Kızlar mutfak masasındaki yerlerini aldıklarında Hazan ıslak saçlarını bileğine taktığı siyah lastik tokası ile gelişigüzel topladı. Saçlarını taramamıştı bile. Asya bardağından bir yudum daha aldı sonra kahve gözlerini Hazan'a dikti. "Eveeet anlat bakalım." Hazan böyle sorulunca aklında bir şey varsa bile unuturdu onu. Okulda sözlüye kalkmış çocuk gibi. Burnundaki koku içini hala ısıtırken o bambaşka bir dünyadaydı "Abin kaç yaşında?" Asya alakasız sorunun sebebini çözmeye çalışıyordu içinde. "Otuz üç yaşında neden ki?" Hazan'ın kaşları hafifçe çatıldı. "E evli değil mi o zaman burada kalıyor falan?" Asya neden abisinden konuştuklarını anlamaya çalışıyordu. "Yok evlenmedi pekte evlenecek gibi değil zaten." Hazan aman evlenmesin bok yok ya evlilikte diye geçirmişti içinden. "Neden?" Asya derin bir nefes aldı "Patronu merak eden küçük kız durumları mı?" dedi sırıtarak. "Bilmem birisine aşık olmuştu çok ciddiydi hatta. Sonra kız bunu askerdeyken terk edip başka birisiyle evlendi. O da kendini işe güce verdi işte." Hazan yüzünü buruşturdu. "Aldatıyor muymuş yani?" Asya bu konuyu konuşmak istemiyordu. Abisinin özeli sayılırdı. "Öyleymiş." Hazan'ın kaşları çatıldı. Kendi yarasına parmak basılmış gibiydi. "Karaktersiz. Aldatmak nedir ya? Sevmiyorsan ayrılırsın olur biter. Aldatmak ne demek." Asya derin bir nefes aldı "herkes herkesi aldatıyor artık. Kimse elindekinden vazgeçecek kadar cesur değil." Hazan kızın bitirdiği içkiye merakla baktı. Asya bir kere daha doldurmuştu kadehini. "Cesaretle ne alakası var karakter meselesi bu." Hala çok öfkeliydi. Asya bu öfkeyi hayal kırıklığını anlıyordu. "Haklısın" dedi öylece. "Peki sen şimdi ne yapacaksın, kafanda bir rota belirledin mi?" Hazan omuzlarını silkti "bilmiyorum, ben sanırım önce annemlerle konuşmalıyım, belki abimle o bana destek olursa boşanırım." Asya'nın kaşları çatılmıştı. "Olmazsa?" Hazan öylece omuzlarını silkti. "Ailen nasıl bakıyor bu boşanma mevzularına? Günümüzde aldatmak kadar yaygın bir durum bu gerçi ama..." Hazan yarıladığı vişne bardağını uzattı Asya'ya "tadını merak ettim." Asya votka ile tamamladı bardağın üstünü. Alkol insana cesaret verir diyorlardı. Öyle çalınmıştı Hazan'ın kulağına. Şimdi her şeyden çok ihtiyacı vardı cesur olmaya. Hazan tatlı yakıcı bardağından bir yudum aldı. Ciğerlerine doğru kayan sıvı hemen yanaklarını ısıtmıştı. Midesini kaldıran anason kokusu yoktu bunda. Bardağı masaya bıraktı. "Aslına bakarsan ailem eski kafa yahudiler kadar katıdır bu konuda. Sanki boşanmak insanın başına gelebilecek en kötü şeymiş gibi düşünüyorlar. Elbette dünya hayatımı, berbat bir adama katlanarak mahvetmemin sabrına karşılıkta, beni cennetle müjdeliyorlar. Allah'tan söz almış gibi..." sonra bardağı kafasına dikti gözleri dolmuştu. "Bir kere çok mutsuz olduğumu boşanmak istediğimi söylemiştim. Gelinlikle çıktığın yere ancak kefenle dönebilirsin demişlerdi." Asya Hazan'ın bardağını yeniledi. "Daha önce içmediysen yavaş ol. Durur durur birden vurur ona göre." Hazan küçük bir yudum daha aldı tadına alıştığı bardaktan. "Vuran vurmuş bana. Kefenle dönersin diyorlar. Yani kendimi öldürsem mutlu olacaklar. Beni her türlü ölüme mahkum ediyorlar. Ya yaşarken öleceğim ki öldüm sayılır halime bak. Ya da gerçekten öleceğim. Kefenime sarılsalar utanmadan ağlarlar birde." Asya bardağından küçük bir yudum alıp ağzına bir fıstık attı. "Nasıl kafalar bunlar hiç anlamıyorum. İnsan evladına böyle bir kötülüğü nasıl yapar? Gözünün içine baka baka yanmasına nasıl izin verir. Nedir bu, el alem ne der korkusu mu? Bok yesin o el alem ya. Onlar en fazla on beş dakika konuşur seni. On beş dakikalık bir dedikoduyu duymamak için bir ömür neyin ceremesini çektiriyorlar insana?" Hazan büyükçe bir yudum daha aldı bardağından votkayı sevmişti. İçi bir hoş olmuş hafiflemişti sanki. "Bizi dünyaya getirdikleri için nerede nasıl kimle yaşayacağımız konusunda tek söz hakkı onlarınmış gibi düşünüyorlar." Asya ona gülümsedi. "Bu hakkı verirsen öyle sanırlar. Verme o hakkı sende." Hazan dalga geçer gibi gülümsedi. "Nasıl? Sen onları tanımıyorsun..." Asya elbette tanımıyordu onları. Kendisi öyle bir ailede büyümemişti. "Sorma söyleme Hazan. Kendi bildiğini kendi istediğini yap. Başkasının seni hapsettiği hayalin olmayan bir hayatı yaşamaktansa kendi hatalarının borçlarını ödemek daha kolay gelir bence insana. En azından sen yapmış olursun başkası değil." Hazan'ın kaşları havalandı gözleri biraz korku ile bakıyordu. O hiç izin almadan yaşamamıştı ki. Bugün hayatının en özgür günüydü. Bugün... Ne kocasından ne ailesinden izin almamıştı buradaydı üstüne daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapıyor içki içiyordu. "Söylemesi kolay dedi silerler beni." Asya bu kadının bundan korktuğuna inanamıyordu. "İsabet olur silsinler zaten. Varlıkları ne işe yaramış ki elinden tutup destek mi olmuşlar?" Hazan güldü sinir bozukluğu ile alkolün vermiş olduğu yetkiye dayanarak bu kendisinden küçük kızın samimiyetine belki yaşadığı hayattan büyük laflarına güldü. Asya onu izledi. Gülmek bu kadına nasılda yakışıyordu. "Geç kaldım be güzelim onun için. Onu beni zorla bu adamla evlendirdiklerinde yapmam lazımdı..." Asya kollarını kavuşturmuş karşısında hüzünle gerilen yüzü dikkatle izlemeye başlamıştı. Hazan ise dolan gözleriyle sızlayan burnuna rağmen kendini tutmaya çalışıyordu. Çok ağlamıştı daha fazla ağlamak istemiyordu. Asya sıcak gülümsemesi ile baktı ona. Konuşacağı yoktu. "Eh, zararın neresinden dönersen kardır demişler. Nasıl evlendin peki?" Hazan yüzüne buruk bir gülümseme takındı. "Aslında" dedi fısıltıyla yanakları da biraz kızararak "başkasına aşıktım." Asya'nın kaşları çatıldı merak etmişti hikayeyi. Arkaya yaslandı kollarını bağladı. Hazan'a devam etmesi için bakmaya başladı. "Aynı okuldaydık. O benden büyüktü ama. Ben onu ilk defa bahçede futbol oynarken görmüştüm. Nasıl yakışıklı ama görür görmez ilgimi çekmişti. Bir süre bakıştık sonra da çıkmaya başladık işte. O okulu bitirecek askere gidecek sonra bir iş bulacaktı. Ben de o arada okulumu bitirecektim sonra evleniriz diye düşünüyorduk." Asya kadının gözlerini parlatan gülümsemenin yavaş yavaş kaybolup yerini bir karanlığa bırakmasını izledi. Hazan susmuştu. O günler doluştu gözlerinin önüne.
Hazan okuldan heyecanla çıkmıştı. Buluşacakları kafenin önüne geldiğinde sevgilisini gördü. Karşısında oturan kızı gördüğündeyse kaşları hızla çatıldı. Bu kız onun eski sevgilisiydi, okuldan tanıyordu onu. Adımlarını tam hızlandırmıştı ki sevdiğinin kızın eline uzanan elleriyle olduğu yerde duraksadı. Ne olduğuna anlam veremiyordu. Bir süre izledi samimi durumlarını. Kızın saçlarında dolaşan ellerini görünce sinirle telefonunu çıkardı. Doğrudan aradı delikanlıyı. "Neredesin?" demişti sakin kalmaya çalışarak. Delikanlının oturduğu masadan kalkıp biraz uzaklaşmasını izledi. "Seni bekliyorum sevgilim." Hazan derin bir nefes aldı. "Kiminle?" diye sordu. Delikanlının gözleri etrafta bir süre dolaştı. "Kimseyle. Sen neredesin?" Hazan derin bir nefes daha aldı. Kıskançlık, öfke yakıcı bir bıçak gibi saplanmıştı boğazına. "Şimdi çıktım ders uzamıştı biraz geliyorum." Delikanlının bu cevapla düşen omuzlarından nefesini tuttuğu belliydi. "Tamam aşkım aç mısın bir şey söyleyeyim mi sana?" Hazan dikkatle izliyordu onu. "Gelince ben söylerim." Biraz sonra delikanlı bu eski sevgilisine sarılıp göndermişti onu ve başka bir masaya geçmişti. O çıktıktan biraz sonra Hazan girdi içeriye. Sakin kalmaya çalışıyor sevgilisinin o sormadan anlatmasını bekliyordu. Bir çay söyledi ama delikanlı hiç anlatacak gibi değildi. Biraz sonra kalkacak otobüsünden bahsedip duruyordu. Hazan sustu o otobüse onu bindirene kadar sustu. Delikanlı bunu gidiyor olmasına yormuştu. Muavin yolcu kalmasın diyene kadar sustu Hazan. Delikanlı Hazan'a "üzülme ama az kaldı" deyip sarılınca Hazan daha fazla tutamadı kendisini. Boğazına saplanan öfke ve kıskançlık gözlerinden akmaya başladı. Sevgilisi ona bir kere daha sarılmak istemişti ama Hazan geriye bir adım attı. "Gördüm sizi" dedi öfkeyle. Delikanlının gözleri şaşkınca açılmıştı. "Bitti. Rüya ile buluştun benden önce. Anlatmanı bekledim ama hiçbir şey söylemedin bitti!" Delikanlı panikle sarıldı sevdiği kızın koluna "Açıklarım anlatırım ama gitmem lazım. Aramızda sandığın gibi bir şey yok." Hazan sinirle çekti içini olmasaydı sormadan anlatırdın zaten diye geçirdi aklından. "Git artık!" Muavinin bir kere daha uyarısı ile arabaya binmek zorunda kalmıştı delikanlı. Hazan gözyaşları içinde uzaklaşmış sürekli çalan telefonunu kapatmıştı. Eve vardığında kızlar televizyon izliyordu. Onun perişan halini görünce olanları dinleyip bir gaz da onlar vermişti Hazan'a. Bütün gece sevgilisinden gelen mesajları okumuş ama kırık kalbi cevap vermesine izin vermemişti. Yarın okulda Rüya ile yüzleşmesi gerekecekti.
"Alooo! Sular derin mi daldın baya. Ee noldu niye evlenmediniz?" Hazan olduğu yerde hafifçe kıpırdandı. "Aldattı. O da aldattı beni" dedi buruk bir gülümseme ile. Asya bardağını kaldırdı havaya "o zaman bütün zalimlere diyelim." Hazan'da kaldırdı bardağını "diyelim bakalım. Bütün aptallara da diyelim."
Asya, Hazan'ın üçüncü bardaktan sonra içmesine izin vermemişti. Yavaş yavaş etrafı toparlamaya başladı. Hazan ayağa kalktığında başı hafifçe dönüyordu. Telefonunu eline aldığında bir sürü cevapsız arama gördü ve içlerinde annesi babası abisi de vardı. Ortalığı ayağa kaldırmıştı belli ki şerefsiz. Önce onu aradı geriye "Hazan eve gelmedin neredesiniz? Ailende değilsin hepsini aradım." Hazan sinirle güldü "neden eve gelmediğimi de açıkladın mı kocacığım?" Dolanan dilinden alkollü olduğu belli oluyordu. "Sen neredesin içtin mi sen?" Hazan hafif bir kıkırdama koyuverdi. "İçtim ve seni hiç ilgilendirmez nerede olduğum." Adam öfkesinden burnundan soluyordu. "Saçmalama Hazan sen benim karımsın..." Hazan'a küfür etse daha az koyardı karımsın demesinden. "Ben senin artık hiçbir şeyin değilim boşanacağım senden anladın mı?" Karşıdaki adam sesini sakin tutmaya çalışıyordu. "Boşanmayı kolay mı sanıyorsun sen? Şimdi kafan yerinde değil gibi bana bir konum gönder gelip alayım sizi eve gel konuşalım." Hazan öfkeli bir nefes verdi. "Yarın konuşacağız şimdi değil. Beni rahat bırak." Adam sinirle nerede olduğunu sorarken kapattı telefonu yüzüne. Peşinden annesini aradı saat geç olmuştu ama belki annesi bir kadın olarak anlardı onu. Annesi de telefonu açar açmaz neredesin sen? demişti. Nasılsın ne haldesin değil neredesin? Bir arkadaşında olduğunu söyledi kısaca. "Sesin bir tuhaf geliyor içki mi içtin sen?" Hazan derin bir nefes aldı. "Hayır iyi değilim anne ben" dedi bir umut. Annesinin sesi bir an kesildi. "Kocan aradı evi terk etmişsin. Evli barklı kadın nereye gittin parmak kadar çocukla sen millete arkamızdan küfür mü ettireceksin..." hiç durmadan sıralamıştı yine el alem klişelerini. "Kocam beni en yakın arkadaşımla aldattığını da söyledi mi size? Onları yatakta çırılçıplak bastığımı? Bunları da anlattı mı?" Annesi bir an duraksamıştı. "Ben sana demedim mi o kızları evine sokup durma evli barklı kadının evinde bekar kızın ne işi varmış. Bir kancık yüzünden kocanı boşayacak değilsin ya sen? Tapusu sende..." Hazan öfkeyle dilinin dolanmasına aldırmadan patladı. "Daha ne olması gerekiyor boşanmam için anne? Adam beni aldattı diyorum aldattı. En yakın arkadaşımla aldattı." Annesi bir tövbe estağfurullah çekmişti diğer taraftan. "Sen soktun onları evinin içine kaç kere uyardım seni." Hazan iyice sinirlenmişti "He benim hatam yani öyle mi? Doğru diyorsun herkes karısının eve gelen arkadaşını yatağına alıyordur zaten ne var bunda ben abartıyorum." Hazan'ın bu şekilde konuşması kadının zoruna gitmişti. "Ne biçim konuşuyorsun be sen, saygısız terbiyesiz. Boşanacakmış ne yapacaksın boşanıp burada bizimle mi yaşayacaksın? Gelemezsin buraya hiç kusura bakma." Hazan hıçkırarak konuştu "Anne sen benim annemsin ya..." Kadının sesi sertti "Annen olmaz olsaydım. Boşan Hazan, geçenlerde Arif Bey karısını kaybetti üç çocuğu var işi de var. Evlendiririz seni onla..." Hazan daha fazla dayanamadı "Koca mı arıyorum ben? Arasam kendim bulamıyor muyum? Her şey bitti kadın pazarlamacılığına mı soyundunuz? Yeter be artık, yeter. Ben boşanacağım kimseye ihtiyacım yok benim." Annesi öfkeyle bir dünya beddua sıralamıştı karşıdan. Hazan gözyaşları içinde kapattı telefonu. Biraz kendisini toparlayınca abisinin yeniden aradığını gördü. İstemeye istemeye açtı telefonu. "Neredesin? Konum at bana. Hemen hazırlan almaya geliyorum seni." Hazan derin bir nefes aldı. "İstemiyorum gelmek." Abisinin gergin soluğunu duydu. "Kızım sen beni deli mi edeceksin lan. Bak kemiklerini kırarım senin he. Kocan bir bok yemiş çekmiş gitmişsin tamam anladık. Şimdi her neredeysen toparlan bana geliyorsun. O şerefsiz kocan da gelecek konuşacağız." Hazan kaşlarını çattı telefonu kaldırıp fırlatmamak için zor tutuyordu kendisini. "Neyi konuşacağız abi? Hiçbir yere gelmiyorum ben." Abisi hepten köpürmüştü. "Bak bacım, antin kuntin konuşuyorsun hadi bunu ruh haline veriyorum. Anama da bir ton saçmalamışsın zaten. Ulan geri zekalı boşanacaksın da ne yapacaksın bu saatten sonra sen? Elinde var bir çocuk, bir işin gücün yok bir bok bildiğin yok boşanıp ne yapacaksın?" sonra bir an duraksadı "lan sen neredesin bana bak dostun falan mı var senin? Ondan mı alıyorsun bu güveni sen? O yüzden mi tutturdun boşanacağım diye?" Hazan donup kaldı olduğu yerde. "Sen ne saçmalıyorsun be. Ne biçim sözler yakıştırmalar bunlar?" Abisi hepten köpürmüştü "Ne düşünecektim lan? Bende değilsin annemlerde değilsin. O bilmem ne arkadaşlarında değilsin. Tutturmuşsun boşanacağım diye. Ne düşünecektim? Dostun mu var bir bok bilmeden bir dayanağın olmadan başka kimden alıyorsun sen bu götü?" Hazan bir kere daha gözyaşlarına boğuldu. "Zırlayıp durma lan. Neredesin? Konum at hemen." Dişlerini sıktı Hazan. "Allah belanızı versin abi. Allah belanızı versin." Adam öfkeyle burnundan soluyordu. "O ağzını kırarım senin bak! Geri zekalı!" Hazan telefonu suratına kapattı. Hıçkırıklar içinde kıvrıldı yatağa. Bu konuşmalara Asya dışarıdan şahit olmuştu. Canı sıkıldı duruma. Hazan'ın çaresizliğini hissediyordu. Kadının hıçkırıkları biraz durulunca çaldı kapısını sonra yavaşça açtı. "Hazan gelebilir miyim?" Hazan onu kafasıyla onayladı. Gidip ona sarıldı Asya. "Ağlama Hazan." Hıçkırıklar içinde konuştu kadın. "Neler dediklerini bir duysan... Boşanmama izin vermiyorlar." Asya onun sırtını okşadı "İzin mi istemiştin ki?" Hazan kafasını sağa sola salladı. "Annem buraya gelemezsin dedi hemen de bir koca buldu bana. Onlara kalırım diye korkuyorlar." Asya'nın kaşları çatıldı "kalacak yerim yok benim, gidecek yerim yok. Ne yapacağım ben." Asya içini çekti "burada kal" dedi. Hazan şaşkın gözlerle baktı ona "kalamam burada. Burada zaten kalanlar var. Bir de ben yük olmayayım." Asya içini çekti "Yük olmazsın. Abim bir süre gelmeyecek gibi zaten. Onun odasında kalırsınız." Hazan kafasını olumsuz anlamda salladı. "Yarın eve döneceğim. Teşekkür ederim." Asya'nın hiç hoşuna gitmemişti bu durum ama anlamaya çalışıyordu. Birbirlerini yeni tanıyorlardı. Bundan dolayı ona güvenmiyor olmasını da anlıyordu. Boşanmak evlenmekten daha zordu belli ki. O adamın yanında nasıl olacaktı? İçi sıkılmıştı. Elini uzatmıştı ama bu kadın tutmuyordu o eli. Zorla tutturacak değildi ya. "Af mı edeceksin?" dedi içerlemiş bir şekilde. "Bilmiyorum" dedi Hazan. Alkolün verdiği cesaret bu kadardı işte. Kanatları kırılmış kaleleri yıkılmış gibi hissediyordu kendisini. "Bilmiyorum. Ne yapacağım nereden nasıl başlayacağım bilmiyorum." Asya'nın anlayamadığı yere gelmişlerdi. Ne demekti ne yapacağım? Boşanacak ayaklarının üzerinde duracaktı. "Hiçbir şey öyle dışarıdan olduğu gibi yada ağızdan çıkan söz gibi kolay olmuyor Asya. Türkiye'nin gerçekleri bunlar. Dul kadın damgası diye bir şey var bu ülkede. Ben yeterince güçlü olup olmadığımı bile bilmiyorum. Yarın öğreneceğim." Asya anlamıyordu ama üstelemedi. Birisinin hayatına bu denli müdahale etmeyi kendine hak görmüyordu. "Ben buradayım kapım sana açık. Sen bilirsin bundan sonrası beni aşıyor." Mahcup mahcup üzgünüm der gibi bakmıştı Hazan Asya'nın yüzüne. "Bu arada artık kimliklere dul değil bekar yazıyorlar." Hazan gülümsedi. "O dulu bu toplum senin alnına yazıyor kimlikte ne yazdığının ne önemi var ki?" Doğru söylediğini biliyordu Asya. Doğru olması onun doğrusu olduğu anlamına gelmiyordu ama. "Hadi dinlen" dedi ayağa kalkıp kapıya doğru yürürken. "Sen ne düşünürsen nasıl hareket etmek istersen beni bir kardeş gibi gör buradayım." Elinden başka bir şey gelmiyordu. Kapıyı arkasından kapattı. Toplum ve onun yarattığı baskıdan, geliştirdiği anlamsız kuralların kadınları ezmesinden nefret ediyordu. İşse iş vermişti bu kadına, evse istediği kadar bu evi ona açabilirdi. Cesaret edemediği şey toplumun yakıştıracaklarıydı. Güzel kanatlarını açıp uçamamasının tek sebebi buydu. Erkek bu toplumda her şeye hakkı olan yaratık demekti. Evlenmeden girdiği cinsel ilişkide, amaaaan erkek bu ne ki elinin kiri olurdu. Kadın ise orospu olmakla en basiti hafif olmakla suçlanırdı. Bütün erkekler cinsel tecrübeleri ile hayvanca övünür hatta tecrübesiz olanlar arkadaşları arasında alay konusu olurken, kadının bu konudaki en ufak tecrübesi onu orospuluk, namussuzluk hafiflik mertebesine yükseltirdi. Boşandın mı dul kadın mısın? Erkekler için hedef tahtasısın demektir. Kolay lokma, hazır takılacak hatun. Çünkü ucu açık bir konumdasındır. Kaybedecek hiçbir şeyin yoktur. Erkek içinse amaaan boşandı işte. Kadın kadın olsa erkeğini elinde tutardı olur bu durum. Kimse bir erkeğin defosunu sormaz. Kimse bunu görmez. Adam mıydın sen? demez. Karına iyi baktın mı gönlünü hoş tuttun mu? denmez. Bu topraklarda erkeğin işi varsa eve ekmek getiriyorsa, karısını dövmüyorsa geri kalan boku püsürü hiç önemli değildir. Geri kalan her şey kadının hatasıdır. Kocasına karılık yapamamış evine bağlayamamıştır. İşte bu yüzden anlıyordu Asya Hazan'ı. Anlıyordu ama kabul edemiyordu kendi hemcinsine yapılan bu zulmü. Yine de sessiz kalacak değildi. Daha doğrusu kelimelerle değil eylemlerle konuşacaktı. Bu kadının ellerinden tutup ona ışık olacaktı. Sözü sözdü. Kime mi? Kendine...
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.67k Okunma |
1.45k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |