43. Bölüm

BÖLÜM 43

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Hasan, Hazan'ı zar zor ikna etmişti kendisi ile gelmesi için. Hazan hastane olaylarından sonra Umut’un ailesi ile yüz göz olmak istemiyordu. Abisinin döktüğü onca dile de dayanamamıştı. Umut ise bu durumdan oldukça memnundu çünkü ailesinin Hazan'ı tanıdıkça seveceklerini biliyordu. Gerçi sevmeseler de fark etmezdi o kimseye yer bırakmayacak kadar dolu dolu seviyordu bu kadını nasılsa. Bu görüşme Umut için de önemliydi bir bakıma. Çünkü, ailesinin davranışlarına göre bir yol belirleyecekti kendince. Annesine Asya ile ziyarete geleceklerini söylediğinde kadın hem şaşırmış hem çok sevinmişti. Oğlunun yanından ayrıldığından beri aklı oğlundaydı, gelmesini beklemediği için oldukça şaşırmıştı. Umut annesine Kardelen ve abisinin de yanında olacaklarını söyleyince kadın duruma bozulsa da ses etmemişti. Gelmek isteyen misafire gelme demek gibi bir şey söz konusu değildi öyle görmüşlerdi. Hafta sonu geldiğinde hem Hazan'ın hem Hasan'ın ortak bir telaşları ve düşünceleri vardı. Bu düşünceler gergin olmalarına sebep oluyordu. Nasıl karşılanacaklarını az çok tahmin ettikleri bir yerde olası aksi durumlara karşı ikisi de kafalarının içinde taktikler geliştirmeye çalışıyordu. Hasan kafasının içinde Asya'nın babası ile konuşurken, Hazan Umut'un annesi ile konuşup duruyordu. Nazlı ilk defa uçağa bineceği için çok heyecanlıydı. Onun bıcır bıcır halleri neşesi ortamdaki kasvet ve endişe bulutlarını biraz olsun dağıtıyordu. Havaalanına geldiklerinde check-in işlemlerini yaptılar. Asya, Hasan'a babası ile ilgili tüyolar veriyordu. Adamla daha önce ayaküstü tanışmıştı aslında hastanede Umut'un başında. Bu yine de tam bir tanışma sayılmazdı çünkü Asya ile birlikte değillerdi ve onu Umut'un arkadaşı sanıyorlardı sadece. Şimdi müstakbel damat olarak karşılarına çıkmak başka bir şeydi. Bu yüzden kendisini oldukça gergin hissediyordu. Uçuş boyunca da çok az konuşmuşlardı. Nazlı'nın camdan dışarıda gördüğü bulutlar, akşama dönen gökyüzünün kızıllığı yüzünden heyecanı onları güldürse de ortamda sanki elle tutulur bir gerginlik vardı. Sonunda İzmir'e vardıklarında iki adamın da internet üzerinden kiraladıkları araçlar onları bekliyordu. "Biz otele geçelim, yerleşelim. Yarın sabah haberleşiriz" dedi Hazan. Umut otelde kalma fikrinden hoşlanmamıştı hiç. Evlerinde misafir olabilirlerdi. "Kardelen bence otel gereksiz..." diye yine başlasa da Hazan ona gülümsedi. Bu adamın ailesi ile gerektiğinden fazla muhatap olmak istemiyordu. "Rahat edemem hem yol yorgunuyuz biraz dinlenelim." Umut mecburen anlayışla salladı başını. Asya ise Hasan'a sarılmış, onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Hasan, kardeşi ve yeğenini alıp otelin yolunu tutarken, Asya ve Umut aile evinin bulunduğu köye doğru yola çıktılar.

Ayça cezaevinin kısıtlı şartlarına uyum sağlamaya çalışıyordu. Serap'ın onun için getirdiği kıyafetlerle arkadaşının yüzüne bakamayacak hale gelmişti iyice. Serap neden diye sorduğunda ise artık verecek bir cevabı bile yoktu. Bunca kötülüğü neden yapmıştı? O da düşünmeye çokça fırsat olan bu çukurda sık sık kendisine soruyordu bunu. Neden? Çünkü hamurun böyle. Neden? Çünkü korkaksın.
Neden? Zavallısın sen o yüzden.
Neden? Neden? Neden? Bu soru onun ruhunu kavuruyordu. Bir daha kimseyle dost olamayacağını düşünüyordu her şeyden önce. Çünkü o dost olunacak bir insan değildi. Pislikti. Bu yüzden koğuşundaki genç bir kız ona bir battaniye verdiğinde sırf aralarında bir dostluk olmasın diye reddetmişti. Kendini cezalandırıyordu belki bu şekilde. Bu kız on gün sonra hastalanıp yatak döşek yatmaya başlayınca ama Ayça'nın geride kalan bir parça merhameti dayanamamıştı. Sık sık kızı kontrol eder olmuştu. Neden yaptığını o da bilmiyordu. Kayıtsız kalamamıştı işte. Belki de bu köhne yerde almadığı battaniyenin minnetini duyuyordu içinde. O minnet duyacak bir insan mıydı peki? İnsan mıydı daha doğrusu? Kendini ruhunu paramparça eden bu soruları bir süre bıraktı ve gecenin bir yarısı ateşler içinde yanan bu genç kız yüzünden kendisini demirden yapılma soğuk kapıyı yumruklarken buldu. Gardiyana ciyak ciyak seslenip kızın revire götürülmesi için bağırmaya başladı. Neticede onun bağırmaları işe yaramış zatürre olmuş kız hastaneye kaldırılmıştı. Bir hafta sonra geri döndüğünde ise kızı sürekli tersleyip uzak durmasına rağmen kız yavru bir köpek gibi her durumda yanında bitmeye başlamıştı. Ayça bir noktadan sonra bu duruma daha fazla kayıtsız kalamadı ve bu kızla aralarında bir arkadaşlık gelişmeye başladı.
Şimdi koğuşundaki ranzada yan yana oturmuşlar kız ona abisini anlatıyor o da daha önce açık görüşte gördüğü bu kara yağız adamı dinliyordu. Birbirlerine neden orada olduklarını henüz anlatmamışlardı. Ayça genel olarak kendini hiç anlatmamıştı daha doğrusu. Serap'tan birkaç kitap istemişti zaman geçsin diye. Zamanının birçoğunu da bu kızı dinleyerek geçiriyordu işte. Sıkkın bir şekilde iç geçirdiğindeyse kız utanarak mahcup bir bakış attı "kafanı şişirdim yine" dedi. Gerçekten çok konuşuyordu. Ayça ona gülümsedi. "Yapacak başka işin yok nasılsa." Kız bu söze biraz alınıp metal dolabından çeşit çeşit takıları çıkardı getirdi ona. "Var aslında zaman geçsin diye bunları yapıyorum bende." Ayça bu takıların güzelliğine şaşkınlıkla baktı. "E ben hiç görmedim yaptığını." Kız ona mahcup bir şekilde omuzlarını silkti "malzemem yok, abimde alamam dedi o yüzden bıraktım." Ayça takıları bir süre inceledi. Kız onun hayranlıkla baktığı takılarıyla gurur duymaya başlamıştı. "Beğendiğin varsa alabilirsin." Ayça ona gülümsedi. "Satsana bunları" dedi birden. "Nasıl satayım burada?" Ayça derin bir nefes aldı. Kafasında bir şeyler belirmişti ama şimdi netleştirmeden söylemek istemiyordu. "Abin yardım etmez mi? Sen yap o satsın." Kız olumsuz anlamda salladı başını. "Hiç sanmam" dedi öylece. Ayça ona gülümsedi "bunları ona göster eğer kafasına yatmazsa bir sonraki açık görüşte ben de konuşurum onunla." Kızın içini bir heyecan kaplamıştı ama sanki bunların para edeceğinden emin değildi. O yüzden sesini çıkarmadı. Ayça'ya teşekkür edip kendi ranzasına döndü ve kadını kitabı ve düşünceleri ile baş başa bıraktı.

Hazan ertesi sabah uyandığında ne giyeceğine karar vermeye çalışıyordu. Umut'un ailesine yaranmak gibi bir derdi yoktu aslında. Yine de Umut ve Asya'yı da mahcup etmek istemiyordu. Diz üstünde biten, beyaz üzerine minik renkli çiçeklerin olduğu elbiseyi alıp giyindi. Saçlarını tarayıp yana ayırdı ve hafif makyajını bayıldığı kırmızı ruju ile tamamladı. Henüz uyanmamış Nazlı'yı uyandırdığında kızının heyecanla etrafta dolanması yüzünden onu hazırlamak oldukça zor oldu. Sürekli onunla konuşmak için kafasını çevirip durduğundan saçlarındaki örgüleri örmek ise her şeyden daha zor olmuştu. Sonunda kızını sevimli bir şekilde hazırladığında geniş çantasına Nazlı için birkaç yedek kıyafeti yerleştirmeye çalışıyordu. Çocuktu nasılsa oynarken ya da yemek yerken üstünü kirletmesine karşı önlem alması gerekiyordu. Doğumdan sonra hayatının nasıl kötü yönde yokuş aşağı ilerlediğini düşündü kıyafetleri yerleştirirken. Kendine ait her şeyi unutmuştu. Bütün zevklerden ve keyiflerden en önemlisi özgürlüğünden bile feragat etmek zorunda kalmıştı. Şimdi etrafta koşuşturan kızına yüzünde buruk bir gülümseme ile baktığında derin bir iç çekti. Anne olmak belki de tüm varlığını, başka bir varlığın gelişimine akıtmaktı. Verecek hiçbir şey kalmayana kadar kendinden vermekti. Ta ki o varlık kendi bütünlüğünü tamamlayana kadar. He sen ondan sonra eski var oluşuna geri dönebiliyor muydun? Kesinlikle hayır. Kapı çalındığında Hazan daldığı derin düşüncelerden uyanmış gibi kendine geldi. Karşısında abisini takım elbise içinde gördüğündeyse kahkaha atmaya başladı. "İsteyeceğiz sanırım Asya'yı? Çiçek çikolata da alsaydın elin boş kalmış." Hasan ona yüzünü buruşturdu. "Ciddiyetimi göstermek istedim olmamış mı kızım? Gülüp durma be sinirlerimi bozuyorsun!" Hazan işaret parmağını ona çevirip döndürmeye başladığında Hasan tek kaşını yukarıya kaldırdı. "Böböğim elinden gelenin en iyisi bu mu yani? Ailemle tanışmaya damatlıkla gelmeliydin..." diye Asya'yı taklit ettiğinde Hasan da dayanamayıp bir kahkaha atmıştı artık. "Ne giyeceğim ben ya yardım et bana." Hazan abisini ilk defa böyle görüyordu. Bir Asya nelere kadirdi gerçekten. "Abi gün içinde nasıl giyiniyorsan öyle giyin işte. Niye özel bir seremoni kafasına giriyorsun. Giy siyah kotunu içine bir tişört üstüne de yakasını kapatmadığın bir gömlek bitti gitti." Hasan onu baştan aşağı süzdü. "Sen niye böyle düğüne gider gibi giyindin o zaman?" Hazan kollarını göğsünde bağladı. "Ne düğünü abi ya bu benim her zamanki halim." Hasan ona kirpiklerini kırpıştırdı. Gerçekten son zamanlarda bakımlıydı ama bu Hasan'ın ilk defa dikkatini çekiyordu. "Hadi git giyin" dedi Hazan çalan telefonunu eline alıp Hasan'ı odasına geri gönderirken. Umut'un aramasını yanıtlayıp birazdan çıkacaklarını söylemişti. Umut ise ona evdeki hazırlığı ağzı kulaklarında anlatıyordu. Annesi kahvaltı için tüm marifetlerini sergiliyordu resmen. Hazan gerginliğini Umut'a belli etmemeye çalışarak dinledi onu. Telefonu kapatmadan önce de gelirken alınacak bir şey olup olmadığını sordu. Elbette bir hediye alacaktı giderken yine de bir ihtiyaç varsa onu da alalım diye düşünmüştü. Onun konuşması yeni bittiğinde Hasan bir kere daha kapıyı çaldı. Bu sefer Hazan'ı dinlemiş ve daha gündelik giyinmişti. Koltukta oturmuş televizyon izleyen Nazlı'yı da alıp yola çıktılar.

Asya evde Hasan'la olan ilişkisini bir tık çıtlattığında elbette ailesi bu durumdan hiç memnun olmamıştı. Ahmet bey kızının seviyorum nidalarına kaşlarını çatmış yüzünü karartmıştı. Zerrin hanımsa ne Hazan denilen o kadını oğluna uygun ne de abisini kızına uygun görüyordu. Çıkmazda gibi hissediyordu kendisini. Yine de evine gelen misafirleri hakkıyla karşılamak için sabahın erken saatlerinde bir dizi hazırlığa girişmişti. Sonunda Umut sokağa girdiklerini öğrenince yolda onları karşılamak için beklemeye başlamıştı. Hasan arabayı uygun bir yere park edip eline aldığı tatlı ile yürümeye başladı. Hazan'ın elinde ise hediye paketi içinde bir kutu vardı. Umut onun elindeki paketi aldı yanağına hafif bir öpücük kondurdu. Hasan'la selamlaştıktan sonra "Ne aldın?" dedi merakla. Hazan ona gülümsedi. Çok gergindi. "Ayna aldım ev hediyesi olarak." Nazlı'nın elini sıkı sıkı tuttu. Küçük kız sürekli sorular soruyor Umut'ta ona bir yandan laf yetiştirmeye çalışıyordu. Nazlı burayı sevmişti. Köy ona farklı gelmişti. Sokağın iki yanına dizilmiş yüksek duvarlar renk renk boyanmış üstlerinden sarkan çiçekler görsel bir şölen sunuyordu resmen. İnsanın içi açılıyordu. İnsan duvarlardaki kapıların arkasını merak ediyordu. O kapılardan birisinin önünde durduklarında Umut ahşap kapının üstündeki ipi çekti. Kapı gürültülü bir gıcırtı ile açıldığında içeriye girip yüzündeki kocaman gülümseme ile "yeniden hoş geldiniz" dedi. Hazan merakla evin çiçeklerle dolu avlusuna adım attı. Hayranlıkla baktı etrafına. Burası bir masal diyarından fırlamış gibiydi sanki onun için. Köyün temiz havası, güllerin, hanımeli, yaseminlerin kokusuyla burnuna dolmuştu. Nazlı neşe ile annesinin elinden çıkıp merakla çiçeklere bakmak için koşturdu. Kız şehrin kalabalık beton yığınlarının arasından böyle bir yere geldiği için çok heyecanlıydı. Bahçede çiçeklerin arasına özenle konulmuş renkli hayvan figürleri küçük mantarlar bal kabakları dikkatini çekmişti. Zerrin hanım peşinde Asya ile evin kapısında belirdi. Asık olan yüzünü toparlamaya çalışsa da yüzünden durumdan pek memnun olmadığı belli oluyordu. Yine de güler yüzlü davranmaya gayret ederek "hoş geldiniz" dedi. Hasan elindeki tatlıyı Asya'ya uzatıp kadının elini öpmek için uzadığında, kadın elini vermemek için çekiştirmişti. Hasan duruma bozulunca "ben o kadar yaşlı mıyım?" dedi durumu toparlamak içim Zerrin hanım. Hasan ise "estağfurullah" diyerek geçiştirdi onu. Hazan ise hiç elini öpmeye çalışmadı bu durum üzerine. "Merhaba" diyerek kısaca selam verdi. Asya onları içeriye davet ederken kapıdan hemen girince Ahmet beyde onları basit bir hoş geldiniz ile selamlamıştı. Zerrin hanım onları mutfaktan geçirip, evin arkasında kalan başka bir bahçeye davet etti. Masayı buraya kurmuştu. Umut elindeki hediye paketini annesine uzattı "Kardelen almış" dedi annesini dikkatle süzerek. Pakete hafif bir tebessümle uzanıp "zahmet etmişsin" dedi. Hazan derin bir nefes aldı "elim boş gelmek istemedim. Umarım beğenirsiniz" diye cevap verdi ona. Kadın paketi açıp içinden çıkan güzel işlemeli aynayı görünce gülümsedi. "Teşekkür ederim beğendim. Hadi siz masaya geçin ben de çayı alıp geliyorum." Umut onları dışarıya davet ederken Asya'da elindeki tatlı paketini mutfaktaki masanın üstüne bırakıp peşlerinden takip etti. Ahmet bey masanın başına oturmuş Hasan'ı süzüyordu. O sırada sürekli sorular soran Nazlı ise adamın ona laf yetiştirmesine sebep olup ortamı biraz yumuşatıyordu. Hazan masanın doluluğu karşısında mahcup olmuştu. Zerrin hanım çayları koyarken "çok zahmet etmişsiniz gerek yoktu bu kadar şeye" dedi. Zerrin hanım ona yandan bir gülümseme ile baktı. "Afiyet olsun." Yemek yeni başlamıştı ki Ahmet bey bakışlarını Hasan'a çevirdi. "Kaç yaşındasınız?" diye sordu. Hasan ağzındaki lokmayı yuttu. "Otuz altı sayılırım" dedi mahcup bir tavırla. Adamın kaşları hafifçe çatıldı. "Asya ile aranda on yaş var yani?" Hasan biraz gerilmişti. "Evet" dedi onu onaylayarak. Ahmet bey derin bir nefes verdi. "Evlilik için niye bekledin bu kadar? Yaşın genç sayılmaz." Hasan çayından bir yudum aldı. "Evliliğe Asya'yı tanıyana kadar pek sıcak bakmadım" dedi dürüstçe. Ahmet bey Umut'a benzeyen gözlerini Hasan'a dikti. "Ne iş yapıyorsun?" Hasan sırtını dikleştirdi. "Otoparkım var orayı işletiyorum. Çok şükür iyi de kazanıyorum." Zerrin hanım söze girdi burada. "Ne mezunusun peki?" Hasan derin bir nefes aldı "Lise mezunuyum ama açık öğretimde üniversite kaydım var bir yandan." Zerrin hanım ona gülümsedi "Hm, Asya hukuk fakültesini bitirecek bu sene biliyorsun değil mi?" Hasan onu onayladı. Durum onu biraz rahatsız etmişti. "Biliyorum" dedi modunu bozmamaya çalışarak. Ahmet bey çayından bir yudum daha aldı. "Otopark sana mı ait yoksa kiralık mı?" Hasan çatalını masaya bıraktı. "Arazi benim. Üstüne bir yıkama ve park yeri açtım. Babamındı üstüme yaptı" dedi. Zerrin hanım Hasan'a gülümsedi. "Buraya bizimle tanışmaya geldiğine göre Asya ile ciddisin. Peki bir evin var mı araban falan var mı? Hep otopark mı işleteceksin?" Asya biraz gerilmişti ama Hasan bir kız ailesinin bunları sormasını normal karşılıyordu. "Evim yok ama alabilirim birikimim var. Arabam var ve evet işimden memnunum. Yanımda çalışan yaklaşık otuz kişi var. Otopark deyince gözünüze basit bir yer gibi gelmesin. Benim Asya'nın parasına yada mesleğine bir ihtiyacım yok yani. Kendi işimle kızınızın her türlü ihtiyacını rahat rahat karşılarım... " Ahmet bey onun sözünü böldü. "Çalışmasına karşı mısın yoksa?" Hasan Asya'ya bakıp derin bir nefes aldı. Sonra ağır ağır koyverdi. "Hayır değilim karşı olsam da kızınız bu konuda beni dinleyecek birisi değil zaten. Ben sadece çalışmak istemiyorsa ya da çalışamayacağı zamanlar olursa hiç sorun olmayacağını söylemeye çalıştım." Zerrin hanım ona gülümsedi. "Asya biraz özenlidir kendine, bakımına yani sen ne düşünüyorsun bu konularda." Hasan mahcup bir şekilde önüne baktı "Ben onu öyle seviyorum. Tabii zaman zaman hoşlanmadığım şeyler olabiliyor. Kıskanıyorum diyelim ama bunlar aramızda çözemeyeceğimiz şeyler değil." Ahmet bey onu başıyla onayladı. "Anne baba ne iş yapıyor?" Hasan derin bir nefes aldı "Annem evde, ev hanımı babam da işçi emeklisi." Hazan daha sorulan bir dizi soruyu dinledi ve abisinin ailesi ile ilgili sorulan soruları cevaplamasını sabırla bekledi. En azından bu sorular ona sorulmayacaktı. Sorular biraz durulunca Hazan Nazlı ile birlikte Asya ve annesine masayı toplaması için yardım etti. Zerrin hanım kızın elinin pratikliğine hayran kalmıştı. Erkeklere kahveler bahçeye servis edilirken kadınlar kahvelerini mutfaktaki masada içmeyi tercih etmişlerdi. O sırada Asya dışarıda dönen konuşmayı merak ediyordu ama Hazan'ı annesi ile yalnız bırakmak istemiyordu. Zerrin hanım Hazan'a önce Nazlı hakkında birkaç soru sorarak başlamıştı muhabbetine. Yaşı, okulu ve dersleri gibi. İlerleyen muhabbet içinde ise Asya Nazlı'ya çizgi film açıp onu masadan kaldırmıştı o sırada biraz küçük kızla oyalanmak zorunda da kalmıştı. Zerrin hanım bir yandan akşama yapacağı fasulyeyi ortaya çıkarmıştı. Hazan boş durmayı sevmediği için kadının fasulyeleri kırmasına yardım etmeye başladı. "Siz nasıl tanıştınız?" dedi Zerrin hanım sonunda. Asya'nın gelmesini istemiyor bu kadınla yalnız konuşmak istiyordu. "Umutla mı? Üniversitede tanıştık." Zerrin hanımın kaşları çatıldı. "Nasıl yani? Eskiden tanışıp şimdi yeniden mi karşılaştınız?" Hazan derin bir iç çekti. Gözlerini fasulyelerden ayırmamıştı. Kaşları hafifçe çatıldı. "Umut benim ilk aşkım" dedi önce. Kadın ona meraklı bakışlarını diktiğinde Hazan ona kaçamak bir bakış daha attı. Hikayesini fazla bulandırmadan kısaca anlatmaya başladı kadına. Umutla olan ilişkilerini, onun askere gidişini sonra onlara oynanan oyunu ve Andaç'la evlenmek zorunda kalışını en sonda boşanmasını. Zerrin hanım bütün bunları şaşkınlık içinde dinledi. Oğlunun o zamanlar çok ciddi bir ilişkisi olduğunu sonra kızdan askerdeyken ayrıldığını biliyordu. Bu durum oğlunu çok sarsmıştı bir anne olarak kıza çok kızmıştı şimdi kadın karşısında duruyor ve ona farklı bir hikaye anlatıyordu. "Çok şey yaşamışsınız. Seni takdir ettim bir kadın olarak yani. Ayaklarının üzerinde durma çaban mücadelen gurur verici." Hazan mahcup bir şekilde eğdi başını önüne "Teşekkürler." Zerrin hanım ayıklanmış fasulyeleri alıp suyun altında yıkamaya başladı. "Yine de yaşadığınız şeylerin üstünden çok zaman geçmiş. Zaman insanları değiştirir kızım kimse aynı kalmaz. Hayatın kuralıdır bu. Bugün sevdiğin yarın bıktığın bir şeye dönüşebilir. Zor şeyler yaşamışsın, oğlumla da çok şey atlatmışsın. Oğlum seni seviyor görüyorum bunu ama benim kalbim seni ona uygun bulmuyor." Hazan buruk bir gülümseme ile baktı kadına. "Boşandım ve bir çocuk sahibiyim diye mi?" Zerrin hanım onu onayladı. "Evet, yanlış anlama beni. Umut hiç evlenmedi. Başkasının kızına babalık yapacak olması başından bir evlilik geçirmiş yaralar almış birisiyle evlenecek olması benim içime sinmiyor. Senin hayata baktığın yerle onun baktığı yer aynı olamaz. Çünkü senin bu konuda tatsız tecrübelerin varken onun toz pembe hayalleri var. Sen o hayallere eşlik edemezsin artık." Hazan derin bir nefes aldı. "Bir anne olarak anlıyorum sizi insan evladı için hep en iyisini istiyor. Ben açıkçası evlilik konusunda pek istekli değilim. Dediğiniz gibi kötü tecrübeler sahibiyim. Oğlunuz bu konuda daha ısrarcı ama öyle ki parmağıma bir yüzük takıp ona söz vermemi isteyecek kadar. Bakın Zerrin hanım ben evlenmeyi düşünmüyorum şu an için bir gün düşünürsem de bu kesinlikle oğlunuzla olur. Size rağmen. Ben alışkınım istenmeyen gelin olmaya. Size saygısızlık etmek istemem ama Umut'u seviyorum. Bu evliliği istemiyorsanız beni değil oğlunuzu ikna etmeye çalışın bence" dedi mutfaktan çıkarken. Tatsız konuşma onun mutfaktan çıkıp "artık gidelim" demesi ile son bulmuştu. Asya Nazlı'yı oyalamaya çalışırken bir ara Hazan'ın hikayesini anlattığı yere denk gelmiş ama muhabbetin sonunda ne olduğunu bilmiyordu. Zerrin hanım akşam yemeğine kalmaları için ısrar etmedi. Umut Hazan'ın gözlerindeki kırgınlığı görmüş ne olduğunu sormuştu ama cevap alamayınca mecburen sonra görüşürüz diyerek o cevabı annesinden almaya karar vermişti. Hasan ve Hazan onaylanmadıklarını bildikleri bu yerden bir iki kırık birkaç sıyrıkla otellerine doğru yola çıktılar.

 

Bölüm : 15.12.2024 16:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...