
Yorumları ve oyları beklerim canlar 🤗
🌊🌊🌊
...Gördüğüm bir karış uzunluğundaki bandajla birlikte,
" Bıçak." Dedi.
Geriye doğru iterken,
" Uzan hemen bi bakayım.." Dedim.
Önce oturdu ardından yavaşça geriye doğru yattı. Bandajın batlarını yavaşça açıp kaldırdım. Derisinin yüzeyini kesip geçen bir bıçak izi vardı. Gözlerimi yaradan Karadeniz mavilere çevirdim.
" O mu yaptı."
Sessizce bakmaya devam ederken tekrar ettim.
" Egemen mi yaptı? "
" Evet. O yaptı."
Öfkeyle,
" Allah'ın belası la*et herif."
Derken kitaplığa yürüdüm. Raftan ilkyardım kutusunu alıp geri döndüğümde kolları iki yana düşmüş yorgun mavileri tavana bakıyordu. Hiç kıpırdamadan öylece yatarken kaslı bedenine takılan gözlerimi resmen çekerek uzaklaştırdıktan sonra
" İyi misin? " Dedim önce endişeli.
" Hı hı!"
Dedi dudaklarının arasından. Yatağın üzerine çıkıp yanıbaşına dizlerimin üzerine oturdum. Kutuyu yanıma bırakıp açtım. Aldığım pamuğa baticon dökerken kararsız şekilde,
" Ne yaptın..?
Yani o na ne oldu?"
Diye sordum. Yarasını temizlerken cevap vermesini bekliyordum ama sessizdi. O an garip hissettim. Egemen'e ne yapmış olabileceğini düşündüm. Ölmüşmüydü? Yaşıyormuydu? Ölmesini mi istiyordum? Yaşamasını mı?
Hâlâ cevap vermediği için başımı kaldırıp tekrar soracakken göz göze geldik. Çünkü başını yana çevirmiş durgun denizlere benzeyen bakışları gözlerimdeydi. Pamuk tuttuğum elim yaranın üzerinde bir kaç saniye sadece bakıştık. Sonra,
" Kaçtı. " Diyerek gözlerini yine tavana çevirdi.
" Kaçtı mı?!
Gerçekten kaçtı mı? Senin, Karadenizli'nin elinden..!
Nasıl kaçar? O kadar adam nasıl kaçırır sınız elinizden? "
Aniden gösterdiğim tepkiyle anladımki Egemen'in ölmesini istiyormuşum aslında. O hâlâ durgun bakarken ben sinirle önüme dönüp yarayı temizlemeye devam ettim.
" Şeytan pislik. Yine kurtulamadım. Başıma bela olmaya devam edecek..."
Derken gözlerimin dolmasına engel olamıyordum. Ne kadar daha saklanacaktım o psikopattan. İşim bitip bandajı yaparken,
" Nerede nasıl buldunuz?
Nasıl kaçtı elinizden?"
Diye sordum bu kez.. Sessiz kalmaya devam ederken benim işim bitmişti. Ellerimi üzerinden çekip ilkyardım kutusunu ile yataktan ayağa kalktığımda yerinde doğrulup yatağın kenarına otururken gözleri hâlâ gözlerimdeydi.
Kısa bir süre daha bakıştıktan sonra elimdekini şifonyerin üzerine bırakırken yavaşça ayağa kalktı. Gömleğini tamamen çıkarıp yarı çıplak giysi dolabına doğru yürürken ağır ağır, ben arkasından bakıyordum.
" Seni buraya getirirken adamları arayıp senin evinin civarında araştırma yapmalarını istedim."
Dolabın kapağını açıp bana baktı.
" Sahi! Ne biçim ne kuytu bir mahallede oturuyordun sen! Ne büfe ne market ne birşey. Hiç bir kamera görüntüsü bulamadık."
Söylediği şeyle önce saf saf baktım. Ardından sinirle yaklaşıp bağırmaya başladım. Zaten canım sıkılmıştı Egemen'in kaçışına bir de Demir'in sözleri üstüne tüy dikmişti.
" Kusura bakmayın Demir Bey!
Peşimdeki sapıktan kaçıp buraya gelip sürünerek yaşarken, kaçtığım sapığıda yanımda getirdiğimi!
O sapığın arkadaşım olduğunu sandığım biri ama şerefsizin teki olduğunu! Burada da peşime düşeceğini, beni kaçırıp bana teca.."
Bir anda yanıma gelerek kolunu belime dolayıp beni kendine yasladı. Ellerimi göğsüne dayarken diğer elini dudaklarıma kapattı. Kaşları çatık,
" Sus!" Dedi.
Susmadım. Elinin altında bağırarak devam ettim.
" Akıl edemedim. Etseydim burada olmazdım!"
" Sus Ada sus.
Bir dahada sakın böyle konuşma!"
Gözleri gözlerimde birbirimize bakarken sinirden bütün bedenim titriyordu. Eli hâlâ dudaklarımda devam etti konuşmaya.
" Özür dilerim."
Sonra elini çekip baş parmağıyla gözümün altını sildi. O zaman anladım ağladığımı.
" Özür dilerim Ada...
Senin o halini gördükten sonra o şerefsizi bulup parçalamak istedim. Ama hiç bir kamera kaydı yada başka bir ipucu bulamayınca delirdim. Günlerce araştırdım durdum o kenar mahalleyi."
Hissettiğim sıcaklıkla ellerime kaydı gözlerim. Şaşkın baktığım avuç içlerim kaslı göğüslerini kapatıyordu. Ben ne yaptığımı sorgularken o devam etti.
" Sonunda evin önünde park etmiş bir arabanın araç içi kayıt kamerasından buldum görüntüsünü."
Derken ellerimin altındaki aşırı sıcak teni farkettim bu kez. Elini tutup yana çektim.
" Ateşin var senin! "
Bir anda herşey silindi kafamda. Ne Egemen ne başka birşey, sadece ateşi olduğu gerçeği kaldı.
" Hemen yatağa dön uzan. Islak havlu alıp geliyorum ben. Sende adamlarına söyle antibiyotikle ateş düşürücü ilaç falan alsınlar."
Gözlerimi silerek banyoya yöneltmiştim ki kolumdan tutarak durdurdu.
" Dur Ada. Endişe edecek birşey yok. İyiyim. İlaç aldım zaten. Ümit verdi."
" Ha.."
Dedim sakinleşip rahatlayarak.
" İyi o zamann...
Ama yine de yat dinlen. Gözlerin kıpkırmızı ve kapanmak için bahane arıyor. "
Dolaba dönüp içinden eşofmanlarını alarak yanımdan geçip banyoya girdi ve kapıyı örttü. Bir kaç dakika sonra üzerini değişmiş olarak çıktığında elinde cüzdanı ve saati vardı. Çalışma masasına yürüdü.
" Kaç gündür uyumuyorsun sen?"
Dedim odanın ortasında durmuş hareketlerini izlerken.
" Sanırım üç gün oldu."
Elindekileri masasının çekmecesine koyup kapattı.
" Üç gün mü?
Nasıl ayakta durabiliyorsun? "
"Günlerdir o şerefsizin izini arıyordum."
Duyduğum cümle ile gerileyip yatağın kenarına otururken başım önüme omuzlarım aşağı düştü.
" Eğer elinizden kaçabildiyse bir daha hiç bulunmaz. "
Yatağın arkamdaki yerinde baskıyı hissettim.
" Buradayken korkma. Burda kimse sana zarar veremez."
Sessizlik eşliğinde düşündüm bir süre. Sonunda,
" Böyle olmayacak. Bence polise haber vereliyiz."
Dedim.
" Dört koldan aransın, bulunsun. Cezası neyse çeksin. Bende normal hayatıma döneyim artık."
Sessizlik devam edince arkama çevirdim yönümü. Yatağın kendine ait tarafına uzanmış gözleri kapalıydı. Uyuya kalmıştı. Dediği gibi üç gündür uyumuyorsa sabaha kadar deliksiz uyurdu. Yerimden kalkıp katlayarak yastığımın altına koyduğum pijamalarımı alıp banyoya geçtim. Üzerimi değişip geri geldim. Günlük kıyafetlerimi berjerin üzerine bırakıp yedek yastıkları aramıza yerleştirdikten sonra diğer tarafa Demir'in yanına geçip yüzünde gezdirdim gözlerimi. Sonra elimi yavaşça alnına koydum. Hissettiğim sıcaklık az önceki sahneyi hatırlatınca gözümün önünde belirdi yarı çıplak hâli. Anında çektim elimi.
Kendine gel Ada. Desemde hiç alakasız şekilde kurşunla yaralı olduğu zaman geldi aklıma. Islak bezle o kaslı gögüslerini sildiğim âna geri dönünce yanaklarımın yandığını hissettim.
Kendi gel Ada, yat yerine uyu sende.
Derin bir nefes çekip bıraktım. Sonrada yerime geçip uzandım. Yönüm Demir'e dönük yüzünü izliyordum bu kezde. Gerçekten yorgun görünüyordu. Ne Yalçın'a ne de diğerlerine benziyordu Demir. Hem fiziksel hem karakter olarak farklıydı abisindende dayısındanda. Annesine benziyordu belliki.
Örtüyü önce onun sonra kendi üzerime çektim. Aramızda yastıklar gözlerimi kapatmıştımki yeniden aklıma gelen şeyle hızla yerimde doğrulup tekrar yüzüne baktım.
Yaaahh! O şerefsizi nasıl kaçırırsın elinden? Nasıl?
Ellerimi saçlarıma geçirirken kendimi arkaya bıraktım.
Of yaa! Of!
Dedim ağlamaklı. Sonra da sırtımı Demir'e dönüp gözlerimi kapattım.
&
Aradan dakikalar, sonra saatler geçti ama düşünmekten bir türlü uyku tutmuyordu. Çünkü kafamın içinde sürekli korkunç senaryolar yazıyordum. O manyak yüzünden psikolojim bozuluyordu azar azar.
Egemen Demir'le karşılaşıp elinden kaçmayı, hatta Demir'i yaralamayı başardıysa düşündüğümden daha tehlikeli demekti. Acaba burada olduğumu biliyor muydu? Belkide bu evi de takip ediyordu. Belkide şuan bu evi gözetliyordu. Belkide bahçedeydi. İçime düşen kurtla yerimden kalkıp pencereye yürüdüm.
Perdeyi yavaşça aralayıp dışarıya çevirdim gözlerimi. Yine lapa lapa yağan karın güzelliğinin tadına varamadan küçük lambaların aydınlattığı büyük bahçenin her bir köşesinde gezdirdim gözlerimi. Karanlık olan her köşede bir Egemen vardı sanki. Tüylerim diken diken olurken içimdeki korku iyice artıyordu. Kollarımı kendime sararak arkama dönüp yatağa doğru yürüdüm. Böyle giderse bu evden çıkamaz hâle gelecektim.
Yatağıma oturup sırtımı başlığa dayadım. Dizlerimi kendime çekip kollarımı doladıktan sonra çenemi dizlerime koyup yanımda uyuyan adama baktım yeniden.
Keşke bende böyle derin uyuyabilseydim.
Ara ara Demir'in ateşini kontrol ederek bir süre o şekilde oturdum. Sonunda bitkin düşen göz kapaklarım kendilerini bırakırken yatağa girip üzerimi örttüm.
Bu kez uyurum umarım.
Diyerek kapattım gözlerimi.
*****
Aradan ne kadar geçti bilmiyorum. Yeniden uyandım. Hissettiğim sıkışıklık yüzünden banyoya gitmem gerekiyordu.
Önce yanımda yatan Demir'e baktım. Diğer tarafa dönmüş uykusuna devam ederken ben doğru düzgün uyuyamamıştım bile. Yerimde doğrulup ayaklarımı aşağı sarkıttım. Terliklerimi giyerek ayağa kalktım. Tam bir adım atmıştım ki ayak bileğimde hissettiğim elin geriye doğru çekmesi ile yüz üstü yere düştüm.
Olduğum yerde korkuyla arkamı döndüğümde yatağın altında gördüğüm Egemen ile son ses bir çığlık attım. Ama sesim çıkmadı. Egemen'in kanlı eli hâlâ bileğimde beni yatağa doğru çekerken kanlı yüzü, öldürecek gibi bakan gözleri üzerimdeydi.
İmdat! Diye bağırdım.
Demir yardım et!
İmdat!! Demir!
Demir kıpırdamadı bile. Egemen'in yatağın altından çıkışına şahit olurken ben geri geri kaçmaya çalışıyordum.
" Bak bana ne yaptın?"
Dediğinde bir çığlık daha atarken, kocaman gözlerle uyanarak doğruldum. Elim kalbimin üzerinde sesi kulaklarımda nefes nefeseydim. Kâbus...
Kabustu.
Kâbus görmüştüm yine. Olduğum yerde dizlerimi kendime çekip sarıldım. Yüzüm ter içinde gözlerim dolu sessizce ağlarken ellerimi dudaklarıma kapattım Demir duyup uyanmasın diye. Zaten günlerdir uykusuz kalmıştı Egemen yüzünden. Şimdi de benim yüzümden uyanmasını istemedim.
Kalkıp banyoya gitmeyi elimi yüzümü yıkamayı istedim ama o kabus yüzünden yataktan inmeye cesaret edemedim. Sanki kabusum gerçek olacak Egemen yatağın altından çıkacak gibi geliyordu.
Alnımdaki terleri elimin tersiyle silerken arka arkaya derin nefesler alıp vererek rahatlamaya çalıştım. Dakikalar sonra başardığımda yeniden yatağa girip dizlerimi karnıma örtüyü üzerime çektim. Gözlerim etrafta kâbusumun görüntüleri zihnimde dolaşırken, geri geri gittim. Arkamdaki yastıkları hissedince durdum. Bir süre öylece kaldıktan sonra gözlerimi sımsıkı kapatıp örtüyü tepeme kadar çektim. Ama korkum geçmiyordu.
Sonunda Demir ile aramızdaki yastıkları alıp yatağın diğer tarafına koyduktan sonra yanımdaki Demir'e sokuldum iyice. Burnuma gelen parfümünün ve teninin kokusu beynine uyarı sinyalleri yolluyordu. Bu kadar yakın olmak isteyerek yaptığım birşey değildi.
Ama korkuyordum ne yapayım. Yastıklarla Demir'in arasında gözlerimi kapatıp yeniden uykuya dalarken kâbus görmeden uyumak ve sabah olduğunda Demir'e yakalanmamak için dua ederken buldum kendimi.
*****
Sabah ilk uyanan ben oldum. Hâlâ Demir'in yanı başındaydım ve kâbus görmeden uyumuştum. O ise hâlâ derin uyuyordu. Yavaşça yanından uzaklaşıp diğer tarafa döndüğümde sabahın kaçı acaba diyerek gözlerimi komodinin üzerindeki saate çevirdim. Ama bu saat sabah demiyordu. Gördüğüm akrep ve yelkovanla yerimden fırladım resmen. Gözlerimi iyice açıp tekrar baktım emin olmak için.
Bir!?
Saat nasıl bir olabilirdi. Nasıl bu kadar uyumuştum? Tabi ya sabaha kadar kâbuslar yüzünden doğru düzgün uyuyamayıp sabaha karşı yatarsan böyle olur. O anda aklıma Demir'in ateşi olduğu gelince hızla dizlerimin üzerine kalkıp elimi alnına koydum. Soğuktu. Düşmüştü ateşi.
İyi bari diyip yavaşça gerileyerek yerimden kalkarken aklıma yeniden gelen kabusum ile korkarak yatağın altına eğilip baktım. Boştu tabiki. Tekrar ayağa kalkıp gece çıkardığım kıyafetlerimi de alıp hızlı ve sessiz adımlarla banyoya girdim. İşlerimi halledip üzerimi değiştirdim ve elimi yüzümü yıkayıp kurulayarak çıktım. Pijamaları katlayıp yine yastık altına koyduktan sonra ne yapacağımı düşünürken açlıktan guruldayan midem yol gösterdi. Mutfak!
Bu saatte kahvaltı değil öğle yemeği olurdu ancak. Kapıyı açıp Demir'e bir bakış attıktan sonra çıktım. Mutfağın yolunu tutarken göz ucuyla salona baktım. Kimse yoktu. Mutfağa doğru ilerledim. İçeri girdiğimde Safiye Hanım mutfak masasında oturmuş kahvesini içerken kızlarda öğle yemeği pişiriyordu. Göz ucuyla bana bakınca,
" Kusura bakmayın Safiye Hanım. Uyuya Kalmışız.. Ya-yani kalmışım!"
" Ne kusuru kizum...
Yeni gelunun kusuruna bakulmaz."
Derken ince bir gülümseme gördüm yüzünde. Aynı anda kızların kıkırdadığını duyunca anladım ne demek istediğini. Yanaklarım yanarken utançla başımı önüme eğdim.
" Demir nereda?"
" Şey, geç geldi. De. U-uyuyor..."
Kekelediğime inanamadım.
" Gel otur da!
Kizlar yemek koyun gelun kizima."
O an oradan kaçmak istesemde daha fazla rezil hissetmemek için her zamanki sandalyeye geçip oturdum. Kızların önüme koyduğu yemeklere bakarken devam etti.
" Bugün dişaru çikacağum.
Sen da gelmak ister misun?"
Çorba dolu kaşık ağzımda kaldım. Ne diyecektim şimdi. Evden çıkamam peşimde bir sapık var diyemezdim. İşim var desem işimde yoktu. Cevap için hâlâ gözlerime bakarken Demir'i duyduk.
" Bugün gelemez babaanne başka zaman. Kaç gündür görmedim karımı."
Duyduğum cümleyle boğazıma kaçan çorba yüzünden içime içime öksürürken,
" Bugünü karımla evde geçirmek istiyorum."
Dedi üstünede. Sen neden uyandın ya. Biraz daha uyusaydın. Dedim içimden.
" Olur uşağum.
Bir şey demedum."
Bunu söylerken yine gülümsüyordu Safiye Hanım.
" Hatice."
"Buyrun Demir Bey."
"Banada servis aç."
"Hemen Demir Bey."
Demir sandalyeye geçip oturdu.
"De bakayum nerdesun sen kaç gündur?"
" İşlerim vardı babaanne.
Malûm şirketin büyük ortağıyım artık. Bundan sonra her gün düzenli şekilde şirkette olmam lazım."
" Toplantuda neler oldi? "
" Dayım anlatmadı mı?"
" Dayunu gören mu var da! Sen nerda o orda."
" Ben konuştum onlar dinledi babaanne. Şirketin her bölümü şuan önce benden emir alacak sonra Yalçından."
" Yalçın da mı öylece dinledi seni?
Hiç bir şey yapmadı mı yani."
Dedim.
" Evet. Sadece dinledi.
Yapacağı birşey yok artık.
O da kabul etmek zorunda."
Bir yandan konuşuyor bir yandan yemeğini yiyordu. Bu sırada kahvesi biten Safiye Hanım ayağa kalktı.
" İyi bari
Ben buralarda yoken hir gür istemeyirum."
" Sen yokken mi?
Nereye gidiyorsun?"
" Köye gideceum. Anam hastaimuş. Yanunda kalacağum biraz. Kaç gün olur bilmeyirum. Çok hasta dedu Selime."
Demir'e doğru yaklaştım.
" Selime kim?"
" Babaannemin en küçük kız kardeşi. Sekiz numara."
" Sekiz mi?"
" He ya sekiuz."
Dediğinde farkettim sesli konuştuğumu.
" Biz kalabaluk aile severuk.
Anlatabildum umarum. Ne demuş atalarumuz. Erken kalkan yol, erken yaa.."
" Babaanne!
Diyerek araya girdi Demir.
" İşin yokmu senun!
De hayde git işina da!"
Bir sinsi sinsi gülümseyen kadına bir, yine şiveli konuşan Demir'e baktım.
Alelen çocuk yapın demediği kalmıştı kadının. Ben yerin dibine girip girip çıkarken Demir benden rahattı.
Safiye Hanım mutfaktan çıkarken yanımdaki Demir'e çevirdim gözlerimi. Arkadaki kızlar duymasın diye tıslayarak konuştum.
" Düştüğümüz hâle bak."
" Sen babaanneme aldırma.
Torun sevmek istiyor. "
O bunu derken nedendir bilmem gece dibinde uyuyup sabah dibinde uyanmam geldi aklıma.
" O yüzden böyle konuşuyor."
" Ben de onu diyorum.
Kadın gerçekten evliyiz zannediyor. Daha ne kadar sürecek bu yalan. Yakında Mercan'a yaptığı gibi laf sokmayada başlar. Demir...
Bir an önce bu işin bitmesini istiyorum. Dün gece söyledim ama uyuya kalıp duymadın.
" Polise gideceğim ben. Bıktım artık her gün korku yaşamaktan. Bıktım kabuslarımda Egemen'in kanlı yüzünü görmekten. Yakında kafayı yiyeceğim."
" Yine mi kabus gördüm."
Başımı salladım.
" Ölüyordum korkudan."
" Neden beni kaldırmadın?"
" Nasıl kaldırayım. Hem yaralısın hem uykusuz. Hem de yine Egemen yüzünden. Dediğim gibi ben emniyete gideceğim. Hemde bugün."
" Bu na gerek yok Ada.
Ben halledeceğim."
Yerimden kalkıp mavilerine baktım.
" Bu iş senden benden çıktı Demir.
Emniyetten yardım isteyeceğim."
Mutfaktan çıkıp salona geçtiğimde peşimden gelip kolumdan tuttu. Bir eli yarasında bir eli kolumda gözleri gözlerimde konuştu.
" Ada saçmalama.
Ben halledeceğim dedim sana."
Kolumu elinden çekip koltuğa yürüyüp oturdum. Oda karşımdaki koltuğa geçip oturdu. Öne doğru eğilerek,
" Demir...
Bak şuana kadar yaptığın her şey için teşekkür ederim. Ama olmuyor! "
Dedim hâlâ kısık sesimle. Bir yandanda etrafı kontrol ediyordum birinin bizi duyma ihtimaline karşı.
" Tek başımıza bulamıyoruz.
Ömür boyu bulamazsak ömür boyu burada mı kalacağım ben."
" Benlik bir sorun yok."
Dediğinde gülmekle ağlamak arasında kaldım. Sinirlerim iyice bozuluyordu.
" Ada.
Bana bir kaç gün ver. Bu işi halledeceğim, söz veriyorum."
Elimi alnıma dayayıp ovarken yüzünü izledim.
" Tamam. Bir kaç gün daha beklerim. Ama olmazsa daha fazla zorlatmaya gerek yok. Birlikte emniyete gideceğiz."
" Tamam Ada."
" Bir dakika ya.
Sen neden bu kadar karşısın emniyet konusuna."
" Neden mi?
Emniyete baş vurursak Egemen'in hikayesiyle başlayan soruşturma Karadenizliye kadar gider. Silahlı çatışma adam öldürme herşey gün gibi aşikar olunca Yalçın'ın eline fırsat geçer. Hem ben sana can güvenliği garantisi veriyorum. Burada hiç birşey olmaz sana. Bir kaç gün daha sık dişini. Eğer babaannemse sorun köye gidiyor. "
" Safiye Hanımla bir derdim yok benim. Kadın bizi evli sanıyor, haklı olarak torun hevesine girmiş. Suç onda değil sende!"
Dedim kızarak.
" Sen dedun kiz kaçurdum diye."
Yine şiveli konuşmuştum onun gibi alaycı. İster istemez gülümsedik.
Bir kaç saniye sonra.
" Hadi kalk!"
Dedim ayağa kalkarken.
" Şu yarana pansuman yapalım."
" Gerek yok."
" Hemşire olan benim sen değilsin yürü."
Odaya doğru yürüdük.
" Hemşireden çok doktor havası var şuan sende.."
Diyince yeniden gülme isteği gelsede ağlama isteği ağır bastı. Hayat şartları buraya kadar izin vermişti işte. Kaldı ki tıp okumak...
" Sahi neden doktorluk okumadın? Yeteneğin var. Sen çok iyi bir cerrah olurdun."
" Hiç oralara girmeyelim istersen..."
" O zaman şöyle diyeyim. Neden şimdi okumuyorsun? "
Arkama dönüp alaycı şekilde baktım yüzüne.
" Bu saatten sonra zor biraz. Otuza merdiven dayamış biri olarak kendime güldüremem."
" Saçmalama. Üniversite orası.
Kimse yaşa takılmaz. Hem kim bilecek yaşını. Göstermiyorsun bile."
" Ben!
Benim bilmem yeterli."
Kapının önüne gelmiştikki dış kapının sesini duyunca geriye döndük. Gelen kişi Ziya'ydı. Demir'in kaşları çatılırken yüzünde ciddi bir ifade vardı.
"Sen git ben geliyorum."
" Tamam."
Diyerek devam ettim yürümeye. Ama merakım yüzünden arada bir arkama bakıyordum. Kapıdan çıkıp çekti ama kapı aralık kaldı. Ne oluyordu. Neydi bu hâlleri. Belki de Egemen'i bulmuştu Ziya. Merakım daha da arttı. Geriye dönüp kapıya doğru yürüdüm.
Kapı arkasına geçip konuşmaları dinlemeye başladım.
" Ne yaptınız?" Dedi Demir.
" Tamamdır abi. O konu artık kapandı. Kimsenin bilemeyeceği bulamayacağı bir yerde artık."
" Tamam. Ağzınızı sıkı tutun karışmam."
" Anladım abi. Birde.."
" Ne Ziya? "
" Söyledim mi abi? "
" İşine bak Ziya. "
" Pardon abi."
Konuşma bitip kapı açılırken geriye çekildiğimde göz göze gelirken şaşırarak baktı.
" Senin ne işin var burada?
Sana odaya git demiştim?"
" Ne konuştuğunuzu merak ettim. Egemen ile ilgili birşey mi bulmuş Ziya?"
" Yanımdan geçip odaya yürürken sinirli bir sesle,
" Hayır!" Dedi.
Neden kızmıştıki birden?
Ne oluyordu? Kesin bana söylemek istemediği bir şey vardı.
Hızlı adımlarla peşinden yürüyüp arkasından odaya girdiğimde üzerindeki eşofmanı çıkarıyordu.
" Benden birşey gizliyorsun değil mi?"
Hâlâ arkası dönük hayır! Dedi.
" Ne dedi Ziya."
" Önemli birşey değil."
" O zaman neden sinirlisin?"
" Ada yorma beni. Önemli bir şey değil dedimya."
Derin bir nefes bıraktım. İlkyardım kutusunu alırken,
" Tamam, gelde yarayı pansuman edelim. İlacını içmeyi de unutma."
Dedim. Yatağın yanına gelip önce oturdu. Ardından geriye doğru uzandı. Elimdekilerle yatağın ucuna oturdum. Önce bandajı çıkardım yavaşça. Sonrada kutudan pamuk ve baticon çıkarıp pamuğu baticonladım. Yarayı temizlerken gözleri bana dönüktü.
"Egemen'i bulup hesap sorduğumda ne yapmayı düşünüyorsun. "
" Akşamına İzmir'e dönerim.
Onun yüzünden buralarda sürünüyorum."
Gözleri tavana kaydı. İşim bitene kadar sessizce bekledikten sonra ayağa kalkıp dolabına yürüdü. Aldığı takım elbise ile banyoya girip kapıyı kapattı.
Ne oluyordu? Neydi bu hâli?
Dakikalar sonra çıkıp masasının çekmecesinden eşyalarını da alıp hiç birşey söylemeden çıkıp gitti.
***************************
Eveeet bölüm sonu.
Gelecek bölümde g
örüşmek üzere.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 23.39k Okunma |
1.79k Oy |
0 Takip |
44 Bölümlü Kitap |