
" SEN KARDEŞİM FALAN DEĞİLSİN. DEĞİLSİN!
Salondaki herkes bize bakıyordu.
Hızla ayağa kalktım. Ne saçmalıyordu bu herif?
Derin bir nefes bıraktı.
" Babamın oğlu olsanda anamın katili benim kardeşim olamaz."
" Yalçın!"
Diye bağırdı babaannem. Anında babaanneme döndü Yalçın. Ağzını burnunu koluna silerken,
" Ne oldu Safiye Hanım.
Sırrınız ortaya çıktı diye mi kızdın!"
Bu sefer bütün gözler babaannemdeydi.
" Kapa o çenenu! "
" Hayır susmak yok artık. Bugün bütün hesapları görme zamanı!"
Yalçın'ın sözleri aptala çevirmişti beni. Babaannem hâlâ öfkeli bakarken dayıma çevirdim gözlerimi.
" Bağa bakma uşak, Allah şahidumki hiçbir şey bilmeirum."
" Kimse bilmiyor, değil mi Safiye Hanım."
Yalçın geriye doğru sendeleyerek konsola dayadı belini. Attığım yumruklar sersemletmişti. Bir yandan patlayan dudağını silmeye devam ederken gözlerini önünden kaldırarak babaanneme çevirdi.
" Ketum Safiye Hanım!
Sır küpü Safiye Hanım! " Dedi alaycı.
" Bir babam bir de sen..."
Ada, Pelin, dayım... Ziya. Salondaki herkes bizi izliyordu.
" Sen mi anlatırsın ben mi Safiye Hanım."
Başı önüne düştü babaannemin. Ardından iki yana salladı.
Bir kaç adımda babaannemin yanına gelip koluna yapıştım.
" Konuş babaanne!
Tüm bu olanlar neyin nesi hemen konuş!"
" Yemin ettum.
Kur'an musaf üstune yemin ettum." Dedi sadece.
" Babaanne!" Diye haykırdım.
Yalçın'ın sözleri beynimin içinde dalga dalga yankılanırken babaannem susuyordu. Beyin damarlarım çatlamak üzereydi. Neydi yıllardır hor görülmemin altındaki sebep. Neydi canıma mâl olacak suçum.
Diğer kolunu da tutup sarsarken yeniden bağırdım.
" Babaanne hemen konuş!
Yoksa çok kötü şeyler olacak!"
" Demir sakin ol!"
Diyerek bana doğru gelmek isteyen Ada'ya bir bakış attım.
" Ada yaklaşma! "
Son istediğim şey bile değildi Ada'nın bu ateşin ortasında kalması.
Pelin kolundan tutunca durdu. Gözlerinde hem korku hem üzüntü vardı. Babaannemi bırakıp yüzünde iğrenç bir gülümseme olan Yalçın'a, ardından dayıma bakarken Yalçın bir anda konsolun çekmecesinden çıkardığı silahı bana çevirdiğinde aynı anda hem ben hem dayım ve Ziya silahlarımızı çekip Yalçın'a çevirince işler daha tehlikeli bir hâl almıştı.
Gözlerim Yalçında "Ada!" Dedim.
Güvenliği için buradan gitmeliydi.
" Pelin'i de al ve hemen yukarı çıkın!"
" Hayır!" Diye bağıran Yalçın silahı hızla Ada'ya çevirdiğinde,
" Yalçın!"
Diye bağırdım.
"Sakın! Yoksa beynini dağıtırım!"
" Kıpırdama Demir, basarım tetiğe!"
Geri adım atmak zorunda kaldım.
" Hiç kimse kıpırdamayacak!"
" Yalçın...
Üçe birsin.
Seni saniyesinde gebertiriz!"
" Öyle mi dersin? "
O sırada duyduğumuz silah şakırtısının ardından mutfaktan çıkan İsmail'i gördük. Bir anda arkasına geçtiği Ada'yı tutup kendine çekerken silahını kafasına dayadı. O korkuyla küçük bir çığlık attı Ada.
" Ada!"
İnanamaz gözlerle bir dayıma bir İsmail'e baktım. Nasıl yani. İsmail Yalçın'ın adamımıydı. Ve ne ara eve girmişti.
" Bırak beni!" diyen Ada İsmail'in kolunun arasında kafasında silah korku dolu gözleri gözlerimde ağlamak üzereydi.
" Şerefsizin dölü!
Hain köpek.
Hemen bırak Ada'yı yoksa beynini patlatırım. "
" Denesene."
İsmail Ada'yı sarsınca Ada tiz bir çığlık daha attı.
" Ada korkma.
Sakin ol. Sana birşey olmasına izin vermem."
Desemde yaşadığı korkuyla ona yada bebeğimize birşey olursa korkusu yaşıyordum. Gözlerim İsmail'i buldu.
İsmail meğerse Yalçın'ın adamıymış. Günlerdir bizi kandırıyormuş. Yalçın'ı takip ediyor sanarken Yalçın'ın yanında geziyormuş. Ve biz bunu anlayamamıştık. Yalçın konuştu.
" Dediklerimi yapmazsan ilk ölen karın ve çocuğun olur Demir. Şimdi atın silahları."
" Yalçın!"
" Atın dedim!
Hemen! "
"Onların bu meseleyle bir alakası yok! Bırak gitsinler! Senin derdin benimle! "
" Hayır.."
Dedi kanlı dişleri ile sırıtarak.
" Gitmesine izin vereyimde polisi buraya mı yığsın! Olmaz..."
" Yalçın!"
Diye bağırdı babaannem.
" Delurdun mu? İndur o silahu!"
" Sen sus Safiye Hanım!
Her zaman yaptığın gibi sus! Karışma!
Şimdi!
Silahları atın."
Dedi derin bir nefes çekerek.
"Hayde!"
Öfkeyle baktım gözlerine. Elimdeki silahı atarsam üstünlük ona geçecekti. Ve bu şerefsizin ne yapacağını belli olmazdı. Karşısında savunmasız kalmak istemiyordum.
Dayım ve Ziya ellerindeki silahları öne doğru atarken ben hâlâ kararsızdım.
" Abinin dediğini yap!"
Diyen İsmail'e çevirdim gözlerimi. Buradan bir çıkayım Yalçın'dan önce bu piçin hesabını kesecektim. Çaresiz elimdekini bırakacaktım. Ama beni beklemedi şerefsiz.
Elindeki silah bir anda karşısındaki Pelin'e döndü. Sakın! Dememe aldırmadı bile. Hiç düşünmeden tetiğe basmasıyla Ziya'nın Pelin! Diyerek kızı arkasına çekip önüne geçmesi aynı anda oldu. Ziya karnına yediği kurşunla yerde kalırken Pelin'in ve Ada'nın attığı çığlık yankılandı salonda. Kurşun sesine kızların çığlıkları karışmıştı.
İsmail silahı yeniden Ada'nın başına dayayacakken bir anda öne atıldı dayım. Yumruğu İsmail'in suratında patlarken İsmail geriye sendeleyip Ada'nın kendini kurtardığını görmemle Yalçın'ın üzerine atlamam bir oldu. Bir elimle elindeki silahı tutarken arka arkaya indirdim yumruklarımı. Ne olacaksa olacak, bu iş şimdi burada bitecekti.
O bana ben ona vururken bir yandan silahı elimden almaya çalışıyordum. Yalçın'ın ayağı koltuğa takılınca bir anda ikimiz birden yere düştük. Aynı anda elimizdeki silah patladı. Ada'nın Demir! Diyen sesini duyarkan olduğu yere yığıldı kaldı.
*****
ADA
Uyku ile uyanıklık arası kendime gelmeye çalışırken sanki üzerimde bir kaya varmış gibi hissediyordum. Neden böyle hissediyordum. Ne olmuştu. Neyim vardı. Bir birine yapışmış göz kapaklarımı ayırmayı başardığımda beyaz tavan karşıladı beni. Neredeydim.
Başımı yavaşça yana çevirdiğimde serum torbasını görünce hastane odasında olduğumu anladım. Gözlerim odanın içini dolaşırken arka arkaya canlandı anılar. Evde olanları hatırlarken gözlerim korkuyla büyüdü.
Son gördüğüm şey yerde boğuşan Demir ve Yalçın, son duyduğum ses silah sesiydi. O an ki şok ve korkuyla bayılmıştım sanırım.
Allah'ım kim? Demir...
Demir miydi vurulan?
Aynı korku içimde tekrar başgösterirken gözlerim dolmuş, çoktan ağlamaya başlamıştım bile.
Ne olur olmasın. Ne olur Allah'ım Demir, Demir olmasın!
Aynı anda ellerimi göbeğime bastırdım.
Ya Bebeğim? Ellerimin altındaki göbeğime baktım. Bebeğim hâlâ benimle miydi?
Göz yaşlarım daha da artarken yalvarışlarım da arttı.
Allah'ım! Allah'ım ne olur onları benden alma. Ne olur!
Ellerimin tersiyle gözlerimi sildim ama durmuyordu gözyaşlarım. Yavaşça yerimde doğrulup oturdum. Vurulan Demir ise, ona bir şey olursa ne yapardım?
Kolumdaki kelebeği kapatıp serumu çıkardıktan sonra hemen yataktan indim ama hızlı hareket ettiğim bir an başım dönünce yataktan tutunarak destek almak zorunda kaldım.
Bir kaç saniye gözlerim kapalı kendime gelmeye çalışırken ağlayarak dua etmeye devam ediyordum.
Saniyeler sonra birazcıkta olsa kendime gelince gözlerimi açtım. Doğrularak yavaş ve dengemi korumaya çalışarak kapıya doğru yürüdüm. Bir an önce neler olduğunu öğrenmeliydim. Demir'e bir şey oldu mu, yaşıyor mu, bilmeliydim.
Bir kaç adım kalmıştı ki birden açılan kapıyla durdum. Gördüğüm kişi ile gözyaşlarım sel oldu aktı bu kez. Oydu. Demirdi. Yaşıyordu. İyiydi.
" Ada?
" Demir." Derken gücümün yettiği son bir adımla kollarımı beline dolayıp yüzümü göğsüne bastırdığımda aynı şekilde sarıldı.
Hıçkırıklar karıştı boğuk ağlayışımın arasına.
" Demir...
İyisin yaşıyorsun...
Demir çok korktum.
Sana bir şey oldu diye çok korktum. Öldün sandım."
Artık ağlama krizi geçiriyordum. Beni kaldırıp kucağına aldığında kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Teninin kokusunu içime çeke çeke ağlamaya devam ederken kucağımda benimle yatağın kenarına oturdu
" Şşiitt!
Tamaam ağlama güzelim. İyiyim bak..
Kendini üzme, bebeğimizi düşün."
Anında durup elimi karnıma koydum. Bir şey olmamıştı. Şükürler olsun ki hâlâ benimleydi.
Sıkıca sarıldı.
" Korkma iyi. Aygül hoca sen kendinde değilken kontrol etti. İkinizde iyisiniz."
Eliyle saçlarımı sevdi.
" Hem neden kalktın sen."
" Seni merak ettim."
" Ben iyiyim."
Derken sesi değişti.
" Demir neler oldu?"
Dedim gözlerimi silip gözlerine bakarak. Ama hüzün gördüm o Karadeniz mavilerinde. Hatta kızarmıştı gözleri. Kirpiklerinin diplerinde nem vardı. Ağlamış mıydı?
" Boğuşma sırasında silah patladı. Yalçın... Kurşun Yalçın'ın başına geldi. Yığıldı kaldı.
Yalçın ve Ziya yaralı sen baygındın. Birde babaannem. Yalçın'ı görünce fenalaştı. Onları öylece bırakıp sana koştum ilk. Şükür ki sadece baygındın. Hastaneye biz getirdik sizi. Yalçın hâlâ ameliyatta. Durumu kritik diyor doktor. Ziya ameliyattan çıktı odaya aldılar. Pelin yanında. Sanırım..."
Derken daldı.
" İkisi arasında birşeyler var."
" Demir. " Dedim merakla.
" Ya dışardaki adamlar. Olan onca şeye rağmen neden kimse gelmedi. Neden yardım etmediler sana."
" Yalçın'ın adamları sessizce bizimkileri etkisiz hâle getirmişler. Tabi ortalık kızışıncada canlarını kurtarmak için kaçmışlar. Yani hepsi taraf değiştirmiş aslında."
" Ya... Sen...
Sen neden ağladın?"
Gözleri boşluğa düştü.
" Babaannem kendine geldikten sonra ettiği yemini bozup herşeyi anlattı."
" Herşeyi mi?"
" Herşeyi...
Yalçın ve ben aynı babadan ama ayrı annelerden kardeşimişiz. Ölen annem sandığım Halime sadece Yalçın'ın annesiymiş. Benim annemin adı Gülesermiş.
Babam Yalçın doğduktan sonra Halime anneyi aldatmış. Hemde babaannemin akrabası olan annemle. Güleser Durmuş ile yani. Yetim ve öksüz Güleser ile... Yaşlı ninesiyle yaşayan Güleser ile...
Tabi bunu herkesten gizlemişler. Ama annem bana hamile kalmış. Babam ve babaannem beni öğrendiklerinde önce istememiş babam. Anneme aldır kurtul demiş ve İstanbul'a dönmüş. Bir kaç ay sonra yeniden annemin yanına geldiğinde bakmış ki hâlâ duruyorum yakasına yapışmış annemin.
Sen nasıl bana karşı çıkarsın diyerek tekme tokat dövmüş. Karnına karnına inmiş tekmeleri ölmemi ilk isteyen babammış. Allah işte, yine de ölmemişim. O zamandan sonra annemi babaannem yanına almış. Bu yüzden biliyormuş annemin aşerirken kuymak istediğini.
Annem babaannemin yanında kalıp beni orada doğurmuş. Bu sırada İstanbul'da Yalçın hastalanmış. Çok fazla ateşi varmış. Hastaneye götürmüşler. Bahaneyle çek-up yapılmış. O zaman farketmiş sağlık durumunu doktorlar. İlerde çocuk sahibi olamaz demişler. Zaman ilerledikçe dert olmuş babama bu durum. Halime anneyi aldatsada Yalçın'ı çok seviyormuş. İlk göz ağrısıya. Ama geleceği için... Soyunun devamı için beni kabul etmek zorunda kalmış."
Histerik bir gülümseme bıraktı.
" Beni istemeyen babam fikir değiştirmiş yani. Çocuğu yanıma alacağım demiş anneme. Ama annemi istememiş. Nasıl bu kadar düşüncesiz ve zalim olur anlamıyorum. Hem annemi kandırıp aklına giriyor, hamile bırakıyor hem istemiyor...
Annem yalvar yakar ayaklarına kapanmış. Vermek istememiş beni. Alma oğlumu benden diye yalvarmış saatlerce. Ama dinlememiş babam, yine tekme tokat döverek elinden almış beni. Annem o gece o üzüntü ile kalp krizi geçirmiş. Meğer gizli kalp varmış kadında.
Ne engel olabildim ne Güleser'i kurtarabildim. Diyor babaannem. Gencecik yaşta ölmüş zavallı annem..."
Gözleri yeniden dolarken sadece dinliyordum.
" Beni alıp eve getirdiği gece Halime anneye herşeyi anlatıyor. Tabi kadın sinir krizi geçirmiş. Uzun bir tartışmadan sonra Halime anne Yalçın'ı da alıp gitmek istemiş. Ama ona da izin vermemiş babam. İkisine de sen bakacaksın demiş."
Demir kendi kendine gülmeye başladı.
"Ruh hastası adam...
Sanki ben köpek yavrusuyum. Yine kabul ettiremeyince kadını döve döve hastanelik etmiş. Bir de merdivenden düştü diye yalan söylemiş.
O geceden sonra sık sık yaşanır olmuş aynı şeyler. Bir kaç yıl istemeye istemeye halime anne bakmış bana. Yarı aç yarı tok büyümüşüm işte.
Ama.... Bir gece yine aynı şeyler yaşanmış. Bu sefer babam içkili, durum daha ciddiymiş. Ve bir tartışma daha yaşanmış. Halime anne Demir'i al babaannesine ver demiş. Babam yine ve daha çok dövmüş kadını.
Sonunda cinnet geçirmiş Halime.
İçinde bizimle birlikte evi ateşe vermiş. Ben hiç birini hatırlamıyorum. Ama Yalçın benden büyük olduğu için herşeyi hatırlıyormuş işte. O geceki yangında komşular kapıyı kırıp bizi ve babamı çıkarmışlar ama Halime ölmüş. Yanarak hemde.
Babaannem yemin edip susunca herşeyin normal şekilde seyredeceğini, çocuklar kendilerini kardeş bilir, çocuk akılları zaten hatırlamaz, mutlu mesut devam eder hayatları diye düşünsede öyle olmamış işte. Herşeye şahit olan Yalçın hafızasına kazımış herşeyi. Ona göre yaşanan herşeyin ve annesiz kalışının suçlusu ben ve babam. Bütün hayatını bizden nefret ederek ve kin besleyerek geçirmiş.
O kaza gecesi babamı ve beni bu yüzden öldürmek istemiş. İntikam almak için."
Derin bir nefes alıp verdi.
" Şuan Yalçın'a gerçekten acıyorum ve bir o kadar kızgınım babaanneme. Olan biten herşeyi anlatsaydı bu iş buraya kadar gelmezdi belkide. Bir yemin yüzünden insanların hayatı mahvoldu."
Bana dönüp gözlerime baktı.
" İlk iş o evden ayrılacağız."
" Peki neden o kadar yıl bekledi ki Yalçın."
" Bende düşündüm onu. Babamın işlerini öğrenmek ve yerine geçtiğinde sorun yaşamamak için olmalı diye düşünüyorum.
Babamın öldüğü gece benim kurtulmam canını ne kadar sıkmış olmalı ki bu yüzden hastanede yatarken beni tekrar öldürmek istemiş. Ama dayım sayesinde yaklaşamamış adamları. En son nikâh günü yaptı hamlesini. Kimse ondan şüphelenmesin diye tuttuğu adamlara kendisini de vurmalarını söylemiş. Son olarak geride şahit kalmasın diye tuttuğu adamları da öldürmüş. Sadece bir kişi hariç."
" Kini yüzünden aklını oynatmış bence."
" O herifte dün beni aradı. Yaralı kurtulmuş elinden. Beni kurtarırsan sana herşeyi anlatırım dedi. Bu şekilde öğrendim Yalçın'ın peşimdeki kişi olduğunu. Bugün öfkeyle gelişimin sebebi öğrendiklerimdi.
Kısa bir sessizlik oldu.
" Peki şimdi ne olacak?"
Kapı sesiyle kesildi konuşmam.
" Gir!"
Kapı açıldı. Metin girdi içeriye. Başında bir bandaj yüzü gözü morluk içindeydi. Yalçın'ın adamları hiç acımamıştı anlaşılan.
" Abi polisler burada. Herkesin ifadesini almak istiyorlar."
" Tamam. "
Ayağa kalkıp beni yatağa bıraktı.
Yüzümü avuçları arasına aldı.
" Ada. Şuan herşey kontrolden çıktı."
Diyerek alnımdan öptü.
" Şimdi yerine yat."
Ben yatınca serumu yeniden kelebeğe taktı.
" Polisler sana ne sorarsa sorsunlar İsmail'in seni rehin aldığını ve o an geçirdiğin korku ve şok yüzünden hiç bir şey hatırlamadığını söylemelisin. Hamile olduğun ve ayağa kalkman risk olduğu için seni merkezede götürmezler. Sorularda da fazla ısrar edemezler. Gerisini ben halledeceğim."
Başımı onaylayan şekilde aşağı yukarı salladım. " Tamam."
*****
Az sonra kapı tekrar açıldı. Bir kadın ve bir erkek polis memuru girdi içeriye.
Önce geçmiş olsun dediler. Ardından ifade verip veremeyeceğimi sordular. Söyleyeceğim bir şeyin olmadığını hamile olduğumu, rehin alınmam yüzünden korku ve şok yaşadığımı söyledim. Tıpkı Demir'in tembihlediği gibi. Hatta korkudan bayıldığımı da ekledim.
Usuldendir diyip bir kaç soru sordular yinede. Cevap hep aynı oldu. Sonunda pes ettiler.
Tamam Ada hanım. Tekrar geçmiş olsun. Dedikten sonra çıkmadan önce,
" Demir Bey eşiniz rahatsız olmasın, sizinle dışarda görüşelim buyrun."
Dediler. Demir yanıma gelip yeniden avuçları arasına aldı yüzümü. Burnumun ucundan öptü.
" Birazdan gelirim güzelim."
Dedikten sonra çıkan polislerin ardından çıkıp kapıyı çekti.
Arkasından bakarken bir hüzün çöktü içime. Demir'e ve yaşamak zorunda kaldığı hayata dair bir hüzün.
************************
Bölüm sonu canlar gelecek bölümde görüşmek üzere.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.5k Okunma |
1.79k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |