23. Bölüm

🌊K.21 Takipçi gözler

azimet azimet
azamet_29_2

Selam canlar. Buyrun yeni bölüm yayında. Keyifli okumalar diliyorum 🤗 🌺

 

Bu sabah ilk ben uyandım. Çünkü Pelin nöbetten gelmiş uyuyordu. Sessizce yattığım kanepede kalkıp oturdum. Yatağım kadar rahat olmasada fena değildi kanepe üzerinde uyumak. Gerçi başka şansım yoktu.

 

Buraya geldiğim günden bu yana on gün olmuş o günden beri kendime doğru düzgün bir ev bulamamıştım. Bulduklarım ise bana göre değildi. Yada aşırı derecede pahalıydı. Hayat mı çok pahalı insanlarmı aç gözlü olmuş anlamıyorum. İlçedeki evler bile uçmuş.

 

Neyse. Pelin'e daha fazla rahatsızlık vermemek için otele geçmek istediğimde,

 

Ya kendi evine gidersin yada burada kalırsın. Arkadaşımı otel odalarında bırakmam.

 

Diyerek net bir şekilde kızmıştı. Allah'ım nedir bu zavallı hâlim.

 

Diyerek yerimden kalkıp önce banyoya geçtim. Rutin işlerimi halledip elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Pelin'i rahatsız etmemek için sessiz adımlarla odaya dönüp telefonumu alıp mutfağa geçtim. Telefonu tezgaha bırakıp kendime ekmek arası sandviç ve sallama bir bardak çay hazırlayıp telefonumu da aldım ve masaya geçtim. Bir yandan yerken bir yandan internetten kiralık daire ilanlarına bakacaktım. Çalıştığım yere yakın olsun, en azından yol masrafım olmaz diye hastane etrafından bir daire arıyordum ama her yerde işleyen kural buradada işliyordu. Kamu kurumlarının civarındaki evler her zaman yüksek fiyatlıdır. Çünkü mutlaka çalışanlardan biri gelir ve tutar.

 

Derin bir nefes bırakıp çayımdan bir yudum aldım. Cep telefonumdan ilanlara girmek için uğraşırken keşfetteki yerel haberleri ve onu gördüm.

 

Demir Demirkaya...

 

Ekrandaki resmini büyüterek bir süre bakmaya devam ettim. On gün önce yanından ayrılmış bir daha da görmemiştim. Zihnim günler öncesine geri gitti. Demir'in evinde kaldığım günlere... Sonra tartışmamız ve...

 

Bana aşık olduğunu söylemişti.

 

Histerik bir gülümseme bıraktım. Erkekler kendilerinden küçük kadın ister konusunda haklıydım ve Demir de düşünüp sonunda bana hak vermiş olmalıydı. Yoksa hâlâ ısrar ediyor olurdu. Ama on gündür ses seda yoktu. O sadece bana aşık olduğunu sanmıştı o kadar.

 

Resminin altındaki yazılara kaydı gözlerim. Yeni bir çay fabrikası kuruyormuş. Temel atma töreninde çekilmiş resimde.

 

Zenginin horozu bile yumurtlar.

 

Diyerek başka sayfaya geçtim. Kiralık daire ilanlarına bakmak için sarı siteye girip sıradan dolaşmaya başladım ilanları. Dakikalarca gezdim sayfada. Sonunda kafama göre sadece iki tane dairesi olan bir emlakçı bulabildim.

 

Kışın ortasında kim ev değiştirirdiki benden başka. Resimlerdeki daireler fena görünmüyordu. Ama resimlere bakıp yanıldığım çok daire gelmiştim on gün de.

 

Sonunda bir süre düşünüp emlakçıya kadar gitmeye karar verdim. Hem evleri görmek hem de beğenmezsem etrafı turlayarak sahibinden olan bir daire var mı diye bakmak için.

 

Hemen ilanların SS ini alarak elimdeki ekmeği ve çayı bitirip masadan kalktım. Kaldığım odaya geçip yatağımı topladım önce. Sonrada pencereden dışarıya baktım. Yine kar yağıyordu. İzmir de kar tanesi göremeyen ben, burada güneşe hasret kalmıştım.

 

Üzerime kalın kıyafetlerimi giyerek hazırlandıktan sonra telefonumu da alıp koridordaki vestiyerin önüne geldim. Kabanımı giyinip telefonumu cebime bıraktım ve çantamla birlikte askıda ki Pelin'in ikinci şemsiyesini de aldım. Beremide saçlarımın üzerine geçirip kısa botlarımı giyerek yavaşça evden çıktım. Derin bir nefes bıraktım kapı önünde.

 

Bugün daha şanslı olmayı umuyor ve istiyordum. Basamakları inerken bir yandanda dua ediyordum bugün işim rast gitsin diye. İki kat aşağı inip binadan çıktıktan sonra şemsiyemi açarak yürümeye başladım.

 

Bir kaç dakikanın ardından durağa geldim. Ama ben gelene kadar kar yağışı dahada arttı. Bu yüzden durak yanında bulunan taksi çağrı düğmesine basıp beklemeye başladım. Bugünde taksi parası verecektim ne yapalım. Bu soğukta ve karda hiç uğraşacak halde değildim zira.

 

Beş dakika kadar sonra gelen taksiye binip emlakçının olduğu adresi söyledim. Çok uzak değildi zaten. Kısa bir süre yol aldıktan sonra duran taksiden ücretini verip indim.

 

Durduğum kaldırımda karşımdaki küçük dükkana bakıyordum. Büyük camında bir kaç ilan takılıydı sadece. Sinek avlıyordu sanırım. Bir kaç adımda kapıdan girdim.

 

" İyi günler."

 

" İyi günler buyrun nasıl yardımcı olabilirim."

 

Dedi yaşlı adam.

 

" Ben kiralık daire arıyorum."

 

" Buyrun oturun lütfen."

 

Küçük eski masanın önündeki sandalyeye oturdum. Önündeki çay bardağına baktı.

 

" Taze çayım var sizde alır mısınız? "

 

" Teşekkür ederim. Vaktim az."

 

" Anladım. Peki nasıl bir daire arıyorsunuz."

 

" Yani iki artı bir yeterli benim için. Bakımlı olsun, çalıştığım hastaneye yakın olsun, bir de kirası uygun olsun. Yani klâsik şeyler. Aslında bu sabah sizin iki ilanınızı gördüm. Onlara bakmak istiyordum."

 

" Öyle mi? "

 

Telefonumu çıkarıp aldığım SS leri adama gösterdim. Gözlüğünü tutup öne doğru esneyerek baktı ekrana.

 

" Hımm bu ilan az önce tutuldu. Ama diğerini size gösterebilirim. "

 

Ayağa kalktım.

 

" İnanmıyorum ya!"

 

Daha bakamadam biri gitmişti yine.

 

" Tamam hemen diğerini görmek istiyorum. O bari kaçmasın elimizden."

 

Yerinden kalkıp kabanını ve çekmeceden anahtarı aldı.

 

" Buyrun gidelim."

 

Birlikte çıkıp kaldırım kenarında bekleyen eski model araca binip dairenin olduğu mahalleyede geldik. İstediğim gibi bina hastaneye yakın değildi, ama uzakta değildi. Naz etmek gibi lüksüm zaten yoktu.

 

İçimden dairenin iyi olması için dualar ederek dört katlı binanın en üst katına çıktık. Adam kapıyı açtı. Dairenin içine girip dolaşmaya başladım. Evet resimlerde göründüğü gibiydi içerisi.

 

" Fena değil." dedikten sonra tam evet kiralıyorum diyecektim ki! Tavanı gördüm. Yağan kar ve yağmur yüzünden akmış olan tavanın yarısı suyu emmiş, rengi bile değişmişti. Gözlerim suyu emmiş olan tavanda omuzlarım düştü.

 

" Tavan mı akmış?"

 

Diyen adama döndüm bıkkın. Gerçekten yeni mi görüyordu.

 

" Kusura bakmayın. Ev yeni ilanlardandı. Ev sahibi tavanın aktığını söylemedi bize. İlana koyarken yoktu bu akma meselesi. Demek ki sonradan olmuş. Ama basit bir iş. Tanıdık ustalar var onlar hallederler. "

 

" Teşekkür ederim ama benim uğraşacak vaktim yok. Çıkabiliriz."

 

" Siz bilirsiniz.

İsterseniz numaranızı bırakın bana. Uygun bir daire çıkarsa size döneriz."

 

Umutsuzca tamam diyerek numaramı verdim.

 

" İsim neydi."

 

" Ada."

 

" Bende Mehmet.

Memnun oldum."

 

Önce daireden sonra binadan çıktık.

 

" Gideceğiniz yere kadar bırakabilirim isterseniz. "

 

Gökyüzüne çevirdim gözlerimi.

Kar incelmiş ve azalmıştı. Buna güvenerek,

 

" Teşekkür ederim ben giderim. "

 

Dedim.

 

" İyi günler o halde." diyen adam arabasına binip giderken bende caddede doğru yürüdüm. Daha durağa gelemeden kar yeniden hızlanmaya başladı. Adımlarımı hızlandırırken şemsiyemi hatırladım. Ama fatkettim ki yanımda değildi. Neredeydi? Nerede unutmuştum hatırlayamadım. Emlakçıda mı, evde mi, takside mi?

 

Beremi kulaklarıma doğru indirirken omuzlarım düştü. Kendi kendime söylenirken gözlerim doldu bu kez. Sinirlerim bozulmuştu. Durağa yaklaşan dolmuşu görünce biraz daha hızlandırdım adımlarımı. Tam durağa yaklaşmıştım ki bir anda kayan ayakkabımla ellerimin ve dizlerimin üzerinde buldum kendimi.

 

Ne olduğunu anlayıp doğrulana kadar dolmuş binen yolcularla çoktan uzaklaştı. Ben ise sağ elim acıyan diğer bileğimde dizlerimin üzerinde oturuyordum. Gözlerim ise sağanak sağanak akıyordu şimdi.

 

İşlerimin ters gidişine mi yanayım. Düşüp rezil oluşuma mı. Yoksa ıslak sıçana benzemiş oluşuma mı?

 

Neden ya neden?

Neden böyle oluyor.

 

Yanıma gelen çiftin yardımı ile kalktım yerimden. İki gözüm iki çeşme ağlamaya devam ediyordum.

 

"İyi misiniz?

Hastaneye gotürelim mi?"

 

Dedi bileğime bakarak.

 

" Hayır gerek yok. İyiyim." derken hâlâ ağlıyordum. Sinirlerim o kadar bozulmuştu ki kendimi tutamıyordum.

 

Bir sonraki dolmuşu beklemek için yanımdaki çiftle birlikte durağa kadar yürüdüm. Kadın defalarca sordu iyi misin emin misin? Diye. Sağ olsunlar çok iyi insanlardı.

 

Nihayet gelen dolmuşla Pelin'in evinin yolunu tutarken ağrımaya devam eden bileğime baktım. Sanırım incitmiştim. Son durağa gelip inince önce eczaneye uğradım. Ağrı kesici krem ve tablet ile birlikte bir de sargı bezi alıp eve geçtim. Sessizce açtığım kapıdan girdiğimde Pelin ile göz göze geldim.

 

" Ada.!" Dedi halime bakıp.

 

" Ne oldu, ne bu hâlin?"

 

" Sorma Pelin ayağım kayınca düştüm."

 

" Hiih! Bir yerine birşey olmadı inşallah."

 

" Valla bileğimi incittim galiba. Gelirken ağrı kesici ile sargı bezi aldım."

 

" Ne?"

 

Hemen yanıma koştu. Gözleri bileğimde eliyle muayene etti doktor edasıyla.

 

" Kırılmadığına şükret. Gel üzerini çıkar da hemen saralım."

 

İçeri geçip üzerimdeki kıyafetlerin hepsini çıkarıp kuru ve kalınları ile değiştirdikten sonra banyoya geçip elimi yüzümü yıkayıp döndüm. Sonrada Pelin gelip bileğimi güzelce kremledikten sonra sıkıca sardı.

 

" Bir kaç gün zorlama."

 

" Kusura bakma Pelin. Sana da zahmet veriyorum. "

 

" Saçmalama Ada.

Bununla geçmiş olsun diyelim.

 

Sahi nereye gitmiştin sen?

Kalktım bir baktım yoksun."

 

" Emlakçıda iki daire gördüm onlara bakmaya gitmiştim. Ama fiyasko. Dönerken de düştüm zaten."

 

" Ada kaç kere diyeceğim daha.

Burada kalabilirsin."

 

" Böyle giderse öyle olacak zaten, başına kalacağım Pelin."

 

" Benim şikayetim yok."

 

Dedi gülümseyerek.

 

" Çay koymuştum. Kahvaltı hazırlıyordum. İçeriz değil mi? Ha! Bu arada. Dün bir kaç parça birşey aldım demiştin, dolabı tepeleme doldurmuşsun. Neden o kadar masraf yaptın? "

 

" Birlikte yiyip içelim diye."

 

" Buna gerek yoktu."

 

" Biliyorum ama kendimi hazırcı gibi hissediyordum. Böyle daha iyi hissediyorum." Dedim sırıtarak.

 

&

 

Birlikte mutfağa geçtik. Öğle yemeği tadındaki kahvaltımızı dinlene dinlene yaparken bir yandanda yaşadıklarımı anlattım.

 

" Tavanın akması tam bir hayâl kırıklığı olmuş."

 

" Sorma yaa! "

 

" Tavanın görene kadar ev gözüme iyi görünmüştü. Tutuyorum diyecektim neredeyse."

 

" Boş ver, vardır bir hayır.

Dediğim gibi burada istediğin kadar kalabilirsin. "

 

" Sağol Pelin.

İyiki tanışmışım seninle."

 

" Bil mukabele."

 

Dedi gülümseyerek.

 

" Kahvaltı bitti. Birer kahveye ne dersin?

 

" Olur derim."

 

Yerimden kalkarken içerdeki odadan telefonumun sesi geldi. Şaşırdım. Kim arardıki beni. Aklıma ilk olarak Demir geldi. Ama o aramaz diye düşündüm.

Ama ondan ve Pelinden başka tanıdığım yoktu. Hastanedende aramazlardı izinliydim.

Yerimden kalkıp hâlâ çalmakta olan telefon yüzünden odaya geçtim. Tanımadığım bir numara arıyordu. Açtım.

 

" Alo."

 

Kulağımda telefon mutfağa döndüm.

 

"Alo. Ada hanım."

 

" Buyrun."

 

" Ben Mehmet. Emlakçı."

 

Numaramı verdiğim emlâkcıyı tamamen unutmuştum.

 

" Buyrun."

 

" Size uygun bir daire var.

İlgilenirseniz. "

 

" Öyle mi?"

 

Dedim heyecanla.

 

" Bugün baktığımız dairenin olduğu yere yakın. Genç bina da bakımlı bir daire."

 

" Hemen görebilir miyim?"

 

" Gelebilecek misiniz?"

 

" Hemen çıkarım! "

 

" Bugün ayrıldığımız yerde buluşalım o zaman."

 

" Tamam, birazdan çıkıyorum."

 

Telefonu kapattığımda ağzım kulaklarımdaydı.

 

" Ne oldu Ada? Kimdi arayan? "

 

" Emlakçı. Yeni bir ilan var dedi. Hemen çıkmam lazım."

 

" Bende geleyim.

Oradan da hastaneye geçerim. "

 

Masaya baktı.

 

" Burayı ben hallederim gelince. Hadi hazırlanıp çıkalım."

 

Apar topar hazırlanırken taksi durağını arayıp bir taksi istedim. Kısa süre sonra evden çıktık. Kapı önündeki taksiye binip bugün baktığımız dairenin olduğu sokağın adını söyledim.

 

On beş yirmi dakika sonra aynı yerdeydim. Mehmet Bey'in aracını gördüğümüzde durduk. O kendi aracından biz ücretini ödeyip taksiden indik.

 

Taksi yoluna devam ederken Mehmet Bey buyrun gidelim diyerek arka kapıyı açtı bize. Pelin ile birlikte arka koltuğa geçip oturduk.

 

Mehmet Bey direksiyona geçip gaza basarken,

 

"Ada hanım sizden sonra dükkana dönünce eski bir tanıdıkla karşılaştım. Şuan boş olan evini kiraya vermek istediğini söyledi. Ev iki artı bir, ara kat. Yeni bina. Dairede bakımlı."

 

" İyi hoş da kira ne istiyor. Kira da önemli."

 

" Kira konusunda rahat olun. Sadece..."

 

" Sadece ne?"

 

" Ev sahibi biraz şey.

Hmm nasıl desem, titiz. Tek bir şartı var. Evinde çizik dahi istemiyor. Evimi temiz kullansın, zarar vermesin, kira ne isterse versin dedi. Kendisi yurtdışına gidiyormuş."

 

" Titiz değil kıl birine benziyor. Ne yapacağım fare gibi evi mi kemirecegim? Başka birşey? "

 

" Bu kadar. Ha bir de kirayı benim hesabıma atacaksınız. Bende yıl sonunda toplu hâlde ona atacağım."

 

Konuşurak geldiğimiz yol bitince durduk. Camdan baktığım bina oldukça iyiydi.

 

" İçi de dışı gibiyse tuttum gitti."

 

Birlikte binaya girip asansörü görünce bir kat daha mutlu oldum. Gerçekten yeni yapıydı. Asansöre binip üçüncü kata çıktık. Altı numaralı dairenin önüne gelip durduk. Mehmet Bey kapıyı açtığında gözlerim resmen bayram etti. Buraya geldiğim günden beri baktığım gördüğüm en iyi evdi.

 

" Adaaa... Çok güzeeel..."

 

Diyen Pelin ile birlikte önce mutfak, tuvalet ve banyoya baktık, sonra odalara.

 

" Tamam tutuyorum."

 

Bu fırsatı tepemezdim.

 

" Yalnız çok fazla kira veremem. Piyasa neyse ona göre ortalama bir fiyat."

 

Hiç düşünmeden anlaştık! Dedi.

 

Yanında getirdiği kontratı oracıkta doldurduk. Tam imzayı atacakken durup adama baktım.

 

" Bir dakika. Yoksa bu ev seninde söylemiyor musun?"

 

Kendi kendine güldü adam.

 

" Ben işçi emeklisiyim kızım. Küçücük dükkanın kirası dahil zor çeviriyorum ayı. Böyle daire sahibi birine benziyor muyum?

 

Tutku bu ev benim. Bu hayat şartlarında bu eve kirayı sen belirle dermiyim. Ev sahibi zengin ve titiz biri olduğu için şanslısın. Yoksa hayatta tutamazsın bu evi. "

 

" Haklı." Dedi Pelin.

 

Valla haklıydı. Kontratı benim dediğim fiyatla imzaladık. Banka Iban numarasını da verdi.

 

" Hayırlı olsun kızım."

 

" Teşekkür ederim."

 

" Bu arada tanıdık taşımacımız var. Bu aralar kar kış iş bulamıyorlar. İsterseniz eşyaları taşıyabilirler. Yarı fiyatına."

 

Şaşırdım. Talihim dönmüştü sonunda.

 

*****

 

DEMİR

 

Bu sabahta babaannenin iğneli cümleleri arasında yaptım kahvaltımı. Gerçi kahvaltı denmezdi buna sadece bir fincan kahve içmiş onuda elimdeki telefonun ekranını izleyerek düşüncelerim arasında yol bulmaya çalışırken yapmıştım.

 

" Demir."

 

Dediğinde başımı kaldırıp önce babaanneme sonra diğerlerine baktım. Babaannemin ve dayımın bakışları sıkkın Yalçın'ın ve Mercan'ın bakışları keyifliydi. Babaannem Ada ile gerçekten evli olduğumuzu sandığı için ve benim onu aldattığımı...

 

" Ne yap ne et barış gelinumle. Getur gelinumu bu eve."

 

Derken Yalçın benim bu halinden gerçekten keyif alıyordu. Benim kötü, keyifsiz, üzgün her halim onu memnun ederdi çünkü.

 

Yerimden kalkıp yemek odasından çıkarken hâlâ elimdeki ekrana bakıyordum. On gündür aynı konumdaydı Ada. Pelin adındaki arkadaşının evinde. Nasıl mı biliyorum?

 

On gün önce otel odasında ayrılırken kabanının cebine bıraktığım düğme sayesinde. O düğme aslında kendi güvenliğim için üzerimde taşıdığım bir izleme cihazıydı. Başıma birşey gelirse dayımın beni kolayca bulabilmesi için zorla taşıttığı bir cihaz.

 

O günden beri Ada'yı uzaktan takip ediyordum. Bazen dışarda, bazende şuan bulunduğu evin önünde. Bazende evden çıkıp ev aradığı için emlakçılara gittiği zamanlar bizzat arabamla arkasından takip ederek izliyordum. Yoksa nasıl dayanırdım yokluğuna.

 

On gündür kendi evine bir daha gitmemişti. Görünüşe göre başka bir ev bulana kadar arkadaşında kalacaktı. Elindeki telefonun konum programından her gün nerede olduğunu takip ediyor dışarı çıktığı zamanla bütün işimi bırakıp onu görmeye gidiyordum. Hatta bugünde gidecektim.

 

Bahçedeki aracıma binip yanıma kimseyi almadan çıktım yola. Bir yandan sürerken bir yandan açık bıraktığım ekrandaki sabit konumu izliyordum.

 

Özledim.

 

Dedim bir yandan olabildiğince hızlı sürerken. Yeniden karşısına çıkmak yeniden sana aşığım dememek için zor tutuyordum kendimi. Bu sefer İzmir'e döner benden tamamen uzaklaşır diye korkuyordum. Bu şekilde en azından uzaktan bile olsa görüyordum.

 

Ama böyle devam etmeyecekti. Bir gün yeniden çıkacaktım karşısına. Ne zaman bilmiyorum. Ama sabırla bekliyordum o günü.

 

&

 

Ada'nın olduğu eve doğru ilerledikçe konum hareketlendi. Merak ettim o an. Hiç mi farketmemişti o düğmeyi yoksa umursamamışmıydı. Belkide farketmiş ama kendi kabanının sanıyordu.

 

Konumdaki hareket devam ederken bende evin olduğu sokağa giriş yaptım. Artan kar yağışı ile caddeye doğru hızlı hızlı yürüyen Ada'yı görünce ister istemez bir heyecan duydum yine. Bu kızı gerçekten sevmişim. Arkasından takip ederek ilerledim. Durağa ulaştığında dolmuş beklemek yerine taksi düğmesine bastı. Taksiyi beklerken durdurduğum aracın içinde izlemeye devam ettim.

 

Ne vardı beni reddetmeseydin.

 

Gelen taksiye bindi. Taksi hareket ederken gaza bastım ve takip etmeye devam ettim. Dakikalar sonra yine bir emlakçının önünde durdu. Elli metre kadar uzağında da ben durdum. Ne beni ne de aracımı görmemişti.

 

 

 

İçerde on on beş dakika kadar durup yanındaki yaşlı adamla birlikte çıktı. Emlakçı daire gösterecekti belliki. Arabaya bindiler. Onlar hareket ederken bende yeniden hareket ettim. Yol boyunca arkalarında takipteydim. Sonunda durduklarını görünce yine onları görebileceğim bir mesafede durup uzaktan izlemeye devam ettim. Dört katlı binanın içine girip çıkmaları toplasan onbeş dakika sürmüştü. Anlaşılan bu evide beğenmemişti. Yoksa yüzü böyle asık olmazdı.

 

Ayak üstü birşeyler konuştular. Sonra adam aracına binip uzaklaşırken Ada aksi yöne yürüdü. Bu sırada yeniden artan yağışla adımları hızlandığında ben yine arkasından ilerleyerek onu izliyordum.

 

Çok istedim durmak yanına gitmek, bin arabaya eve bırakayım demek. Ama yapamadım. Daha fazla uzaklaşmasından korktum.

 

Kar yağışı hızlanırken Ada da hızlandı. Gelen dolmuşu yakalamak istiyordu sanırım. Ama birden kayan ayağıyla dizlerinin ve ellerinin üzerine düştü.

 

Ada! 

 

Dedim arabadan inerken. Tam yanına koşacakken tuttum kendimi yine. Oturduğu yerde ağladığını ve bileğini tuttuğunu görünce sol yanıma bir ağrı saplandı. Canı yanmıştı. Ama benim canım ondan fazla yanmıştı. Yinede yaklaşamadım. Dişlerimi sıkarken yumruğumu kaputa geçirdim.

 

Böyle işin gelmişini geçmişini.

 

Yanına koşan iki kişinin yardımı ile kalkıp durağa geldi. Sonrada dolmuşa binip gitti.

 

O anda aklıma gelen şeyle arabaya binip yanına geldiği emlakçının yolunu tuttum. Neden daha önce gelmemişti aklıma. Aradığı evi ben sağlayabilirdim ona. Benim olduğunu bilemezdi. Gaza daha fazla basarak olabildiğince hızlı şekilde emlakçının olduğu yere geldim. Aracımı kaldırıma parkedip indim. Direk içeriye girip emlakçı ile konuştum. Önce kendimi tanıttım. Şaşırdı tabi.

 

Sonrada o kendini... Adı Mehmetmiş. Sonra konuya gelip bana ait evi kiraya vermek istediğimi ama Ada'nın tutmasını istediğimi söyledim. Önce anlamadı tabi durumu. Sonra Ada'yı tanıdığımı, yardım etmek istediğimi ama evin benim olduğunu bilirse kabul etmeyeceğini de ekledim.

 

Eğer bana yardım ederse gelecek kiranın kendisinin olacağını Ada'ya da yıllık olarak toplu şekilde bana atacağını söylemesini istedim.

 

Anında kabul etti. Ama nasıl çevireceğiz durumu derken Ada'nın numarasını aldığını öğrenince dahada rahatladım. Dairemin nasıl bir şey olduğunu anlattım. O da hemen Ada'yı arayıp ona anlattı. Sonrada buluşmak üzere anlaştılar.

 

Bu sırada telefonum çalmaya başladı. Çıkarıp ekrana baktığımda sekreterimin olduğunu görünce açtım. Dinledikten sonra,

 

" Tamam geliyorum." Diyerek kapattım. Bir saat içinde bir görüşmem vardı ve unutmuştum.

 

" Size güveniyorum Mehmet Bey."

 

Diyip dükkandan çıktım. Ama gözüm arkada kalmadan.

*************************

Evet canlarım bölüm sonu.

Gelecek bölümde görüşmek üzere 😁

Bölüm : 30.06.2025 16:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...