
Serap, Ayça'nın istediği incik boncuğu, arkadaşına yaptığı börek ve sarmayı, zarf içindeki biraz parayı uzattı cezaevi girişindeki memura. X-ray'li kapılardan ve bir dizi üst aramasından geçtikten sonra açık görüşün yapıldığı alana geldi. Biraz ilerisindeki masada Ayşe de abisi ile konuşuyordu. Serap, Ayça'nın anlattığı takı işini bir süre dikkatle dinledi. Ayça bunları onun organizasyon işlerinde satmak istiyordu. Fikri Serap'ın da kafasına yatmıştı. Takıları yaptığı organizasyon işlerinde katılanlara hediye olarak satabilirdi. Nikah ve doğum günü organizasyonlarında işe yarar farklı bir fikir olabilirdi. Ayça'dan takılar için ücret belirlemesini istedi. Ayça, Ayşe'nin bu duruma çok sevineceğini düşünerek daha da sevindi. Diğer masaya göz attığında Ayşe'nin ondan daha sıkıntılı olduğu belli oluyordu. Belli ki abisi fikre yanaşmıyordu. Ayşe onların oturduğu masayı işaret ettiğinde Ayça adamla göz göze geldi. Adam siyaha çalan koyuluktaki gözlerini ona dikip bir süre bakmış Ayça bu adama hafifçe selam vermişti. Sonrasında adam gözlerini hızla kaçırıp yeniden Ayşe ile, olumsuz olduğu vücut dilinden belli olan konuşmasına geri döndü. "Burada boncuk atölyesi var mı?" dedi Serap merakla. Belki bu işi büyütebilirse buradaki muhtaç insanlara biraz nefes olabilirdi. "Kadınların oyalandığı bazı atölyeler var ama boncuk değil oya, nakış, makrome falan gibi şeyler." Serap ona gülümsedi. "Belki boncuk atölyesi de kurulur zamanla. Hayalperest davranıp seni çok umutlandırmak istemiyorum ama elimden geleni yapacağım. Peki elinizde hiç yapılmış hazır ürün var mı?" Ayça'nın gözleri ışıldadı. "Ayşe'nin dolabında bir sürü var." Serap Ayça'nın heyecanına gülümsedi. "Onları nasıl alabilirim? Bana bir fiyat belirlesin hepsini ben satın alacağım ama nasıl alabilirim?" Ayça durumu gardiyanlar ve hapishane müdürü ile konuşmaya karar verdi. Aklındaki soru işaretleri çözüldüğünde biraz cesaretini toparladı. "Hazan nasıl?" diye sorabildi sonunda. Serap ona buruk bir gülümseme ile baktı. "Hazan yeni bir hayat kurmaya çalışıyor. İyi Umut'la sözlendi." Ayça hafifçe içini çekti "çok mutlu olur umarım" diye mırıldandı. Serap onun eline uzandı. "Sen peki? Nasılsın Ayça? Gerçekten soruyorum." Ayça mahcup ve buruk bir gülümseme ile baktı arkadaşına. "Psikologla görüşüyorum. İyi değilim yalan söylemeyeceğim ama iyi olmaya çalışıyorum. Utanıyorum neden burada olduğumu kimseye anlatamıyorum. Ayşe'ye bile anlatmadım. Kendime bile anlatmak zor geliyor. Biliyor musun Serap insan burada birçok şeyi düşünüyor birçok ihtimali hesaplıyor. Ben kendimle yeni konuşmaya başladım sanki. Kendimi yeni tanımaya başladım. İnsan sevilme kaygısı ile kendisine bile rol yaparmış bunu anladım. Bazı şeyleri kendinden bile saklarmışsın. Oysa bir kişiyi en iyi kendisi anlar öyle değil mi? Ya kendisi de kendisini anlamıyorsa kendisi kendisini tanımıyorsa. Ben tanımıyormuşum. Ben var olmak istemişim başkalarının varlığı ile var olmak. Onlar gibi olmak. Kabul edilmek için onlar gibi olmak. Ben hiç kendim olmamışım ki, gerçi kendimin de kim olduğunu henüz bilmiyorum. Tanışmaya çalışıyorum..." Serap derin bir nefes aldı. "İnsan kendisi gibi insanları çeker etrafına. Bu yüzden doğru kişileri bulmaktan çok daha önemlidir doğru kişi olmak Ayça. Sen bir kargaysan kargalarla, bir aslansan aslanlarla bir arada olursun. Aslan rolü yapan bir kargaysan ama..." Ayça onun sözünü kesti, "Benliğini unutur benim gibi yok olursun." Serap ona samimi bir şekilde gülümsedi. "Sen benliğini daha yeni buluyorsun. İnsanın kendini tanıması başkasını tanımasından daha zordur Ayça. Uzun bir yoldur bu. Herkes kendini tanıdığını sanır. Oysa kendimiz hakkında basit birkaç zevkimiz dışında çok az şey biliriz. Kendimizi dışarıdan görmediğimiz gibi. Bazılarımız ne istediğini bilmeden, yeteneklerini bilmeden sadece başkalarının onlar için istediklerine, onlar için etiketlerine uyarak geçer gider bu hayattan. Ben senin hiçbir zaman kötü bir insan olduğunu düşünmedim. Hata yaptın Ayça. Çok büyük bir hata çok yanlış bir şey yaptın. Hatalar insanlar içindir ama. Bana yanlış gelen senin doğrundu belki de bilemiyorum. Neden yaptın demeyeceğim artık. Bunu sana da kendime de sormayı bıraktım. Hepimiz hatalar yapıyoruz yaptık, bazıları başkalarına da zarar veriyor. Önemli olan o hataları bir daha yapmamak. Yine de hayat her zaman başka hatalar yapıp bolca tecrübe edineceğimiz bir olgu. Hırpalama kendini yeni bir sayfa aç o sayfayı temiz ve güzel şeylerle doldurmaya çalış. Ben ihtiyacın olduğunda her zaman burada olacağım." Ayça göz yaşları içinde sarıldı Serap'a. "İyi ki varsın Serap. Özür dilerim, gerçekten özür dilerim..." Serap onun sırtını usul usul okşadı. "Geçti Ayça. Bana söz ver buradan çıktığında gerçek Ayça olarak at adımını bu dünyaya. O gün senin doğum gününü kutlayacağız." Görüş saati bittiğinde Ayça vefakar arkadaşına gözlerinde minnet yaşları ile baktı. İçinde bir parça daha huzur ve umut ile döndü koğuşuna.
Nazlı, Asya'nın ojelerinden birisini alıp hevesle Umut'un önüne geldi. Annesine benzeyen gözlerini Umut'a dikti. Umut hazırladığı masaya bir göz attı. Sonra Nazlı'nın bakışlarını görünce ona göz kırptı. "Ne oldu prenses?" Nazlı küçük avucuna sakladığı kırmızı ojeyi gösterdi ona. "Bunu bana sürer misin?" Umut'un dudaklarında bir gülümseme belirdi. "Ama yarın okula gideceksin öğretmenin kızmasın?" Nazlı hafifçe sarkıttı dudaklarını. "Ama herkes sürüyor şimdi. Hem Eymen tırnaklarımı görünce beğenir beni." Umut'un kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Eymen kim?" dedi. Nazlı utangaç bir gülümseme ile baktı elindeki ojeye. "Bizim sınıfta çok tatlı birisi." Umut Nazlı'yı kucağına alıp salondaki koltuğa oturttu. Ojeyi elinden alıp kapağını açtı "uzat bakalım ellerini küçük prenses. Anlat bakalım şu Eymen'i bana." Nazlı hevesle elini uzatırken kızaran yanakları ile kaçamak bir bakış attı Umut'a. "Anneme söylemeyeceksin ama kızar bana belki." Umut ona gülümsedi. "İstersen birlikte anlatırız kızmaz. Kimmiş bu Eymen merak ediyorum." Kızın küçük tırnağına ojeyi beceriksiz bir şekilde sürmeye çalışırken onu daha fazla utandırmamak için işine odaklanmış gibi yapıyordu. Nazlı derin bir nefes aldı. "Bizim sınıfta çok güzel gülüyor hem gözleri de çok güzel. Bütün kızlar onunla oynamak istiyor ama o hep erkeklerle oynuyor. Bende teneffüste onu izliyorum bazen. Zeynep diye bir kız var ona not yazdı ama Eymen çöpe attı o notu. Geçen gün Canan'a resim yapıp verdi ama. Ben çok üzüldüm. Benim üzüldüğümü fark edince bana da kalemini hediye etti..." Umut'un kaşları hafifçe çatıldı. Bak sen şu küçük Ceyar'a diye geçirdi içinden. "Hm sen ona aşık mı oldun?" Nazlı bakışlarını kaçamak şekilde kaçırdı. "Aşık nasıl olunur?" Umut gülümsedi. "Kendini sürekli onu düşünürken bulursun. En önemli belirtilerinden birisi bu." Nazlı gözlerini tırnaklarına dikti "Sen anneme aşık mısın?" Umut sorunun şaşkınlığı ile bir an duraksadı sonra yeşil gözlerini Nazlı'ya dikti. "Nereden anladın bunu?" Nazlı yüzünü hafifçe düşürdü. "Çünkü sürekli onu düşünüyorsun, Kardelen böyle sever, Kardelen bunu beğenir, Kardelen yemek yedi mi? Kardelen bugün çok yoruldu mu..." Umut Nazlı'nın dikkatine geniş bir gülümseme ile karşılık verdi. "Bu seni üzer mi yani annene aşıksam..." Nazlı yine kararsız bir şekilde dikti gözlerini ellerine. "Annem mutlu oluyor ama babam..." Kızın gözleri dolarken hıçkırığını yuttuğunu fark etti Umut. Sessiz kaldı. Nazlı burnunu hafifçe çekti "Babam kötü bir şey yapmış değil mi? Orkun amcaya." Umut ojenin kapağını kapatıp masaya bıraktı. "Nereden çıkardın bunu?" Nazlı'nın omuzları yavaşça düşüp gözleri bir kere daha dolarken "okulda arkadaşlarım söylüyor senin baban kötü birisi katil diyorlar." Umut Nazlı'yı kendisine çekip sıkıca sarıldı. Saçlarının üzerine bir öpücük kondurdu. "Babanın iyi ya da kötü birisi olması senin de öyle olduğun anlamına gelmez bebeğim. Baban bazı yanlışlar yapmış bu yüzden devlette ona ceza vermek için onu cezaevine koydu. Cezası bitince çıkacak." Nazlı'nın gözlerinden birer damla düşerken Umut onun yüzünü avuçlarının arasına alıp birer öpücük kondurdu yanaklarına. "Babanı mı özledin?" Nazlı onu özlemek kötü bir şeymiş gibi dikti yine ellerini gözlerine. "Özledim" dedi sarkan dudağı ile. Umut ona buruk bir şekilde gülümsedi. Sonra titreyen dudağı ile devam etti Nazlı "Ama ona çok kızgınım ben. Yanlış şeyler yaptığı için kötü şeyler yaptığı için. Beni arkadaşlarımın karşısında utandırdığı için. Keşke babam sen olsaydın. Sen annemi de beni de hep mutlu ediyorsun..." Umut Nazlı'nın artık hıçkırıklarına karışan sesine dayanamadı. Onu kendisine çekip göğsüne bastırdı. "Bir tanem benim güzel kızım. İstersen ben senin baban olabilirim ama böyle olursa gerçek baban..." Nazlı dudaklarını sarkıttı bir daha "keşke gerçek babam sen olsaydın..." Umut içini çekti "Sen istersen olurum prensesim. Ben senin gerçek baban olurum ama o zaman diğer babanı özlemeyecek misin?" Nazlı gözlerindeki donmuş yaşlarla baktı Umut'a. "Bir kere görmek istiyorum onu sonra özlemeyeceğim." Umut onun burnunu masanın üstünde duran peçete ile sildi. "Annen seni götürür. Okulunu değiştirmemizi ister misin? Arkadaşların sana kötü davranıyorsa başka bir okula gitmek ister misin?" Nazlı başını sağa sola hızla salladı "Olmaz o zaman Eymen'i göremem hem Ecrin ve Pınar'ı da göremem bir daha di mi? İstemem." Umut ona gülümsedi. Kumral saçlarını sevgiyle okşadı. "Sen çok güçlü çok güzel bir kızsın. Sen annenin kızısın bunu unutma olur mu bir tanem." Nazlı ona sıkıca sarılıp yanağına küçük bir öpücük bıraktı. "Hadi bakalım kalk bana yardım et masayı kuralım birazdan annen gelir. Ayrıca kimmiş o Eymen bir de ben görmek istiyorum." Nazlı ona panikle baktı "Kızdın mı dövmezsin onu di mi?" Umut Nazlı'nın küçük burnunu parmakları arasına kıstırdı. "Söz veremem. Kızmadım biraz bozuldum ben tek aşkın olduğumu düşünüyordum." Nazlı ona sırıttı "Ama sen annemin aşkısın o yüzden vazgeçtim ben senden. Eymen benim boyuma göre." Umut ona su bardaklarını uzatırken gülümsedi "o Eymen'in bacaklarını kırarım diyeceğim de sen varsın arada. Yine de seni üzerse kırarım bacaklarını öyle söyle." Nazlı ona gülümsedi "yani beni değil Canan'ı seçerse döversin onu öyle mi?" Umut ona kaşlarını kaldırdı "Hayır küçük hanım Canan'ı seçerse çokta isabet olur hatta tebrik ederim." Nazlı ona dudaklarını sarkıtmıştı ki Umut yeniden konuştu "ben kızımı öyle kolay kolay başka erkeklere bırakamam kusura bakma." Bu cümle Nazlı'nın yüzünün aydınlanmasına sebep oldu. "Kıskandın mı yoksa?" Umut ona sırıttı "hem de nasıl. O Eymen'i bulup kızımdan uzak dur dememek için zor tutuyorum kendimi." Nazlı ona kıkırdarken kapı açıldı. Hazan gelmişti.
Asya eve döndüğünde Hazan ve Umut koltukta yan yana oturmuş kahvelerini yudumluyorlardı. Nazlı ile oynadıkları evcilik oyunundan sonra onu uyutmuş sonunda baş başa kalmışlardı. Umut ona Nazlı ile yaptığı konuşmayı anlatıyordu ki Asya merdivenlerden aşağı indi. "Gerçekten şaka gibi bir ailen var Hazan" diye söylendi çantasını hışımla koltuğa fırlatırken. Umut ve Hazan ona dönerken Asya koltuğa uzandı ve elini alnına bastırdı. "Neymiş kıyafetlerim biraz daha usturuplu olmalıymış evlendikten sonra. Çevrenizden laf olurmuş, hoş karşılanmazmış..." Hazan ona gülümsedi "annem mi söyledi bunları?" Asya öfkeyle verdi nefesini "kim söyleyecek başka? Abine söylemiş." Umut kaşlarını çattı "Hasan ne demiş?" Asya omuzlarını silkti "ne bileyim sen bunlara takılma, he de geç diyor bana." Hazan yaslandığı göğüsten hafifçe doğruldu. "Biraz mutaasıp insanlar bizimkiler. Abim karışıyor mu kıyafetlerine?" Asya yüzünü astı "önceden karışıyordu ama barıştıktan sonra karışmadı." Hazan derin bir nefes aldı. "Asya biliyorsun seni kardeşim gibi görüyor öyle seviyorum bana kırılmanı istemiyorum ama siz abimle siyahla beyaz gibisiniz ya. Mutsuz olacaksınız diye korkuyorum." Asya derin bir nefes aldı. "Hasan'ı seviyorum ama ailen benimde gözümü korkutuyor. Evlilik dediğin şey iki kişiliktir bizim ülkede herkes içine maydanoz oluyor. İki insan birbirini sevdikten anladıktan ve anlaştıktan sonra anlamıyorum ailelerin ille de biz demesini..." Hazan ona buruk bir şekilde gülümsedi. "Sizinkiler de pek farklı değil ki yavrum onlarda beni abine uygun bulmuyorlar." Asya ona şaşkınlıkla baktı. O sen evlenip boşandığın için bekar bir kız olarak karşılarına çıksaydın farklı olurdu diye geçirmişti içinden ama bunu dile getirmedi. Bu Hazan'ı kıracaktı. Ailesine hak veriyor gibi olacaktı vermiyordu sadece anlıyordu. "İşte keşke kimse karışmasa" dedi bu yüzden. Hazan ona gülümsedi. "Zaman ver onlara zamanla alışırlar güzelim. Hem abim senden yanaysa gerisi önemli değil." Asya uzandığı koltuktan doğruldu. "Abinden de emin değilim ya neyse. Ben bir üzerimi değiştireyim duş alayım." O ayaklanırken Umut'un yüzü düşmüştü. Bile bile ateşe uçan kardeşini çekip almak istiyor ama eli kolu bağlı hissediyordu. Hazan onu öyle görünce uzanıp dudaklarına yumuşak bir öpücük kondurdu. "Su akar yolunu bulur sıkma canını." Umut içini çekti "İkisi de üzülecek diye korkuyorum." Hazan onu kendisine çekip dudaklarına bir öpücük daha kondurdu. "Yetişkin insanlar birtanem. Zorlandıkları zaman bizde yanlarında oluruz. Kendi kararlarını kendileri alsınlar." Umut ona buruk bir şekilde gülümsedi "Zaten elimizden de başka bir şey gelmiyor." Hazan onu çekip yüzüne ve dudaklarına minik minik öpücükler kondurmaya başladığında Umut'ta gülümsemeye başlamıştı. Hazan'ı kendine çekip dudaklarını ağzının üstüne kapattı. "Seni seviyorum" diye fısıldadı Hazan Umut'un dudaklarına. Umut onun bedenini güçlü kolları ile sarıp kendisine bastırdı. "Ben daha çok seviyorum." Sonra Hazan'ı kucağına alıp koltuktan doğruldu. Hazan kollarını boynuna bacaklarını beline sıkıca dolamıştı. Umut'un sırtındaki eli bedenlerini birbirine sıkıca bastırıyor diğer eli kalçasını okşuyor avuçluyordu. Dar holde yürümeye başlayınca, "Nereye?" diye fısıldadı Hazan. Umut onun dudaklarından kendini çekip boynunun üstüne bir öpücük kondurdu. Sonra kadının çiçek kokusundan derin bir nefes alıp burnunu kulağının dibine kadar sürttü. Hazan vücuduna yayılan elektrik dalgası ile titremeye başlamıştı. Umut kulak memesini dudaklarının arasında yumuşakça çekiştirdi ve kulağına fısıldadı. "Seni yatağa atıyorum."
Asya kendisini duşa atmış günün yorgunluğunu atmak istercesine doldurduğu küvete uzanmıştı. Kendisine hafif bir müzik açıp gözlerini kapattı. Aklındaki olumsuz düşünceleri kovmak istiyordu. Aileler bu işe karıştıkça her şey daha kötü olacaktı sanki. Hasan sen onları takma demişti ama takmadan edemiyordu Asya. Bir insanı sevmemiz için illaki kendimizin aynısı mı olması gerekiyordu farklı farklı insanları sevmek neden bu kadar zordu anlam veremiyordu. Yumuşak lifi ile vücudunu ovmaya başladı düşünceler içinde.
Hazan ve Umut birbirlerinin tenlerinden kokularından tatlarından nasiplerini almışlardı. Tam bir bütün olacakları sırada kapının sesi duyuldu. Hazan huzursuzca doğrulmaya çalıştı yine yarım kalmışlardı. Umut ona izin vermedi “kalkma Asya açar." Hazan kıpkırmızı olmuş yüzüyle olduğu yerde kaldı. Kapı üst üste tekrar çalarken Asya'nın banyodan sesi duyuldu "Açacak mısınız şunu artık yoksa çıplak çıkmamı mı bekliyorsunuz!" Umut öfkeli bir nefes verdi "Bu seferde gelen abinse eğer yatak odasına onu alacağım!" Hazan gülmemek için dudaklarını kemiriyordu. İsteksiz bir şekilde Hazan'ın üstünden kaktı dolabından bir eşofman alıp üzerine geçirdi. Odadan çıkarken yerden aldığı tişörtü de üstüne taktı. Merdivenlerden çıkmadan önce koltuğun kolunda duran hırkayı da üstüne geçirip önünü kapatıp aşağı doğru çekiştirdi. Öfkeyle üst kata çıktı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.82k Okunma |
1.95k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |