49. Bölüm

🔥 KAÇAK ÖZEL 6

azimet azimet
azamet_29_2

" Kocam olacak Zalim dedesinin aklına uyup kalkmış üstüme kuma getiriyor, birde karşıma geçmiş sakin ol diye akıl veriyor.

 

Sakin olmak mı?

Sakin falan olmayacağım!"

 

Elimdeki silahı önümdeki ihtiyar ağanın kafasına bastırdım iyice. Şuan ki bakışları daha da kötüydü. Suç üstü yakalanmış gibiydi. Ne diyeceğini bilemedi. Seyfullah Ağa,

 

" Bırak beni deli gelin! "

 

Diyerek boynuna doladığım kolumu tuttu.

 

" Şahin! Durdur şu manyak karını yoksa karışmam."

 

Aynı anda sol yanımdaki kıpırtıyı ve güya çaktırmadan yaklaşan adamı gördüğümde çevirdiğim silahı bir kez daha ateşledim.

 

Seyfullah Ağa'nın diğer adamını bacağından vurdum bu kez. Eli bacağında yerde kıvranırken gözlerim Şahinde hırladım.

 

" Bir sonraki bunak dedenin kafasına."

 

Dedikten sonra biraz daha sıktım kolumu. Kulağına doğru konuştum silah yine kafasında.

 

"Karının üzerine kaç kuma getirdin bilmem ağa. Ama aynı şeyin bana yapılmasına izin vermiyorum."

 

Şuan öfke patlaması yaşıyordum.

 

" Umay. " Dedi Şahin.

 

"Umay sakin ol ve bırak o silahı! Konuşalım! Bırak dedemi! Yoksa canın yanacak."

 

" Canım zaten yanıyor!! Hiç olmadığı kadar hemde!"

 

Diye bağırdım herkesin içinde.

 

" O kadar yanıyorki hiç bir acı bundan fazla olamaz."

 

" Sevdiğim.."

 

Derken yine ağlıyordum.

 

" Aşık olduğum adam gözümün içine baka baka yalan söylüyor. Başka bir kadınla evleniyor. Bundan daha fazla canım yanmaz ağa! YANMAZ! YANMAZ!

 

Seninle konuşacak hiç bir şeyimiz yok artık Zalim Ağa. İkimiz arasında hiç bir şey yok artık."

 

" UMAY! "

 

Hiddetle üzerime yürüyecekken tam ayağının dibine sıktım. Hareketime o kadar şaşırdıki.

 

" Olduğun yerde kal Zalim Ağa.

Daha bitirmedim."

 

Seyfullah Ağa'nın şakağına dayadım silahı yeniden. Aklımı kaçırmış gibiydim. Elleri yarım şekilde havada kalakaldı. Yanan konağı bırakmış herkes bizi izliyordu.

 

" Bana söylediklerini hatırlıyor musun?"

 

Derken gözlerim sağanak sağanak akmaya başlamış, silah tuttuğum elim titriyordu.

 

" Erkekçe karşıma geçecektin Şahin Ağa. Boşanacağız diyecektin ama bana bunu yaşatmayacaktın."

 

" UMAY! Delirtme beni!"

 

" Delirmek mi?

Sen deli görmemişsin ağa..."

 

Yeniden Şahin'e çevirdim elimdeki silahı.

 

"Umay... Tamam...

Yapmak istiyorsan vur beni.

Ama önce dinle. "

 

" Seni dinlemek istemiyorum."

 

Yanındaki adam hırladı bu kez.

 

" O tetiğe basarsan buradan sağ çıkamazsın."

 

Yaş boşalan gözlerim hâlâ Şahin de,

 

" Ben dün akşam öldüm zaten. Sevdiğim adam sıktı kalbime."

 

Derken,

 

" Selman!! " Diye bağırdı Şahin.

 

" Ne olursa olsun ona dokunmayacaksınız! Dokunanı ellerimle gebertirim!

 

Umay..."

 

Dedi tekrar

 

" Sevdiğim...

Bırak elindekini. Yanına geleyim konuşalım. Beni dinlemen gerekiyor."

 

Elimdeki silahın yönü hâlâ herşeyiyle özlediğim adama dönük şekilde kahkaha ile gülmeye başladım. Şu an hiç iyi değildim. Bir gülüyor bir ağlıyor oluşum bundandı.

 

" Umay.. Lütfen.."

 

O kadar kızgındım ki ona tetiğe basmak canını yakmak istiyordum. Ama yapamıyordum. Yapamazdım ki. Hâlâ aşıktım çünkü.

 

" Bundan sonra uzak dur benden Şahin!"

 

Demiştim ki bir anda evin mutfağında müthiş bir patlama oldu. Gürültüyle birlikte sarsılırken aynı andan Şahin'i gördüm dibimde. Silah tutan elimi tutup havaya kaldırırken diğer eliyle tuttuğu sol kolumu arkama çevirdi. Kollarımdan kurtulan ihtiyar dedesi kendi adamlarının kollarında ben Şahin'in kollarında kaldığımda bağırmaya debelenmeye başladım.

 

" Bırak beni bıraaak!

Seni zalim!

Acımasız Ağa bozuktusu bırak!"

 

" Seni deli manyak kendine gel!

Bırak şu silahı! "

 

Boğuşmaya başladık. O elimdeki silahı almaya çalışıyor ben vermemek için direniyordum. Sonunda dokunduğum tetikle kurşun sesiyle inledi avlu bir kez daha. Bir anda hareketsiz kalan Şahin'le içime bir sızı, korku düştü. Arkama döndüm. Şahin elini sol pazusuna bastırıyordu. Silahtan çıkan kurşun Şahin'in kolunu sıyırmıştı. Korkudan kocaman olan gözlerimle donup kalırken aynı anda elimdeki silahı alıp yan tarafa attıktan sonra bana döndü.

 

" Oldu mu rahatladın mı?!"

 

Hem pişman ve canım yanıyordu hem hâlâ kızgındım. O sırada avlu kapısından Civan girdi panikle.

 

" Abi polisler!"

 

Koluma yapıştı Şahin. Çekiştirerek götürürken gitmemek için direndim.

 

" Gelsinler!"

 

Diye bağırdım. İnat değil mi geri adım atmayacaktım.

 

" Hepinizi şikayet edeceğim. HEPİMİZİ!"

 

Şahin bir bana baktı öfkeyle bi Civan'a.

 

" Yeter artık! "

 

Bir anda tuttuğu gibi omuzuna atınca baş aşağı sarkmış buldum kendimi.

 

" Civan. " diye bağırdı.

 

" Silahı kaybet ağzınızdanda bir şey kaçırmayın."

 

Hızlı adımlarla avludan çıkarken,

 

" İndir beni. "

 

Diye bağırdım.

 

" İNDİİİR! "

 

Ara sokaktan bir sonraki sokağa geçip gördüğü ilk aracın arkasına geçerken midem ağzıma gelmişti artık. Omuzundan aşağı indiğimde en sertinden bir tokat attım yüzüne. Bana yaşattığı şey yüzünden aşkımla nefretim arasında gidip geliyordum.

Yana savrulan yüzünü bana çevirdi.

 

" Bitti mi? Geçti mi öfken?"

 

" Geçmedi! Geçmeyecek! Yaptığını asla unutmayacağım. ASLA!"

 

Diye haykırırken bir yandanda göğsünü yumrukluyordum.

 

" Zalimsin Şahin Ağa Zalim!"

 

Hiç birşey yapmadı. Söylemedi. Yumruklarıma engel olmadı. Sonunda biten gücümle ben tükendim. Bir an nefes alamaz hâle geldim. Dizlerimde derman kollarımda güç kalmazken olduğum yere bıraktım kendimi.

 

" Umay!"

 

Panik yüklü sesiyle düştüm hissettiğim kollarının arasına. Sonra dönmek istemediğim bir boşluk ve karanlık.

 

*****

 

BİR KAÇ GÜN ÖNCE.

 

Elimdeki bardak dudaklarımda otelin en üst katındaki yüksek pencereden ayaklarımın altında, karanlıkta ışıl ışıl görünen şehir manzarasını izlerken bir yandan düşünüyordum.

 

Bir süredir Amerika'daydım. Şirketimiz ile ilgili işleri ve anlaşmaları kontrol etmek ve büyütmek için gelmiştim. Buradanda Almanya'ya geçmeyi düşünüyordum. Lâkin birinci haftanın sonunda dedemin adamı tarafından her gün aranmaya başladım. Evdeykende arayan Selman bir kez daha arayıp dedemin daha fazla uzatmadan Mardin'e gelsin. Emrini iletmiş ben ise işlerim olduğu bahanesiyle beklemesini söylemiştim.

 

Oysa ne benim işim vardı yapılması gereken, ne de dedemin beklemek gibi bir niyeti. Tek derdim bir süre daha dedemden uzakta durmaktı.

 

Duyduğum müzik sesiyle yanımdaki koltuğun üzerindeki telefona çevirdim gözlerimi. Yine o arıyordu. Selman... Bugün dördüncüydü. Bir kaç çalıştan sonra kapandı.

 

Gözlerim dışarda hiç umursamadan elimdeki bardağı dudağıma götürdüm yeniden. Büyük bir yudum alırken yeniden çalmaya başladı telefon. İyice sinir olmuştum artık. Hiç sıkılmadan araması deli ediyordu. Telefonu aldığım gibi açıp bağırdım.

 

" Ne var lan ne var!

Bıkmadın mı?"

 

Kısa bir sessizlikten sonra duyduğum ses

 

" Şahin! " Diyen dedeme aitti.

 

" Dede.."

 

" Şahin Gümüşdoğan...

İki gün içinde buraya geleceksin!"

 

Diyip kapattı. Elimdeki telefonu öyle sıkıyordum ki. Aynı anda tekrar çalmaya telefon. Bu kez arayan Umaydı. Kaç gündür beni aramasına rağmen aramadığım Umay... Açamadım... Telefonum çaldıkça ben sadece izledim. Elim varmadı açmaya. Telefon sustuğunda diğer elimdeki bardağı karşı duvara fırlattım.

 

Sikeyim böyle işi.

 

*****

 

Aradan iki gün geçmiş Mardin'e dönmüştüm. Havaalanında Selman karşıladı beni. Dedem olacak uyanık ihtiyar has adamı Selman'ı yollamıştı beni alması için. Kaçacağımı falan mı düşünüyordu acaba?

 

Çıkış kapısında bekleyen arabaya binerken aklından geçenlerin ayarı yoktu. Mardin'e gelmiştim ama buradan nasıl döneceğimi ben bile bilmiyordum. Arka koltukta ben önde Selman ve Çetin konağa doğru hareket ettik.

 

" Ağam, Seyfullah Ağam ve büyük amcaların Mahmut ve Seyfi bu akşam konağa geleceklerini söylememi istediler. "

 

Göz ucuyla bir bakış atıp camdan dışarıya çevirdim gözlerimi. Gerginlikten dişlerimi ve yumruklarımı sıkıyordum. Yol boyunca sessiz kalırken dedemin ne söyleceğini ve nasıl bir tavır takınmam gerektiğini düşündüm durdum.

 

Dakikalar sonra nihayet konağın önünde durdu araç. Aşağı inip avlu kapısından girerken merdivenlerden inen annemi gördüm. Yüzündeki gerginliğe rağmen gülümsemeye çalışarak,

 

" Hoşgeldin ağa oğlum." Dedi.

 

" Hoşgelmedim anne!"

 

Diyerek yanından geçip üst kattaki odama doğru çıktım. Kapıdan girip sinirle üzerimden çıkarttığım ceketi yatağın üzerine fırlattım. Ardından yatağın kenarına oturup başımı ellerimin arasına aldım.

 

Düşündüm. Sadece düşündüm. Buraya sadece dedeme saygımdan gelmiştim. Seyfullah Ağa'nın aklından ne geçtini ne diyeceğini zaten biliyordum. Buna rağmen dinleyecek ve hayır cevabımı verip, bu akşamki konuşmadan sonra da son noktayı koyacaktım. Ve bir daha açılmayacaktı bu konu. Ama amcalarım. Onlara ne oluyordu. Onlar neden karışıyordu bu işe. Belkide karışmıyor dedem üzerimde baskı olsun diye onlarıda getiriyordu.

Yerimden kalkıp terasa çıktım yeniden. Gelen annemi gördüm.

 

"Yemek hazırlattım oğlum. Birazdan..."

 

" Yemeyeceğim."

 

Diyerek yanından geçip gittim.

 

"Nereye oğlum?"

 

" Biraz hava alacağım."

 

Merdivenleri inip avlu kapısında çıktım. Dışardaki Apo'yu görünce yanına gelip kapının önündeki aracın anahtarını istedim.

 

" Ben götüreyim Ağam."

 

Derken, " Ver! " Diye bağırdım. İkiletmeden verdi anahtarı. Aracın yanına gelip kapıyı açıp bindim. Motoru çalıştırıp gaza bastım. Konağın önündeki dar sokakta ilerledikten bir süre sonra köşeyi dönecekken aniden önüme çıkan kız ile frene asıldım. Çarpmaya ramak kala durabilmiştim. Kapıyı açtığım gibi inip,

 

" Delirdin mi?"

 

Diye bağırdım.

 

" Neden önüme atılıyorsu canına mı susadın!"

 

Ben bağırıp çağırsamda kız korku ve yaş dolu gözlerle beni izliyordu. El parmaklarını birbirine geçirmiş kırarcasına sıkıyordu.

 

" İyi misin?" dedim bu hâlini görünce.

 

Önce etrafını bakındı. O öyle yapınca ister istemez bende baktım. Birilerinden mi kaçıyor diye düşünürken yanıma doğru adımladı.

 

" Bağışla Şahin Ağam.

Ama başka çarem kalmadı.

Sabahtan beri konağı gözlüyorum sizinle konuşmak için."

 

" Benimle mi?

Sen kimsin? Neden bahsediyorsun?"

 

" Ağam...

Be- ben Zenan...

Ağam... Elini ayağını öpeyim. Kulun kurbanın olayım beni istemeye gelme."

 

O an anladım olanları.

Dedem benim hayatıma karıştığı yetmezmiş gibi bir de kız bulmuştu bana."

 

Zenan iki gözü iki çeşme ağlamaya başladı.

 

" Ağam. Benden sana eş olmaz.

Benim gönlüm başkasındadır. Ağam kurban olayım beni sevdiğimden ayırmayın. Ne olur ağam. Anam babam Şahin Ağa'ya ikinci eş karısına kuma olacan der. Ağam...

Allah'ın aşkına beni istemeye gelme. Yoksa canıma kıyarım."

 

Ellerinin tersiyle gözlerini silerken ben öylece baka kalmıştım. Sonra tekrar etrafını kolaçan etti ve koşarak uzaklaştı.

 

Olduğum yerde kaldım bir süre. Sonra arabaya binip devam ettim yoluma.

 

Saatlerce düşünerek dolaştım durdum Mardin'in içinde. Sonunda da kürkçü dükkanına dönen tilki hesabı konağa döndüm.

 

Arabayı konağın önüne çekerken Civan'ı gördüm kapının önünde. O neden buradaydı. Olanları duyunca o da gelmişti.

 

" Şu hâle bak!" Dedim inerken.

 

Elimdeki anahtarı Apo'ya atıp kapıya yürürken Civan gelip önümde durdu.

 

" Abi. Seninle acil konuşmam lazım!"

 

Gözlerinde öyle bir ifade vardı ki bugüne kadar ilk kez gördüğüm bu bakış havanın olanca sıcağını soğuk kış havasına çevirdi sanki birden.

 

" Konuşman mı? Ne hakkında."

 

Avlu kapısından içeriye girip avludaki köşeye çekti beni. Konuşmamız on dakika sürdü. O on dakika herşeyi yeniden şekillendirdi.

 

*****

 

Akşam olduğunda önce dedem ardından iki amcam geldiler. Dedeme olmasada amcalarıma belli etmekten çekinmedim sinirimi.

 

" Öyle bakma yeğenim. Babamın emriyle buradayız."

 

Dedi Seyfi amcam. Ölüm sessizliği içinde geçen akşam yemeğinin ardından şark köşesi olan misafir odasına geçtik annem, ben, dedem ve amcalarım...

 

Bir süre sessizlik içinde oturduk. Gözlerim köşede oturmuş elindeki tesbihi çekerek düşünen dedemde sessizliği ben bozdum.

 

"Seni dinliyorum Seyfullah Ağa. "

 

Dediğimde annemin uyarıcı bakışlarını gördüm. Açıkça doğru konuş diyordu gözleri. Aldırmadan devam ettim.

 

" Beni onca işimin arasında çeke çeke buraya getirmenin sebebi nedir."

 

Cevabı biliyordum aslında. Cebindeki tabakayı çıkarıp içinden bir dal sigara alıp dudağına bıraktığında Mahmut amcam yaktı sigarasını. Derin bir nefes çekti dedem. Bırakırken konuştu.

 

" Bak Şahin. Hiç öyle uzatmayacağım. Baban öldükten sonra yerine sen geçtin. Becerirsinde. Hakkını da iyi verirsin ağalığının. Malına mal, parana para, zenginliğine zenginlik ekledin aşiretin. Akrabaların, yanındaki adamların, marabalara kadar herkes ağalığından memnun. Hem korkarlar hem saygı duyarlar. "

 

" Sadede gel Seyfullah Ağa. Karın ağrınız nedir."

 

Annem yanımdan bacağıma dürttü yine. Dededemin dudakları arasından çıkan dumanın arasında gördüğüm kısık gözleri beni buldu.

 

"Hiç sormadan danışmadan buldun bir kız evlendin. Amenna. Sevdin dedim. Saygı duydum. Ses etmedim."

 

" Evleneceğim kız için kimseden izin alacak değilim."

 

" Lakin üç yıl olacak ama ne oğul ne uşak. Bi torun sevmedik."

 

" Sen sevmeyi bilir misin ki Seyfullah Ağa."

 

Dedim çekinmeden.

 

" Babam ve kardeşlerine nasıl davrandığını cümle alem biliyor."

 

Dişlerini sıkarak konuştu.

 

" Arkandan konuşulanı bilir misin Şahin Ağa. Üç sene olacak bebe belik yok. Adın kahvelerde sohbetlerde geçer oldu."

 

" Bakıyorum da erkekler boş kalınca karı gibi dedikodu yapar olmuşlar. "

 

" Hatanın senin, kusurun gelinin olduğunu bilirim. Senin hatân o şehirli kızı almaktı."

 

Sinirle kalktım ayağa.

 

"Benim hayatımda, karımda çocuğumda kimseyi ilğilendirmez! Sen dahil Seyfullah Ağa!"

 

Hem dişlerimi hem yumruklarımı sıkıyordum.

 

"Görünen o ki kısır da olsa karını seviyorsun."

 

Sözlerimi duymazdan gelip devam edişi iyice bozdu sinirimi.

 

" Sana karını bırak demem. Başka bir kızla yeniden evlenip çocuk sahibi ol derim. Aşiret ağalığı kolay değildir. Senden sonra yerine geçecek bir erkek evladın olmazsa ağalık senden çıkar. "

 

" Ağalığım devam etsin diye karıma kuma getirmeyeceğim Seyfullah Ağa.

Çok istiyorsan ağalığı sen devral, umrumda bile değil."

 

Kaşları çatıldı. Öfke ile baktı.

 

" Bir sen olmayacaksın iki karısı olan ağa. Zamanında babanında başına gelmişti aynı şey. O zaman baban beni dinlemeseydi şimdi burada olmayacak, ağa olamayacaktın."

 

Duyduklarımla anneme baktım. Başı önünde dudaklarını kemirirken parmaklarını sıkıyordu. Sonra babamın ilk karısı Berivan'ı hatırladım. Üzüntüden nasıl kalp hastası olduğunu ve öldüğünü.

 

" O zamanda herşeye karışıyordun yani öyle mi?"

 

" Çıkın!" Dedi aniden.

 

" Şahin'le yalnız konuşacağım."

 

Amcalarım ve annem apar topar çıktılar odadan.

 

" Sinirinde, öfkende babana benziyor.

Onun gibi gözü karasın ve saygısız. Aç kulağını iyi dinle Şahin. Ağalığı çeker alırım senden. Mahmut'a veririm. "

 

Belimin arkasındaki silahı çıkarıp önüne yere attım.

 

" İstediğine ver.

Zerre umrumda değil. Ben Berivan kadının yaşadığını karıma yaşatmayacağım."

 

" Bak Şahin. Neden abileri varken babana verdik ağalığı bilir misin? Baban hem çalışkan hem gözü kara biriydi. Dahası ailesini aşiretini düşünürdü."

 

" Yani emrine âmadeydi. Sen dersen tutardı."

 

" Ağaları öyle değil ama. Bugün değişse ağa sabaha herkes mal kavgasına çıkar. Herkes birbirine düşman olur. Nizam düzen bozulur."

 

" O kadarını sen düşün Seyfullah Ağa.

Ben son sözümü söyledim."

 

Arkamı dönüp kapıya doğru bir adım atmıştınm ki,

 

" Dur orda." Dedi.

 

"Eğer benim dediğime uymaz bu işi inada bindirirsen karının bir zamanlar İstanbul'un en iyi hırsızlarından biri olduğu.."

 

Anında geriye döndüm. Şaşırmış kocaman olmuş gözlerle dedeme baktım. Nasıl biliyordu, nasıl öğrenmişti? Gözlerimin içine bakarak,

 

" Herkes duyar!"

 

" SEYFULLAH AĞA!"

 

" Bunuda umursamam dersen polisler umursar."

 

Bir süre dişlerimi sıkarak bekledim.

 

" Neden yapıyorsun bunu?"

 

" Neyi?"

 

" Neden Umay'la tehdit ederek beni başka biriyle evlendirmek istiyorsun."

 

" Kendi adım ve senin için. İyiliğin için. Adın dilden dile dolaşmasın diye. Bir de ölmeden torun görmek isterim. Tabi."

 

O an sadece Umay'ı düşündüm.

Bu adam dediğini yapar Umay'ı şikayet ederdi.

 

" Karın hapse girerse yine benim dediğimi yapmak zorunda kalırsın. Böyle en azından Umay gelin yanında kalır. Hem fena mı. Şehirde bir karın burada bir karın olur. Gönlün hangisini çekerse oraya gidersin."

 

Duyduğuma inanamadım. Bu ihtiyar resmen tehdit ediyordu beni. Başım önümde yumruklarımı sıkarak,

bugün arabamın önüne atlayan Zenan'ı düşündüm. Civan'ın söylediklerini düşündüm. Umay'ı düşündüm. Sonra dedemin önünde yerde duran silahı alıp belimin arkasına taktım.

 

" Akıllı insanın hali başka."

 

Diyen dedemin gözlerinde alaycı bir bakış vardı. Kapıdan çıktığımda annemle göz göze geldik.

 

"Ne zaman gidilecek."

 

"Yarın gidelim isteyelim."

 

*****

 

KIZ İSTEME

 

Ertesi gün akşam elimizde hediyeler ve iki büyük tepsi baklava ile uzaktan akrabamız olan İbrahim Ağa'nın kapısındaydık. Kapı önünde İbrahim Ağa ve karısı Nurşin kadın karşıladı bizi.

 

Önden dedem ve annem girdiler. Arkadan da ben ve Civan. Bizim arkamızdan hediyeler ve tatlılar getirildi adamlarım tarafından. Kısa süre sonra evin büyük odasında oturuyorduk. Gözlerimi sohbet eden aile büyüklerine çevirdim. Dedem halinden memnun, annem sıkıntılı görünüyordu. İbrahim Ağa ve karısı da memnundu durumdan. Kızları Gümüşdoğan konağına gelin olacaktı malûm. Kuma olması farketmiyordu onlar için. Gerçekten sinir bozuyordu bu durum.

 

Gözlerimi Zenan'a çevirdim. Kaçamak bakışlarında duyduğu korkuyu yakaladım. Bana söylediği şeyleri hatırladım o an. Ardından Civan'a döndüm. Gözleri gözlerimin içinde net bir ifade vardı yüzünde. Ne yapacağımı düşünürken dedemin sesini duydum.

 

" Şahin!"

 

Dedemle göz göze geldikten sonra

 

" İbrahim." Diyerek devam etti.

 

" Sebebi ziyaretimiz bellidir. İnşallah hayırlı bir iş. "

 

İbrahim'in yüzünde bir gülümseme belirdi. Yerinde doğrularak oturdu Seyfullah Ağa.

 

" Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınız Zenan'ı..."

 

O an da saniyelik bir bakış attım Zenan'a. Her an bayılacak gibiydi hâli.

 

Anında İbrahim Ağa'ya dönüp dedemin cümlesinin önüne geçip ben devam ettirdim.

 

" Kızınız Zenan'ı kardeşim Civan'a istiyorum."

 

" Neeh!" Diyen annem ayrı, şaşıp kalan dedem ayrı bakıyordu bana.

 

"A-anlamadım."

 

Diyen İbrahim Ağa bir bana bir dedeme bakarken,

 

" Bu ne demek oluyor Seyfullah Ağa."

 

Diyince yine dedemin konuşmasına izin vermeden,

 

" Ne demekse o demek İbrahim Ağa."

 

Dedim. Dün Zenandan sonra konuştuğum Civan'ın sözlerini hatırladım. Ankara'dan buraya benimle konuşmak Zenan'ın sevdiğini kız olduğunu söylemek, bu işe engel olmak için gelmişti.

 

" Öncelikle kafanıza sokun artık ağalar. Ben zaten evliyim. Bir karım var zaten. Ölene kadarda böyle kalacak.

 

Buraya gelme nedenime gelince kızını kendime değil sevdiği kişiye kardeşime istemek."

 

Şimdi herkes kocaman gözlerle birbirine bakıyordu. Civan hariç.

 

" Zenan! " Dedim gözlerim dedem ve İbrahim arasında gidip gelirken.

 

"Buyur Şahin Ağam."

 

Dedi kız titrek sesiyle.

 

" Sözlerim doğrumudur?"

 

Kız ürkek bir babasına bir bana baktı. Konuşamadı.

 

" Korkmana gerek yok. Konuş."

 

" Do-doğrudur Ağam."

 

" Civan! Sözlerim doğrumudur? "

 

" Doğrudur abi."

 

" Sana gelince İbrahim Ağa. Kızını bizim konağa gelin göndermek istiyordun. İsteğin oldu. Kızın Zenan gelinimizdir artık. İtiraz edeceğini sanmıyorum...

DEĞİL Mİ? "

 

Bu cümlemin altındaki ima belliydi. Erkeksen verme! Dut yemiş bülbül gibi bakıyordu karıkoca. Ayağa kalktım.

 

" Sükut ikrardandır. Hayırlı olsun.

Zenan! Civan! Öpün büyüklerinizin elini."

 

Diyerek oracıkta bağladım konuyu. Sonra dedeme döndüm. Öfke kusan gözlerine bakarak,

 

" Ağalığı bırakıyorum Seyfullah Ağa. Yerime kimi istersen onu geçir."

 

Tam ağzını açmış Şahin! demişti ki kapıdan Çetin daldı.

 

"Ağam Konak yanıyor!"

***************************

6. Bölüm bitti.

7. Bölümle devam.

Bölüm : 18.07.2025 19:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...