3. Bölüm

3. Bölüm

İnci
benegeninincisi_7

Sabah uyanıp dağılan kızıl saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Ama kıvırcık oldukları için hala kabarıklardı, yine de önümü görebiliyordum. Bu büyük bir avantajdı.

 

Ayağa kalkıp kıyafet dolabımı açtım. Burası elbiselerle doluydu! Mavi, kabarık ve çiçek desenli elbisemi direk pijamamın üstüne geçirdim. Çünkü bu elbisenin içindeki danteller insanın çok kaşındırıyordu ve pijama da tenime dantellerin değmesini engelliyordu. Hızlıca elbisemi giydikten sonra aynaya baktım. Tarağa ihtiyacım vardı. Masama baktım ve dün orada olan tarak bugün orada yoktu.

 

Sofya odamın hemen kenarındaki tuvalette hayranlarını selamlar gibi yapıyordu. Elimde olmadan hafifçe kıkırdadım. Beni duyunca korktu ve çığlık attı! Panikle ona susmasını işaret ettim. Ben olduğumu görünce “Ay, abla sen miydin...” dedi. Ama bir yanlışlık vardı. Sanki bir şeyler ona yanlış geliyordu. Kendimi durduramayarak “Ne oldu?” diye sordum. Bir şeyleri gizliyor gibiydi. Ve bir yanlışlık daha vardı. Üstünü değiştirmemiş taşlı takılarından takmamış ve gelinin kız kardeşi makyajını silmişti. Şımarık Prenses Sofya, Rahat Takılan Prenses Sofya’ya dönüşmüştü. Tamam, onu zaten çok tanımıyorum ama saraydaki fotoğraflara baktığında Sofya’nın odasına baktığınızda ona çok rahat paraya alışık şımarık birisi diyebilirdiniz.

 

“Ne, ne oldu?” dedi. Saçlarım tekrar gözlerimin önüne düştü. Ona cevap vermek yerine “Şu tarağı verir misin?” Bana ‘Soruma cevap vermeyecek misin?’ dercesine baktı. Ama bu bakışlar bana başkasını hatırlatıyordu. Bu evrenden birisini değil kafede çalıştığım evrenden birisini… Oraya hiçbir zaman gerek dünya demeyeceğim. Çünkü buranın bana verdiği hissiyat o evrenin bana verdiği hissiyattan çok daha gerçek. En başından beri buraya aitmişim gibi bir hissiyat. Asla geri dön Lily demeyecek bir hissiyat. Ben kim olduğunu anlamaya çalışırken o bana tarağı uzattı ve “Al,” dedi ve devam ettirdi “Soruma cevap vermeyecek misin?”. Düşündüm ve hala tuvalette olduğumuzu fark ettim. Tuvalet konuşmak için pek de güzel bir ortam gibi durmuyordu. “Odama geçip orada konuşalım mı?” dedim. Sırıttı ve “Olur” dedi. Tuvaletten çıkarken gözümüz aynı anda biz çok küçükken çekilmiş bir fotoğrafa kaydı. İkimizde cin çarpmış gibi bakıyorduk! Ben hafifçe sırıtmakla yetinirken o büyük bir kahkaha attı. Ama bir sorun vardı. “Bir dakika,” diye fısıldadım bana döndü hala kocaman gülümsüyordu “Bu resim dün gece yoktu…”. Gülüşü soldu. Sonra “Annem ya da babam koymuştur olamaz mı?” dedi. Al işte ben şimdi buna nasıl diyeyim 8’de yatıp 9’da uyandım. Sonra başka bir yol buldum ve aynı anda birbirimize dönüp aynı anda “Güvenlik Kameraları!” diye bağırdık.

 

Hemen koşa koşa şatonun kapısından çıkınca hemen kenarda duran güvenlik odasının kapısının önünde durduk. “Kahretsin, kilitli!” diye bağırdı Sofya. Oflayarak ellerimi göğüsümde birleştirdim. “Peki,” dedim “Kaç saattir uyanıksın?”. Sanki bunu bana söylemekten çekiniyor gibi kısık sesle “iki…” dedi. “Harika! Peki kimseyi gördün mü?” dedim. Odalarımız tuvaletin iki yanındaydı bu yüzden eğer birisi tablo asıyorsa bizim görmememiz imkansızdı. Ona kızmamama şaşırmıştı. Ama şaşkınlığını atlatması iki saniye dahi sürmedi. “Hayır, peki sen ne kadardı uyanıksın?” dedi. “Ben 8’de yatıp 9’da uyandım çok uzun süre kitap okudum ama kimse gelmedi kimse geçmedi…” Şaşkınlıkla yüzüme baktı. Mavi gözleri ve açık kahverengi çok dalgalı ama kıvırcık kategorisine giremeyecek saçları çok güzel uyum sağlıyordu. Ona sormadan dahi 16 yaşında olduğunu söyleyebilirdiniz. Oysaki ben 19 yaşıma girdim buna rağmen hala 18 gibi görünüyorum. “O kadar süre nasıl ayakta kaldın?... Neyse konumuz bu değil o tablo oraya nasıl geldi?” dedi. Cevap vermedim. Verebileceğim bir cevabımda yoktu zaten. Bilmediğimi biliyordu.

 

Kafamı kaşıdım “Neyse, odama gidelim hadi.” Deyip başımla kapıyı işaret ettim. Bu konuyla sonrada ilgilenebilirdik.

 

Odama geçip yatağımın ucuna oturup Sofya’ya yatağın diğer ucunu işaret ettim. Fakat anlamayıp bana bomboş baktı. “Otursana,” dediğimde yüzüne yeni anladığını fazlasıyla belli eden bir ifade kondu. Ve uzun bacakları sayesinde iki adımda hemen yatağın diğer ucuna oturdu. Konuyu uzatmak istemediğim, fakat hemen yüzüne ‘SEN KİMSİN!’ diye bağırmakta istemediğim için “Çok garip davranıyorsun.” Diyerek söze girdim. Yüzüne anlamadığını belli eder bir ifade koymaya çalıştı. Ama gerçekten çalıştı. Gerçek olmadığı barizdi. “Anlamadım?” olayların uzamasına hep sinir olurdum. Oflayarak gözümü ovdum. “Sofya, bilmem farkında mısın ama eski Sofya’dan hiç iz yok. Nerde senin takıların abartılı makyajın kabarık elbiselerin.” Sıkıntıyla ofladı. Sonra elini kaldırdı ve siyah ince eldivenini çıkarıp kenara koydu. Eline küçük bir alev alıp oynamaya başladı. Zaman kazanmaya çalışıyordu. Ben kafede zaman kazanmak istesem hep tırnağımı yolardım. Bu yüzden tırnağım hep kötü görünürdü. Ama zaten buraya geldiğimde görünüşüm hakkında değişen tek bir şey oldu: Tırnaklarım. Ama bunun şuan hiçbir önemi yok. Sofya elindeki ateşle oynamaya devam ediyordu. Arada parmağını deydiriyor fakat hiç rahatsız olmuyordu. Sofya en sonunda sesini çıkardı “Konuşmak istemiyorum.”. Tam ağzımı aralayacaktım ki tekrar konuşmaya başladı "Sana güvenebilir miyim bilmiyorum ve sanmıyorum da." dedi. Bu da ne demekti şimdi. Bana güvenmiyor muydu? Tamam önceki Lily gibi davranmıyor olabilirdim. Ama onunda çokta eski Sofya gibi davrandığı söylenemezdi. Tamam evet tekrardan söylüyorum ama eski Sofyayı da çok tanıdığım söylenemezdi ama odasına baksanız bu karşımda duran simsiyah prenses ve odanın gerçek sahibinin aynı kişi olmadığını rahatça anlayabilirdiniz. Yüzümü buruşturdum ve "Ne demek istiyorsun. Hep bana sonuna kadar güveninin oldugunu söylerdin!" Diye bağırdım sadece onun duyabileceği şekilde bağırarak. Oysaki yalandı ondan hiç böyle bir şey duymamıştım. Ama cevabından bir şeyler çıkarmam mümkündü. En sonunda konuştu ve "Eh, madem saklayamıyorum," dedi "ben o degilim ve buraya nasil geldiğimide...Bilmiyorum..."

 

Başım dertteydi.

 

Hemde hiçbir zaman olmadığı kadar dertteydi. Karşımda benimle aynı durumda olan biri duruyordu. Ve daha önemlisi ben onu tanıdığımı düşünüyordum.

 

Ve şimdi aklımda çok daha önemli sorular vardı

 

Ona güvenebilir miydim?

 

O kimdi?

 

Onu gerçekten tanıyor muydum?

 

Buraya beraber gelmemiz tesadüf müydü?

 

...

 

(Yıllar önce)

 

(Lily 5 yaşında parktayken)

 

(Yazarın ağzından)

 

"Hey! Oyuncağımı geri ver!" Diye bağırdı kızıl saçlarını savurarak küçük Lily. Parktaki kız en sevdiği oyuncağı olan ayıcığını çalıp kaçmaya başlamıştı.

 

Kız bir anda durdu. Aklına bir şey gelmiş gibi duruyordu. Kız koşarak Lily'nin yanına geldi. Gri gözleri ve siyah saçları onu bulaşmak istemeyeceğiniz tiplerdenmiş gibi gösteriyordu. Ama sesinin görünüşüyle hiç bağlantısı yoktu. _Sesi prenses ise görünüşü kraliçeydi_ Kız naif sesiyle konuşmaya başladı. "Bak şimdi, benim adım Astrid. Bu bende kalsın ben sana bu oyuncak tavşanı vereyim. Eğer bir gün seni tekrar görürsem sana bunu göstereceğim böylece arkadaş olabiliriz." dedi ve arkadan bir adamın bağırmasıyla korkuyla arkasına baktı. Lily az önce o adamın Astrid'in babası olduğu görmüştü. Astrid'in koşarak babasına yeni oyuncağını görmesini bekliyordu. Oysa Astrid babasını gördüğü an korkuyla Lily'nin arkasına saklanmıştı. Adamsa kızın korkusunu hiç umursamadan kolundan tuttuğu gibi ilk önce annesinin yanına sonraysa arabaya götürdü.

 

Tavşan Lily de, Ayıcık ise Astrid de kalmıştı ve herkes gibi herşeyde bir gün evine dönerdi...

 

(Günümüz, Element Diyarı)

 

(Lily'nin ağzından)

 

Dışardan şok olmuş gibi görünsem de içim korku doluydu. Yersiz miydi yoksa onu tanıdığımı düşündüğüm için korkmakta haklımıydım bilmiyordum.

 

Kız tekrar konuşmaya başladı "Ama benimle beraber ışınlanan bir şey var", dedi ve odasına koştu. Onun arkasından gittim. Dolabının üstünden ben 5 yaşındayken parkta kaptırdığım ayıcığı çıkardı. Nerden biliyorsun o olduğunu derseniz, çok net hatırlıyorum ayıcık kapıya takılıp yırtılmıştı ve annem ayıcıkla hiç uyumlu olmamasına rağmen kahverengi ayıcığı kırmızı iplikle dikmişti. "A-Astrid?..." İstemeden kekelemiştim.

Bölüm : 15.03.2025 14:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...