
ÖLÜM SIRANA HOŞGELDİN KAAN!
SON KURBAN SEN SEÇİLDİN!
BIÇAĞIN TADINA BAKMAK İSTER MİSİN?
İşte şimdi korkudan titrediği, arka bacak kaslarından belli oluyordu hem de
üzerinde siyah kot pantolonu olduğu halde. Tam da şuan Kaan korkudan titriyorken
benim bu korkuya korku katmam gerekiyordu. Bu yüzden sahnenin başrolü ben
olmalıydım ve zaten bendim! Kapıyı gıcırdatmaya başladığım o an Kaan yavaşça
arkasına döndüğünde siyah boncuk gözlerini kocaman açmış, kefen gibi beyaz
kaskatı çehresini korkudan germiş ince sivri çenesini germekten bir hal olmuş
vaziyette bana bakıyordu. Adeta kırmızı al hafif tonton yanakları gitmiş, yerini al
rengine bırakmıştı. Sadece ayakları titremiyordu aynı anda elleri de titremeye
başlamış ve o sıra ecel terleri başından yanağına doğru süzülüyordu. Krem
hırkasının koluyla başından akan terini siliyorken bir yandan da bana odaklanmıştı daha doğrusu üzerimde ki kanlı elbiseme. O kadar korkunç haldeydim ki kana karşı hassasiyetimden üzerimde biriken kan izlerini şimdi fark etmiştim. Güçsüz ve
korkak gözükmemek adına konuşmaya başladım. İlk olarak gerilen ortamı renklendirmek için kan rengi yetmediği için daha çok gerilim hissetsin diye harekete geçtim.
Tak tak tak ben geldim sanırım beni arıyorsun ? Bak karşındayım artık. Beni çok fazla bekletmedin mi sence? Canım o kadar sıkıldı ki birazcık eğlenmek istedim. Bana bakma öyle korkak bakışlarınla sen nasıl erkeksin böyle?
Aslında ben de olsam korkardım çünkü benim ne kadar kötü birisi olduğumu biliyorum. Ama biliyor musun Kaan hepsi senin yüzünden oldu? Eğer sen benimle ilgileniyor olsaydın şuan uslu bir kız olup oyunlar oynamaz ve odamı kanlarla kirletmezdim. Bu kirliliğin sebebi sensin doktor ! Çünkü sen çekip gittin fakat ben senin yokluğunda bile seni unutmayıp, oynadığım oyuna bile dahil ettim. Oyunumda ki son kurban olarak seni seçtim .Bu arada duvarda ki kanlarla karşılama yazımı beğendin mi? Hadi ama sıkılmaya başlıyorum. Konuş benimle ! Sahi söyle bana gerçekten bıçağımın tadına bakmak istemez misin?
Kaan'la konuşup dikkatini kendi üzerime çekerken bir yandan da elimdeki kanlı bıçağı elbiseme sürüp ardından adım adım Kaan ‘a yaklaşmaya başladım. Sessizliği bir süre korkusundan dolayı odayı kaplamıştı ve benim beklenmedik hamlem yüzünden suratında ki korku ve şaşkınlık hâlâ devam ediyordu ve bu benim canımı daha doğrusu sinirimi bozmaya başlamıştı. Suskunluğunun üzerine doğru yürürken nihayet konuşmaya başladı.
Yaklaşma bana manyak uzak dur benden! Gerçekten bu odayı sen mi bu hale getirdin? Bana doğru söyle gerçekten sen mi yaptın Kardelen? O Kadar masum gözüküyordun ki senden şüphelenmek bile içimden gelmiyordu. Ama üzerinde ki kanlı elbise ve elinde ki bıçak bu soruma cevap oluyor. Bunu nasıl yaptın ha söyle bana? O Kadar şok oldum ki kimse anlatsa asla inanmazdım ama şuan kendi gözlerimle gördüm. Cidden herkesten beklerdim ama senden asla beklemezdim!
Bu hayatta babana bile güvenmeyeceksin Kaan bu senin hatan beni masum gören sendin. Fakat bu kadar yaramazlığı sen gidince yaptım. Bunu itiraf etmeliyim.
Güldürme beni Kardelen sanki etrafında dolaşıp seninle ilgilenmeye devam etseydim benimle oynamaya devam etmeyecektin. Resmen benimle oynamışsın bunu bana nasıl yaparsın? Bende soruyorum nasıl yaparsın diye babanla birlik olup
benimle oynadınız değil mi? Eminim baba kız benimle oynamak hoşunuza gitmiştir.
Ama beni öldüremeyeceksin Kardelen! Buna asla izin vermeyeceğim!
Kocaman kahkaha sesim tüm hastanenin içerisinde yankılanırken benim Kaan’ ı tınlamıyor olmam onun daha çok bağırmasına neden oluyordu. Aslında bu kahkaha sesimin ardında sessiz çığlık seslerim vardı. Evet ben belki masum birisi değildim fakat hiç birini ben öldürmemiştim. Ama çılgınca davranıp Kaan’ı korkutmak ve onu öldürmek zorundaydım. Ve zaten benden nefret ediyordu haklıydı ve ben daha fazlasını hak ediyordum.
İğrenç gülme sesin sinirimi bozmaya başladı. Kes sesini Kardelen sana gülme dedim! Duyuyor musun beni gülmeye devam etme diyorum? Beni çıldırtmak mı
İstiyorsun? Yaklaşma bana sen bunu nasıl yapabilirsin hala aklım almıyor. Senin asla beni öldürmene müsaade etmeyeceğim! Kime söylüyorum bana dokunmana asla izin vermeyeceğim! Kardelen üzerime gelmekle beni korkutamazsın yaklaşma bana! Kaçacak yerimin olmaması senin elinden öleceğim anlamına gelmiyor. Baksana pencereden kaçabilirim gerekirse kendimi bile öldürebilirim.
Fakat ölümüm senin kanlı bıçağının bana temas etmesiyle olmayacak duyuyor musun beni ? Ben asla ölmeyeceğim!
Adeta taramalı tüfek gibi sürekli konusuyor ve asla susmuyordu. Hep korkudan dı bu davranışları. Tabi haklı kendisi benden kim korkmaz ki?
Kaan baksana bana nasıl ölmeyeceğinden bu kadar eminsin? Ben istersem senin yaşamaya hakkın olamazda onu söylüyorum
Hadi beni uğraştırma da senin işini bitirelim ve bu oyunun sonu gelsin.
Nasıl mı ? Çünkü sen benim duygularımın katili olmuş olabilirsin, fakat bedenimin katili asla olamayacaksın! Buna asla müsaade etmeyeceğim.
Aferin çocuk eğlenmeye başlıyorum iddialı sözlerinle beni güldürmeye devam et! Fakat ben biraz çok çabuk sıkılan birisiyim bu yüzden uzatmasan da ben de gidip frambuazlı pastamın tadına baksam ne dersin? Fakat pasta yemeden önce bıçağımın senin tadına bakması gerekiyor. Hadi uğraştırma beni Kaan son kurban olmak havalı gelmiyor mu sana?
Oyunun da frambuazlı pastanda yerin dibine batsın zıkkımın kökünü ye Kardelen! Benim değerim frambuazlı pasta kadar mı?Frambuazlı pasta yemen benim ölümüme bağlı ise sana üzüleceğin bir hayal kırıklığısöyleyeceğim.
Üzülme ama ya da üzül umurumda bile değil çünkü o frambuazlı pasta senin asla pis boğazından geçmeyecek!
Sıkılmaya başladım Kaan sıkılırsam gözüm hiçbir şey görmez bir kere seni seçtim en başından beri sen benim oyunumun yemiydin şimdi oltama takılmalı ve benim
elimden ölmelisin. Hadi Kaan sana söz veriyorum hiç canın acımayacak!
Kardelen istersem ben de seni öldürebilirim bunu biliyorsun değil mi? Fakat ben
katil olmak istemiyorum. Bir kadına acı çektirmek ona bu dünyayı zehir etmek hiç
istemem. Bırak beni evime gideyim. Yoksa ölümümün kendi elimden olmasına şahit olacaksın.
Peki hadi at kendini sana dokunmayacağım söz! Bakalım kendini öldürebilecek
kadar cesur musun? Ama eğer ki atlama o zaman delik deşik edeceğim seni bedeninde sağlam seni hayatta tutacak hiçbir şey bırakmayacağım! Hadi ne bekliyorsun kendini öldürsene!
Gözlerime inanamamıştım daha doğrusu inanmam mümkün değildi Kaan tıpkı hızlı
yürüyen örümceğin hareketi kadar hızlıca kendini pencereden aşağıya atmıştı. Beni
şaşırtan bir anlığına düşünmemiş olmasıydı . Kendi kendini öldürmesi beni onu
öldürmekten kurtarmıştı. Fakat babamın bana yapacaklarını düşününce şimdiden ecel terleri akıtmaya başladım. Aslında cesurluğu benden daha çok fazlaydı ve bu durum ilgimi
çekmişti. Bir dakika neyin derdindeyim ben? Kaan benim elimden ölmeliydi kendi
ellerinden değil. Şimdi pencereden aşağıya baktığımda Kaan’ın kanlar içerisinde
fışkıran kanı yola doğru süzüldüğünü görecektim fakat bu kan benim bıçağıma
sıçramalıydı. Pencereden aşağıya baktığımda şok üzerine şok geçirmiştim.
Gördüğüm manzara karşında korkmalı mıydım yoksa mutlu mu olmalıydım hiç
bilmiyordum? Âdeta avını bekleyen avcı misali babam , Kayra Alparslan kaslı
kollarının arasında Kaan’ın boğazını sıkarak tutuyordu. Korkak ve rahatlamış
bakışlarımı babamın üzerinden alıp heyecanla konuşmaya başladım. Çünkü o kurban benimdi benim elimden ölmesi gerekiyordu.
Helal olsun be adam gurur duyuyorum seninle hadi onu öldürmeden tut ben hemen
aşağıya iniyorum. Baba beni dinliyorsun değil mi Kaan ‘ı ben öldüreceğim . Kime
söylüyorum baba beni duymuyor musun?
Korkuyordum eğer babam onu öldürürse beni cezalandıracaktı bundan emindim bu
yüzden pencereden bakmayı bırakıp koşmaya başladım. Koşaraktan üç yüz iki
numaralı odadan ayrılıp aşağı da ki odaya gitmek için merdivenlerden ikişer ikişer
atlayarak birinci koridorda ki odaların birinde babamı ve boğazını sıktığı Kaan ‘ı
aradım ve sonunda karşımdaydılar.
Oh be nihayet buldum sizi baba hadi onu bana getir! Hey baba kime diyorum arkana
dönüp onu bana versene! Yoksa onu boğarak mı öldüreceksin? Sen beni duymuyor
musun kime söylüyorum çıldırtma beni! Peki ben geliyorum sen susmaya devam et
o halde onu benim öldüreceğimi sende iyi biliyorsun. Baba hani oyunun sonunu ben
getirecektim dayanamadın değil mi?
İki yüz iki numaralı odanın içerisine girdiğimde kendimi odanın içerisinde değil
dışarısında buldum.
Neler oluyor böyle bu odaya neden giremiyorum? Üstelik babamda benimle
konuşmuyor? Burada neler oluyor? Bu çok saçma deliriyor muyum ben? Sanki
zaman durmuş ya da daha farklı bir olayın içerisinde gibiyim.
Baba konuş benimle!
Bu sorularının cevabını benden öğrenebilirsin Kardelen?
Sende kimsin benim ismimi nereden biliyorsun? Benimle nereden konuşuyorsun?
Hemen çık karşıma ! Neler oluyor böyle babam neden benimle konuşmuyor?
Öncelikle oyuna ara verildi Kardelen bu yüzden kimse sesini duyamaz ve sen korunaklı odaya dahi adımını atamazsın.
Oyun derken şaka mısın ne oyunu? Hem senin benim oyunumdan nasıl haberin oldu? Yoksa seni babam mı
ekledi oyuna? Ama babam seni oyunumuza dahil etmez. Doğruyu söyle kimsin sen!
Oyunumuzu nasıl durdurabilirsin? Söyle çabuk bana engel olmaya nasıl başardın?
Babamın kim olduğundan haberin var mı senin ? Emin ol hiç farkında olmadan
ensende olur senin. Derhal saklandığın yerden çıkıp karşıma gel! Bana bunun
hesabını vereceksin!
Peş peşe soruların biterse konuşmaya başlayacağım. Ben sizin oyununuza dahil değilim ki Kardelen , siz benim oyunuma dahilsiniz. Sadece siz değil herkes ve o seçtiğiniz kurban Kaan’ da dahil hepiniz oyunumun birer parçasısınız. Oyumu
durdurdum ve oyununuza engel koydum çünkü siz arsızlaştınız. Kardelen sizi
durdurmak için oyunumu durdurdum. Yani anlayacağın oyunumun ara verilmesine
karar verdim. Neden mi ? Çünkü siz ikinci kez aynı hatayla cezayı hak ettiniz.
Sadece baban değil sende arsızlaştın. Bu yüzden baba kız cezaya çaptırılacaksınız!
Ne istiyorsun bizden! Ne cezası sen bana ceza veremezsin duydun mu? Uzaktan sesini duyurmakla olmaz çık karşıma seni de oyunuma dahil edeyim? Madem birini öldürmem gerekiyor.
O zaman gel ki bıçağımda senin de kanın aksın!
BÖLÜM SONU...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |