

Merhaba sevgili dostlar.🤗
Geldik bir hikâyenin daha sonuna.
Diğer hikayelerimde olduğu gibi bu hikayemde de beni yalnız bırakmayan hepinize çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız. İnşallah Wattpad deki sorunlar düzelir. Ve inşallah buralarda olmaya devam ederiz. Birgün bir aksilik olurda beni buralarda bulamazsanız,
KİTAPPAD azamet_29_2 de varım. Oradan da yazıyorum.
Hepinizi seviyorum canlar. Sizleride hayaletlerim.
LÜTFEN BEĞENİ VE YORUMLARI UNUTMAYIN.🤗♥️
Mahir belindeki silahını çıkarıp, Şahin'e uzatınca adam eline aldığı silahın kabzasını bir anda karşısındaki aynaya indirdi. Tuz buz olan ayna dağılıp yere döküldüğünde arkasında gördüğü boşlukla yanılmadığını anladı adam. Ayna şeklinde bir kapı vardı burada. Aynanın kalan parçalarınıda silah yardımı ile döküp arkaya geçtiğinde gördüğü karanlık koridor hislerinin doğru olduğunun ispatıydı.
Umay'ı buradan almışlar, Dicle buradan girmişti.
Mağazanın sahibi kadın gördüğü manzarayla şaşkınlık içindeydi. Şahin içerdeki kadına dönüp kolundan tuttuğu gibi karanlığa çekti.
" Sende mi bu işin içindesin lan!"
" Ha-hayır. Böyle bir yerden haberim bile yok! İnanın ilk kez görüyorum burayı!"
" Nasıl haberin yok!? Kendi yerinden nasıl haberin olmaz!?"
Derken dişleri arasından hırlıyordu.
" Yemin ederim haberim yok!
Biz burayı dört kaç ay önce aldık üçüncü şube yapmak için. Öncesinde oyun evi olarak tasarlanmış. Bu aynalara dokunmadan yaptırdık tadilatı. Demek ki kapı olarak da kullanılmış. "
Şahin kadını sinirle ittirip etrafına bakındı. Karanlık dar uzun bir koridordu. Bir adım öne doğru yürürken ayağına dolanan şeyle önüne baktı. Ayakkabısı ile bastığı küçük bez parçasını eline alırken burnuna gelen koku ile haklı olduğunu anladı.
" Umay'ı bu şekilde götürmüşler. Bayıltarak.. Yoksa kolayca gitmezdi."
Kadına döndü. Umay'a yardım eden kızın adı soyadı ve adresini ver hemen! Mahir adam yolla adrese. Kızı alıp getirsinler.
" Tamam abi."
Diyen Mahir kadınla geri dönerken Şahin koridorun iki ucuna birer bakış attı. Ardından caddenin arkasında kalan yöne doğru yürüdü. Öyleya gizli işi olan hep karanlıkta yapardı. İyice karanlık olduğunda cep telefonunu çıkarıp ışığında yürümeye devam etti. Sonunda karşısındaki duvar ile yukarıya kaydı gözleri. Demir bir ızgara ve demir merdivenleri görünce telefonu kapatıp cebine silahı beline koyarak demir merdivenleri tırmandı. Izgarayı yukarı itip yana kaydırdı. Çıkmaya devam etti. Sonunda kendini mağazanın arka sokağında buldu. Loş ışık ve ıssız...
Yeniden eline aldı silahı. İleri geri yürüyerek kamera yada öyle birşey var mı diye bakındı yan yana olan binaların arka cephelerine. Sonunda gördüğü kamera ile içinde bir umut belirdi. Kamera, girişi diğer tarafta olan paralel sokaktaki içki mekanına aitti. Koşarak geri döndü. Silahını tekrar beline takıp ızgaradan içeriye girip merdivenleri inerken Mahir'le burun buruna geldi.
" Abi neredeydin? "
" Yürü Mahir gidiyoruz!"
Şahin önde Mahir arkada koşarak girdiler mağazaya.
" Nereye gidiyoruz abi?"
" Arka caddedeki mekanın kamerasını gördüm. Kesin kayıt almıştır."
Mağaza sahibinin hâlâ şaşkın olan bakışları arasında çıktı iki adam dışarıya. Arabaya yürürken,
"Gidiyoruz! "
Dedi Mahir. Diğer adamlarda araçlarına dönünce iki araç arka arkaya hareket etti. Hızla sürdü Mahir bir an önce diğer caddeye geçmek için. Koca İstanbulda kuş değilsen yan caddeye bile kolay geçilmiyordu lâkin. Kalabalık trafikten geçip paraleldeki diğer caddeye gelen araçlar içki mekanının önünde durdu.
Önden Şahin arkadan adamlar indi. Hızlı adımlarla yürüyen Şahin tam kapıdan içeri girecekken önündeki adam elini omuzuna dayadı.
" Nereye lan! "
Söylediği son cümle bu oldu. Bir anda çenesine yediği yumrukla geriye düştü. Aynı anda yanındaki adam elini beline attığında silah şakırtıları yankılandı mekan önünde. Güvenlikten sorumlu adam ise eli belinde kalmış karşısında dört silahla bakışıyordu.
Şahin adamın yanından geçip giderken arkasındaki Mahir adama bir bakış attı.
" Kime hırladığına dikkat et."
Sonra devam etti.
" Ne oluyor lan burada?"
Diyen diğer bir adamın sesiyle ağasının arkasında durdu.
" Sen misin buranın sahibi? "
" Benim ne olacak? "
Kısa boylu şişman adam bir Şahin'e bir arkasındaki adamlara bakıyordu.
" Hem siz kimsiniz de buraya!"
Daha cümlesi bitmeden ensesinden tuttu Şahin. Çekiştirerek bara doğru götürürken,
"Arka tarafın kamera görüntülerini istiyorum. Hemen!"
Adam ne olduğunu anlayana kadar barın arkasındaki odaya geçtiler.
" Sen kimsin be adam.
Ne sanıyorsun kendini?"
" Bana bak şişko.
Canım burnumda zaten. Seninle uğraşacak vaktimte yok. Hemen aç şu görüntüleri. Söz sonra gelir derini yüzerim."
Şahin'in deli bakışları ile yutkunan adam masası üzerindeki bilgisayarı açıp beklemeye başladı. Yeni açılan eski bilgisayar yavaştan alıyordu herşeyi. Bu arada zaman geçiyor Şahin'in Umay ile ilgili endişesi daha da artıyordu.
Nihayet açılan bilgisayarda gezen adam sonunda kamera görüntülerine girdi. Bu kezde görüntü kameralarını bulmaya çalışarak zaman kaybederken Şahin'in sabrı iyice taştı.
" Çekil lan şuradan!"
Diyerek kenara ittirdi adamı.
" Arka kamera kaç numara?"
" 6 numara."
Şahin 6 numara yazan pencereyi bulup tıkladı. Mekanın arka kısmı anında ekrana yansıdı. Şahin ekranın önüne geçip kaydı geriye sarmaya başladı. Dakikalar sonra gördüğü ızgara önüne park eden gri panelvan araçla durdu. İlk olarak plakaya odaklandı, ama yoktu. Tedbirli olan adamlar ilk olarak plakayı sökmüşlerdi. Bu kez araçtan inenlere çevirdi gözlerini.
Önden inen Dicle'yi anında tanırken diğer ikisinin kim olduğunu göremiyordu.
" Allah'ın cezası. Seni tanıdığım güne la*et olsun. Seni babana verip gebertmesini izlemeliymişim."
" Ağam!
İnanamıyorum!
Gerçektende Dicle'ymiş!"
Mahir'i duymayan Şahin'in gözleri hâlâ ekrandaydı. Üç kişi panelvanın arkasına geçip kayboldular.
" İçeriye girdiler."
Dedi Şahin. Kaydı hızlandırıp dakikaya baktı. Yarım saat kadar süre sonra iki adam yeniden belirdi. Birinin eli yüzünde iki büklüm diğerinin omuzunda çuval gibi birşey vardı.
" Umay!"
Dedi Şahin heyecanla yerinde doğrulup.
" Umay'ı aldılar!"
Ekrandaki panelvanın kapısını açan adam çuvalı içine bıraktı. O anda çuvalın açık kısmında gördüğü ince çıplak bacaklarla emin oldu Şahin. Gerçekten Umaydı. Aynı anda eli yüzünden olan adam gelip sıkı bir tekme geçirdi kıza neresi olduğuna bakmadan. Gördüğü şeyle delirdi Şahin. Arka arkaya masaya geçirdiği yumruklarla gün yüzü görmemiş küfürler yağdırdı ekrandaki adama.
" Seni bulup o bacaklarını delik deşik etmeyeni sikeyim."
Bir boğa gibi burnundan solurken ilerleyen görüntüyü izlemeye devam etti. Geldiği yönden geri geri çıkıp gitti araç.
" Mahir gidiyoruz! "
Diyerek kapıya yürürken birden durdu. Geri döndü aniden. Mekan sahibinin yanına gelip sıkı bir yumruk geçirdi çenesine. Ardından odadan çıktı.
" Mahir! Yol üzerindeki bütün kameraları bulup görüntüleri alacağız."
" Ağam nasıl olacak o iş. Çok uzun sürer."
" Gerekirse polisten yardım alacağım."
&
Girdikleri mekanda aynı hızla çıktılar. Adamlar arkadaki araca Şahin ile Mahir de öndeki araca bindiler.
" Nereye ağam."
" Mağazanın arkasındaki sokağın çıkışına."
Geceden beri Umay'ı arıyordu Şahin. Ona birşey olursa ne yapardı. Dicle'yi Umay sandığında ölecek hâle gelirken yaşadığı umudunun peşini bırakmayacaktı.
" Her kamerayı ve görüntüyü bulmalıyım. "
İki araç arka arkaya hareket etti. Dakikalar sonra Mahir geldiği yönden geri döndü mağazanın arkasında kalan sokağın girişine. Araçtan inip etrafa bakındı Şahin. Sabah oluyordu artık. Ve başka kamera yoktu etrafta. Caddeye yürüdü. Mobese kamerası varmı diye kontrol ederken Mahir'in telefonun sesi duyuldu.
Adam çıkardığı telefonu açıp kulağına dayadı. Dinlerken gözleri Şahin'e çevrildi.
" Bekle."
Diyerek Şahin'in yanına geldi.
" Ağam kayıp kızı bulmuş bizimkiler. Hava alanına giriyormuş. Ellerinden kaçmaya çalışmış ama yakalamışlar. Emrin ne diyor Sülo."
" Şirketin garajına getirsinler.
Bizde gidelim hemen."
Kameraları bırakıp daha fazla bilgi alabileceği kız ile konuşmak için şirketin yolunu tuttular. Kırk dakika kadar sonra garaja giriş yaptı araçlar. Şahin araçtan inip,
" Mahir sigara!" . Dedi.
Adam cebinden çıkardığı paketten bir dal sigarayı çıkarıp ağasına uzattı. Çakmağı ile yaktı. Şahin derin bir nefes çekip olduğu yerde ileri geri yürürken bir yandan sanki yercesine içiyordu sigarayı.
Az sonra garajın kapısından girdi diğer araç. Hızla gelip Şahin'in yanı başında durdu. İki adam hemen inip aracın arkasına geçerek bagaj kapağını açıp kenara çekildiler.
Şahin bagajın önüne geçip durdu. İçerde elleri, ayakları, ağzı bağlı ağlayan kıza dikti gözlerini.
Sigarayı sol elinin parmakları arasına alırken belinin arkasından silahını çıkarıp kıza çevirdi.
" Şimdi beni iyi dinle küçük solucan. Bu gece karımı kaçırdınız. Yerine Dicle geçmek istedi ama öldü."
Kızın gözleri büyüdü o an.
" Şimdi!
O iki piç zaten yaşayan ölü. Sende ölmek istemiyorsan konuşacaksın.
Sana tek bir soru soracağım. Bana doğru cevap ver."
Bir anda silahı havaya kaldırıp tetiğe bastı Şahin. Çıkan kurşun sesi garajın içinde yankılanırken kızın sessiz çığlığı eşlik etti. Sigarayı dudakları arasına bırakıp elini kızın boğazına bastırırken silahı kafasına dayadı.
Eğer yalan söylersen ikinci kurşunu hiç acımadan kafana sıkar leşini yedi parçaya böler İstanbul'un yedi tepesine atarım.
Karımın nerede olduğunu biliyor musun? "
Başını iki yana salladı kız. Şahin deli bakışlar eşliğinde dişlerini sıkarak silahın horozunu geriye çekince bu kez başını evet anlamında salladı.
Biliyordu. Berat'ın nerede olabileceğini biliyordu.
Ağzındaki bağı aşağı çekti yanındaki Mahir.
" Konuş!"
******
UMAY
Şahin'in annesi ile birlikte deneme kabinin önünde durdum.
Heyecandan ölmek üzereydim. Bugün gelinlik alacaktık. Beyaz gelinlik her kızın rüyası olduğu gibi benimde rüyamdı. Çocukluğum hırsızlık ile geçsede benimde bebeklerle oynama, süt beyaz bir gelinlikle bir prenses gibi hissederek sevdiğim, aşık olduğum adamla evlenme hayallerim olmuştu.
Gerçi her seferinde Umay! İşe! Diye bağıran Simsi ve Hıdır hayallerimi içine ederek beni hayallerimin arasından sökerek çıkarmışlardı ama vardı işte bir hayalimiz. Yoksa nasıl çekilirdi bu hayat.
Yardımcı olacak kız arka arkaya getirdiği gelinlikleri büyük kabinin içine asıp buyrun efendim. Diyerek beni davet ederken Meran Hanım yüzünde bir gülümseme ile,
" Dışarda bekliyorum kızım." Dedi.
Kızım...
Bana kızım demişti.
Görmediğe kızım demişler ağzı kulaklarına çıkmış.
Gülümseyerek geçtim perdenin arkasına.
" Önce hangisini deneyelim."
Kabarık etekli olanda kalmıştı gözüm.
" Bu çok güzel görünüyor." Dedim.
"Bunu deneyelim."
Üzerimdeki kıyafetleri hızlıca çıkarıp kenara bıraktım. Sadece iç çamaşırlarımla kalırken kızın getirdiği gelinliği alttan giyerek kollarımı geçirdim. Arkamdaki fermuarı yukarı çekti kız. Yanımdaki üç parçalı aynaya dönüp baktığımda gördüğüm görüntü çok güzeldi.
Perdeyi açan kızla dışarı çıkıp Meran hanıma gösterdim.
" Çok güzel görünüyorsun ama diğerlerini de dene derim."
" Tamam." Diyerek kendi etrafımda dönüp yeniden içeriye girdim.
İkinci gelinliği de denedim. Bu daha güzel olmuştu. Ama bir sorun vardı. Şahin'in tabiriyle benim minikler boşlukta kalmıştı. Gelinliğin göğüs kısmı tombul memeliler içindi.
Omuzlarım düştü.
Acaba ilerde silikon falan mı yaptırsam.
Diye düşünürken içimdeki zilli,
Kocan büyütecek zaten para harcama boş yere. Diyince bir anda gelen gülme isteğimi engelleyemeyip gülmeye başlayınca kızın alık bakışlarına maruz kaldım.
" Sen bize aldırma."
Dedim içimdeki zilliyide kastederek. Ardından arkamı döndüm kıza.
" Çek de çıkayım. Almadığıma değil bakmadığıma yanarım demişler. "
Kız fermuarı yukarı çekince perdeyi açıp yeniden Meran Hanım'ın karşısına geçtim.
Dudaklarını birbirine bastırdı.
" Üst kısım sana uygun değil sanki."
Oda farketmişti benim minikleri.
" Haklısınız. Yinede görün istedim."
Dedim gülümseyerek. Yeniden içeriye girip perdeyi çekerken telefonuna bakan kıza diğerini deneyeceğim dedim.
Telefonunu cebine sokup gelinliği çıkarmama yardım etti. Bu sırada yan tarafta asılı gelinliğin işlemeleri dikkatimi çekince uzanıp parmaklarımı üzerinde gezdirdim. Özenle yapıldığı çok belliydi. O anda arkamda kilit sesi duyunca duraksadım. Burada kilit? Yavaşça arkamı döndüğümde hiç ummadığım bir görüntü ile donup kaldım.
Ayna olması gereken yer arkaya doğru açılmış karşımdaki boşlukta yine ben vardım. Ama giyinik. Dilim tutulmuş öylece bakarken bir anda sırtımda hissettiğim ellerle karşımdaki boşluğa itildim. Aynı anda belime sarılı bir kol ve ağzıma kapanan bir el ile sıkıca tutulurken arkamdaki adamın bileğinden tuttum ellerimle. İçerdeki kız alay edercesine bay bay yaparken ben debelenerek kurtulamaya çalışıyordum. Yanıma gelen kızla durdum.
Kendi kendime, Ne oluyor lan!!
Derken karşımdaki kız merhaba Umay Akseki. Dediğinde büyük bir şokla anladım durumu.
" Dicle."
Dedim hayretler içinde ve büyük elin altında. Dicle'ydi. İnanamadım. Nasıl olmuştu bu?
" Kusura bakma Umay, Şahin'le evlenmesi gereken en başta olduğu gibi benim."
Anlamıyordum. Hiç bir şey anlamıyordum. Ne oluyordu?
Adamlara bakarak konuştu.
" Hemen gidip benden haber bekleyin. Yarın öğlene kadar benden ses çıkmazsa öldürüp gömün."
Ne? Ne diyordu bu şerefsizin dölü kız.
" Anlaşmayı unutma."
Dedi arkamdaki.
" Tamam dedik ya."
Diyen Dicle içeriye girerken karşımdaki diğer adamın elini cebine atıp bir şişe ve bez çıkardığını görünce başıma geleceği anında anladım. Yeniden arkamdaki adamdan kurtulmak için var gücümle uğraşırken diğeri üzerime gelmeye başlayınca can havliyle daha fazla debelenmeye başladım, ama başaramadım. Sonunda bana iyice yaklaşan adamın suratına tekmeyi geçirdim. Elinin tersiyle burnunu tutarak öne eğildi. İçimden Oh! iyi oldu desemde bu tekme onu engellemedi. Şişeyi beze boca etti.
Ardından bir anda iki adamın elleri yer değişti. Yüzüme bastırılan bez ve aldığım koku yüzünden nefesimi tutarken aklımda sadece Şahin vardı.
Bağırmak yardım et. Demek istedim ama olmadı. Sonunda almak zorunda olduğum nefes ilacı ciğerlerime taşırken bulanan şuurumla olduğum yere bıraktım kendimi. Karanlığa doğru kayarken tepemden geçirilen şeyle ölüme hazırladım kendimi.
*****
Gözlerimi cama vuran yağmur damlalarının sesiyle soğuk bir odada titreyerek açtım. Başımı yana çevirip pencereye baktım. Aradan ne kadar geçmişti bilmiyorum ama çoktan ertesi gün olmuştu. Bedenimi kontrol ettim. Ölmemiştim ama ağzımda bir bant vardı. Aynı bant hareket ettirmediğim kollarımı arkamda bacaklarımı da bileklerimden birbirine bağlamak içinde kullanılmıştı sanırım. Üzerimde gezdirdim gözlerimi. Üzerimde iğrenç kokan ve görünen yırtık uzun bir tişört vardı. Bacaklarımda eski bir örtü, eski bir kanepe üzerinde yatıyordum. Odanın içinde gezdirdim gözlerimi. Yalnızdım. Eski gecekondulardan birine benziyordu burası. O anda dank etti bana ve hatırladım kaçırıldığımı. Gelinlik almaya gittiğimiz mağazanın fare deliği kadar küçük bir yerinden kaçırılmıştım, hemde yarı çıplak.
Senin gibi şansı sikeyim ben.
Bari nikâh günümde yanımda olsaydın.
Dedim şansıma la*etler yağdırırken. Bu yüzden üzerimde bu iğrenç şey vardı. Yinede hiç yoktan iyiydi. Zihnim yavaş yavaş güncelleme yaparken ard arda patlayan flaşlarla Dicle'yi de hatırlayınca kocaman açılan gözlerimle anında doğrulmak istedim ama kaburgama giren ağrı ile gerisin geri yattım. Ne olmuştu da ağrıyordu bu kadar. Sanki kaburgam kırık gibi hissediyordum. Derin bir nefes alıp rahatladıktan sonra bu kez yavaş şekilde kalkıp oturdum. Neden olduğunu hâlâ anlayamadığım acıyı boşverip yeniden Dicle'ye odaklandım.
Dicle! Dicle'yi mi görmüştüm ben gerçekten. Ama... Ama nasıl.?
Neden?
Dicle ile hiç karşılaşmamıştım ben. Yani dün geceye kadar. Ama Mardin'de olanlardan sonra Şahin bir daha karşımıza çıkmayacağını söylemişti. Hem... Hem hamile değil miydi Dicle? Mardin'deyken öyle diyorlardı.
Ama gördüğüm kız... Gördüğüm kız hamile değildi ki. Ne oluyor lan! Kafam iyice allak bullak olmuştu.
Yoksa üçüncü biri daha mı var? Yoksa farkında olmadan mitoz mu bölünüyoruz lan!?
Yok artık! Peki neden yaptı bunu. Ne planlıyordu? Ne diyorum ben yah! Benim yerime Şahin'le o evlenecek. Öyle söylemişti işte. Ama yapamazdı. Karşısında Şahin vardı. Şahin o kadar aptal değildi. Mutlaka anlardı onun ben olmadığımı.
Anası bile ayıramadı sizi. Şahin nasıl ayırsın.
Diyen iç sesim yangına benzin dökerken.
Banane anasından. Şahin'in karısıyım ben. Elbet anlar. Desemde ya anlamazsa korkusu düştü içime. Hadi amaaa altına aldığı kadınıda tanımaz evlenirse burdan çıkar çıkmaz ilk iş gebetirim onu.
Hayır hayır. Olmaz öyle birşey. O Dicle karısı benim yerime geçemez. Şahin izin vermezdi. Mutlaka anlardı.
Gözlerimin sızladığını hissederken canımın acıdığını da hissettim. Derin bir nefes bırakıp ayaklarımı aşağı sarkıtırak otururken aniden açılan kapıyla geriye sıçradım. İçeriye giren tipsiz adam elinde bir kaç poşet gözleri üzerimde odanın ortasına doğru geldi. Saçlarındaki suları eliyle silkeleyip az ötede duran eski elektrikli sobanın düğmesine basarak elindeki poşetleri duvar dibindeki masaya bıraktı. Bu süre boyunca gözleri devamlı olarak bendeydi.
Odanın içi yavaştan ısınmaya başladığında bende ısınmaya başlamıştım. Üzerindeki montunu çıkarıp kanepe üzerine bıraktıktan sonra ağır adımlarla bana doğru yürürken dizlerimi karnıma çekerek geriledim. İyice yaklaştı. Üzerime doğru eğilince başımı yana çevirdim. Lâkin çenemden tutarak zorla kendine çevirdi beni. Gözlerini gözlerime dikti. Saniyeler boyu baktıktan sonra bir kahkaha atarak geri dönüp karşımdaki kanepeye oturdu.
" Bu gerçekten inanılmaz. İnsanlar çift yaratılırmış derledi de inanmazdım. Ama siz abartı olmuşsunuz. Sanki aynı anadan ikiz olarak çıkmış gibisiniz. Derya bu yüzden bu kadar iddialıymış demek."
Derya???
Derya kim lan!? Vallaha bölünüyoruz biz.
" Pardon Dicle diyecektim. "
Dedi alaycı. İkinci bir isim kullanıyordu demekki Dicle. Yine de adamın cümlesi ile resmen rahatlamıştım. Kendimi bakteri gibi hissetmeye başlayacaktım yoksa.
Yerinden kalktı yeniden ve masa üzerine bıraktığı poşetin içindeki yiyecekleri masaya boşaltmaya başladı. Gördüğüm içki şişesini kenara koyup diğerlerini çıkarmaya devam etti. O masadakilerle uğraşırken elinde
çaydanlık, biri daha girdi kapıdan. Burnunda tepili beyaz pamuk ve öfkeli bakışları sayesinde anında tanıdım burnuna tekme geçirdiğim adamı. Haline bakıp dudaklarımdaki bantın altında gülümserken onun siniri azalmamış aksine artmış görünüyordu.
Bu ikisinin Dicle'ye yardım eden adamlar olduğu kesinlik kazanmıştı artık.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.68k Okunma |
1.99k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |