30. Bölüm

-Yirmi Beşinci Perde-

bal leydi
balleydii

Öncelikle hoş geldiniz.

Arayı açık tutmayacağımı söylemiştim. Sözümü tuttum!

Yine aksiyonlu bir bölümle baş başa bırakacağım sizi.

Bol bol fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın!

Otuz yorum+oy yaparsanız bölüm yarına gelir :)

İyi okumalar.

-YİRMİ BEŞİNCİ PERDE-

Bölüm Şarkısı; Bir Derdim Var

"O an küçük bir çocuk olmayı diledim. İstediğince hata yapan, istediğince ağlayan. Ama gerçek şuydu ki geçmişimde en az geleceğim kadar karanlıktı."

Arzu’nun Günlüğünden

18 Eylül 1998

Bugün diğer günlere göre biraz daha iyi hissediyorum kendimi.

Güneş her gün aydınlığıyla çevremi sardığı müddetçe umudumu kaybetmeyecektim.

Bekliyordum, tam olarak neyi? Bende bilmiyordum.

Bugün diğer günlerin aksine biraz daha durgun hissediyorum.

Pek bir nedeni yok aslında.

Ne de olsa mutlu olmak için de üzgün olmak için de nedenler gerekmez bazen.

Ama illa nedenini duymak istersen… Aç kulaklarını ve beni dinle.

Günler sonra annem ilk defa Azra’ya kızdı. Bu beni sevindirmemeli belki, biliyorum iyi bir kardeş değilim. Ama yine de her şey için emek veren benken onun son günlerde elini bile kıpırdatmadan her şeyime sahip olmasına dayanamıyorum.

Babamı özledim.

Babamla aynı evde yaşıyoruz hala.

Ama bedenlerimiz arasındaki yakınlık hiç uğramıyor ruhlarımıza.

Dardayım, karmaşadayım.

Bir omuz bulup ağlamak istiyorum.

Annem ağlamayı zayıflık olarak görürdü.

Babam bizi istemezdi.

Azra ise… Onu da ben istemezdim sanırım.

Ayhan’ın ona aşık olduğunu öğrendiğimden beri… Aynı gözle bakamıyorum ona.

Üzgünüm kardeşim.

Akşam-

Ek olarak geçiyorum burayı, az önce dediklerime pek takılmayın. Asıl gerçek şimdi de saklı.

Akşamüstü, evdeki sessizlik birdenbire çatladı. Annemle Azra arasındaki gerilim, bastırılmış bir volkan gibi patladı. “Sen hiç iş yapmıyorsun! Her şeyi ben yapmak zorunda mıyım?” diye bağırdı annem.

Azra’nın pek iş yapmadığı doğruydu, genelde her işte olduğu gibi bu işe de ben koşardım. Yani annemin de pek bir iş yaptığı söylenemezdi.

Azra, yüzü kızarmış, sessizce geri çekildi. Ben, araya girmeye çalışırken kelimeler boğazımda düğümlendi. Kardeşime onun bile bilmediği nedenlerden kızgındım, evet. Ama bu onu anneme ezdireceğim anlamına gelmezdi.

“Yeter artık!” dedim, ama sesim titriyordu.

Bu evde artık sadece bedenler değil, kalpler de ayrı ayrı yaşıyordu.

Kendi yalnızlığımı daha derinden hissettim.

Sınırlarımı zorlayarak dışarı çıktım, kapıyı sertçe çarpıp ardımdan kapanmasını izledim.

Soğuk havada yürürken, adımlarım sokak taşlarına vurdukça düşüncelerimle baş başa kaldım.

Pek değil birkaç saniye sonra arkamdan biri seslendi.

“Arzu,” arkamı döndüm. Onu gördüm. Gözleri dolu doluydu.

Ardından iki kolun bedenimi çepeçevre sardığını hissettim. “Kardeşim,” dedim boğazımdaki düğümden kurtulamazken. Ardından gecenin soğuğunda sımsıkı sarıldık.

Dünü, bugünü, yarını umursamadan… Sadece sarıldık.

- ♡ ♡ ♡-

Birkaç Saat Önce Bartu’dan

Birazdan Yusuf gelecekti.

Barut’la salonda oturuyorduk. Eski ama bakımlı koltuklar, zamanla sararmış perdelerin arasından süzülen ışıkla yumuşak bir sıcaklık yayıyordu odaya. Duvarlardaki birkaç soluk tablo ve köşedeki ahşap kitaplık, yılların sessizliğini taşıyordu sanki.

Önümdeki sehpaya tüm belgeleri yaymıştım; kağıtların kenarları buruşmuş, bazı sayfalarda aceleyle alınmış notlar vardı. Kalemim hala elimin altındaydı, bir an bile dikkatin dağılmasına izin vermek istemiyordum.

Uraz ve Kayra sabahın erken saatlerinde çıkmışlardı. Babam odasından pek çıkmazdı zaten; varlığı sadece yukarıdan gelen nadir ayak seslerinden hissedilirdi. Araz ve Mete, salonda işimiz olduğunu fark edip sessizce ayrılmış, büyük pencereden görünen bahçeye geçmişlerdi.

Ortam temizdi.
Zaman, her şeyi baştan konuşma zamanıydı.

Barut, hiçbir şey söylemeden notları inceledi. Göz ucuyla belgeleri süzdü, ardından ağır bir hareketle arkasına yaslandı. Oturduğu koltuğun kenarına parmaklarıyla hafifçe vuruyordu.

Ona gözlerimi devirdim, sessizliğini bozmasını bekledim.

Yarım saat dolmadan kapı çaldı. Barut’un kılını bile kıpırdatmaya niyeti yoktu.

İç çekip yerimden kalktım, adımlarım halının üzerinde boğuk sesler çıkarıyordu. Kapıyı açtım. Tahmin ettiğim gibi, Yusuf gelmişti. Üzerinde her zamanki siyah ceketi, bakışlarında ise bilindik bir ciddiyet vardı.

Yusuf’un kapıdan sessizce girişiyle ortamın havası aniden değişmişti. Barut hâlâ yerinden kıpırdamıyor, yüzündeki ifadesi okunmuyordu. Yusuf, ağır adımlarla koltuğa oturdu, bana baktı. Gözlerinde sorgulayan, biraz da sabırsız bir ifade vardı.

“Başlayalım mı?” dedi.
Başımı salladım, bütün dikkatim önümüzdeki kağıtlardaydı.

Elimi belgelerin üzerine koyup ilk dosyayı açtım. Sararmış kâğıtların üzerindeki yazılar, ne kadar yıpranmış olursa olsun hâlâ bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Zamana rağmen o belgelerde gizli kalan gerçekler vardı. “Öncelikle Ayza ile ilgili tutulan dosyaya bakalım.”

Barut eğildi, dikkatle baktı. Yusuf ise yanımdaki not defterine hızlıca yazıyordu. Sessizlik odayı iyice sarmıştı.

Dosya No: 2025/4789
Konu: Ayza Nil hakkında ön inceleme ve değerlendirme.

Kişisel Bilgiler:
Ayza Nil, 25.02.2006 doğumludur. Eğitimine Soylu Lisesi’nde devam etmektedir.

Olaylar ve Tespitler:
Ayza Nil’in babasının ve küçük kardeşinin vefatı sonrası yas süreci gözlemlenmiş olup, yapılan görüşmelerde biyolojik babasının farklı olduğu yönünde bilgi edinilmiştir. Ayza’nın birden fazla kez annesi tarafından fiziksel şiddet gördüğü hakkında suç duyurusunda bulunmak için polis merkezine gittiği ama asılsız iddialar olduğu tespit edilmiştir.

Okuduktan sonra bir süre sessizlik yaşandı, dikkatle Barut’a bakıyordum. Şaşkınlığı yüzünden okunuyordu, ilk tepki de ondan geldi. “Annesinden şiddet mi görmüş? Yoksa şımarıklılık mı yapmış?”

Yusuf anında “Hayır. Ve senin gibi düşünenler yüzünden yıllarca onlarla yaşadı!” diye sitem etti. Ardından diğer dosyaların altında kalmış bir dosya çıkardı ve Barut’a fırlattı.

“Al ve oku!” dedi, gözlerindeki ateş söndürülmez gibiydi.

T.C. EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ – ÇOCUK ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ

TARİH: 14 Eylül 2014
DOSYA NO: 2014/112-K
KONU: Ayza Nil (6 yaşında) isimli çocuğun, annesi tarafından uygulandığını beyan ettiği şiddet nedeniyle karakola başvurusu

TUTANAK METNİ

14 Eylül 2014 günü saat 23.00 sıralarında, bir sokak fotoğrafçısı tarafından karakola getirildi. Sokak fotoğrafçısı kızın evden kaçtığını ve şiddet gördüğünü söylediğini belirtti.

Fiziki Durum:
Kız çocuğunun saçları karışıktır. Üstünde ince bir kazak ve yırtık bir tayt vardır. Sol kolunda 3 cm uzunluğunda morarma tespit edilmiş, sağ el bileğinde tırnak izine benzer çizikler gözlenmiştir. Üşümekte olduğunu belirtmiştir.
Oturduğu sırada devamlı ellerini ovuşturmuş, gözü sürekli kapıya kaymıştır.

İLK BEYAN:
Küçük çocukla, çocuk şube biriminde birebir görüşme yapılmıştır. Pedagog eşliğinde alınan ilk beyanı aşağıdaki şekildedir:

“Bugün yine odaya kilitledi. Işıkları kapattı. Babam öldüğünden beri hep böyle. Ben bağırınca komşular duyacak diye korktum, ama artık korkmuyorum. Koşarak çıktım evden. Ayakkabımı giymedim. Karakola gitmem lazım çünkü siz kötüleri yakalıyorsunuz. Ben de istiyorum artık annem bana kızmasın. Bazen saçımı çekiyor, çok acıyor. Sırtım acıyor bazen ama söyleyemem çünkü o zaman daha çok bağırıyor. Ne zaman iyi olsam da hep bağırıyor. Hatalı oluyorum, diyor. Hep hata yapan biriyim galiba.”

TANIK BEYANI (Kerem Kaya – Sokak Fotoğrafçısı):

“14 Eylül akşamı, saat 23.00 civarında, fotoğraf çekimi yapıyordum. Sokağın köşesinde, yırtık tayt giymiş, ayakkabısız ve panik hâlinde yürüyen bir çocuk gördüm. Yanına yaklaştığımda bana ‘Karakola gitmem lazım, annem bana vurdu,’ dedi. Üşüyordu. Refleks olarak yardım ettim. Yolda yürürken gözle görülür morlukları fark ettim. Kız korkmuştu ama ne yapacağını biliyor gibiydi. Emniyete teslim ettim.”

Bu beyan yazılı ve imzalı olarak dosyaya eklenmiştir. (EK-1)

15 EYLÜL 2014 – EK TUTANAK / ANNE İFADESİ

Ayza Nil’in annesi A.B., telefonla ulaşılarak karakola çağrılmıştır. Şahıs aynı gün saat 13.15’te merkeze gelmiş ve ifadesi alınmıştır:

Anne A.N.'nin ifadesi:

“Kızım hayal kurmayı çok sever. Erken yaşta babasını kaybettiği için duygusal olarak dengesizleşti. Benim ona şiddet uyguladığım doğru değildir. Sadece eğitim vermeye çalışıyorum. Disiplin olmadan büyüyemez. O gün telefonla konuşmasına izin vermedim diye sinirlendi. Üstüne kapıyı sert kapatmış olabilirim ama niyetim hiçbir zaman zarar vermek olmadı. Ben annesiyim, onun iyiliğini isterim. Kızım zaman zaman kendisine zarar veriyor. Bunun geçici olduğunu düşünmüştüm. Ama sanırım onun için destek alma zamanım gelmiş. Kızımı bulduğunuz için teşekkür ederim.”

 

ÇOCUKLA YENİDEN GÖRÜŞME

Anne merkeze getirildikten sonra pedagog eşliğinde çocukla ikinci görüşme yapılmıştır. Ayza, annesini gördükten sonra içine kapanmış, önceki beyanlarını tekrarlamaktan kaçınmıştır.
Aşağıdaki ifadeyi vermiştir:

“Ben yanlış söyledim galiba. Annem çok kızmaz. Bazen bağırır ama herkes bağırır. Belki ben kötü davranmışımdır.”

Gözlemlerde çocuğun korku tepkileri verdiği, sık sık gözlerini kaçırdığı, dizlerini karnına çekerek oturduğu not edilmiştir.

TANIK İFADESİNİN GERİ ÇEKİLMESİ (ŞÜPHELİ DURUM):

16.09.2014 tarihinde, ilk tanık beyanı veren Kerem Kaya karakola geri dönerek yazılı olarak ilk ifadesini düzeltmek istediğini beyan etmiştir.

Yeni Beyanı (Kerem Kaya):

“Olay gecesi yaşanan durumla ilgili ilk izlenimlerim yanlış olmuş olabilir. Kız çocuğu ürkekti ama fiziksel şiddete dair net bir görüntü görmedim. Sadece karakola gitmek istemesi üzerine refakat ettim. Annesiyle konuştuğumda durumun yanlış anlaşılmış olabileceğini fark ettim. Yanlış yönlendirmiş olabilirim. Şikayetçi değilim.”

NOT: Bu ifade değişikliği çelişkili bulunduğundan, dosyada EK-3 olarak iki farklı tarihli beyan ayrı ayrı muhafaza edilmiştir.

 

SONUÇ ve DEĞERLENDİRME

Çocuğun ilk beyanı ile fiziki bulgular arasında örtüşme olmasına rağmen, ikinci görüşmede beyanlarını geri çekmiş olması nedeniyle olayın adli vaka niteliği kazanmadığı değerlendirilmiştir.

Savcılık talimatıyla çocuk annesine teslim edilmiştir.

Dosya şimdilik pasif konuma alınmıştır, ancak ilgili sosyal hizmet kurumlarına düzenli izleme önerilmiştir.

Gelecekte benzer bir ihbar durumunda, bu olay geçmiş veri olarak değerlendirmeye alınacaktır.

- ♡ ♡ ♡-

Okuduğu şeyin ardından Barut bir küfür savurdu. “Bu kadar şüpheli bir olayın nasıl üstü bu kadar kolay kapanabilir?” Yusuf anında yanıtladı “Para.”

“Paran varsa güç senindir.” Yaptığım ekleme üzerine Barut kafasını ağır ağır salladı. Ardından ben kendi notlarımdan birini öne serdim.

Yusuf eline aldı ve yüksek sesle okumaya başladı.

“Bugün bir anda balkondan bir kız Uraz’ın kucağına düştü. Onu gördüğüm anda kim olduğunu anlamıştım, sadece onunda dile getirmesini beklemiştim. O annemin kızıydı. İlk gözlemlerim duygusal bir boşlukta olduğuydu. Bayıldıktan sonra uzun uzadıya düşünmeye vaktim olmuştu. Buraya gelirken zorluklar yaşadığı açıkça belliydi, yine de annesi ile birlikte kurdukları planın bir parçası olabilirdik.”

Yusuf duraksadı ve kendi yorumunu ekledi. “Kardeşim siz paranoya olmuşsunuzda haberimiz yokmuş.” Dalgasına göz devirmek ile yetindim.

Aslında biraz haklı olabilirdi.

“Devamında şiddete ilgili bireylerdeki hareketleri gözlemlediğim falan yazıyor,” dedim. Barut “Ben pek ikna olamadım sorun ne ki?” diye sordu vurdumduymazca.

Barut’un şüpheli bakışları, odanın köşesindeki gölgelerle birleşiyordu. Yusuf sinirle ayağa kalkacak gibi olsa da son anda kendini dizginleyebilmişti.

“Sorun, kimsenin gerçeği görmek istememesi,” dedi yavaşça.

Yusuf’u onaylarcasına kafamı salladım. “Evet, görmek isteyen her şeyi görür. Önemli olan görmeyi istemek. Daha sonra devam edelim bence, bugün Ayza’ya odaklanmış olduk. Kademe kademe gidersek daha hızlı çözüm bulabiliriz hem.”

Barut’un hala olaylar pek dikkatini çekmemiş olacak ki umursamaz bir şekilde onayladığını belirten bir kaç mırıltı çıkardı.

Ardından ortamı derin bir sessizlik kapladı.

Herkes kendi içerisinde kendi vicdan mahkemesi ile baş başa kalmış olmalıydı.

Ya da sadece ben…

Gözlerimi yumdum. Ayza’nın gelişi hayatımızda resmen bir depreme neden olmuştu. Enkazlar vardı, birde enkazın altında kalanlar. Bunlar bireyler de olabilirdi, ölü ruhlarda… ya da belirli sırlarla mühürlü dudaklarla…

Bir anda odanın kapısı açıldığında hepimizin bakışları kapıya döndü. Ayza gelmişti. Yusuf’a bakıyordu, onu görünce yüzünde bir tebessüm belirdi.

“Abi!” diye bağırdı ardından koşturarak yanına gitti.

Bakışlarım donuklaştı, ardından tüm benliğim.

Bunu ben istemiştim, ondan uzak ve ayrı durarak her seferinde onu aşağılayarak…

Bunu ben istemiştim.

Ama şu an hiç kendim istemiş gibi hissetmiyordum.

O an küçük bir çocuk olmayı diledim. İstediğince hata yapan, istediğince ağlayan. Ama gerçek şuydu ki geçmişimde en az geleceğim kadar karanlıktı.

- ♡ ♡ ♡-

Ayza’dan

Hakan ile özlem giderdikten sonra onları uğurlamış ve odama çıkmıştım. Elimde telefon ondan bir dönüş bekliyordum.

İlişkimizi sevgililikle taçlandırmışken günün kavga ile bitmesi yüreğimde bir ağrıya sebep oluyordu. Ne diyeceğimi bilemez haldeydim, aynı şekilde ne yapacağımı da.

Acılarımı bu kadar net hatırlarken, aynı zamanda Gobi’yi… Onu nasıl unuturdum? Bunu ona nasıl yapabilirdim? Burnumun direği sızladı, ağlamak istedim ama gözümden bir damla yaş bile akmadı.

Gece boyu düşündüm durdum, ne kadar uğraşsam da rüyaların izleri dışında zihnimde Felah’tan başka hiçbir ize rastlamadım.

Sabahın beşine varmıştık, telefonum titrediğinde merakla ekrana baktım. Yazmıştı.

Felah: Aşağıdayım.

Felah: Madem gerçekleri öğrenmek istiyorsun. O zaman öğrenelim.

Gözlerim şokla açıldı. Ne yani o da benim gibi uyuyamamış mıydı? Hızla hiçbir şeyi düşünmeden merdivenlerden indim. Bunu yaparken ses çıkarmamaya dikkat ediyordum. Abilerden biriyle uğraşasım yoktu hiç.

Dışarı çıktığımda kimseyi uyandırmadan bunu yapmayı başarmıştım. Bunun için kendimi tebrik ettim.

Kafamı kaldırdığım an gözlerim siyah hareleri ile kesişti. Her şeye rağmen bana gülümsedi, buruk bir şekilde karşılık verdim. Gözleriyle aynı renk arabasına bindiğimde fazla bekletmeden gaza basmıştı.

Nereye gideceğimizi sormadım, o da söylemedi.

Araba iki katlı bir binanın önünde durduğunda sorgulayıcı bakışlarla ona döndüm. “Burası, evim.”

Evim, derken bana bakışı utanmama neden oldu.

“Evdekiler bizden rahatsız olmazlar değil mi?” diye sorduğumda cevap vermesine fırsat kalmadan içeriden bir çığlık sesi geldi.

- ♡ ♡ ♡-

Ve Yirmi Beşinci Perde sona erer.

Bu bölümde biraz daha abilerine değindik.

Bartu ve Barut hakkında ne düşünüyorsunuz?

Arzu'nun günlüğü hakkında ne düşünüyorsunuz peki?

Diğer bölümün neredeyse tamamında Felah olacak!

Buraya kadar geldiyseniz destek olmak için yıldıza basmayı unutmayın.

Başka bölümlerde görüşmek üzere.

Sağlıcakla...

Bölüm : 11.08.2025 16:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...