hazan dudaklarını sıkıca bastırdı birbirine yoksa kahkaha atacaktı. "Didar senin için ne kadar değerliyse Orkun'da benim için o kadar değerli Umutcum..." O sırada telefonu çalınca lafı yarım kaldı. Telefonu kulağına götürüp Serap'ın aramasını cevapladı. Kadın hiç durmadan heyecanla söze girmişti. "Hazan Nazlı'yı buldum Yunanistan'da."

 

Bölüm : 15.12.2024 16:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...