
Selââm canlar.
Yeni bölüme hoşgeldiniz.
Hatalarım varsa affola. Zira şaşı görüyorum şuan. Sabah düzenlerim inşallah 😅😅
Keyifli okumalar dilerim.
Oylar ve yorumlar itina ile alınır 🤗 🤗
🌊🌊🌊🌊
" İlk nereye abi."
"Gelunluk magazasuna."
Diyen Safiye Hanımla yola çıktık.
*****
Bir saat kadar sonra büyük bir mağazanın önünde durduk. Kapıyı Metin açtı. Önden inen Safiye Hanım'a inmesi için yardım etti. Ardından Demir inip bana yardım etti. Yerdeki karda kayıp düşmemek için azami dikkat göstererek mağazanın kapısına kadar gelip üzerinde yazan isime baktım.
" Vay anasına. Bu markanın Rize'de de mi şubesi varmış."
Dedikten sonra içeriye girdik. Yalnız şu bir gerçekki Şubat ayı evlenmeye uygun değilmiş. Bir de Karadeniz bölgesinde hiç değilmiş.
İçeri girdiğimizde mağazanın sahibesi olduğu çok belli olan bir kadın koşar adım yanımıza geldi.
" Hoşgeldiniz Safiye Hanım."
" Hoşgördük Gülden. Daha önce görüşmüştük. "
Tanıyormuş kadını.
" Evet Safiye Hanım.
Hayırlı olsun çocuklar."
" Teşekkür ederiz Gülden hanım."
Dedik.
" Safiye Hanım gelinliklerimin hepsi yeni sezondur. Eminim birini mutlaka beğenecek gelin kızım. Buyrun birlikte gezelim."
" Tamam." Dedi.
Ben hayran hayran gelinliklere bakarken Demir'in telefonu çaldı. Açıp Alo! Dedi. Sonrada geliyorum. Diyip kapattı. Sonrada arkamdan belime doladı kollarını.
Yanağımdan öptü.
" Güzelim siz gezin ben bir saate gelirim."
Yan tarafıma doğru döndüm.
" Demir. Bir sıkıntı mı var?"
" Ne sıkıntı olabilir sevgilim.
Özel sipariş verdiğim yüzükler hazırlanmış. Alıp geleceğim."
" İyi de yüzük ölçümü bilmiyorsun nasıl verdin siparişi."
Kulağıma doğru yaklaştırdı dudaklarını. Kısık sesiyle,
" Vucudunun bütün ölçülerini ezbere biliyorum güzelim."
Derken babaanne girdi araya.
" Öhö öhö!"
Anında diğer tarafa döndüğümde arkasını dönmüş Gülden'i ve iki adımda yanımıza gelen babaaneyi gördüm.
" İyicena ayarun kaçtu uşak senun."
Diyip koluma girdi. Çeke çeke uzaklaştırırken Demir bana gülümseyerek bir bakış atıp,
" Beğendiklerini ayır ben gelince dene üzerinde görmek istiyorum."
Diyip gerisin geri çıktı.
Zamane gençluğu iyicana yoldan çikti. Ne yalan söyleyim utandım.
Safiye hanım önde ben arkada mağazanın içini dolaşmaya başladık. Önce birinci kattaki gelinliklere baktık.
Balık etekli, kabarık etekli, incili, boncuklu, sateni, tüllüsü... O kadar çok model vardı ki.
" Kaç bedensin kızım."
Dedi mağaza sahibi Gülden.
" 38 " dedim.
" Kafanda belli bir model var mı?"
" Şey... Aslında kabarık gelinlik sevmiyorum ben. Böyle saten, elbise tarzı bedene oturan asil duran modeliniz var mı?"
" Elbette. Hemde yeni sezon. O tarz modellerim üst katta. Buyrun çıkalım."
Bu kez Gülden önde Safiye Hanım ve ben arkada üst kata doğru çıktık. Daha merdivenin başında başlayan çeşit çeşit modeller gözalıcı ve ben hayran hayran bakıyordum. Her biri diğerinden güzel görünüyordu.
" Çok güzeller."
Sonra birden aklıma geldi. Ben aslında çok şanslı biriydim. Yaşadığım o zor zamanlar, üzücü olaylar beni İzmir'den Rize'ye burada da Demir'e getirmişti. Demir'in bana olan duygularını itiraf edişi, benim de ona karşı duygularım olsa da önce kabul etmeyişim sonra pes edişim. Sonra onunla geçirdiğim günler ve geldiğim bu son nokta...
Kader nasıl bir şeydi. İnsanı evirip çevirip kendi çizgisine sokuyordu.
" Kizum."
Yanımda bana seslenen Safiye Hanım'a döndüm.
" Neden ağlaisun?"
Ağlıyormuydum. Dudaklarımda kırık bir gülümseme ile,
" Hiiiç." Dedim.
" Heyecan ve mutluluktandır Safiye Hanım. Kolay mı gelin olacak yeni bir yuva kuracak. Öyle değil mi güzel kızım."
Kadına döndüm. Ellerimin tersiyle gözyaşlarımı silerken başımı aşağı yukarı salladım.
" Kusura bakmayın.
Ben, ben dediğiniz gibi heyecanlıyım. Ondan yani."
Kendime gelmek için derin bir nefes alıp verdim ve
gelinliklere doğru yürüdüm. Her bir gelinliğe teker teker bakarak dolaştık. İçlerinden 4 tanesini beğendim. Tabi Safiye Hanım ve Gülden'in de fikirlerini alarak. Seçtiğim her gelinliği yardımcı kızlardan biriyle alt kata giyinme kabininine indirtti kadın.
Bir saat sonra işimiz bitince aşağı kata indik. Giyip denemek için Demir'i beklerken sıcak birer kahve ikram ettiler. Yanında da içi finduklu çikolata. Kahve ve çikolata. En sevdiğim ikili. Önce çikolatanın kabını açıp ağzıma attım. Dilimle damağım arasında ezerek emerken bir yudum da kahve içtim..
" Hmmm.."
Dediğimde yanımdaki kadınlar bana bakıyordu. Nasıl bir ses çıkardıysam artık.
" Pardon."
Dedim gülümseyerek. Çok severim de ellerinize sağlık.
Ben sırıtırken kapı açılıp Demir girdi içeriye. Fincanın dibini tek de tepeme dikip ayağa kalktım. Hızlı adımlarla yanına gelip koluna girerken,
" Nihayet gelebildin."
Diyerek gülümsedim. Sonra ellerimi arkamda birleştirip yüzümü Demir'e doğru uzattım.
" Eee? Nerede yüzükler?"
Eliyle cebine vurarak burada dedi.
" Ama yarın nikahtan sonra takacağım."
" Yaah! Bari görseydim."
" Olmaz." Diyerek kestirip attı.
" Eee? Siz ne yaptınız?
Beğendiğin var mı? "
" Dört tane seçtik. "
Dedim ellerim önümde parmaklarımı birbirine geçirerek. Gerçekten şuan çok mutlu ve heyecanlı hissediyordum.
" Denemek için seni bekledim."
Elinden tutup deneme kabininin önündeki koltuğa kadar getirdim.
O babaanne ile otururken ben Gülden ile deneme bölümüne girdim. Seçtiğim gelinliklerden ilkini giymeme yardım etti. Aynada kendime bakarken bir kez daha ağlamamak için zor tuttum kendimi. Yalnız geçen bir hayatın ardından bir ailem oluyordu.
Gülden arkamdaki fermuarı çektikten sonra ortadaki çokta yüksek olmayan platformun üzerine çıktım. Sonra Gülden önümdeki perdeyi kenara çekerek açtı. Babaanne ve Demir'in beğeni dolu gözleri üzerimde nasıl? Dedim.
" Çok guzel görünüyorsun guzel kizum." Dedi Safiye Hanım.
" Melekleri kıskandıracaksın güzelim."
Dedi Demir.
" Diğerlerinide üzerinde görmek istiyorum."
" Tamam." Dedim hevesle.
&
Dört gelinliği de denedim sonunda oy birliği ile üçüncü denediğim gelinlikte karar kıldık.
" Hayırlı olsun." Dedi Gülden.
" Ama bu havada bununla uşür kizum. Beyaz kürk şal ayarlayın. Sırtunu ve omuzlarunu örtsun."
" Tabi ki merak etmeyin siz."
Yanıma gelip avuçları arasına aldı yüzümü.
" Yeni gelun olacak. Birde hasta olup uğraşmasun."
Bunu söylerken imalı şekilde bir de göz kırptı. Demir başı önünde kıs kıs gülerken yemin ederim benim tepeden tırnağa üzerime kor dökülmüş gibi hissettim utançtan.
" Biz gelinliği hazırlayalım o zaman."
Safiye Hanım araya girdi.
" Burada kalacak.
Kuaför arka sokakta. Önce kuaföre gideceğiz. Siz de gelinluğu oraya getirirsunuz."
" Tabi. Olur. Sizde boş yere taşımazsınız."
" Herşey için teşekkürler Gülden Hanım."
" Ne demek kızım. Allah hayırlı etsin inşallah. Yarın tekrar görüşmek üzere."
" Nikâha da bekleriz."
" Geleceğim inşallah."
" O halde çıkalım."
Diyen Demir ile kapıdan çıkarken,
" Çok tatlı bir kadın."
" Öyledir buraların insanları."
Diyen Demir Safiye Hanım'a döndü.
" Eee! Babaanne.
Şimdi nereye gidiyoruz.
Gözünü seveyim kısadan keselim."
" Oldi.
Don giyeyum. Kicıma degmesun."
Demir'in yüzü değişirken bu kez ben gülüyordum kıs kıs.
" Once ayakkabu alacağuz.
Sonra da Abdullah hocaya gideceuz."
" Abdullah hoca mı?
O neden? "
" Ula uşak.
Bu nikah işi sağa yaramadi. Hepten gitti aklun.
İmam nikahı içun da!"
" Hee.
Bak onu doğru dedun.
Adadan sonra benda akul kalmadi. Aşkimdan deluye döndum da!"
Demir yine şiveli konuşunca Safiye hanım yanına gelip omuzundan ittirdi.
" Yürü ula zevzek!"
Birlikte bizi bekleyen minibüse tekrar bindik. Metin sürgülü kapıyı kapatıp ön tarafa Hüseyin'in yanına bindi yine.
" Şimdi nereye abi."
" Çarşıya."
" Tamam abi."
Hareket ettiğimizde elimi elleri arasına aldı Demir. Aynı anda Safiye Hanım'ın gözleri bizi buldu.
" Ne?
Neden öyle bakıyorsun babaanne.
Karım olacak kızın elini tutmakta mı yasak?"
Gözleri Demir'i izlemeye devam ederken,
" Değiştun." Dedi.
" Çok değiştun uşak.
Eski Demir değulsun.
İçine kapanuk, surati asuk, dunyaya kus Demir değulsun."
Demir'in gözleri bana döndü.
" Onunla değişti babaanne.
Ada ile...
Hayatıma herşeyin en güzelini o getirdi."
Keşke... "
Dedikten sonra sustu.
"Allah ömür boyu mutlu etsun. Nazarlardan kem gozlerden düşmanlardan korusun."
Arabanın içindeki sessizliği Metin bozdu.
" Abi çarşıya geldik.'
Kaldırıma yaklaşıp durdu araç. Birlikte inip gördüğümüz ilk büyük mağazanın önünde durduk. Evet bir marka mağaza daha. İçeriye girdikten sonra yanımıza gelen kıza gelinlik altına ayakkabı aradığımı söyledim. Tabi şaşırdı önce. Şubatta nikâh ve gelin... Nadiren olan bir şeydi.
" O ayakkabılar sezonluk olduğu için arka bölüme kaldırmıştık. Buyurun arkaya geçelim."
Demir, "Ben buradayım siz dolaşın."
Diyerek beklerken biz de büyük mağazanın arka bölümüne geçtik.
Kız önce nasıl birşey aradığımı sordu. Ne önerirsiniz dedim. Şubat ayı olduğu için kapalı burun daha uygun olur bence. dedi.
Mantıklıydı. Soğuk havada açık ayakkabı olmazdı elbette. Yaz ayını mı bekleseydik acaba diye düşünmeden edemedim.
" Ayak numaranızı kaçtı."
"37"
Kız rafların arasında dolaşıp 6 çeşit ayakkabı çıkardı.
Her birini tek tek denerken seçtiğim gelinliği hayal edip uygun olanı bulmaya çalıştım.
Sonunda bir tanesini beğenip bu olsun. Dedim.
" Güzel seçim." dedi Safiye Hanım.
" Gelinliğe de uydu."
Böylelikle ayakkabı konusunuda halledip aldığımız çanta ile mağazadan çıktık.
Yeniden araca binip bu kez Abdullah hoca dedikleri adamın yanına doğru yola çıktık. Rize'nin merkezinde denize yakın bir cami önünde durduk. Saate baktı Demir.
" Şimdi İkindi vakti. Namaz bitsin sonra gireriz."
Aracın içinde namazın bitmesini ve cemaatin çıkmasını beklerken arkadaşım Pelin'i arayıp yarın nikahımız var dedim. Tabi önce bir azar işittim son anda söylediğim için. Ama sonra yumuşadı. Tabi ki geleceğim. Dedi.
&
Herkes çıktıktan sonra araçtan inip câminin önüne gelmiştik ki Safiye Hanım kolumu tutup durdurdu. Çantasında yeşil bir şal çıkarıp başıma örttü.
" Gözlerine de uydu ve çok yakuştu.
Nikâhtan once abdest alun."
Dedi sonra ve ayakkabılarımızı çıkarıp içeri girdik. Abdullah hoca görünce gülümseyerek karşıladı bizi.
" Selamün aleyküm Abdullah hocam."
" Aleyküm selam Demir oğlum."
Demir hızlı iki adımda yaklaşıp adamın elini öptü.
" Hoş geldiniz.
Hayırlı olsun."
Derken bir Demir'e bir bana baktı.
Buyrun gelun. Bizde sizi bekliyorduk.
Arkasındaki iki genci gösterdi.
Ahmet ve Mehmet. Benim oğlanlar. Nikâh şahidi olarak gelen biri yoksa bizim uşaklar şahidiniz olacak.
" Hayırlı olsun abi..
Hayırlı olsun abla."
Dedi iki kardeş sırayla. Teşekkür ederiz. Dedik biz de onlar gibi sırayla.
" İsabet olmuş hocam. Zira biz şahit işini unuttuk."
Dedi Demir. Zira Safiye Hanım söyleyene kadar haberimiz dahi yoktu ki.
&
Yirmi dakika kadar sonra abdesli şekilde bihrabın önünde dizlerimiz üzerinde oturuyorduk. Ben Demir ile yan yana Abdullah hoca karşımızda iki şahit iki yanımızda Safiye Hanım da arkamızdaydı.
Abdullah hoca önce bir kaç dini bilgi verdi. Sonra aile ne demek, nasıl olmalı onu anlattı. Ardından peygamber efendimizin (sav) aile hayatını anlattı. Nelere dikkat edilmeli onu anlattı. Sevginin saygının hoşgörülü olmanın ne kadar önemli olduğunu anlattı. En son olarakta mehir olarak ne istediğimi sordu. Düşündüm. Mehir olarak ne isteyebilirim acaba diye düşündüm. Düşünürken gözlerim Demir'e kaydı.
" Sana veremeyeceğim hiç bir şey yok." Dedi.
Gülümseyerek Abdullah hocaya döndüm.
" Hocam.
Ardeşende oturduğum evi bana vermişti Demir. Mehir o olsun. Hak geçmesin." Dedim.
Hoca gülümseyerek başlarken Demir bana döndü.
" Hocam Ardeşen'de kaldığı otelide ona veriyorum."
Demez mi. Gözlerim kocaman ağzım bir karış açık kaldım. İşaret parmağı ile ağzımı kapattı.
" Nikahımızı kıyabilirsiniz hocam."
Abdullah hoca görevine dönüp nikahımızı kıyarken Ahmet ve Mehmet de şahitlik ettiler.
" Allah mesud etsin."
Ayağa kalkıp önce Abdullah hocanın sonra Safiye Hanım'ın elini öptük. Safiye Hanım çantasından bir kutu çıkardı ve açtı.
" Bu da benum hediyemdur."
Gözlerim yeniden kocaman açılırken,
" Be-ben bunu alamam babaanne."
" Alacasun. Gönul isterduki davullu zurnalu düşman çatlatan bir dugun edeyum. Ama kısmet değulmuş. Artuk benumda kizimsun."
Gözlerim dolarken bir kez daha eğilip elini öptüm. Bu kez sıkıca sarıldı. Ardından kutunun kapağı kapatıp çantamın içene yerleştirdi.
" Allah hayırlu etsun." Dedi.
*****
Abdullah hoca ve oğulları ile vedalaşıp dışarıya çıktığımızda bambaşka hissediyordum. Biz bekleyen araca binip tekrar yola çıkarken Metin yeniden sordu.
" Nereye abi."
" Restorana."
" Metin, Demir'i ve gelunumu restorana bıraktıktan sonra beni de eve bırakun."
" Olmaz öyle sen de bizimle gel babaanne." Dedim.
"Ben sizun kadar genç değulum, yoruldum. Eve gidip dinlenmek isteirum siz keyfinuze bakun kizum."
Israr etmedik. Metin bizi restorana bıraktıktan sonra Safiye Hanımı bırakıp dönerim abi diyerek yola devam etti. Bizde içeriye girip bizim için ayrılan masaya geçtik. Cam kenarı ve çok güzel bir manzarası vardı.
Gelen garsona balık siparişlerimizi verdikten sonra beklemeye başladık. Gerçekten açılmıştık. Balıkları beklerken iki garson salata, çeşit çeşit mezeler ve içecek getirildiler. Bir süre sonrada enfes görünen balıklar geldi. İkimizde üç günden aç kalmış gibi yerken bulduk kendimizi. Kendi kendime güldüm.
" Neden gülüyorsun."
" Hâlimize bak sanki hiç balık yememiş gibiyiz."
" Buranın balıkları çok lezzetli oluyor. Eh birde yeni damat ve gelin olunca... Enerji lazım."
İmalı sekilde göz kırpınca ayağımla bacağına bir tekme vurdum.
" Şşiitt." Dedim kısık sesle bir yandan etrafa bakarak.
" Arsız... Biri duyacak."
Geriye yaslandı.
" Umrumda değil. Karımla istediğim gibi konuşurum."
" Nikâh yarın Demir Bey."
" İmam nikahı oldu Ada hanım."
" Doğru ya."
Masanın üzerinden bana doğru yaklaştı.
" Allah katında karımsın. Gerisi teferruat."
Dedi. Ardından,
" Hmm. Bak aklıma ne geldi. Bu gece aynı odada uyuyabiliriz. Babaannem karışmaz."
Pis pis sırıtıyordu.
" Demir sus lütfen. Valla biri duyacak rezil olacağız."
" Tamam tamam sustum.
Evde devam ederim."
Bir tekme daha attım masa altından bacağına.
Önümüze dönüp yemeğimizi yemeye devam ederken aklıma gelen şeyle iştahımın kaçtığını hissettim. Başımı önümden kaldırıp gözlerimi Demir'e çevirdim. Önündeki balığı iştahla yemeye devam ediyordu.
" Demir..." Dedim.
" Hmm..."
" Bir gün benden bıkar mısın?
Bana olan sevgin azalır mı?"
Elimdeki çatal bıçağı bırakırken geriye yaslandı.
" Nereden çıktı şimdi bu?"
" Hiiiç aklıma geldi öyle."
" Ada! Konuyu yine yaşa getireceksen..."
" Yok...
Yaş değil de. Ne bileyim içinde garip bir korku var."
" Ada, saçma sapan şeyler düşünme. Ben seni hiç bir zaman bıkmam, senden soğumam seni sevmekten asla vazgeçmem. Son bir haftayı birlikte geçirdik yarın nikahımız var, Ve hâlâ bunu hâlâ anlayamadın mı?"
Gözlerimi gözlerine çevirdim.
" Demir.
Korkuyorum."
" Korkuyor musun?
Neyden?"
" Herşeyin böyle iyi gitmesinden.
Sanki birşey olacak korkusu var içimde. Sanki bir şey olacakmışta aramıza bir uçurum açılacakmış gibi "
" Korkularının sebebi yaşadıkların Ada. "
Elini masadaki elimin üzerine koydu. Sıcak avuç içi ile elimi sardı.
" Geçmişi unut.
Gelecekte herşey daha güzel olacak."
Sözleri içime su serpti. Derin bir nefes alıp verdim. Haklıydı. Yaşadığım şeylerin ruhumda bıraktığı psikolojik korkulardı bunlar.
Masanın üzerinden Demir'e doğru uzandım.
" Demir." Derken etrafıma bakındım.
" Hmm."
" Aklıma ne geldi bak."
" Ne geldi."
" Saat daha erken. Buradan çıkınca giderken bir pasta alalım. Eve gidince senin alt kattaki odaya geçeriz. Pastanın yanına da çay ve atıştırmalıklar.
Güzelde bir film açarız. Ne dersin."
" Olur güzelim."
*****
Eve geldiğimizde elimizde bir pasta, bir poşet dolusu abur cubur vardı. Safiye Hanım odasına çıkmış, Yalçın ve Mercan hâlâ yoklardı. Elimizi yüzümüzü yıkayıp temizlenip üzerimizi değiştikten sonra Haticeden bir tepsi, termosta çay ve bardak alıp Demir'in alt kattaki odasına geçtik. Herşeyi tepsiye yerleştirip yatağın üzerine, ayak ucuna koyduk. Çayları da tabi. Laptopdan da romantik komedi tarzında bir film açtık.
Herşey çok güzeldi. Bir yandan atıştırıp bir yandan film izliyorduk. Ama hesap edemediğim bir şey oldu. Yorgunluktan Demir'in kolları arasında uyuya kalmak. Evet son hatırladığım şey ekranda kavga eden çiftdi. Sonrası yok.
Gözlerimi açtığımda sabah olmuş Demir'in ahtapot gibi sardığı kolları arasındaydım. Aklım başıma geldiğinde Demir'in kollarının arasından çıkıp yerimde doğruldum. Ne çay ne tepsi ne pasta ne film. Saate baktım. Sabahın yedisi.
" Günaydın güzelim."
Arkama dönüp baktığımda Demir dirseği üzerine kalkmış beni izliyordu.
" Günaydın. Da. Ben uyuya kalmışım."
" Evet öyle oldu."
" Ya kusura bakma."
" Önemli değil güzelim."
Diyerek yerinden kalktı.
" Bugünden sonra önümüzde birlikte geçireceğimiz çok gece var."
Yanıma gelip ellerimden tuttu.
" Hadi kalk bakalım.
Bugün büyük gün. Resmen karım olacağın gün."
Yerimden kalkıp banyoya geçtim. Rutin işlerimi halledip sıcak su ile güzel bir duş alıp çıktım. Benden sonrada da Demir... Sonra hızlıca hazırlanıp odadan çıkarak yemek odasına yürürken Safiye Hanımla karşılaştık. Aynı odadan çıktığımızı görsede umursamadı. Yürümeye devam etti. Onun ardından da dayı Bey geldi.
" Günaydın." Dedi.
" Günaydın." Dedik.
" Hadi oyalanmayun. Da!
Bugün nikâh vardur!"
Hızlı adımlarla yemek odasına geçip yerimize oturduk. Yalçın ve Mercan yoktu. Demir Dayı Beye baktı.
" İşleru biturmek içun gecikecakmuş. Ama nikâha geleceğum dedu."
" Mercan nerede?"
Dedim. Omuz silkti.
" Boş verun onları. Hızli olun çikalum. "
Safiye Hanım'ın dürtmesiyle hızlı hızlı yaptık kahvaltıyı. Sonrada hazırlanıp çıktık. Kapının önünde gelin aracı olarak süslenmiş bir minibüsü görmek beklediğim birşey değildi ama hoşuma gitmişti.
Araca binip yola çıktık. Bir saat kadar sonra önce kuaföre geldik. Ben ve Safiye Hanım içeri girerken Demir ve Dayı Bey erkek kuaförüne gittiler. Saçım makyajım el bakımı tırnak bakımı derken baya kaldık kuaförde. İşimiz bitince Gülden hanım ve yardımcı kızlardan biri gelinliği getirip giymeme yardım ettikler. Ardından saçımı bozmamak için dikkat ederek duvağı taktılar. Herşey bittiğinde boy aynasında bambaşka bir Ada vardı.
Gözlerim yeniden dolunca Güldenden geldi uyarı.
" Şşiiştt ağlama. Bak makyajın bozulursa kendi nikahına geç kalan gelin olursun."
Gözlerimi tavana çevirip kırpıştırarak gözyaşlarımı geldikleri yere yolladım. Gülden kürk şalı omuzlarıma örttü. O sırada kapı açıldı ve o geldi. Demir... O bana ben ona bakıyorduk hayran.
Yapılı saçı ve üzerindeki simokini ile çok daha yakışıklı olmuştu. Yanıma geldi ellerimden tutup bir bir öptü.
" Peri kızı gibi olmuşsun güzelim."
"Sende çok yakışıklı görünüyorsun."
Demir önce kuaförün ve gelinliğin ücretini verdi. Ardından çıraklara bolca bahşiş. Sonrada kolunda benimle kapıdan çıktık. Şubat ayı olmasına rağmen gökyüzü açık soğuk da olsa güneş vardı. Çiçeklerle süslü minibüs şimdi tam anlamıyla gelin arabası olmuştu. Demir'in yardımı ile bindim araca. Sonra Demir bindi yanıma. Ardından Safiye Hanım ve Dayı Bey. Metin örttü yine kapıyı. Sonra direksiyona geçti. Diğer iki adamı arkadaki ikinci bir araca bindiler. Bizim araç önde diğer araç arkada nikâh dairesine doğru yola çıktık.
*****
Kısa süren yolculuktan sonra nikâh dairesinin önünde durdu araç. Önden Demir ardından Ada indi. Onların ardından da Safiye Hanım ve İlyas. Hızlı adımlarla içeriye girerken Pelin karşıladı arkadaşını.
" Adaa...
Yaa çok güzel olmuşsun."
Diyerek sarıldı gözleri dolu dolu.
Sonra Demir'e döndü.
" İkinizide tebrik ederim." Dedi.
" Teşekkür ederim."
Bu arada Yalçın ve Mercan göründüler. İkisinin de burada oluşu herkesi şaşırtmıştı doğrusu. Huyu mu değiştiriyordu abi Yalçın'ın?
Elleri ceplerinde Demir'in yanına gelip durdu. Sonra sağ elini cebinden çıkarıp Demir'e uzattı.
" Hayırlı olsun. Tebrik ederim."
Demir bir Yalçın'a bir eline baktı. Demir'e doğru bir adım atmıştı Yalçın. Bundan sonra iyi anlaşalım der gibiydi hâli ve bakışları. Kısa bir ân düşünsede uzatılan eli geri çevirmedi Demir, sıktı...
" Teşekkür ederim."
Dedi yarım ağız. Öyle hemen düzelemezdi araları. Yalçından sonra Mercan konuştu. Tebrikler. Dedi tek kelime.
" Zaman geldi. Hadi girelim."
Demir ve Ada nikâh masasındaki yerlerine geçip oturdu. Nikâh şahidi olarak Dayı Bey gelirken,
" Diğer şahit Yalçın olsun."
Dedi Safiye. Belki de daha iyi olur bundan sonra araları diye düşünmüştü çünkü. Herkes birbirine bakıyordu sessiz. Sonunda Yalçın yerinden kalkıp masaya gelip oturdu. Aklında şahitlik gibi birşey yoktu ama bir anda kendini şahit olarak bulmuştu. Nikâh memuru da yerini alınca nikâh başladı.
Memur kadın önce çiftlerin belgelerine baktı. Sonra,
" Eveet.
Bugün burada bu çiftimizin nikahını kıymak için toplamış bulunuyoruz. Demir'e döndü.
" Siz Demir Demirkaya. Ada Öztürk'ü eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
Demir'in gözleri Ada'nın gözlerini buldu.
" Evet ediyorum."
" Siz Ada Öztürk. Demir Demirkaya'yı eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"
Ada'nın gözleri hâlâ Demirde,
" Evet ediyorum." Dedi. İkisininde hayatının en güzel günüydü.
İlyas ve Yalçın'a döndü memur.
"Sizlerde şahitlik ediyor musunuz?"
İkisi birden, evet ediyoruz dediler.
" Bende belediyemizin bana verdiği yetkiye dayanarak sizleri karı koca ilan ediyorum. Allah mesud etsin."
Ayağa kalktılar. Demir cebinden çıkardığı yüzük kutusunu Ada'nın önünde açtı. İçinden yüzükleri çıkardı.
Ada'nın yüzüğünü elleriyle taktı parmağına. Şaşırdı kız. Gerçektende tam uymuştu yüzük. Sonra takacağı yüzüğü Ada'ya verdi Demir. Ardından parmağını uzattı. Demir'in yüzüğünü de Ada taktı eliyle.
Demir adanın duvağını kaldırıp alnından öptüğünde alkışlar duyuldu. Artık resmen karı koca olmuşlardı.
İkinci kere tebrikler alındı. Pelin ikinci kere sarıldı arkadaşına.
" Artık gidelim mi? Malum damat balayına gideceği için şirkette işler beni bekliyor."
Yalçın'ın sözleri yüzlerde tebessüm sebebi olurken kapıya yürüdüler. Bina önüne çıktıklarında Yalçın,
" Babaanne, dayı isterseniz sizi de bırakalım."
" Yok uşak."
Dedi Safiye Hanım.
" Hasan la Hüseyin göturecek bizu. "
Peline baktı Ada.
" Ben arkadaşın arabayla geldim canım." dedi kız. Rahattı.
Mercan'a döndü Yalçın.
" Sende onlarla git.
Bende direk şirkete geçerim."
" Tamam." Dedi kız. Safiye ve İlyas'ın arkasından yürüdü.
O anda duyuldu önce keskin bir fren sesi. Ardından da arka arkaya yağdı kurşunlar. Ne olduğunu anlamayan Demir anında Ada'ya sarıldı ilk. Etraftaki insanların bağırış çağırışları ve çığlıkları arasında bir anda ortalık kıyamet gününe döndü. Saldırı yapılan araç hızla uzaklaşırken Demir sırtına yediği kurşunla Ada ile birlikte yerdeydi. Zorlukla kaldırdı başını. Sevdiği kıza baktı. Karısı olan kıza... Hareketsiz öylece yatıyordu. Alnından yüzüne doğru inen kanı gördü.
Ada... Dedi son nefesini verircesine. Sırtındaki kurşunlar değil gördüğü görüntü kesti nefesini. Yığıldı kaldı olduğu yere.
Saldırıda Demir, Ada ve Yalçın kanlar içinde yerde kalmıştı.
***************************
Evet canlar bölüm sonu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗🤗.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.5k Okunma |
1.79k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |