41. Bölüm
azimet azimet / KAÇAK (TAMAMLANDI ✔️) / 🖤K.Final 2 🖤

🖤K.Final 2 🖤

azimet azimet
azamet_29_2

...Ama hâlâ anlamakta güçlük çekiyordum ne oluyordu? Dicle hangi sebeple bir anda ortaya çıkıp beni kaçırtıp yerime geçmeyi istemişti. Neden?

Ya bebeği. Bebeğine ne olmuştu? Aklımda deli sorular cevaplar kimdeydi? Karşındaki adamlara baktım. Cevaplar bu adamlardaydı.

Çaydanlığı getirip masaya bıraktıktan sonra karşımdaki kanepeye geçip oturdu. Hâlâ sinirli bakıyordu gözleri.

" Sehbayı ortaya al."

Kırık burun. Ki şuan çok yakışmıştı bu isim ona. Ayağa kalkıp gözleri hâlâ üzerimde kanepenin yanındaki dikdörtgen sehbayı alıp iki kanepenin ortasına bıraktı. Ve tekrar oturdu. Masanın yanındaki de yiyecekleri getirip üzerine koydu. Peynir, zeytin, salam, simit, poğaça almıştı. Sonra da çaydanlığı, kağıt bardak ve plastik çatalları getirdi.

Kırık burun çayı doldururken diğeri yanıma gelip ağzımdaki banta uzattı elini.

" En baştan söyleyim.

Boş yere bağırıp ta kendinide bizi de yorma. Burada sana yardım edebilecek kimse yok. Çünkü dönüşüm bölgesi olan, boş evlerle dolu bir yerdeyiz."

Sikeyim böyle işi.

Dedim kendi kendime. Ağzımdaki bantı tutmasıyla çekmesi bir olunca acıyla, elini sileyim dedim dişlerimin arasından. Aldırmaz şekilde karşıma geçip oturdu.

Neden buradayım. Neden kaçırdınız beni. Bırakın gideyim. Kimseye birşey söylemem. Tarzı klâsik zavallı rehine cümlelerini pas geçip direk konuya daldım.

" Planınız ne?

Dicle neden birden ortaya çıkıp kocamla evlenmeye kalkıyor. Yardımlarınız karşılığında size ne vaadetti. "

İkiside bana bakıyordu.

" Aptal aptal bakmayında konuşun."

Geriye yaslandı. Bir yandan gülerken bir yandan konuşmaya başladı.

" Çok iyi yaa. Ben ağlarsın, yalvarırım bırakın gideyim falan dersin sanmıştım. Ama sen direk hesap sormaya çıktın."

" Dicle size ne vaadetti bilmiyorum. Ama beni bırakırsanız size yaşamayı vaadediyorum."

Dedim üstten üstten. İkisininde yüzünde şaşkınlık vardı bu sefer. Sonra birden gülmeye başladı yine.

" Yaşamak mı?"

" Evet!

Dicle size ne verirse versin öldüğünüzde işinize yaramayacak.

Şahin beni bulduğunda sizden geriye cesetleriniz kalacak çünkü."

Kolunu kaldırıp saate baktı.

" O karı şuan evlendiği ağasının kollarının arasında uyuyor olmalı. Aksi halde bizi arardı. Şahin Ağa'nında keyfî yerinde koynunda sabahladığı karısının yanında uyuyordur. Yani seni bulacak kimse yok!"

Söylediği şey canımı yaktı. Ama umudumu kaybedecek değildim.

" Ammada aptalsınız ha!

Şahin kendi karısıyla başka bir kadını ayırt edemeyecek biri mi sizce? "

" Bu saat olduğuna göre öyle olmalı.

Dicle herşey yolunda giderse bizi aramayacaktı. Şuana kadar ses çıkmadığına göre herşey yolunda demekki.

Şimdi!

O kocasıylayken senin aradan çekilmen gerekiyor. Böylece biz alacağımız paralarla o da kocası Şahin Ağa ile mutlu mutlu yaşayacağız."

Duyduğum şeyler hoşuma gitmemişti. Şahin gerçekten Dicle ile evlenmişmiydi. Hayır hayır. Buna inanmam mümkün değildi.

" Neden yapıyor bunu?"

" Kim?

Dicle mi? "

Önündeki kahvaltılıklardan yerken konuşmaya devam etti.

" Çokta içini bilmiyorum.

İzmir de beni bulduğunda perişan bir haldeydi. Düşük yapmış. Hastanede yatmış. Beş parasız ortada kalmıştı. Bir süre yardım ettim."

" Peki sen kimsin? "

Yüzüme baktı.

" Bu devirde kimse kimseye bedava yardım etmez. Dicle ile bağın ne?"

Yanındaki simit kemiren fare kılıklı adama baktı.

" Zeki kız." Dedi alayla ve bana döndü.

" Zeki mi bilmem ama dayaklık bir kız."

" Kırık burun çok yakışmış"

Dedim gıcığına.

" Yediğin tekme de sana yakıştı. "

Diyince anladım çektiğim ağrının sebebini. Elim kolum bağlı onunla uğraşamayacağım için duymazdan gelip devam ettim.

" Anlamayacak mısın? "

" Sana bunu da söylersem her şeyi anlatmam gerekir."

Pis bir gülümseme bıraktım.

" Şurada biz bize konuşuyoruz. Kimse duymaz. "

Bu kez alay eden bendim.

" Doğru."

Dedi histerik şekilde. Gözlerinde ise sonunda öleceksin nasılsa bakışı vardı. Benim ise Şahin tarafından bulunma ümidim...

" Ben Dicle'nin uzantan akrabasıyım. Adım Berat. Tam altı sene oldu Mardin'den çıkalı. Sebep ne biliyor musun? Şahin Ağa! Elimdeki herşeyi alıp beni Mardin'den sürdükten sonra Mardin bana haram oldu. Birazda bu yüzden yardım ediyorum Dicle'ye. Şahin den benim yerime çalacağı paralar için. "

Çalmak mı? Zalim yine zalimliği ile can yakmış kazık bu kez bana girmişti.

" Nasıl...

Beni kaçırdığınız deliğe kadar her şeyi nasıl planladınız? İçerdeki adamınız kim? "

Eline aldığı bardağından bir yudum aldı geriye yaslanarak. Yüzümü inceliyordu sessiz.

" Şöyle mi oldu? " Dedim alaylı.

" Dicle baktı sokakta kalacak oturdu düşündü. Kafamı sikeyim ben. Keşke Ferat piçini umursamayıp Şahin'le evlenseydim. Düğün gecesi için bir hile nasılsa bulurdum. E çocuğuda yuttururdum. Yada bilerek düşürürdüm. Şimdi ise bok gibi ortada kaldım. Yine de geç değil. De!"

Dedim düşünerek.

" Geri kalanını bulamıyorum. Nasıl öğrendiniz bizim Şahin'le konuştuğumuzu görüştüğümüzü ve evleneceğimizi? "

" Çok basit! "

Duyduğum kısa cümle ile az önce söylediğim herşeyi onaylamıştı bir nevi.

" İçerdeki adamımız bizzat Şahin Ağa ve sendin."

" Ne? " Anlamamıştım.

" Hani Şahin ağa seni evine bırakıp iki günlüğüne Mardin'e gitmişti. Ya! "

Gözlerim kocaman olurken onun yüzünde sinsi bir gülümseme belirdi. Yoksa uzun zamandır takip mi ediliyorduk.

" Zaten öncesinde de izliyorduk Şahin Ağa'yı ama o günlerde girip her yere kamera ve dinleme cihazı yerleştirdik evinin."

Bir süre yüzüme baktı.

" Yatak odasına bile."

Dedi sonra. Bu kez ciddi ciddi yutkundum. Bizide mi? İçimden adi şerefsiz, orospu çocuğu piç derken devam etti.

" Her konuşmanız bize plan için yardımcı oldu. Ama ne yalan söyleyim mağaza sürpriz hediye gibiydi. Eskiden oyun evi olan yerin eski sahibi İbo olunca."

Bunu söylerken yanındaki kırık buruna baktı.

" Seni o delikten almak da çocuk oyuncağı oldu."

" O kız...

Mağazada bana yardımcı olan o kız da mı sizin adamınız? "

" Evet. Parayı verince herkes adamın oluyor bu devirde, birde akraba olunca hayır diyemedi."

Dinlediğim hikâye inanılası değildi.

" Şimdi geriye üç saat kaldı."

Cebindeki telefonunu çıkarıp yanına koyarken,

" Üç saat içinde Dicle bizi aramazsa seni bu evin arka bahçesine gömeceğim.

İşte! Bütün hikâye bu.

Nasıl? Beğendin mi?"

Kafamın içi harman yeri yüzüne bakarken o doğrulup iştahla yemeye devam etti. Ben ise bir an önce kaçma planı yapmazsam arka bahçeye gömülecek cesetimi düşünüyordum.

Ya Şahin...

Nerdesin Şahin?

Bu piçlerin dediği gibi o şıllığın koynunda mısın?

Hayır. Dedim.

Hayır, değilsin.

Biliyorum. Beni arıyorsun.

Diye düşünürken gözlerim doldu.

" İbo..."

" Hımm.."

" Arabayı götür diğerini getir."

Yerinden kalktı kırık burun.

" Sen ne yapacaksın? "

" Saatin gelmesini bekleyeceğim. Sonra da işi bitirip çıkarız."

Bunu söylerken gözleri hâlâ üzerimdeydi. Diğeri kapıya yürüdü.

Karşımdaki adama bir bakış atıp çıktı.

Onun ardından yerinden kalktı Berat. Masaya yürüyüp üzerindeki şişe ile geri geldi. Kapağını açıp kağıt bardağı doldurup gözleri üzerimde kafasına dikip bitirdi. Sonra bir anda kafasına dikti şişeyi. Yarısına kadar içip orta sehbaya bırakıp bana döndü. Üzerime doğru geldiğinde bakışlarından korkmaya başlamıştım. O gözleri normal bakmıyordu çünkü. Dizlerimi dahada çektim kendimi örtünün altına gizlemeye çalışarak.Tam önümde durup cebinden bir çakı çıkardı. Tamam dedim. Sonun geldi Umay. Ben o çakının kalbime girmesini umarken o yanıma oturdu. Korkuyla geriye doğru gitmek istedim ama tuttuğu koluyla izin vermedi.

" Uzak dur benden piç herif."

Pis pis gülümseyerek üzerimdeki örtüyü çekip aldı. Gözleri bu kez bacaklarımda gezindi.

" Bu çok zevkli olacak."

Dediğinde korkum tavan yaptı.

" Şahin ağadan intikam alma zamanı geldi. Kocanın zamanında bana yaptığının cezasını sen ödeyeceksin küçük fahişe."

Ayağa kalktığı gibi bacaklarımı kanepe üzerine çekip beni geriye yatırdı.

" Bırak beni bırak.

Seni şerefsiz orospu çocuğu bırak!"

Ben kurtulmak için debelenirken o zorla tutmaya çalışıyordu beni. Sonunda kendimi geriye bıraktığım gibi bağlı ayaklarımı yüzüne geçirdim. Aldığı darbeyle gerilerken çakı elinden düşüp ayağa kalktı. Burnuna gelen darbe ile kanayan burnunu tuttu eliyle.

Nefes nefese yüzüne bakarken öfkeyle baktı bana. Ardından bir anda tuttuğu saçlarımla beni kaldırdı. Aynı anda gördüğüm yumruğu yüzümde patladığında başımı kolcağa çarparak düştüm geriye.

Aldığım darbe ve başımın arkasında hissettiğim acı yüzünden bulanan şuurumla kalakaldım. Gözlerim kararmış başım dönüyordu. Yakamdan tutup kendine doğru çektiğinde zorlukla araladım gözlerimi.

" Ölmeden önce seninle biraz eğleneceğiz güzelim."

Kulağıma doğru fısıldadı.

" Bana güzel muamele çekersen yaşamana izin veririm belki. Tabi fahişem olarak."

Duyduğum şeylerle başımı kaldırıp yüzüne baktım.

" Ölürüm daha iyi."

Ardından yüzüne kocaman tükürdüm. Gerileyip eliyle yüzünü silerken gözlerinde gördüğüm öfke ile bu sefer öldün Umay dedim. Kendi kendime.

O anda yüzümde patlayan ikinci yumrukla kendimi yerde yüz üstü buldum birden. Kendimden geçmek üzere kıpırdayamaz haldeydim artık.

Ağzımın içinde aldığım metalik tat kendi kanıma aitti.

Allah'ım. Ya Şahin'i yolla ya canımı al.

Bu leke ile yaşatma beni.

Derken kapanmak isteyen gözlerimden yaşlar boşaldı. Sonra ellerini hissettim önce ayak sonra el bileklerimde. Bantları kesmişti. Sonra sırt üstü çevirdi beni. Karşımda ve ayakta bana bakıyordu. Elindeki çakıyı yere attıktan sonra elini pantolononun kemerine attı. Geberene kadar altımda kalacaksın. Seni elimden kimse alamaz artık. Dediğinde ölmek istedim.

" Şahin...

Nerdesin? Ne olur gel.."

Diyerek daha fazla ağlamaya başladım. Artık umudumu kesmişken odanın kapısı kırılarak açıldı. Şahin'in kapıdan girişiyle Berat'ın yediği yumrukla arkasındaki duvara çarparak düşmesi bir oldu.

Gelmişti. Şahin gelmişti. Bulmuştu beni. Bir anda bütün korkularım geçerken sinirlerim boşalmış hıçkıra hıçkıra titreyerek ağlıyordum.

Hızla yanıma geldi. Yere bıraktığı dizleri üzerine çekip sımsıkı sarılırken,

" Umay. "

Dedi. 

"Umay'ım. Ne yapmışlar sana."

Şahin diyebildim hıçkırıklarım arasında. Beni yere bırakıp ayağa kalktığı gibi birden Berat'ın üzerine atladı. Üzerine oturup en ağır küfürler eşliğinde arka arkaya öldürecek yumruklar atıyordu neresi olduğuna bakmadan. Sonunda saçlarından tutarak başını duvara vurmaya başladığında Mahir girdi kapıdan. Bir bana bir Şahin'e bakıp yanına koştu.

"Ağam!

Ağam bırak!

Yenge.."

Şahin bir anda kendine gelip bana baktıktan sonra kalkıp yanıma döndü. Üzerindeki gömleği hızla çıkarıp bedenime sararak kucağına kaldırdı.

" Tamam güzelim.

Bitti.

Geldim."

Diyerek kucağında benimle ayağa kalktı. Arkamızda Mahir evden çıkarken,

" Sülo ölmesinler!

Sakın ölmesinler onları parça parça edecem."

Diye bağırarak yağan yağmurun altında arabaya getirdi koşar adım. Arka koltuğa geçip oturdu. Beni kucağına yatırdığında dişlerim birbirine vururken bütün bedenim elektrik verilmişcesine titriyordu. Şok geçiriyordum sanırım. Karşımdaki Şahin ne yapacağını bilmez şekilde çaresizce elleriyle beni ısıtmaya çalışıyordu.

" Mahir ısıyı aç. Bas gaza. Hemen hastaneye yetişmeli."

Elini yüzüme koydu.

" Ne yapmış sana. O piçi ellerimle parça parça edecem."

Sarılıp göğsüne bastırdı beni.

" Özür dilerim güzelim."

Dedi saçlarımdan öperek.

" Özür dilerim gülüşüne öldüğüm.

Geç kaldığım için affet."

Çıplak göğsüne kapandım ağlarken. Teninin kokusuna bıraktım kendimi kapanan şuurum, kulağımda Umay diye bağıran sesi ile.

*****

Gözlerimden önce açıldı şuurum yüzümde hissettiğim acı burnumda sevdiğim adamın kokusuyla. Ardından gözlerimi araladım zorlukla. Başımın altında kolu arkamda hissettiğim sıcak beden onundu. Yavaşça geriye doğru çevirdim başımı. Yanımdaydı, yanı başımda. Gözlerim dolarken çocuk gibi ağlamaya başladım. Şahin'e doğru dönerken korkuyla uyandı.

" Umay!" Dedi.

" Hareket etme."

Ama dinlemedim. Kolumdaki seruma aldırmadan dönüp sarılarak göğsüne kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam ettim.

" Şahin...

Şahin geldin.

Beni buldun."

Elini sırtımda gezdirdi.

" Şşiitt tamam.

Hepsi geçti."

" Kâbus gibiydi.

Çok korktum. Beni bıraktın.

Onunla evlendin dediler. "

" Senin yerini kimse alamaz güzelim.

Hiç kimse. Asıl kâbus, asıl korku seni öldü sanmaktı Umay.

Ölen Dicle'yi sen sanmaktı."

Duyduğum sözlerle başımı kaldırıp Şahin'e baktım yaş dolu gözlerle.

" Güzelim. Bu nasıl bir kader, nasıl bir şans bilmiyorum. Dicle seni kaçırtıp senin yerine geçerken senin yerine ölerek ödedi yaptığının bedelini."

" Ne? A-anlamadım.

Dicle öldü mü? "

Sol dirseği üzerine kalktı. Eliyle alnını ovaladı.

" Gerçekten çok saçma biliyorum ama, Dicle'ye hem kızgınım hem minnet duyuyorum."

Hâlâ anlamıyordum.

" Umay...

Dicle o akşam seni kaçırtıp yerine geçtiğinde hiç birimiz anlamadık. Yani telaşla farkedemedik. Aklımızda bile olmayan bir şeyle şüphe bile duymadık. Birde yapılan makyaj gelinliğin kapalı duvağı falan...

Ama..."

" Neh? "

" Odadan sen sandığım Dicle ile çıkıp salona indiğimde bir anda Jale'nin saldırısına uğradık. Dicle oracıkta öldü."

" Neeh! "

" Eğer o değil de sen olsaydın yanımdaki.."

Birden yeniden sarıldı.

" Çok kötüydü Umay. Öldüğünü görmek düşünmek çok kötüydü. Morgda anladım ölen kişinin Dicle olduğunu. Bu yüzden. Hem kızıyorum. Hemde..."

İnanamadım. Duyduklarım yaşadıklarımdan daha garipti. Dicle'nin yüzünden hayatım tehlikeye girerken yine Dicle sayesinde ölümden kurtulmuştum.

Kader denen şeyin bir bedeni, sureti olsaydı yakasına yapışır ne yapıyorsun sen derdim.

" Seni buldum ya. İyisin ya. Yeter bana."

Boş bakışlarla karşımdaki duvarı izliyordum hâlâ. Kafamın içinde yüzen her ânı ve anıyı düzenlemeye çalışıyordum. Ama herseybdaha da karışmaya beynim uguldamaya başlarken inanılmaz bir ağrı giren başımı ellerimin arasına aldım.

" Umay.

İyi misin? "

" Başım..."

Dedim dişlerimi sıkarak.

" Başım ağrıyor.

Çok, çok ağrıyor.

Şahin çatlayacak gibi ağrıyor."

Ağlamaya başladım yeniden. Allah'ım nasıl bir ağrı bu? Şahin yanımdan kalktığı gibi odadan çıkıp,

" Mahir hemen doktoru çağır."

Derken daha da arttı ağrı. Sanki damarlarım çatlayacak gibiydi. Iıaahhh! Dedim inleyerek.

Yanıma geldi.

" Tamam güzelim tamam geçecek. Doktor geliyor."

" Şahin. Beynim parlayacak sanki."

Kapıdan giren doktorun yanıma gelişini gözlerime bakarak beni muayene ederken hemşireye ilaç ismi verişini hatırlıyorum sadece. Sonra...

Sonrası yok...

*****

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Gözlerimi yeniden araladığımda Şahin'i gördüm yeniden. Bu kez odanın içinde ileri geri yürüyerek telefonda konuşuyor, bir yandan da alnını ovuşturuyordu. Pencereyr çevirdim gözlerimi. Dışardaki karanlığa bakılırsa akşam oluyordu.

" İkisinide kaybedin. Köpeklerin bile bulamayacağı bir yere gömün."

Diyen Şahin kimden bahsediyordu anlamak zor değildi. O iki adamı acımadan öldürmüştü. Anlamıştım. Ama üzülmemiştim. Özellikle Berat denen piçi kırk parça etmiş olmasını umdum."

" Şahin..."

Dedim ağlamaklı. Anında bana dönüp yanıma geldi. Nazikçe avuçlarının arasına aldı yüzümü.

" Umay...

Nasılsın?

Nasıl hissediyorsun?"

" Ne oldu?"

" Doktor sinir krizi geçirdiğini söyledi.

Özür dilerim güzelim.

Hepsi benim suçum. Özür dilerim.

Sana söz veriyorum. Yaşadığın ne kadar kötü şey varsa hepsini unutturacağım."

" Kendini suçlama. Senin suçun değildi."

Dedim derin bir nefes alıp vererek.

" Şahin..."

" Söyle bir gülüşüne öldüğüm."

" Arkadaşlarım.

Biliyorlar mı?"

Başını salladı.

" Herkes herşeyi biliyor. İki gündür burdalar. Sen uyurken yanında beklediler annem dahil hepsi."

" Ya o adamlar."

Yüzü anında değişti.

" En acı şekilde ödediler yaptıklarını."

" Ya Dicle."

" Mardin'e yolladım cenazesini. Olanları öğrenen babası almadı cenazeyi. Öyle kızım yok benim dedi. Abisi ve yengesi ilgilendiler."

Başım önünde sessizce bekledim bir süre. Demek böyle yazılmış kader. Dedim içimden.

" Herkes burada mı hâlâ?"

" Evet dışardalar."

" Gelebilirler mi?"

" Tabiki."

Dedikten sonra kapıya yürüdü. Açıp girin! Diyince herkes bir anda içeriye girdi. Ağlayarak gelip sarılan ilk kişi Sude oldu yine.

" Umiii...

Canım benim."

Derken ciddi ciddi ağlıyordu.

" Ne kadar üzüldük ne kadar ağladık bir bilsen. Öldün sandık. Geri gelmeyeceksin sandık. Şükürler olsun yaşıyorsun. "

" Tamam Sude.

Sen öldüreceksin kızı. Çekil bizde sarılalım."

Diyen Çiğdem sarıldı sonra. Ardından Sinan ve Çağrı. Sonra Narin ve Civan. Sonrada Meran Hanım.

" Çok geçmiş olsun kızım. Hepimize geçmiş olsun. Allah bir daha göstermesin."

" Sağolun."

Dedim.

" Hepinizde sağolun. Beni, bizi yalnız bırakmadığınız için."

İyice duygusala bağlamıştım.

Seni iyi gördük şükürler olsun. Artık gidelim biz. Evdeki işleri tamamlayalım. Çocuklar sizde evinize gidip dinlenin. Yarın dinlenmiş olarak burada olun."

Meran Hanımı dinliyordum da ne anlatıyordu onu anlamıyordum.

" Yarın görüşürüz Umi."

Diyen Sude'nin yüzü anında mutlu bir hâl alırken sırayla yarın görüşürüz diyerek çıktı herkes.

Onların ardından akşam yemeği geldi. Yatağın ayak ucundaki tekerlekli masaya bıraktılar yemeği.

Şahin masayı bana doğru getirirken,

" Önce banyoya gitmeliyim."

Dedim. Yüzü değişti birden.

" Ne? Bu serumlar yüzünden çişim geldi."

Dedim yataktan kalkarak. Yerdeki terlikleri ayağıma geçirdiğimde Şahin'in kucağında buldum kendimi.

Banyo kapısını açıp yere bırakırken.

" Geçici birşey üzme kendini."

Dedi. Önce anlamamıştım ama ayanaya dönünce anpamakla kalmadım aynı zamanda gördüm.

Yüzümün bir tarafı hem şiş hem mosmor hem patlamış bir dudağım vardı.

Gözlerim doldu yeniden. O şerefsizin bana yaptıkları bir bir geçti gözümün önünden.

Başımı önüme eğerek dişlerimi sıkarken arkamdan sarıldı Şahin.

Kulağıma doğru eğilip,

" Herşeyi unutturacağım sana söz veriyorum."

Başımı salladıktan sonra, çıkta işimi göreyim. Dedim gülümsemeye çalışırken. İçeri girip işimi hallettikten sonra ellerimi yıkarken bir yandan hırsım geçinceye kadar ağladım son kez. Sonrada yüzümü yıkayıp kurulayarak çıktım. Şahin kapının önünde bekliyordu. Beni kucağına alıp yatağa bıraktı. Yemek masasını önüme çekti.

" Şimdilik bu tatsız tuzsuz şeylerle idare et. Yarın evimizde en güzel yemekleri hazırlatacağım sana."

Sessiz şekilde yemeğimi yerken bitirene kadar beni izledi. Ardından masayı kenara çekip yatmama yardım etti. Sonra da yanıma uzanıp kollarının arasına çekip sarıldı. Teninin kokusunu içime çekerek kapattım gözlerimi.

*****

Ertesi sabah uyandığımda yanımda değildi. Odada yalnızdım. Ama dışardaki fısıltıları duyabiliyordum. Yerimden yavaşça kalkıp kapıya yürürken kapı açıldı. Kapıdan önce Şahin girdi elinde çok güzel bir gelinlikle. Kocaman gözlerle bakarken ardından bizim kızlar girdiler. Arkalarında elinde makyaj çantası ile başka bir kız daha.

Sevdiğim. Bir gülüşüne öldüğüm.

Herşeyim. Benimle burada evlenirmisin? Bu adamı ömür boyu mutlu eder misin?

Hiç beklemediğim şeyle öylece bakakaldım. Hızlanan kalbimden boğazıma doğru bir yumru kayarken kara gözlerinde takılı kalan gözlerim doldu.

Gülümseyerek salladım başımı. Ardından ağlayarak evet dedim. Bu adam benim dengemi bozuyordu.

Karşılık olarak gülümserken gelinliği annesine verip dışarı çıktı. Kızların yardımı ile odada giyindim gelinliğimi. Nasıl becerdi bilmiyorum ama tam üzerime göreydi ölçüsü. Makyaj çantası olan kız özenle yaptı saçlarımı makyajımı. Yüzümdeki morluklar şişlikler belli olmuyordu artık.

" Duvak yerine beyaz güller olsun dedi abim."

Diyen Narin'le saçlarıma beyaz güller takıldı. Hazır olduğumda kızların hayran bakışları eşliğinde,

" Gelebilirsiniz." diye bağırdı Çiğdem.

Kapı açıldı. Şahin üzerinde çok şık bir smokin ve arkasında nikâh memuru ile birlikte girdi. Onların arkasından da Çağrı, Sinan ve Civan girdiler. Tabi tikli Mahirsiz olurmu? O da buradaydı. Şahin'in şahitleri kardeşleri, benim şahitlerim arkadaşlarım oldu. Bir türlü kıyamadığımız nikahımız hastane odasında kıyıldı. Sadece odadakiler değil, koridorda bizi izleyen hastalar ve yakınları, doktorlar ve hemşireler hatta hizmetliler şahit olmuştu nikahımıza. Şahin herkesin önünde avuçları arasına aldı yüzümü yine. Eğildi alnımdan öptü.

MÜTEMMİM CÜZ.

Dedi. Saf safbakarken,

" Anlamadım." Dedim.

" Yer gök şahit olsun ki sen beni tamamlayan parçamsın."

Ardından hiç çekinmeden dudaklarımdan öptü.

( MÜTEMMİM CÜZ= Tamamlayıcı, ayrılmaz, bütünleyici parça anlamına gelir. Mütemmim cüz, aşık çiftlerin birbirlerine hitap ederken kullandıkları bir ifadedir. Günümüzde çok sık kullanılmasa da eski türkçede yaygın olarak karşılaşılan bir sözcüktür.)

 

VEE MUTLU SON

 

Bölüm : 22.12.2024 01:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...