3. Bölüm

2. BÖLÜM " Yakamoz"

Görünüş
bahar_gorunus

2. BÖLÜM " Yakamoz "

Hâlâ o geceyi düşünüyordum, aradan bir hafta geçmişti ama ben o gece bana nasıl baktığını düşünüyordum . Birde ne demişti bana ' kül kedisi ' şimdi ne çok sevecektim o benzetildiğim hayvanı . Küçük yaşta sevgisi yerleşmişti yüreğime , ondan başka kimseyi sevmemiştim... Beni sevip sevmedigini bilmiyordum ki sevmesine de lüzum yoktu benim o yeşil gözlü adamı sevmem yeterliydi . " Hocam ne kadar süremiz kadı ? " Daldığım hülyadan çıkıp soruyu soran öğrencime baktım dalgın olduğum için ilk deyişte duymamıştım. " Efendim anlamadım ?" " Sınavın bitmesine kaç dakika var ?" Hemen kolumdaki saate baktım dalıp gittiğim için öğrencileri sınav yaptığımı bile unutmuştum . Ve şuan dersin bitmesine sadece onbeş dakika kalmıştı. Ayağı kalkıp öğrencileri kontrol etmeye başladım ve soru soran öğrenciye cevabını vermiştim. Lise öğrencileri ve erkek öğrenci oldukları için kanları biraz daha deli akıyordu hata yapıp kopya çekme ihtimalleri çoktu bende bu nedenle yerimden telaşla fırlayıp her birine tek baktım gerçi o kadar çok düşünüyordum ki onu yarısı gitmiş ve kopya çekmek isteyen de çekmiştir ... Çoğu zamanım , belki de günlerim geçmiyordu ki onu düşünmüyordum ! Hani derler ya ' çok düşünmek şeytandandır diye .' benimkisi şeytandan değildi ,gönlüme bu sevdayı yerleştiren düşünmemi istiyordu benim elimde olan bir şey yoktu ! Dersin bitmesine bir dakika kala sınav kağıtlarını toplayıp çantama koydum okulda iki tane edebiyat öğretmeni olduğu için sınıf bölümü yapılmış ve bana da tamı tamına 9 sınıf düşünmüştü ve ders arası olduğu gibi sınavımı emanet ettiğim hocalardan sınav kağıtlarını alıp öğretmenler odasında bulunan dolabıma bırakıp okulun bahçesine çıktım . Çok yorgun hissediyordum gündüzleri okula gelip, akşamları ise gece yarısına kadar cafe ' de çalıyordum hafta sonra çalışma saatim tam gün oluyordu neredeyse kendime ayıracak vaktim yoktu . Sonbaharı çok severdim hele ki sonbaharın yakıştığı bir yerde yaşadığım için daha çok seviyordum . Sonbahar Trabzonu ayrı bir güzel yapıyordu . Bedenimi ısıtmayan ama ... Ruhumun her bir köşesini ıstıtan güneşli bir banka oturup kısacık ders arasını değerlendirmeye başladım, erkek meslek lisesi olduğu her tarafta maç yapan öğrenciler vardı , derse anlatmak için sınıfa girdiğim zaman biraz gerip hissederdim hepsi erkekti ve tek kadın bendim . Yeni atanan bir edebiyat öğretmeniydim ne güzel şans ki görev yerim yaşadığım memlekete çıkmıştı yoksa aksi olsaydı babam asla izin vermezdi . İlk görev yerim ve ilk çalıştığım okul bir erkek meslek lisesi olmuştu . Bir kaç kız da olsaydı fena olmazdı . " Merhaba Ahsen hocam " baktığım öğrencilerden ayrılıp bana seslenen kişiye baktım " merhaba serdar hocam " serdar bey okulun matematik öğretmeniydi bu okula atandığım ilk günden beri çoğu konuda yardımcı olmuş ve desteklemişti çok naif düşünceli bir adamdı lakin ... Onda beni rahatsız eden bir şey vardı ! Ben bankın bir ucunda oturduğum için oda öbür ucuna geçip oturdu ." Sizinde sınavınız bitti sanırım hocam ?" Düşündüğüm zaman sınav takvimi belliydi ve en son benim dersim vardı, hoca şuan resmen cevabını bildiği bir soru sormuştu ve bu da demek oluyor ki sohbet açmaya çalışması olduğu . Her ne kadar cevabı bilsede yanıtladım " evet hocam " konuşmak istediği belliydi ve bir kaç şey daha soracaktı sanırım ? Ama ders zili çalmış ve bende derse geç gitmekten nefret eden bir öğretmen olduğum için hocayla vedalaşıp öğretmenler odasına gelmiştim , dolabı açıp ders kitabımı alıp hemen dersim olan sınıva doğru ilerledim. Ders programını ezbere bildiğim için program kağıdına bakmama gerek yoktu . Sınıfıma girip bu koca çocukları ders için biraz neşelendirdim. " Ahsen hocam " " efendim oğlum " benim gibi koca mavi gözleri ile konuşmaya başladı ... " Birde edebiyat öğretmenleri sıkıcı derler ! Siz benim gördüğüm en neşeli hocasınız " öğretmen olmayı işte bu yüzden seviyordum küçük ruhlara dokunmak için küçük elleri tutmak için , umut vermek için , nefes olmak için... Kız yada erkek öğrenci benim için ayrım yoktu ben bir anne değildim ama sayısız evladım vardı ve ben bir söz vermiştim hiç bir evladımı kırmayacak hayallerini yıkmayacaktım . Kendim hayal etmezken onların hayal etmesi için çabalayacaktım ! Çünkü ben bir öğretmendim umut verendim . Öğrencime dolu bir gülümseme atıp dersimi anlatmaya başladım son ders olduğu için konuları çok uzatmayıp üsten anlatım . Dersin bitmesine beş dakika kaldığını görünce ders anlatmayı bırakıp öğrencilerle beraber toparlanmaya başladım . Zil çaldığı gibi öğrencilere veda edip öğretmenler odasında gelip kitabı dolaba koydum ve ceketimi alıp okul binasından dışarı çıktım . Çıkış kapısına doğru ilerlediğim zaman bir grup öğrencimin kavaga ettiğini gördüm güvenliklere beraber bende ayırmak için aralarına daldım. " Ne oluyor burda ? Ayrılın çabuk ! Çabuk ayrılın !"

Ben ayırmak isterken onlar daha çok tartışmaya başlamışlardı sanki beni duymuyorlardı ! Aralarından çıkıp okul müdürüne haber vermek için gidecektim ki öğrencilerden birinin darbesi üzerine sırt yüz üstü yere kapaklandım ağrayan bedenime şimdi ki ağrı tuzu biberi olmuştu . Doğrulup ayağı kalkacağım esnada iki el tuttu kolumu . Ben hayretle bakıyordum o ellerin sahiplerine , ama sadece bir el buz gibi olan bedenimi yakıp kavurmuştu . " Ahsen iyi misin ? " " Ahsen hocam iyi misiniz ?" Aren ve Serdar beyin yardımı ile ayağı kalktım her ikisinden de kollarımı alıp... " Evet iyiyim bir şeyim yok!" Serdar bey yanımdan gidip öğrenciler ile ilgilenmye başladı Aren ise yanımda kalmıştı , sahi arenin burda ne işi vardı? benim çalıştığım okulda birde ... İyi olduğumu söylemiştim ama düştüğüm için avuç içim taşa deng gelmişti ve birazda acımıştı. Arene dönüp neden geldiğini soracaktım ki daha ben bir şey demeden kolumdan tutup götürüyordu , kapıdan okulun dışına çıktığımız sırada Serdar bey yanımıza gelip " Ahsen hocam iyi misiniz ? Hastaneye gidelip isterseniz?" Arene durması söyleyip arkamdan gelen adama cevap vermek istemiştim fakat Aren ne kendi duruyor neden beni bırakıyordu . " Aren biraz durur musun lütfen " ısrar ettiğim için durmuş ve bende serdar beye dönmüştüm " yok hocam teşekkür ederim iyiyim bir şeyim yok " cümleler hâlâ ağzımın içinde dolaşıyorken Aren hızla arabaya doğru götürüp kilitli olan kapıları açıp beni ön koltuğa oturturmuştu ve kendi de torpido da bulunan ufak çantayı çıkarıp acıyan ve yaralı avucumu temizleyip sarmaya başlamıştı ve ben şuan acı hissetmiyordum onun parmağının dokunuşuyla alev gibi yanıyordum . Avucumun içini özenle sarıp kapıyı sertçe üzerime kapatı ve hızlı adımlar ile okula doğru yürüyordu , anlamıştım bir şeyler yapacağını sonuca Aren eşittir öfke demekti arabadan inip bende koşar adımlarla yanına gittim "sen nereye gidiyorsun ?" Beni duymuyor ve daha hızlı adımlar atıyordu bende sözlerimle durduramayacağımı anlayınca az da olsa cesaret edip kolundan tutup durdurmuştum ." Sana diyorum beni duymuyor musun ? Sen nereye gidiyorsun ?" Tuttuğum bileği hâlâ avucumun içindeydi ne ben bırakıyordum nede o geri çekiyordu . " Sen arabadan neden indin Ahsen ? " O nazaran sesimi daha alçak tutup " senin yüzünden indim nereye gidiyorsun , hem senin ne işin var burda neden geldin?" " Şu seni yere kapaklayan çocuğun hesabını kesip sonra neden geldiğimi söylerim sana " ne yani ben düştüm diye mi beni öyle gördü diye mi öfke patlaması yaşıyordu ? Birde kalkıp çocuğun hesabını kesilecekti, bu adam neden en ufak şeylere öfkelenir? Hiç anlamıyordum çocukken de böyleydi en basit söz bile onu delirte biliyordu yıllar geçmiş, yetişkin bir adam ölmüş fakat öfkesini terk etmemiş ." Öyle bir şey yapmayacaksın ! O beni iten bilerek yapmadı , ve o daha bir çocuk " sanırım şimdi daha çok sinirlenmişti tuttuğum bileğini hırsla çekip kükremeye başlamıştı " ne çocuğu ya seni , öğretmenini yere atan bir çocuk ! Öyle mi?" Okulun önündeydik bir kaç hoca ve güvenlik ortamı eski haline getirmeye çalışıyordu bende bu olayların arasında arenin de olay çıkarmasını istemiyordum yoksa bir kaç kişiyi elden geçirirdi . Onu dinlemeyip yapmak zorunda olduğum için kolundan tutup peşimden arabasına kadar sürükledim ve hayrette ediyordum ben onu böyle peşi sıra götürürken ne bir kelam ediyor nede zorluk çıkarıyordu. O kaça bedenini arabanın yanına kadar getirmek benim için biraz zor olmuştu 48 kiloluk bir kız bu koca adamı nasıl da sürükleyip getirmişti kendimi tebrik etmedim değil . Arabanın yanına gelince bana kapıyı açtı ve gözleri ile binmemi işaret etti bende her zaman ki gibi tek bir kelime bile etmeden kuzu kuzu binmiştim sahi ne zaman ona karşı çıkabilmiştim? Hiç bir zaman ! Arende şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırıp yola devam etmişti ne o konuşuyordu ne de ben benim zaten konuşmaya cesaretim yoktu ! Hava biraz soğuk olmuştu Ekim ayı tabi elbet üşütürdü kilima da açık olmadığı için biraz üşümüştüm ellerimi birbine sarınca fark etmiş olsaydı halbuki o görmesin diye de hafiften avuşturmuştum .

' üşüdün sen ! Klimayı açmayı unuttunmuştum " hemen klimayı köklemişti ve saniyeler içinde araba sıcacık olmuştu ve bu sıcak güzel kokulu onun kokusunun olduğu arabada güzel bir uyku çekmek vardı . Sırası değildi tabi önce öğrenelim bakalım " sen okula neden geldin , bir sorun mu var ?" Az uzanıp torpido dan bir poşet çıkardı ve dizlerimin üzerine bıraktı . " Yağmur sana getirmemi istedi , bir kitap sanırım ?" Poşeti açıp içine baktım kitaptı okuması için yağmura vermiştim ve oda bir kitap için areni okula göndermişti yemin edebilirim ki bilerek yapmıştı yoksa istese kendi de verebilirdi. Allah bilir areni nasıl ikna etmişti , yağmur kesinlikle güzel bir kötek hak etmişti . Kitabı tekrar poşetine koyup çantama yerleştirdim . Bir süre sessizce devam ettik sonra aklıma gelen soruyala düşündüm ' benim şimdi arenin arabasında ne işim vardı ? ' Aren de şuan bizim evin olduğu sokağa giriyordu . Babam şimdi evdeydi ve beni arenle görürse evde küçük çaplı bir kıyamet koparırdı . Daha fazla mahalle içine girmeden durdurmak istedim" teşekkür ederim sanada zahmet oldu ben burda ineyim " " yok olmaz evin önüne kadar bırakacam , elin için hastaneye götürmedim zaten korkuyorsun diye !" Yüzümde hem korku vardı hem de utanç babam görse ne derdi Allah bilir? Arende ne çok gülüyordur şimdi koskoca yirmi iki yaşındaki kız hastaneden korkuyor diyordur ! Küçüklüğümden beri çok korkardım iğneden, doktordan komple hastaneden ... Renk alan yüzümle , kısılan sesimle ...

" Sağol , sardın zaten elimi ama sen beni burda bırak lütfen ! Hem ben markete de gidicem " ah yalan söylemek zorunda da kalmıştım ama babamın görmemesi gerekirdi . Aren isteksizce durdurdu arabayı bana karşı hem anlayışlıydı , iyidi , ve sakindi öfkeli olan , kimseye güvenmeyen bu adam bana karşı iyidi ... Belkide kardeşine zamanında yardım ettiğim içindi belki de kardeşinin yakın arkadaşı olduğum içindi ... Çantamı koluma takıp arabadan indim kapıyı kapatmadan ... " Tekrardan sağol , yağmur ve neva ha.. teyzeye de selamlarımı ilet " Arende başı ile cevap vermiş bende arabanın kapısını kapatıp onun gitmesini bekledim sonuçta yalan söylemiştim o buradayken boş boşuna markete gitmek istemiyordum . Aren uzaklaştığı gibi koşar adımlarla evin bahçesine girdim çantamdan anahtarı çıkarıp kapıyı açtım , babamın evde olduğunu biliyordum iki gündür yoktu üçüncü gün muhakkak gelirdi. Odama geçip hemen üzerimi değiştirdim bu soğuk havada buz gibi su çarpıp yüzme kendime geldim uykusuzdum ve ayılmam gerekiyordu . Mutfağa geçip akşam yemeği için , mercimek çorbası ve fırında tavuk yaptım abim işten gelecekti lezzetli yemekler yesin istiyordum . Mutfakta elim hızlı olduğu için hemen yemekleri yapmış mutfağı da toparlamıştım artık biraz dinlenip işe gidebilirdim . Salona gelip biraz gözlerimi dinlendirmek istiyordum ama böyle bir şey mümkün müydü hiç ? Ben kanepeye uzandığım gibi babam odaya girmiş ve her zaman ki gibi o gür sesiyle bağırmıştı ... " Yemek hazırladın da mı yatıyorsun?"kanepeden kalkıp karşımda öfke dolu olan adama baktım bu öfkesi yirmi iki yıldır geçmiyordu , sadece bana olan öfkesi geçmiyordu. " Evet baba yaptım istediğin zaman yiyebilirsin , yada istersen ben hemen sana hazır edeyim ." Mutfağa doğru gidecektim ki elinin tersiyle beni geri itti " çekil ben hazırlarım" dişleri arasından konuşup mutfağa geçmişti . Bende bu kez kendi odama geçip yatağımın üzerine uzandım . Bir gün bile olsun babam benimle normal baba kız gibi konuşmamıştı, onun için hem bir katildim anne katiliydim . Babam annemi çok severdi Urfa'nın adetlerine göre , törenlerine göre çok zor şartlarda sevip , evlenmişlerdi , babam annem için her zorluğa boyun eğmiş pes etmemişti dedeme karşı... Her zorluğa karşı evlenmişleri . Sonra abim olmuş babam da annemin babasını heybetli , cesur bir adam olduğu için saygı duyduğu için oğlunun da onun gibi olması için adını vermişti ' zahit ' bırakmıştı eşini de oğlunu da seven bir babamın hayatını onun deyişiyle cehenneme çeviren ben dünyaya gelmişim . Annem beni doğurduğu sırada hayatını kaybetmiş babam ve ailesi ben hep anne katili olarak görmüşlerdi , babam annemi kaybettikten sonra eski halinden eser kalmamıştı ... Eve geç gelir , işe gitmez ve en kötüsü kumar ve içkiye başlamıştı , beni büyüten halam hep böyle anlatırdı ah canım halam o bana hiç kin gütmemiş evlatlarından ayırmamıştı . Annemin ölümünden yirmi iki yıl geçmişti ama babamın bana olan nefreti geçmemişti... Yıllar boyunca kumar oynamış borç yapmış ve kaçmıştı bizide peşinden kaçtığı her yere sürüklemişti . Sevdiği için değil ; gerçi abimi birazda olsa severdi ama daha çok çalışıp ona para yetiştirmemiz için yanında isterdi . Ben yedi yaşındayken yine bilinmeyen bir yerde büyük kumar oyununa katılmıştı ne büyük ama parası yıllarca çalışılsa ödemeyecek kadar büyük bir oyun , tabi kaybetmiş adamlarda borçlu kalmıştı vermezdi o kadar parayı onun için en iyi yok kaçıştı . Türkiye de hemen hemen çoğu şehirde yaşamıştı borçlu olduğu adamlar izimizi bulamasın diye en fazla üç dört ay kalabiliyorduk . Muğla , Sivas , ağrı ... Daha bir çok yerde kalmıştık ve son olarak inci gibi ışıl ışıl Karadenize Trabzon' a gelmiştik ve ben böyle göz alıcı bir her daha önce hiç görmemiştim. Babam burdanda gitmek istedi ama ben ilk arkadaşım , sırdaşım , kardeşim olan adenle tanışmıştım . Aden gitmek zorunda olduğumuzu artık Trabzon da kalamadığımızı söyleyince dert etmişti oda benim kadar üzülmüştü! Annesi güçlü bir kadını eli kolu uzun bir kadın ve benim yerinde olmak istediğim , hayranı olduğum tek kadındı . Neva hanım babamı da dize getirmişti o müsade etmemişti gitmemize peşimizde olanlarda şükür bunca yıl bulamamıştı bizi . Babam neva hanımdan nefret ederdi ne çok sinir olurdu onun yanına evine gidince .

Baş ucumda duran telefonu açıp baktım saat 18.00 olmuştu daha akşam ki işime iki saat vardı ve ben bugün çok yorgundum biraz uyumak iyi gelebilirdi ? Ama areni düşünmekten nasıl uyuyabilirdim ki ? Nasıl oluyorda her geçen gün beni kendine bağlıya biliyordu ? Yaptığı doğru değildi , benimde onu sevmem ... Çocukluktan beri sevmem doğru değildi . Elbet ya o bir gün gidecekti , yada ben... Gözlerimi kapattım ve yakıştırdım o yeşilleri düşlerime ...

Kapının zil sesiyle uyandım yatağımdan hemen doğruldum üzerim açık kaldığı için buz kesmişti bedenim oda sıcak olmasına rağmen . Dönüp durduğum için başımda olan yazmada çıkmıştı yatağın bir kenarından sarkan yazmamı alıp hemen geçirdim başıma daha fazla kapıdakini bekletmemek adına odadan çıkıp açtım giriş kapısını. Abimi karşımda görünce bir süre ona baktım gelmişti o geldiğine göre ben işe geç kalmıştım. O ona böyle aval aval baktığımı görünce " abim bir şey mi , niye öyle bakıyon?" Tek kelime bile etmeden cevap bile vermeden odaya fırladım telefona baktığımda saat 20.03 olmuştu nerdeyse geç kalacaktim Allah'tan çalıştığım yer yakındı da... Hemen odadan çıkıp merakta bıraktığım abimin yanına gidecetim ki zaten oda peşimden odaya gelmişti çoktan " Ahsen bir şey mi oldu niye fırladın öyle ?" " Yok ! Bir şey yok abim işe geç kaldım sandım " abim sinirle gözlerini devirdi . "Yeter artık ! Gitme bu işe geç gidip geç geliyorsun yapma ! Ne güzel öğretmensin ne gerek var senin ikinci bir işte?" Abim haklıydı benim zaten bir mesleğim vardı ama... Babam içindi yarım bir gün o borçlu olduğu adamlar gelse ne olurdu canımızdan olurduk , canımızdan olmayalım diye yapıyordum, zaten babam da hiç sorun etmezdi gece vakti kızımın ne işi vardı koca şehirde ? Abim garibim işe bırakır işten alırdı . Elimi abimin omzuna bırakıp " bak hanım şekerim ben çalışmayı seviyorum hem bir süre daha bu işte çalışıp ayrılacam yani biraz daha birikim yaptıktan sonra" abimde bana karşı koyamadığı için anlıma bir buse kondurup elini yıkamak için banyoya gitmişti bende o sırada hemen üzerimi değiştirip mutfağa geçtim abim işten geldiği için açtı ona yemek vermeden çıkmak istemdim. Mutfağa girdiğim ufak çaplı bir şok geçirmiştim babam mutfağı ne hâle getirmişti ? " Aman Allahım !" Ben yakınırken abimde ardımdan içeri gelmişti " ne oldu tüp mü patladı!" Başımı çevirip abime alaycı bir bakış attım " he tüp patladı ama sen duymadın , ya ! Abi ne tüpü ? Tüplü mü sanki ocak hey Allahım !" " Allah Allah lafın gelişi dedik herhalde . Hem çabuk olsana seni bırakayım" mutfağı toplamak ve abime yemek hazırlamak istedim ne sabah ne de temizdi mutfağım. Abim izin vermişti beni işe bıraktıktan sonra gelip kendine hazırlayacağını söyledi evet abicim sende biraz daha mutfağımı dağıta bilirsin. Çantamı alıp abimle beraber evden çıktık kapıyı kilitlenmiştir babam evde yoktu bu saatlerde asla evde olmazdı abimle de bildiğimiz için rahatlıkla kilit vurmuştuk. Minibüs durağına gelip bir müddet bekledik onra gideceğim yerin minibüsü gelince abimle bindik aslında ben tekte gidebilirdim fakat yüreği yufkalık abim ' cadılar tek başına gidemez ' dediği için her gün o bırakırdı. Bir on dakika sonra tam da çalıştığım kafenin önünde durdu minibüs abim de benile indi evimizin olduğu sokağa giden başka bir araba vardı ona bincekti onun için resmen işkenceydi. Abime sarılıp " Allah emanet ben kaçar " " ben kaçar ne ! Mahalle serseri gibi kaç kez dedim böyle konuşma diye " gülüp hemen karşı geçtim... Abimde üzüldü herhalde arkamdan bağırıp " sende Allah emanet ol cadı " ah ne yazık bana biri cadı der , biri kedi der . Kafenin kapısına geldiğim vakit ayaklarım geri geri gidiyordu Allah'tan elimdeki sargıyı çıkarmıştım abimde görmemişti iyi ki de görmemişti yoksa bir ton laf ederdi , şimdi ise patron olacak o herif içinde sargıyı çıkarmam iyi olmuştu görse ' bugün git çalışma o yarım elle' derdi kafeden içeri girip mutfak bölüme girdim , beraber çalıştığım ekipte içerdeydi her birine selam verip önlüğümü geçirdim üzerime başladım iş başına . Cafe iki katlı olduğu için alt kattan başlayıp üst kata kadar masaları temizleyip yerleri paspaslamıştım ah işimi bitirene kadar ne çok sırt ağrısı çekiyordum. Cafenin temizliği bittiği gibi mutfak kısmına geçip içeriye yardım da bulundum geceleri çok müşteri gelirdi , kalabalık olurdu . Bense şuan bu insanların yerinde olmak isterdim cafeye gelmek yerine sıcacık yatağımda yatmak isterdim ama ne yazık ki ben onlar değilim. Bir kaç masaya bakıp sipariş aldım servisler ile ilgilenen iki kişi olduğu için pek beklemiyordum aldığım siparişleri çabuçak götürüyordum .

Gidip gelmekten ayaklarıma kara sular inmişti , bir adım daha atma diye çığlık atıyordu resmen ayaklarım , kol saatime bakıp saatin onbire geldiğini gördüm neyse ki birazdan cafeyi temizleyip çıkacaktım eve gidince bir güzel dinlenirdim artık yarında derim olmasaydı ne de güzel olurdu . Aslında mesleğini seven biriydim ama iki işte birden çalıştığım için çok yorucu geliyordu , bazan cafe bazen de okula gitmek istemiyordum . Çıkan bardakları yıkamaya başladım saat de geç olduğu için arkadaşlarımdan biri çıkan müşterilerden sonra kapıyı kapatıp ' açık ' yazan kısmı ' kapalı ' ya ' çevirmişti. Ne kadar da mutluydum şimdi eve gitme zamanı gelmişti gerçi evim her şeyden , herkes ten daha çok yoruyordu beni , babam daha çok yoruyordu beni . Mutfaktaki işi bitirip masaları toplamak için beraber çalıştığım kıza yardım etmeye başladım.

" Özlem bu kez masaları öbür şekil dizelim , sabahları düzeltmesi daha kolay olur senin için " "olur hocam " iş arkadaşıma bakıp göz devirdim , Özlem benden küçüktü lise dördüncü sınıf öğrencisiydi öğretmen olduğumu bildigi için sürekli hocam diye hitap ederdi ne adım ile seslenir ne abla , hanım gibi sıfatlar kullanırdı,onunla çok kez konuşmuştum ben öğretmen olsam bile burası iş yerimiz diye ama o ... ' ne olursa olsun hocaya hoca denir ' diyor bende artık onunla mücadele etmeyi bırak ne dilerse onu söylesin diye karışmadım . Bir yarım saat içinde dağılan ve kirlenen cafeyi temizleyip eşyalarımızı toplayıp üzerimizi değiştirip cafeden çıktık bizimle çalışan iki kişi önden çıktı ben ve özlem en sonra kalmıştık Özlem de cafenin kepenklerin indirip kilit vurduktan sonra benimle vedalaşıp gitti onun evi yakındı pekta onu karşılamaya gelen yoktu benim gibi değildi her akşam abisi almak zorunda değildi . Bir süre abimi bekledim normalde bu vakitlerde çıktığımı bilirdi ve erkenden gelirdi ama bu gece yoktu belkide yeni evden çıkmıştır diye düşündüm ve bir kaç dakika daha beklemeye karar verdim . Hava iyice soğuyor du abimde gelmemişti o asla beni bekletmezdi ! Çantamdan telefonumu çıkarıp aradım ama kapalıydı ulaşamıyordum . Birazda endişe duydum acaba bir şey mi olmuştu da gelmemişti ? Ben de el mahkum ürkek adımlarla yürümeye başladım, gecenin bu saatinde dışarda olmak hiç iyi değildi serserilerin çoğu bu vakitlerde dışarda cirit atardı, bende şanssız insandım tabi! Kötü denk gelirdi bana . Bu saatte minibüs de gelmezdi eve yürüyerek gitmek halindeydim . Adımlarım korkak olduğu kadar da hızlıydı , hızlı olmak zorundaydı hem yürüyor hemde arkama bakıp duruyordum aklıma gelebilecek tüm ayetleri okuyor dua ediyordum ne de korkak bir kızdım ! Bir on dakikadır yürüyordum hava çok sert esiyordu ve şimdilik korkacak bir şey yoktu, dediğim gibi şimdilik ben daha yeni rahatlamış iken arkamda ışıkları yanan ani fren yapan bir araba durdu bir on dakikadır sakindim ya? Şimdi o sakinlikten eser yoktu, yerini dev gibi korkuya bırakmıştı . Elim ayağım titremeye , kalbim ise durmaya hazırdı ! Bu tenha sokakta bir Allah'ın kulu yoktu! Neden olsun ki zaten ? Akılı olan biri hiç bu vakitte çıkar mı sokağa ? Arkama bile bakmadan koşar adımlarla yürüdüm ama ... O ses ... Sanırım kurtarıcı , Hızır , Süpermen kelimleri böyle durumlar için kullanılması harika sözlerdi . Kaçan adımlarım durdu yerinde hem neden durmasın ki ? Neden arkasına bakıp o yeşilleri görmesin ki? Ardıma dönüp baktığımda Aren vardı, onu her gördüğümde kalbim yerini hatırlatıyordu ve hem her vakit olduğu gibi belkide daha fazla sevinmiştim bu kez . Aren yanıma yaklaştı gözlerinde ; şaşkınlık da vardı, endişe de . " Ahsen senin ne işin var burda ? Daha doğrusu bu saatte ne işin var dışarda ?" Aren öfkelenmişti gerçi o hep öfkeliydi . Yalan söylemekten nefret ederdim lakin ona da ben geçeleri çalışıyorum babamın kumar borcunu kapatmak için iki ayrı iş çalıyorum diyemezdim !

" Şey ... Ben dolaşmak için çıktım ." Derin bir nefes aldı sanırım oda dediğime inanmadı ? Aren dişleri arasından " Ahsen arabaya bin çabuk !" Tek kelime bile etmeden hata koşar gibi arabaya bindim arka koltuğa oturup kapıyı kapattım ben kapıyı kapattığım gibi geri açıldı " Ben senin şoförün müyüm Ahsen ? Neden arka koltuğa geçtin " bende de yeni Dang etmişti ben neden arka koltuğa oturmuştum ki? Arenin yaptığı benzetme de yerinde bir benzetme olmuştu o benim şoförüm müydü sanki ? " Yok ... Elbette değilsin " benim başı eğit o ise sesi az biraz yüksek . " Eee ! Ön koltuğa geç !" İkiletmeden dediği yaptım , bir şeylere kızmış olmalıydı ? Burnundan soluyordu, herhalde bana sinirlenmişti ? Kemerimi takıp sırtımı dayadım koltuğa araba çalıştığı gibi Aren hemen klimaları açtı araba saniyeler içinde sıcacık oldu . Üşüyen ellerim , soğuktan donan ayak uçlarım yavaş yavaş eriyordu . " Su az aşağıda bildiğim çok güzel çorbacı var, sahile yakın " benim fikrimi mi almak istiyordu yoksa sadece haber mi veriyordu ? Bilmiyordum ama onunla bu saatte asla bir yerde oturamaz vakit geçiremezdim abimin kulağına hele ki babamın kulağına giderse ? Ya birileri görürse olmazdı her ne kadar arkadaşımın kardeşi de olsa olmazdı işte ! " Teşekkür ederim ben pek aç değilim , beni eve bıraksan daha iyi olur " Aren bana dönüp alayla güldü " sence Ahsen ben bu gece senin o saatte dışarda olduğunu öğrenmeden eve gitmene izin verir miyim ?" Şimdi çıram yanmıştı işte ben şimdi ne diyecektim bu çocuğa ? Birde neden bu kadar ısrar ediyordu ? Neden bu kadar inatçıydı ? Doğru ya o has Karadenizliydi. Bir şey bile diyemedim sadece susa bildim . Üç dört dakikalık yoldan sonra sahilin tam karşısında üç katlı ahşap bir evin önünde durduk buralarda tüm evler ahşaptandı ayrı bir hava katıyordu tüm Karadeniz'e . Aren arabayı uygun yere park ettikten sonra onunla inip yürük ben bir adım önündeydim. Eve görünümlü çorbacıya girip arenin yönlendirmesi üzerine en kata çıktık . Her iki kat doluydu üst kat ise sakin ve az insan vardı , cam kenarında olan bir masaya doğru yürüdüm ben oraya doğru gidince arende benimle adımlayıp gelmişti. İçerisi sıcak ve çok da otantik bir yerdi içeriyi seyrediyor arene bakmamak için ise savaş veriyordum oysaki o gözlerini dikmiş bana bakıyordu . Buraya gelene kadar pek konuşmamıştık şimdi ise yeşilleri dikmiş hesap soracağı vakti bekliyordu . Yanımza gelen garson ile bakışlarını benden çekip çalışana çevirmişti. " Hoş geldiniz , ne alırdınız ?"

" Hoş bulunduk kardeşim . Sen bize yayla çorbası birde kızartılmış ekmek getirsen yeterli ." Neler vermezdim ömür boyu onun tam karşısında oturmak için ! Onaltı yaşında başlamıştı ona olan sevgim , sevdam , aşkım... Ne çok denemiştim? Ne çok savaş vermiştim ? Ne çok yormuştum kendimi ?bir nebze ona olan sevdam azalsın diye ... Ben ondan bir adım uzak durduğumda sanki rabbim onu bana koşarak gönderiyordu . Elimde olan ne vardı ki ? Seviyordum. Ne arsız çıkmıştım ne çok bakmıştım gözlerinin içine ! Bana seslenmesi ile bakışlarımı ondan çektim . " Şimdi Ahsen söyle bu saatte ne işin vardı dışarda?" Ne söylesem ? Ne desem de inandıra bilsem ? İnandırak içinde yalan söylemem gerekiyor ama ben yalan söylemek istemiyordum hele ki arene ... " Ben akşamları çalışıyorum! Cafe de . Biraz borçlarımız var abime destek olmak için " bir solukta söyleyi vermiştim . Arenin kaşları çatılmıştı canım yeşil gözleri öfkeden renk değiştirmişti sanki ? Belliydi sakinliğini korumaya çalışıyordu . " Ne demek akşamları çalıyorum? Sen ! tek başına " Aren Adenin ikiz kardeşinin tam tersiydi hiç uysal değildi hep bir öfke... " Evet ama borçlar az kaldı , artık çalışmam " az da olsa teskin etmek istedim karşılık verecekti ne iyi ki garson gelip çorbaları bıraktı saniyelik de olsa yırtmıştım. Kızmasın , daha çok konuşmayalım diye sıcacık çorbayı kaşıklıyordum yakmıştım boğazımı , yakmıştım ciğerimi . Aç değildim fakat üç gündür bir şey yememiş gibi iştahla yiyordum korkudan mıydı yoksa harbi mi açtım ? Bilmiyordum . Ben yemeğe başlayınca soru sormayı bırakmıştı oda iştahla çorbasını içiyordu çok severdi yayla çorbasını sevdiği için bende seviyordum yayla çorbasını. Sevdiği ne varsa bende seviyordum lakin tek bir şey içimi kemirip duruyordu oda beni seviyor muydu? Yada beni korkutan tek şey birini seviyor muydu ? Bana tavrı herkese göre çok farklı çok güzeldi belkide bana karşı olan tutumu kardeşinin arkadaşı olduğum içindi ? Belkide beni Aden gibi görüyordu kardeşi gibi ... Düşündüklerim ile yemek yemeğinde bıraktım , bakışlarımı Karadeniz'e çevirdim ayın ışığı dağılmıştı tüm denizin üzerine ." Yakamoz muhteşem görünüyor " başımı çevirip baktığımda arenin de baktığını fark ettim ... Manzaraya değil bana ... Bende geri almadım bakışlarımı onun bana baktığından daha fazla baktım ona ve dilinden dökülen sözleri duyunca tekrar dedim onu hayalimde gördüğüm rüyalardan biri dedim . " Hiç bir görüntü su gibi mavi gözlerin kadar muhteşem değil "

Bölüm : 17.12.2024 19:45 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...