22. Bölüm

🌊K.20 Karşı itiraf

azimet azimet
azamet_29_2

ADA

 

İçinde bulunduğum araç durduğunda ilçe merkezine yakın bir otelin önündeydik. Başımı yana çevirip hızlı adımlarla gelen valenin arkasında gördüğüm otele baktım. Ve yukardan aşağı şekilde büyük harflerle yazılmış Demirkaya ismine baktım. Otel küçük değildi, büyükte değildi. Ama ne yalan söyleyim bu ilçeye göre gayet lüks duruyordu.

 

Kapımı açan vale ile yavaşça indim. Otelin karşısında kalan deniz üzerinden gelen soğuk rüzgar yüzünden kollarımı kendime doladım. Demir yanımda belirdiğinde,

 

" Arka koltuktaki valizi al" Dedi.

 

Genç çocuk arka kapıyı açıp valizi alarak yürürken Demir kolumdan tutup girişe yönlendirdi beni. Kolumdaki büyük eline bakıp yavaşça geriye çektim.

 

" Kendim yürürüm."

 

Dedim mırıltılı. Tamam bir süreliğine unutmuştum ama olanlardan sonra dokunmasını istemiyordum açıkçası.

 

Gözlerimi yanıma düşen eline çevirdiğimde sımsıkı olmuş yumruğunu görünce adımlarımı hızlandırarak otelin kapısından içeriye girdim. Bu yumruklar yalnız değildi eminim. Şuan dişlerini de sıkıyor olmalıydı. Demir de girdiğinde bir adam koşar adım yanımıza geldi.

 

" Hoşgeldiniz Demir Bey."

 

" Hoşbulduk Hakan.

Hanımefendi misafirim.

Bir süre burada kalacak."

 

" Kısa bir süre."

 

Diyerek araya girdim. Uzun kalmaya niyetim yok. Diye düşünürken soğuk bakışlarını üzerimde hissettim resmen.

 

" En iyi odalardan birini verin."

 

" Tabi ki Demir Bey."

 

Diyen adam belboylardan birine el işareti yaparak yanına çağırdı.

 

" Oğlum hanımefendiyi odasına çıkar."

 

Genç çocuk anahtarın üzerindeki oda numarasına bakıp valizimi de alarak önden yürürken ben hâlâ kendime sardığım kollarla arkasından ilerliyordum. Tabi benim ardımda da Demir vardı.

 

Birlikte asansöre binip odamın olduğu kata çıktık. Bu süre boyunca ne ben ne Demir konuşmadık. Birbirimize bile bakmıyorduk.

 

Kapı açılıp önden Belboy çıktığında arkasından yürüdük sadece. (Suit 1) yazan kapı önünde duran genç çocuk kapıyı açıp valizi içeriye aldığında bizde peşinden girdik. Valizi yatağın yanına bırakan genç, kenara geçip anahtarı bana uzattı.

 

" Otelimize hoşgeldiniz.

İyi istiraatler efendim."

 

Dediğinde Demir'den bir bahşiş kapmıştı bile. Genç çocuk çıkıp kapıyıda çektiğinde gözlerim önümdeki yatağın yan tarafındaki tuvalet aynasında gördüğüm Demir'e kaydı. Mavi gözleri aynadan gözlerimi izliyordu. Kısa bir süre bu şekilde bakıştıktan sonra yavaşça yutkunarak,

Ihımm! Dedim genzimi temizleyerek.

 

" Gidebilirsin artık."

 

Yerinden kıpırdamadı önce. Gözlerime bakmaya devam etti. Kal dememi bekliyordu belkide. Ama demedim. Diyemezdim. Hareketsiz kalmaya devam ederken arkamı dönüp gözlerine baktım yeniden kararlı şekilde. Gitmesini istiyordum. Gitmeliydi... Kalırsa aynı konu yeniden açılacaktı. Gözleri önüne inerken eli kabanın en alt düğmesini tuttu. Öyle sıkıyordu ki sanki düğmeden alıyordu sinirini.

 

" Gidebilirsin dedim."

 

Diye tekrar ettiğimde bir anda düğmeyi çekip kopardı. Bana doğru adımlarken kaşları sonuna kadar çatılmıştı. Gözlerini yeniden gözlerime dikti sonra.

 

" Gerçekten gitmemi istiyor musun?"

 

Üzerime doğru gelmeye devam edince cevap vermek yerine geri geri gitmeye başladım. Ne yalan söyleyim az da olsa korkmuştum. Sonunda yatağa dayanan bacaklarım yüzünden sendeleyip arkama düşecekken belimden tutup yüzüme doğru eğildi.

 

" Son kez soruyorum.

Gitmemi istiyor musun gerçekten?"

 

Gözlerinde gezdirdim gözlerimi. Mavi çakmak çakmak bakışlarını izledikten sonra başımı salladığımda aniden çekti ellerini. Yatağa düştüm birden. Dirseklerimin üzerine kalkarken arkasını döndü. Sıktığı yumruklarını gördüm. Öyle bir sıkıyordu ki... Bir kaç saniye duraksadıktan sonra hırsla kapıya yürüdü açıp çıktı ve gitti.

 

Kendimi o kadar kasmıştım ki Demir çıktığında bir an boşta kalan bedenimin titrediğini hissettim. Gözlerim kapıda yavaşca doğrularak yatağa oturdum. Derin bir nefes alıp verirken bugün olanlar bir bir yeniden geçmeye başladı gözlerimin önünden. Hafızama kazınan en net görüntü ise Demir'in beni öptüğü ândı.

 

Parmaklarımı inanamaz şekilde saçlarıma geçirirken zihnimde bir flaş patladı. Ellerim dudaklarıma inerken gözlerim kocaman oldu. İlk kez bir erkekle öpüşmüştüm ve o erkek Demir'di. Gerçi buna öpüşme değil zorla öpülme denirdi ama yine de beni öpen ilk ve tek erkek Demir'di.

 

Hâlâ şaşkın kendimi geriye bırakırken inanamıyordum olanlara. Demir'in söylediği her bir cümleyi yeniden hatırladım. Ve kendi cümlelerimi... Çok kızmıştı söylediklerime. Hakaret kabul etmişti. Belliydi tavrından... Sonra da zorla öpmüştü beni.

 

Aptal!

 

Dedim bacaklarımı yatağın üzerine çekip yan tarafıma yatarak cenin pozisyonuna gelirken. Kollarımı yeniden kendime sarıp düşünmeye devam ederken aklıma gelen şeyle yerimden fırladım. Gerçekten gitmiş miydi? Yoksa hâlâ burada mıyd?

 

Hemen pencereye koştum. Perdenin arkasından aşağıya baktığımda otelin ön tarafında duran aracını gördüm. Ardından hırslı adımlarla yürüyen Demir'i. Evet gerçekten gidiyordu. Bir an burada kalacağını düşünmüştüm nedense. Arabanın yanına gelip kapının kolunu tuttu. Hızla açtı. Ama binmedi. Bir süre öylece bekledikten sonra otele çevirdi gözlerini. Aramızdaki uzaklık ve perde olmasa gözlerime bakıyor derdim. Ardından araca binip kapıyı kapattı. Sonra da gaza bastı.

 

Aracını gözden kaybolduğu noktaya kadar izledikten sonra geriye dönüp yatağa oturdum tekrar. Ne yapacağımı düşündüm. Demir'i düşündüm. Söylediklerini düşündüm. Evet kabul ediyorum Demir gerçekten yakışıklı güçlü kuvvetli bir erkekti. Her kızın gönlünü kolayca zaptedebilirdi. Ama bizden olmazdı. Yada benden mi demeliyim.

 

Sonra Egemen'i düşündüm. Demir Egemen sorununu çözdüğümde ne yapacaksın dediğinde akşamına İzmir'e dönerim demiştim. O da bu yüzden gizlemişti zaten Egemen'in öldüğünü.

 

Evet. İnanması güç ama Egemen ölmüştü. Kurtulmuştum o sapık makyakdan. Bunu bir kez daha idrak ettiğimde zihnim ister istemez geçmişe gidip anılarımda dolaşmaya başladı.

 

Egemen ile tanıştığım o güne döndüm yeniden. Öğrencilerin sürekli gittiği o kafede aldığım kahve ile masama dönerken önüme bakmayınca elimdeki kahve Egemen'in üzerine dökülmüştü. Hemde sıcak sıcak. Ne özürler dilemiştim o gün ondan. Şimdiki aklım olsa yapmazdım.

 

Sonra sık sık karşılaşır olmuştuk. Kafede, kütüphanede. Bazende kırtasiyede. Kitap alamayıp not çıkardığım zamanlarda karşılaşmıştık bir kaç kez de.

 

Bir dakika ya! Şimdi düşününce, bu kadar tesadüf hiç normal değil. Yoksa o zamanlardanmı başlamıştı bana takıntısı? Takip mi ediyordu beni her yerde. Ellerimi saçlarıma geçirdim.

 

Ben ne kadar aptalım böyle! Nasıl anlayamamışım! Adi pislik!

 

Diye hırladım.

 

Bir gün başıma bu kadar büyük bir bela olacağını bilseydim seni gördüğüm ilk an da arkama bile bakmadan kaçardım yanından.

 

Yerimden kalkıp üzerimdeki kabanı çıkararak askıya takarken bir yandan saydırma ya devam ettim hem aptallığıma hem de Egemen'e.

 

Şuan burada olma sebebim bizzat kendisiydi çünkü. O nun yüzünden kendi evime bile girememiştim. Yazdığı o yazı korkularımı tetikliyordu. Sonunda yanından uzaklaşmak için uğraştığım Demir'e muhtaç olmuştum yine. Onun... Egemen'in yüzünden...

 

Egemen! Seni la*et sapık manyak! Öldüğüne hiç üzülmüyorum bilyor musun?

 

Dedim sinirle bağırırken. Sonra derin bir nefes çekip yeniden yatağıma geçip oturdum. Ardından ayakkabılarımı çıkarıp yatağa uzandım. Yastıklardan birini kollarımın arasına alıp dizlerimi kendime çektim. Şimdi ne olacaktı.

 

Artık Egemen yoktu. Ama Demir'de yoktu. Sadece sözleri kalmıştı geriye zihnimde dolaşıp duran.

 

Bana aşık olmuş.

Hıh! Nasıl bana aşık olabilir ki! Erkekler kendinden büyük kız istemezler bir kere.

 

Aklıma okulun ilk yılları ve duyduğum alaylı cümleler geldi yine.

 

Üniversitenin ikinci yılıydı. Bi kız arkadaşım vardı. Pervin...

 

Bir gün bana erkek arkadaşının arkadaşından bahsetmişti. Benimki kadar olmasada yakışıklı demişti. Güya kendi erkek arkadaşını övüyordu işte.

 

Adı Cenk o da bu okulda demişti. Cenk seni yanımda görmüş. Tanışmak istiyor. Gel sizi tanıştırayım. Demişti. Önce mırın kırın etsemde kabul etmiştim.. Yıllardır yalnız olan biriydim ve bir erkek arkadaşım olmasını isterdim yani.

 

Tanışma günü yine her zaman gittiğimiz kafede buluşmuştuk. Pervin ve erkek arkadaşı ayrı masaya geçip bizi yalnız bırakmışlardı. Eli yüzü temiz görünen esmer bir gençti. Nereden bilirdim bana travma yaşatacağını.

 

İlk konuşma tanışma derken birbirimiz hakkında sorular sormaya başlamıştık. Yaşımı sorduğunda çekinmeden söyleyince yukardan aşağıya beni süzmüş ardından yüzünde bir gülümseme belirmişti. Alaycı bir gülümseme!

 

Sonra da arkasına dönerek diğer masaya doğru bakmış, yüksek sesle Pervin bana ablamı buldun diye alay etmişti benimle. Bir yandan da kahkaha ile gülüyordu. O an o kadar kötü hissetmiştimki. Ağlamaklı gözlerle ne oluyor anlamaya çalışıyordum.

 

Meğer Pervin kendi kafasından bulmuştu Cenk'i. Güya bana iyilik. Sanki ondan öyle birşey istemiştim. Pervin'in hareketine mi yoksa Cenk'in o kadar insanın içinde benimle alay edişine mi kızsam bilememiştim. Sinirle ayağa kalkıp önümdeki kahveyi tepesinden aşağı boca ettikten oradan çıkmıştım oradan. Hareketime o kadar kızmıştı ki gördüğü her yerde Ada abla. Ada teyze. Diyip durmuştu. Bir gün yemekhanede ayağa kalkıp Ada Öztürk'ü beğenen varsa aranızda, kendisi ablanız yaşında bilin! Diye bağırmış, yerin dibine sokmuştu beni pislik. O hafta rapor alıp okula gitmemiş hatta okulu bırakmaktan kıl payı dönmüştüm.

 

Pislik Cenk!

 

O günden sonra da hiç bir erkekle muhatap olmamıştım. Duyduğum alaycı cümleleri yeniden duymaktan korkmuştum belkide. Egemen sapığı hâriç tabi. O da iyi biri gibi görünüp sadece arkadaş pozlarına giren sapık, manyak, aşağılık biriymiş meğer. Yani şanssızlıkta pik yapmıştım.

 

Etrafında doğru düzgün tek bir tane erkek vardı Ada, onunda yaşı senden küçük.

 

Diyen iç sesim yine arkadan konuşuyordu. Demir haklıydı aslında. Aralarında yaş farkı olan bir çok çift vardı. Üstelik ne onların ne de etrafındaki insanların umurunda değildi bu durum. Ama yaşadığım olay ve duyduğum alaycı sözler bende bir nevi takıntıya sebep olmuştu. Galiba kendimden yaşça büyük birini bulana kadar böyle devam edecekti bu durum. Gözlerim kapalı deriiin bir nefes daha alıp verdim.

 

Kendine gel Ada. Artık bir önemi yok! Geçti, gitti, bitti! Bundan sonra herşey daha güzel olacak. Yarından sonra yeni bir hayata başlayacağız...

 

Yeniden konuşan iç sesime hak verdikten sonra üzerime çöken uyku yüzünden gözlerimi kapattım.

 

Evet herşeyi unutup yeni bir hayata başlayacağım...

 

*****

 

Ertesi gün erken saatte uyanıp bir süre yataktan çıkmadan yapmam gerekenleri düşündüm. Baya düşündüm hemde. Sonunda yapacağım şeyleri madde madde sıraladım zihnimde ve yerimde doğrulup oturduktan sonra kendi kendime emir vermeye başladım.

 

Evet Ada. Şimdi kulaklarını aç ve beni iyi dinle.

 

1. Şuandan itibaren geçmişe dair hiç bir şey düşünmek yok. YASAK!

 

2. Şimdi kalk güzel bir duş al.

 

Yerimde kalkıp dünden beri üzerimde olan kıyafetleri çıkarıp kenara bıraktım. Banyoya ilerleyip girdim. Kabin içindeki musluğu açtım. Su ısınırken havlu ve şampuanı hazırladım. Su iyice ısındıktan sonra kendimi sıcak suyun altına bırakıp tenim yana yana güzel bir banyo yaptım. Son olarak durulanırken fazladan biraz daha durdum suyun altında. Bir yandan düşünüyordum yine. Bu sabah büyük ve yeni bir plan yapmıştım.

 

Musluğu kapatıp uzun saçlarımı sıktıktan sonra çıkıp havluya sarıldım. Saçıma da bir havlu sarıp yatağa gelip oturdum.

 

3. Güzel bir kahvaltı yap.

 

Kururken oda servisini arayıp kahvaltı yollamalarını istedim. Kahvaltıyı beklerken valizimden yeni ve temiz kıyafetler çıkarıp yatağa bıraktıktan sonra güzelce kurulanıp giyindim. Tekrar banyoya dönüp havluları bıraktıktan sonra kurutma makinesi ile saçlarımı kurlarken kahvaltımda gelmişti.

 

Tıklayan kapıyı açıp kahvaltıyı içeri aldım. Gelen çocuğa bahşiş verip yolladıktan sonra tekerlekli masayı pencere önüne çekip perdeyi açtım. Otelin tam karşısındaki dalgalı denizi izlerken konuşmaya devam ettim.

 

4. Herşeyden önce sağlığına dikkat et.

 

Pencereden dışarıyı izleyerek yaptım kahvaltımı. Menüde bol çeşit vardı ve gerçekten lezzetliydi herşey.

 

Kahvaltım bittikten sonra ellerim şişen göbeğimde bi oh! çektim. Çok yemiştim.

 

5. Pelin'i ara.

 

Yatağın yanındaki komodin üzerindeki çantamın içinden telefonumu bulup yatağa oturarak buradaki tek arkadaşım Pelin'in numarasına basıp aradım. Telefonu ikinci çalışta açıldı.

 

" Aloo." Dedi uykulu sesiyle.

 

" Alo Pelin."

 

" Ada! Sen misin?

Hayırdır bu saatte?"

 

" Kusura bakma Pelin uyandırdım. Nöbetten mi gelmiştin? "

 

" Önemli değil de.

Bir sorun yoktur inşallah."

 

" Şey müsaitsen bugün sana gelebilir miyim? "

 

" Tabiki! Sorman bile hata.

Ama huylandım bak.

Bir şey mi oldu Ada? "

 

" Gelince konuşalım olur mu?"

 

" Tamam. Bekliyorum."

 

" Görüşürüz."

 

Diyip kapattım. Telefonu yatağın üzerine bırakıp yerimden kalkarak etraftaki kıyafetlerimi bir araya getirip valize teperken yeniden, valizden aldığım beremi başına geçirdim. Saçlarımı kulağımın arkasına alıp fermuarı çekerek valizimi kapının yanına getirip bıraktım.

 

Yatağın diğer tarafındaki ayakkabılarımı ayağıma, askıda ki kabanımı da üzerime giyindim. Yatağın üzerindeki telefonumu alıp cebime sokarken elime gelen sertlik çekti dikkatimi. Cebimden çıkarttığım elimdeki şey bir düğmeydi. Siyah, büyük, kalın bir düğme...

 

İnceleyerek bunun buraya nasıl geldiğini düşünürken dün Demir'in sinirle kopardığı düğme olduğunu hatırladım. Da! Nasıl girmiştiki cebime? Sanırım beni tutarken elinden cebime düşmüştü.

 

Histerik bir gülümseme ile yatağın üzerine attım düğmeyi. Çantamı da alıp kapıya yürüdüm kilidi açtıktan sonra valizimi alacakken gözlerim yatağın üzerindeki düğmeye gitti yeniden. Neden bilmem bende kalmalı diye düşündüm. Geri dönüp alarak kabanımın iç cebine koydum düğmeyi. Sonra da valizimi alıp çıktım.

 

Asansörün önüne gelip durdum. Çağrı düğmesine basıp beklerken yan odadan çıkan çifti gördüm. Kızın kolları adamın kolunda sarılı, başını adamın koluna dayamıştı. Göz göze bakarak konuşuyorlardı bir yandan bana doğru yürürken. Kız daha genç ve kısa adam biraz daha büyük ve kızdan uzun boyluydu. Bu bariz anlaşılıyordu.

 

Haklıydım. İstisnalar hariç erkekler kendilerinden küçük kadın, kadınlar kendilerinden büyük erkek tercih ediyorlardı. Aaaah! Ne diyorum ben? Geçmişi ve olanları düşünmeyecektim!

 

Gelen asansörün kapısı açılırken önden ben arkadan diğer çift girdik içeri. Bir dakika olmadan zemin kattaydık. Önden yine ben indim. Doğru resepsiyona ilerledim. Görevli gencin karşısında durduğumda dün gördüğüm adam hızlı adımlarla yanıma geldi.

 

" Ada hanım? "

 

Dedi gözleri valizde.

 

" Çıkıyor musunuz?"

 

" Evet. Ödememi yapıp çıkacağım. "

 

" Ödemeniz yok Ada Hanım.

Demir Bey'in misafirleri bizimde misafirimizdir."

 

Önce şaşırsam da ısrar etmedim. İşime de gelmişti hani. Sonuçta Demir gibi zengin değildim.

 

" Teşekkür ederim Hakan Bey.

Rica etsem bi taksi çağırır mısınız?"

 

Adam resepsiyonda ki gence bir bakış atınca çocuk anında telefona sarıldı.

 

" Siz buyrun istirahat edin taksiniz geldiğinde ben size haber vereceğim."

 

Lobiye geçip oturduğumda önüne gelen kahve yine Hakan denen adamın sayesindeydi. Kahveden küçük bir yudum alırken gözlerim telefona sarılan Hakan'ın üzerindeydi. Eminim Demir'i arayıp rapor verecekti. Bana attığı küçük kaçamak bakışlar eşliğinde uzun bir konuşma yaptıktan sonra kapattı telefonu. Dışarıya takılan gözleri beni bulduğunda anladımki beklediğim taksi gelmişti.

 

Onun gelmesini beklemeden ayağa kalkıp kapıya yürüdüm. Yine yanıma gelip valizimi almak istesede izin vermedim.

 

Ben taşırım diyerek çıktım kapıdan. Bekleyen taksiye binip Pelin'in evinin yolunu tuttum.

 

Yarım saat sonra Pelin'in evinin önünde indim. Taksinin ücretini verip elimde valiz binanın önündeydim. Pelin'in dairesinin ziline bastım. Anında açıldı kapı. İçeriye girip yürüyerek çıktım ikinci kata. Daha basamaklar bitmeden açıldı kapı. Pelin bir bana bir elimdeki valize baktı.

 

" İçerde konuşalım."

 

Diyerek izin vermedim konuşmasına. Kapıdan içeriye girip elimdeki valizi kapının arkasına bıraktım.

 

" Hoşgeldin Ada."

 

Dedi. Sarıldık.

 

" Mutfağa geçelim gel."

 

Birlikte mutfağa geçtik.

Kahvaltı masasına baktım. Kalkmış kahvaltı hazırlamıştı ikimiz için.

 

" Uykundan ettim kusura bakma."

 

" Zaten kalkacaktım. Da! Ne bu hâlin? Valiz falan. Yüzünde bir karış. Ne oluyor? "

 

Ne diyeceğimi düşündüm önce. Sonra aklıma ilk gelen yalanı söyleyiverdim.

 

" Demir'le kavga ettik. Sonra eve gitmek istedim ama evime hırsız girmiş. Duvara sapıkça bir şeyler yazmış."

 

" Hiiiih!! "

 

Dedi eli dudaklarında.

 

" O yüzden sana gelmek istedim. Umarım rahatsız..."

 

" Tabi ki rahatsız olmam."

 

Diyerek izin vermedi cümlemi tamamlamama.

 

" Ama.

Sanki..."

 

" Evet Pelin ayrıldık biz."

 

" Ciddi olamazsın!"

 

" Ciddiyim. Ayrıldık..."

 

Sandalyeye bıraktı kendini.

 

" Üzüldüm bak. Çok yakışıyordunuz birbirinize. "

 

" Olmadı işte."

 

Yerinden kalkıp çaydanlığı getirerek çayları doldurdu. Masaya bıraktı çaydanlığı. Oturdu.

 

" Başla lütfen."

 

Çatalı elime alırken devam etti.

 

" Şimdi ne yapacaksın? "

 

" O eve gidemem artık.

Korkarım. Başka bir ev bulana kadar.."

 

" Burada kal! " Diyiverdi.

 

" Bende yalnız yaşıyorum.

Sende en önemli eşyalarını al benim yanıma gel. Annem gelene kadar benimle kal olmaz mı?"

 

" Annen mi gelecek. "

 

" Evet burada tek olduğum için gelmek istedi. Belki erkek kardeşimi de getiririm diyor.

Onlar gelene kadar benimle kalabilirsin. İstersen onlar gelince bile kalabilirsin."

 

Kısa bir an düşündüm. İhtiyaç duyabileceğim herşey yanımdaydı zaten. Annesi gelinceye kadar kalabilirdim Pelin ile. Bu süre içinde kendime bir de ev bulur taşınırdım.. İşlerimi yoluna koyar koymazda iznimi keser ve acil hemşireliği görevime geri dönerdim.

 

" Tamam." Dedim.

 

" Annenler gelene kadar burada kalabilirim."

 

Yüzü güldü. Memnun olmuştu.

 

Evet Ada.

Yeniden başlıyorsun...

*****************************

Evet canlarım bölüm sonu.

Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Bölüm : 30.06.2025 16:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...