12. Bölüm

11. BÖLÜM

A
azberbatxlw

Yazar'ın Ağızından;

 

22 Kasım 2024, 18.00:

 

Gabriel Wallace'den gelen mesajla telaştan bir sağa bir sola volta atıyordu arya.

 

Wallace şifrenin onda olduğunu öğrenmişti, leyla kara öldürülmüştü, kimin öldürdüğünü tahmin etmek zor değildi, gabriel yapmıştı bunu, adı gibi emindi.

 

"Bittim ben !" dedi fısıldayarak arya.

 

Arya'nın telefonu çaldı, arayan wallace'ydi, kalın bir ses tonuyla *sevgili kuklam, nasılsın ?* diye sordu.

 

Arya *Seni hiç alakadar etmez pislik* dedi sitemle.

 

*Bende iyiyim, sorduğun için teşekkürler* dedi gülerek wallace.

 

Bağırarak *Ne istiyorsun benden köpek* diye sordu arya.

 

Gabriel sert bir şekilde *şifremi istiyorum kukla !* dedi.

 

Arya öfkeli bir şekilde *b@k veririm sana şifreyi wallace* dedi.

 

Wallace sinsice güldü, *leyla'da aynısını diyordu, ama ne oldu, söyledi ve sonra da onu öldürdüm kukla, hem de hiç acımadan* dedi.

 

Arya *Allah belanı versin senin* dedi sitemle.

 

Gabriel tehdit eden bir ses tonuyla *eğer bana şifrenin yerini söylemezsen zaafın olan her bir kişiyi senin karşında, gözümü dahi kırpmadan öldürürüm, anladın mı beni ?* diye sordu.

 

Arya *S!kt!r ol git hayatımdan anladın mı beni wallace* dedi yine bağırarak.

 

Wallace *peki, bir süreliğine düşünüp doğru kararı vermen için seni azat ediyorum kukla, en yakın zamanda görüşmek üzere, özle beni* dedi ve telefonu kapattı.

 

Ellerini saçlarına geçirdi, "kahretsin, yakamı bırakmayacaklar, ne yapacağım ben ?" dedi bağırarak arya.

 

Elindeki şifre'ye baktı, aklına leyla'nın 'senden şifreyi alana kadar durmayacaktır' sözü gelmişti.

 

Güvenli bir yere saklamalıydı şifreyi, ama nereye ?, gabriel kesinlikle ilk onu hedef alacaktı, ve şifre bulunduğu an her şey bitecekti, buna izin veremedi.

 

Biraz daha düşündü arya, "buldum !, nereye saklayacağımı buldum !" dedi heyecanlı bir şekilde.

 

Elindeki kağıdı 3'e böldü, gabriel'in şüphelenmeyeceği üç kişiyi seçti.

 

Birincisi; en iyi ve yakın arkadaşı olan zeynep izgi'ydi, onu tanımazdı wallace, bu yüzden onunla uğraşmazdı.

 

İkincisi; timin namı diğer patavatsızı kağan taşkın'dı, gabriel çenesi düşük olduğundan ona söylemeyeceğini biliyordu, bu yüzden şüpheleneceği en son insan o olurdu, emindi.

 

Üçüncüsü ise; arya'nın kalbinin deli gibi çarptığı, gözleri hayat dolu olan rüzgar koraslan'dı, ona karşı içinde hep olumsuz duygular beslediğini bilirdi gabriel wallace, ama rüzgar'ın en büyük zaafı olduğunu öğrenirse onu gözünü kırpmadan öldüreceğini biliyordu.

 

Arya, zeynep'in odasına gitti, elindeki ilk parçayı ahşap küçük bir sandığa koydu, odadan çıktı.

 

İkinci parçayı, kağan'ın kıyafetlerinin olduğu çekmeceye koydu, hızlı adımlarla odadan çıktı.

 

Üçüncü ve son parçayı saklamak için rüzgar'ın odasına bir göz attı arya, gördüğü gitar'ın içine sakladı kağıdı ve odadan çıktı.

 

Arya kendinden emin bir şekilde "benden bu şifreyi almana asla ama asla izin vermeyeceğim gabriel wallace !" dedi.

 

                            🤍

 

Zeynep İzgi'nin (Mermi) Ağızından;

 

Hastaneden taburcu olmamın üzerinden tam 3 gün geçmişti, atlas bu süre zarfında benimle çok güzel bir şekilde ilgilenmişti.

 

Şimdi ise oturma odasında uzanıyordum, ikinci refakatçim rüzgar gözünün önünde olmamı istemişti çünkü.

 

Atlas şu anda evde değildi, ona gelen bir telefondan sonra hızlıca evden çıkmıştı, nereye gitmişti acaba ?, merak etmiştim.

 

Aşk adamım benim, beni nasıl da düşünüyorsun böyle.

 

Rüzgar'ın arya tarafından reddedilmesinin üzerinden üç gün geçmişti, ama çabuk toparlamıştı, ya da bize belli etmiyordu, hiç bir şey yaşanmamış gibi davranıyordu.

 

Valla iyi dayanıyorsun be kasırga, şu an senin yerinde ben olsaydım yıkılmıştım yemin ederim.

 

Allah'ım umarım bende dahil kimse rüzgar'ın yaşadığını yaşamasın, yaşayanlara da dayanma gücü ver, aminn.

 

Miran koltuğa oturmuş soğuk bir şekilde bize bakıyordu.

 

Arya ise bilgisayarına gömülmüştü, hiç rüzgar'a bakmıyordu.

 

Kağan ve Rüzgar televizyondan 'mesneviden ders aldım' açmış oynuyorlardı.

 

Şarkının 'sağ elimi kaldırdım' kısmı geldiğinde rüzgar ve kağan sağ ellerini kaldırdılar.

 

Kağan ve rüzgar 'sol elimi daldırdım' kısmı geldiğinde sol ellerini indirdiler.

 

'dili kalbe indirdim' kısmı geldiğinde ise rüzgar sağ eliyle kağan'ın kafasına sert bir şekilde yapıştırdı.

 

Arya hariç hepimiz gülmeye başladık, miran yine kafasını yastığa gömerek bir süre güldü, sonra ise her zamanki soğuk bakışına geri dönmüştü.

 

Kağan eliyle acıyan kafasını tuttu, "ne yapıyorsun sen rüzgar ?, bu sefer sana ne yaptım ki ?, öcünü alıyorsun yine ?" diye sordu sitemle.

 

Rüzgar "boşver, anlatsam da anlamazsın kağan arkadaşım" dedi alayla.

 

Ama ben anlamıştım, arya'ya olan öfkesini başka yerlerden çıkarıyordu rüzgar, öfkelenmesine sebep olan kişiden değil.

 

Miran "acıyor mu çok kağan ?" diye sordu merakla.

 

Kağan "evet, acıyor abi" dedi ağlamaklı bir ses tonuyla.

 

Miran sinirden elindeki yastığı sıktı, donuk bakışlarıyla rüzgar'a baktı.

 

Onun dışında kimse kardeşine elini kaldıramazdı ve ezemezdi, abisi olarak buna izin vermezdi, biliyordum.

 

Çünkü bende bu duygulara sahiptim, benden 6 yaş küçük bir erkek kardeşim vardı. Gökberk, bana benziyordu oda, koyu kahverengi saçları, çilleri ve ela gözleri vardı, ablası olarak sadece ona ben vurabilirdim ama asla başkası vuramazdı, buna izin vermezdim.

 

Ortamdaki gerginliği atlas gelmeden almam lazımdı, eğer görürse hiç acımadan tutanak tutacağını söylemişti çünkü.

 

Arkamdaki yastığı alıp rüzgar'ın yüzüne fırlattım.

 

Rüzgar attığım yastığı alıp bilgisayarıyla uğraşan arya'ya attı, arya 'öyle mi ? sen görürsün şimdi' bakışıyla baktı ve yanındaki yastığı alıp rastgele savurdu.

 

Arya'nın savurduğu yastık yine kağan'ın kafasına gelmişti, az önce rüzgar'ın vurduğu yere.

 

Kağan "siz ikiniz ne istiyorsunuz acaba benim güzel kafamdan ?, biri şaplak atar diğeri ise yastık atar, nedir sizden çektiğim" dedi sitemle.

 

Alayla "yılın en uyumlu çifti onlar kağan, böyle anlaşıyor onlar" dedim ve arkamda kalan son yastığı rüzgar'ın karnına attım, "öyle değil mi arya ?" diye sordum.

 

Arya dediklerime bozulmuştu, tebessüm ederek "ya ne demezsin" dedi ve miran'ın elindeki yastığı aldı, hızlı adımlarla rüzgar'ın yanına geldi ve yastığı sinirini çıkarmak istercesine ensesine iki defa vurdu, üçüncü vuruşunda ise yastık dayanmamış ve parçalanmıştı.

 

Biriniz lütfen buraya bir papatya çayı göndersin.

 

Miran ilk defa gülümseyerek "size bakırköy ruh sağlığı kliniğinden randevu alacağım tim" dedi.

 

Kağan gülerek "haklısın valla abicim, burası akıl hastalarıyla dolu" dedi.

 

Haklısınız vallaha, ee ne zaman alıyorsunuz randevuyu.

 

Arya "sen kendi işine bak kağan" diyerek tersledi.

 

Rüzgar "çok istiyorsan sen gidebilirsin canım arkadaşım kağan" dedi gülümseyerek.

 

Baya yorgundum, odama gidip yatmak istiyordum.

 

Nazikçe "izninizle ben odama gidiyorum" arya'ya döndüm "lütfen şu yastık tüylerini komutan gelmeden toplasan iyi olur aryacım" sonra rüzgar'a döndüm "rüzgar odama gelir misin ?, önemli bir şey konuşacağız seninle" dedim.

 

Rüzgar gülümseyerek "tamam izgi" dedi ve odama geçtik.

 

.....

 

Yatağıma uzandım, rüzgar'a arya'nın yatağını gösterdim, "otur" dedim.

 

Rüzgar önce bir tereddüt etti, ürkek bir şekilde bana baktı, "sahibi kızmasın ?" diye sordu.

 

Nazikçe "merak etme, yatağın sahibi her zaman kızacak bir şey buluyor zaten, oturabilirsin" dedim.

 

Rüzgar arya'nın yatağına oturdu, "ee izgi, neymiş bu konuşacağımız konu ?, bahsetsene artık" dedi.

 

Derin bir nefes verdim, "ben senden özür dilerim rüzgar" dedim.

 

Rüzgar merakla "ne için özür diliyorsun izgi ?, anlamadım" dedi.

 

"Arya'nın senin hakkında düşündüklerini daha önce sana söylemem gerekirdi, benim yüzünden bu durumdasın" dedim hayıflanarak.

 

Rüzgar elini dizime koydu, gülümseyerek "senin hiç bir suçun yok izgi, elinden geleni yaptın, hem bana söyleseydin de bir şey değişmeyecekti, arya bu lafları yine edecekti bana, yine üzülecektim" dedi.

 

"Ama bu kadar üzülmeyecektin rüzgar, beni sevmiyormuş deyip kendini teselli edecektin, şimdi sen paramparça o paramparça, nasıl olacak bu iş ?" diye sordum.

 

Rüzgar "ben onu hâlâ çok seviyorum izgi, eminim ki oda beni seviyor, birşey saklıyor gibi hissediyorum, ama çözücem ve yeniden şansımı deneyeceğim, karadeniz çocuğuyum ben kolay kolay pes etmem" dedi kendinden emin bir şekilde.

 

Güldüm, "ikinizde inatsınız vallaha" dedim.

 

Rüzgar 'aynen' şeklinde kafasını salladı.

 

Odanın kapısı çalındı, "gel" dedim bağırarak.

 

Arya odaya geldi, soğuk bir şekilde "teğmen, atlas komutan geldi, seni odanızda bekliyor, sana söyleyecekleri varmış" dedi.

 

Rüzgar merakla "ne yaptım ki ?" diye sordu.

 

Arya "gidince ona sorarsın" dedi yine aynı soğuklukta.

 

Rüzgar "neyse, görüşürüz izgi" dedi gülümseyerek.

 

Bende aynı gülümsemeyle "görüşürüz" dedim.

 

Rüzgar ve Arya odadan çıktılar, ben ise telefonumla takılmaya başladım.

 

                               🤍

 

Atlas Sezgin'in (Şimşek) Ağızından;

 

Odamdaydım, rüzgar'ın gelmesini bekliyordum.

 

Son zamanda ağır bir şey yaşamıştı, hoşlandığı kız tarafından reddedilmişti.

 

Buna biraz da sebep olan kişi bendim, ona 'git açıl' demiştim, arya ise ağzına geleni sayıp rüzgar'ı üzmüştü.

 

Rüzgar'ın 3 gecedir ağladığını bir ben bilirdim, bir de Allah bilirdi, timdeki kimse bilmezdi.

 

'kim bir kız veya erkek için ağlarsa melekler o kişiye gelip lanet okur' derler, arya acaba bunu biliyor muydu ?.

 

'Sanmıyorum, bilseydi bence bunu yapmazdı' dedi sağ tarafımdaki ses.

 

'Bence yine yapardı, hem de hiç acımadan' dedi sol tarafımdaki ses.

 

Odanın kapısı çalındı, gelen kişi rüzgar'dan başkası değildi, "gel !" dedim.

 

Rüzgar odaya girdi, "beni istemişsiniz ?" diye sordu.

 

"Yanıma gel" dedim net bir şekilde.

 

Rüzgar yanıma oturdu, "bakın eğer sizde izgi gibi özür dileyecekseniz bir saat boyunca, şimdiden söyleyin de gideyim" dedi bir çırpıda.

 

Güldüm, "hayır, özür dilemeyeceğim kasırga" dedim.

 

Rüzgar "o zaman ne yapacaksınız ?" diye sordu.

 

Elimi omzuna koydum, "sana destek olacağım" dedim.

 

Rüzgar elini omzundaki elime koydu, "eyvallah komutanım" dedi.

 

Gülümsedim, "hâlâ bana komutanım diyorsun rüzgar, bana ismimle hitap edebilirsin diye kaç defa söyleyeceğim sana, kağan gibi kıt akıllı mısın ?" diye sordum.

 

Rüzgar güldü, "onun bugün aklının yerinde olmadığı kesin atlas" dedi.

 

"Ne yaptın yine ?, yoksa kafasına tavayla mı vurdun ?" diyerek sordum.

 

Rüzgar "az önce kafasına bir şaplak yapıştırdım, hâlâ kendine gelemedi" dedi.

 

Yine güldüm, "Allah senin cezanı vermesin emi rüzgar" dedim.

 

Rüzgar derin bir nefes verdi, "vermiş zaten vereceği kadar atlas" dedi.

 

"Hâlâ onu seviyorsun değil mi" diye sordum.

 

Rüzgar kafasını aşağı yukarı salladı.

 

"O zaman pes etmeyeceksin kasırga, sevdan için savaşmaya devam edeceksin, anladın mı beni ?" dedim.

 

Rüzgar "asla !, o istemesede ben onun için savaşmaya devam edeceğim atlas, arya beni kabul etmemek için inat ediyorsa bende kendimi kabul ettirmek için inat edeceğim" dedi kendinden emin bir şekilde.

 

Gülerek, "ikinizde köprüde karşılaşan keçiler gibi inatlaşacaksınız yani, tamam öyle olsun, kolay gelsin sana" dedim.

 

Rüzgar gülümsedi, "sende izgi'ye içinizdeki hisleri söylesen atlas, en azından birimiz mutlu olsak, olmaz mı ?" diye sordu.

 

"Şu an zamanı değil rüzgar, uygun bir zamanda ona karşı olan duygularımı söyleyeceğim, tamam mı ?" dedim.

 

Rüzgar tebessüm etti, "tamam, ama şunu sakın unutma atlas, ben senin yanındayım" dedi.

 

"Eyvallah" dedim.

 

Rüzgar gülerek, "Eyvallah bizden atlas" dedi, ve odanın kapısı çalındı.

 

Bağırarak "gel !" dedim.

 

Miran odanın kapısını açtı, "komutanım 4 kişi geldi, içeriye aldık, sizi bekliyorlar" dedi her zamanki gibi soğuk bir şekilde.

 

Rüzgar "kim gelmiş olabilir ki komutanım ?" diye sordu.

 

"Bilmiyorum, gidip öğreneceğiz kasırga" miran'a döndüm "herkes salonda değil mi ?" diye sordum.

 

Miran kafasını 'evet' anlamında aşağı yukarı salladı.

 

"Güzel, hadi içeriye geçelim de misafirlerimizi daha fazla bekletmeyelim" dedim ve içeriye geçtik.

 

Tam da beklediğim kişiler gelmişti, Dedektif Boğaç Kıraçoğlu ve ekibi.

 

Ölüm timi merakla karşımızdaki kişilerin kim olduğuna bakıyordu.

 

"Hoşgeldiniz Dedektif Kıraçoğlu" dedim gülümseyerek.

 

Boğaç kıraçoğlu aynı gülümsemeyle "Hoşbulduk Üsteğmen Sezgin" dedi.

 

                              🤍

 

Evet bölümü nasıl buldunuz ?.

Umarım bölümü beğenirsiniz.

Kanatsız kuşlar ekibi ve ölüm timi karşılaşması pekii, nasıl olmuş ?.

Kanatsız kuşlar ekibi birazcık bizimle beraber olacak.

Şunu da söylemeden edemeyeceğim, bu kitapta olan her şey bir hayal ürünüdür, gerçek hayatla bir ilgisi yoktur.

Bir de ben insan özelliklerini pek betimleyemiyorum, elimden geldiğince araştırıp öyle yazıyorum, hatam olursa af ola ☺️.

Bölümleri kısa yazmamın iki sebebi var, birincisi fazla uzun yazamadığım, ikincisi diğer bölümlere de bir şeyler kalsın diye, bu her iki kitabım içinde geçerlidir.

Ama elimden geldiğince uzun yazmaya çalışıyorum, bunu bilin lütfen.

Neyse uzatmayayım, 12. bölümde görüşmek üzere.

Beklemede kalın, hoşçakalın ☘️.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 05.12.2024 14:01 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...