39. Bölüm

BÖLÜM 39

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Nazım Bey, adliyede rüzgar gibi esti. Duruşma, sayesinde, kovuşturmaya gerek olmadan tek celsede kapanmıştı. Gerçi Andaç'ın polislerin karşısında itirafının kaydı, üstüne ise Serap'ın kıyamadığı Ayça'nın şahitlik yapması ve bu sayede cezai indirim alması işleri kolaylaştırmıştı. Ayça Andaç'a o kadar kızgındı ki adamın bütün suçlarını tek nefeste itiraf etmiş ve tanıklık etmişti. O gece onu hiç düşünmeden orada bırakmıştı adi herif. Serap ise bir arkadaşından Ayça'yı oradan alıp evine götürmesini istemişti. Netice olarak Nazlı'yı kaçırması, Umut'u öldürmeye çalışması, Orkun'u ruhsatsız silahla yaralaması ve iftira atmış olması ve Filiz'i öldürmesi, delil karartma ve diğer suçlarından otuz beş sene hapsine hükmedilmişti. Ayça ise yardım ve yataklıktan on sene ceza almıştı. Orkun ise artık ülkesinde serbest bir adamdı. Aklanmıştı ve bugün ondan mutlusu yoktu. Orkun Nazım Bey ile konuşurken Didar bir köşede onu izliyordu. Nazım Bey onunla samimi bir şekilde sohbet ettikten sonra omuzuna babacan bir tavırla vurup "geçmiş olsun" dedi. Henüz kızının bu adamdan hamile olduğunu bilmiyordu. O kızına doğru yürürken Orkun arkadaşları tarafından sevgiyle kuşatılmıştı. Didar ona göz ucuyla baktı. Hazan'la uzun süre sıkı sıkı sarılmış olması genç kızın içini gıcıklasa da artık eskisi gibi rahatsız etmiyordu onu. Babası yanına gelip "birlikte yemek yiyelim mi?" diye teklif ettiğinde Didar yaşına rağmen hala belli bir karizması ve yakışıklılığı olan adamın yüzünde gözlerini gezdirdi. "İştahım yok" dedi öylece. Midesi bulanıyor mide bulantısı onu bir türlü rahat bırakmıyordu. Orkun arkadaşlarının arasında gözleriyle kadını takip ediyordu. Krem rengi takımının içine göbeğini açıkta bırakan su yeşili bir büstiyer giymişti. Ne giymiş olursa olsun kadının tenine çok yakışıyordu. Babası ile konuşurken rahatsız tavrı adamın dikkatinden kaçmamıştı. Umut onu tebrik ederken keyifli bir şekilde gülümsedi Orkun. "Artık daimi yanınızda olabileceğim çok sevindin değil mi?" Umut'un gülümsemesi daha da genişledi. Alışmıştı bu adama. "Çok meraklısın bana yapışmaya istersen Hazan'dan boşalan odayı senin için ayarlayayım hazır ailemde İzmir'e geri dönmüşken." Orkun ona yalandan yüzünü buruşturdu. "İtiraf et sende bensiz yapamıyorsun." Umut ona sırıtırken Asya gözlerini devirdi. "Abicim evcil hayvan istiyorsan kaplumbağa gibi daha sessiz şeylere bakabiliriz bence." Orkun ona tek kaşını kaldırdı tam cevap verecekti ki Defne girdi araya "Tabii sen hayvandan iyi anlarsın nasılsa..." Asya ona bütün sevimliliği ile sırıttı "o yüzden abinin gürültülü olduğunu söyledim ya!" O sırada gözyaşları içinde ellerinde kelepçelerle yanındaki iki polisle geçen Ayça'yı görünce Serap hareketlendi. Kadına doğru koşturdu. "Ayça, bir şeye ihtiyacın olursa..." Ayça onun yüzüne bakamıyordu. Kafasını öne eğmiş yanaklarından akan yaşların yüzünü kapatmasını umuyordu çünkü kollarındaki polisler yüzünden ellerini yüzüne kapatamıyordu. Serap'ın yanına gelen Hazan ise durumu daha da kötüleştirmişti. Bu yüzleşmeye hazır değildi hiçbir zaman da hazır olacağını düşünmüyordu. Polisler onu çekiştirirken "bir saniye" dedi Hazan. Ayça ona yüzünü kaldıramadı. "Ayça..." Ayça'nın gözyaşları bir nehire dönüşmüştü yüzünde "ne olur bir şey deme" dedi boğuk sesiyle. Hazan derin bir nefes aldı "acıma bana Hazan..." Hazan ona acıyordu elinde değildi bu. "Bugün seni affettim Ayça." Kadın gözyaşlarının arkasında kalmış ela gözlerini umutsuzca dikti arkadaşının yüzüne. "Evet affettim seni. Sen ne yaptıysan kendine yaptın. Sen yılların dostluğunu yaktın yıktın kül ettin. Sen dostluğun yazılı olmayan bir hükmünü çiğnedin. Seni affettim çünkü seni daha fazla kalbime yük etmek istemiyorum. Canımı yaktın Ayça çok yaktın. Andaç'tan daha çok yaktın canımı. Kendime güvenim, insanlara güvenimi sorgulattın bana. Senin için kalbimde en ufak bir his yok artık. Ne tuhaf iki yakın dosttan iki yabancı olduk. Seni affediyorum bir daha hayatımda olmaman için... " Ayça kolundaki polisler olmasa o anda yığılırdı belki de. Hazan onun önünden çekilirken Serap bir şey diyememişti. Ayça şimdi hıçkırarak ağlıyor ve Serap tarafını belli edercesine Hazan'ın peşinden yürüyordu. Arkasından Andaç çıktığında öfkeli gözlerle baktı Hazan'a. "Ben bitti demeden bitmeyecek Hazan!" diye bağırdı. Polisler onu çekiştirirken kollarından kurtulmak için debelenip çırpınıyordu bunu başarmıştı bile. Hazan'a doğru koşmaya başladığında ise Umut karşısına çıkıp suratına sağlam bir yumruk indirdi. Bu hareketle yere düşen adamı polisler toparladı yeniden. "Bir daha kadınımın adını ağzına almayacaksın!" diye gürlediğinde Andaç'ın gözlerinde öfke dolu bir bakış vardı. Cevap vermek yerine ağzına dolan kanı adamın ayaklarının önüne tükürdü ve polisler tarafından sürüklendi.

Adliyenin yakınında mesire alanı içindeki bir parkta Nazlı'yı oyalamak zorunda kalan Hasan, duruşmanın sonucunu telefonla öğrenmişti. Herkesin keyfi bir nebze yerindeyken Hazan'ın kafası bambaşka bir sorunla doluydu şu anda. O yüzden arkadaşlarının neşeli sohbetlerine piknik yapmak için hemencecik kurdukları plana dahil olamamıştı. O kızına durumu nasıl anlatacağını düşünüyordu. Umut onun yanına gelip elini tuttu. "İyi misin ruhum?" Hazan derin bir nefes verdi. "İyi hissetmeliyim ama hissetmiyorum" dedi açık yüreklilikle. Hayatının bir dönemi, çok zorlu bir dönemi kapanmıştı ve nedense önündeki yol onu ürkütüyordu. Umut onun minik elinin parmak uçlarını usulca öptü. "Ben yanındayım." Hazan ona gülümsemekle yetindi. Umut'un her zaman yanında olacağını biliyordu ama bir daha hiçbir şartta ömrünü bir adamın eline insafına bırakmayacağı bir ders almıştı. Başkasının değil kendi kanatları ile uçacaktı önce. Her şeyden önce kendi gücüne güvenecekti. "Ne düşünüyorsun?" dedi Umut bu sefer. "Nazlı'ya durumu nasıl anlatırım onu düşünüyorum." Umut derin bir iç çekti "Anlatmak zorunda değilsin babasının yurt dışına gittiğini söylemen yeterli bence." Hazan ona buruk bir gülümseme ile baktı. "Sen çözülen davanın kimin davası olduğunun farkında mısın? Orkun Doğrusöz'ün üstüne atılmış cinayet davası aydınlatıldı ve gazeteler yarın boy boy bu haberi basacaklar. Çocuğum okula başladığında neler olacak, zorbalığa maruz mu kalacak bu yaşta nelerle yüzleşecek bilmiyorum. Korkuyorum." Umut derin bir nefes aldı. Bu kadarını düşünmemişti. " O zaman ona durumu uygun bir dille anlatmaya çalışmamız lazım. İstersen doğrudan bir pedagog ile görüşelim." Hazan çok huzursuzdu ama arkadaşlarının cıvıltılı seslerine karşı ortamı bozan kişi olmak istemiyordu. "Olabilir" dedi bu konuyu sonra düşünmek üzere zihninin gerisine iterken. Arabalara binip, piknik ve mangal için gerekli malzemeleri aldıktan sonra yola koyuldular.

Didar'ın yüzünü buruşturduğunu gören Orkun, direksiyondan bir elini çekip kadının karnına uzattı. Bu hareket Didar'ın içinde bazı elektrik dalgalarına sebep olmuştu ama bunu yüzüne yansıtmamaya çalıştı. Gözlerini yoldan ayırmadan "iyi misin?" diye sorduğunda genç kadın ona belli etmeden sıklaşan nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Orkun kısa bir bekleyişin ardından cevap gelmediğini görünce bakışlarını kadına çevirdi. "İyi misin?" Didar nefesini henüz toparlamıştı. "Ay, bana mı sordun elini karnıma koyunca çocuğunla konuşuyorsun sandım." Defne arkada kıkırdarken Orkun yandan bir gülüş sundu kadına. "Annesini merak ediyorum. Yüzün rahatsız görünüyor." Didar adamın her daim gözünü üzerinde hissetmekten memnundu. "Midem bulanıyor her zamanki gibi" dedi bıkkın bir şekilde. Orkun kadının karnında ellerini şefkatle dolaştırdı "Kızım, yapma böyle bak annen kötü hissediyor." Didar dudaklarını birbirine bastırdı. "Ne belli kız olduğu belki oğlum olacak." Orkun ona sırıttı. "Oğlan olursa iki yaşından sonra kendisine bahçede bir kulübe yaparız evde beslenmiyormuş onlar öyle diyorlar." Didar bu yoruma kaşlarını çatmıştı ki Defne kıkırdadı. "Hele sana çekerse bence kulübeyi şehir dışında falan yaparsın." Didar'ın gözleri merakla açılmıştı "O neden?" Orkun çapkınca gülümsemeye başladığında Defne annesinden sıkça duyduğu abisinin çocukluk yaramazlıklarını anlatmaya başlamıştı bile. Orkun ise o sırada elini kadının karnından çekip elinin üzerine indirdi sıcak elini avuçlarının arasına aldı. Kadının teni ona anlamadığı bir şekilde huzur veriyordu. Temas bağımlısı da değildi ama nedense bu kadına sürekli türlü bahanelerle dokunma isteğini engelleyemiyordu. Defne'yi dinlerken zaman zaman çatılan kaşları olaylardan çıkarımlar yaptığını gösteriyor zaman zamansa dudakları tatlı bir kahkaha ile aralanıyor Orkun o kahkahanın üstüne kendi dudaklarını kapatıp gülüşünü içine hapsetme isteği duyuyordu. Didar ise adamın eline kapanmış elinin farkında değilmiş gibi davranıyordu. Sanki hareket etse elini tutan el ondan uzaklaşacak gibi korkuyordu o eli bırakmak istemiyor ama tam anlamıyla tutamıyordu da. Karnındaki çocuğun babası kalbine nerede işlemişti bilmiyordu. Son zamanlarda onu çok sık düşünürken buluyordu kendisini. Böyle zamanlarda eften püften bahaneler uydurup adamı arıyor nerede olduğunu kontrol ediyor yanına gelmesi için aş erme bahanesinin altına sığınıyordu. Orkun nerede olursa olsun canım bir şey istiyor dediği anda istediği şeyi mutlaka bulup soluğu yanında alıyordu. Adamın aşkı içindeki bebekle birlikte büyüyordu sanki. Gülüşü zeytin yeşili gözleri bir yerde sürekli kalbine çakılıyordu. Kokusu hele ona dokunması her seferinde bedeninde farklı bir etki farklı bir elektrik olarak ortaya çıkıyordu. Keşke aklını okuyabilseydi. Adamın bu etkilerini ona belli etmemek için çabalamasına gerek kalmazdı belki o zaman. "Ne düşünüyorsun?" dedi Orkun dalmış kızın gergin suratına bir an baktıktan sonra. "Hiç." Orkun hafifçe iç geçirdi. Bu kadını anlamak neden bu kadar zordu? Bildiği hiçbir kadına benzemiyordu. Şu sıralar rüyalarında bile onu görüyordu ama kadın ona sanki hiç umurunda değilmiş gibi davrandıkça ne yapacağını nasıl hareket edeceğini bilemiyordu. Kafası karışıyordu. Bu kadını istiyordu. Onu hem tutkuyla hem de sevgiyle istiyordu. Yüzüne gölgesini düşüren bütün düşünceleri aklından kovmak istiyordu. Didar ise ona hiç ihtiyacı yokmuş gibi dik başlı eğilmez asi bir prenses gibi dikiliyordu karşısında. Bu durum adamın canını sıkıyordu. Sonra aklına onu barda o adamla gördüğünde hissettiği yakıcı his geldi kaşları çatıldı. Bu hissin bir rövanşı olmalıydı ama değil mi? Telefonu bir kere daha çalarken, beklediği rövanş fırsatını değerlendirdi. Sabahtan beri meşgule attığı kadının aramasını yanıtladı. "Efendim Hale?" arabanın içini cilveli bir ses doldurdu. "Aşk olsun ama tatlım ne kadar merak ettiğimi biliyorsun bir türlü yanıtlamadın telefonumu." Orkun sıkkın davranmamak için çabaladı. "Hayatım mahkemedeydim ondan" dedi neşeli bir sesle. "E tamam bende o yüzden arıyorum. Ne oldu sonuç?" Orkun bu sefer neşe ile gülümsedi "Kazandık artık özgür bir adamım. Şimdi kutlamaya gidiyoruz arkadaşlarla gel istersen." Kadın bu fırsatı kaçıramazdı o yüzden hemen atladı "özel de kutlayalım ama konum yolla bana çıkıyorum." Orkun ilk söylediğini geçiştirdi "Defne atıyor şimdi, görüşürüz." Didar yüzünü asmamak için insan üstü bir çaba harcarken Defne abisine gözlerini devirdi. "Ne diye çağırıyorsun bu yılışık kadını anlamıyorum ki!" Orkun ona sırıttı "merak etmiş abisi yazık!" Didar biraz önce öpmek istediği o ağza bir tane yapıştırmamak için zorluyordu kendisini.

Erkekler mangal başında yerlerini alırken, Serap ve Hazan masayı kurmaya çalışıyordu. Defne yanında zevzek kardeşini de getirmiş olan Hale ile ilgilenme işi kendisine kaldığı için oldukça sıkkındı. Umut bir ara diğerlerinin oturup Hazan ve Serap'ın koşturduğunu görünce, elindeki mangal yelpazesini Hasan'ın elini tutuşturdu. Birleştirilmiş piknik masasına doğru yürümeye başladı. "Hanımlar hizmetçiniz mi var sizin burada? Niye sadece Kardelen ve Serap koşturuyor" dedi sorgulayan tavırlarla. Asya hemen abisine tatlı bir gülücük gönderdi. "Ben Nazlıkuşla ilgileniyorum abicim hem manikürüm çok yeni..." Umut ona gözlerini devirirken, kafasını Defne ve karşısındaki kadına çevirdi Defne bıkkın bir nefes verdi "Ben abimin arkadaşı ve kardeşiyle ilgileniyordum, bir de mutfak işinden pek anlamıyorum Umut abicim..." Didar'a baktığındaysa kız her an kusacak gibi görünüyordu onu es geçti. "Kardelen ve Serap şu ağaç salıncak kurmak için çok uygun bir de hamak için şu iki ağaç iyi siz benimle gelin onları halledelim. Prensesim de bize yardım etsin." Nazlı Umut'a gözleri parıldayarak bakarken Asya abisine gözlerini devirdi. "Siz de kalkın masayı hazırlayın bilenler bilmeyenlere öğretsin. Delikanlı sen de mangalın başına geç bakalım." Hale dahil diğerleri ayaklanırken kadının kardeşi Umut'a "Okan" dedi. Umut ona sorgular bakışlarla bakarken "adım Okan" diye tekrar etti. Umut ona gülümsedi "memnun oldum Okan hadi bakalım herkes görev başına." O arkasını döndüğünde Hale hafif bir iç geçirdi "ay ne karizmatik ne yakışıklı adam ya. Kim bu Defne?" Defne ona gözlerini devirdi "Asya'nın abisi. Umut adı..." Asya kadına sevimli bir şekilde baktı sonra sırıtarak ekledi "sevgilisi var! Başı bağlı yani." Hale ona omzunu silkti "Yok canım benim aklım başkasında zaten sadece maşallah abin taş!" Didar rahatsız bir şekilde kıpırdandı. Kadının aklım başkasında derken Orkun'u süzmesi sinirlerini bozmuştu. O sırada Okan diğerlerine katılmıştı. "Orkun abi, bir şey soracağım." Orkun köz haline gelmiş ateşi karıştırıyordu. "Sor bakalım." Okan ona gözleriyle Asya'yı işaret etti. "Şu kız Asya sevgilisi falan var mı biliyor musun?" Orkun Hasan'la göz göze geldi sonra genişçe gülümsedi. "Yok." Hasan aynı anda dişlerini sıktı "hayırdır kardeşim niye sordun?" Okan ona sevimli sevimli sırıttı "Çok tatlı kız ya!" Hasan derin bir nefes aldı "önüne bak önüne! Benim eski sevgilim o." Okan ona kaşlarını kaldırmış hafifçe kızarmış yine de gözlerini Asya'dan çekmemişti ama. Serap ve Hazan, Nazlı ile ilgilenirken diğerleri masayı hazırlamış erkekler etleri pişirmiş şimdi herkes masanın başındaki yerini almıştı. Didar, Orkun'a mütemadiyen kur yapan Hale'yi parçalamamak için kendisini zor tutuyordu. Daha sinir bozucu olan ise kimse karnındaki çocuğun babasının Orkun olduğunu kadına söylememişti. Gerçi hamile gibi görünmüyordu da. Bir yandan Hasan ise Okan'a tutulmuştu. Yani Orkun davet etmemiş olsa şurada eşek sudan gelene kadar dövecekti çocuğu. Sürekli Asya ile bir muhabbet kurmaya çalışması adamın sinirlerini alt üst ediyordu. Asya'ya o kadar yalvarmış yakarmış özür dilemiş hatasını anladığını hiçbir şeyin umurunda olmadığını sadece onu sevdiğini ondan ayrı kalmanın ruhuna nasıl bir acı verdiğini anlatmıştı ama kız Nuh demiş peygamber dememişti. O iş bitti önüne bak demişti ona. Hasan yine de ondan vazgeçecek değildi o yüzden bu kıl kuyruk sinirlerine dokunuyordu şimdi. Asya'nın ise çocuğa kıkırdayıp durması daha da sinir ediyordu onu. Hale yanında oturan Orkun'un yaprak düştü bahanesi ile ellerini üstünde gezdirmeye başlayınca, Didar yerinde huzursuzca kıpırdandı. Yemek ortamı onların arasındaki gerginlik dışında aslında oldukça eğlenceli geçmişti. Kulüpte ettikleri kavgadan konu açılınca Hasan bir de Orkun'un bir zamanlar otoparka gelip herkesi dövmesi sonra onu dövdükten sonra hastaneye götürmesini anlatınca masa kahkahalara gömülmüştü. "İrlandalı boksör müsün sen arkadaş nasıl dövdün o kadar adamı hala anlamıyorum" demişti Hasan gülerken. Orkun ona sırıtıp "var bizimde kendimize göre numaralarımız" dediğinde Umut'la aralarında dövüş sporlarından muhabbet açılmıştı. Yemekler yendikten sonra etraf el birliği ile hızlıca toparlandı. Daha sonra masaya semaver söyleyeceklerdi ama şimdi biraz hareket etme zamanıydı. Orkun masadan doğrulup "Hale daha önce geldin mi buraya?" diye sordu. Kadın daha önce buraya elbette gelmişti ama bunu söylemeyecekti. "Yukarıdan manzara boğazı çok güzel görüyor gel sana göstereyim hem yediklerimizi biraz yakarız." Kadın hevesle ayağa kalktı yukarısının orman olduğunu biliyordu. "Ay, çok merak ettim şimdi" dedi elini ona yardım etmesi için Orkun'a uzatırken. Orkun yerinde huzursuzca kıpırdanan Didar'a göz ucuyla bir bakış attı. Nasılmış başkalarıyla flört etmek Didar Hanım diye geçirdi içinden kadının elinden tutup onu yönlendirirken. Kadınlar bir tarafa dağılırken erkekler başka bir tarafa toplanmıştı. Didar önce Orkun'u umursamıyor gibi davrandı ve kadınlarla sohbete devam etti ama bir yarım saat sonra içini kemiren kuruntuya daha fazla dayanamayıp tuvalete gideceğim diyerek Orkun'un peşine düştü. Kadınla aralarında ne vardı öğrenmezse çatlayacaktı. Bir sonraki fire ise Asya olmuştu. "Ben biraz yürüyeceğim" demişti. Bunun üzerine Defne, Nazlı'yı elinden tutup salıncağa götürmüş Serap ve Hazan ise hamağa yan yana oturarak kendi aralarında bundan sonra neler yapacaklarına dair bir muhabbete girmişlerdi. Hasan ve Umut tavla oynarken, bir ara Hasan'ın gözleri Asya'yı aradı. Bulamayınca tuvalete gittiğini düşündü ama kızın bir süre daha gelmemesi adamı kıllandırmıştı. O sırada etrafta Okan denilen çocuğun olmaması daha da gerilmesine sebep olmuş üstüne bir de Umut'a yenilmişti. Oturduğu yerden hışımla kalktı Hazan'ın yanına gitti. Umut onun arkasından anlamaya çalışır gibi bakıyordu. "Asya nerede?" diye sordu kardeşine. Hazan ona omuzlarını silkti "bilmiyorum yürüyüşe çıktı." Hasan cebinden telefonunu çıkarıp kızı aradı. Telefon açılmayınca "ben şuna bir bakayım" diyerek ayrıldı yanlarından. Onun peşinden Umut kadınların yanına gelip muhabbetlerine dahil olmuş gelecek planları kapanmış konu Umut'un gelmesi ile eski okul günlerine evrilmişti.

Didar uzunca bir yürüyüşten sonra bir bankta yan yana birbirlerine bakarak oturan Hale ve Orkun'u bulabilmişti. Yanlarına doğru adımladığı sırada kadının birden adamın dudaklarına uzanıp onu öpmesini izledi. Bir an olduğu yerde donmuş gibi kaldı ama Orkun'un hızla kendisini geriye çekmesi ve kadının yanından hemen kalkması ile yürümeye devam etti. Kadın onun kolunu tutuyor asılıyor Orkun ondan kurtulmaya çalışıyormuş gibi görünüyordu. Didar içinde yükselen öfkeyi ayaklarına yansıtabilseydi muhtemelen yerde bir deprem etkisi yaratırdı. Orkun kız görüş alanına girdiğinde gözleri önce şaşkınlıkla açıldı sonra dudakları zevkle kıvrıldı. Didar ise ona aldırmadan kadını kolundan tuttuğu gibi sevdiği adamın yanından uzaklaştırdı. Hale Orkun'la arasına giren bu çelimsiz kıza sorgular gözlerle bakıyordu. Didar bu kadının kuş yuvası gibi görünen kısa kıvırcık saçlarını tek tek yolmak istiyordu o an. "Ne oluyor canım" dedi Hale huzursuz bir öfkeyle. Didar ona dişlerinin arasından tısladı "çek ellerini benim erkeğimin üstünden!" Orkun'un gözleri ışıldamaya başlamıştı bile. Hale kadının kafasının üzerinden gülmek üzere gibi görünen Orkun'a bir göz attı "bu ne demek oluyor Orkun?" Didar onu hışımla geriye doğru itti "bana bak kızım, bir daha bu adamı aramayacaksın, yanında dolaşmayacak vatoz gibi dudaklarına yapışmayacaksın yoksa o tiftik saçlarından kendime yorgan yaparım!" Hale kollarını göğsünde bağladı Orkun'dan beklediği tepki bir türlü gelmiyordu. "Sen kimsin de..." Didar ona bir adım attı. Aralarındaki mesafeyi kadının saçlarını yolabileceği kadar kısaltmıştı. "Ben karnımda onun çoğunu taşıyorum bu da beni onun karısı yapar defol şimdi!" diye kükrediğinde Hale korku ile yerinden sıçrayıp hiçbir şey demeden oradan kaçar gibi uzaklaştı. Kendisini aşağılanmış hissediyordu. Orkun onun arkasından bir kahkaha attığında Didar öfkeli bakışlarını ona çevirdi. Orkun kıza aldırmıyor gibi sırıttı. "Bu bir teklif miydi?" Didar gözlerini kıstı ve onu yakasından tutup kendisine doğru çekti. Çelik gibi bakışlarını adamın gözlerine dikti "Bir daha yanında dişi sinek görürsem Orkun Doğrusöz, seni doğduğuna pişman ederim." Sonra adamın beklemediği bir şekilde kendi dudaklarını onun dudaklarına kapattı "kimse bir daha kimse seni öpmeyecek!" Orkun kadının ellerini yakasından çekip boynuna attı ve onun bedenini sıkıca kendisine bastırdı. Kulağına doğru eğildi "Asıl ben bir daha senin yanında flört ettiğin bir erkek görürsem, bütün erkek neslini tüketirim Didar Hanım. Sen benimsin." Didar ona kıkırdarken Orkun bu sefer kızın kahkahasını kendi dudakları arasına kapattı. Kız ağzının içine doğru fısıldadı "seninim..."

 

Bölüm : 15.12.2024 16:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...