
Hazan, Orkun'un uyandığını öğrenince soluğu hastanede almıştı. O kadar korkmuştu ki bir şey olacak diye gözyaşları içinde sarılmıştı arkadaşına. Orkun sırtındaki kurşun yüzünden hala acı çekiyordu. Hazan'ın ona sıkı sıkı sarılması yıllardır beklediği bir şeye kavuşturmuştu onu. Bu yüzden acısını bile yok saymıştı. Didar bu manzara karşısında içten içe rahatsız olmuş ama hiçbir şey de belli etmemişti. Sonuçta karnındaki çocuğun babası olsa bile sevgilisi falan değildi ya adam. Ne diyecekti ki? Bu yüzden odadan sessizce çıkıp kendini Umut'un yanına attı. Belki onunla biraz dertleşmek iyi gelebilirdi. Arkadaşının odasına çıktığında sessizce yanına oturdu. "Orkun uyandı Umut. Sen de aç artık gözlerini. Çok uyudun. Umut benim sana ihtiyacım var. Ben korkuyorum ne olur beni yalnız bırakma. Sen yalnızlığımın içinde bana hep bir abi gibi oldun. Ne olur abimi benden alma. Asya perişan, Hazan perişan ben perişanım... Sana söylemem gereken çok önemli bir şey var. Ne yapacağımı bilmiyorum çok korkuyorum. Ne olur uyan artık..." Umut'un parmakları hafifçe kıpırdamıştı. İlk defa Hazan dışında birisine tepki vermiş olması Didar'ı mutlu etmişti. "Duyuyorsun beni geri gel bana kanka ne olur yine yanımda olmana ihtiyacım var." Kızın yanaklarından süzülen bir damla adamın elinin üstüne düşmüştü.
Hazan Orkun'la konuşmasının bir yerinde aklına takılan soruyu sormak için fırsat buldu. "Didar ile aranda neler oluyor?" Orkun soru karşısında hafifçe kızardı ve gözlerini mahcup bir şekilde kaçırdı. "Ee, benim çocuğuma hamile..." Hazan pizza sipariş edelim der gibi bir rahatlıkla söylenmiş bu cümle karşısında bir an duraksadı. Sonra peşinden bir gülme krizine girdi. Sinirleri bozulmuştu. Orkun ise kadını büyük bir ciddiyetle izliyordu. Hazan kesik kesik alabildiği nefesinin arasında konuşmaya çalıştı onunla. "Dalga geçmenin zamanı mı?" dedi ve yine kahkahalara boğuldu. Orkun kadına gözlerini kırpıştırdı. "Geçmiyorum zaten. Gerçekten çocuğuma hamile..." bunu söyledikten sonra omuzlarını silkmesi Hazan'ın duraksamasına sebep oldu. Gerçekten şaka yapmıyordu. "Nasıl yani nasıl yaptınız?" Orkun'un dudakları yavaşça kıvrıldı gözlerindeki muzip bakışlar yerine gelmişti şimdi. "Yani şimdi sana öğretmeyi çok isterdim ama bir çocuğun var zaten nasıl yapıldığını biliyor olmalısın..." Hazan Orkun'un koluna güçlü bir şaplak attı. "Onu mu diyorum geri zekalı. Ne ara yaptınız. Ne ara sevgili oldunuz onu soruyorum." Orkun içini çekti. "Aslında sevgili değiliz. Öyle bir gecelik bir kaçamaktı. Onu Filiz'in yerine geçmesi için ikna edeyim diye kulübe çağırmıştım. Sonra olaylar böyle gelişti." Hazan kaşlarını çattı. Ne demek istediğini anlamıyordu. "İkna etmek için sevişeyim mi dedin?" Orkun şimdi yine gözlerini mahcup bir şekilde parmaklarına indirdi. "Ben demedim o dedi. Sevişmeden ikna olmadı. Ayrıca üstüme saldırdı zorla tecavüz etti bana, panter gibi atladı üstüme..." Hazan Orkun'a tek kaşını kaldırdı "yeter aaa, detaylarını duymak istemiyorum. Senin rızan yoktu yani?" Orkun bu sefer gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı "şimdi şöyle düşünürsek, o kızla gece kulübünde ne işim vardı? Birlikte içip, dans ettiğimize göre bir kuyruk sallama durumu da var. E kızı evine götürdüm odasına çıkardım kız beni öperken karşı koymadım falan bu açılardan bakarsak evet rızam varmış demek ki... Yani bu bana zorla tecavüz etti deyip mahkemeye versem bunları söylerler adama... " Hazan Orkun'un koluna bir şaplak daha attı, "ne saçmalıyorsun Allah aşkına?" dedi sinirli bir şekilde. Orkun dudaklarını hafifçe büzdü. "Ne saçmalayacağım burada mağdur olan benim ama ya! Güzel ülkemin kadınlarının başlarına geldiği zaman böyle şeyler soysuz köpekler böyle yırtmıyor mu bu işlerden? O kızın gece o saatte orada ne işi vardı? Mini etek giyip karşısındaki adamı azdırdı. Hem tecavüz sırasında çok direnmediğine göre demek ki rızası vardı. Heh, aynı şey benim başıma geldi üstüne kadın hamile." Hazan gözlerini kırpıştırdı ve Orkun'a hafif bir alkış tuttu. Orkun bu durum karşısında şaşırmıştı. "Evet tebrik ediyorum sevgili baba adayı, ee evlilik ne zaman?" Orkun'un dudakları hafifçe kıvrıldı yine yukarıya. "Ne zaman uygunsun? Senin bir çocuğun var benimde olacak şimdi hem şartları da eşitlemiş olduk di mi? Ama önce Umut'un uyanmasını bekleyelim mutlu haberi kendisine ben vermek istiyorum." Hazan ona gözlerini devirdi. "Gerçekten hiç değişmiyorsun di mi?" Orkun kafasını olumsuz anlamda salladı "Asla!" Hazan içini derince çekti "Didar ile evlenmeyi düşün bence. Belli ki hoşlanmışsın kızdan." Orkun yüzünü buruşturdu. "Onun böyle bir talebi yok. Ayrıca kabul ediyorum ilgi çekici bir kız ama onu tam tanımıyorum." Hazan ona kaşlarını çattı "tanışmış bebek bile yapmışsınız daha ne Orkun? Neyse sen bunu bir düşün ben Umut'a bakacağım bir." Orkun gözlerini yeniden ellerine indirdi. "Hiç şansım yok mu peki Umut'a karşı?" Hazan ona gülümsedi "yok yani artık milyon da bir ihtimali bile yok. Seni çok seviyorum ama sadece yakın bir dost kardeş gibi." Orkun yüzünü buruşturdu sonra mırıldanmaya başladı. "toprak olur taş olurum yolunda yoldaş olurum istersen kardaş olurum merak etme seeeenn." Hazan kapıdan çıkarken sırıtmadan edemedi. "Yeniden tebrikler, baba olacak olmana sevindim." Orkun onun arkasından bir süre baktı "Ben ne hissedeceğimi bilmiyorum ama. Kendimi baba gibi hissetmiyorum. Sadece benden olan o küçücük parçanın hayatına kast etmeyi kendime yakıştıramıyorum." Kendini yatağa yeniden geri bırakıp gözlerini kapattı.
Hazan Umut'un odasının kapısına geldiğinde Didar'ın içeride olduğunu görünce bir süre bekledi. Kadının omuzlarının sarsılması ağladığını gösteriyordu sanki. İçeri girse rahatsızlık verecekti belki de. Korkuyor olmalı diye düşündü. Gidip onu teselli etmek istiyordu ama Didar'ın böyle bir şeye ihtiyacı olup olmadığından emin değildi. Bilmiyormuş gibi davranmak daha mı uygun kaçardı. Aklı karışmıştı. Didar kızarmış gözleriyle dışarıya çıktığında çantasından bir peçete uzattı burnunu silmesi için. "İyi misin?" Didar peçeteyi burnuna kaparken değişen ses tonuyla konuştu "değilim alt üst olmuş hissediyorum." Hazan gidip ona sarıldı "Üzülme her şey yoluna girecek. Korkma tamam mı?" Önce şaşıran kız sonrasında kendini Hazan'ın kollarına bıraktı ve kendi kollarını da bu kıza sardı. "Bilmiyorsun ki" dedi hıçkırarak. Hazan onun saçlarını okşadı. "Anlat bileyim. Her şeyin bir çözümü vardır." Didar gözyaşları yanaklarını döverken konuştu "Hamileyim ben hem de Orkun'dan ve ne yapacağımı bilmiyorum. Çünkü onun beni değil seni sevdiği malum. Çocuğu da istiyor ama korkuyorum. Çok korkuyorum anne olmaya hazır mıyım bilmiyorum." Hazan içini çekti "Orkun benim için her zaman iyi bir dost ve kardeş oldu. Onun için de sürpriz bir haber olmuştur bu. Bırak biraz sindirsin zaman tanı hem kendine hem ona." Didar kendini geri çekerken kafasıyla onayladı Hazan'ı. "Teşekkür ederim. Yanımda olduğun için." Hazan ona gülümsedi "rica ederim. Hadi git elini yüzünü yıka karnındakini de rahatsız etme böyle. Duyuyor hissediyor ve üzülüyordur. Yapma."
Geçen günlerde Orkun'un uyandığını duyan ziyaretçiler hastaneye akın etmişti. Umut ise hala gözlerini açmıyordu. Orkun ayağa kalktığında soluğu Umut'un yanında aldı. Adamın makineye bağlı bedenine yeni tıraş edilmiş yüzüne bir süre baktı. "Merhaba şirin baba merhaba. Üzerindeki maviler de pek yakışmış. Sesimi tanıyorsun değil mi? Bak sana ne söyleyeceğim bayadır böyle uyuyan güzel gibi uyuyorsun. Seni öperek uyandıracak olan prensin de ben olmam kaderin ayrı bir cilvesi demek. O kadar uzun zamandır uyuyorsun ki kız kardeşin, Hazan'ın dağda yaşayan abisi ile evlenmeye karar verdi. Ama asıl bomba bu değil tabii, sen böyle uyuduğun için artık ümidimizi iyice kestik senden, yakında bizde Hazan'la evleniyoruz. Ona iyi bakacağımdan hiç şüphen olmasın. Aaa bu arada bak heyecandan unutuyordum az kalsın. Benim bir çocuğum olacak biliyor musun erkek olursa belki adına Umut koyarız. Bendeki havadisler bu kadar oralar da ne var ne yok biraz da sen anlat? Huri muri gerçek mi onlar ya? Varsa ölme kısmını bende bir düşüneyim diyorum. Neyse Hazan'la gelinlik bakmaya gideceğiz çok kaldım yanında. Hoşça kal şirin baba hoşça kal..." Orkun kapıdan çıkmadan önce yatakta uzanan adama içini çekerek bir kere daha baktı. Hadi be oğlum bu sözlere rağmen uyanıp bana hesap sormazsan eğer büyük hayal kırıklığı olacak benim için. Hadi Umut yapabilirsin uyan artık, diye geçirdi içinden.
Orkun'un gitmesinden yarım saat sonra Asya, abisinin ellerini tutmuş yine onunla sanki oradaymış gibi sohbet ediyordu. Adamın gözleri yavaş yavaş aralanırken Asya hiç durmadan konuşuyordu. "Başladın yine dır dır kafamı ütülemeye" dedi Umut boğuk sesiyle. Asya gözlerini abisinin ellerine dikmişti. "Di mi, şimdi uyanık olsan böyle derdin aynı." Sonra Asya'nın gözleri birden kendisini abisinin gülümseyen yeşil gözleriyle bakışırken buldu. "A-abi, yaşıyorsun..." Umut kaşlarını hafifçe yukarıya doğru ittirdi. "Ölmüş müydüm?" Asya bir kahkaha attı "Hayır, yani evet. Aaayy yaşıyor, uyandı abim uyandı. Hemşire hemşire..." onun saniyeler içinde değişen ruh hali ve çığlıklar atarak dışarıya koşturmasını izledi Umut. En son ne olmuştu diye düşünerek zihnini yokladı. Evet Andaç'ın önünü kesmeye çalışmıştı adamın durmayacağını anlayınca kenara atmıştı kendisini ve kafasını çarpmıştı tam toparlanıp ayağa kalkarken vücuduna inen sert bir darbe ve fren sesini hatırlıyordu. Birisi ona çarpmıştı. Polisler mi çarpmıştı acaba? Doktor ve hemşireler odaya doluşup Umut'u kontrol için götürürlerken Asya hemen ailesini aradı ve peşinden Hazan'a haber verdi.
Biraz sonra Umut'ta Orkun gibi normal bir odaya alınmıştı. Annesi ve babası kısa sürede soluğu hastanede almıştı Hazan ise önce Zeynep'in kafeye gelmesini beklemiş sonra Serap ve Nazlı'yı almak zorunda kalmıştı. İçi içine sığmıyor içindeki heyecan kalbini coşturdukça coşturuyordu. Uçar gibi gitti sevdiği adamın yanına. Yeni alındığı odanın kapısına geldiğinde, içeriden gelen seslerden Zerrin Hanım ve Ahmet Beyin orada olduğunu anlamıştı. Çekinerek kapıyı çaldı ve içeriye girdi. Üzerine dönen memnuniyetsiz bakışlara aldırmamaya çalışırken Nazlı bir anda annesinin elinden çıkıp Umut'un üstüne atıldı. "Umut abi!" Umut kızın kumral saçlarını okşayıp yanağına bir öpücük kondurdu. "Çok korktum hiç iyileşmeyeceksin sandım." Hazan'ın bu durum karşısında gözleri dolmuştu. "Biraz yorulmuşum dinlendim" dedi Umut küçük kıza gülümseyerek. Nazlı ona sıkıca sardı küçük kollarını "bir daha o kadar çok yorulma tamam mı?" dedi çocuksu bir masumiyetle. Umut ona gülümserken, Serap yaklaştı yanına. "Nasılsın canım? Ağrın sızın var mı?" Umut eski dostunun endişeli mavi gözlerine gülümsedi. "Bana kalırsa bugün çıkmak istiyorum ama birkaç gün daha tutacaklar gibi." Serap Umut'un elini sıktı, "İyi ol acele etme." O sırada Umut gözlerini kapının kenarında duran ve her an ağlamak üzere gibi görünen kadına dikti. İyice zayıflamıştı kadın, gözlerini narin bedende biraz dolaştırdıktan sonra bir şeyler arar gibi karnında oyalandı. Sonra anne ve babasının kötücül bakışlarla baktığı kadını yanına çağırdı. "Kardelen..." Hazan adamın dudaklarından bir dua gibi dökülen ismi ile titredi. Ailesi orada olmasa çoktan kendisini kollarına atıp içi dışına çıkana kadar ağlardı ama tutuyordu kendisini. Ürkek bir adım attı Umut'a doğru. "Çok şükür geri geldin, çok şükür..." Zerrin Hanım Asya'ya döndü "bu kadının ne işi var burada oğlum az kalsın canından oluyordu onun yüzünden." Asya annesine kaşlarını çattı. "Yapma anne durumun Hazan'la ne ilgisi var..." Bu sefer söze Ahmet Bey girdi "kocası çarpmış çocuğa nasıl ne ilgisi var? Bu kadının peşine düşmese tövbe tövbe..." Hazan duydukları karşısında kızarırken Serap orta yaşları biraz geçmiş bu iki insana döndü. "Kocası değil eski kocası..." Zerrin Hanım arkasına yaslandı kollarını göğsünde bağladı "çok fark etti gerçekten, şimdi bir şey diyeceğim de hiç yeri değil." Hazan dişlerini sıktı. Umut ise sevdiği kadının bu denli hakaretlere maruz kalmasını kabul edecek bir adam değildi karşısındaki kişiler anne ve babası olsa bile, o yüzden kaşlarını çattı. "Anne ve baba!" diye kükredi boğuk sesiyle. Bu durum odadaki herkesin yerinden sıçramasına sebep olmuştu. "Kardelen'le konuşurken biraz dikkatli olmanızı rica ediyorum. Aksi durumda kalbinizi kırmak zorunda kalırım ve bu beni çok üzer. Sevdiğim kadına hak etmediği şekilde davranan kim olursa olsun karşısında beni bulur." Ahmet bey oturduğu koltuktan ayaklandı. "Yazıklar olsun" dedi odadan dışarıya doğru çıkarken. Zerrin Hanımınsa gözünün ucunda duran bir damla yaş yanağından süzülmüştü şimdi. "Çok kırıldım oğlum. Bir kadın için üstelik dul ve çocuklu bir kadın için söylediklerini gerçekten biz hak ediyor muyuz?" O kocasının peşinden çıkarken Umut Asya'ya yanlarında gitmesi için bir işaret yaptı. "Serap ve küçük prenses bizi biraz yalnız bıraksanız olur mu?" Serap şahit olduğu tatsız durumdan gerilmiş Nazlı ise ne olduğuna bir türlü anlam verememiş çocuk aklıyla Umut'un anne ve babasına kızmıştı. Serap Nazlı'nın elini tuttu. "Gel teyzecim kantine gidelim de bir şeyler alalım." Nazlı onu hiç ikiletmeden peşinden yürürken Hazan Umut'a yaklaştı ve tam dudağının kenarına küçük bir öpücük bıraktı. "Yaşlı insanlar onlar kırmasaydın keşke. Senin için endişeleniyorlar. Anne olmak böyle bir şey bana olan öfkelerini anlıyorum ben. Benim yüzümden bu halde olduğunu düşünüyorlar." Umut'un kaşları iyice çatıldı "olanların seninle hiçbir ilgisi yok. Kırılması gerekeni kıracaksın Kardelen. Kim olursa olsun. Yoksa seni en hassas yerlerinden onlar kırar." Hazan ona gülümsedi. Umut elini uzatıp kadının karnına dokundu. Hazan'a bu hareket biraz tuhaf gelmişti. "Ne yapıyorsun?" dedi kaşlarını yukarıya doğru iterek. "Orkun ondan bir bebeğin olduğunu söyledi bana" dedi kaşlarını çatarak. Umut'un hatırladığı tek şey bu cümleydi. Hazan birden kıpkırmızı oldu. "Ne? Hayır yok öyle birşey." Umut bu sefer daha da şaşkınlıkla baktı kadının yüzüne. "Yok mu?" Hazan Didar'ın Orkun'dan hamile olduğunu söyleyecekti ki son anda vazgeçti. Bu durumu Didar'ın anlatması daha uygun olurdu. "Gerçekten. Deli misin sen? Mahvoldum, perişan oldum. Bana dön geri dön diye kaç gece dua ettim biliyor musun? Hem ben Orkun'u her zaman bir kardeş dost gibi gördüm. Onu seviyorum ama bu bir erkeğe duyulan türde sevgi değil." Umut'un yüzü aydınlandı "Peki bir erkeğe duyulan türde bir sevgi hissettiğin birisi var mı?" Hazan yeniden kızarırken Umut kadının sevimli suratında dolaştırdı ısrarlı bakışlarını. "Var" dedi Hazan utangaç küçük bir kız gibi. Umut'un gözleri parıldamaya başlamıştı "kim?" Hazan gözlerini parmaklarına dikti. "Söylemem sır." Umut bu cevapla dudaklarını sarkıttı. "Hadi ama ben çok güzel sır tutarım söyle hadi." Hazan ona kıkırdadı "Olmaz iki kişinin bildiği sır değildir." Umut bu cevapla yüzünü buruşturdu. "Yani, peki Polat Alemdar! Hemşireyi çağırır mısın?" Hazan bir an telaşla baktı sevdiği adamın yüzüne "ne oldu ağrın mı var bir şey mi oldu?" Umut ona tek kaşını kaldırdı "Evet kalbime bir şey oldu bir röntgenini çeksinler kırıldı sanırım. Mümkünse beni yeniden uyutmalarını isteyeceğim ve sen büyük sırrını söylemeden de uyanmaya hiç niyetim yok!" Hazan dayanamadı ve onun yanaklarını sıktı. "Çok tatlısın çoook! Cevabı biliyorsun ama." Umut bir çocuk gibi daha da sarkıttı dudaklarını. "Bildiğimden emin değilim duymak istiyorum!" Hazan ona kıkırdadı. "Sen, sen ve yine sen Umut. Benim aklım kalbim ruhum bedenim bütün hücrelerim hatta DNA'm bile senin aşkınla dolu. Ben senden başkasına aşık olmadım." Umut'un bu cevapla dudakları kıvrıldı güzel dişleri ortaya çıktı. "Seni çok seviyorum kadın. Bütün var oluşumla..." Sonra Hazan'ı kendisine çekip dudaklarının üzerine şeker tadında bir öpücük bıraktı. Tam o esnada kapı açılırken Hazan ve Umut basılmış gibi utanç içinde birbirlerinden ayrıldılar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |