9. Bölüm

BÖLÜM 9

Aysun Arslan
aysunkayaarslan

Serap yerinde duramıyordu. Kahvaltı masası öylece duruyordu. Sanki bütün gücü vücudundan çekilmiş gibi hissediyordu. Hazan derin derin nefes aldı sakinleşmek için. "Onu görmek istemiyorum" dedi sonunda. Serap ağlamaktan kızarmış gözlerini arkadaşına çevirdi. O görmek anlamak istiyordu. Hazan'ın yüzü allak bullaktı. Henüz bir yüzleşmeye hazır olmadığını hesaplayamamıştı. "Gidiyorum ben" dedi Hazan ayaklanırken. Serap onun koluna asıldı. "Gitme ne olur kal Hazan." Hazan öfkesini yutmak istercesine nefeslendi. "Onu görmek istemiyorum şu anda." Serap'ta içini çekti. Akan burnunu masadan aldığı bir peçeteye sildi. "Tamam ama gitme. Benim odama geç bekle olur mu?" Hazan Serap'ın yalvaran gözlerine kıyamıyordu. Diğer yandan Ayça'nın ne anlatacağını merak ediyordu. Yalanlarını bahanelerini merak ediyordu. Hiçbir şey onu affettirmezdi yine de merak ediyordu işte. "Peki" dedi istemeye istemeye.

Kapı çalındığında kahvaltı masasını yeni toplamışlardı. Hazan kendini hemen Serap'ın yatak odasına attı. Serap kapıyı açtığında karşısında endişeli gözlerle ona bakan Ayça'yı gördü. Ne yapacağını ne diyeceğini bilemiyordu. Ayça onun kızarmış şişmiş mavi gözlerine baktı endişesi iyice artmıştı. Kollarını ileriye uzatıp ona sardı. Bir yandan sırtını okşuyordu. Serap ise kaskatı kesilmişti kollarının arasında. Ayça yumuşacık sesiyle arkadaşını sakinleştirmek istercesine konuştu "Ne oldu bebeğim? Ne bu halin?" Serap kendini geri çekerken tuttuğu nefesini bıraktı. "Gelsene içeride konuşalım." Ayça ayakkabılarını hızla çıkarıp bıraktı kenara. Endişeli ve meraklı bakışlarla ilerledi arkadaşının arkasında oturma salonuna doğru. Serap bir süre lafa nereden gireceğini bilemedi. Kafası allak bullaktı "çay içer misin?" dedi, kafasında kurup durmuştu konuya nasıl gireceğini ama yüz yüze gelince gerilmiş nereden başlayacağını bilememişti. Biraz kendisini toplamaya ihtiyacı vardı. "Hayır" dedi Ayça, merak ve endişeli bakışlarına şimdi bir de çatılan kaşları eklenmişti. Serap yine de mutfağa girdi büyük bir bardak su aldı kendine ve geri geldi. Ayça bir terslik olduğuna iyice kanaat getirmişti artık. Serap suyundan bir yudum alıp derin bir nefes aldı. "Ayça..." Ayça'nın bütün dikkati onun üzerindeydi. "Hazan'a böyle bir şeyi nasıl yapabildin?" dedi sonunda. Ne kadar kıvranırsa kıvransın bunu konuşmanın farklı bir yolu yoktu. Kelimelerini ne kadar seçmeye çalışırsa çalışsın cümlelerin sonu hep benzer küfürlerle bitiyordu kafasında. Şimdi arkadaşının tokat yemiş gibi çarpılmış yüzüne o dikmişti gözlerini. Ayça utanç içinde kapattı ellerini yüzüne. Sessizdi ve bu sessizlik Serap için yaptım demekti. Gözünden bir damla daha kaçarken ağzına bardağını dayadı. Sesini biraz sertleştirdi "o ellerini indir yüzüme bak Ayça." Ayça kafasını sağa sola salladı. "indir dedim. Neden ya? Neden... Anlamıyorum, aklım almıyor neden..." Ayça ellerini yavaşça indirdi dizlerinin üzerine. Yaramazlık yaparken yakalanmış çocuk gibi ellerini bacaklarının arasına sokup başını eğdi. Kızıla boyanmış saçlarından kurtulan bir kaç tutam utancını gizlemek ister gibi döküldü yüzüne. "Cevap ver bana" diye kükredi Serap artık dayanamayarak. Ayça yerinden hafifçe sıçradı. Dolu dolu olmuş ela gözlerini medet umar gibi dikti Serap'ın yüzüne. "Serap ben aşıktım..." diye mırıldandı. Serap'ın sarı kaşları çatıldı önce. O sessiz cümleyi duymuştu ama anlam veremiyordu. "Aşık olacak başka birisini mi bulamadın Ayça? Ne demek aşıktım?" Ayça'nın gözünden bir damla yaş düştü. "Ben ona aşıktım o Hazan'ı seçmişti ama" dedi sonra duraksadı. Serap'ın elindeki bardağa uzanıp büyük bir yudum aldı boğazı kurumuştu. Derin bir nefes aldı içine boğulur gibi. "Ben ona Hazan'dan önce de aşıktım. Onlar evlenmeden önce de. Daha üniversitedeyken aşıktım." Serap'ın kaşları yavaş yavaş çatıldı. "İçime gömdüm Serap, uzak durdum anladın mı? Hazan için uzak durdum. Onu seviyor diye uzak durdum. Yıllarca izledim onları ben. Aşklarını izledim, mutluluklarını, evlenmelerini gördüm, çocukları oldu onu da gördüm. Çok zordu gerçekten kalbime gömdüm. Arkadaşım için kalbime gömdüm ben de seviyorum bu adamı diyemedim. Aralarına girmek istemedim. Gerçi istesem ne olacaktı? Onun gözü Hazan'dan başkasını görmüyordu. Ben şişman çirkin bir kızdım." Serap gözlerini duyduklarına inanamıyor gibi kırpıştırdı. "Saçmalama sen hiç bir zaman çirkin değildin..." karşısında oturan kadının mankenleri aratmayacak vücudunda gezdirdi gözlerini. Ayça ona hadi ama der gibi bakmıştı. "Neyse konumuz benim verdiğim kilolar değil zaten." Ela gözlerini kaçırdı Serap'tan arkadaşına bakmaya utanıyordu. "Konumuz yaptığın..." Serap yutkundu. "Adına aşk dediğin şey..." Ayça gözlerini ayaklarına dikti. Çişi gelmiş gibi sürekli onları birbirinin üzerine bastırıp duruyordu. "Ben çok kaçtım Serap anlamanı beklemiyorum. Hatamı kabul ediyorum. Bak ben içime gömmüştüm onu uzak durdum olmaz dedim. Bana yalvardı Hazan'ı artık sevmediğini bana aşık olduğunu söyledi. Hayır dedim Hazan'a söylemekle tehdit ettim ama bir gün kapımda bitti. Hazan'la kavga etmişlerdi. Çok mutsuz olduğunu anlatmaya başladı bana. Önceleri onu Hazan'a davranışları konusunda uyardım hep. Sonra aramızda benimde engel olamadığım bir yakınlık olmaya başladı." Serap'ın mavi gözleri çatılan kaşlarının altında kısılmıştı. Ayça ona utanç içindeki ela gözlerini dikti önce sonra gözlerini kaçırdı. "Fiziksel bir yakınlık değildi bu. Duygusal bir yakınlıktı. Zaman geçtikçe ben ona hak vermeye başladım çünkü Hazan kendini salmış kendini sadece çocuğuna adamıştı. Onu gözü görmüyordu..." Serap'ın burun kanatları yine açılıp kapanmaya başlamıştı. "Hazan'a yaptıklarını bilmiyor musun? Onu nasıl aşağıladığını neler söylediğini Hazan kaç kere anlattı..." Ayça içini çekti "Hazan'da aşağıda mı kalıyordu sanki? Ben aşıktım ama madem Hazan onu mutlu edemeyecekti evlenmeseydi ya!" Sonunda yılların birikimi ile patlamıştı Ayça. Serap'ın tokadı yüzünde patladı onun. Ayça neye uğradığını şaşırdı. "Nasıl evlendiler bilmiyormuş gibi! Sen bunu nasıl yaptın? Bu saçma şeylerle mi susturuyorsun vicdanının sesini? Aşk kılıfı ile mi kapatacaksın hatanı Ayça? Sen ihanet ettin bize, dostluğumuza ihanet ettin. Lanet olsun ya. Hazan'ı hiç düşünmedin mi ne hisseder diye hiç düşünmedin mi sen?" Ayça'nın gözlerinden kaçan birkaç damla yumruk yaptığı ellerinin üzerine düştü. Ayağa kalktı. "Düşündüm. Özür dilerim tamam mı? Düşündüm ama öyle olmuyor işte. Kalp susmuyor. Peki siz? Siz beni gerçekten bir kere düşündünüz mü? Gerçekten ne hissettiğimi neler yaşadığımı düşündünüz mü? Ben yıllarca figüran gibi kaldım yanınızda. Hazan baş rol sen yardımcı yan roldün. Yıllarca beğendiğim çocukların Hazan'a olan ilgilerini izledim ben. Aşık olduğum adamınsa onunla evlenmesini izledim. Benim kalbim paramparça olurken siz ne hissettiniz peki? " Serap derin bir nefes aldı. Tıslar gibi konuştu dudaklarının arasından. "Sen iğrençsin ya! Ne yapıyorsun kendini mi acındırıyorsun? Sen kıskandığın için mi ihanet ettin bize?" Ayça'nın gözleri şaşkınlıkla açıldı. Daha fazla konuşacak ne kalmıştı ki? Kafasını onu anlamadıklarını anlatırcasına salladı sağa sola. Gitmek için kapıya yönelmişti ki kolları göğsünde bağlı Hazan'ı karşısında görünce duraksadı.

Hazan bağladığı kollarını çözdü. Ve sert bir şekilde alkışlamaya başladı. "Madalya var mıydı evde arkadaşa verelim." Serap onun sakinliğine şaşırırken Ayça karşısında gördüğü Hazan'a şaşırmıştı daha çok. "Ö-özür dilerim Hazan" diye mırıldandı. Hazan'ın dudakları yavaşça kıvrıldı yukarıya. "Ne için? Yaptığın şey özür dilenecek birşey mi? Haa, pardon pardon. O gün yatak odasında bardağımı kırdın diye özür diliyorsun sanırım. Çünkü birisinin kocasının koynuna girmek özür dilenecek birşey değildir." Ayça dişlerini sıkıp gözlerini kapattı. Kendini hiç bu kadar küçük düşmüş aşağılanmış hissetmiyordu. Titreyen bacaklarını dik durmak için zorluyordu. Karşısında ona nefretle bakan iki yüz. İki yakın dost... Hak etmişti evet yaptığının affı yoktu o bunu biliyordu ama bu kadar zor olacağını bilmiyordu. Derin bir nefes aldı. "Sen onu kocan olarak bile görmüyordun ki Hazan..." Hazan, hah der gibi gülümsedi. "Sen de sanırım madem sen öyle görmüyorsun ben görürüm dedin. Amme hizmeti yaptın yani. Sen koca olarak görülmeyen adamları koruma ve koynuna alma derneği misin?" Ayça dişlerini sıktı. O sadece aşıktı aşık olmuştu. Önüne gelenle yatan kalkan birisi hiç olmamıştı. Hatta kolay aşık olan birisi bile hiç olmamıştı. Onlara ihanet etmiş olsa bile bu insanlarla çok uzun yıllardır dostluğu vardı. Onu iyi tanıyacak kadar. Bunu bilecek kadar. "Haddini aşma Hazan... Öfkelisin ama öyle birisi olmadığı..." Hazan bir kahkaha attı sinirle gülüyordu. "Öyle birisi olmadığını sanıyordum. Sandığım şeyin doğru olmadığını da gördüm." Ayça daha fazla duymak istemiyor gibi avuç içlerini bastırdı kulaklarına. Hazan onun kollarını sertçe çekti aşağıya. Koyu kahvelerini dikti bu kızın ela gözlerine. "Bana ona aşık olduğunu söyleseydin ya Ayça. Daha önce söyleyemedin kendine olmayan güvenin yüzünden diyelim. Bana onunla evlenmeden önce söyleseydin bunu. Hadi bunu da yapamadın mı lanet olası, yatmadan önce söyleseydin ya! Ben kocamın beni senle aldatmasından daha çok senin beni onla aldatmana üzüldüm. Bana onu sevdiğini söyleseydin bana onun da seni sevdiğini söyleseydin boşanırdım Ayça. Arkadaşlığımız biterdi ama boşanırdım. Arkadaşlığımız biterdi ama seni böyle birisi olarak değil dürüst birisi olarak hatırlardım en azından. Anlıyor musun Ayça?" Ayça'nın kalbi hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Dudakları histerik bir şekilde kıvrıldı yukarıya. "Kolay mıydı bu? Kolay mı sanıyorsun bunu?" Hazan kaşlarını çattı "Doğru koynuna girmek her şeyden daha kolay gelmiştir." Ayça bir kere daha sıktı dişlerini. "Ben de böyle olsun istemedim..." Hazan resmen gürledi "ne istedin sen? Ne olsun istedin Ayça? Allah belanı versin ya. Allah belanızı versin sizin! Ayça defol git. Defol Ayça. Bir daha sakın karşıma çıkma benim. Sakın!" Ayça gözlerini sıkıca yumdu ve açtı. L koltuğun kısa kenarına çökmüş öylece kalmış Serap'a baktı son bir kez. İçini çekti. Gözlerini yeniden Hazan'a dikti. "Belki bir gün beni affedersin..." Hazan burnunu havaya dikmiş dişlerini sıkmıştı. Aşağılayıcı bakışlarla bakmıştı yüzüne. "Affetmek mi? İstiyor musun bunu gerçekten?" Serap'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. Çöküp kaldığı yerden ayaklanıp yanlarına geldi. "Ne saçmalıyorsun sen?" dedi çakmak çakmak yanan gözlerini Hazan'a dikerken. Hazan ona bakmıyordu çelik gibi bakışlarını Ayça'dan ayırmıyordu. "Öyle bir ihtimal olduğunu sanmıyorum" dedi Ayça gözündeki umut kırıntılarını söndürerek. Hazan derin bir nefes aldı. Serap onun gözlerinden geçen pırıltıları ürpererek izledi. Ayça ise gözlerini yine ellerine dikmişti. "Serap birer çay koysana bize" dedi Hazan. Serap'ın kaşları çatıldı. Ne yapıyorsun sen? der gibi bakıyordu Hazan'ın yüzüne. Hazan gözleri kendisine şaşkınlıkla dönen Ayça'ya baktı. Kafası ile biraz önce kahvaltı ettikleri masayı işaret etti. "Geç otur Ayça. Bana herşeyi baştan dürüstçe anlatmanı istiyorum. Sonra karar vereceğim seni affedip affetmeyeceğime."

Ayça arabasına kendisini nasıl attığını şaşırmıştı. Gözlerini kapadı ve kafasını direksiyona yasladı. Sonra gözünden bir damla yaş süzüldü ve daha sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ellerinin titremesi bütün vücuduna yayılmış gibiydi. Çantasını zorlukla açtı içinden çıkardığı krakeri ısırdı. Gözyaşlarını elinin tersi ile sildi. Boğazına oturmuş düğümü çözmek için şişedeki suyu kafasına dikti. Aynada yüzüne baktı. Kendi kendisinin yüzüne bile bakmaya utanıyordu. Çalan telefonunu aradı çantasında bir süre. Ekrandaki ismi görünce kaşları çatıldı. Sudan biraz daha içti sonra aramayı cevapladı. "Efendim." Derin bir nefes aldı. Karşıdaki ses sanki her şey çok normalmiş gibi konuşuyordu. "Serap'taydım. Hazan'da buradaydı." Adamın sakin sesi susmuş telaşlı bir ton takınmıştı. "İyi misin sevgilim? Bir şey yapmadı ya o manyak sana?" Ayça göz yaşlarına boğuldu. Patlayan dudağına yüzünü buruşturdu aynada. "İyiyim" dedi çantasında krem ararken. Adam o kadar emin olamamıştı. "Neredesin Ayça görmek istiyorum seni. Bir şey yaptı mı Hazan sana?" Ayça'nın dudağı titremeye başladı. "Bundan sonra görüşmesek iyi olur. Beni rahat bırak artık lütfen..." Adam ayağa kalktı yerinde dolaşmaya başladı. Dudaklarının arasına bir sigara koyup yaktı. "Ayça saçmalama. Seviyorum seni biliyorsun. İzin ver yanına geleyim bir tanem. İzin ver göreyim seni. Hazan'dan boşanacağım her şey çok güzel olacak lütfen..." Ayça'nın gözleri bir kere daha doldu. Sertçe yutkunup boğazındaki yumruyu göndermeye çalıştı. "Beni bir daha arama olur mu? Arama artık gelme artık, lütfen. Gideceğim bu şehirden gideceğim zaten. Hoşça kal." Adamın gergin nefesi öksürüğe boğuldu. "Ayça, Ayça..." dıt dıt dıt sesiyle ekrana okkalı bir küfür savurdu. Ceketini üstüne taktığı gibi çıktı evden.

Hazan, Nazlı ile Asya'nın kafesinden içeriye girdi. Zeynep ve bir kız daha etrafta koşturup duruyordu. Asya onu görünce baştan ayağı bir süzdü. Sonra koşar adım yanına gelip sıkıca sarıldı. "Sana da bir şey öğretmek ne zor ya. Bu manto bu kıyafete oldu mu Hazan? Spor bir şey giymeliydin!" Hazan ona gözlerini devirdi. "Öf Asya be! Cemil İpekçi kesildin başıma he!" Asya ona kaşlarını çatıp dilini çıkarttı "İvana Sert deseydin bari ya! Bizımla değilsın!" Hazan'ın hiç gülesi yoktu ama bu cimcime onu güldürecek bir şey buluyordu illaki. Dudakları yine kıvrılmıştı. "O montu senin arabada bıraktık ya sevgili İvana" dedi gözlerini devirirken. Asya elini Ah be! Der gibi vurdu kafasına. "Doğru ya! Bende arabamı sosyete pazarına hangi manyak çevirdi diye düşünüyordum sabah sabah uyku sersemi halimle. Senindi onlar di mi ya?" Hazan ona sırıttı boş masalardan birisine otururken. Nazlı Zeynep'in yanına koşmuştu ki Asya, yeniden konuştu. "Ee, neler oldu dün dökül bakalım minik kuş!" Hazan ona kocası ile olanları hiçbir şeyi atlamadan anlattı. Sonra bu sabah Ayça ile olanları da anlattı. Asya onu ara ara keyifle ara ara küfür ede ede dinledi. "O zaman şu yüzüne gözüne bir çeki düzen verelim de çıkalım hadi. Bu nasıl makyaj ya? Maymunlar güzellik yarışması falan mı var?" dedi memnuniyetsiz bir şekilde. Hazan ona gözlerini devirdi. "Makyaj yapmayı bilmiyorum ben öğrenmem lazım." Asya ona sırıttı. "Memnuniyetle, sana akşam birkaç video atarım. Şimdi yaparken de biraz öğretirim." Hazan onu kafasıyla onayladı. "E nereye gidiyoruz?" dedi. Asya ona bütün dişlerini gösterecek şekilde geniş bir gülümseme ile baktı. "Elbette gömüyü hesabımıza geçirmeye." Hazan'ın kaşları havalanmıştı. "Ama benim bir hesabım yok ki." Asya ona göz kırptı. "Benimkine atarız."

Asya hafif bir müzik açmıştı arabada. Hazan'sa yine kendi karanlığına gömülmüş yolları izliyordu. Bugün Ayça ile yaptığı konuşmalar içini delik deşik etmişti resmen. Arkadaşım dostum dediği kişi elindeki hançeri kalbine sokmuş sokmuş çıkarmıştı. Tıkanan trafikte camdan dışarıya bakarken gözleri bir otobüs durağında gülüşüp sohbet eden üç genç kıza takıldı. Sonra hatıralar aklına hücum etti bir kez daha.

Okul çıkışında otobüs durağında canlı müzik olan bir kafeye gitmek için bekliyorlardı. Vizeler yeni bitmişti. Bu onların uykusuz kalıp ders çalıştıkları gecelerin ödülüydü. Hazan sıkı giyinmesine rağmen soğuk hava resmen onu vuruyordu. Ayça bir yandan, Serap bir yandan, onu aralarına almış ısınması için kollarını ovalayıp duruyorlardı. Ayça bugünü Hazan'a biraz da olsun moral olması için ayarlamıştı. Ayrılık acısı biraz durulsa bile tam olarak geçmemişti. İştahı biraz düzelmişti ve yeni yeni bir yerlere gitmeyi kabul ediyordu ama geceleri hala ağlıyordu. Andaç kızların arasında titreyen Hazan'a yaklaşıp üzerinden kalın kabanını çıkardı. "Al geçir şunu üstüne" dedi otoriter bir sesle. Hazan kafasını iki yana salladı. "Olmaz oğlum ya giy geri, çok soğuk." Andaç altındaki kot cekete sıkı sıkı sarılmıştı. "Hadi be! Ben de yaz gününde niye titriyorsun diye düşünüyordum. Giy hadi giy. Titremekten çenen düşecek birazdan." Hazan ona gülümsedi "e sen ne yapacaksın? Haybeye delikanlılık mı? Hasta olursan ağlama ama bana." Andaç ceketine iyice sarılıp ellerini koltuk altlarına soktu. "Sen daha mızmız oluyorsun hastalanınca. Senin olmandansa benim olmam iyidir." Ayça elinde tuttuğu kabanı Hazan'ın üstüne giydirdi. Hazan Andaç'a gülümsedi. Sonra kızların kolundan çıkıp onun yanına doğru yürüdü. Derin bir nefes aldı. "Andaç şey..." Andaç gelecek soruyu biliyordu. Derin bir nefes aldı. "Evet geçen gün konuştuk iyi." Hazan onu onaylar gibi kafasını eğdi. "Andaç siz ev arkadaşıydınız. Sen o kızla görüştüğünü biliyor muydun?" Andaç kafasını olumsuzca salladı. "Bilsem ağzını kırardım şerefsizin." Hazan'ın gözleri yine gelecek yağmurun habercisi gibi bulutlanmaya başlamıştı. Andaç onu kendine çekip sıkı sıkı sarıldı. "Yapma ama be güzelim ya. Ağlama Hazan bak valla bende ağlarım susturamazsınız da he!" Hazan istemsiz gülümsedi. "Erkek adam ağlar mı be? Amma sümüklü bir şey çıktın sende he." Andaç'ın kaşları hafifçe havalandı. "Ne var yani erkeğiz diye duygularımız yok mu? Sen üzülünce Hazan..." kızın küçük ellerinden birisini tutup kendi kalbinin üstüne bastırdı. "Burası paramparça oluyor dünya kötülüğe bürünüyor o yüzden ağlama." Hazan elini onun elinden çekip yanağına vuran kızıllıkla bir adım geri attı. "Ağzında amma laf yapıyor he senin. Görende benden hoşlanıyorsun falan sanacak." Andaç kendinden uzaklaşan kıza bir adım yaklaştı. Yeşil yumuşak gözlerini dikti gözlerine. "Merak etme" dedi. "Senden hoşlanmıyorum."

"E yürü be kardeşim ya yürü be! Kamp kurdun yola ya!" Hazan birden yanında söylenen Asya'ya döndü. "Ulan buraya da adım başı ışık koyanın sülalesinin düğününü ışıklandırayım e mi? Mıy mıy mıy on dakikalık yolu beş saatte gidemedik ya. Kim dedi lan bize Ümraniye'ye gidin diye!" Hazan ona sırıttı "Asya dedi." Asya kornaya basarken kaşlarını çattı "Hay ben o Asya'nın beyninden mercimek köftesi yapayım ya! Haaa, ben mi demiştim ya. İyi demişim tabii burada her şey var bir gidebilirsek!" Hazan istemsiz kıkırdamaya başladı. "Aman hiç de kötü yaptım deme sakın he." Asya ona tek kaşını kaldırıp işaret parmağı ile kendisini gösterdi "Ah bebeğim! bu kız bir şey yapıyorsa kesinlikle en güzelini yapar. İnanmıyorsan bir aynaya bak." Sonra ona kahve gözlerinden birisini kırptı ve yeşile dönen ışıkta bir kere daha gaza bastı.

 

Bölüm : 15.12.2024 16:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...