22. Bölüm

-Yirminci Perde-

bal leydi
balleydii

Öncelikle hoş geldiniz.

Birinci kitabın finaline geldiniz...

Bombayı patlattığım bölümlerden biri.

Sırtınızı yaslayın ve bölüme kapılın.

Tepkilerinizi belirtmeyi unutmayın.

İyi okumalar.

-YİRMİNCİ PERDE-

Bölüm Şarkısı; Biliyorsun

“Lavantaydı onların arasındaki şey. Bir Lavanta.”

Flashback

Ayza üzerindeki siyah elbisenin eteklerini düzeltirken annesinin gözlerine bakmaktan çekiniyordu. “Dışarı çıkabilir miyim efendim?” diye sordu. Annesi kıza iğrenircesine baktı. Yanına onu aldığına pişmandı.

“Çık” dedi duygularını sesine yansıtarak. Kız kaçar adımlarla uzaklaşırken onun bu tavrı kadının sadistçe gülmesine neden oldu. Ayza’nın ondan korkmasından sadistçe bir zevk alıyordu.

Küçük kız ise gerçek hayattan bile korktuğu için eğdiği başıyla yürüyordu. Heyecandan kızaran yanakları, rüzgârda uçuşan saçları, onu yaşından oldukça büyük gösteren siyah elbisesi ile ona bakanın bir daha bakmasına neden oluyordu.

Adımları gittikçe hızlanırken kız bunun farkında bile değildi. Tıpkı arkasında onu izleyen çocuğun farkında olmadığı gibi. Felah Günbatımı sokakta gördüğü kızdan etkilenmişti. Aşk gibi bir duygudan çok hayran kalınmışlık vardı.

Nedensiz bir şekilde kızın nereye gittiğini bilmeyi arzulamıştı. Merakı ilk defa bütün bedenini ele geçirmişti. Ona ilk defa böyle duygular yaşatan kızın yüzünü görememek ise onun için üzücüydü.

Bir çocuk yurdunun kapısına geldiklerinde Felah sebebini anlayamamıştı. Yurttaki görevlinin kızı görür görmez kapıyı açması onu daha çok şaşırtmıştı. Yurda girdiklerinde kız sonunda kafasını kaldırmıştı.

Sarı saçları rüzgârda savrulurken Felah gördüğü mavi gözlere hazırlıksız yakalanmıştı. Mavileri hırçın bir denizden çok alevleri andırıyordu. Soluk bir çift mavi gözde kendini kaybetmişti Felah.

Görevli ikisini yan yana düşündüğü için çocuğun girmesine de laf etmemişti. Felah gözlerini mavilerden çekememişti. Nasıl çekebilirdi ki? Hayata korkak bakan bir çift göz. Ağlayacak gibi ıslak ıslak bakıyordu.

Felah Günbatımı’nın hayranlık hissi büyürken kızı izlemeye devam etti. Ayza ise çocuklara ve oyuncaklarına bakarken her şeyin ne kadar adaletsiz olduğunu düşünüyordu. İçinde bir kıskançlık peyda oldu.

Çocuklarla ilgilenen bir sürü bakıcı ve oynayabilecekleri bir sürü oyuncak varken kızın hiç kimsesi hiçbir oyuncağı yoktu çünkü. Yurda sadece anne ve babası ölmüş çocukların alınması kıza göre en büyük haksızlıktı.

Büzdüğü dudaklarına içinde gülümseme olan bir maske taktı ve arka bahçeye gitti. Buradaki çocuklar ön bahçeye göre yaşça daha büyük ve daha kırgınlardı. Ayza yurdun en çok burasını seviyordu. İç dünyası gibi her zaman kasvet hakimdi çünkü.

Yaklaşık beş dakika boyunca oturduğu bankta bir ileri bir geri sallandı. Yankılanan çığlık sesleri ile Çiçek ablanın geldiğini anlayınca banktan kalktı ve üzerindeki elbisenin uçlarından tutu.

Bahçede bir sürü çamur vardı ve elbisenin batması içten bile değildi. Dikkatli bir şekilde yürüyen kız elbisesinin çamura batmasını engelleyebilmişti. Bu bile onun sevinmesi için yeterdi.

Dudaklarında keyifli bir gülümseme yer alırken Çiçek ablanın “A, Ayza bir an gelmedin sandım” diyen sesini duyması ile hızla başını kaldırdı. Çiçek ablanın yanına doğru yürürken yol beton olmasına rağmen tedbirliydi.

Çiçek kızın ona bu kadar yavaş gelmesine dayanamadı ve iki adımla kızın yanına geldi ve hızla kızı kucağına aldı. Ayza’nın bu hali Çiçek’i yoğun bir hüsrana boğuyordu. Kız ona hiç hayatını anlatmamıştı belki ama parçaları doldurmak o kadarda zor değildi.

Eskiden her hafta farklı bir yurda giderken artık Ayza için her hafta buraya geliyordu. Yaşı 12 olmasına rağmen ruhu yaşlanmış bir kızdı Ayza. Ona her hafta bir oyuncak vermesine rağmen kız bütün oyuncakları yurtta karşısına çıkan kızlara veriyordu.

Üzerindeki siyah elbise bir yas elbisesi olmasına rağmen her zaman kızın üzerindeydi. Kızı yasa bürümüşlerdi. Küçük oğlunu yurdun bir köşesinde kızı izlerken yakalamak onu büyük bir şoka sokmuştu.

Kız sadece onun değil oğlunun da dikkatini çekmişti. Ayza kucağında şaşkınlıktan birkaç saniye tepki veremese bile ardından asaletinden vazgeçmeden “Beni indirir misiniz?” diye sordu.

Kızın dudaklarından çıkan sözcüklerin bile bir asaleti vardı. Çoğu zaman 12 yaşında bir kız yerine 50lerine gelmiş yaşamış görmüş kadınlar gibi konuşurdu. Bu durum Çiçek ablanın hoşuna gittiği kadar rahatsızlık da veriyordu.

Ayza garip bir kızdı. Karşısındaki kişi onunla ilgili hiçbir zaman net bir karar veremezdi. Bir şeye karar verdiklerinde tek bir hareketi ya da sözüyle bütün tabuları bozmayı bilirdi. Çiçek Ayza’yı yere indirdiğinde sonunda selamlaşabildiler.

“Merhaba Çiçek abla,” onunla konuşurken hiçbir zaman göz göze gelmemeleri bile çok dikkat çekiciydi. “Hoş geldin ay yüzlü kızım” diyerek ismine atıfta bulundu Çiçek. Bu bile Ayza’yı sevindirirken Çiçek “Gel bak seni kimle tanıştıracağım” dedi ardından Ayza’nın elini tuttu ve çekiştirdi.

Ayza bu sefer ısrar etmek yerine Çiçek’e uydu. Bir bankın önünde oturan çocuğun önüne geldiklerinde Ayza çocuğa bakmak yerine neden buraya geldiklerini öğrenmek için Çiçek ablasına döndü.

Çiçek hissetmiş gibi “Bu benim en küçük oğlum, bahsetmiştim” kız birkaç saniye hafızasını zorladı “Felah?” İsmini söylemesi ile Felah heyecanlanırken kızın hala ona bakmaması moralini bozuyordu.

Annesi kafasını salladı ardından bana kızı gösterdi “Oğlum bak Ayza” Felah terlemiş elini pantolonuma sürterken Ayza Felah’a döndü. “Kül kedisi?” dudaklarından istemsiz dökülen kelimeler Felah’a bakan Ayza’nın gözlerinin şaşkınlıkla açılmasına neden oldu.

Battı balık yan gider misalı “Balık demedim bana şaşkın şaşkın bakma. Kedisin sen, Kül Kedisi” demesi ile Ayza’nın çenesi yere uzanacak kadar açılması ile Felah utançla gözlerini kaçırdı.

Annem bu halime gülerken Ayza’nın “Bu kadar şaka yaptığını söylememiştin” demesi ile Felah şaşkınlıkla ona baktı. Kızın diksiyonu onu etkilemişti. “Kaç yaşındasın?” diye sordu Felah utancını üzerinden atmak istercesine.

Ayza’nın “İnsanlar on iki der,” demesi ile Felah’ın “Sence kaç peki?” diye sorması bir oldu. Ayza elini salladı ardından “Sayılar o kadar önemli değil. Önemli olan nasıl hissettiğin,” Felah kızın her sözünde ona biraz daha çekilirken “Sen ne hissediyorsun peki?” diye sordu.

Birkaç saniye sessizliğin ardından “Ölü,” diye yanıt aldı Felah. Felah aklına gelen ilk şeyi söyledi “Ama ölüler konuşamaz,” Ayza derin bir iç çekişin ardından “En çok ölüler konuşur. Konuşmasa bile vicdanları konuşturur,” dedi ve konuşmaya nokta koyarcasına arkasına döndü ve gitti.

Bu ne Ayza’nın son gidişiydi ne de Felah’ın son bekleyişiydi. Ayza her zaman gitti, Felah her zaman bekledi. Lavantaydı onların arasındaki şey. Bir Lavanta.

- ♡ ♡ ♡ -

Ve Yirminci Perde sona erer.

Şu an yüzünüzdeki ifadeyi görmek için nelerimi vermezdim...

Evett, bu anı ne kadar süredir bekiyordum!!!

Buraya kadar birlikte 340 sayfa devirdik...

Buraya kadar gelen herkese teşekkür ederim, yanımda oldunuz ve her zaman beni desteklediniz.

Cansınız, Lavantasınız.

Başka bölümlerde görüşmek üzere.

Sağlıcakla...

Bölüm : 29.11.2024 21:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...