49. Bölüm

BÖLÜM 49

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Ömer ve Ayşe, Ayça'nın karşısında oturdular. Ayşe ona küçük bir çocuğun doğum günü organizasyonu olduğunu hem katılacak çocuklara hem yetişkinlere uygun takılar gerektiğini anlattı. Ayça bir süre onunla planlaması hakkında konuştu. Boncukları sevimli figürleri ve kadınların el emeğinin ücretini getirmişti Ayça'ya. Ömer bu iş konuşmasından sıkılmıştı, "e tamam ama artık bırak biraz da nişanlımla ben sohbet edeyim." Ayça ona gülümsedi. Bu adam onu tamamlıyordu sanki. Ruhunun diğer yarısı gibiydi. Birbirlerini anlamaları için sözlere bile ihtiyaç duymuyorlardı. Ayşe onları baş başa bırakmak için oturduğu koltuktan kalktı. "Ben çıkıyorum o zaman. Serap abla bekliyordu dışarıda ona bir bakayım." Ayça ona gülümsedi "O da gelseydi ya sizle?" Kız sandalyesini düzeltip çantasını omuzuna astı. "Yalnız konuşmak istedi seninle." Sonra Ayça'ya sıkı sıkı sarıldı. "Görüşürüz abla" dedi kapıdan çıktı. Ömer Ayça'nın eline uzandı. "Nasılsın ceylan gözlüm?" Ayça bu adamın karşısında genç kız gibi kızarıyordu. Ruhunu gören bu gözler onu utandırıyordu hep. "İyiyim sevgilim. Her şey yolunda. Kadınlar da maşallah ellerine para geçtikçe hevesleniyorlar." Ömer onun yanağının üstüne koydu avuç içini Ayça kafasını adamın eline doğru eğip gözlerini kapattı. "Gurur duyuyorum seninle" dedi Ömer. Ayça'nın boğazı düğümlendi gözünden bir damla yaş süzüldü. Ömer o damlayı hemen baş parmağı ile yok etti. "Neden ağlıyorsun?" Ayça buğulu gözlerini açtı. "Öyle iyi geliyorsun ki bana. Sanki ruhumdaki kalbimdeki bütün yaraların yerini bilip onları tedavi eder gibi. Gurur duyuyorsun benimle? Ne için Ömer?" Ömer ona gülümsedi. Kara gözleri kısılmış etraflarındaki kırışıklıklar ortaya çıkmıştı. "Burada bile insanlara yardım etmek için çabalıyorsun. Ben senin şu anda olduğun kişi ile gurur duyuyorum canını sevdiğim." Ayça onun avucunun içine bir öpücük kondurdu. "Ah Ömer, beni böyle yapan senin varlığın. Yanlış bir insan beni insanlıktan çıkardı, senin varlığın ise beni değiştirdi dönüştürdü belki de ben hala her kaba uyum sağlayan karaktersiz birisiyim..." Ömer derin bir nefes aldı "Her kaba uyum sağlayan su gibisin sen. Kaybolmuştun, buldum seni." Ayça ona gülümsedi "iyi ki buldun. Sırf sen ve Ayşe yüzünden şuraya düştüğüme de şükreder oldum." Ömer ona gülümseyip elinin üstüne bir öpücük kondurdu. Ayça ona yavru köpek gibi alttan alttan bakmaya başlayınca Ömer gülümsedi. "Söyle bakalım bir şey isteyeceksin benden ne isteyeceksin?" Ayça ona gülümsedi. "Ayşe'nin okumasını istiyorum. Ortaokul mezunu olmakla olmaz. İyi bir geleceği olsun istiyorum..." Ömer içini çekti "açıktan liseye yazdırırım onu da bitirir." Ayça derin bir nefes aldı. "Üniversite okusun istiyorum." Ömer ona şaşkınlıkla baktı "Kazanamaz ki, okul mu görmüş..." Ayça onun ellerini avuçları içinde sıktı "Serap onu bir dershaneye vermek istiyor. Çok seviyor Ayşe'yi zehir gibi kız diyor." Ömer ona şaşkınlıkla baktı "e tezgahın başında kim duracak o zaman?" Ayça ona gülümsedi "sen olur dersen bir yolunu buluruz biz Serap'la. Hem çalışır hem dershaneye gider." Ömer karşısında ona yavru köpek gibi bakan Ayça'nın çenesinden bir makas aldı. "Olsun bakalım kurban olduğum. Olsun."
O çıktıktan sonra Serap girmiş, Ayça haberi arkadaşına neşe içinde vermişti. Serap ona araştırdığı birkaç dershane ve ücretlerini anlattı. Ayça birisinde karar kıldı. Paranın bir kısmını kazandığı paradan karşılayacak üstünü Serap tamamlayacaktı. Şimdi iş Serap'ın dershane ile konuşması, gün ve saatleri ayarlamasına kalmıştı. Ayça ona bir tane bileklik uzattı "bunu Hazan'a verir misin?" Serap kadının elindeki zarif bilekliğe şaşkınlıkla baktı. "Çok güzel bu," Ayça ona gülümsedi. Serap sıkıntı ile kıpırdandı. "Umut'la evleniyor yakında." Ayça derin bir nefes aldı. Buruk bir şekilde gülümsedi. "Çok sevindim. İnşallah hep mutlu olurlar. Belli mi tarihi?" Serap kafasını olumsuz anlamda salladı. "Asya'nın düğününün önüne geçmek istemedi. Abisi ve Asya evlendikten sonra evlenecek."

* * *

Asya o kadar yorulmuştu ki düğün haftası çeşitli telaşlar ve aynı zamanda duygu yoğunlukları ile geçmişti. Hasan'ın son gönderdiği evi satın almışlar temizletmiş ve yerleştirmişlerdi. Her şey hazırdı. Şimdi kuaför koltuklarında Hazan, Serap, Defne ve Nazlı ile birlikte oturmuş etrafta koşuşan insanları sanki bedeninin dışındaymış gibi izliyordu. Heyecanlıydı ama içi bir tuhaftı aynı zamanda bu hisse anlam veremiyordu. Saçının son dokunuşları bitip duvağı kafasına takıldığında ağlamamak için kendisini tutarak doğruldu koltuktan. Abisi dışarıda onu bekliyordu. Hasan onu kuaförden almak istese de Umut kardeşini kendisi alacağını eve gelmesini söylemişti. Tekrar eve döndüklerinde annesi ona tekrar tekrar sarıldı. Asya sanki bir yerden kopuyormuşçasına buruk hissediyordu. Gözyaşlarını akıtmamak için gözlerini sık sık yukarıya dikiyor makyajı bozulsun istemiyordu. Umut kardeşinin beline kırmızı kurdeleyi bağlarken dualar etti. Kardeşine sıkıca sarıldı sonra. Ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. O ağlarsa Asya da ağlardı biliyordu bunu. "Asya bu evden gitsen bile sen hep bizimlesin bunu sakın unutma tamam mı? Bu evdeki benim kalbimdeki yerin hep aynı kalacak. Her zaman yanında bir abin olduğunu bil." Asya dudaklarını sarkıttı burnunu çekmeye başladı. Hazan ona sıkıca sarıldı "ağlama sakın. Maymuna benzeyen bir gelin olmak istemezsin." Asya eliyle yüzünü yellerken gözlerini havaya dikti "bir kere ben maymun olsam bile en güzeli olurum bebeğim!" Hazan ona kıkırdadı. "Kesinlikle olurdun. Çok güzel oldun Asyarellam çok güzelsin." Zerrin hanım gözleri dolu dolu geldi kızının yanına. Aşağıda düğün konvoyunun korna sesleri ve çalgıların sesleri geliyordu. Kızına sıkıca sarıldı. "Bebeğim benim. Çok mutlu ol tamam mı?" Asya annesinin gözyaşları ile buğulanmış gözlerine baktı. "Ağlarım ama anne!" diye sızlandı. Zerrin hanım onu bir kere daha sarıp sarmalarken kendini gülmeye zorladı "hem ağlarsın hem gidersin. Canım kızım ağlama hep gül" dedi burnunu çekerken. Ahmet bey köşede kızını izliyordu. Küçücük Asya'sının yanaklarını öpmeye koklamaya kıyamadığı bebeğinin evlendiğine inanmak istemiyordu sanki. Kızına zarar gelirde onu koruyamaz diye olan kaygılarını bastırmaya çalışıyor boğazındaki düğümü geriye itmek için uğraşıyordu. Yoksa herkesin içinde gitme kızım diye ağlayacaktı. Asya ona yaklaştığında kızını son kez gibi bastı bağrına. "Baba gidiyorum" dedi Asya. Ahmet bey gözüne hücum eden yaşları geriye doğru ittirdi. "Yine gel, hep gel olur mu? Mutlu ol yavrum." Asya kendisini bağrına basan babasının göğsünde bir süre öylece durdu. Babası ondan ayrılmaya hazır değilmiş gibi çözmüyordu kollarını. Kapı çalındığında nedense kızını arkasına saklamıştı. Umut kapıyı yarım açtı. Orkun'un sesi duyuldu dışarıdan "Açsana kapıyı kızı almaya geldik." Umut kapının arkasına bacağını dayadı. "Açılmıyor bu! Açamıyorum." Orkun şaşkın şaşkın Hasan'a baktı "Kapı bozulmuş öyle diyor." Hasan ona sırıttı cebinden biraz para çıkardı uzattı. "Yeter mi enişte bey?" Umut parayı saydı sonra sırıttı "Yetmiyor bu parayla yemek bile yenmez!" Orkun derin bir nefes aldı "Ulan bu ne sabahtan beri bedavadan herkese para dağıtıyoruz çoluk çocuk, çalgı çengi hibe kredi gibi! Ulan sen bilerek mi sağdıcın yaptın beni? Her gelen para istiyor benden." Hasan ona genişçe sırıttı "ne sandın?" Orkun derin bir iç çekti cebinden bir tomar para çıkarıp Umut'a uzattı "Al, gözün doysun gözün!" Umut sırıtarak aldı parayı "Ayıp ayıp banka sahibi adamsın!" Orkun kapının arkasından homurdandı "sayenizde yakında banka da kalmayacak her gelene dağıtıyoruz. Aç lan kapıyı!" Umut'un gülümsemesi genişledi biraz daha araladı "açılmıyor..." Orkun bir ya sabır çekti "oğlum, sizin bu kızın üstüne para vermeniz gerekir lan. Bunu ömür boyu çekecek birisini bulmuşsunuz hala naz yapıyorsunuz açsana çilingir çağırırım bak! Yok vazgeçtim kıracağım bu kapıyı. Değiştirmek vereceğim paradan daha az tutar! Çekil bakayım geri primat!" Orkun geri geri gidip omuzuyla kapıya doğru koşturmaya başlayınca Umut birden kapıyı açıp kenara çekildi. Orkun'da hızını alamayıp yere kapaklandı. Umut bir kahkaha attı "hep bunu yapmak istemiştim sana." İnsanların gözlerindeki buğu dağılmış onlara gülerken Orkun yerden doğruldu "ver ulan paramı geri servet düşmanı!" Umut ona omuzlarını silkti. Hasan Asya'ya elini uzatırken Orkun Umut'a ters ters baktı. "Hasan, bundan sonra sağdıcın bu para düşmanı herif! Bunu soysunlar!"

Asya'nın düğünü çok güzel olmuştu. Gerçi Asya ve Hasan sanki olayın dışında gibi hissediyorlardı kendilerini. Üstündeki küçük gelinliği ile Nazlı etraflarında koşturuyor dayısı Asya ile evlendiği için çocuk kalbi ile çok mutlu oluyordu. Kalabalıktan sıkılan Doruk ise bir an önce salondan çıkmak istercesine ağlıyordu. Zerrin hanım, Gülsüm hanımla aynı masada oturuyor çocukları hakkında endişelerini anlatıyorlardı bir yandan. Aileler sözel olarak bu duruma razı gelseler de gönülleri hala razı değildi. "Bir kız verdik yakında bir kız da biz alacağız sizden gibi görünüyor" dedi Zerrin Hanım dans eden Hazan ve Umut'u işaret ederek. Gülsüm hanım içini çekti. "Hazan kendisi gelir, bizden istemezsiniz. Nişanlandığını bile abisinden öğrendik biz, bizi aile gibi görmüyor ki." Zerrin hanım mutlu mutlu konuşan oğlu ve kızı gibi gördüğü Hazan'a baktı. "Desene kimsesiz. Olsun o ailesini buldu." Gülsüm hanım bu yoruma bozulmuştu. "Ailesi burada Zerrin Hanım. Başkasına gerek yok." Zerrin hanım hiç nezaketini bozmadan gülümsedi bu ikinci kere dünürü olacak kadına. "Aile demek sadece kan bağı ile sağlanan bir şey olsaydı keşke. Bazen farklı insanlarla aileden daha güçlü bağlar kurabiliyoruz. Öyle olmasa kimse evlenmezdi zaten. Kızınız bize emanet. Oğlum ona iyi bakacaktır bir anne olarak aklınız kalmasın. Gerçi benimki de laf bu zamana kadar iyi mi diye pek aklınız kalmamış." Gülsüm hanım yüzünü astı. "O benim kızım onu bu noktaya getiren yaptığı yanlış tercihlerdi. Herkes kendi seçimlerinin sonucunu yaşar bu hayatta." Zerrin hanım bu kadına acı acı gülümsedi. "Kendi tercihleri mi yoksa sizin yönlendirdiğiniz yanlış tercihler mi? Bu tartışılır. Neyse ben bir akrabayı gördüm gidip selam vereyim." Zerrin hanım masadan kalkarken Gülsüm Hanım Umut'la dans eden kızına baktı. Bir kere bile yanına gelmemiş yabancı gibi davranıyordu ona. Bir anne olarak bu durum kalbini kırıyordu. Zerrin Hanımsa kendi yavrusunun bu ailede üzülmesinden endişe duyuyordu bu insanlarla her konuştuğunda. Canı sıkılarak baktı Hasan'a. Sonra kızı ile dans eden damadına yaklaştı. "Kızım baban seninle dans etmek istiyor müsaade edersen bende oğlumla bir dans edeyim." Asya gülümseyerek babasına doğru yürürken, Hasan kayınvalidesine uzattı elini mahcup bir şekilde baktı yüzüne. "Konuşmak istiyorum seninle" dedi Zerrin Hanım. "Dinliyorum efendim." Zerrin Hanım içini çekti. "Asya benim tek kızım. Gözümden sakınarak büyüttüm onu. Biraz hırçın biraz şımarık deli doludur ama kalbi her zaman temizdir. Sen de benim bir oğlumsun artık. O yüzden açık konuşacağım. Ailenin düşünme biçimini sevmiyorum oğlum. Sizin aranızdaki problemler sizi ilgilendirir. Kavga edecek küsecek, sevişip barışacaksınız ama kızımın kalbini ailene ait herhangi bir görüş yüzünden kırarsan karşında beni bulursun. Ona iyi bak ve onu ailenden koru. Kızım sana emanettir. Benim emanetime tıpkı benim gibi gözün gibi bak tamam mı evladım?" Hasan bu kadına gülümsedi. "Emanetiniz başım üstüne. Siz bunları düşünüp dertlenmeyin. Biz Asya ile iki farklı dünyadan çıkmış ama birbirinin dünyasını anlayabilen insanlarız aklınız kalmasın." Zerrin hanım ona gülümsedi "Peki oğlum. Bana sözünü ömrün boyunca unutma."

Asya arabaya bindiğinde biraz önce vedalaştığı herkes sanki kalbine koca bir ağırlık gibi çökmüştü. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye korkuyordu. Araba insanları arkasında bırakıp uzaklaşırken o gözyaşlarını daha fazla tutamadı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Hasan onun eline uzandı. "Güzelim ne oldu?" Asya burnunu çekiyor gözyaşları içinde konuşamıyordu. İçinde sanki bir şeyler değişiyor o buna anlam veremiyordu. "Korkuyorum" dedi sadece. Hasan derin bir iç çekti. "Ben yanındayım korkma Asya'm. Hem ağlama söz veriyorum sana ne zaman istersen ailene götürürüm seni. Onlardan kopamıyorum ki seni ben." Asya araba kullanan adamın koluna yasladı kafasını. Bütün kaygılarını, korkularını, mutluluğunu, telaşını gözlerinden akıtırcasına ağlamaya devam etti.

Hasan evlerinin önünde park edince koluna yaslanmış yorgunluktan uyuyakalmış sevgilisini yavaşça doğrulttu. Arabanın kapısını açıp Asya'nın alnına bir öpücük kondurdu. "Geldik bebeğim." Asya gözlerini yavaş yavaş açtı. Gelinliğinin eteklerini toplayarak sarsak adımlarla indi arabadan. Hasan onun elini tutup evlerinin önüne doğru yürüdü. Kapıyı açıp Asya'yı kucağına aldı. "Ne yapıyorsun neandertal?" dedi Asya telaşla. "Ben gelinini kucaklamadı dedirtmem. Seni odamıza taşıyorum." Asya ona kıkırdarken mırıldandı. "Çok yorgunum ama ben." Hasan gülümsedi. "Bir duş alırsın bir şeyin kalmaz." Asya gözlerini yavaşça kapattı. "Hiç duş alacak halim yok hemen uyusak. Hem yarın sabah uçağa yetişeceğiz falan." Hasan onu yatağın üzerine nazikçe oturttu. "Asya ama ya. Görende benimle sevişmekten kaçıyorsun sanacak. Sanki daha önce yapmamışız gibi." Asya kulaklarına kadar kızardı. "Seviştik de ilişkiye girmedik yani..." Hasan onun dudaklarına bir öpücük kondurdu. "E bende onu diyorum ya işte. Sanki bir engel varmış gibi evlenmeden olmaz evlenmeden olmaz dedin durdun. Ben de seni zorlamadım ama aylardır bu anın hayalini kuruyorum yani ben!" Asya derin bir nefes aldı. "Şu gelinliği çıkarmama yardım eder misin? Bir duş alalım hem ben acıktım bir şeyler yiyelim önce." Hasan gelinliğin arkasını açıp omuzlarından indirdi. Asya ona yüzünü döndü. "Sen duşa gir önce ben o sırada saçımı başımı açayım makyajımı çıkarayım." Hasan onu onaylayıp hızla damatlığından kurtuldu. Dolaptan aldığı bornozu koluna asıp duşun yolunu tuttu. Asya o sırada üstünü başını çıkardı. Saçlarını açtı. Makyajını temizlemeyi yeni bitirmişti Hasan bornozuna sarılı şekilde odaya geldi yatağa uzandı. Asya ona gülümsedi. "Keyfini bozmak istemem ama ben duş alırken sende mutfaktaki yemekleri ısıtsan çok acıktım." Hasan yerinden doğruldu dolabından yeni alınmış pijamalarını alıp üstüne geçirdi. "Tamam hadi al bakalım duşunu." Asya giyeceklerini yanına alıp banyonun yolunu tuttu. Duşta biraz oyalanmış Hasan masayı kurmuş onu bekliyordu. Asya kırmızı geceliğinin üzerine uzun sabahlığını giyip kuşağını bağladı. Saçlarını havlu ile sarıp duştan çıktı. "Oh be çok rahatladım" dedi keyifle Hasan'ın yanına mutfağa yürürken.

Yemek faslı kısa sürmüştü. Asya bir kere daha birlikte yatak odalarından içeriye girerken kollarını havaya kaldırıp esnedi. "Ayh! Duşumu alıp karnımı doyurunca öyle tatlı bir uyku bastırdı ki anlatamam" dedi sabahlığını çözüp yatağa uzanırken. Hasan onun yanına uzanıp kızın dudaklarına bir öpücük kondurdu. "Uyuyarak kurtulamazsınız bu geceden Asya Hanım." Asya ona gülümsedi. "Günler çuvala mı girdi aşkım ya! Hadi dinlenelim yarın otele gidince..." Hasan onu kendisine çekip göğsüne yatırdı saçlarını okşadı. "Sorun ne birtanem?" Asya derin bir nefes aldı. "Yorgunum sadece." Hasan onu yüz üstü çevirip ona nazik nazik masaj yapmaya başladı. Asya gözlerini kapattı ama uyuyamayacağını biliyordu. Biraz sonra ensesine konulan öpücükle bütün bedeni ürperdi. Hasan öpücüklerini sırtından aşağı bel çukuruna ve bacaklarına indirdiğinde Asya sırt üstü döndü. Adamın gözlerindeki istek pırıltısı bileklerinden yukarıya çıkan öpücükler içinde bir şeyleri harekete geçiriyordu. Hasan bütün vücudunu küçük küçük öperek dudaklarına çıktığında Asya ona yumuşakça karşılık verdi. Hasan öpüşünü derinleştirip kızı kendisine sıkıca bastırdı. Asya’nın saten geceliğinden kurtulup onu iç çamaşırlarıyla bıraktığında usul usul onunla sevişmeye devam etti. Asya da artık ne olacaksa olsun diye düşünmeye başlamış adamın pijamasının üstünü çıkarmıştı. Birbirlerine elleriyle dudakları ve dilleriyle dokunuyor yeniden yeniden birbirlerini keşfediyorlardı. Tamamen çıplak kalmış bedenleri birbirlerine sarılıyor birbirleriyle ısınıyordu. Beklediği an gelmişti. Asya gözlerini kapatmış dişlerini sıkmış ellerini yatağa dayamıştı. Acı ile bir çığlık koptu dudaklarından. Hasan kendini geri çekip bir kere daha ileri ittiğinde Asya bir kere daha inledi. Hasan onun üzerine uzanıp biraz bekledi. Sonra kulağına fısıldadı "iyi misin? Canın mı acıyor?" Derin bir nefes almaya çalıştı. Bacak arası resmen zonkluyordu. "Canım yanıyor" dedi dişlerinin arasından. "Çok darsın ondan. Krem mi sürsek." Asya derin bir nefes aldı. Hasan kendini yavaşça geriye çekip bir kere daha ileriye itti. Asya'nın yüzü acı ile kasılınca kaşlarını çattı ve geri çekildi. Kadının bacak arasından sızan kanı gördüğünde telaşla doğruldu. "Adet miydin? Kanıyorsun" dedi korkuyla. Asya dişlerini bir kere daha sıktı. "Bekaret kanı o geri zekalı!" Hasan şaşkınlıkla baktı sevdiği kadının yüzüne. "Ama, ama sen..." Asya ona kaşlarını çattı "yalan söyledim." Hasan kendini çekip kızın yanına uzadı onu göğsüne bastırdı. "Neden ama? Boşu boşuna kavga ettik ayrıldık." Asya derin bir nefes aldı "Bakire olmadığım için değil senin salak zihniyetin yüzünden kavga ettik biz!" Hasan onu çekip alnına bir öpücük kondurdu. "Özür dilerim bebeğim. Acıyor mu canın? Keşke söyleseydin. Daha nazik olurdum. Seni duşa sokayım mı?" Asya gözlerini kapattı. "Biraz uyuyalım olur mu?" Hasan onu kendine çekip battaniyenin altına girdi. Karısının göğsünde uyumasını izledi. Sonra kalkıp kendini bir kere daha duşa attı.

 

Bölüm : 15.12.2024 16:39 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...