34. Bölüm

BÖLÜM 34

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Herkes Tekirdağ sınırında heyecanla Ayça'nın, Nazlı'yı getirmesini bekliyordu. Nazlı babası gittikten sonra kadına o kadar kötü davranmıştı ki Ayça onu hemen geri götürmeye karar vermişti. Andaç'a ise uygun bir yalan söyleyecekti artık. Bir hafta Andaç'sız bu küçük cadıya katlanmasına imkan yoktu. O yüzden kızı aldığı gibi kiraladıkları arabaya atladı ve Gümülcine'den, Tekirdağ'a doğru sürmeye başladı. O sadece Serap'ın geleceğini düşünüyordu ve kadına polislere haber vermemesi için söz verdirtmişti. Tekirdağ'a vardığında onu kalabalık bir sürpriz bekliyordu. Nazlı ise annesine gideceği için çok heyecanlıydı. İlk defa Ayça ile konuşuyor babasına hiçbir şey söylemeyeceğine söz veriyor yeter ki onu annesine götürmesini istiyordu. Nazlı'nın kendisine eskisi gibi davranmaya başlamış olması onu biraz olsun rahatlatmıştı. Eskiden ne çok severlerdi birbirlerini eline doğmuştu bu çocuk onun. "Nazlı bana çok kızgın mısın?" Nazlı bu soruya gözlerini devirerek cevap verdi. Ayça yola bakmaktan bunu görmemişti. "Yo, niye kızayım sana alt tarafı annemle babamı ayırdın." Ayça bu cevapla direksiyonu biraz daha sıkı tuttu. "Ben ayırmadım onlar zaten ayrı gibiydi." Nazlı ona bir "hah" dedikten sonra kafasını camdan dışarıya çevirdi. İyi davranma işte buraya kadardı. Ayça ise radyoyu açıp biraz müzik dinlemeye karar verdi. Bu küçük cadı ile uğraşmak istemiyordu belki büyüyünce anlardı onu. O sadece olmaması gereken bir adama aşık olmuştu ve kız bunları konuşmak için henüz çok küçüktü. Sınırdaki askerlerin durdurması ile gerekli belgeleri gösterip Türkiye'ye girmişti sonunda hiç durmadan arabasını Serap'ın onu beklediğini söylediği konuma doğru sürdü. Çok geçmeden de konumdaki çay bahçesi tarzı yere ulaşmış ve kadına geldiğini haber vermişti. Bu arada Andaç'ın kendisine yaptığı aramaları ise cevaplamamıştı. Çay bahçesine yürürken elinde Nazlı'nın valizi vardı ve kız onun elini tutmayı ısrarla reddetmişti. O yüzden yanında usul usul yürüyordu. İçeriye girdiklerinde Ayça'yı büyük bir şok karşıladı. Çünkü Serap'ın yanındaki Hazan kızına doğru koşmuş küçük kızı kollarına alıp sıkıca göğsüne bastırmış yüzünü saçlarını yanaklarını öptükten sonra onu Umut'a doğru itmişti. Sonrasında ise Ayça'nın boğazına yapışmış, "Seni gebertirim!" diye kükremişti. Serap Hazan'ı durdurmaya çalışsa bile Hazan kadına birkaç tane vurup saçlarını eline dolamıştı bile. Ayça çığlıklar içinde kurtulmaya çalışırken Hazan'ı belinden kucaklayıp kaldıran Orkun'la göz göze gelmesi ona ikinci bir şok olmuştu. Kaçıp gitmek için arkasını dönmüştü ki Defne kadının koluna yapışmıştı. O sırada "Dur nereye güzelim ya! Eski günleri yad edeceğiz daha!" demişti Orkun, adamın gözünden geçen tehlikeli parıltılar ile Ayça sertçe yutkunmuştu. Didar ise ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ayça'nın gözleri korkuyla kocaman açılmış dudaklarından bir fısıltı gibi Orkun'un ismi dökülmüştü. Orkun onu kolundan tuttuğu gibi kafenin dışına sürüklemeye başladı "Defne yürü!" dedikten sonra iki parmağını havaya kaldırarak salladı "Ben bunu alıyorum sonra görüşürüz!" Serap arkasından koşup Orkun'un koluna yapıştı "Ne yapacaksın?" Orkun öfkeli bir nefes verdi "Dedim ya eski günleri yad edeceğiz!" Ayça bu sözle tiz bir çığlık atmıştı. Orkun ona öyle bir baktı ki kadın korkudan dondu "eğer bir daha bunu yaparsan Ayça kendi sesini son kez duyarsın anladın mı? Sana zarar vermeyeceğim şimdi yürü!" Serap Orkun'un önünde dikilmeye devam ediyordu "Orkun anlıyorum çok sinirlisin ama, hep birlikte konuşalım." Orkun bu kızı severdi onu kırmak istemiyordu. "Serap çekil lütfen." Serap kafasını iki yana salladı "Olmaz." Ayça sıkıca tutulmuş kolu yüzünden sızlanırken, Hazan Orkun'un karşısına geçti. "Orkun hadi bize gidelim hep birlikte konuşalım olur mu?" Orkun Hazan'ın hala bu kadın için endişelendiğine inanamıyordu. "Hazan, lütfen..." Hazan kollarını göğsünde bağladı ve Umut'un kucağında korku dolu gözlerle onları izleyen kızına içi acıyarak baktı. Bu yaşta neler yaşıyordu küçücük bebeği. "Orkun kızım korkuyor lütfen... Lütfen beni üzme." Orkun küçük kıza çevirdi yüzünü derin bir nefes verdi. Sonra Ayça'yı Defne'ye doğru itekledi. "Al şunu arabaya götür." Defne onu onaylayarak Ayça'yı arabaya doğru sürüklemeye başladı. Orkun geriye döndü ve Umut'un kucağındaki kıza doğru yürüdü. Nazlı bu adama hem korkuyla hem merakla bakıyordu şimdi. Orkun ona yaklaştığında Umut'a sıkıca sarılıp kafasını boynuna gömdü. Orkun sesini olabildiğince sıcak tutmaya çalıştı "Merhaba prenses..." Nazlı küçük bedeni ile Umut'a iyice sokulmuştu. "Korkuttum mu seni? Özür dilerim. Ben Ayça'ya anneni üzdüğü için biraz kızgındım o yüzden tutamadım kendimi." Nazlı Umut'un boynundan kafasını kaldırıp şimdi kendisine sıcak bir şekilde gülümseyen adama dikkatle baktı. "Sen annemin arkadaşı mısın?" Orkun onu onayladı "Evet hem de çok iyi arkadaşıyım. Defne'yi tanıyor musun?" Nazlı bu adamı incelemeye başlamıştı "Evet Defne ablayı tanıyorum." Orkun kıza genişçe gülümsedi "Ben Defne ablanın abisiyim. Tanışalım mı?" Nazlı onay almak istercesine Umut'a baktı Umut çocuğu gözleriyle onayladığında elini uzattı "Ben Nazlı" dedi. Orkun kızın küçük elini tutup öptü ve bir masal prensi gibi reverans yaptı "Çok memnun oldum küçük hanım. Ben de Orkun." Nazlı bu adamın zararsız olduğuna kanaat getirmişti kendi içinde ve ona kocaman gülümsedi. Hazan kızının yanına gelip ona sıkıca sarıldı o ana kadar Serap'la fısıldaşıyordu. Nazlı annesinin kucağına geçip Orkun'a bir göz attı. "Bu abi arkadaşın mı?" dedi sonra. Hazan onu onayladı "Evet kızım şimdi bize misafirliğe geliyorlar. Çok korktum Nazlı, bir daha seni göremeyeceğim diye korktum çok özledim seni." Nazlı ve Hazan aynı anda ağlamaya başlayınca Umut ikisine de kollarını sardı "Şşş, hadi ama kızlar ben de ağlarım bak susturamazsınız he! Hadi gidelim." Orkun bu durum karşısında bir adım geri çekildi. Dışarıdan sanki çok mutlu bir aile tablosuna bakar gibiydi ve bu durum onu pekte rahatsız etmemişti. Koşup o da onlara sarılınca Umut onu geriye doğru ittirdi. "Çekilsene be adam!" Orkun çocuk gibi silkti omuzlarını "ya bana da sarılın. Sarılalım sıkı sıkı!" Umut onun kollarından kurtulmaya çalıştı "telatabi miyiz biz lan, bıraksana oğlum, ahtapot gibi yapıştın!" Hazan'ın ağlaması durmuş kıkırdamaya başlamıştı, Nazlı ise ikisine şaşkın şaşkın bakıyordu. "Ben telatabi olmak için fazla yakışıklıyım." Umut ona gözlerini devirdi. "Bu gece de sana katlanmak zorundayım gibi görünüyor. Hadi gidelim kızlar."

Eve vardıklarında saat on bire geliyordu ve Nazlı günün yorgunluğu ile arabada uyuya kalmıştı. Umut onu kollarına alıp, onun için yaptıkları yatak odasına yatırdı. Nazlı burayı gördüğünde havalara uçacaktı. Bu şekilde değil güzel bir sürprizle burayı göstermek istiyordu ona ama olmamıştı. Küçük kızın kumral saçlarını geriye doğru itip alnına bir öpücük kondurduktan sonra herkesin toplandığı alt kattaki geniş salonda o da yerini aldı. Orkun sinirinden yerinde duramıyormuş gibiydi. Umut Hazan'ın yanına oturup kadının minik ellerini, avuçlarının içine aldı ona güç vermek istercesine. Orkun ise kendisine oynanan oyunu Ayça'dan duymak için onu sıkıştırmaya itiraf ettirmeye çalışıyordu. Ayça sorulardan ağlayarak kaçmaya çalışıyordu hiçbir şeyi itiraf etmek gibi bir niyeti yoktu. "Ben hiçbir şey bilmiyorum, o gün neler oldu bilmiyorum o sudan bende içmiştim sonrasında bende kendimden geçmişim" diye inkar etti. Orkun onun işin içinde olduğundan o kadar emindi ki ağzından çıkan hiçbir söze inanmıyordu. Andaç bir kere daha arayınca Orkun kadının telefonunu elinden çekip aldı ve hiç durmadan cevapladı "Alo?" Andaç tanımadığı bu erkek sesi karşısında biraz duraksadı. Telefonun ekranını kontrol etti. Doğru aramıştı. "Sen kimsin?" dedi ne olduğunu anlamaya çalışarak. "Aaa hayatını mahvettiğin adamı tanımadın mı?" Andaç'ın kafasından o anda bir sürü şey geçmeye başladı. Kimin kuyruğuna bastım yine düşünmeye başladı iş yerinden birisi miydi? "Sen kimsin birader?" Orkun'un dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı. Kafasının içi Didar'ı gördüğünden beri çok hızlı bir şekilde çalışıyordu. Şimdi diğerlerine henüz anlatmadığı planının ön aşamasını gerçekleştirmek için harika bir fırsattı. "Ben Orkun Doğrusöz, yeniden merhaba şerefsiz Andaç. Ayça ve kızın benim yanımda. Onlara bir şey olmasını istemiyorsan sana göndereceğim adrese geleceksin." Andaç Ayça'yı gözden çıkarabilirdi belki ama Nazlı söz konusu olduğunda birden buz kesmişti. "Sakın Orkun, kızıma dokunma yoksa seni doğduğuna pişman ederim." Adamın dışarıya gelen sesinde Ayça ile ilgili hiçbir endişe olmadığı için kadın biraz içerlemişti. "Kızım iyi mi?" diye gürledi Andaç bir kere daha. Orkun sesini kısık ama tehditkar tuttu "Evet mışıl mışıl uyuyor şu anda merak etme. Ayça ile hoş bir sohbet içindeydik bizde. Ayça görmeyeli oldukça güzelleşmiş." Andaç öfkeli bir nefes verdi "Ne istiyorsun Orkun?" Herkes susmuş havadaki gerginlik elle tutulur bir hale gelmişti. "Kızını almak istiyorsan söylediğim yere geleceksin yalnız başına kimseye haber vermeden." Andaç telefona bir küfür savurduğunda, Orkun onun geleceğinden emin olmuştu. "Tamam nereye geleyim kızım nerede?" Orkun rahatlamış bir şekilde gözlerini Ayça'da gezdirdi. "Ben sana yeri ve zamanı söyleyeceğim. Ayça'nın telefonu bende olacak. Benden haber bekle" dedi ve suratına kapattı. Umut, Serap ve Hazan, Orkun'un ne planladığını bilmek istiyorlardı. Ayça ise hala Andaç'ın onun için en ufak bir endişe göstermemiş olmasına takılmıştı. Didar ve Defne'nin ortamda olmaması onların rahat konuşmalarını sağlayacaktı. Didar dönerken Orkun ondan Defne'yi de bırakmasını rica etmiş kardeşinin arabasını almıştı. Ayça'yı Umut'un odasına kilitledikten sonra hep birlikte yukarıya çıktılar. Hazan doğrudan sordu "ne geçiyor aklından senin? Neden kızımı rehin almış gibi davranıyorsun? Nazlı'yı yem olarak kullanmak gibi bir planın varsa kesinlikle olmaz Orkun..." Orkun derin bir nefes aldı "Hayır güzelim Nazlı'yı kullanmayacağım. Aklımda başka bir şey var. Beni dinleyin..." Orkun kafasından geçen her şeyi anlattı onlara. Planı uzun uzun kendi aralarında tartıştılar. Aslında birkaç ufak pürüz dışında hepsinin kafasına yatmıştı bu plan.

Ertesi gün Orkun, Didar'ı gece kulübüne davet etti. Planın işlemesi için kızın ikna olması gerekiyordu. Didar güzelce hazırlandı. Orkun'un ona gönderdiği adresteki kulübe geldiğinde, adamı aradı. Orkun kısa sürede dışarıya çıkıp kadını içeriye aldı ve bar kısmında eğlenen insanların arasından geçerek yukarı kattaki loş ofise çıktılar. Didar bunu baş başa romantik bir date olarak değerlendirmişti kendi içinde, o yüzden biraz heyecanlıydı. Kırmızıya boyanmış odada kahverengi deri koltuklardan birisine oturdu. Orkun arkasındaki raftan bir tane Black Jack şişesini havaya kaldırdı ve kıza gösterdi. Didar onu onaylayınca içkiyi açıp bardaklara doldurdu. Orkun lafı uzatmayı pek sevmezdi. O yüzden direkt konuya girdi "Yardımına ihtiyacım var." Didar'ın kaşları yavaşça havalandı. "Hangi konuda? Dur kesin babamı davana bakması için ikna etmemi istiyorsun..." Orkun bardağı ağzına götürüp sert içkisinden bir yudum aldı dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı. "O da var tabii ama, aslında doğrudan senin yardımını istiyorum." Didar'ın kaşları çatıldı bu buluşma onun beklediği gibi bir buluşma değildi. En güzel iç çamaşırlarını boşuna giymişti şimdi. Tadı kaçtı birden. "Anlat bakalım nedir durum?" Orkun ona başından geçen olayı Filiz'i anlattıktan sonra, kızın gazete sayfasından kopardığı fotoğrafını kadına uzattı. Didar kendisine oldukça benzeyen kıza şaşkınlıkla baktı. "Peki sana yardımım karşılığında benim çıkarım ne olacak?" dedi sinsi bir gülümseme ile. Orkun bunu beklemiyordu. "Hm, ne istiyorsun?" Didar'ın dudakları şevkle kıvrıldı. Karşısında oldukça cezbedici bir yemek gibi duran Orkun'a dikti bakışlarını "bugünün bizim için bir date olmasını istiyorum." Orkun'un kaşları şaşkınlıkla yukarıya kalktı. Böylesine cesur bir hamle beklemiyordu. Kızın gözlerinden geçen yaramaz parıltıları görebiliyordu. Onu biraz içirip dans edip evine bırakacaktı bu durumdan böyle sıyrılabilirdi. "Peki o halde aşağıya inelim biraz eğlenelim" dedi kıza gülümseyerek.
Gece aslında yavaş başlamıştı. Orkun görece daha kuytu bir masada Didar'la bir şeyler içiyor ve sohbet ediyordu. Kız onun ilgisini çekmeyi başarmıştı. Zaten güzel bir kızdı ama Orkun çok fazla güzel kadın görmüştü onun ilgisini çeken bu değildi. Kız salt güzellikten oluşan bir kız değildi. Sohbetleri ona zevk veriyordu. Kızın oldukça zeki ve kültürlü olmasıydı Orkun'un dikkatini çekmesine sebep olan şey öyle ki ona laf yetiştirebilecek kadar da hazır cevap bir kızdı ve esprilerini gayet iyi karşılayıp onun gibi ustaca bir laf cambazlığı ile yanıt veriyordu ona. Bu da kızı eğlenceli bir hale getiriyordu. Orkun'un sohbet etmekten zevk aldığı bir insana dönüşmüştü kısa süre içinde. Üstelik onunla üstü kapalı tatlı bir şekilde flört ediyordu. İçtiği içkiye rağmen hala dilinin bir nebze dolaşmıyor olması ise Orkun için takdir edilesi bir şey olmuştu. "E hadi biraz dans edelim" dedi son tekilasını da yuvarlarken. Orkun buna olumsuz anlamda kafasını sallayınca. Didar ergen bir kız gibi kıkırdadı. "Ne o yoksa şu barlarda oturup etrafı kesen, insanları gözlemler gibi yapan cool görünmeye çalışan adamlardan mısın? Ya da şöyle sorayım dans ederken maymuna dönüyorum bütün fiyakam bozuluyor, bu yüzden köşede durup izlerim mi diyorsun?" Orkun bu soruyla sırıttı. "Dans edip insanları kendime hayran bırakmak istemiyorum. Ayrıca dansın erkekten çok kadına yakıştığı düşüncesindeyim." Didar ona gülümsedi "Seksist bir tanım oldu ben de hoş bir şekilde sergilenen dansın erkeğe çok yakıştığını düşünüyorum. Dans etmeyi bilen adamlar hoşuma gidiyor." Orkun bu cevapla kıza dişlerini gösterir şekilde gülümsedi "Hm, illaki benimle bir diyalektik oluşturuyorsun. Başka neler hoşuna gidiyor?" Bunu söylerken Didar'a doğru eğilip sanki müstehcen bir şey söyler gibi konuşması kadının hoşuna gitmişti. "Birçok şey, az bulunan zeki erkekler mesela." Orkun bu cevapla hafifçe arkaya doğru yaslandı "Hm, şimdide sapyoseksüelim ayaklarına mı yatacaksın yoksa?" Didar suyundan bir yudum aldı. "Aslında erkekler konusunda biraz oportünistim. Çok beğendiğim bir adamın zekasıyla ilgilenmeyebilirim. Ya da zekasını çok beğendiğim bir adamın vücut özelliklerini göz ardı edebilirim." Orkun'un bu cevapla dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı. "Ahlak anlayışın cezbedici. Pekala hadi gel dans edelim." Kıza elini uzatıp masadan kalkmasına yardımcı olduktan sonra onu pistin ortasına doğru götürdü. Dans eden kalabalığın arasında yerlerini almışlardı. Didar son derece baştan çıkarıcı bir performans sergiliyordu ama bu durum Orkun'u şaşırtmadı. Tam beklediği gibiydi kız onunla dans ederken bile ona kur yapıyordu. Orkun buna izin verdi. Gecenin zamanı sabaha yaklaşırken içtikleri alkol hafifçe kafalarını bulandırmaya başlamıştı. Yine de sarhoş değillerdi. Orkun kapıdaki bodyguardlardan birisine valenin getirdiği kızın arabasının anahtarını uzattı. "Didar hanımı evine bırak" diye emretti. Didar bu durum karşısında yüzünü asmıştı. "Beni tanımadığım bir adamla yalnız göndermeyeceksin değil mi?" Orkun kıza gülümsedi "Ben tanıyorum merak etme." Didar bu geceyi kesinlikle onun değil kendi istediği şekilde sonlandıracaktı o yüzden Orkun'un koluna sarılmış elini daha da sıkılaştırdı. "Sen de benimle gel" dedi sadece. Orkun derin bir nefes çekti "Sonra..." Didar ısrarcıydı "sonra diye bir şey yok. Şimdi." Kızın kararlı kahve bakışları Orkun'a durumdan kaçış olmadığını gösterir gibiydi. "Madem çok ısrar ediyorsun öyle olsun." Birlikte arabaya bindiklerinde zafer Didar'ın olmuştu. Arabada bir sessizlik hakimdi. Didar gözlerini kapatmış başını Orkun'un omuzuna yaslamış içinden adamı eve çıkarmanın yollarını düşünüyordu. Orkun bir kahve içelim numarasını yiyecek bir adama benzemiyordu. Orkun ise bu kadınla kendini çıkmaz bir duruma sokmak istemiyordu. Elbette henüz belli olmayan bir ilişkiye sadık kaldığı için değildi bu. Kalbinde Hazan vardı ama Hazan'ın ona hep dostça yaklaştığını biliyordu. Yurt dışında günü birlik bir sürü ilişkisi olmuştu. Sadece kızın Hazan'ın çevresinden birisi olması onu rahatsız ediyordu. Tek gecelik bir ilişki ortamlarındaki dengeyi sarsardı ve Orkun oldukça ilgi çekici bu kız hakkında henüz ne düşündüğüne tam olarak karar vermemişti. Bu yüzden durumdan sıyrılmanın hesabını yapıyordu kendi içinde. Evin önüne geldiklerinde Didar ona teşekkür etti. Orkun davet edilmemiş olmanın şaşkınlığını yaşıyordu. Bu kız onu tuhaf bir şekilde şaşırtıyordu. Kız arabadan indiğindeyse pat diye yere kapaklandı. Orkun bir an ne olduğunu anlamadı. Telaşla yerde sendeleyerek kalkmaya çalışan kıza doğru bir hamle yaptı "İyi misin?" Didar sarsak bir şekilde doğruldu yüzü acıdan kasılmış gibiydi. "Yine ayağımı burktum" dedi dudaklarını sarkıtarak. Orkun kızın hafif şiş olan ayak bileğine bir göz attı. "Neyse iyi geceler..." Didar arkasını dönmüş aksayan adımlarla sızlanarak yürümeye çalışıyordu ki Orkun arabadan indi. "Sana yardım edeyim zorlanıyor gibisin." Kızın beline sarılıp onu kendine yasladı. Didar'ın dudakları sinsi bir gülümseme ile kıvrılmıştı. Binanın en üst katındaki daireye çıkan asansörün tuşuna bastılar. Kapıya vardıklarında Didar çantasından anahtarı çıkardı Orkun onun kapıyı açıp içeriye girmesini bekledi. Kız sızlanarak topuklu ayakkabılarını çıkarırken Orkun ona eğilip yardım etti. "Teşekkür ederim" dedi Didar kibar bir şekilde. "Rica etsem bana içeriye kadar yardımcı olur musun?" Orkun kendi ayakkabılarını çıkarıp teslim olmuş bir şekilde eve girdi. Gerçekten dağınık bir evdi. Kız yatak odasının yerini tarif ettiğinde etrafa dağılmış kıyafetlere aldırmadan kızı oraya yönlendirdi. "Dağınıklık için kusura bakma. Yardımcı kadın izinliydi" dedi Didar mahcup bir şekilde. Orkun kızı yatağa yatırıp "sorun değil" diye mırıldandı. Nedense kendisini vahşi bir hayvanın inine girmiş bir tavşan gibi hissediyor ve buradan hemen uzaklaşmak istiyordu. Kızın şişmiş bileğine bir daha göz attı "buz var mı bileğine koyalım." Didar ona mutfağın yerini tarif ettikten sonra Orkun buz torbası ile kısa sürede geri geldi ve kızın ayak bileğine tampon yapmaya başladı. Aralarındaki yakınlık bir nefeslik mesafedeydi neredeyse ve birbirlerinin nefeslerinden alkolün kokusunu alabiliyorlardı. Orkun kızın bileğinden gözlerini kaldırınca kendisine ilgi ile bakan kıza şaşkınlıkla baktı. "Ne o aşık mı oldun yoksa." Didar'ın dudakları alaycı bir şekilde kıvrıldı "Ben senin bildiğin kadınlardan değilim aşk saçmalığı bana göre değil" Orkun daha şaşkınlığını üstünden atamadan Didar ona uzanıp dudaklarına bir öpücük kondurdu. Sonra kendini geriye çekti "Doğrusunu söylemek gerekirse seni çekici buluyorum" sonra adamın dudaklarına bir öpücük daha kondurdu. Orkun ona karşılık vermemişti. "Nadiren kadınlar beni çekici bulmaz ve sen sarhoşsun küçük hanım. Ben gidiyorum." Orkun ayaklanmıştı ki Didar onun koluna asıldı ve onu tekrar yatağın kenarına oturttu. "Ne istediğimi bilecek kadar kafam yerinde." Orkun kızın cesur tavırlarından etkileniyordu. Karşılık vermemiş olsa bile ateş gibi dudakları bedeninde bir harekete sebep olmuştu. "Ne istiyorsun?" dedi bildiği cevabı duymak ister gibi. Didar onu doğrudan yanıtladı "Seni..." ve daha fazla söze gerek kalmadan bu sefer tutkulu bir şekilde öpmeye başladı adamı. Orkun daha fazla kayıtsız kalamadı ve ustaca bir hızla kızın minik kıyafetlerinden hemen kurtuldu.

 

Bölüm : 15.12.2024 16:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...