20. Bölüm

🌊K.18 İtiraf

azimet azimet
azamet_29_2

 

DEMİR

 

 

" Demir Bey.

 

Demir Bey uyanın."

 

 

Gözlerimi araladığımda sekreterim Yeliz yanımda dikilmiş bana sesleniyordu.

 

 

" Demir Bey siz yine mi eve gitmediniz? "

 

 

Yerimden doğrulup koltuğa oturdum.

 

Ellerimle yüzümü oluşturduktan sonra saçlarıma geçirdim parmaklarımı. Ayağa kalkıp masama yürürken,

 

 

" Bana koyu bir kahve ve ağrı kesici getir Yeliz.

 

Bugünkü görüşmeleri de ertele. "

 

 

" Ama geçen hafta ertelenen..."

 

 

" Yeliz yorma beni. Kafamın içi kazan gibi zaten birde sana laf anlatmayayım."

 

 

" Tamam Demir Bey.

 

Ama Yalçın Bey de sizi görmek istiyordu."

 

 

" Müsait olunca haber vereceğimi söyle ona da."

 

 

Koltuğuma geçip oturdum. Başımı geriye yaslarken damarlarım acıyordu ağrıdan. Evet iki gündür eve gitmemiştim. Ah! Bu sabah üç olmuştu. Yine yalan söylememek için üç gündür eve gitmiyordum.

 

 

Kapı tıkladı ve Yeliz elinden büyük bir fincanla girip masama geldi. Elindeki kahveyi ve ilacı bırakıp çıktı.

 

 

Önümdeki fincandan koca bir yudum alıp içtim. Dirseklerim masada ellerimi şakaklarıma dayayıp ovarken geçmişe doğru gitti zihnim.

 

 

Ada'yı eşyalarını almak için kendi evine götürdüğüm gün içerde Egemen'i görme ihtimali olduğundan elimde silah önden ben girmiştim içeriye. Her yeri tek tek kontrol edip son olarak yatak odasına girdiğimde duvardaki kırmızı boya ile yazılmış yazıyı okumuştum.

 

 

BENİM OLACAKSIN ADA ÖZTÜRK.

 

 

O orospu çocuğu buraya gelmişti. Gelmekle kalmamış Ada'nın bütün kıyafetlerini karıştırmıştı. Sapık manyağın aklından ne geçtiğini tahmin etmek zor değildi. Dişlerimi ve yumruklarını sıkarken o an yanımda olmasını çok istedim. Ellerimle gebertmek için tabiki. Sonra Ada'yı çağırmıştım işin ciddiyetini daha iyi anlasın diye. Ada odaya gelip bakmaya devam ettiğim yazıyı görünce önce şaşkınlık içinde okumuş ardından olduğu yere yığılıp kalmıştı. Korkmuştu. Yaptığıma bin pişman yanına gelip kucağıma kaldırarak yatağın üzerine bırakıp elimle yüzüne vurarak ayıltmaya çalışmıştım ama olmamıştı. Kendi kendime,

 

 

Senin yapacağın işe...

 

 

Diyerek Ada'yı öylece bırakıp dolabın üzerindeki valizleri aşağı indirerek Ada'ya ait ne kadar kılık kıyafet varsa toplayıp içine tepmiş, sonrada Ada'yı kucağıma alıp aşağıya inmiştim. Bizi gören Ziya kapımı açtığında kucağımda Ada ile birlikte arka koltuğa geçip oturmuştum.

 

 

" Abi ne oldu.

 

Hastaneye mi?"

 

 

" Sadece bayıldı. O şerefsiz eve gidip odanın duvarına bir not bırakmış. Ada da yazıyı görünce düştü kaldı. Yukarda valizler var. Onları al sonrada eve gidelim."

 

 

" Hemen abi."

 

 

Ziya valizleri alıp döndükten sonra eve doğru yola çıkmıştık. Yol boyu ilerlerken Ada'nın yüzünü izliyordum. Bir ara uyanıp önce gözlerimde sonra arabanın içinde gezmişti gözleri.

 

 

" İyi misin? "

 

 

Dediğimde bana bakan gözleri dolmuş ardından bana doğru dönüp sessizce ağlamaya başlamıştı. Ne hissettiğini anlayabiliyordum. Zor zamanlar geçirmişti ve daha da zorlaşıyordu.

 

 

Kendime çekip sarılırken elimi sırtında gezdirdim.

 

 

" Korkma." Dedim.

 

 

" Sonu yakın o piçin."

 

&

 

 

Eve geldiğimizde kar yağıyordu.

 

Kucağımda Ada ile birlikte inip eve doğru ilerlerken Ziya,

 

 

" Abi Yalçın meselesini ne yapalım? Hâlâ ona çalıştığımı sanıyor.

 

Dünden beri beni arayıp duruyor."

 

 

Diyince,

 

 

" Dönüş yap. Demir hepimizden şüpheleniyor bu yüzden işi sıkı tutuyor. Telefonu açamadım de.

 

Bugün ne yaptığımı sorarsa ayrıntı vermeden söyle. Sonra da valizleri getir. Ha! Metin ve adamları da çağır. İşimiz var."

 

 

Dedikten sonra Ziya'yı gönderip kapıdan girerken babaannenle göz göze göze gelmiştim. Bir Ada ya bir bana bakmış,

 

 

" Uyy! Uşak neolayi?"

 

 

Diyince sorusunu iki cümleyle geçiştirmiştim. Sonunda yana çekilince içeriye girip Ada'yı odadaki yatağa bırakıldıktan sonra yavaşça ayakkabılarını çıkarmış sonra da örtüyü üzerine örtmüş sonrada valizleri getiren Ziya'nın ardından Ada'ya bir bakış atıp çıkmıştım.

 

 

O gün Ziya ve adamlarla birlikte evden ayrılıp Ada'nın evinin olduğu mahalleye döndük. Evin dört bir yanını bizzat yürüyerek dolaştık. Ama ne bir büfe, ne bir market, ne de mahalle arası bir mobese kamerası vardı. Kendi oturduğu bina da dahil bina girişlerinde bile kamera yoktu. Böyle saçma bir mahalle görmemiştim. O piç eve girip çıkarken mutlaka bir kameraya yakalanmıştır diye düşünüyordum ama kamera denen şey bu mahalleye uğramamıştı bile.

 

 

Kendi kendime söverken şirkete gitmem gerektiğini hatırlayıp araca döndüm yeniden. Ama adamları mahallede bıraktım.

 

&

 

 

Gün boyunca ben şirkette kalırken adamlarım Ada'nın evinin etrafında ipucu aramaya devam ettiler. Geceyi ve ertesi günü yine şirkette ofisimde geçirdim. Nihayet akşam üzeri Metin aradı. Ada'nın dairesinin olduğu binanın çaprazında park halindeki bir aracın içindeki kamerayı farkedip sahini bularak görüntüleri almış. İncelerken bir adamın hareketlerini şüpheli bulunca görüntüsünü alıp bana yollamış. Bende Ada'nın yanında olması için eve yolladığım dayıma önce mesajla durumu anlattım ardından da görüntüyü yollayıp Ada'ya göstermesini istedim. Kendimde yapabilirdim ama soru yağmuruna tutup yakamı bırakmazdı.

 

 

Bir kaç dakika sonra dayım arayıp. O! dediğinde, Ada'yı evden çıkmaması için sıkı sıkı tembihlemesini, adamlardan birini de kapıya dikmesini ve şirkete gelmesinin istedim. Ben yokken Yalçın'ı birinin izlenesi lazımdı.

 

 

Tekrar Metin'i arayıp adamın o olduğunu ve nereye gidebileceğini araştırmaya devam etmesini istedim. Ardından kalan işleri ertesi güne bırakıp ofisimden çıktım. Kapının önünde bekleyen Ziya'ya,

 

 

" Çıkıyoruz."

 

 

Dedim. Birlikte asansöre yürüyorduk ki kendi ofisinden çıkan Yalçın ile göz göze gelince durmadan devam etmek istedim ama Demir! diyince durmak zorunda kaldım. Omuzumun üzerinden yana doğru bir bakış atarken o önce arkamda duran Ziya'ya ardından bana çevirdi gözlerini.

 

 

" Şirketin başına geçmek için canla başla çevirdiğin dalaverelerden sonra burada durmamak için dalavere çevirmeye başladın."

 

 

Yönümü tamamen Yalçın'a dönüp bir adım yaklaştım. Gözlerimi gözlerine diktim.

 

 

" Canım ne isterse onu yaparım. Canım ne zaman isterse gelir, canım ne zaman isterse o zaman giderim. Kimse karışamaz. Bu sen olsan bile."

 

 

Dedikten sonra arkamı dönüp Ziya ile birlikte asansöre yürüdüm. Kapısı açılan asansöre girip kapıya döndüğümde kapanan kapı aralığından öfkeli karalarını görsemde aldırmadım. Şuan başka bir meselem vardı. Egemen...

 

 

Onu bulup bütün kemiklerini kırana kadar tekmelemek istiyordum. Sonunda da kafasını koparmak. Tabi bunu yapabilmem için önce hangi delikte saklandığını bulmam gerekiyordu. Asansör garajda durup indikten sonra hızlı adımlarla araca binip hareket ettik. Ziya aynadan arkaya bakarak,

 

 

" Nereye?" Dediğinde,

 

 

" Ada'nın evine." Dedim.

 

 

" Bu gece iz süreceğiz."

 

 

Yağan kar eşliğinde ilerlerken Metin'i aradım tekrar. Nerde olduklarını ne yaptıklarını öğrendim. Dakikalar sonra mahallenin girişinde buluştuk. Arabadan indiğimizde yanımıza geldi.

 

Araç içi kamera görüntüsünden yola çıkıp mahalle çıkışındaki başka bir sitenin önünden bir taksiye bindiğini görmüş. Akşam akşam önce siteyi bulduk. Sonra kamera görüntülerini aldık. Kameralar belli noktalara kadar görüntü aldığı için tahminlerle ilerliyor iğneyle kuyu kazıyorduk sanki.

 

 

O gece tıkanana kadar iz sürdük. Sonunda ben yine şirkete adamlarım yine aramalara döndük. Yalçın'a fırsat doğmasın diye şirketten uzun süre ayrı kalmıyordum.

 

&

 

 

Bir kaç gün şirket ve iz sürme arasında gidip geldim. Bu sırada gelen günüyle şirketteki büyük toplantıyada girdim mecburen. Beklediğimizin aksine Yalçından hiç bir hareket gelmedi. Oysa ben kendi adamı olduğunu sandığı Ziya'ya çek silahını kafasına sık demesini falan bekliyordum. Ama sessiz kaldı. Ziya'yı bile aramadı. Ama bu demek değildi ki bir şeyler planlamıyor. Bir işler çevirdiğine adım kadar emindim. Bu yüzden her zaman tedbirli olacaktım..

 

*****

 

 

Son gün masamda dosyaların arasında düşünürken yine Metin aradı. Egemen'i bulduklarını söyleyince hızla kalktım yerimden.

 

 

" Nerdesiniz?"

 

 

Dedim merakla. Ziya'ya konum at diyip çıktım ofisten. Dışarda bekleyen Ziya'nın konuma baktığını görürken,

 

 

" Gidiyoruz." Dedim. Hemen asansöre binip garaja indik. Koşar adım arabaya binerken,

 

 

" Neredeler?" Diye sordum.

 

 

Şehir merkezinde bir işyeri.

 

 

" Nasıl bir iş yeri. "

 

 

" Mobilya yapıp satan bir yer."

 

 

" Emin misiniz orada olduğundan?"

 

 

" Bizimkiler dünden beri Egemen'in giriş çıkışını izlemiş."

 

 

" O zaman bas gaza."

 

 

Merkeze uzak olduğumuz ve hava yağışlı olduğu için bahsettiği yere bir saatte ancak gidebilmiştik. Bahsedilen yere yaklaşıp Metin'i aradım yeniden.

 

Neredesiniz? Diye sorduğumda,

 

 

" Tam karşıdaki Simit Kafenin önündeyiz abi hemen geliyorum. "

 

 

Demiş az sonrada hızlı adımlarla yanımıza gelip kapıyı açıp Ziya'nın yanına binip bana doğru dönüp, Egemen'in burada çalıştığını saat onda kapanıncada gece burada kaldığını söylemişti.

 

 

" Akşama kadar burada bekleyecek gecede paketleyip gideceğiz. Metin sen ve adamlar önden girin. Biz arkada bekleyeceğiz. Bu it aptal değil. Sizi görünce anında huylanıp kaçmaya kalkacak. "

 

 

Demiştim. Tamam abi diyip giderken ben gözlerim iş yerinde saatlerce beklemiştim. Ama hiç sıkılmamıştım. Çünkü elime geçirdiğimde yapacağım şeyleri düşünmek beni gayet iyi oyalıyordu.

 

&

 

 

Nihayet saat gece 10 a gelirken ortaklık tenhalaştı. Herkes gidip kepenkleri kapatmak için uğraşan onu gördüm. Yüzünü Metin'in gönderdiği resimden hatırlayarak anında tanıdım.

 

 

" Siktim belanı."

 

 

Metin ve adamlar aracından inip yolun karşısına geçerken

 

 

" Gidelim..." Dedim.

 

 

Ziya motoru çalıştırıp gaza bastı. Yolun ortasındaki adadan hızla dönüp arka tarafa sürdü. Depo kısmı olduğu çok belli yerin önüne çekip durduk. Kol dayamanın altındaki silahımı alıp hemen indim araçtan. Belimin arkasına takıp kapıya doğru yürürken tahmin ettiğim gibi kaçmaya çalışan Egemen'i gördüm. Arkasına bakarak koştuğu için beni farketmemişti. Hızla gelip çarptığında geriye sendeleyince yakasından tutup düşmesine engel oldum. Anında bana döndüğünde kocaman olan gözleriyle bakakaldı.

 

 

" Nereye şerefsiz Egemen! "

 

 

Dedim alayla. Bu sırada Metin ve diğerleri çıktı arkadan.

 

 

" Kimsiniz lan! "

 

 

Diyerek diklenirken bir yandan yakasını elimden kurtardı.

 

 

" Kimsiniz ne istiyorsunuz lan!

 

Siktirin gidin yoksa karışmam!"

 

 

Söylediği sözlerle iyice sinir oldum.

 

 

" Canını istiyorum lan, şerefsiz orospu çocuğu. Buraya canını almaya geldim."

 

 

Bir anda neresinden çıkardığını görmediğim sustalıyı savurunca sağ tarafımdaki acıyla geriledim.

 

 

Abi! Diye bağıran Ziya, Egemen'in üzerine yürürken elim acıyan yerde bekle! Diyerek izin vermedim.

 

 

" O benim."

 

 

Egemen'e doğru yürürken,

 

 

" Metin etraftaki kameraları halledin."

 

 

Dedim. Sözlerimi duyan Egemen başına gelecekleri çoktan anlamıştı. Elindeki sustalıyı bir kez daha savurduğunda elini bileğinden tuttuğum gibi bükerken kolunu arkaya kıvırıp elindeki sustalıyı aldıktan sonra öne doğru savurdum. Son hatasını yapmıştı. Elimdeki bıçağı arkamdaki Ziya'ya verdiğim gibi önümdeki Egemen'in üzerine çullanmıştım. Önce suratının ortasına geçirdim yumruğumu. Sonra neresi olduğuna bakmadan arka arkaya yumrukladım. Ayakta duramaz hâle geldiğinde saçlarından tutup öne eğerken dizimi suratının ortasına geçirdiğimde sırt üstü yere devrildi. Yetinmedim. Ada'nın yaşadıklarını hatırladıkça bütün gücümle bir tekme attım kaburgalarına. Bir tekme ve bir tekme daha. Acı içinde saatlerce kıvansın istedim. Yattığı yerden ağzı burnu kan içinde konuştu.

 

 

" Kimsin?

 

Bırak beni." Dedi zorlukla.

 

 

" Ben sana ne yaptım?

 

Tanımıyorum bile."

 

 

Belimdeki silahı çıkarıp yüzüne çevirdim.

 

 

" Bana bunu neden yapıyorsun? "

 

 

Dedi ağlamaklı.

 

 

" Ada'ya yaptıklarının yanına kalacağını mı, hesabını vermeyeceğini mi sanıyordun?"

 

 

" Ada... Mı?

 

Sevgilim..." Dedi şuursuzca.

 

 

"İlk aşkım, Ada?"

 

 

" Anma lan onun adını!"

 

 

Diyerek bir tekme daha geçirdim kaburgalarına. Ada'nın adını alamazdı o iğrenç ağzına. Birden kahkaha ile gülmeye başladı manyak.

 

 

" O benim."

 

 

Dediğinde bir tekme daha attım. Zor nefes alıyordu ama konuşmaya devam ediyordu pislik.

 

 

" Sadece benim."

 

 

Bir tekme daha geçirdim karnına.

 

Şerefsiz yattığı yerde gülmeye devam ederken sırt üstü döndü. Gülerek konuşmaya devam ediyordu.

 

 

" Beni öldürsende her gece ruhumla gelirim yanına. Koynuna girerim. Vücudunun her noktasında gezinirim."

 

 

Psikopatın söylediği son cümlelerle delirmiştim. Artık dönüşü yoktu. Yerimde doğrulup silahımı bir kez daha yüzüne çevirdim.

 

 

" Gelde görelim! "

 

 

Dedikten sonra hiç acımadan basmıştım tetiğe. Sonrada arkama bile bakmadan arabaya doğru yürüdüm.

 

 

" Metin! "

 

 

" Emret abi!"

 

 

Son sözüm kaybedin! olmuştu.

 

Oradan Ümit'in yanına gitmiş yarama baktırmış sonrada eve dönmüştüm. Geç saat olmasına rağmen Ada'yı ayakta bulmuştum. Beni görür görmez yanıma gelmiş

 

 

" Kaç gündür nerdesin sen? "

 

 

Diye başlamıştı azarlamaya. Sonrada vurmaya başlamıştı. Yalandan canım yanmış gibi davranınca yaramı görüp korktu.

 

 

" Yaralı mısın!?"

 

 

Diye bağırınca elimi ağzıma kapatmak zorunda kalmıştım.

 

Babaannem duyarsa iyi olmazdı.

 

 

" Sessiz ol. Millet duyacak.

 

O kadar önemli bir şey değil vurma yeter."

 

 

" Çabuk çıkar şunu bakacağım."

 

 

Diyince, " Önemli değil dedim ya." Desemde aldırmadı.

 

 

Üzerindeki ceketi zorla çıkarıp ışığı açarken bende üzerimdeki gömleği çıkarmaya çalıştım. O sırada gelip,

 

 

" Yine mi kurşun."

 

 

Diyerek kendisi çıkardı.

 

 

" Bıçak.," Dedim o piçi hatırlarken.

 

 

" Uzan hemen bi bakayım.."

 

 

Geriye itince yatağa uzandım.

 

Ne yalan söyleyim benimle ilgilenmesi hoşuma gitmişti.

 

 

" O mu yaptı." Dedi.

 

 

Ne diyeceğimi düşündüm.

 

Devamını sorar mıydı?

 

 

" Egemen mi yaptı? "

 

 

Diye tekrar edince,

 

 

" Evet. O yaptı."

 

 

Dedim. Sinirle söylenerek kitaplıktan ilk yardım kutusunu alıp geldi. Gözlerim tavanda düşünüyordum. Egemen meselesini halletmiştim. Artık rahatlayabilirdi. Ama şuan başka bir mesele vardı. Egemen olmadığı için burada kalmak zorunda değildi. Gitmek isteyeceğinden adım kadar emindim.

 

 

Sonra Egemen'e ne yaptığımı sordu. Cevap veremedim. Başını kaldırınca göz göze geldik. Sonunda,

 

 

" Kaçtı. " Diyiverdim. Çünkü Ada'yı burada tutan tek şey Egemen'in varlığıydı. Egemen artık yok desem sabahı beklemez gitmek isterdi.

 

 

Tabi cevabından memnun olmadı. Önce bana, bize, sonra da Egemen'e saydırdı.

 

 

" Nerede nasıl buldunuz?

 

Nasıl kaçtı elinizden?"

 

 

Yatağın kenarına otururken gözlerine bakıyordum. Ardından kalkıp dolaba yürürken olanları anlattım. Tabi o kenar mahalleyede söylendim. Açtı ağzını yumdu gözünü. Bir güzel saydırdı. Son cümleye kadar birşey demedim. Ama o,

 

 

" Beni kaçırıp bana.."

 

 

Dediği anda sarılıp elimi dudaklarına kapattım.

 

 

" Sus!" Dedim. O cümlenin devamı duymak istemedim.

 

 

" Sus Ada sus.

 

Bir dahada sakın böyle konuşma!"

 

 

Gözlerinin dolduğunu görünce, özür dilemiştim. Bu kadar tepki vereceğini üzüleceğini düşünememiştim. Az sonra olanları anlatmaya devam ettim. Lâkin bir anda durup,

 

 

" Ateşin var senin! " Diyince konuşmam yine yarım kalmıştı. Herşeyi unutup yeniden benimle ilgilenmeye başlamıştı. Endişe etmesine gerek olmadığını Ümit'e göründüğümü ilaç aldığımı söyleyince, rahatlamıştı.

 

 

Dolaptan aldığım eşofmanlarımı banyoda giyinip geri gelmiş uyku sorgusundan sonrada yatağa uzanmıştım. Endişeli hâli devam ediyordu. Bu yüzden,

 

 

" Buradayken korkma. Burda kimse sana zarar veremez." Diyip Ada'yı dinlerken uyuya kalmıştım.

 

 

Aradan ne kadar geçti bilmiyorum, gece bir ara hissettiğim bedenle uyandım. Ada tam yanımda sırtını bana yaslamış şekilde uyuyordu. Önce inanamadım. Rüya falan sandım. Yerimden doğrulup gerçekten o mu diye baktım.

 

 

Gerçektende o'ydu. Aramıza koyduğumuz yastıklar diğer tarafında kendisi yanımdaydı. Kollarını kendine dolamış sırtını bana yaslamış derin şekilde uyuyordu. Tutamadım kendimi. Yavaşça ona doğru döndüm. Saçlarının ve teninin kokusunu aldığımda kanım kaynama başlarken bir an da bana dönünce olduğum yerde donup kaldım. Bir uyansa, beni görse cıngar çıkarırdı. Sarılmak ve kendime bastırmamak için zor tuttum kendimi. Yeniden uykuya dalana kadar yüzünü izlemekle yetindim.

 

 

Ertesi gün gözlerimi açtığımda yatak boştu. Çoktan kalkmıştı. Saate baktım. Ögleni geçmişti. Yerimden kalkıp banyoya geçtim. İşlerimi bitirip elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Mutfağa doğru ilerlerken kapı önünde babaannemi duydum. Benim nerede olduğumu soruyordu. Kapının kenarında durup ikisini izledim.

 

 

" Şey, geç geldi. De. U-uyuyor..."

 

 

Diyen Ada'nın çekingen ve kekeleyen hâli komikti. Babaannemin davetiyle masaya oturdu. Hatice servis yapıp yerine döndüğünde babaannemin,

 

 

" Bugün dişaru çikacağum.

 

Sen da gelmak ister misun?"

 

 

Diyen babaanneme bakan Ada'nın ne diyeceğini bilemez bakışlarıyla içeri girip cevabı ben verdim.

 

 

" Bugün gelemez babaanne başka zaman. Kaç gündür görmedim karımı. Bugünü karımla evde geçirmek istiyorum."

 

 

Babaannem birşey demedim. Diyip sustu. Haticeden benim içinde servis açmasını isteyerek masaya oturduğumda bir posta da babaanneme anlattım kaç gündür ne yaptığımı ve Yalçın ile olan toplantıyı. Babaannem iyi bari dedi. Annesini görmek için köye gideceğini yokluğunda sorun istemediğini söyledi. Ardından kalabalık aile bahanesiyle torun iması yaptı. Araya girdim hemen.

 

 

" Babaanne! İşin yokmu senun!

 

De hayde git işina da!"

 

 

Sinsi sinsi gülümseyerek çıktı mutfaktan. Arkasından Ada'yı duydum. Tabiki yine memnun değildi.

 

 

" Düştüğümüz hâle bak." Dedi bıkkın.

 

 

" Sen babaanneme aldırma.

 

Torun sevmek istiyor. O yüzden böyle konuşuyor."

 

 

Dediğimde yine dertlenmeye başladı. Bu durumun suçlusu da bendim çünkü. Sonra emniyete gitmekten bahsetmeye başladı. Polise gideceğim ben. Bıktım artık her gün korku yaşamaktan. Bıktım kabuslarımda Egemen'in kanlı yüzünü görmekten. Yakında kafayı yiyeceğim."

 

 

Diyince anladım gece yanıma gelişinin sebebini.

 

 

" Yine mi kabus gördün."

 

 

Diye sordum.

 

 

" Ölüyordum korkudan."

Dedi. 

 

 

" Neden beni kaldırmadın?"

 

Dedim.

 

 

" Nasıl kaldırayım. Hem yaralısın hem uykusuz. Hem de yine Egemen yüzünden. Dediğim gibi ben emniyete gideceğim. Hemde bugün."

 

 

Diyince geldim kendime. Olmazdı. Egemen işi bitmişti. Gereksiz bir hamle ile ortalığı karıştırmasını istemiyordum. Israr ederse Egemen ile ilgili durumu, öldüğünü söylemek zorunda kalırdım. Bunuda istemiyordum. O yüzden

 

 

" Buna gerek yok Ada.

 

Ben halledeceğim."

 

 

Dedim. Ama çok ısrar etti. Zor ikna ettim üç gün daha beklemesi için. En son yaramın pansumanı için odaya geçerken ilk kez aklıma gelen şeyi sormuştum.

 

 

" Hemşireden çok doktor havası var şuan sende. Sahi neden doktorluk okumadın? Yeteneğin var. Sen çok iyi bir cerrah olurdun."

 

 

" Hiç oralara girmeyelim istersen..."

 

 

" O zaman şöyle diyeyim. Neden şimdi okumuyorsun? "

 

 

Bana dönüp,

 

 

" Bu saatten sonra zor biraz. Otuza merdiven dayamış biri olarak kendime güldüremem."

 

 

Neden sürekli yaşını vurguluyordu.

 

 

" Saçmalama. Üniversite orası.

 

Kimse yaşa takılmaz. Hem kim bilecek yaşını. Göstermiyorsun bile."

 

 

Dedim.

 

 

" Ben!

 

Benim bilmem yeterli."

 

 

Dedi. Anladım ki zayıf yanıydı bu durum. Kendide memnun değildi aslında. Kapının önüne gelmiştikki Ziya geldi. Ada'ya

 

 

"Sen git ben geliyorum." Diyerek odaya yollayıp kapıya yürüdüm. Ziya ile dışarıya çıkıp kapı önünde konuşmaya başladık. Egemen işi tamamen kapanmıştı. Ne dirisini ne ölüsünü kimse göremeyecekti artık.

 

Bunu haber vermeye gelmişti Ziya.

 

 

Konuşma bitip içeriye girerken bir anda Ada'yla göz göze geldim. Bizimi dinliyordu? Konuştuklarımızı duymuşmuydu?

 

 

" Senin ne işin var burada?

 

Sana odaya git demiştim?"

 

 

Diyince,

 

 

" Ne konuştuğunuzu merak ettim. Egemen ile ilgili birşey mi bulmuş Ziya?"

 

 

Dedi. Yaptığına kızmış hızlı adımlarla yanından geçip odaya dönerken,

 

 

" Hayır!" Demiştim. Arkamdan geldi.

 

 

" Benden birşey gizliyorsun değil mi?"

 

 

Hayır! Dedim daha baskın sesle.

 

 

" Ne dedi Ziya." Dedi bu kez. Israrla öğrenmeye çalışıyordu.

 

 

" Önemli birşey değil."

 

 

Diyerek başımdan savmak istedim,

 

 

" O zaman neden sinirlisin?"

 

 

Dedi bu kezde. Sonunda dayanamadım.

 

 

" Ada yorma beni. Önemli bir şey değil dedimya."

 

 

Diyerek yatağın yanına gelip yattım.

 

İlkyardım kutusunu alıp geldi. Bandajı çıkarıp yarayı temizlerken gözlerine baktım. Çay yeşili gözlerine.

 

 

"Egemen'i bulup hesap sorduğumda ne yapmayı düşünüyorsun?"

 

 

Dediğim de aklımdan geçeni sesli söylediğimi sonra farkettim.

 

 

" Akşamına İzmir'e dönerim.

 

Onun yüzünden buralarda sürünüyorum."

 

 

Duyduğum şey canımı sıktı. Böyle bir şeyin olmasını istemiyordum. Gözlerim tavanda düşünürken,

 

 

Ne zamana kadar tutabilirsin kızı Demir?

 

 

Diyen iç sesim canımı dahada sıktı. Ada'nın işi bitince ayağa kalkıp yanına geldiğim dolaptan takım elbisemi alıp banyoya girdim. Üzerimi hızlıca değişip önce banyodan sonrada odadan çıktım.

 

 

Salona geldiğimde dişlerimi ve yumruklarımı sıkarak bekledim bir kaç saniye. Ardından derin bir nefes bırakıp dışarıya çıktım.

 

*****

 

 

O andan beri de şirketteydim. İşlerin yoğunluğunu bahane edip eve gitmemiştim. Ama yaptığım tek şey düşünmekti. Ada'yı, kendimi ve içimdeki duyguları düşünmek. Başımı ellerimin arasına alıp dirseklerimi masaya dayadım. O sırada telefonum çalmaya başladı yine. Arayan yine Ada'ydı dünden beri olduğu gibi. Telefon çaldı ben ise sadece izledim. Elim varmadı açmaya. Sonunda kapandı. Başımı önüme eğdim. Ne zamana kadar kaçabilirdim Ada'dan ve ona duyduğum hislerden. Bu kez mesaj sesi duydum. Elime aldığım telefonun ekranını açıp gelen mesaja baktım. Ada'dan gelmişti. Mesaja tıkladım ve okudum.

 

 

Görünen o ki eve gelmeyeceksiniz Demir Bey. Verdiğim süre doldu. Ben emniyete gidiyorum.

 

 

Son cümleyi okuyunca anında ayağa fırladım. Hemen Ada'yı aradım. Çalmaya başladı. Çaldı, çaldı, çaldı. Ama açılmadı. Eminim bilerek açmıyordu. Kapatıp tekrar ararken bir yandanda ceketimi giyindim. Buraya kadar, bir an önce eve gitmeliydim. Telefon çalmaya devem etsede açmıyordu. Ofisten çıkıp asansöre yürürken nihayet sesiyle durdum.

 

 

" Alo!"

 

 

" Ada!"

 

 

" Oo Demir Bey.

 

Nihayet sesini duyduk."

 

 

Kızgın olduğu çok belliydi.

 

 

" Bende tam çıkıyordum."

 

 

" Ada bekle. Hemen geliyorum."

 

 

" Gerek yok Demir. Anladımki bir şey yapamıyorsun. Yada yapmak istemiyorsun. Dahası beni oyalıyorsun. Bu yüzden kendim gitmeye karar verdim.

 

Sen işlerini hallet."

 

 

" Ada beni bekle."

 

 

" Yeterince beklemedim mi?

 

Ben gidiyorum! Seninde gelmene gerek yok. Kapatıyorum."

 

 

" Ada!"

 

 

Diye bağırdım o an.

 

 

" Neh!"

 

 

" Ada istesem değil bir yere gitmek o evden bile çıkamazsın."

 

 

" Şimdi de tehdit mi edeceksin?"

 

 

" Hayır Ada.

 

Tehdit değil. Sadece beni beklemeni istiyorum. Sana söylemem gereken bir şey var. Lütfen..."

 

 

Duraksadı. Yorgun bir nefes verdi.

 

 

" Yarım saatin var Demir."

 

 

Diyip kapattı. İnatçı kız! Dedim arka arkaya asansörün düğmesine basarak. Az sonra gelen asansöre binip garaja indim. Arabama doğru yürürken kararımı vermiştim. Eve gittiğimde herşeyi konuşacak,

 

Ben sana aşık oldum. Diyecektim.

 

*************************

 

Eveeeet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın ❤️.

 

Bölüm : 30.06.2025 16:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...