35. Bölüm

BÖLÜM 35

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Orkun gözlerini açtığında yatağın yanında Didar'ı aradı ama kızı göremeyince muhtemelen mutfakta kahvaltı hazırlıyordur diye düşündü. Hep böyle olurdu çünkü. Yavaşça yataktan doğrulup kaslarını esnetti. Gece oldukça yorucu geçmişti. Kızın içinde resmen vahşi bir panter vardı. Gecenin kesik görüntüleri aklına bir daha dolarken yüzündeki gülümseme genişledi. İç çamaşırını dağınık odada aramaya başladı. Dışarıdan bazı tıkırtılar geliyordu. Kıyafet kalabalığının içinde pantolonu ve tişörtünü aramaktan vazgeçip odadan çıktı ve seslere doğru yürüdü. Belki bir sabah sevişmesi olurdu bir daha soyunma zahmetine girmek istemiyordu. Mutfağa girdiğinde karşısında başörtüsünü başının üstünde bağlamış tombul orta boylu kadınla göz göze geldi. "Tövbe estağfurullah, tövbe estağfurullah..." kadının serzenişleri karşısında Orkun üzerinde sadece iç çamaşırı olduğunu yeni fark etmişçesine kollarıyla kendini kapatmaya çalıştı. Kadın arkasını dönmüştü bile. "Çok özür dilerim ben sizi Didar sandım." Kadın ona bakmadan cevap verdi. "Didar Hanım erken çıktı." Orkun bir an cümleyi anlayamamıştı. "Nereye çıktı? Markete falan mı?" Kadın durumdan rahatsızlığını sesine yansıtır şekilde ona bakmadan konuşmaya devam etti. "Sanmam geç gelirim dedi." Orkun duruma biraz bozulmuştu. Genelde sabah kadınların yanında uyanmayan kendisi olurdu. Bu kadınla uyumuş ve sabah onu yanında bulamamıştı. "Anladım tamam" dedi gerisin geri odaya dönerken. Kıyafet kalabalığını dağınık yatağın üzerine atarak kendisine ait olanları alıp üzerine geçirdi. Alkolün etkisi olarak boğazı kurumuştu o yüzden komodininin üzerinde duran sürahiye yaklaştı ve bardağın altındaki katlanmış kağıdı eline aldı. "Güzel geceydi teşekkürler, evde pek bir şey olmaz kahvaltı yapman için sana para bırakıyorum" Orkun notu okurken kaşları çatıldı. Neydi bu şimdi? Kendini kullanılıp atılmış gibi hissetmişti üstelik kendisine para bile bırakılmıştı. Parayı saydı, bin lira. "Amma da ucuza gitmişim he" diye söylendi kendi kendine. Ceketinin cebinden cüzdanını çıkarıp paranın yanına iki bin de o koydu. Kağıdı ters çevirip cebinden çıkardığı dolma kalemiyle kendi notunu yazdı. "Eve yiyecek bir şeyler alırsın." Sonra deri ceketini üstüne takıp, hala mutfağı temizleyen kadına kısaca bir kolay gelsin mırıldandıktan sonra kendisini dışarıya attı. Böyle bir kız ilk kez görüyordu. Normalde kızlar sabah kalkar ona kahvaltı hazırlar, en iyi ihtimalle bir daha görüşüp görüşmeyeceklerini sorgular, en kötü ihtimalle dün geceden sonra biz şimdi neyiz olayına falan girerlerdi. Öyle alacağımı aldım vereceğimi verdim diyip onu bırakıp gitmezlerdi. Orkun birden yüzünü buruşturdu. Kız gerçekten ondan alacağını alıp kaybolmuştu. Yoldan geçen taksiyi durdurup kendisini içine attıktan sonra Ayça'nın telefonunu eline aldı. Bu küçük kızı bir güzel haşlamasa içi rahat etmeyecekti. Numarasını çevirip telefonu kulağına dayadı ama üçüncü çalıştan sonra meşgule düşen telefona bir küfür savurdu. Dayanamadı mesajlara girdi ve 'beni ara' yazdı gönderdi. Böyle de kıza yapışmış gibi mi olmuştu? Öfkeli bir nefes verdi kız ona cevap yazma zahmetinde bile bulunmamıştı. Hayır bir daha arayıp yazmayacaktı. Sadece kızı kendi planı için kullanacak ve onu bir daha görmeyecekti. Yine de içinde bir yer kendi kendini yiyordu. Telefonun ekranına bir daha baktı. Aramayacağım deyip telefonu ceketinin cebine soktu.

* * *
Geçen üç gün boyunca Andaç'ın sık sık araması ve Didar'ın Orkun'a cevap bile yazmamış olması adamın kafasını iyice karıştırmıştı. Artık planını devreye sokma zamanı gelmişti. O yüzden önce Didar'la görüşmesi gerekiyordu. Kızı birkaç kere ısrarla arayınca Didar artık pes edip telefonu açtı "Çok ısrarcısınız Orkun Bey" diye hafif bir sitemde bulunduğunda Orkun ses tonunu bozmadı. "Mecburen ısrar ettim size ulaşmak pek bir zor. Planı bugün gerçekleştirmeyi düşünüyorum. Bana yardım edeceksin değil mi?" Didar kafenin mutfağından çıktı. "Bu gece mi? Tamam o zaman öncesinde buluşup detayları konuşalım." Orkun onu kısaca onayladı ve Umut'un kafesinde buluşmaya karar verdiler. Orkun telefonu kapatıp plan için diğerlerine de haber verdi şimdi geriye kalan tek şey Andaç'ı kendi sonuna doğru yaklaştırmaktı. Kafeye geçtiğinde Ayça dışında herkes onu bekliyordu. Ayça ise evde o odaya kapalı haldeydi hala. Planın üstünden hep birlikte bir daha geçtiler. Orkun onların yanında Andaç'ı bir kere daha aradı.

Andaç, evinde oturmuş kapana kısılmış bir şekilde bekliyordu. O da kendi içinde bazı planlar yapıyordu. Orkun'u ve Ayça'yı öldürecek Nazlı'yı alıp çekip gidecekti buradan. Hem her şeyi bilen Ayça'dan hem de Orkun'dan kurtulmuş olacaktı. Orkun'u doğrudan öldürmesi gerekiyordu Ayça'nın zaten esir alınmış bir şekilde olacağını tahmin ediyordu onu öldürmek kolay olurdu. Bütün bunların kızının gözü önünde olmaması için elinden geleni yapacaktı. Telefonu çaldığında aramanın Ayça'dan geldiğini fark edince hemen cevapladı "Alo?" karşısındaki kibirli ses kulağına ulaştığında yüzünü buruşturdu "N’aber şerefsiz Andaç?" Andaç dişlerinin arasından tısladı "Kızım nerede?" Orkun'un dudakları yavaşça kıvrıldı "gayet iyi merak etme." Andaç dişlerini sıktı. "Merak ediyorum hayvan herif..." Orkun sesini rahat tutmaya çalıştı. "Çok merak ediyorsan bu akşam göndereceğim konuma gel." Andaç rahatlamış bir şekilde konuştu. "Salak mıyım ben kızımı görmeden sesini duymadan istediğin yere geleyim. Gelmemi istiyorsan kızımı görmek sesini duymak istiyorum." Orkun'un gözleri Hazan'la buluştu. Nazlı'yı bu durumdan uzak tutacağına söz vermişti. "Tamam seni kızın ve sevgili metresinle görüştürürüm. Beklemen lazım ama malum ben yoğun bir adamım." Konuşmasına izin vermeden telefonu kapattı bir kere daha. Gözlerini mahcup bir şekilde Hazan'a dikti. Hazan daha onun konuşmasına izin vermeden "hayır" diye cerledi ama Orkun için bu durum hayati önem taşıyordu. Ağzından girdi burnundan çıktı ve onu yaptıkları ek plana Nazlı'yı dahil etmesi için ikna etmeyi başardı.
Nazlı yeni odasında Asya ve Umut'la birlikte evcilik oynuyordu. Umut o sabah erkenden çıkıp bir sürü uçan balon almış kız uyanmadan hepsini odasına bırakmıştı. Sonra Hazan ile birlikte kızı öperek uyandırmıştı. Küçük kızın neşeli cıvıltısı hala kulaklarındaydı. Tabii daha sonrasında Umut helyumlu bir balonun patlaması sonucu uykusundan korkarak uyanan bir çocuğun beyin hasarı yaşadığı videoya internetten denk gelince bütün balonları kızın odasından çıkarmıştı. Onun bu korumacılığı Hazan'ın içini ısıtıyordu her zaman. O yüzden Orkun eve gelip Nazlı'yı almak istediğini söylediğinde Umut'la ciddi bir ağız dalaşına girmişlerdi. Umut kesinlikle ikna olmuyordu. Küçücük kızı nasıl böyle bir şeye alet edersin diye söylenip duruyor hatta izin verdiği için Hazan'a bile kızıyordu. Asya ise Nazlı'yı korumak ister gibi arkasına saklamıştı bile. Son zamanlarda pek iyi görünmüyordu Asya. Hazan ve Umut onun Hasan ile bir problem yaşadığının farkındaydı ama üstüne gitmek yerine kendisinin anlatmasını bekliyorlardı. O neşeli cıvıltılı kız gitmiş yerine huysuz huzursuz birisi gelmişti. Sonunda Hazan, Umut ve Asya ile baş başa konuşarak ikna etti onları yoksa Orkun ile aralarında ciddi bir kavga çıkacaktı. Hazan Nazlı'nın odasına girdiğinde küçük kız tuhaf bir şeyler olduğunun farkındaydı ama ne olduğunu annesinden öğrenmek istercesine onun gözlerine bakıyordu. Hazan kızına yalan söyleyecek olmanın verdiği eziklikle oturdu yavrusunun yanına. "Kızım babana bir şaka yapmak istiyoruz ama senin yardımına ihtiyacımız var." Nazlı annesine yüzünü astı "babamı görmek istemiyorum beni kaçırdı. Alıp götürecekti seni bir daha göremeyecektim." Hazan kızına sıkı sıkı sarıldı. "Biz de bu yüzden ona bir ders vermek için minik bir şaka yapmak istiyoruz. Sen ve Ayça kaçırılmışsın gibi numara yapacağız. Kaçırılmanın korkutucu bir şey olduğunu anlasın diye olur mu?" Nazlı babasına çok kızgındı o yüzden bu fikir onun hoşuna gitmişti. "Tamam olur" dedi hemen. "O zaman hemen gidiyoruz hazırlanalım." Hazan kızın o gün eve geldiğinde giydiği kıyafetleri yeniden üstüne giydirdi. Sonra Ayça ve Nazlı ile birlikte Filiz'in öldürüldüğü daha önce Defne'nin kurtarıldığı depoya gittiler. Orkun Nazlı ve Ayça'yı birer tahta sandalyeye bağlayıp ağızlarını bantladı. Sonra Andaç'ı görüntülü olarak aradı. Andaç kızını ve Ayça'yı gördüğünde öfkeden deliye dönmüştü. O zamana kadar içinde hep bir kuruntu vardı şimdi o kuruntu gitmişti. Kızı bu adamın ellerindeydi. "Hatırlıyorsun değil mi burayı şerefsiz? Kızını ve metresini sağ salim görmek istiyorsan buraya gel bekliyorum." Andaç telefondan gürledi "Kızımın sesini duymak istiyorum onun bunun çocuğu. Küçücük çocuk o ne istedin çocuktan. Kızımın sesini duyacağım..." Orkun telefonun ekranını Nazlı'ya çevirip ağzındaki bandı nazikçe çıkardı. "Baba kurtar beni" dedi Nazlı annesi ile anlaştıkları gibi. "Kızım korkma tamam mı? Sakın korkma şimdi geliyorum alacağım seni." Nazlı başını önüne eğdi "Korkuyorum..." dedi ama Orkun kız babası ile biraz daha konuşur da her şeyi belli eder diye korkarak yanağındaki bandın ucunu yeniden ağzına yapıştırdı. "Bu kadar konuşma yeter, şimdi çık gel." Telefonu kapattığında üstünden büyük bir yük atmış gibiydi. Hemen Nazlı'yı çözdü. Kızı Asya ile birlikte gezmeye gönderdiler. Şimdi planın diğer aşaması kalmıştı.

Andaç ruhsatsız silahını beline takıp doğrudan çıktı evden. Hızla kendini arabaya atıp depoya doğru sürmeye başladı. Sinirden elleri titriyordu. Bu adamı kesinlikle öldürecekti bu sefer. Kafasındaki korkutucu düşünceler karanlık orman yoluna girdiğinde biraz olsun dağılmıştı. Buraya son ziyaretinde genç bir kızın canını almıştı. Çöken karanlıkla zihninde beliren düşünce irkilmesine sebep oldu. Filiz'in yüzünü gözlerinin önünden atmak için kafasını sağa sola salladı. O kıza yaptığı şeyin pişmanlığı bir kere daha içini burkmuştu. Orkun denen o adam ortaya çıkmasaydı o kız belki hayatta olacaktı. Bazı şeylerin kazanılması için bazı şeylerin kaybedilmesi gerekiyordu. Andaç o zamanlar Hazan ile yaşayacağı bir hayatın karşılığında Filiz'in hayatını kaybetmesini makul bulmuştu. Orkun'dan da kurtulmak istemişti ama herif kedi gibi sürekli dört ayağının üzerine düşüyordu. Ailesi adamı bir şekilde yurt dışına kaçırmıştı. Andaç bu sefer onu toprağa sokacaktı kesinlikle. Bu heriften böylece kurtulacaktı. Depoya yaklaştığında arabasının farlarını kararttı. Yola iyice dikkat kesildi. Arabasını sote bir yerde bıraktı. Etrafı kolaçan etmesi gerekiyordu. Orkun buraya tek gelmez diye düşünüyordu ama deponun önüne geldiğinde bile kimsenin olmaması tüylerini diken diken etmeye yetmişti. Bir şeyler tuhaftı sanki. Depoya girmeden önce etrafına biraz daha bakındı. Kapı zaten demir zincirler asma kilitle kapalıydı. "Dalga mı geçiyorsun benimle!" diye söylendi kendi kendine. Tam o sırada deponun kapısına yansıyan bir görüntü ile irkilip bir iki adım geriye attı. Bu görüntü Filiz'in ölümünü gösteren gazete haberi ile başlıyordu. Sonrasında kızın yapay zeka ile canlandırılmış fotoğrafı sürekli aynı soruyu soruyordu "beni neden öldürdün Andaç? Katil... Katil beni neden öldürdün!" Andaç korku ile elindeki silahı yere düşürdü bir iki adım geriledi "ne oluyor be! Orkun neredesin?" O sırada bembeyaz bir elbise içinde saçlarını düzleştirmiş kemik gözlüklerle deponun yanından Didar çıktı. Andaç onu görünce geriye doğru sendeleyip takıldığı dal yüzünden yere düştü. "Beni neden öldürdün?" dedi Didar nefret dolu bir sesle. Andaç olduğu yerde çökmüş kalmış gördüğü şeyin kabuslarından birisi olduğunu düşünmeye başlamıştı. Elleriyle düşen silahını bulmak için yeri yoklamaya başladı ama karanlıkta bir türlü bulamıyordu. Ağaçların arasından demin kapıya yansıyan ışık bile yok olmuştu. "Yaklaşma bana! Yaklaşma!" Didar sorusunu tekrarladığında Andaç aklını kaybetmiş gibi gözleri irileşerek baktı kıza. Sonra iğrenç bir kahkaha attı "olamaz, sen gerçek değilsin. Öldün sen. Cenazene bile geldim. Üstüne atılan toprağı gördüm. Öldürdüm seni. Ben öldürdüm. Şurada vurdum göğsünden tek kurşunla vurdum." Didar ona bir adım daha yaklaştı "beni neden öldürdün?" Andaç'ın boğazı kurumuştu korkudan bacakları titriyor elleri hala yerde silahını arıyordu "Orkun denen o herifi aradan çıkarmam lazımdı. Gerçekten seni isteyerek öldürmedim. Özür dilerim. Hazan'ı çok seviyordum. Orkun varken hiç şansım yoktu. Ben kendi şansımı kendim yaratmak zorundaydım." Didar ona temkinli bir adım daha attı. Yüzünü olabildiğince karanlıkta tutmaya çalışıyordu. Orkun çok yaklaşmamasını söylemişti. "Beni neden öldürdün?" dedi yine durağan bir sesle. "Lanet olasıca geberdin gittin hayaletin mi musallat oldu bana. Öldürdüm işte. Nerede benim silahım..." O sırada geriye doğru sürünmüş olduğundan silahın sert metalini arkasında hissetti. Gözlerini karşısındaki hayaletten ayırmadan elini arkasına atıp silahı kavradı. O sırada Didar ona doğru bir adım daha atmıştı ki Andaç silahı ona doğrulttu. Birden etraftan polisler çıktı. "At silahını teslim ol!" Andaç neye uğradığını şaşırdı. Elleriyle silahı sabitleyip tetiği çekti.

Didar kendini yere savrulmuş olarak bulurken Orkun koşarak kızın önüne geçmişti. Merminin yakıcı sıcaklığı etine işlerken genç adam hala kızın iyi olduğundan emin olmak istercesine yüzüne bakıyordu. O sırada Hazan saklandığı ağacın arkasından korkuyla Orkun'a doğru koşmaya başladı. Aynı anda Umut, Didar'a doğru koşuyordu. Polisler ambulans anonsu geçerken, Andaç ortaya çıkan karışıklıktan yararlanarak arabasına doğru koşmaya başlamıştı bile. Arkasından açılan ateşe dur ihtarlarına rağmen hızla koşuyordu. Umut, Didar'ın iyi olduğundan emin olduktan sonra Andaç'ın peşine düştü. Buraya arabayla gelmişti mutlaka yola çıkacaktı o yüzden önünü kesmek için polisler gibi peşinden değil anayola doğru koşmaya başladı. Tam tahmin ettiği gibi olmuştu Andaç polislerden önce arabasına ulaşmayı başarmıştı ve yola çıkmıştı. Umut yolun ortasında durmuş kollarını iki yana açmıştı. Andaç ve peşinden ona son gaz yetişmeye çalışan bir polis arabası geliyordu. Andaç'ın karşısındaki adamı görünce gözleri kısılmıştı. "Umut, Umut... Ölmek istiyorsun demek." Gaza iyice yüklendi. Umut adamın hızını kesmek yerine arttırdığını fark edince kendisini hızla yolun kenarına attı. Bu savrulmayla kafasını yere çarpmış hemen doğrulamamıştı. Andaç aynasından yerden kalkmaya çalışan adamı izledi ve polislerle arasındaki mesafeye güvenerek, vitesi geriye taktı. Madem yolun sonuna gelmişti Hazan'ın bu herifle mutlu olmasına izin vermeyecekti. Orkun denen pisliği demin vurmuştu bunu da aradan çıkaracaktı. Hızla geri geri sürdü ve yeni ayaklanmış adamın kaçmasına izin vermeden ona sertçe çarptı. Umut daha ne olduğunu anlamadan kendisine arkasından çarpan araçla havaya savruldu ve hızla yere düştü. Gözleri kapanırken gördüğü son şey kendisine hızla yaklaşan polis aracı ve acı bir fren sesiydi.

Polisler bir ambulans anonsu daha geçerken, Hazan Orkun'un başında ağlıyordu. Didar şoka girmiş gibi adamın kan içinde kalmış sırtına bakıyordu. Umut'un olmadığını o anda fark etti Hazan. Umut nerede? diye sordu. Didar Orkun'un yarasına ellerini bastırıyor kanamayı durdurmaya çalışıyordu. O sırada polis telsizinden bir anons daha duyuldu. "Suçlu kaçarken kasıtlı olarak bir kişiyi ezdi. Ambulans bekliyoruz. Gri Toyota Corolla araçla kaçıyor..." Hazan telefonunu çıkarıp korku içinde Umut'u aradı. Telefon sonunda açıldığında tanımadığı bir ses karşıladı onu. "Telefon sahibi bir trafik kazasına karıştı. Ambulans geliyor..." Hazan'ın bu sesle telefon elinden düştü ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ambulans sirenleri acı acı geceyi doldurduğunda Hazan ne Orkun'un başından ayrılabiliyordu ne Umut'un nerede olduğunu biliyordu. Orkun'u sedyeye alıp ambulansa yerleştirdiklerinde Hazan ve Didar'da araca atladı. Ambulans anayola çıktığında durakladı başka bir yaralı olduğu için durduklarını konuşurken Hazan açın kapıyı diye çığlık atmaya başladı. Açılan kapıdan inip diğer ambulansa doğru koşturduğunda yüzü kan içinde kalmış Umut'u görmek hayatının en büyük şokuydu ona. "Yaşıyor mu?" diye bağırdı korku içinde. Onu sedyeye koyup ambulansa yerleştirdiklerinde Hazan hemen arkaya yerleşti. "Yaşıyor mu?" başında ona bazı aletlerle tedavi uygulayan ambulans doktoru "yaşıyor siz kimsiniz?" dedi. "Ben kız arkadaşıyım." O saatten sonra Umut'un kan grubu,
alerjisi gibi hayati bilgileri Hazan'dan almaya başladılar. Asya'ya haber vermesi gerekiyordu. İki ambulans yolda peş peşe yol alırken, Hazan telefonunun ekranına göz yaşları içinde boş boş bakıyordu. Andaç kaçmayı başarabilmiş miydi? Didar'ı aradı hemen. "Orkun iyi mi?" diye sordu telefon açılır açılmaz. "Değil kalbi durdu demin. Durumu ciddi." Hazan'ın gözlerinden yaşlar bir kere daha boşalırken kendisini daha önce hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti. Resmen kalbinin ikiye bölündüğünü hissediyordu. Uzanıp Umut'un elini tuttu. "Bırakma beni sakın. Umut beni bir daha bırakırsan seni asla affetmem..."

 

Bölüm : 15.12.2024 16:27 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...