40. Bölüm

🌊K.37 Her şey açığa çıktı

azimet azimet
azamet_29_2

" Demir sakin ol." Derken,

" Yalçın'ın bu konu ile ne alakası var?"

Diye hırladı. Fikret elini yakasından aşağı indirip Demir'e doğru esnedi ve bizi şok eden cümle geldi.

 

" Yalçın Demirkaya kısır.

Çocuğu olmuyor. Ve bunu sizden gizlemeyi iyi başarmış."

 

Duyduğumuz şeyle Fikret'in yüzüne bakakalmıştık. Demir Fikret'i kolundan tuttu bu kez.

 

" Bu bilgiyi sen nereden öğrendin.

Personel kendi arasında konuşurken duymuştum."

 

" Ne zaman?"

 

" Altı ay falan olmuştur."

 

" Gerçekten bil..."

 

Derken gözleri Demir'in arkasında bir noktaya takılı kaldı. Fikret'in hâlini gören Demir anında arkasını döndüğünde kapıdan girenler Safiye Hanım ve İlyastı.

 

Önden yürüyerek ilk gelen Safiye Hanım'ın yüzündeki ifadeye bir isim bulamadım. Demir'in yanında durup yana doğru itekledikten sonra Fikret'in burnunun ucuna kadar gelip gözlerini Fikret'in gözlerine dikti.

 

" Deduklerun doğru mu? "

 

Kısa bir tereddüt geçiren Fikret,

 

" Evet." Derken kapıda başka bir hemşire belirdi.

 

" Fikret nerdesin?

Aygül hoca hemen gelsin diyor."

 

" Tamam geliyorum." diyen Fikret elindeki cihazı çeke çeke götürerek çıktı odadan. Hepimiz sessiz şaşkın boşluğa bakarken Safiye Hanım bozdu sessizliği.

 

" Vay yalancu serseru.

Ne cesaretle bize yalan soyler. Onun yuzunden aylardur Mercan'u korleyup durairum."

 

Demir ve İlyas koltuğa geçip oturdular. İlyas,

 

" Bu uşağun dedugu doğruysa bütün suçu kıza atup kendune toz kondurmamiş."

 

" Ya Mercan...

Mercan nasıl inanmış Yalçın'ın yalanına. Nasıl kendini doğuştan kısır sanmış."

 

Demir bana çevirdi gözlerini.

 

" O sahtekâr bir yolunu bulmuştur. İki doktor bir çanta para yalandan tahliller. Kızda inanmış işte."

 

" Yazık ya. Bende neden tedavi olmuyorlar diyorum salak gibi."

 

" Uyy!" Dedi Safiye Hanım aniden.

 

" Duydunuz mu?

Haturladi."

 

" Aah! Doğruya. Demeyi unuttum.

Ada herşeyi hatırlıyor babaanne. Düşerken başını çarpınca hafızası yerine gelmiş."

 

Safiye Hanım Demir'in yanından geçerken koluna bir şaplak geçirip,

 

" Neden daha önce soylemeisun eşeğun sipasi. "

 

Diyerek yanıma geldi. Üzerime eğilip sıkıca sarıldı. Allah'uma şukurler olsun. Yerinde doğrulup Demir'e baktı yeniden.

 

" Ya oteki?"

 

" Hamileliğimi biliyorum babaanne." dedim utanarak.

 

Anında bana dönüp yeniden sarılırken Uyyy! Allah'um. Kurban olayum sağa.

 

Nihayet herşey yoluna gireyi."

 

" Daha değil babaanne. Daha bu saldırı işini yapanları ve perdenin arkasında kim varsa onu bulacağım. Bulduğumda da hiç acımayacağım."

 

Sonra dayısına döndü.

 

" Dayı sen ne buldun."

 

" Hiç birşey. Tuttuğum ipun ucu kesukti. Boşta kaldum. Ama işun peşuni bırakmayacağuz. Hâlâ araştırairum. Cemberi iyicena daralttum. Yakunda tutaruz paçalarundan."

 

" Neysa. Biz artuk gidelum."

 

Dedi babaanne Safiye.

 

" Ortakluğu boş bırakmayak.

 

Yerinden kalkan dayı bey ve Safiye Hanım birlikte çıkarken odadan Demir arkasından seslendi.

 

" Dayı her şeyden haberim olsun. Birde!"

 

Diyince ikisi birden Demir'e döndüler.

 

" Yalçın ile ilgili durum şimdilik aramızda kalsın."

 

" Tamam uşak merak etme."

 

Onlar çıkarken Demir yanıma geldi. Önce yüzümü izledi uzun uzun.

 

" Neden öyle bakıyorsun?" diye sorunca cevabını yanıma uzanıp sarılarak verdi.

 

" Çok özledim."

 

Yüzünü saçlarıma gömdü. Derin bir nefes çekti içine.

 

Sonra iki parmağını çeneme koyup yukarı kaldırarak tekrar tekrar öptü.

 

" Tenini kokunu uyurken nefesini dinlemeyi özledim Ada.

Allah'ım sizi bana bağışladıya. Ne kadar şükretsem azdır.

 

*****

 

Aradan beş gün geçti.

Beş gün boyunca Demir gece gündüz yanımda kaldı.

Beş gün boyunca sadece lavolabo ihtiyacım için kalktım yataktan. Ondada Demir beni kucağında götürüp getirdi yürürsem bebeğinize birşey olur korkusuyla. Beş gün boyunca Aygül hoca her gün gelip kontrolümü yaptı.

Beş gün boyunca arayıp herşeyi anlattığım Pelin gelip gitti yanıma. Beş gün boyunca İlyas hergün geldi hastaneye. Her gün kapının dışında dakikalarca konuştular Demir ile. Önemli bir şeyler oluyordu kesin.

 

Onlar en azından odada, koridorda yürüyebiliyor birbirleri ile konuşabiliyorlardı. Ben ise bolca uyuyor uyanık olduğum saatlerde ise yerimden kıpırdamadan sadece televizyon izleyip geldiğinde Pelin ile sohbet ediyordum. Tabi arada bir Safiye Hanımda geliyordu.

 

Ben hayatımda hiç bu kadar sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bir an önce eve gitmek istiyordum artık.

*****

Her sabah yanımda Demir rahat bir şekilde uyanırken bu sabah midemde bir bulantı ile uyanmış gözlerimi açtığımda yanımda Demir yoktu. Midemdeki bulantı daha da artınca gelen öğürme hissiyle elimi dudaklarıma kapatarak yerimden yavaşça doğrulup yatağın yan tarafından aşağı inip banyoya yürüdüm dikkatli adımlarımla.

 

İçeriye girdiğimde gelen son öğürme ile klozetin önüne bıraktım kendimi. Daha da artan bulanma hissi ile boş midemdeki tek şeyi, safrayı çıkarmaya başladım. Sonunda geriye sadece iyice boşalmış midem, devam eden öğürmelerim ve mide kasılmaları kaldı.

 

İlk defa bulantı ve kusmam olduğu için bedenim fazla etkilenmişti galiba. Çünkü yerimden kalkacak mecalim kalmamış, bacaklarıma kadar titriyordum. O sırada kapının önünde Demir belirdi. Ada! Dedi yanıma gelerek. Yanıma bir dizi üzerine çöktü.

 

" Güzelim iyi misin?"

 

Başımı iki yana salladım konuşamaz...Arkamdan sarılıp ayağa kaldırdıktan sonra lavaboya getirip elleriyle yüzümü yıkadı.

 

" Daha iyi misin?"

 

Gülümseyerek başımı salladım.

Şaşırarak baktı.

 

" Hamileyim o yüzden kustum."

 

dedim mutlu ve sırıtarak. Evet mutluydum. Heyecanlı, mutlu ve hâlimden memnun... Çünkü bir bebeğimiz olacaktı ve ben hamileliğimin getirdiği herşeyi kabullenmiştim. Sinirlenmeyecek üzülmeyecek mutsuz olmayacak bunalım takılmayacak hamileliğimin her gününün tadını çıkaracaktım.

 

Benim gibi gülümsedi. Alnımdan öptü. Sonra sarıldı ve kucağına aldı. Yatağa bırakıp dudaklarıma bir buğse bıraktı.

 

" Daha iyisin değil mi?"

 

" Evet iyiyim. Artık eve gidebilecek kadar iyiyim hemde. Ne olur evimize gidelim yaaaa..."

 

Gülümseyerek baktı.

 

" Birazdan Aygül hoca gelecek ve son kez kontrollerini yapacak. Onay verirse bugün evimize gidebileceğimizi söyledi."

 

" Gerçekten mi? Ay çok şükür. "

 

Yatağın kenarına otururken kahvaltı saati! Diyen genç kız ve kahvaltım geldi.

 

Demir anında kalkıp kızın elindeki tepsiyi alarak kucağıma bıraktı.

 

" Aygül Hocay'ı beklerken kahvaltını yap."

 

Desede burnuma gelen yumurta kokusu midemin yeniden bulanmasına yetti de arttı bile. Ellerim anında dudaklarıma giderken Demir durumu anlayıp tepsiyi aldığı gibi uzaklaştırarak kenara bıraktı. Tekrar yanıma gelip su doldurduğu bardağı dudaklarıma uzattı.

 

" Biraz iç."

 

Ellerinin üzerinden tutarak birkaç yudum aldım bardaktan. Midem biraz rahatlayınca geri çektim.

 

" İyi misin?" dedi merakla.

 

Başımı salladım.

 

" İyiyim merak etme, yumurtanın kokusu midemi kaldırdı."

 

" Anlaşılan bir sürü yumurta yiyemeyeceksin."

 

" Demir..."

 

Dedim yüzüne bakarak.

 

" Emret güzelim."

 

" Canım ne çekti biliyor musun?"

 

" Söyle güzelim ne çekti. Hemen alır gelirim. Yalnız ilçe sınırları içinde olursa daha hızlı bulurum."

 

" Merak etme." dedim gülümseyerek.

 

" İlçe sınırları içerisinde."

 

" Tamaam o zaman.

Söyle ne istiyor canın hemen alıp gelirim."

 

" Kuymak."

 

Dedim birazda utanarak.

 

Önce gözlerime baktı kısa süre. Ardından bir kahkaha ile gülmeye başladı.

 

" Ne gülüyorsun ya!"

 

" Özür dilerim güzelim.

Aklıma ben kuymak yemem diyişin geldide. "

 

" Sahi ya.

Ben o kadar yağlı...

 

Bir dakika!" dedim gelen aydınlanma hissiyle.

 

" Ben o yüzdeeeeen!

Hamile olduğum için!

 

İnanamıyorum. Farkında olmadan aş eriyormuşum!"

 

" Evet güzelim. Anlamamışız o günlerde. Ama babaannem anlamış."

 

" Neh! Vallaha mı?"

 

Dedim hem utanç hem hayretle.

 

" Evet fenalaştığın gün yanımdayken beni sıkıştırıyordu.

 

Ne halt ettunuz ula! Bu kiz aşeriyor. Kendunun bile haberu yok! Diyordu."

 

Ellerimi saçlarıma geçirdim.

 

"Olamaz rezil oldum!

Kim bilir neler düşündü benim hakkımda."

 

" Senin hakkında birşey düşündüğü yok güzelim. Aksine bir torunu olacağını duyunca havalara uçtu."

 

" Doğru söyle." Dedim hâlâ üzgün.

 

" Doğru. İnan bana!

Hem! Kimsenin senin hakkında kötü birşey düşünmesine de söylemesine de izin vermem. Bu kim olursa olsun! Şimdi!"

 

Diyerek bir kere daha öptü alnımdan.

 

" Sen ben gelene kadar güzel güzel dinlen tamam mı?"

 

" Nereye gidiyorsun?"

 

" Karımın canı kuymak çekmiş burada nasıl dururum. Eve gidip kuymak yapıp geleceğim."

 

" Aa yok! O kadar da çekmedi canım."

 

" Senin olmasada oğlumun canı çekti. Artık duramam burada."

 

" Oğlum?

Nereden anladın erkek olacağını?"

 

" Rahmetli annemde bana hamile iken kuymak çekermiş canı? "

 

" Öyle mi?"

 

" Hı hı. Evet. "

 

" Kuymak için acele etmeyin Demir Bey."

 

Sözlerin sahibi kapıdan giren Aygül Hocaydı. Yaklaşırken,

 

" Eşinizle birlikte dönünce de yapabilirsiniz. Böylelikle sıcak sıcak yiyebilir."

 

Derken gülümsüyordu.

 

" Ay hocam ne olur gidebilirsiniz deyin? İçim dışım ilaç."

 

" Önce son kontrolleri yapalım sonra gidebilirsiniz diye düşünüyorum."

 

Arkasına döndü,

 

"Getirin kızlar."

 

İki hemşire kız ellerinde ultrason cihazı ile girdiler yeniden. Birkaç gündür sadece bu kızlar geliyordu cihazla birlikte. Son konuştuğumuz günden beri Fikret ortalıkta görünmüyordu.

 

Hemşirelerin yardımıyla kuruldu cihaz. Aygül hoca bir kez daha baktı bebeğimize.

 

" Eveeet." Dedi. Şu an için hiçbir sorun görünmüyor. Umarım tehlike geçti. Artık taburcu edebiliriz sizi Ada Hanım."

 

" Çok şükür." Dedi Demir.

 

Karnımdaki jeli kağıt havlu ile silerken devam etti.

 

" Yalnız evde dikkatli olmalısınız. Âni ve tehlikeli hareketler, atlamak, zıplamak gibi. Ve fazla heyecan yasak.

 

Yediklerinize de mutlaka dikkat etmelisiniz, bol vitamin, protein ve meyve sebze tüketeceksiniz.

 

Kuymağı canınız çektiği için bir şey söylemiyorum ama aşırı yağ almazsanız kilo açısından iyi olur. Ayda iki kez kontrole bekliyorum."

 

" Siz gelmeden önce kustu Aygül Hocam."

 

Dedi Demir.

 

" Sabah veya gece bulantıları ve kusma gibi şeyler olabilir ve hamileler için normaldir Demir Bey. Çok aşırı olursa tekrar görüşelim."

 

" Herşey için teşekkürler Aygül hocam."

 

Karşılıklı tokalaşırken rica ederim

Dedi Aygül Hoca. Ve diğer hastaları için hemşireler ve cihazla birlikte odadan ayrıldı.

*****

Aradan yarım saat geçmiş, taburcu işlemlerinin ardından Demir'in kucağında çıkmıştım hastaneden. Adamlar ve minibüs bizi acilin hemen önünde bekliyorlardı. Demir dikkatli adımların ardından beni minibüsün hemen önünde indirirken Hasan da hızla kapıyı açtı. Demir'in yardımıyla bindim minibüse ve koltuğa oturdum. Demir de hemen yanıma oturdu.

 

Hasan sürgülü kapıyı kapatırken Hüseyin hızla direksiyona geçip motoru çalıştırdı. Hasan da kardeşinin yanına bindikten sonra araç hareket etti.

 

" Hüseyin dikkatli sür ve yavaş."

 

" Emredersin abi sen merak etme."

 

Bir süre sonra yönümü Demir'e dönerek gözlerine çevirdim gözlerimi. Günlerdir aklımda olan ve sormayı istediğim ama bir türlü uygun zaman bulamadığım soruyu sordum.

 

" Demir."

 

" Efendim."

 

" Neler oluyor her şey yolunda mı?"

 

" Evet güzelim tabii ki yolunda.

Sen iyisin, bebeğimiz iyi ve evimize dönüyoruz. Babaannem dört gözle bekliyor dönüşümüzü."

 

" Peki evde de yolunda olacak mı herşey?"

 

" Ne demek istiyorsun, anlamadım?"

 

" Diyorum ki birkaç gündür neler dönüyor. Dayın her gün hastaneye geldi. Her gün kapının önünde dakikalarca bir şeyler konuştunuz. Adamların sadece ikisi burada. Ziya, Metin, Alperen... Ve dayın... En has adamların ortalıkta yok. Bir şeyler olduğunun farkındayım. Sadece bana anlatmıyorsun?"

 

Kolunu arkadan dolayarak beni kendine yaklaştırdı ve sarıldı. Şakağıma bir öpücük bıraktı.

 

" Sen güzel kafanı yorma güzelim."

 

Sesimi kısarak kulağına doğru fısıldadım. Adamların bizi duymasını istemiyordum.

 

" Demir korkuyorum.

Daha kötü şeyler olmasından korkuyorum. Bebeğime ya da sana bir şey olmasından korkuyorum. Kaldıramam Demir... Daha fazla üzüntüyü kaldıramam emin ol."

 

Yavaşça gözlerini bana çevirdi. Baş parmağı ile gözlerimin altını sildi yavaşça. O zaman fark ettim akan gözyaşlarımı. Sonra benim yaptığım gibi kulağıma doğru eğilip fısıldadı.

 

" Bundan sonra hiçbir şey bize zarar veremez. Sana ve bebeğime zarar veremez. Buna kalkışan kim olursa olsun yaşatmam. "

 

Başımı omzuna yasladı. Saçlarımı okşarken huzur içinde ve güvende hissederek kapanan gözlerime izin verdim.

*****

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Gözlerimi burnuma gelen kuymak kokusuyla açtığımda kendimi alt kattaki odada ve yatakta buldum. Yol boyunca uyumuş bununla da yetinmemiş uyumaya devam etmiştim. Beni odaya ve yatağa kadar yine Demir taşımıştı sanırım.

 

Gözlerimi pencereye çevirdim. Hava çoktan kararmıştı ve komodinin üzerindeki saat sekizi gösteriyordu.

 

Burnuma gelmeye devam eden koku ve açlıktan guruldayan midemin dürtmesi ile yerimden yavaşça doğrulup kalktım. Önce banyoya geçip elimi yüzümü yıkayıp kurulanarak döndüm.

 

Odadan çıkıp mutfağa yürüdüm. Kuymağın enfes kokusu yüzünden ağzımın suyu akarak kapıdan içeriye girdim.

 

Demir ocağın başında kuymak yaparken Hatice ve diğer kız meraklı şekilde Demir'i izliyorlardı. Ve üçünü de uzaktan izleyen kişi de Safiye hanımdı.

 

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim kokusundan. Şu an bütün hücrelerim bu kuymağı istiyordu. Aşermek nasıl bir şeydi böyle insanın canı değil kanı ruhu istiyordu canının çektiği şeyi.

 

"Immm!

Harika kokuyor."

 

Diyince mutfaktaki herkes bana döndü.

 

"Ada uyanmışsın." diyen Demir ile göz göze gelirken yerinden kalkan Safiye Hanım,

 

" Gel kizum." Dedi.

 

" Otur."

 

Safiye hanımın yanına gelip boş sandalyeye geçip oturdum.

 

" Nasılsun var mı bir sıkuntu ağru sızu?"

 

" Yok babaanne. İyiyim."

 

Eline elimin üzerine koydu.

 

" Kendunede torunuma da dikkat et."

 

Az sonra aynı bakır tava yeniden önüme kondu. Yanınada ekmek. Ve hemen karşıma geçip oturan kuymak uzmanı Demir...

 

" Afiyet olsun."

 

" Teşekkür ederim. Ellerine sağlık. Aş ermek çok acayip bir duyguymuş."

 

Ekmeği bölüp kuymağın içine daldırdım. Kocaman bir lokma alıp ağzıma götürürken üzerimdeki gözlere aldırmadım bile. Bir yandan yerken dolu yanaklarla konuştum.

 

" Ee siz yemiyor musunuz?"

 

" Sen uyurken biz akşam yemeğini yedik bile." Dedi Demir.

 

" Ha! Öyle mi? " Dedikten sonra anında kuymağa kaydı aklım.

 

" Iımmh! Bir gün kuymak denen şeye aşereceğim hayatta aklıma gelmezdi."

 

Dediğimde duyduğumuz gürültü ile kapıya döndü bütün bakışlar...

 

Hiç olmayacak bir şey olmuş, Mercan tam da lafımın üzerine gelmiş, nasıl bir şaşkınlık yaşadıysa elindeki telefon yere düşmüştü.

 

Mavi gözleri dolu dolu bize bakarken derince yutkundu. Dolu ağız kapı önünde dikilen Mercan'a bakarken ağzımı açıp konuştuğuma bin pişman oldum.

 

Zavallı kız yavaşça yere uzanıp telefonunu alıp geriye döndü. Ve hiç bir şey söylemeden üst katın merdivenlerine yöneldi.

 

Hızla kalkıp arkasından gitmek istedim ama kolumdan tutan Safiye Hanım izin vermedi.

 

" Arkasundan gitmenun ona bir faydasu olmaz."

 

Derken en az benim kadar üzülmüştü.

 

" Otur ve karnunu doyur. "

 

Ama artık bir şey yiyecek iştahım yoktu.

 

" Doydum.

Teşekkür ederim."

 

Sandalyenin yanından geçip mutfaktan çıktım. Hemen arkamdan gelen Demir koluma girdi.

 

" Kendini boş yere üzüyorsun.

Senin bir suçun yok."

 

" Ama benim boş boğazlığım yüzünden oldu. Yarasına tuz basmış gibi hissediyorum. "

 

Koltuğun yanına gelip oturduk.

Yana doğru dönüp yüzümü avuçları arasına aldı. Gözlerini gözlerime odaklanıp burnumun ucundan öptü önce. Sonra gülümseyerek konuştu.

 

" Bir kaç ay sonra karnın büyüdüğünde nasıl gizleyeceksin. Her türlü öğrenecekti zaten."

 

İki elimle iki bileğini tutarak,

 

" Demir." Dedim.

 

" Söyle gülüm."

 

" Acaba diyorum.

Sen Yalçın ile bi konuşsan mı?"

 

" Ben mi ne için? "

 

Aynı anda kapıdan Yalçın'ın girdiğini görünce bu kez dudaklarımı birbirine bastırarak anında kapattım ağzımı. Soğuk şekilde,

 

" İyi akşamlar." Diyen Yalçın kısa bir bakış atıp üst kata yöneldi.

&

Akşam çayı ve tatlı yenirken ne Yalçın indi salona ne de Mercan.

 

Eminim Mercan'ın canı sıkkın inmek istememiş, yalanların mimarı Yalçın ise gerçeği anlatmadan yalandan teselli etme çabaları ile moral vermeye çalışıyordu karısına.

 

Demir'e dönüp yarım kalan konuya geri döndüm.

 

" Demir." dedim Safiye Hanım'a küçük bir bakış atarak.

 

İkisininde gözleri üzerimde devam ettim.

 

" Acaba Yalçın ile konuşsan mı?"

 

" Ne için?" Dedi yine Demir.

 

" Ya-yani tedavi için. Tıp artık çok ilerledi. Mercan'ın da anne olmaya hakkı ve özlemi var."

 

" Bu konu bizu ilgulendurmez!"

 

Dedi Safiye Hanım.

 

" Mercan'un karşusuna geçup benum torunum senunda kocan olan Yalçın kısurmuş. Suç senun değul kocanunmuş. Aylardur seni kandurmuş. Senun gunahunu alduk. Mu diyeceum. Yalçın ve Mercan kendu aralarunda halletsunler."

 

Bunu söylerken kaşları çatık gözleri kapalı ve yumruklarını sıkıyordu. Yalçın'a kızdığı çok belliydi. Ama elinden gelen bir şey de yoktu. Bu işin sonu belli dedi Demir. Mercan gerçeği öğrendiğinde Yalçın'dan ayrılmak isteyecek belkide.

 

Daha fazla konuşmadık. Bir süre sonra da hepimiz kalkıp odalarımıza çekildik. Bu kez Demir ile birlikte üst kata çıktım.

 

" Günlerdir hastanedeyim. Yatmadan önce bir duş alacağım."

 

" Olur güzelim. Sana yardım ederim."

 

" Gerek yok."

 

Desemde kabul etmedi. Duş alırken kayıp düşerim korkusuyla bana yardım etmek için yanıma girdi.

 

" Uslu durmaya çalışacağım söz!"

 

Dedi. Sözünde durduda. En ufak yaramazlık yapmadı. Çünkü bebeğimize birşey olur korkusu bütün duygularının üzerindeydi şuan. Elleriyle saçlarımı yıkadı önce. Sonra bedenimi. Sonra bir güzel duruladı. Ardından bornozumu giydirip, saçlarımı havlu ile sararak kucağında çıkardı banyodan. Yatağa bıraktı.

 

Sen kururken bende bir duş alayım. Diyerek tekrar banyoya girdi. O duşunu alırken bende üzerimdeki bornoz ve saçımdaki havluyu kullanarak güzelce kurulandım. Pijamalarımı giydikten sonra ellerimi göbeğimin üzerine koydum. Gözlerimi kapattım. Şuan çok küçük olsada mucizemi hissetmeye çalıştım.

 

" Ada!"

 

Gözlerimi açtığımda belinde havlu elleri saçımdaki havluda bana bakan Demir göz göze kalırken hızla yanıma geldi.

 

" Birşey mi oldu?

Yoksa sancın mı var?"

 

" Hayır. İyiyim.

Sadece hissetmeye çalışıyordum. "

 

Derin bir nefes bıraktı. Gerçekten korkmuştu, bu gözlerinden belliydi.

 

Yanıma geldi kollarının arasına çekip önce alnımdan sonra dudaklarımdan öptü. Ardından sıkıca sarıldı. Kollarımı kollarının altından geçirip başımı göğsüne yaslarken kaslı üst bedenine sarıldım bende. Sıcak tenini hissedip kalp atışlarını duyarken avuçlarımı sırtına dayadığım da elimin altında hissettigim yara iziyle yaşadığımız şeyler ve hastane günleri bir film şeridi gibi geçmeye başladı gözümün önünden. Sonra yoğun bakım odasının önünde söylediğim şeyleri hatırladım. Aynı anda sol yanıma bir hançer girdi sanki. Söylediğim sözlerden dolayı bir vicdan azabı çöktü içime, yaktı kavurdu. Geri çekilip önce yüzünde sonra bütün bedeninde gezdirdim gözlerimi.

 

" Ada? Ne oldu? Neden öyle bakıyorsun güzelim?"

 

Günlerdir ilk kez idrak ettiğim şeylerle yanından dolaşıp arkasına geçtim. Gördüğüm iki kurşun yarası izine baktım. Gözlerim anında dolup akmaya başladı.

 

Ben bu adamı tanımıyorum da hatırlamıyorum da. Şu saatten sonra tanımak da istemiyorum.

Ölmüş, kalmış o da umrumda değil!

 

Nasıl söylemiştim bu sözleri. Sevdiğim adamın ölmesini nasıl umursamamıştım. Bir yandan ağlamaya devam ederken bir yandan yaralarını öptüm tek tek.

 

Ada ne oluyor. Diyerek bana dönmeye çalışan Demir'e izin vermezken beline doladım kollarımı. Dahada artarken ağlayışım,

 

" Özür dilerim."

 

Dedim. Zorla bana doğru döndüğünde yüzümü göğsüne dayayıp daha sıkı sarıldım.

 

" Demir özür dilerim."

 

Bu kez iyice kopmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

 

" Ada? Ne oluyor neden ağlıyorsun."

 

Beni kendinden uzaklaştırıp yüzümü avuçlarının arasına alarak gözlerini gözlerime çevirdi.

 

" Ne olur affet. İsteyerek demedim."

 

" Güzelim.

Korkutma beni.

Ne diyorsun anlamıyorum. "

 

Bir anda kaldırıp kucağına alarak yatağa oturdu. Dizlerinin üzerine bıraktığında boynuna doladım kollarımı. Yüzümü boynuna gömerkenbhala ağlıyordum. Eliyle saçlarımı sevdi.

 

" Önce bi sakinleş."

 

Desede yapamıyordum.

 

" Demir. Senn...

Sen hastanedeyken. Ben...

Ben seni hatırlayamadım.

Ölsede kalsada umrumda değil dedim.

 

Özür dilerim. Gerçekten bilerek yapmadım.

Seni tanıyamadım. Benim için vurulduğunu kabul etmedim. Ben. Ben..."

 

Artık kendimi tutamıyor vicdan azabıyla öyle ağlıyordum ki.

 

" Ada.

Ada bi sakin ol lütfen. Senin bir suçun yok. Bilerek olmadığını biliyorum. Lütfen ağlama artık. Bak bebeğimiz de üzülecek."

 

Duyduğum cümle ile anında durdum. Kendimi düzeltip ellerimi karnıma koydum.

 

" Özür dilerim bebeğim." Dedim akan gözyaşlarımı tutmaya çalışarak. Sonra Demir'e baktım yeniden.

 

" Özür dilerim. Affettin mi beni?"

 

" Ben sana hiç kızmadımki. Senin bir suçun yok."

 

" Yani affettin mi?

Affettim de lütfen."

 

" Kızmadım ki diyorum affettin mi diyorsun. Tamam güzelim. Kendine iyi hissedeceksen affettim, bağışladım. Seni çok seviyorum. Çok çok çok çok çok çok seviyorum. Oldu mu ikna oldun mu? "

 

Gülümsedim. Başımı salladım aşağı yukarı. Sonra ayağa kalktım.

 

" Hadi yatalım. Çok uykum var benim."

 

Dedim hiç birşey olmamış gibi. Kısa bir bakış attı.

 

" Senin hormonlar erken başladı dengesizleşmeye."

 

Dedi gülerken.

 

" Böyle giderse seninle işimiz var!"

 

Ayağa kalkıp dolaba yürürken hâlâ gülüyordu. O pijamalarını giyerken ben yatağın içine girdim. Az sonra yanıma geldi. Yanıma yatıp kollarının arasına aldı beni.

 

Kısa bir sessizlik oldu. Ardından o bozdu sessizliği.

 

" Ada. Benim artık şirkete dönmem ve işlerle ilgilenmem lazım. Ben yokken evde kendine dikkat edeceksin tamam mı? Doktorun söylediklerini unutma. Dengeli beslenecek ve tehlikeli hareketler yapmayacaksın. Babaannemi de tembihlerim. Seni yalnız bırakmaz."

 

" Biraz daha gitmeseydin. İyice iyileşene kadar. Zaten benim yüzümden kendini çok zorladın en azından birkaç gün daha dinlenemez misin?

 

" Yalçın'a güvenmiyorum Ada.

Son olanlardan sonra hiç kimseye güvenmiyorum."

 

" Anladım. Bizi merak etme sen. Kendine dikkat et."yaklaşarak bir öpücük bıraktı.

 

" İyi geceler güzelim."

 

" İyi geceler."

*****

Ertesi gün Mercan hariç herkes kahvaltı masasında ve sessizdi masa. Tâki Yalçın,

 

" Ben bugün şirkete gelmiyorum." diyene kadar.

 

" Neden?"

 

Dedi Demir.

Yalçın gözleri tabağında cevap verdi.

 

" Mercan'ı köyüne götüreceğim. Bugünlerde canı çok sıkkın.

Değişiklik olsun."

 

Kısa bakışlar attık birbirimize. Anlaşılan Mercan hamile oluşumdan bahsetmemişti Yalçın'a. Yada duymamış numarası yapıyordu.

 

" Ben gelene kadar şirketi boş bırakmazsın herhalde. "

 

Cevap vermedi Demir. Yalçın ayağa kalkıp Demir'e bir bakış attıktan mutfaktan çıkarken Mercan elinde valizi merdivenlerden indi. Karı koca birlikte çıktılar evden.

 

Demir arkalarından bakarken

 

" Dayı." Dedi.

 

" Efendum."

 

" Son durum ne?"

 

" Değişen birşey yok uşak."

 

" Gözlerinizi dört açın dayı.

Yaklaşan bir fırtına görüyorum. Çok yakında büyük bir fırtına kopacak."

 

Hangi yol ayrımında olduğunu bilmez bazen insan.

Geçmiş ve gelecek çakışır...

Geçmişin kapanan yaraları ile gelecekte açılacak yaralar rastlaşır o noktada.

Yaşadığın hayat ile yaşamayı istediğin hayat zıttır. Aldığın darbeler içeriden olunca daha çok acıtır.

*****

ÜÇ GÜN SONRA

Bu sabah Demir erkenden şirkete gitmiş ben ise yatmaya devam etmiş, yeniden uyandığımda bir huzursuzluk vardı içimde.

 

Yerimden kalkıp önce banyoya girdim. Rutin işlerimi hallederek üzerimi değiştirip telefonumu da alıp merdivenleri inerken bir yandanda telefonumu kontrol ediyordum. Mesajlar kısmında Pelin'i gördüm. Bana mesaj atmıştı.

 

*Yeniden işe başlamadan önce seni ziyaret etmeye gelmek istiyorum müsaitsen.*

 

Yazmıştı. Cevap olarak.

 

*Tabiki bekliyorum.*

 

Yazdım. Ve cevap geldi.

 

*Yarım saate oradayım.*

 

*Tamam.*

 

Yazıp devam ettim inmeye.

 

Salona geldiğimde babaanneyi ve Yalçın'ı gördüm.

 

" Günaydın."

 

Dedim.

 

" Günaydın kizum."

 

Dedi babaanne. Bir yandan kahvesini içip bir yandan elindeki telefonda birileriyle yazışan Yalçın'dan çıt çıkmadı.

 

Umursamadım tabii. Karşılarındaki koltuğa gelip oturdum.

 

" Babaanne Pelin gelecek. Sizin için sakıncası var mı?"

 

" Yok kizum neden olsun? Kahvaltuyu birlikte yaparuz.

 

Sen?"

 

Dedi Yalçın'a bakarak. Ama cevap alamadı. Hâlâ birileriyle yazışıyordu. Sonunda bir arama yapıp ayağa kalktı. Kaşları çatık bekliyordu. Ama açan olmamış olacakki sinirle kapatıp yerine oturdu.

 

Bu sırada telefonuma gelen mesajla yerimden kalkıp kapıya çıktım. Pelin gelmişti.

 

" Hoşgeldin Pelin gel...

Gir içeri, soğuk."

 

" Hoş bulduk canım umarım rahatsız etmiyorumdur."

 

" Hayır. Tabii ki rahatsız etmiyorsun."

 

Dedim salon bölümüne buyur ederek. Pelin Yalçın ve babaanneye bakarak

 

" Günaydın." Dedi.

 

Babaanne,

 

" Günaydın." desede Yalçın hâlâ telefon ile uğraşıyordu.

 

" İyi ki geldin Pelin, kahvaltıyı birlikte yaparız."

 

Yaklaşıp kulağına fısıldayarak konuştum.

 

" İstersen mutfağa geçelim daha rahat olursun."

 

" Tamam."

 

Diyerek benimle gelirken bir anda dışarda Dayı Beyin sesi yankılandı.

 

" Demir!

Demir sakin ol!"

 

Daha ne oluyor diyemeden müthiş bir gürültü ile açıldı dışkapı. Bir rüzgar gibi içeriye giren Demirden başkası değildi. Hepimiz ayakta Demir'e bakarken, hışımla yürüyerek Yalçın'ın yanına gelmesi ile yumruğunu suratına indirdi. Ellerim ağzımda bir tiz bir çığlık atarken, Yalçın yediği 2. yumakla sırt üstü yere düştü.

 

Bir anda Yalçın'ın üzerinde gördüm Demir'i. Arka arkaya yumruklar indiriyordu Yalçın'ın suratına.

 

" Demir! "

 

Diye bağırdım. Beni duymadı bile.

 

" Nasıl yaparsın lan!

Nasıl? Ne yaptım lan ben sana?!

Ne yaptımda öldürmek istedin beni?!

 

Ne yaptımda karıma çocuğuma el uzattın lan kansız şerefsiz!

 

Ya babam! Onu neden öldürdün? O hep senden taraftı! Sen nasıl evlatsın?! Nasıl abisin lan!"

 

Biz duyduğumuz kan donduran cümlelerin şokunu atlatmaya çalışırken Demir arka arkaya yumruklarını indirmeye devam ediyordu.

 

Sonunda ağzı burnu kan içinde kalan Yalçın konuştu.

"SEN BENİM KARDEŞİM DEĞİLSİN LAN!"

************************

Evet canlar bölüm sonu.

Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

Bölüm : 09.07.2025 09:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...