başıma saplanan ağrıyla elimdeki kadehi masaya istemeden de olsa bırakmak zorunda kaldım. Halbuki sarhoş olacak kadar çok içtiğimi düşünmüyordum..
sadece 1 şişecik bitirmiştim. Ne olmuştu yani?
Bakışlarım arkadaşlarımın üzerinde teker teker gezindi hepsi gayet eğleniyor gibilerdi. Zehir gibi geçen bir haftanın ardından tabii ki bu eğlenceye hakları vardı onları yadırgamıyordum ama içimde garip hisler vardı. İyi olmayan hisler. Benim 6.hissim her zaman kuvvetli olmuştur, bir şey hissettiğim zaman kesinlikle o şey yaşanırdı. Ama bu zamana kadar kalbim hiç korkuyla çarpmamıştı birinin bizi izlediğini düşündüğüm İçin sakince etrafı tarıdım o kadar çok insan vardı ki kimseyi göremiyordum, ancak hissedebiliyordum...
kalabalık ortamda en dip köşede öyle put gibi durarak onu izliyordum. Kusursuz bedenini her dans edişinde kıvrılan eşsiz vücudunu... onu arzuluyordum.
halbuki sadece 5 dakika önce görmüştüm kendisini, fakat umrumda bile değildi. Ona karşı bir bağlılık hissettiysem bu boşa değildi; Buraya onun için gelmiştim, Sadece o.
Ama bazen işler hiç istediğim gibi bitmeyebiliyordu. Elimdeki telefonun titremesiyle bakışlarını kusursuz mazaradan yutkunarak ayırmak zorunda kaldım ve telefonun ekranını açtığım gibi gözümü alınca bir küfür mırıldandım sinirle, "Sikeceğim en sonunda.." derin bir nefes alıp vererek ekrana düşen bildirime baktım. Baktığım gibi gözlerimi devirmem bir oldu mesaj Marcus'tandı.
Marcus kim miydi? Orası biraz karışıktı.
(ilerleyen bölümlerde her şey daha da anlaşılır bir hâl alacak.)
"Kızı yavşak gibi süzmeyi bırakta görevine odaklan." Mesajı okur okumaz göz devirdim. Sonra bir diğer mesajı okudum
"Beni ciddiye al, o kız önünde sonunda senin olacak ama biraz sabret."
sorun şuydu ki....ben sabretmekten hiç hoşlanmazdım. Bakışlarım etrafta dikkatlice dolanırken kana susadığımı yeni fark etmeye başlamıştım, gözlerimdeki damarları saklamak için başımı yere eğerek, masanın üzerinde duran şapkamı kafama geçirdim. Her iş bu kadar zor olmak zorunda mıydı? Yüzümü buruşturarak her iki yanımda duran adamlarıma baktım "Ne duruyorsunuz? Hadi, eğlence başlasın." dedim şeytani bir gülümsemeyle..
“Bu kaçıncı bardağın Feyza?” sesimde sahte bir kızgınlık vardı. Ama bu Feyza’nın umrunda bile değildi, fena halde dağılmıştı gözlerimi devirerek diğer herkese baktığımda bakışlarının üzerimde olduğunu hissettim. “Şükür gerçekten kendimi bir an hayalet Casper sanmaya falan başlayacaktım,” herkes kahkaha atarken benim yüzümde tek bir mimik oynamadı ortamda bir gariplik var olduğunu Sezen Leyla, ağır adımlarla yanıma gelerek gözlerini gözlerimden ayırmadan “Değil mi değil mi?” diye mırıldanınca seslice ‘off’ladım. Bunlardan ne zaman kurtulacaktım?
Kurtulacak mıydım? İçimde hissettim hafif bir duyguyla Cre döndüm “izleniyormuşuz gibi hissediyorum nedensiz bir şekilde,” diye mırıldandım ona doğru yaklaşıp bu seste zaten bizi duyabilecek kimsenin olacağını da düşünmüyordum ki bu kişi bir The Vampire Diaries karakteri değilse, bakışlarım istemsizce dans eden bedenlerden sıyrılarak en arka köşeye kaydı ve o an kalbim hızla çarpmaya başladı. Gerçekten de izleniyorduk.
Adamın bakışları öyle yoğundu ki…
Belki de bu cümlemin doğrusu; Ben izleniyordum.
Ama neden? Ona anlamsızca bakmaya devam ederken yüzümdeki ifadeleri saklayamadığımdan Leyla’da bakışlarımı takip ederek o yöne bakınca kaşlarını çattı gözümü sadece bir kez açıp kapatmıştım ve bir anda.. ortadan kaybolmuştu. Gözlerim irileşirken bu konu beni derinden sarsmayı başarmıştı o bakışlar, bir yerden tanıdık geliyordu ama tanıdık geldiği kadar da yabancıydı.. başımı iki yana sallayarak düşüncelerimi defederek dudaklarıma zoraki bir tebessüm yerleştirdim ve “Sanırım tanıdık birini gördüm,” diye bağırdığımda Leyla bana döndü onun suratı bu sözlerimle biraz da olsa rahatlamış gibiydi ama yine de gözlerindeki o şüpheyi görebiliyordum. “Emin misin?” diye sorunca onu başımla onayladım ve onun da içten içe emin olmasını istediğimden sesli olarakta yanıt verdim “Evet.” Benim ağızımdan sadece bu kısa sözcük dışında başka hiçbir şey çıkmamıştı çünkü sadece onu düşünüyordum. Bakışlarında bir anlam aramaya çalışmıştım ama zaten gölge gibi bir adamdı ve ciddi anlamda alanın karanlık yerinde öylece dikilmiş beni izlemişti
Nefeslerim sıklaşırken hazır Leyla’nın yanımdan ayrılmasını fırsat bilerek onun peşine düştüm. Hiç tanımadığım bir adamın peşine, onun bulunduğu tarafa insanlara çarparak zar zor geçebildiğimde hiç kimseyi orada göremedim derin bir nefes alıp verdiğim sırada gözlerim açık bırakılmış acil çıkış kapısında takılı kaldı. Belki de onu görmemem gerektiğini düşünüyordu ve hızlıca oradan kaçmıştı. Ya da kaçacaktı adımlarımı hızlandırarak acil çıkış kapısına ilerledim eşiğe ilk adımımı atar atmaz biri kolumdan tutup duvara sertçe yaslayınca engel olamadığım bir çığlık dudaklarımdan dökülüvermişti. Fakat bu, beni duvara sıkıştıran adamın…
Gözlerine şimdi daha yakından bakınca onun beni izleyen adam olduğunu anlamış olunca yutkundum.
Bana ne yapmayı planlıyordu? Taciz mi edecekti? Öldüresiye mi dövecekti? Aklımdaki bu düşünceler göğüsümün daha hızlı kalkıp inmesine neden olurken benden bir adım uzaklaştı ve nefes almama izin verdi. Bir elimi kaldırarak yüzüme sallarken beni izliyordu.
Kendimi sakinleştirdiğimde bende ona baktım “Neden beni..” sözlerimi başparmağını dudaklarıma sürterek kesince onun bu hareketiyle anlık kalbim ters takla atmış gibi hissettim. Titreyen bedenimle ona bakarken gözlerimin dolu dolu olduğuna emindim “Neden seni izliyordum?” diye kendinin cevaplaması gereken sorumu bana yöneltince kaşlarım çatıldı “Acaba neden?” dedi ve parmağını dudaklarımdan çektiği gibi hemen konuştum “Sorularıma soruyla karşılık verilmesinden hoşlanmam.” dedim kaskatı bir sesle kendime güveniyordum, güvenmeliydim.
Hem.. bana dokunmamıştı bir sapık olsaydı şimdiye kadar böylece durmazdı.
Dudaklarını araladı ve bana doğru bir adım attı. Bir adım geriledim “Bak sen şu işe..” diye mırıldanırken bana doğru eğildi ses tonu oldukça ürkütücü, ama aynı zamanda da ninni gibiydi. Bu nasıl olabiliyordu? “Bende bana soru sorulmasından hoşlanmam, Ama sana bir şans veriyorum bana soru sor cevaplayacağım. Ama dürüst olacağımı asla düşünme ben hiçbir zaman dürüst olmam. İyi, asla.” bir adım daha yaklaştığında geri adım atmak istedim fakat kapana kısıldığımı duvara yaslanan sırtımdan anladım nefesimi tutmuştum. Başımla onaylayınca sorumu ister gibi bir kaşını havaya kaldırdı hiç düşünmeden sordum “Sen kimsin?”
Burnundan gülünce komik olanın ne olduğunu sorguladım elleri beni iki yanımdan kıstırmıştı. Kaçmak istesemde, bunu yapamazdım. “Tanıdık ama bir o kadar da yabancıyım..” deyince aklıma düşüncelerim geldi ona bakarken hissettiklerim.
Tanıdık ama bir o kadar da yabancı..
Ben tam ağızımı açmış yeni bir soru sormak isterken “Sadece tek bir soru hakkın vardı ufaklık.” Bunu söylerkenki ses tonu kalbimi aldı yerlerden yerlere çarptı.. “tekrar görüşmek dileğiyle,” bu sözü bile o kadar etkileyiciydi ki, bir an bulunduğum durum aklıma geldi.
Evet sarhoştum. O yüzden böyle hissediyordum.
Tekrar görüşmek dileğiyle, bana ait olan.. -Martis Galbz
GİRİŞ BÖLÜM SONU1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |