34. Bölüm

🌊K.31 Kurşun hafızasunu almuş

azimet azimet
azamet_29_2

Saldırı yapılan araç hızla uzaklaşırken Demir sırtına yediği kurşunla Ada ile birlikte yerdeydi. Zorlukla kaldırdı başını. Sevdiği kıza baktı. Karısı olan kıza... Hareketsiz öylece yatıyordu. Alnından yüzüne doğru inen kanı gördü.

 

Ada... Dedi son nefesini verircesine. Sırtındaki kurşunlar değil gördüğü görüntü kesti nefesini. Yığıldı kaldı olduğu yere.

 

Saldırıda Demir, Ada ve Yalçın kanlar içinde yerde kalmıştı.

*****

Dakikalar sonra arka arkaya sürekli kornaya basarak gelen iki araç Şehir Hastanesinin acil girişinin önünde durdu. Hızla açılan kapıdan Metin indi önce. Koşarak acil kapısından daldı. Üstü başı elleri kandı.

 

" YARDIM EDİİNN!

DOKTOOR!

DOKTOR YOK MUUU?!

HEMŞİRE!

YARDIM EDİİİNN! "

 

Koşarak geldi doktorlar ve hemşireler.

 

" YARDIM EDİN!

NE OLUR! YARALILAR VAR!"

 

Diye bağıran Metin doktorun kolundan tutup çekiştirerek götürürken,

 

" Silahlı saldırı. Üç Yaralı var. "

 

Diyince personel üç sedyeyle çıktılar arkalarından dışarıya. Daha sabah gelin arabası olarak hazırlanan minibüsün kapısını açtı İlyas.

 

" Çabuk olun!"

 

Nikâh dairesinin önünde yerde yatan Demir'i ve Ada'yı ambulans falan beklemeden apar topar minibüsün içine, Yalçın'ı ise Hasan ve Hüseyin'in aracına almışlar hiç oyalanmadan hastaneye getirmişlerdi.

 

Önce kanlar içindeki Demir'i aldılar minibüsün içinden.

 

" Sırtunda iki kurşun yarasu!"

 

Dedi İlyas ağlamaklı. Hareketsiz bedeni sedyeye yüz üstü bırakıldı Demir'in. Başı yanda dudakları arasından kan boşaldı beyaz örtüye. Ciğerlerinden ağzına dolan kan... Hızla içeriye götürülürken Ada alındı diğer sedyeye. Alnından yüzüne oradan boynuna doğru inen kan kar beyazı gelinliğine bulaşmıştı.

 

Ardından Hasan ve Hüseyin'in çıkardığı Yalçın alındı diğer araçtan. Sağ tarafındaki kurşun beyaz gömleğini kana bulamıştı.

 

Üç yaralı acil bölümüne alınırken arkadan bir taksi geldi. Safiye hanım Pelin ve Mercan ağlama krizi geçirerek indiler araçtan. Onlarında ellerinde üzerlerinde kan vardı. Araçlara alınırken yardım edenler onlardı. Koşarak arkalarından girdiler içeriye. Koridordaki İlyas ve adamların arasından sesi duyuldu doktorun.

 

" Hemen ameliyata alıyoruz hemen hemen!"

 

Derken yanlarından geçti Demir'in yattığı sedye ile hemşireler. Arkasından Yalçın'ın olduğu sedye ilerledi hızlı şekilde.

 

Kadınlar bir bir bakmakla yetindiler asansöre gidişlerine.

 

"Allah'um! Allah'um sen acı bize. Sen kori çocuklarumu!

 

Sonra aklına gelen Ada ile koşarak acil müdahale odasına geldiler.

 

" Ada!"

 

Dedi Safiye Hanım.

 

" Kizum nasul?"

 

Kızın başucundaki hemşire Ada'nın başındaki duvağı çıkarıp kenara atmış adanın kolunda bir serum doktor başındaki yaraya bakıyordu. Kızın sol kaşının yanından saçları arasına doğru bir sıyrık vardı. Demir'in sayesinde üzerine yağan kurşunlardan sadece biri temas etmiş oda sadece sıyırmıştı. Ada'nın başını yana çevirince ikinci yarayı gördü doktor. Başının arkasında da küçük bir kan ve şişlik vardı. Düşünce başını çarpmıştı.

 

" Nasul dedum doktor!"

 

" Kurşun sıyırmış. Başının arkasında da bir şişlik var. Başka yaraberesi yok. Diğerlerinden daha şanslı."

 

Daha fazla dayanamayan Safiye Hanım'ın eli sıkışan kalbine giderken bacaklarındaki derman kesildi. Olduğu yere yığılacakken hâlâ ağlayan kızlar girdi kollarına. Müdahale odasındaki diğer yatağa alındı Safiye Hanım. Bir hemşire geldi. Kadının tansiyonunun ölçerken Mercan kocası Yalçın'ın arkasından, Pelin arkadaşına ve olanlara Safiye Hanım herkes için ağlıyordu. Bir serumda Safiye Hanım'a takıldı. Sakinleştirici ilaç verildi. Yoksa kalp krizi geçirecek hâle gelmişti kadın.

 

Bu sırada İlyas ve adamları elleri ve üzerleri kan koridorda deli gibi ileri geri yürüyorlardı. Bir anda Metin'in yakasına yapıştı. Yüzünü yüzüne yaklaştırdı.

 

"Ümit'i ara heman buraya gelsun. Sende durma burda."

 

Demişti ki kapıdan polisler girdi.

 

" Kahretsin."

 

Dedi. Silahlı saldırı ihbarı ile polis olayın peşine düşmüştü. İlyas polisler yanına gelene kadar hızlı hızlı kurdu cümlelerini.

 

" Hemen adamlaru çağur.

O şerefsuzleru bulup geturmedan gelmeyun. Yoksa ellerumle geberturum sizu."

 

Metin polislerin yanından geçip çıkarken Hasan içerde kaldı Hüseyin kapının dışına çıkıp beklemeye başladılar ne olur ne olmaz diye. Şuan kimse güvende değildi.

 

Polisler İlyas ile konuşurken Metin ilk iş Ümit'i arayıp çağırdı ardından Ziya'yı aradı. Olan biteni anlattı.

 

Hemen dayının yanına gel burada kal.

 

Dedikten sonra telefonu kapatıp hızla aracına doğru ilerledi.

*****

Aradan bir buçuk saat geçti. Ziya katta, bir kaç adam girişlerde nöbet tutarken akşam olmuş karanlık çökmüştü. Ada özel odaya alınmış hâlâ kendinden bir haber uyurken diğerleri odadaki koltukta ağlamaktan bitap düşmüş sonunda şişmiş gözlerle oturmuş bekliyorlardı.

 

İlyas kolundaki saate baktı. Yediyi geçiyordu ama ne Demirden ne Yalçından haber vardı.

 

Sonunda dayanamayan İlyas ameliyathaneye inmeye karar vermişti ki kapıdan Ziya girdi. Herkes ayağa fırladı.

 

" Yalçın Bey'in ameliyatı bitmiş. Yan odaya alacaklar."

 

Mercan koşarak çıkarken odadan, İlyasda peşinden çıktı.

 

" Ya Demir?"

 

" Demir abinin ameliyatı sürüyor. Zor bir ameliyat."

 

Başı önüne indi.

 

" Dayanabilir mi bilmiyorum?"

 

" Benim oğlum güçlüdur! Dayanur!"

 

Dedi İlyas. Demir'i oğlu gibi görüyordu. Bu sırada yan odaya getirilen Yalçın'ı gördü. Hızlı adımlarla odaya girdi peşinden. Yanında gelen Doktor Ümit'in koluna yapıştı.

 

" Nasul? "

 

" Ameliyatı iyi geçti.

Kurşun karın boşluğuna gelsede iç organlar zarar görmemiş."

 

Yalçın iyiydi. Ama Demir... Durmadı İlyas... Duramadı. Arkasını dönüp hızlı adımlarla asansöre yürüdü. Ziya koşar adım zor yetişti peşinden.

 

" Abi nereye?"

 

"Ameliyathanenun önünde bekleyeceum."

 

Gelen asansöre binip düğmeye bastı. Aşağı inerken Ziya'ya döndü.

 

" Buldunuz mu o piçleru?"

 

Başını önüne indirip iki yana salladı Ziya.

 

" Keşke bende orada olsaydım.

Yalnız bırakmasaydım sizi."

 

Islak kirpikleri sımsıkı kapalı Ziya'ya baktı İlyas. Sonra koluna... Bir şey demedi.

 

" Yerin dibine de girse buluruz abi merak etme sen."

 

" Merak etmiyorum."

 

Ziya'nın gözleri İlyas'ın gözlerini buldu. Bakışları bulamazsanız sen düşün diyordu.

 

Asansör durduğunda inip ameliyathanenin olduğu yöne yürüdüler. Ameliyathanenin kapıları kapalı ameliyat devam ediyordu. Duvara yaslandı İlyas. Sonra kayan bedenini yere bıraktı. Dizlerini kendine çekip dua etti içinden.

 

Allah'um sen oni biza bağuşla. Dayan evlat.

Sen çok güçlüsun. Dayan...

*****

Aradan dakikalar geçti. Ameliyathanenin kapısı birden açıldığında ayağa fırladı İlyas. Nihayet Demir de çıkmıştı, üzerinde kablolar ağzında entübe hortumu makineye bağlı şekilde. Yaşlı adam koşarak geldi yanına bir kaç saniyecik görebildi yeğenini. Hemşireler koşar adım alıp götürdüler sonra. Arkadan çıkan doktoru görüp yanına koştu adam.

 

" Soyle doktor. Nasul?"

 

" Çok kan kaybetmiş. Zor bir ameliyat oldu. Ameliyat sırasında kalbi durdu. Hemen müdahale ettik. Kurşunları çıkardık. Genç güçlü bir adam. Umarım dayanır.

 

Şimdi yoğun bakıma alacağız. Vücudu daha hızlı toparlanıp kendine gelsin diye."

 

" Peki ne kadar kalacak yoğun bakımda?" dedi Ziya.

 

Sorduğu soru tamda İlyas'ın sormak isteği şeydi.

 

"Şuan kesin bir şey söyleyemem ama en az bir hafta. Sonrası ona kalmış. On gün de olabilir bir ayda."

 

Omuzları düştü İlyas'ın. Demek bu kadar ciddiydi durumu. Olsun. Dedi.

Yaşıyorya...

 

Yeniden asansöre binip yatan hasta katına çıktılar. Pelin ve Safiye Hanım Ada'nın odasında Mercan ise Yalçın'ın odasındaydı.

 

İlyas bir Ada'nın odasına girip çıktı bir Yalçın'ın. Elini ensesine götürüp ovaladı. Ne yapacağını düşünüyordu.

 

" Ziya." Dedi sonunda.

 

" Sen burada kalacasun. Hasan ile Hüseyin yoğun bakımun olduğu kata çıksınlar hemen. Gece gündüz nobet tutacaklar. Buraya Alpereni de çağur. Odaların önünde nöbet tutacasunuz!"

 

" Tamam."

 

" Safiye Hanım'u da eve götürsunler. Guvenlugu de arturun.

 

" Olmaz!" dedi kadın.

 

" Burada kalacağum."

 

" Hayur! " dedi İlyas.

 

"Zaten hastasun.

Dayanamazsun. Burada kalup iyica hasta olunca kimseye faydan olmaz. Bir şey olursa deruz biz sağa."

 

Hak verdi kadın. Üzüldükçe kalbi sıkışır olmuştu.

 

" Tamam." derken Pelin'e çevirdi gözlerini İlyas.

 

Kız hâlâ ıslak ve kızarık gözleriyle bir arkadaşına bir adama baktı.

 

" Benim de dönmem, izin almam lazım. Aksi hâlde işimde sorun çıkar. Yarın ilk iş izin alıp tekrar geleceğim."

 

" Tamam." dedi İlyas.

 

" Senide bıraksın adamlar."

 

Kapıya yürüdü kız. Sonra geri döndü.

 

" Ne olur dikkatli olun. Uyanırsa da hemen haber verin bana."

 

Başını saklamakla yetindi İlyas. Safiye Hanım ve Pelin çıkarken tekrar odaya döndü. Yatağın yanına kadar gelip kızı izledi. Başında bir sargı. Kolunda serum öylece hareketsiz yatıyordu.

 

" Kadersuz kiz."

 

Dedi. Sonrada dışarıya çıktı. Kapıların önünde Ziya ve Alperen duruyordu.

 

" Buradan ayrulmayun."

 

Diyerek yoğun bakım bölümüne doğru yürüdü. Bir kaç dakika sonra Demir'in odasının önünde koridor ile oda arasındaki camdan içeriye Demir'e bakıyordu. Kabloların hortumların arasında rengi kireç gibi öylece yatıyordu oğlu gördüğü genç adam.

 

Bir yandan Demir'i izlerken bir yandan düşündü. Kimdi? Bu saldırı kimin işiydi? Hem Demir'i hem Yalçın'ı hedef alan kimdi? Düşündü... Düşündü... Aklına gelen tek kişi Alpay oldu ama o ölmüştü. Ya Yalçın? Ama Yalçında yaralıydı. Ellerini saçlarına geçirdi. Kendi kendine bağırırken Ümit geldi.

 

" Herşey stabil. Sadece beklememiz gerekiyor. Demir Bey güçlüdür. Bunu da atlatacak eminim."

 

Sessizdi İlyas hâlâ. İtiraf edemesede korkuyordu. Buradan sağ çıkamazsa korkusu kocaman bir kaya gibi yüreği üzerinde oturuyordu.

 

Bir kaç saniye daha baktı camın arkasındaki adama. Ardından arkasını döndü ve asansöre yürüdü. Bir kaç dakika içinde yine Yalçın'ın olduğu odanın önündeydi. İçerden gelen sesi dinledi bir süre.

 

Mercan hem ağlıyor hem de Yalçın ile konuşuyordu.

 

" Ne olur uyan!"

 

İçeriye doğru adımladı. Kocasının elini avuçları arasına almış ağlayan Mercan ile göz göze gelirken gözlerini sildi kız.

 

Ardından Yalçın'a odaklandı. Yanına doğru geldi. Bir süre Yalçın'ı izledi. Sonra üzerindeki örtüyü kaldırıp karnındaki sargıya baktı.

 

Yalçın mı şanslıydı. Demir mi şanssızdı. Kafasının içinde düşünceler birbirine girmiş beyin damarları zonkluyordu.

Örtüyü örtüp odadan çıktı. Bu kez Ada'nın odasına girip kıza bir bakış attıktan sonra koltuğa geçip oturdu.

 

Bir şeyler dönüyor.

 

Dedi içinden.

 

Büyük şeyler.

 

Geriye yaslanıp gözlerini kapattı. Düşünürken uyuya kaldı.

*****

Aradan saatler geçti. Uyanan İlyas gecenin üçünde yine önce Ada'yı kontrol etti. Ardından Demir'in yanına gidip dakikalarca izledi. Hatta izlerken sanki karşısında ve uyanıkmış gibi konuştu onunla. Kafasından geçenleri anlattı. Sonra dayan, dedi. Dayan...

Ayağa kalk! Kalkta size bunu yapanları bulup kafalarını koparalım. Sonra sustu. Derin bir sessizlik vardı koridorda. Nefes alıp verdi. Başı önüne indi. Geldiği odaya Ada'nın yanına dönerken Yalçın'ın olduğu odaya girdi en son. Hâlâ uyuyordu. Mercan ise yanıbaşındaki koltukta dizlerini kendine çekip kollarını kendine sarmış uyuyakalmıştı.

 

Uyu Yalçın efendu. Uyu. Sabah konuşacağuz.

 

Dedikten sonra odadan çıkıp Ada'nın odasına döndü. Yeniden koltuğa oturup geriye yaslandı. Düşünmeye devam etti. Bir süre sonra da yeniden uyuyakaldı.

*****

Sabah odaya giren hemşirenin sesiyle uyandı İlyas. Anında ayağa kalktı. Önce pencereden dışarıya sonra kolundaki saate gitti gözleri. Ada'ya bir bakış atıp hemşireye döndü.

 

" Serumu değiştireceğim. "

 

Dedi kız açıklama gereği duyarak.

İlyas Yalçın'ın yanına gitmek için kapıdan çıkarken Ziya ile burun buruna geldi.

 

" Yalçın Bey uyandı abi."

 

İlyas Ziya'nın yanından geçip odaya girdi. Ziya'nın dediği gibi Yalçın uyanmıştı. Mercan'ı yüzünde güller açmıştı tabi.

 

" Uyanmuşsun.

Geçmiş olsun!

Nasulsun? "

 

" İdare eder." dedi Yalçın yatağında kıpırdanırken acıyla buruştu yüzü.

 

" Demir nasıl, Ada nasıl?"

 

" Demir'in durumu kritik Ada ise bir santim farkla ölümden kurtuldu. Kafasını sıyırıp geçmiş kurşun."

 

"Kim olduklarını buldunuz mu?"

 

" Hayır.

Sen biliyorsundur diye duşunüyordum."

 

Çok ciddi şekilde konuşmuştu İlyas.

 

" Ben mi?

Ben nasıl bileceğim."

 

Çatık kaşları ile İlyas'a bakıyordu.

 

" Son günlerde olanlardan sonra bunu benim size sormam gerekiyor asıl. Ada'nın kaçırılması Demir'in şüpheli hareketleri, Alpay Denizer'in kayıp oluşu.

 

Belki de Demir'in yüzünden Alpay planladı bu saldırıyı."

 

İlyas sinirle açtı ağzını ama konuşmadı. Alpay öldü. Bizzat öldürdük diyemedi. Diyipte Yalçın'a koz veremedi. Sadece sustu. Da! Kimdi o zaman. Elleriyle yüzünü sıvazlayıp sonra saçlarına asıldı.

 

" Kim olduğunu bulduğumda elimda ölecek!" dedi sadece.

 

" Doktorla konuştunuz mu. Ne zaman çıkarız."

 

" Bir süre misafirimizsiniz Yalçın Bey."

 

Kapıdan giren doktordu konuşan. Vizite çıkmıştı. Süren konuşmalar yan odadaki Ada'nın kulağına geldiğinde Ada da uyanmaya başlamıştı. İlk olarak gözlerini açtı. Sessiz etrafı inceledi bir süre.

 

Ne oldu? Neredeyim?

 

Dedi kendi kendine zor çıkan sesiyle. Sızlayan koluna baktı sonra. Serumu gördü.

 

Ne oluyor?

Neden kolumda bir serum var?

 

Diye düşünürken gözleri odanın içinde dolaştı.

 

Burası hastane odası... Hastanedeyim. Ama... Neden?

 

Yavaşça doğrulup yatağın içinde oturdu. Acısını hissettiği başına kaldırdı elini.

 

Sargı.?

Başımda neden bir sargı var?

 

Dedi. Gözlerini kapattı. Neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Ama hatırlayamadı. Kafası iyice karışmış ne olduğunu anlamaya çalışıyor ama başaramıyordu.

 

Kolundaki serumu kapatıp çıkardı. Yavaşça yataktan aşağı indi. Çıplak ayakları üzerine kalkarken başı döndü. Ayakta durabilmek için gözlerini kapatıp yataktan destek aldı. Sonra kendine baktı. Üzerinde hastane kıyafeti vardı. Bir kez daha düşündü neler olduğunu hatırlatmaya çalışarak. Yine olmadı.

 

Odadaki banyoya giderken zorlandı. Bu kezde duvardan destek alarak yürüdü. Kapıyı açıp banyoya girdi. Önce aynaya baktı. Gördüğü yorgun ve soluk yüze inanamadı. Sonra başındaki sargıyı açtı. Altında gördüğü dikiş daha da şaşırmasına ve korkmasına sebep oldu. Neden kafasında bu kadar çok dikiş vardı. Saydı. Onbeş dikiş... Ne olmuştu da on beş dikiş vardı kafasında.

Neden hiç bir şey hatırlayamıyordu?

Ne oluyordu?

 

Korkusu artmış, gözleri dolmaya başlarken başına ağrı saplanıyordu. Banyodan çıkıp bir kez daha baktı odaya. Sonra koridora çıktı. Kimseler yoktu. İlyas, Ziya ve Alperen yan tarafta Yalçın'ın odasındaydı. Asansörü kestirdi gözüne. Sarsak adımlarla yürümeye başladı. Aklında hiç birşey yok sadece iç güdüseldi hareketleri.

 

Yalçın'ın odasının önünden geçerken Ada'yı ilk farkeden Mercan oldu. Ayağa kalkarken Ada! Dedi işaret parmağı kızı gösterek.

 

Bir anda herkesin gözü kapının önünden geçen kızı bulurken İlyas odadan çıkıp Ada! dedi. Ada duymadı bile. Yada anlamadı. Yürümeye devam ederken Ziya koşarak yetişip kolunu tutarak,

 

" Yenge!"

 

Dediğinde. Kız korkuyla geriledi.

Az sonra İlyas belirdi yanında.

 

" Kizum. Nereye?

Daha yeni uyandun. Odana dönelim gel."

 

Ada sadece bakıyordu.

 

" Merak etme Demir iyi.

Yoğun bakıma aldılar ama iyi.

Sen biraz toparlan beraber gideriz yanına."

 

Ada bir İlyas'a bir Ziya'ya bir Alperen'e bakıyordu.

 

" Kimsiniz.

Neden bahsediyorsunuz?"

 

Bir anda yüzler asıldı.

 

" Ne diyor bu kiz?" dedi İlyas.

 

" Kizim iyimisun sen?

Ne demak kimsinuz? "

 

" Ben-ben sizi tanımıyorum.

Gitmek istiyorum. Sadece evime gitmek istiyorum."

 

" Kizim şaka yapıyorsan... "

 

" Ne şakası ya!

Sizi tanımıyorum. Uzak durun benden! "

 

Elini ağrıyan yere bastırarak gerilerken bir anda tökezleyip düşecekken İlyas tuttu kolundan.

 

" Ada... Kizim. Sen iyi görunmuyorsun gel odana dön, doktor kontrol etsun. Sonra da konuşalum."

 

Hırsla çekti kolunu kız. Kendini kurtarıp asansöre yöneldi yeniden. Bir yandan bağırdı,

 

" Uzak durun benden."

 

Derken hızlı hızlı nefes alış verişi dikkat çekiyordu. Aklı iyice karışmış başındaki ağrı daha da artmıştı. Sadece onun değil İlyas ve adamları da kafası karışmıştı. İlyas hızla kızın yanına gelip kolunu tuttu.

 

" Hiç bir yere gidemezsun. İyi değilsun. Aklun uçmuş. "

 

" Bırak.

Bırak beni!"

 

Ada bir yanda kolunu kurtarmaya çalışırken bir yandan başındaki ağrı ile mücadele ediyordu. Sonunda dahada artan ağrı ile başı dönmeye gözleri kararmaya başladı. Dengesini kurmaya çalışsada yapamadı. Bir anda olduğu yere yığıldı kaldı.

Alperen hızla yardıma gelip yerden kucağına kaldırdı kızı.

 

" Ziya çabuk Ümit'i getur."

 

Dedi İlyas odaya doğru yürürken. Ziya koşarak uzaklaşırken Ada yeniden yatağına bırakıldı.

 

" Ne oluyor abi?" dedi Alperen.

 

" Kafasuna gelen kurşun kizin hafuzasunu almuş."

**********************

Eveet canlar bölüm sonu.

Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Bölüm : 03.07.2025 07:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...