36. Bölüm
azimet azimet / KAÇAK (TAMAMLANDI ✔️) / 🖤 K.34 Kanlı nikâh 🖤

🖤 K.34 Kanlı nikâh 🖤

azimet azimet
azamet_29_2

Yorum istiyorum.

Yorum istiyorum.

Yorum istiyorum.

🤗🤗

" Bundan böyle ölsemde, ölsende bu yüzükler çıkmayacak."

Dedi.

" Bundan sonra ölsemde, ölsende bu yüzükler çıkmayacak."

Dedim. Ardından içimden dua ettim.

Allah'ım iki gündür yaşadıklarım rüya olmasın ne olur.

Yaklaşıp belime sardığı kollarla beni kendine çekip bastırırken dudaklarıma yapışıp sıcacık bir öpücük bırakarak geri çekildi.

" Hayatının en hızlı gününe hazır ol."

Beni bırakıp yüzüklerin ödemesini yaptıktan sonra kolunu yeniden belimin arkasına sarıp,

" Hadi gidelim." Dedi .

Birlikte kuyumcudan çıkıp arabaya döndük.

"Mahir bizim mekana çek.

Önce sıkı bir kahvaltı."

Motoru çalıştıran Mahir'le hareket etti araç. Kısa süre sonra yemek için geldiğimiz aynı mekandaydık yine.

Mahir'in açtığı kapıdan önce ben sonra Şahin indik. Yine eli arkadan belimde girdik mekâna. Bu kez kimse yoktu. Denize bakan camın önünde hazır bir masa ve iki garson vardı o kadar. Önceden ayarlandığı gün gibi aşikardı. Mekanın onun olduğunu bilmeme rağmen,

" Oo ağam. Mekanı kapatmışsın..."

Dedim espiriyle. Bir bakış attı ince bir gülümseme eşliğinde. Masaya geldiğimizde garsonlardan biri benim montumu diğeri Şahin'in ceketini aldı. Ardından sandalyelerimizi çektiler.

" Afiyet olsun."

Diyerek uzaklaştıklarında karşılıklı oturmuş gözlerim kara gözlerini buldu. Sonra masa üzerindeki elinin parmağındaki yüzüğe ve kendi parmağımdaki yüzüğe baktım. Bir süre sonra kaşlarım çatıldı aklıma gelen şeyle. Önce Şahin'de sonra kendimde sonra da mekanın içinde gezdi gözlerim.

Herşeyin bu kadar iyi gitmesi normal değildi. Ben Umaydım benim hayatımda hiçbir şey iyi gitmezdi ki. Acaba rüya falanmı görüyorum. Diye düşünmeden edemedim.

Hemen yerimden kalkıp şaşıran bakışları eşliğinde Şahin'in yanına gelip durdum. Kolumu Şahin'e doğru uzattım.

" Çimdikle! " Dedim.

Kaşları havada,

" Ne?! " Dedi.

" Çimdikle işte."

" Saçmalama Umay.

Neden yapayım öyle birşeyi?"

" Bu olanlar Umay'a çok fazla.

Kesin rüya falan görüyorum ben. Daha fazla alışmadan bu mutluluğa uyanmalıyım. Hadi çimdik at bana. Ama acıtacak şekilde at ki uyanayım."

Kolumu önüne doğru biraz daha uzatıp gözlerine diktim gözlerimi. Çenemi kaldırarak hadi işareti yaptım. Bakışları üzerimde elini kaldırıp iki parmağını koluma koyduğunda gözlerimi kapatıp duyacağım acıya hazırladım kendimi. Bu Zalim'in kolumu sıkıca tuttuğu zamanlar olmuştu. Acısını iyi hatırladığım zamanlar. Şimdi birde acıtarak çimdik at demişken nasıl acıtacaktı kim bilir.

" Hazır mısın?"

Başımı aşağı yukarı hareket ettirdim hızlı hızlı. Hazırdım.

Ben duyacağım acıyı beklerken bir anda tuttuğu kolumla arkamı çevirip çektiğinde kendimi kucağında yatarken buldum. Aynı anda dudaklarımdaki dudaklarını hissettim. Canımı acıtan öpüşü aynı zamanda haz veriyordu. Saniyeler sonra geri çekildi gözlerime bakarak.

" Rüya değil." Dedim mırıltılı.

" Rüya değil." Dedi sesli.

Hemen doğrulup kucağından kalkmak istedimsede izin vermedi. Kulağıma doğru,

" İstersen burada oturarak yiyebilirsin."

Derken altımda hissettiğim sertliği ile gözlerim açılıverdi. Yutkundum.

" Saçmalama.

Zaten öpüşürken görmüşlerdir. Birde bu hâlimizi gören olacak. İyice rezil olacağız."

Elini kaldırıp yüzüme dayadı. Sonra işaret parmağı ile boynuma doğru yol çizerken gözleri ateşli bakıyordu.

" Karım değil misin? "

Derken dahada aşağıya indi parmağı. Göğsümün üzerinde durup uç kısmında daireler çizerken hissettiğim titreşim başka bölgelerimi tetiklemeye başladı.

" Şahin yapma."

Dedim gözlerim etrafta. Sanki mekan boş değil bir sürü insan varmışta bizi izliyormuş gibi hissediyordum.

" İstediğim yerde öperim de SS.."

Anında elimi ağzına kapattım.

" Şişştt. Azgın ağa."

Elimin altında gülümsüyorken eliyle çekti elimi.

" Hadi beni daha fazla zorlamadan otur yerine."

Tekrarlamasını beklemeyecektim tabiki. Hemen kalkıp yerime geçip oturdum. Önüne dönüp tabağındakileri yemeye başlarken bende başladım. Bir kaç lokmadan sonra,

" Kahvaltıdan sonra evde annemlerle buluşacağız. Sonra alış veriş sonra nikah işlemleri ve nikâh."

Bir yandan yerken konuştum.

" Kahvaltıdan sonra, önce arkadaşlarımın yanına gitmek istiyorum."

"Eve mi?"

" Hayır okula. Öğle arası okul yakınlarında oluyorlar. Bu akşam nikahım var ve arkadaşlarıma söyleyemedim bile. Böyle bir günde onlarında yanımda olmalarını istiyorum."

Kısa bir an düşündü. İtiraz etmezdi herhalde.

" Tamam."

Diyip cebindeki telefonunu çıkarıp bir mesaj yazıp gönderdi. Telefonu masaya bırakıp devam etti yemeye.

" Kime yazdın?"

" Gidince görürsün."

Kahvaltıdan sonra mekandan çıkıp bizi bekleyen araca bindik. Hareket ettiğimizde, Şahin çıkardığı telefondan birilerine mesaj atarken ben de arkadaşlarımdan Çiğdem'i aradım.

Telefon üçüncü çalışta açıldı.

" Alo Umay."

"Alo Çiğdem.

Neredesiniz?"

"Okulun karşısındaki simit dünyasında kahvaltı yapıyoruz. Sinan ve Çağrıda burdalar. Sen nerdesin, sende gel."

" Tamam yoldayız onbeş dakikaya orada oluruz."

" Ruz! Derken? "

" Yanımda Şahin de var."

" Hımm tamam bekliyoruz."

Onbeş değil ama yirmi dakika sonra simit dünyasının önünde durduk. Önden Şahin arkadan ben indim bu kez. İçeriye girerken Şahin'in koluna girdim. Kapının tam karşısındaki masada gördüm bizimkileri. Kızlar ve oğlanlar, dördü de çay keyfi yapıyorlardı.

Şahin'i çekiştire çekiştire masaya kadar getirdiğimde Sinan ve Çağrı ayağa kalktılar.

" Merhaba çocuklar."

Dedim.

" Merhaba. Hoşgeldin. "

Dedikten sonra,

" Sizde hoşgeldiniz Şahin Bey."

" Hoşbulduk."

Şahin'le tokalaştılar. Sonra birlikte boş sandalyelere geçip oturduk.

" Hayırdır Umi."

Sude'ye çevirdim gözlerimi.

" Umi ne kız?"

" Umay'ın kısaltılmışı."

" Sanırsın adım yirmi harf."

" Hemde çok şirin geliyor kulağa."

" Şirin mi?"

Kendi kendime gülerken Çağrı bizim için de çay ve simit sipariş etti. Çayları beklerken Çiğdem,

" Hayırdır Umay"

Dedi yenileyerek.

" Sen bizi arayıp bulmazdın. Önemli birşey olmuş olmalı. "

Bu sırada geldi çaylar ve simitler.

Önümdeki çaydan bir yudum alıp boğazımı ısladıktan sonra geriye yaslanarak bacak bacak üstüne atmış Şahin'e baktım.

Ardından da elimi kaldırıp yüzüğümü gösterdim arkadaşlarıma. Sude gördüğü yüzük yüzünden tiz bir çığlıkla ayağa fırladı.

" İnanmıyorum! "

Dedi boynuma sarılırken.

" Nişanlandınız mı?

Çok sevindim."

Sude tepkisini direk belli ederken diğerleri sessiz ve şaşkın gözlerle bize bakıyorlardı.

" Doğru mu? Hayırlı olsun."

Dedi Çağrı.

" Eee sayılır." Dedim sırıtarak.

" Biz evlendik! "

Diyen Şahin'le kocaman bir, "Neeehh!" Geldi koro hâlinde.

" Yaah! Ben söyleyecektim! "

" Ne?

Na- asıl?

Bir günde mi? "

Çiğdemdi soran.

" Evet. Çok hızlı oldu herşey."

Dedim birazda mahçup.

" Ama resmi nikâh bugün olacak. Ve ben sizlerinde yanımda olmanızı istiyorum."

Her birine teker teker baktım.

" Çünkü benim sizden başka kimsem yok."

Bu kez sesim buruk çıktı.

" Yaaa!" Dedi Sude ağlamaklı yanıma gelip. Ardından Çiğdem geldi. İkisi birlikte sarıldılar.

" Tabiki geleceğiz."

Dedi Sude.

" Tabiki yanında olacağız."

Dedi Çiğdem.

Çağrı ve Sinan Şahin'e döndüler.

" Tebrikler Şahin Bey."

Dedi Sinan elini uzattı.

" Tebrik ederim. Allah Mesut."

Dedi Çağrı.

" Teşekkür ederim."

Dedi Şahin ayrı ayrı tokalaşarak. Bu adam son günlerde yumuşadımı ne? Yada benim arkadaşlarıma alıştı.

" Eveet."

Dedi Şahin doğrulup araya girerek.

" Gelmeniz konusunda anlaştığınıza göre dinleyin. Herşey planlandı.

Buradan çıktıktan sonra ailemle birlikte gelinlik, takımlar ve elbiseler için bizimle geliyorsunuz."

" Buna gerek yok Şahin bey.

Biz kendimiz hazırlan..."

Sinirle baktı Çağrı'ya. Yumuşamışmı demiştim ben az önce.. Cık! Sadece fırsat kolluyordu içindeki zalim.

" Ben ne diyorsam o olacak. Acıyıp hayır yapmıyorum size. Bizim orada adettir. Gelinin ailesine imranda bulunulur. Kardeşlerine hediyeler alınır. Sizlerde Umay'ın ailesisiniz.

Bu yüzden...

Alışverişten sonra otele geçilecek. Bay ve bayan kuaförler otelde olacaklar. Odalarda hazırlandıktan sonra balo salonunda olacak nikâh.

Gözlerimi kırpıştırarar baktım yüzüne.

" Ne zaman ayarladın sen bütün bunları?"

" Dün gece."

Dedi gayet gamsız şekilde yeniden arkasına yaslanarak. Zamandan tasarruf edeyim demişti galiba. Birer bardak çay daha içip simit yiyip hep birlikte kalktık.

Dışarıya çıktığımızda bizim aracın yanında Şahin'in evinin önünde gördüğüm siyah minibüsde vardı. Tabi ki o istemişti.

" Siz minibüse geçin. Biz de bizim araçla gideceğiz."

Çiğdem konuştu bu kez.

" Şahin Bey. Gerçekten gerek yok.

Biz nikah saatinde orada oluruz. Böyle.."

Demişti ki Şahin'in bakışları ile sustu.

" Binin de gidelim artık."

Diyen Sude önden diğerleri arkadan minibüse binerken bizde önde duran geldiğimiz araca bindik.

Koluna girip yanağına bir öpücük bıraktım. Bana döndü.

" Bu ne içindi? "

" Gerçek ailem olmasalarda aileme yaptığın güzellik için."

Üzerime doğru eğilip burnuma bir öpücük bıraktı.

" Teşekkürünü gece edersin artık."

Derken pis pis bakıyordu.

Kapı açılınca anında toparlandım.

" Mahir eve çek. Bizimkileri de alıp çıkacağız."

" Tamam ağam."

Yeniden hareket ettik. Bir kaç dakika geçmiştiki telefonu çaldı. Cebinden çıkarıp açtı.

" Söyle Civan."

Sadece Şahin'i duyuyordum.

" Tamam.

Dışarıdayız biz..

Yarım saat sonra evde oluruz. Siz gelince de çıkarız."

Dedi ve kapattı. Şahin kendisine baktığımı görünce,

" Annemin alacakları varmış. Biraz gecikeceklermiş."

Diyerek merakımı giderdi. Sonrada kolunun altına çekip sıkıca sardı. Bugün bir bitseydi.

&

Arkamızdaki minibüsle birlikte ilerleyerek yarım saat kadar sonra evin önüne geldik. Araçlardan indiğimizde herkes eve ben ise onlara bakıyordum.

" Çocuklar hadi içeriye gelin. Herkes gelene kadar kahve yapayım size."

Sude koşar adım yanımda bitti.

" Umiii.

Nikâhtan sonra bu saray yavrusunda mı kalacaksın."

Gözlerimi kaldırıp karşımdaki eve bakarken kızlara verdiğim sözü hatırladım. Miras işinden sonrada sizinle kalırım. Kalmazsam sizi yanıma alırım demiştim. Ama hiç aklımda yokken an itibariyle Şahin Gümüşdoğan ile evliydim. Tabi kızları da alamazdım yanıma.

Omuzlarım düşerken kendimi sahtekar gibi hissederek üzüntü duydum. Bu yüzdende sorusuna cevap vermedim. Onun yerine arkadakilere bakarak dürttüm.

" Hadiii acele edin."

Şahin Mahir'le konuşurken ben bizimkilerle içeriye girdim. Yine ne oluyordu acaba.

" Kendi eviniz gibi hissedin çocuklar. Oturun bende kahveleri yapayım. "

Diyerek mutfağa yürürken erkekler etrafı inceleyerek koltuklara geçti kızlar da benimle mutfağa geldiler. Tabi bir yandan etrafı inceliyorlardı onlarda.

" Vaaauu!

Bu evin içi dışından, dışı içinden güzel Umi."

Tezgahın önünde durup kızlara baktım.

" Şahin ağa keyfine düşkün zevkli biriymiş."

Dedim sırıtarak.

" Çok şanslısın Umay."

Dedi Çiğdem masaya oturarak. Sude de yanındaki sandalyeye geçip oturdu.

" Şanslı Umi tatlısı.

Hem bir mirasa kondun, hemde zengin ve sevdiğin biriyle evleniyorsun."

Elimdeki kahveyi makineye koyarken duraksadım.

" Kızlar. Aslında korkuyorum biliyor musunuz? "

" Korkuyor musun?

Neden? "

Dedi Çiğdem.

" Şansımdan..

Bugüne kadar hiç bir işim yolunda gitmedi benim. Şansım en kritik noktalarda terketti beni.

Yaşadıklarım bir sihir, bir büyü, hayal gibiyken.. Ya yine birşey olursa diye korkuyorum. Yine birşeyler ters giderse, bir anda kötü şeyler olursa diye korkuyorum.

" Tövbe de kız. "

Dedi Sude.

" Öyle düşünme. İyi düşün iyi olsun."

Gözlerim mutfak kapısından eve girişini gördüğüm Şahin'e takıldı. Aynı anda bana bakışıyla gülümsedim.

" İyi olsun istiyorum kızlar. Bundan sonra herşey çok iyi olsun. Çok güzel olsun istiyorum. Gerçekten."

" Olur olur."

Kahve makinesi kahve ve su bırakıp hâlâ bana bakan Şahin'in hâlinden kıllanıp,

" Kızlar hemen geliyorum"

Diyerek çıktım mutfaktan. Şahin'in yanına geldim.

" Ne oldu. Ters birşey mi var?"

" İki iyi bir kötü haber. "

" Neymiş? "

" İyi haber. Büyük bir mirasın sahibisiniz artık Umay hanım." Derken gülümsedi.

" Gerçektenmi?"

" Evet. Bütün işlemler tamamlanmış. Herşey senin artık."

" Ya Düldül? "

" Düldül de. Neyini beğendin o hurdanın anlamadım ya neyse."

" Sen anlamazsın ağam. O araba çok değerli."

" Allah Allah! "

" Diğer iyi haberi alayım."

" Şu miras avcısı ikili.

İkisini de paketleyip emniyete bırakmış bizimkiler. Ayrıca savcılığa şikayet edildiler. Bizzat avukatı diktim başlarına. Şu nikâh işi olmasa lime lime ederdim o piçi. O silahı bi tarafından sokardım ama."

Diyerek kulağıma eğildi.

" Önceliğim karımla balayına çıkıp her gün sabahlara kadar sevişmek."

Gerilerken koluna bir şaplak attım.

" Misafir var evde misafir! "

Omuz silkti. Baş parmağı ile arkasını işaret etti.

" O ikisi, bu ikisi ile evlenince onlarda bizim gibi olacak."

Yanından arkaya, oğlanlara baktım. Sonrada olan kahveleri fincanlara dolduran kızlara.

" Evlenmek mi?

Sinan ile Sude yi bilmem de Çiğdem önce meslek diyor."

" Tabi tabi. Yaz'a gelir haberleri."

" Eee.. Kötü haber ne? "

" Jale.

Hâlâ bulunamamış."

" Nasıl bulunamamış?"

" Evi, arkadaşları kimsede hiç bir yerde yok."

" Sarı çiyanın yanına gitmiştir o."

" Sarı çiyanda emniyette. İfade veriyor. Ama Jale yok! Arama emri çıkarttırdık. Otel, motel, pansiyon, terminal, havaalanı... Her yerde aranıyor. Kendimde adam saldım dört bir yana."

" İnşallah bulunur.

Bu arada bu kadar işi ne ara hallediyorsun sen ya!? Gerçekten uyumuyorsun değil mi?"

" Uyuma hakkımı karımın koynuna saklıyorum."

Yeniden kulağıma doğru eğildi.

" Miniklerin üzerinde emerek uyuyacağım."

Gözlerim kocaman olurken yanaklarım al al oldu.

" Ayıp ayıp, Azgın Ağa."

Dedim tıslayarak.

" Kahveler hazıır." Diyen Sude ile kendime gelerek Şahin'den uzaklaşıp,

" Bende çikolata getiriyorum."

Diyerek mutfağa yürüdüm.

Buzdolabının üzerinde olduğunu bildiğim paketlerden birini alıp tabağa falan gerek görmeden salona yürüdüm tekrar. Bu arada Sinan ve Çağrı'nın Şahin ile olan konuşmalarını izliyordum. Gayet samimi görünüyorlardı. Mutfak kapısının önünde durup bir bir yüzlerini izledim herkesin.

Artık yalnız değilsin Umay. Gerçek bir sevenin ve gerçek arkadaşların var.

Dedim kendi kendime. Elimde çikolata salona gelirken kapıdan Civan ve annesi Meran Hanım girdiler.

" Biz geldiiik."

Arkadanda Narin ve Firdevs...

" Ooo. Anneciğim. Gelinin seni sevecek. Bak kahve üstüne geldik."

Meran Hanım salondaki arkadaşlarıma onlarda Meran Hanım ve çocuklara bakıyorlardı. Şahin ayağa kalktı.

" Anne.

Çocuklar.

Bu gençler Umay'ın arkadaşları ve ailesi. Çağrı, Çiğdem, Sinan, Sude."

O an farkettim ki kızlar ve hoşlandıkları çocukların isimleri aynı harfle başlıyordu. Çok ilginç.

" Bu hanımda annem Meran Gümüşoğan ve kardeşlerim Civan ve Narin. Bu genç hanım da Narin'in misafiri Firdevs."

Karşılıklı hoşgeldiniz hoşbulduk faslından sonra,

" Size de kahve yapayım."

Diyerek mutfağa yöneldim.

Kaynanana yağ çek Umay.

Bol köpüklü olsun.

Diye alay eden iç sesime yine tekmeyi yapıştırıp mutfağa girdim. Hızlı tarafından bol köpüklü üç kahve daha yaptım. Tabiki elimde değil makinede.

Şahin'in de dediği gibi kahve yapmasını bilmeyen kahve mekanı sahibiyim ben.

Yazık Umay. İşin başına geçince öğren bari.

Diyen geveze iç sesime kahve yapabiliyorum ben. Ama köpürmüyor ben napayım. Diye bağırıp fincanları başka bir tepsiye alıp salona geldim.

Önce Meran Hanım'ın yanına gelip ikram ederken,

" Su da alabilir miyim gelin kızım."

Dediğinde unuttuğum su ile rezil hissettim. Salak Umay salak. Bu kadar basit bir seyide hatırla bu zahmet.

Diyerek diğer fincanlarıda verip hızlı şekilde su alıp geldim. Suyu Meran Hanım'ın önüne bırakıp Şahin'in yanına geçip oturdum. Resmen stres olmuş sırtımda ter hissederken Şahin dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için zor tutuyordu kendini.

" Alaycı Ağa."

Elimi çaktırmadan böğrüne getirip çimdiği bastım, ama oralı bile olmadı.

" Eee!"

Dedi Şahin.

" Biz işimizi hallettik. Sizin için aldığım herşey bir iki saat içinde gelecek ve yerleştirilecek. Sizde hazırsanız kahvelerden sonra çıkabiliriz."

Olur. Dedik. Kahvelerimiz bittikten sonra birlikte çıktık evden. Biz kendi arabamıza arkadaşlarım yine minibüse, Meran Hanım, Firdevs ve çocuklar da üçüncü arabayla çıktık bahçeden. İstikamet gelinlik ve abiyelerin olduğu mağazaydı. Yol boyunca gökyüzüne takıldı gözlerim. Gittikçe kapanıyordu hava.

Eskiden bir şey duymuştum. Düğün günü yağmur yağarsa bu gelinin gözü yaşlı demekmiş. Yani üzgün.

" Umay."

" Hımm."

" Neden sürekli gökyüzünde gözlerin."

Düğün veya nikâh günü yağmur yağarsa gelinin gözü yaşlı demekmiş.

" Benim gelinim mutlu ama."

" Evet. Mutluyum."

Dedim koluna girip başımı yaslayarak.

" Hep mutlu olacağım.

Parmağımdaki yüzüğe baktım. Ölsem bile çıkmayacak bu yüzük."

Diyerek bir öpücük bıraktım Şahin'in yanağına.

Büyük mağazanın önünde durduk. Herkes araçtan inip önce bir vitrine baktık. İstanbul'da böyle bir mağaza olduğunu bilmiyordum doğrusu.

Birlikte içeriye girdiğinizde beş kız beş erkek yanımıza geldiler.

" Hoşgeldiniz Şahin Bey."

Eveeet. Anlaşıldığı üzere öncesinden haberdar edilmişler ve bugünü bize ayrılmışlardı. Mesajların nereye gittiği belli oldu. Meran Hanım koluma girip öne çıktı.

" Bu hanım kız gelinim. En güzel en şık gelinliğinizi görmek istiyorum. Ağa oğluma da en güzel takım. Arkasına döndü.

" Bu bayanlarda kızlarım. Elbiseleri ona göre olacak. Bu gençlerde oğullarım. Onlara en şık takımlar."

" Tabiki hanım efendi."

Meran Hanım bu işlerde çok deneyimliydi belliki.

*****

Giy çıkar, giy çıkar tam 3 saat sürdü gelinliği seçmek. Tabi elbiseler ve takımları beğenmekte dahil. Son olarak Meran hanımda şık bir kıyafet seçip alınca ayaklarına karasular inmiş ve nihayet mağazadan çıkmışlardı.

Şahin'in ödediği meblağ dükkanı alacak kadar vardı neredeyse ama umru olmadı yine. Bugün herşey kusursuz olmalıydı.

Çantalar bagajlara konulurken Şahin bir taraftan yine telefonda ve organizasyon hakkında emirler veriyordu. Tekrar arabalara binildi. Kırk dakika kadar sonra otele gelindi . Balo salonunun üst katındaki hazırlık odalarına çıkıldı. Herkesin elinde çantası bir heyecan ve koşturma vardı.

Bayanlar için altı makyöz altı kuaför kız ve yardımcılarını odada görünce ağızlar açık kaldık kısa bir an. Sonra bir bir tuvalet aynalarının önüne geçti bayanlar. İki saat sürdü saçlar ve makyajların yapılışı. Son olarak gelinliği giydi kız. Aynaya bakarken yanına geldi arkadaşları.

" Yapılan saç makyaj ve bu gelinlik bambaşka bir Umay oldun arkadaşım."

Bütün gözler gelinin üzerindeydi. O ise sessiz heyecandan elleri titriyordu.

" Umaaay. Çok güzel oldun. Bir meleğe benziyorsun. "

Diyen Sude ağlamaya başlayınca Çiğdem anında,

" Sude kes şunu. Makyajının akması bir yana kızıda ağlatıp onunkinide akıtacaksın."

" Doğru özür dilerim.

Bugün çok güzel bir gün. Mutlu bir gün."

Az sonra kapı tıklayınca herkes kendine geldi.

Kapı açıldığında giren Şahin'in gözleri anında kızı buldu. Havaya kalkan kaşları şaşkınlığını açıkça belli ediyordu.

" Kızlar biz çıkalım."

Diyen Meran Hanım'ın sesiyle oda hızlıca boşalırken o kıza kız çiçekli duvağının altından ona bakıyordu. Yanına gelip,

" Umay." Dedi.

Umay çok... Çok güzelsin."

" Kendimi başka biri gibi hissediyorum. Sende fazla yakışıklı olmuşsun."

Dedi kız gülümsemeye çalışırken. Şuan fazla heyecanlıydı.

" Sesin.."

Boğazını temizledi kız.

" Galiba hasta olacağım."

Derken elini boğazına götürdü.

Stres ve heyecandan olmalı. Birde çok koşturdun.

Gülümsedi kız.

" Bugün herşeye değer."

Gülümseyerek kolunu kıza doğru uzattı.

" Herkes bizi bekliyor sevdiğim."

Kız Şahin'in koluna girip düğün çiçeğini eline aldı. Bir yandanda eteğini tutarak yürüdü.

Odadan çıktıklarında herkes aşağı inmiş, iki yardımcı kız vardı sadece koridorda. Gelin ve damat koridorda durup yönlerini merdivenlere çevirdiğinde kızlar gelinliğin çok uzun olmayan kuyruğunu düzeltip uzun duvağı sırttan aşağıya doğru düzelttiler.

" Hazırsınız Umay hanım, buyrun inelim Şahin Bey."

Koridorun sonuna, oradanda salona inen merdivenlere yürüdüler. Şahin'in kolunda indi gelin kız merdivenleri alkışlar ve kameralar eşliğinde.

Basamaklar bitince yine alkışlar eşliğinde nikâh masasına doğru yürüdüler. Tam masa önünde durup fotoğraf çekimini beklerken bir anda duyuldu her şeyi alt üst eden kurşun sesi. Kızlar çığlık çığlığa bağırırken,

" Umay!" Diye haykıran Şahin'in sesi duyuldu.

Kız sol göğsüne yediği kurşunla Şahin'in kolları arasına düştüğünde salonda Jale'nin kahkahası yankılanırken yere oturan Şahin kucağına bıraktı kızı. Elini yaraya bastırarak Umay diye haykırdı.

" Umay! Umay ne olur. Ne olur... Ölmeeee! Bırakma beniiii! "

Derken duvağının altında boşluğa bakan gözlerin sahibi ölü bedeni kaldırıp göğsüne bastırdı. Son ses haykırdı bir kez daha.

" Umaaay! "

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.

Gelecek bölümde

görüşmek üzere.

 

Bölüm : 11.12.2024 13:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...