Hazan, küçük zaferini kutluyordu içinde. Evet zor olacaktı. Aynı evin içinde bu ayıya katlanmak daha zor olacaktı ama şimdilik en mantıklı yol bu gibiydi. Hatayı en baştan yapmıştı kabul ediyordu bunu. O kendini kötü cadı tarafından bir kuleye hapsedilmiş bir prenses gibi görmüştü hep. Beyaz atlı prensinin gelip onu kurtaracağı zamanı beklemişti. Yanlış anlaşılmasın elbette bu prens illaki erkek olacak demek değildi. O birilerinin onu savunmasını (annesi abisi babası ya da en yakın arkadaşları gibi) onu korumasını ve çekip şu hayatın içinden almasını beklemiş durmuştu. Yakındığı zamanlar birkaç teselli hatta bazen eleştiri sözcükleriyle geçiştirilmeyi beklemiyordu. Birinin en basitinden ben buradayım yalnız değilsin demesine ihtiyacı vardı. Hayat o okuduğu masallarla benzese bile hayır sonuçların hiçbir alakası yoktu onlarla. Kötü kalpli cadılar gerçekti, kulede hapsedilen prensesin yalnızlığı gerçekti. Kulenin etrafında sözde onu dışarıdan koruması gereken ejderha da gerçekti tıpkı ailesi gibi ama bir kahraman hiçbir zaman gelmeyecekti. O kahraman hikayenin ana karakteri olarak kendisi olmak zorundaydı. Bunu yeni anlamıştı. Hazan bu hikayeyi baştan yazmak zorundaydı. Kimseye ihtiyaç duymadan kimseye muhtaç olmadan. Ondan alınan her şeyi geri alarak. Ona yaşanmamış hayaller ve bir hayat borçlu olan herkesin gerekirse canına okuyarak yapacaktı bunu. Kızgındı evet çok kızgındı. En çokta kendisine kızgındı. Bunca zaman bu kadar güçsüz olduğu bu kadar aptal olduğu için. Savunmasız bir çocuk gibi durduğu için kızgındı. Sorun çıkmasın, canımız sıkılmasın, tadımız kaçmasın derken konuştuklarından çok sustuklarına kızgındı. Onun kalbi kırılmasın bunun canı yanmasın diye diye kendisi paramparça olmuştu. Ben sana kıyabilir miyim diyenler fırsatını bulduklarında kıymayı bırak un ufak etmişti onu. Hata ondaydı. İzin vermişti fırsat vermişti. Bu adamla evleneceksin dediklerinde bile yeterince güçlü durup bu benim hayatım dememişti. Evlenmem dememişti. Neden yapmıştı böyle bir kötülüğü kendisine. Her şeyden önce o mahkum etmişti kendini bu ceza evine.
Okuldaki çardakta yanında arkadaşlarıyla Rüya'yı bekliyordu Hazan. Onunla yüzleşmesi lazımdı. Kız çekingen bir halde tırmandı çardağa giden merdivenleri. Hazan kollarını göğsünde bağlamıştı üşür gibi. Kız, üç kızın üzerinde gözlerini tek tek gezdirdikten sonra Hazan'da duraksadı. "Neden çağırdınız beni?" Hazan konuya nasıl gireceğini ölçüp durmuştu kafasında ama şimdi doğrudan dalmayı tercih etti. "Dün seni gördüm sevgilimin yanında kafede." Kızın gözleri diğerlerine kaçamak bir bakış attı sonra şaşırmış gibi kaşları havalandı. "Hangi sevgilin?" Hazan sakin kalmaya çalışıyordu. "Rüya kaç tane sevgilim var benim? Senin eski sevgilin olan sevgilim." Rüya gözlerini kırpıştırdı. "Siz birlikte misiniz hala onu mu söylemeye çalışıyorsun?" Hazan'ın başı çatlayacak gibiydi gerçekten. "Evet..." dedi sorgular biçimde. Kızın yüzü şimdi hepten allak bullak olmuş gibi görünüyordu. "Ama nasıl olur? Bana ayrıldığınızı söyledi. Askere giderken ayrılmışsınız öyle dedi." Hazan'ın ağzı şaşkınlıkla küçük bir o halini almıştı. "Yani birlikte misiniz?" Kız kafasını salladı. "Bekle mesajları göstereceğim." Telefonu çıkardı sevgilisinin attığı aşk dolu mesajları gösterdi. Numara onundu istisnası yoktu. Hazan hayal kırıklığı içinde kaldı olduğu yerde. "Dün peki? Bana söylediğine göre ailevi bir meselen olmuş çok zor durumda kalmışsın. Eski hukukunuza dayanarak ona sığınmışsın o da sana üzüldüğü için..." Kız bunları ilk defa duyuyor gibi bakıyordu yüzüne. "Böyle mi anlattı yoksa benimle dalga mı geçiyorsun ondan ayrılayım diye?" Hazan iyice çıkmazda hissediyordu kendisini. "Çok özlemiştik birbirimizi buluştuk sadece gitmeden önce." Hazan'ın kaşları çatıldı "senden sonra benimle buluştuğunu biliyor musun?" Kız buna şaşırmamış gibi duruyordu. "Biliyorum senin onu rahatsız ettiğini yakasından düşmen için seninle yüz yüze konuşacağını söylemişti. Hatta mesajı da burada bak." Hazan telefona merakla göz attı. Gerçekten de dediği gibi söylemişti. Numara gerçekten ona aitti. "Allah belanı versin..." diye mırıldandı. Sonra yaşlı gözlerini kıza dikti "Tamam kusura bakma aranıza giren benmişim gibi görünüyor. Size mutluluklar." Oturduğu yerden kalkıp arkadaşlarını bile geride bırakıp koşar adım sınıfa girmişti. Eşyalarını toparlarken Andaç yaklaştı yanına. Hazan gözyaşlarını tutamıyordu. Delikanlı elindeki kağıt mendili ve su şişesini uzattı ona. "Ne oldu niye ağlıyorsun?" Hazan bu soruyla daha da göz yaşlarına boğuldu. "Aldatıyormuş beni. Eski sevgilisiyle devam ediyormuş." Andaç uzun kollarını usulca sardı kıza. Saçlarının üzerine yavaş bir öpücük kondurdu. Temiz şampuan kokusunu içine çekerken. "Kıyamam sana ağlama ya. Bırak boş ver. Hak etmiyordu zaten seni..." Hazan bir süre ağladı. Ders başlamadan toparladı eşyalarını. "Eve gidiyorum ben hiç ders çekecek halim yok." Çantasını sırtına takmak yerine göğsüne bastırmıştı kendini korumak ister gibi. Gözyaşlarını saklamak için kafasını önüne eğmişti. Koşar adım okuldan çıkarken birisinin ona çarpması ile geriye doğru savrulup yere düştü. Çarptığı kişinin telefonu elinden fırlamıştı. Çocuk yere eğilip düşürdüğü telefonunu alırken bir küfür savurdu. O sırada yere düşmüş kıza takıldı yeşil gözleri. Oturduğu yerde gözyaşlarına boğulmuştu Hazan. Çocuk ona elini uzattı. "Ah, çok pardon. Bir yerini mi acıttım?" Hazan kafasını iki yana salladı. Kendi çabasıyla ayağa kalkarken. Çocuk kızın yaşlı gözlerine endişe ile bakıyordu. "İyi misin?" Hazan ürkek bir "evet" dedi. Topuklu ayakkabısı yüzünden bileğini incitmişti ama ağlama sebebi bu değildi. Topallayarak sarsak bir adım attı öne doğru. Çocuk onun koluna girdi hemen. İzin alma gereği duymamıştı. "Ayağını mı burktun?" Kız yaşlı iri kahvelerini dikti bu çocuğun yeşil gözlerine "Sayende." Çocuğun kaşları hafifçe çatıldı. Ne güzel gözler demişti içinden. Bir an gülecek gibi oldu. "Peki bebek gibi buna mı ağlıyorsun?" Hazan burnunu çekti. Sinirle baktı kolundaki çocuğun gözlerine. "Sana ne?" Çocuk gülmemek için kemirdi dudaklarını. "Okulu mu kırıyorsun?" Hazan çocuğun kolundan kurtulmaya çalışsa da sıkı sıkı tutuyordu çocuk kolunu. Bunu düşmemesi için mi gitmemesi için mi yapıyordu bilmiyordu. "Sana ne?" Çocuk bu kıza sırıttı. "Tamam düşüp bileğini burkmana sebep olduğum için seni hastaneye götüreceğim." Hazan kaşlarını çattı. "İstemiyorum bıraksana beni." Çocuk ince kolunu daha sıkı tutmuştu. "Olmaz o zaman gideceğin yere kadar götüreceğim." Hazan derin bir nefes aldı. Yeşil gözlere öfkeyle baktı. Bütün sinirini bu geri zekalıdan çıkaracaktı şimdi. Kolunu sertçe çekti. "Rahat bırak beni." Çocuk ellerini masumca havaya kaldırıp kısılan yeşil gözleriyle sevimli sevimli gülümsedi. "Pekala kızma." Hazan ona kaşlarını çattıktan sonra topallaya topallaya çıktı okuldan. "Bütün geri zekalılar da beni buluyor. Geri zekalı paratoneri gibiyim! Bütün yeşil gözlü geri zekalılar!"
Kendisine çalınan korna sesiyle birden sıçradı. "Dikkat et be ablacım, öleceksin be!" Hazan korkuyla kenara çekildi. Tek elini özür diler gibi kaldırdı havaya kendisine serzenen şoföre. Adam hızla geçip giderken, Hazan daha dikkatli bir şekilde geçti karşı kaldırıma. Yan yana yığılmış uzun binaların kenarından kıyafet mağazalarına kuyumculara bakarak yürüyordu. O sırada yolunu genç bir çocuk kesti. Elindeki broşürü uzattı Hazan'a doğru. Hazan elini almak için uzatmıştı ki çocuk yüzüne takındığı sevimli gülümseme ile konuşmaya başladı. "Lazer epilasyonda kampanyamız var düşünür müsünüz?" Hazan bir an kaşlarını çattı. "Yok teşekkür ederim." Düşünüyordu tabii ama bugün yapacak başka işleri vardı. Çocuk onun geçmesine izin vermedi. "Acelem var biraz" dedi Hazan gözlerini devirerek. "Ben üniversite öğrencisiyim bu işten para kazanıyorum. Almasan bile seni yukarıya çıkarırsam eğer para alırım. Bana yardım et lütfen." Hazan bir an tereddüt etmişti. Karşısında ona sevimli sevimli gülümseyen çocuğa da kıyamamıştı. En azından fiyat hakkında bilgisi olurdu. "Tamam nereden?" dedi. Çocuğun gülümsemesi iyice genişledi. "Çok teşekkür ederim. Şuradan gideceğiz." Hazanı alt katı dönerci olan apartmanın dar merdivenlerinden yukarıya doğru yönlendirdi. Açılan kapıda güler yüzlü hoş bir kadın karşıladı onları. Çocuk Hazan'ı bırakıp dışarıya çıktığında işi bitmişti. Kadın ona "hoş geldiniz" dedikten sonra hiç beklemeden girdi konuya. "Lazer epilasyonda kış kampanyamız var. Bu aya özel tam vücut epilasyon..." Hazan bir süre kadını dinledi. Sonra kadının sunduğu uygun fiyatlı paketin üzerine, paketin kapsamadığı ama onu rahatsız eden ne kadar istenmeyen tüylü bölgesi varsa onları da eklettirdi. "Karta taksit yapıyor musunuz?" sorduğu tek soru bu olmuştu. Kocasının kartına taksitini yaptırıp, sözleşmeyi imzalayıp uygun randevu gününü aldı. Sonrasında gelmeden önce yapılacakları da dinleyip çıktı oradan. Yüzünde minik bir gülümseme belirmişti. Neredeyse küçük çocuklar gibi seke seke yürüyecekti yolda.
Asya kafeden içeriye giren Hazan'ı görünce nefesini tutuyormuşta bırakmış gibi rahatladı. Meraklı gözlerle koştu yanına "Ne yaptın? Boşanmaya ikna ettin mi?" Hazan derin bir nefes aldı. "Bir şans daha verdim" dedi. Asya bu cümle ile hayal kırıklığına uğradı. Gerçekten içinden saçını başını yolmak geçmişti. "Neden?" dedi büyümüş gözleriyle. Hazan ona gülümsedi. "Çünkü ondan geri almam gereken bir hayat var. Benden aldıklarını bana geri vermesi gerekiyor." Asya'nın yüzü düşmüştü. "Hayatını kurmak için neden ona ihtiyacın olsun ki. Bunu onsuz da yapabilirsin." Hazan içini çekti "Şu anda yapamam." Asya anlam veremiyordu. Kendisi olsa öyle bir adamla bir dakika aynı evde durmayı kabul etmezdi. "Yapabilirsin" dedi itiraz eden küçük bir çocuk gibi. "Neyse sen affetmeyi tercih etmişsin. Bana laf düşmüyor." Hazan biraz üzülmüştü Asya'nın bu tepkisine. "Affetmedim. Etmeyeceğim. Sana bir şey soracağım tanıdığın bir kuaför var mı?" Asya yine ne alakası var diye geçirmişti içinden. Bu kadının en olmadık zamanlarda sorduğu sorulara anlam veremiyordu. Gözlerini devirmemek için tuttu kendini. "Var." Hazan bu kızın sıcacık enerjisinin bir anda nasıl buza kestiğine şaşırmıştı. "O zaman bana adresini verir misin?" Asya cidden mi ya? diye geçirmişti içinden. "Nurdan abla, burası Zeynep'le sende. Ben çıkıyorum." Kadın mutfaktan başını uzattı. Arkasında gençten güzel başörtülü bir kız duruyordu. "Tamam Asya Hanım. Gelecek misiniz?" Asya onu kafasıyla onayladı. "Kapanışa gelirim abla. Kolay gelsin." Hazan'ın koluna girdi. "Bana her şeyi doğru düzgün anlatmak için tam olarak beş saniyen var. Dökül." Hazan kendini tutamayıp kıkırdamıştı. Birlikte arabaya bindiklerinde kuaföre giden yol boyunca kocası ile yaptığı konuşmayı anlaşmalarla birlikte sıraladı anlattı Asya'ya. Asya onu dikkatle dinlemişti. Adamın kartından yaptığı lazer epilasyon alışverişine gülümsemişti sadece. "Yine de hoşuma gitmedi" dedi içini çekerek. "Belki sana ne, seni ne ilgilendirir daha dün tanıştık falan diyeceksin ama ne bileyim eşyalarını toparlar bir süre bende kalırsın diye düşünmüştüm. Terk etmen lazımdı." Hazan bu haklı isyanında destek bulamamış olmasına kendince içerlemişti. Yine de gülümsedi "öylece gidip yaptıklarını yanına mı bıraksaydım? O şerefsiz bana ömrümün en güzel yedi senesini borçlu o kadar kolay değil." Asya derin bir nefes verdi. "Öyle olsun. Sonuçta hayat senin ben bir yere kadar yardımcı olabilirim." Hazan ona gülümsedi "bana güven." Uzun kirpikli gözlerinden birisini kırptı. Başka şansım varda sanki diye geçirmişti Asya içinden. "Geldik burası." Bulgurlu caddesi üzerinde çok şık saç tasarım merkezlerinden birisinin önüne park etmişti Asya. Hazan neşe içinde indi arabadan. Kuaförün kapısını açınca kendisine uzaylı görmüş gibi bakan çalışanlara gözlerini devirmemek için kendisini zor tutmuştu. Asya peşinden girdi içeriye. Hazan'a tuhaf tuhaf bakanlar onu görünce hemen ayaklandılar. Belli ki hatırı sayılır bir müşteriydi Asya. "Asya Hanım hoş geldiniz." Asya çantasını ve montunu kapının yanındaki askılığa asarken konuştu. "Kusura bakmayın habersiz geldim. Dağhan yok mu?" Hazan kendini görünmez gibi hissediyordu. "Birazdan gelir Asya Hanım." Asya onaylar gibi başını salladı. "Ee boş musunuz bugün? Müşteri yok mu?" Manikürcü kızlardan birisi konuştu. "Bu saatte bir düğün için doluyduk aslında ama düğün iptal olmuş." Asya kocaman gülümseyip Hazan'ın koluna girdi. "Çok şanslısın gerçekten." Hazan, ya ne demezsin, diye geçirmişti içinden. "Çoook." Sonra merakla bu alakasız iki insana bakan gözlere döndüler. "Evet, arkadaşım Hazan. Bazı bakımlara ihtiyacımız var. Manikür, pedikür, saçlar kesilecek boyanacak, bir de kaş tasarımı istiyorum." Sonra Hazan'ı şöyle baştan aşağı bir süzdü. "Bir dee, dudak üstü için ağda." Hazan bir solukta konuşan Asya'ya şaşkınlıkla döndü. "Manikür pedikür nereden çıktı şimdi?" Asya içinden söylendi, toynağa dönmüş uzuvlarını normal insan haline çevirmek lazım. "Tek sorunun bu mu gerçekten? Ben öderim merak etme. Abim sağ olsun." Hazan hızla itiraz etti. "Olmaz ben buraya kocamın parasını yemeye geldim." Asya kollarını kavuşturdu ve tek kaşını kaldırdı. "Başlatma kocana şimdi. Kendini bana bırak. Dağhan gelene kadar manikür pedikürle başlayalım. Saçlar da boyansın ama şöyle..." gözleri çalışanları bir süzdü "heh burada mıydın Fuatcım? Saçları kendi tonundan bir ton açalım aralara ince ince ama bak çok çoooook ince ışıltı verecek şekilde iki ton açık yapalım anlaştık mı?" Çocuk Asya'ya sevimli sevimli gülümsedi. "Peki Asya Hanım." Hazan tam itiraz etmek için ağzını açmıştı ki Asya'nın kapa çeneni diyen bakışları ile karşılaşınca yutkunup sustu. "Bindik bir alamete gidiyoz kıyamete hadi bakalım." Manikürcü kız sıcak suyunu alıp Hazan'ı kuaför koltuklarından birisine oturturken, Asya geniş rahat koltuklardan birisine oturup son moda saç dergilerinden birisini aldı eline kurcalamaya başladı. "Ayşe rica etsem bana bir bardak kahve söyler misin?" Başka bir yerde ağda malzemelerini ayarlayan kız hemen onayladı onu. "Peki Asya Hanım. Her zamanki gibi di mi?" Asya derginin üzerinden bir bakış attı ona. "Bu seferki şekerli olsun keyfim yerinde." Kız onu onaylarken sıcak gülümsemesi ile Hazan'a döndü. "Siz bir şey alır mısınız?" Hazan normalde bu soruya fark etmez falan derdi. Ama artık o başkasının seçimleriyle yaşamayacaktı bu hayatı. Nazikçe gülümsedi "çay alayım şekersiz..." Benim keyfim pekte yerinde sayılmaz, diye geçirmişti içinden kendini çalışanlara teslim ederken.
Asıl olay Dağhan gelince çıkmıştı. Genç yakışıklı adamın, saçının kesimi ve ön tarafının yukarıya doğru taranmış kısımlarına, ara ara atılmış yeşil mor gibi renkler tuhaf bir marjinallik vermişti ona. Asya'yı görünce genişleyen gülümsemesi ile sarıldı. "Hoş geldin tatlım. Bakım zamanın değildi hangi rüzgar attı?" Asya gözleriyle saçları folyolarla kaplanmış Hazan'ı işaret etti "arkadaşımı getirdim sana." Dağhan bir yandan kaşları bir yandan el bakımı yapılan kadına meraklı bir bakış attı. "Hımm, hayır işi diyorsun." Asya ona kaşlarını çattı. Kahverengi gözlerinde çelik gibi bir bakış oluşmuştu. Evet ara ara böyle hayır işleri yapardı ama bu onlardan birisi değildi. "Sokakta yaşayan birisine mi benziyor buradan bakınca? Zevzekleşme lütfen." Dağhan patavatsızca yaptığı yorumdan biraz utanmıştı. "Yok şekerim ama pek buraya yolu düşecek birisine de benzemiyor." Asya içini çekti. Sonra konuyu değiştirme niyeti ile uçlarını kıvırdığı derginin yapraklarını tek tek açıp Dağhan'a göstermeye başladı. "Bunları beğendim. Sence hangisi iyi olur?" Dağhan kıza gözlerini kırpıştırdı. Yumuşak hareketlerle dokundu saç tutamlarına. "Aaa depresyona falan mı girdin güzelim. Bu güzelliklere kıyılır mı?" Asya kafasını geri çekerek kurtardı kumral uzun tutamlarını adamın ellerinden. "Benim için değil be arkadaşım için." Dağhan gözleri kapalı kaşları boyanan kadına bir göz daha attı. İşaretlenmiş sayfalardan birisini açtı. "Bu olur bence." Asya orta boy katlı kesime dikkatle baktı sonra gözlerini Hazan'a çevirdi. Son işaretlediği sayfayı açtı. "Şuna ne dersin? Bence daha iyi olur." Dağhan bu kadar radikal bir geçişi kadının kabul edeceğinden şüpheliydi. "Olur tabii." Asya ona kocaman gülümsedi "O zaman bu olsun."
Asıl kargaşa Hazan'ın saçlarını yıkadıktan sonra ortaya çıkmıştı. Dağhan fırçasını makasını eline alıp arkasına geçince kadın uzun saçlarına üzgün bir bakışla bakmaya başlamıştı. "Çok az uçlarından alalım çok kısaltmayın lütfen." Asya yerinden kalkıp soluğu Hazan'ın başında almıştı. Dergiden işaretlediği sayfayı açıp önüne koydu. "Bu şekilde kesilsin Dağhancığım." Hazan büyümüş gözleriyle baktı sayfadaki kesime. "Saçmalama çok kısa bu" dedi korkuyla. Asya ona gözlerini devirdi "gören de kolunu kesiyoruz sanar. Kökü sende yine uzar!" Hazan olmaz der gibi kafasını sağa sola çevirdi. Sünnet olacak bir çocuğun korkusu vardı sanki gözlerinde. Asya gülmemek için zor tutuyordu kendisini. "Olmaz çok kısa bu..." Dağhan elinde fırça makas bir ona bir diğerine bakıyordu. "Ay Hazan kısa tabi, uzun saçlar için biraz fazla toplu duruyorsun şu anda. Saçların boyunu olduğundan daha kısa yüzünü olduğundan daha kaba gösteriyor. Bana bırak dedim sana." Hazan yalvaran gözlerle bakıyordu Asya'ya "Ama bu çok kısa bu benim ablak suratımı ay gibi hepten ortaya çıkarır." Dağhan kadının kendisine ablak demesine sırıttı ister istemez. "Hazan Hanım bana güvenin..." Hazan bu kafası papağan gibi olan adamın saçlarına kaşlarını çatarak baktı. Bir erkek daha bana güven derse ağzına bir tane yapıştırmak istiyordu. "Ne güveneceğim be sana. Kendi gibi papağana çevirmek istiyor beni Asya. Yardım et lütfen ya!" Şimdi Dağhan'ın kaşları çatılmıştı. "Papağan mı? Papağan dedi bana vizyonu olmayan varoşu..." Asya Dağhan'a dikti gözlerini çeneni kapat der gibi. Hazan'sa sinirle bağlamıştı kollarını. Asya elini adamın elindeki makasa uzattı Dağhan ona makası verdi. Hazan "Sakı..." derken tam ensesinin altından vurdu makası Asya. Hazan korku ile kapatmıştı gözlerine ellerini. "Gerisi sende Dağhan." Hazan yere düşmüş saç tutamına burnunu çekerek baktı. "Eğer ki bu saç bana yakışmasın Asya senin o saçlarını tek tek yolar seni kelaynağa çevirir onları da kendime ekletirim anlıyor musun?" Asya ona bütün dişlerini göstererek sırıttı. "Anlıyorum terapiste ihtiyacın var. Çok güzel olacak merak etme! Amma kastın ya!" Hazan gözlerini devirdi çaresiz teslim olmuştu bu deli kıza. "Hem burada işimiz bitsin daha alışverişe çıkacağız relaks biraz relaks!" Hazan ona gözlerini devirdi. "Allah'ım sen yardım et yarabbim!" Asya ona sırıtmadan edemedi. "Amin canım amin cümlemize."
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
21.36k Okunma |
1.44k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |