
Hazan ürkek adımlarla masaya doğru yaklaştı. Yüzünde çalışılmış bir gülümseme vardı. Çünkü evliliği boyunca böyle bir şey yapılmamıştı ona. İstediği bir şey kendisine verildiğindeyse karşılığı cinsel olarak talep edilmişti hep. Umut o değildi. Hayır Umut asla öyle birisi değildi bunu biliyordu. Kafasından bugünün tarihine dair bazı düşünceler geçirdi. Özel bir gün değildi. Yüzündeki donmuş gülümsemeyi bozmamaya çalıştı. Bu sofranın bir amacı mı vardı yoksa sevdiği adam gerçekten romantik bir gün geçirsin mi istemişti bunu kendi içinde tartmaya devam ederken ona beklenti ile bakan adamı gördü. "Be-ben çok şaşırdım. Kusura bakma aptal bir tepki oldu. Çok teşekkür ederim ama neden..." Umut Hazan'ın gözlerine ulaşmayan dudaklarında takılı kalmış gülümsemeyi kendi içinde anlamlandırmaya çalışıyordu. Bu durum keyfini kaçırmayacak cesaretini kırmayacaktı. Bunun savaşını veriyordu içinde. "Neden derken. Mutlu ol diye. Beğenmedin mi yoksa?" dedi tedirgin bir sesle. Hazan ona gözlerini kırpıştırdı. Mumlar led ışıklar kalp balonlarla evinin salonunu bir masal diyarına çeviren adama mahcup bir tavırla baktı. "Aa, yok bayıldım. Çok beğendim. Ben sadece alışkın değilim, şaşırdım çok şaşırdım yani." Umut bu alışkın değilim cümlesine nasıl bir tepki vermeliydi şimdi? O herifin kadını bir gün bile mutlu etmediğine mi üzülmeliydi, adamla kıyasladığı için mi gücenmeliydi. Yerinden yavaşça kalktı. Hazan'ın elini avuçlarının içine alıp minik parmaklarının üzerine bir öpücük kondurdu. "Alışırsın" dedi buruk bir gülümseme ile. Hazan derin bir nefes aldı. Gözleri dolmuştu. En son ona böyle değer veren yine bu adamdı. Sonrası olmamıştı. Şimdi yeniden yine bu adam ona kendisini değerli hissettiriyordu. "Özür dilerim, keyfini kaçırdım..." dedi Umut'a sarılıp gözyaşlarının akmasına engel olmaya çalışırken. Umut kafasını göğsüne yaslamış kadının ipek saçlarında ellerini dolaştırdı. "İstesen de keyfimi kaçıramazsın sen. Tüm yaralarınla seviyorum o ruhunu ve o bütün yaraları iyileştirene kadar öpeceğim, saracağım Kardelen." Hazan minnetle geriye çekilip sevdiği adamın ormanlar kadar derin gözlerine baktı. Umut o koyu bakışlara o dipsiz uçurumlara sayısız düşüşlerinden birisini gerçekleştiriyordu yine. Kızın kendine yaslı bedenini sıkıca sardı. Hazan gözlerini dudaklarına kaydırdığındaysa kalbi hızla atmaya başlamıştı bile. Kadın parmak uçlarına yükselip onun dudaklarına bir öpücük bıraktığında Umut ona yavaşça karşılık verdi. "Teşekkür ederim" dedi Hazan geri çekilirken. Umut onun sandalyesini çekip kadını oturttu ve servis yapmaya başladı. Her şeyi o kadar özenle ve o kadar güzel hazırlamıştı ki Hazan'ın yediği her şeyde damağında lezzet patlamaları oluyordu resmen. "Çok iyisin yemek konusunda inanamıyorum. Böyle bir yeteneğin olduğunu bilmiyordum" dedi Hazan sevdiği adamla gururlanarak. Umut ona güzel dişlerini göstererek gülümsedi. "E, boşuna açmadık o kafe-restoranları. Aşçılık eğitimi aldım." Hazan ona gülümsedi. Umut hakkında bilmediği şeyleri öğrenmek hoşuna gidiyordu. "Ne zaman?" diye sordu. Sohbetleri bu şekilde başlamış. Umut ona gittiği kursta Didar'la tanıştığını anlatmıştı. Genç kadın o zamanlar iş için değil hobi için gelmişti kursa tabii. Hazan ona "kafede yemekleri sen yap bence" diye takılınca Umut sırıtmadan edemedi. "O zaman patron değil işçi olurum." Hazan yüzünü buruşturdu. Umut bu tepkiye gülmeden edemedi. Konuyu istediği yere getirmenin tam zamanıydı. "Ama evlenince sana yaparım." Hazan ona sırıttı "hmm, söz olarak alırım bunu tabii evlenmeye karar verirsem." Umut içini çekti. "Hazan, evlenmek mi istemiyorsun yoksa benimle mi evlenmek istemiyorsun?" Hazan ona gülümsedi. Evlilik ancak Umut'la çekilir bir şey olurdu ama o artık bu konuda toy olamayacak kadar çok görmüş geçirmişti. İnsan sandığı birisinin gözlerinin önünde hayvana dönüşmesini izlemişti. Evlilik çok katmanlı bir durumdu. Sadece sevgi ile yürümeyecek kadar hem de. Zamanla sevdiğin insanın bir zamanlar sevdiğin huyları gözüne gözüne batmaya başlayabiliyordu. Sonra ten uyumu denen bir şey vardı. İki insan aynı yatağı paylaşmaktan hoşlanmadığında bütün o sevgi daha kısa sürede bitiyordu. Umut'la kafaları kalpleri uyuşuyor birbirlerini seviyorlardı. Geri kalan şeyler ise muammaydı. Aynı evin içinde uzun uzun zamanlar geçirmemişlerdi. En önemlisi de Hazan kendine bir söz vermişti. O kendi kanatları ile uçmadan bir daha kimseye güvenerek bir yola çıkmayacaktı. O kişi Umut olsa bile. O yüzden önce okulunu bitirecek sonra işini eline alacak ondan sonra önüne bakacaktı. Her daim özgür her daim kendi ayaklarının üzerinde dimdik bir Kardelen olacaktı bundan sonra. Üstüne yığılmış karla çaresiz mücadele eden o tomurcuk olmayacaktı bir daha. Kadının sessizliğine sabırla karşılık verdi Umut. Hazan sonunda dudaklarını araladığında endişeli yeşillerini dikmişti kadının yüzüne. "Aslında evlenmeyi düşünmüyorum" deyiverdi bir anda. Umut en azından seninle dememiş olmasına sevinse miydi yoksa hiç düşünmediğine üzülse miydi bilemedi. "Neden?" Hazan tatlısından bir çatal alırken gülümsedi. "Yapmak istediğim şeyler var mesela okulu bitirmek, mesela meslek sahibi olmak gibi." Umut ona gülümsedi ve elini tuttu "Peki bunları benimle evliyken de yapabilirsin. Hem zaten mesleğe gelince kafede yerin her zaman hazır." Hazan adamın elini hafifçe güç alır gibi sıktı. "Mezun olup iş bulunca kafede çalışmayı düşünmüyorum." Umut'un bu cümle ile kafası iyice karışmıştı. "Anlamıyorum" dedi. Sakin olmaya çalışıyordu ama Kardelen'i kaybediyor gibi hissediyor ve sakin olamıyordu. "Ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum. Ben buna dayanamıyorum. Hayatım senin aşkınla geçti ve sen yanlış bir evliliğin faturasını bana kesiyorsun gibi hissediyorum." Hazan elini yavaşça geriye çekti. Arkasına yaslandı. Ona dürüst olacaktı. "Umut seni seviyorum hem de çok seviyorum. Ama korkuyorum. Ben o yaptığım yanlış evlilikte çok ağır bir fatura ödedim. Seni tanıyorum. Kıyaslamıyorum yanlış anlama ama onu da tanıdığımı sanıyordum ben. Gün be gün değişimini gördüm ve bu iyi anlamda değildi. Benim ruhum bir daha aynı şeyleri taşıyamayacak kadar yorgun. Bu yüzden kendimi garantiye almadan evlilik gibi bir şeyin içine girmek istemiyorum. Hiç kimsenin parasına işine muhtaç olmadan kendi ayaklarımın üzerinde durmak istiyorum. İstiyorum ki olur da bana karşı bir hata yapılırsa eyvallahım olmasın diye." Ne demeliydi bu kadına. Ondan bile şüphe duyacak kadar mı kırılmıştı güveni? İçini çekti Umut. "Anlıyorum" dedi sadece. Hazan sevdiği adamın gözlerinde gördüğü hayal kırıklığına da dayanamıyordu. "Umut bana zaman versen olur mu?" Umut'un kırgın gözleri şimdi beklenti ile ışıldamaya başladı. "Ne zamanı? Ne için?" Hazan derin bir nefes aldı. "Hedeflerime ulaşmam için. Söz sonrasında sana geleceğim ve evleneceksem seninle evleneceğim." Umut ona buruk bir gülümseme ile baktı. "Zaman vermezsem?" dedi merakla. Hazan'ın kalbi sıkışmıştı. Söyleyeceği cümle onun bile kalbini kırıyor ama kendisini çaresiz hissediyordu. "O zaman önüne bakmakta özgürsün. Seni daha fazla beklemen için zorlayamam" dedi mahcup bir şekilde başını öne eğerek. Buna rağmen Umut cebinden bir yüzük kutusu çıkarıp masanın ortasına koydu. "Kardelen, bir gün benimle evleneceğine söz veriyorsan bu yüzüğü tak. O zaman seni ömrümün son gününe kadar beklerim. Eğer evlenmek istemiyorum diyorsan şu anda buradan kalkıp giderim ve bir daha hiçbir şartta karşına çıkmam." Onu bir daha görememe düşüncesi hele yıllar sonra yeniden bulmuşken Hazan'ı alt üst etti bir anda. Yavaşça kutuya uzandı. Kapağını açarken Umut'un gözlerinde heyecanlı bir bekleyiş vardı. Yüzüğü eline alıp adama uzattı. Umut bu durum karşısında afallamıştı. "Söz veriyorum, eğer bir gün evlenirsem o sen olacaksın. Takabilirsin." Umut sanki nefesini tutuyormuşçasına bir rahatlama ile koyverdi. Yüzüğü kadının parmağına geçirip elinin üzerine minik bir öpücük kondurdu. "O günün hızlı olmasını dilemek dışında başka seçenek bırakmıyorsun bana" dedi. Hazan bu adama gülümseyip elini yanağına koydu. Kirli sakallı teninde dolaştırdı parmaklarını. "Ben de aynı şeyi diliyor olacağım." Umut ona gülümseyip masadan kalkarken onu da kollarından çekerek kaldırdı ve kadını sıkıca sarmaladı. Bütün ömrünü alsa bile bu kadını iyileştirecek ve onu eşi yapacaktı. Bu onun en büyük dileğiydi. Hazan adamın göğsünün üzerinden derin bir nefes aldı. Umut burnunu kadının saçlarına gömdü uzun uzun kokusunu içine çekti. Sonra çenesinden tutarak yüzünü kaldırıp buğulu gözlerinin içine dikti gözlerini. "Seni çok seviyorum Kardelen. Öyle çok seviyorum ki bazen bu canım benim değil senin sanıyorum. Bazen kalbim sadece senle atıyor gibi hissediyorum. Bir daha beni asla bırakma..." Hazan parmak uçlarında yükselip onun dudaklarına şefkatli bir öpücük kondurdu. "Sana aşığım Umut. Sadece sana aşıktım, hala sana aşığım ve hep sana aşık olacağım." Sonra bir kere daha dudaklarına uzandı. Umut ona hasretle sevgiyle özlemle karşılık verdi. Dudakları birbirlerini okşarken, bedenleri tek olmuş gibi sıkıca sarılmışlardı. Şefkat ve aşkla başlayan bu öpücük kısa süre sonra birden ikisinin de yıllardır biriktirdiği tutkuya dönüşmüştü. Şimdi dudakları birbirini çekiştirmeye dilleri birbirlerini okşamaya başlamıştı. Umut çekingen ellerini kadının sırtından aşağı kaydırırken, Hazan parmaklarını adamın ensesinde saçlarının arasında gezdiriyordu. Umut kadını tutku ile kucağına alıp koltuğun üzerine oturdu. Burnunu boynunun altına sürtüp derin bir nefes aldığında, Hazan daha önce gıdıklandığı bu yerden bu sefer gıdıklanmak yerine sanki vücuduna yayılan elektriği hissettiğinde şaşkınlıkla boynunu geriye attı. Umut onun saçlarını elinde toplayıp kadının boynuna küçük öpücükler kondurmaya başlamıştı. Her öpücük ve adamın sırtında dolaşan elleri bacaklarının arasında hissettiği sertliği ile Hazan'ın karnının altında hiç beklemediği yoğun bir his, bedeninde daha önce deneyimlemediği yakıcı bir arzu oluşmaya başlamıştı. Söz de yıllarca evli kalmıştı bu his daha önce yaşadığı hiçbir şeye benzemiyordu. Hazan kendini adamın boynuna gömdü. Beklemediği bir şekilde istekle titriyor kasılıyordu vücudu. Umut tam bluzunun eteklerini kaldırmaya başlamıştı ki bir anda kapanan kapının sesiyle toparlanmaya çalıştılar. Daha Hazan kendisini tam toparlayamadan salonun ışığı açılmıştı.
Hasan kapının girişinde durmuş yüzleri kızarmış dudakları şişmiş bu iki insana bakıyordu. "Ne işin var senin burada?" dedi dişlerini sıkarak. Gerçekten insan üstü bir çaba harcıyordu yoksa sevdiği kızın abisini şu anda öldürebilirdi. Hazan oturduğu koltuktan ayaklandı. Kollarını göğsünde bağladı ve abisinden daha öfkeli olduğu görünen çakmak çakmak gözlerini Hasan'a dikti. "Aynı şeyi ben sorayım sana? Ne işin var gecenin bu saatinde evimde abi? Hem de habersiz." Hasan'ın öfkeli ifadesi hafif bir mahcubiyete büründü. "Kardeşimin evine gelmek için izin alma gereği duymadım" sonra Umut'a ters bir bakış attı "tabi böyle bir manzara ile karşılaşacağımı bilsem arardım." Umut ellerini bacaklarının arasında birleştirmiş mecburi bir bekleyişle oturuyordu. Hazan abisine kaşlarını çattı. "Böyle manzaralarla karşılaşmak istemiyorsan habersiz gelme bir daha. Ayrıca ver şu anahtarı bana." Hasan kardeşinin ar damarı mı çatlamıştı yoksa yanındaki herifin yüreğini mi yemişti emin olamıyordu. İstemeye istemeye biraz kırgın bir şekilde anahtarı uzattı kadına. "Ne yapıyorsunuz demeyeceğim zira duymak istemiyorum!" Tepki de veremiyorum amına koyayım. Herif sevgilimin abisi sen ne bok yiyorsun kardeşimle dese cevap veremem. Görüştürmese bir halt yapamam. Benimki boşanmış kimseye eyvallahı olmayan bir kadın, şimdi bir daha görüşmeyeceksiniz desem, Hazan bu olaylardan sonra beni hiç iplemez. Ulan şu adamın ağzına bir tane yapıştırmazsam da gördüğüm içimde kalacak, diye kendi kendine konuştu içinden. Umut öfkeli ve derin bir nefes aldı. "Hal hatır sormaya mı geldin gece gece?" Hazan'da kollarını göğsünde bağlamış tek kaşını abisine kaldırmıştı. "Yok Hazan'a hafta sonu benimle İzmir'e gelebilir mi diye sormak için geldim." Hazan derin bir iç çekti. Umut'a bakamıyordu hem utanıyor hem de adamı hala arzuluyordu. "Arasaydın ya abi zahmet etmeseydin keşke." Hasan ağzının içinde homurdandı. Hıı, arasaydım da sizde işiniz bitince dönerdiniz. "Arayamadım güzel kardeşim tamam mı? Gelir misin İzmir'e?" Hazan durumdan huzursuz kaşlarını çattı "ne işimiz var İzmir'de?" Hasan gözlerini Umut'tan kaçırdı. "Asya beni ailesi ile tanıştıracak." Umut bir an ayağa fırladı. "Ne yapacak ne?" Hasan onun kabarmış pantolonunun önüne öfkeyle baktı. "Tövbe tövbe! Otur birader otur sen, benim sinirlerimi bozma gece gece." Umut iyice gerilmişti. "Bozulsun ya sinirlerin bir senin. Bozul bakayım ben alayım o sinirleri komple rahatlayalım. Ne tanışması ne?" Hasan Umut oturmayınca sinirle arkasını döndü. "Kız tanıştırmak istiyor işte bende kardeşime yanımda olur mu diye sormaya geldim." Umut'un sinirleri iyice bozulmuştu bir kahkaha attı daha fazla tutamadı kendisini. "Hı, yok canım gelemez. Zira babam seni vururken Kardelen'in kim vurduya gitmesini falan istemem." Hasan iyice gerilmişti Asya'da buna benzer bir şey söylemişti çünkü. "Ya ben sana mı sordum? Kim oluyorsun da kardeşim adına karar veriyorsun sen?" Umut ona sırıttı. "Sözlüsü olarak söz hakkım vardır herhalde." Hasan bu cümle ile tekrar ona döndü adamın yeniden oturduğunu görünce derin bir nefes aldı. Sonra kardeşinin parmağındaki yüzüğü fark etti. "Oğlum sen şaka mısın lan? Sen kimden izin aldın benim kardeşime yüzük takarken?" Hazan derin bir nefes verdi. "Ben izin verdim takabilirsin dedim." Hasan sinirle saçlarından geçirdi ellerini. "Takabilirsin demiş! Allahım delireceğim. Gelmesem zaten daha neler takıyordu da. Tövbe tövbe. Kızım ağaç kovuğundan mı çıktın lan sen. Senin anan baban yok mu?" Hazan öfkeyle ayağını ritmik bir şekilde yere vurmaya başladı. Bu hareket Umut'a Asya'yı hatırlatmıştı. Adamı babasının yanına götürmek istediğine göre öldürsünler istiyordu demek ki sıkılmış olsa gerekti. "Yok abi, az daha saçmalarsan abimde olmayacak hatta nasıl? Şimdi bize müsaade eder misin gelip gecemizin içine sıçtın. Yarın konuşuruz İzmir olayını." Hasan kardeşini elbette şu saatten sonra bu adamla baş başa bırakamazdı. Ama şimdi gitmem de diyemezdi. Derse Hazan onu kesin kovardı biliyordu. O yüzden küçük Emrah modunu yükledi hemen. "Gideceğim de şey, ben çok açım bacım ya. Bu saatte de açık yer yoktur. Masa da ortada önce bir şeyler yesem?" Hazan derin bir iç çekti. "Geç zıkkımlan abi. Sonra da git lütfen." Hasan kardeşine yapmacık bir şekilde gülümsedi. Nah giderim, diye geçirdi içinden masaya otururken. Hazan Umut'a mahcup bir bakış attı. "Ben bir çay koyayım." Abisinin karşısında dik durmuştu ama aslında utancından yerin dibine girmek üzereydi. O yüzden mutfağa kaçtı. Sadece sinip abisinin yeniden kendisini ezmesine izin vermek istememişti. O artık bu hayatı Hazan değil Kardelen olarak yaşayacaktı. Kendi kararları kendi istekleri ile. Kimseye boyun eğmeyecekti. Çaydanlığı ocağa yerleştirdikten sonra eliyle hala yanan yüzünü yellemeye başladı. Kalbi hala kulaklarında atıyordu. Utancından tırnaklarını yine ağzına götürmüştü. Asya bunları görünce onu bir güzel paralayacaktı. Umut ise Hazan'ın hemen peşinden tuvalete kaçmıştı. Rahat görünmeye çalışmıştı ama o da çok utanmıştı. Orkun o kadar rahat olmayı nasıl beceriyordu acaba? Elini yüzünü birkaç kere yıkadıktan sonra tuvaletten çıktı. Hasan'da şimdi daha sakin görünüyordu. Kendi aralarında İzmir olayını konuşmaya başladılar.
Çaylar gelince, biraz önce yaşanan şeyi unutmuş gibi davranmaya devam ettiler Hasan koltuğa uzandı ve bir yarışma programı açtı. Hazan bir ara mutfağa gittiğinde Hasan Umut'a ters bir bakış attı. "Gece kardeşimin yatağından uzak dursan iyi edersin katil olmak için çok gencim" dedi tehditkar bir şekilde. Umut onu sallamadan Orkun'un rahatlığını taklit ederek geriye yaslandı. "Çayını da içte git artık şuradan!" Hasan ise gözünü televizyondan ayırmadan ona homurdanmakla yetinmişti. Umut ve Hazan dört gözle onun gitmesini beklerken çaydan sonra mutfağı toparlamak için birlikte mutfağa girmişlerdi. Çıktıklarında ise Hasan'ı koltuğa kıvrılmış halde uyurken bulmuşlardı. Hazan of abi ya of ya of, diye söylenirken Hasan gülmemek için genzinden gürültülü bir horlama çıkardı. Umut Hazan'ın sinirli serzenişlerine gülmeden edemedi. "Ben gideyim bari." Hazan onun elini tuttu. "Nazlı'nın odasını yapayım sana. Bu da uyusun bari burada. Gece bu iyice dalınca gelirsin sonra Nazlı'nın odasına geçersin" dedi beklenti ile. Umut hafifçe kızarmış ama kadınında onun kadar istekli olmasına memnun bir şekilde gülümsemişti. Hasan bu fısıltılı konuşmalara kulak misafiri olmuştu. Vay amına koyayım vay, bacıma bak sen. Cesarete bak, diye geçirdi içinden gür bir horlama eşliğinde. Biraz sonra herkes odasına çekildiğinde Hazan yorgunluktan çok geçmeden uyuya kalmıştı. Hasan ise Umut'a çaktırmadan kardeşinin odasına girmiş battaniyesini kapıyı kapatıp arkasına sermiş üstüne yatmıştı. Şimdi gel de göreyim seni Umut efendi, diye söylendi kendi kendine. Gözlerini huzurla kapattı kısa sürede uykuya daldı. Gecenin ilerleyen saatlerinde Umut parmak uçlarında Hazan'ın odasına ilerledi. Kapıyı bir iki kere tıklattı. Kardelen, diye seslendi. Hazan çok yorulmuş derin bir uykudaydı. Onun sesine Hasan uyanmıştı ama gözlerini açtı. Umut kapının kolunu indirip ancak aralayabilince Hasan ona aralıktan sırıttı. "Hayırdır enişte adayı bir şey mi oldu?" Umut öfkeli bir nefes verdi. "N’apıyorsun burada manyak herif?" Hasan ona gözlerini kıstı "Irz düşmanlarından koruyorum bacımı. Bas geri bas. İyi geceler!" Umut yüzüne kapanan kapıyla sinirle arkasını döndü. "Hay ben senin gibi abinin şimdi..." diye söylene söylene Nazlı'nın odasına girip kapıyı sertçe kapattı. Hasan yattığı yerden kıkırdamadan edemedi. Yatağında derin uykuda olan kardeşine baktı göz ucuyla. "sen rahat rahat uyu bacım benim abin nöbet başında." Götünü kapıya iyice dayayıp gözlerini bir kere daha keyifle kapattı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |