2. Bölüm
Ahmet Balcı / Karanlıklar Ardında / Tapınak

Tapınak

Ahmet Balcı
balciahmet0

Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur.

 

Yuhanna, Bâb 14, Âyet 30

 

O gelince günah, doğruluk ve gelecek yargı konusunda dünyayı suçlu olduğuna ikna edecektir.

 

Yuhanna, Bâb 16, Âyet 8

 

-

 

Sanırım ışınlandık

 

+ Işınlandık demek ne güzel. Bir bu eksikti.

 

Şşş tamam Yağmur sakin ol, buraya nasıl geldiğimizi hatırlıyor musun ?

 

+(Gözyaşları ile beraber korkak bir ses) Hiçbir fikrim yok en son bilgisayarı çalıştırdık ve ışık saçıldı. Bende ondan sonrası yok. Çok korkuyorum burası neresi dağ başındayız ve bu ilginç yapı, of neden buradayız.

 

Bilmiyorum Yağmur bilmiyorum hiçbir fikrim yok az önce evdeydik şimdi ise bu ıssız yerde. Aklım almıyor, bu nasıl olur ?

Allah'ım bu bir mucize mi, öldük mü acaba.

 

+ Ahmet çok korkuyorum kaçırıldık ve buraya getirildik.

 

_

 

Nasıl gelmiştik biz buraya insanın aklı almıyor, evinde otururken bir anda kendini ıssız, sessiz ve kimsesiz bir dağ başında buluyorsun.

 

Her yer ağaçlıktı tıpkı orman gibi ama sadece bulunduğumuz yerin karşısında ağaçlık olmayan bir yer vardı orda ise devasa bir yapı bir tapınak bir saray gibi.

 

Tapınağın, önünde iki tane kocaman merdiven biri sağdan biri soldan olmak üzere ortada ve devasa büyüklükte olan ana kapıda birleşiyordu.

 

Tapınağın üzerinde garip işaretler vardı. Anlamsız ama göreni düşündürecek işaretler tıpkı bir sembol veya çözülememiş bilmece gibi.

 

Etrafta kimsecikler yoktu, tapınağın üzerinde büyük camdan yapılmış işaret vardı sadece ordan ışık yayılıyordu. İkimizde çok korkmuştuk, olduğumuz yere çöktük.

 

Yağmurun durumu çok kötüydü ağlamaktan güzel kahverengi gözleri balon gibi şişmişti, ne yapacağımı ne diyeceğimi bilemiyordum. Teselli etmek geçti içimden onu böyle kucağıma alıp sımsıkı sarılmak ama yapamadım utandım çekindim.

 

Sadece omuzuna dokunabildim, ayağa kalktı bende refleks olarak ayaklandım ağlayarak bana sarıldı onu bir baba şefkati, bir ensar gibi kucakladım. Sımsıkı, hiç bırakmadım içimden bırakmak gelmiyordu. Şişmiş kahverengi gözlerine bakıp üzülüyordum.

 

Küçük bir öpücük kondurdum anlına garipsedi ama sonra tüm benliğiyle buna karşılık olarak gülümsedi.

 

-

 

Ağlama Yağmurcuğum söz veriyorum sana burdan kurtulucaz, şimdi ikimizde sakin olmalıyız ve nerde olduğumuzu o tapınakta ne olduğunu öğrenmemiz gerek takım olcaz. Anlaştık mı ?

 

+(Hüzün dolu) Anlaştık...

 

Şimdi tapınağa doğru yürüyelim.

 

+ Dur, ya orda istemediğimiz bir şeyle karşılaşırsak.

 

Korkma Yağmur ne olursa olsun buraya niye geldiğimizi ve orda ne olduğunu öğrenicez. Hadi...

 

+ Tamam.

 

-

 

Tapınağa doğru yürümeye başladık neyle karşılaşacağımızı bizde bilmiyorduk ordan bir hayvan bir yaratık veya bilmediğimiz bir çok şey çıkabilirdi.

 

Merdivenlere doğru yöneldik merdivenlerde çok etkileyici güzellikte İsa Mesih heykelleri vardı. Göreni büyüler dereceden, teker teker çıktık basamakları sonunda büyük kapıya vardık ama bir sorun vardı.

 

Ne olduğunu bilmediğimiz iki tane yaratık bize doğru geliyordu. Korkudan kalakaldık hareket edemedik. Boyları iki metreyi aşkın nerden baksan üç yüz kilo olan bu yaratıkların ellerinde kılıç başlarında miğfer vardı, boyunlarından kasıklarına kadar olan birde çelik zırh. Gittikçe yaklaşıyorlardı tedirginlikle korku hatsafadaydı.

 

Bize ulaşmalarına bir iki adım kala Yağmur korkudan bayıldı. O an artık korkmayacağının güvencesiyle bir tepki vermedim usulca gelmelerini bekledim.

 

Garip bir şekilde konuşuyorlardı anlamsızca konuştuklarını anlamıştım ama Türkçe olmadığından adım gibi emindim.

 

Aynı anda şu cümleleri kurdular :

 

+Biz tapınak şövalyeleriyiz, burası bizim korumamız altında. Burda ne arıyorsunuz ?

 

Şey biz evimizde oturuyorduk, sonra bir anda kendimizi burda bulduk. Neler olduğunu anlamak için tapınağa girmeye karar verdik.

 

+ Birinci Şövalye: Tapınağa giriş yasak!

 

Peki biz burda ne yapacağız, kaybolduk evimizi bulamıyoruz burası neresi ?

 

- İkinci Şövalye: Tanrıyı dinle, burası ruhlar adası.

 

Ruhlar adası mı ?

 

Aynı anda iki şövalyede : Tanrının sesini dinle, burası ruhlar adası.

 

-

 

Basit bir bilgisayar programı gibi ama nefes kesecek kadar gerçek olan bu şövalyelerden kurtulmak için Yağmuru kucakladım.

 

Tapınağın sağ tarafından arkasına doğru geçtim. Yağmuru yere indirdim ve yüzüne pekte sert olmayan bir kaç tokat indirdim. ( Yağmur uyan, uyan Yağmur ne olur ? )

 

Gözlerini açtı ve bana baktı birden ağlamaya başladı.

 

+ Hala buradayız, bu korkunç bir kabus olmalıydı. Devler devlere ne oldu ?

 

Yağmur onlar aslında tapınak şövalyeleriymiş ve tapınağı koruyorlarmış bana tanrının sesini dinle diyip kovdular.

 

+ Ne tanrının sesini dinle mi, dalga mı geçiyorlar biri bizimle alay mı ediyor.

Yoksa Ahmet bunların hepsi senin oyunun mu, lütfen söyle eğer senin oyununsa lütfen bitirelim yeter. Ben dayanamıyorum.

 

Ona sarılarak ve gözyaşlarını silerek;

 

Keşke, keşke benim oyunum olsaydı hala çok şaşkınım buraya ruhlar adasına nasıl geldik onlar kim bilmiyorum yemin ederim.

 

+ ( Hıçkırarak ) Korkuyorum...

 

Korkma birtanem korkma ben senin yanındayım şuan tek yapmamız gereken şu tapınağa girmek ve neler döndüğünü anlamak.

 

+ Nasıl yapcaz?

 

Hadi ayağa kalk, gel. İkinci bir giriş veya gizli bir bölme olmalı etrafını dolanalım.

 

+ Hadi...

 

-

 

Nerdeyse her yeri karış karış gezdik ama bir şey bulamadık. Sonra Yağmurun aklına bir fikir geldi. Ya bu giriş gizli bir geçit ise bu yüzden gizleyip, açılması için bir kaç ipucu bırakmışlarsa.

 

Söyledikleri son derecede mantıklı geldi. Bu yüzden tekrardan tapınağın etrafını dolanırken bir Meryem İsa heykeline rastladık, bu heykel son derecede garip duruyordu. İsa'nın eli Meryem'in eline doğru uzanıyor fakat elleri birleşmiyordu.

 

Hemen işe koyuldum ve İsa'yı Meryem'in doğru yaklaştırdım ve tıpkı mıknatıslı gibi birleştiler. Ve gizli bir geçitin kapısı açıldı fakat orda bir kapı daha vardı ve üzerinde şöyle bir not vardı:

 

- Bu yazı Farsça'ydı orda:

 

"اگر مالک بخواهد وارد شود، می داند که در داخل چه چیزی در انتظارش است."

 

"Sahibi girmek isterse içeride onu neyin beklediğini bilir." Yazıyordu.

 

Bunu okuduktan sonra son derece dikkatli olmamız gerektiğini anladık.

 

Kapıyı Yağmur yavaşça açtı sonra bir ses geldi. Hemen Yağmuru ufak bir dokunuşla uzaklaştırdım.

 

Kırmızı bir sıvı süzüldü Yağmurdan,

kandı bu Yağmuru uzaklaştırmama rağmen bir ok kapıyı delip Yağmurun yüzünü sıyırarak tam arkamızda bulunan bir ağaca saplanmıştı.

 

Yağmur çığlık attı ve hemen yere düştü sanırım korkudan ve acıdan şok geçirip bayılmıştı. Kendi kendime İş yine başa düştü. dedim ve Yağmuru kucaklayıp kapıdan uzaklaştırdım.

 

Yağmur, Yağmur uyan güzelim...

 

+Ne, ne oldu bana ?

 

Bir şey yok canım sadece ok yüzünü sıyırdı biraz büyük bir sıyrık ama ben halledicem, tamam mı canım bana güven.

 

+(Ağlayarak) Tamam Ahmet ne olur ilk önce şu kanı durdur.

 

Tamam tamam halledicem.

 

-

 

Hemen üzerimdeki gömleğin kolunu koparıp yüzüne tampon yaptım. İçeride ilk yardım alet edevatını bulmayı umarak tekrar yola koyulduk.

 

Kapıyı sonuna kadar açtım çok dikkatli bir şekilde Yağmuru da arkama alarak bastığım yere ve yürüdüğüm koridora bakarak yavaş yavaş içeri süzüldüm.

 

Her yer karanlık ve sessizdi sağımda bulunan meşaleyi cebimden çıkardığım dün geceki sigara mesaisinden kalma çakmak ile yaktım.

 

Her yerde Bubi tuzakları vardı ama ben izlediğim filmler ve okuduğum kitaplardan güç alarak hepsini teker teker Yağmur ile birlikte aştım.

 

Sonunda koridorun sonuna vardık, bir kapı ve üzerine mükemmel bir şekilde sabitlenmiş bir defter buldum.

 

Hemen defterde ipucu olduğunu düşünerek açtım tekrar bu dilden bir kaç yazı buldum anlamsız bir şekilde tekrardan okudum hepsini. Defterin üzerinde büyükçe Tapınak yazıyordu.

 

Toplamda yirmi sayfaydı ilk sayfada yazanlar şunlardı:

 

Bu tapınak sahibini kral da yapar, köle de yapar.

Sahip'in görevleri:

 

*Tapınaktaki her çalışana sahip çıkmak ve onlara iyi davranmak.

 

*Ruhlar adasını "urarlara" karşı korumak ve kollamak.

 

* Paralel dünya ya gidip gelirken buradan kimseye bahsetmeme ve burayı sır gibi saklama.

 

*Kutsal kitabı korumak.

 

* Yaratılan her şeyin kullanılmasını sağlamak ve yaratık yaratmadan önce dua etmek.

 

*Yaratıkların yiyip içip barına bilmesi için gerekli ihtiyaçları karşılamak yaratmak.

 

* "Otriksi" Zorunda olmadığı sürece çalıştırmamak.

 

* Savaşa sebebiyet vermemek ve çıkan savaşları iyi bir şekilde yönetmek.

 

-

 

Hiçbir şey anlamadık ve anlam veremedik. Bu defter neyi anlatmaya çalışıyor, sahip kim nasıl bu kadar şey yapabiliyor. Kafamız epey bir karışmıştı.

 

Hemen ikinci sayfayı okuduk orda ise şunlar yazılıydı:

 

_______________________________________

 

Üçüncü bölüm için beklemede kalın dostlar son derece heyecanlı ve

maceralı bir bölüm sizi bekliyor.

 

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın.

 

Instagram: balciahmet0

E posta: ahmetbalci1209@gmail.com

Oy vermeyi unutmayın.

Bol Bol yorum bekliyorum.

 

Bölüm : 16.11.2024 21:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Ahmet Balcı / Karanlıklar Ardında / Tapınak
Ahmet Balcı
Karanlıklar Ardında

5 Okunma

2 Oy

0 Takip
3
Bölümlü Kitap
Hikayeyi Paylaş
Loading...