5. Bölüm

5. ÇÖZÜLMEYEN SORUNLAR

Beray Belçim Yiğit
beray_belcim.ygt

Berat'ın gittiğini görünce hızla peşinden gittim. Bir ara sokakta durdu. Burası hiç de düzgün bir yere benzemiyordu. Bana babamdan kalan tek şeyi yani silahını yanıma aldım. Hızla arabadan indim. Berat'ın konuştuğunu gördüm. adamın elinde enjektör gördüm. Onu boynuna batırıp tek seferde içinde ne varsa boynuna enjekte etmişlerdi. Arkasından başka biri ise ensesine bir demir parçası ile vurmuştu. Saklandığım yerden çıktım.

"Berat?" bana baktığını gördüm boynun arkasından akan kanı görünce içimde bir burkukluk bir acı hissetim. Birşey söylemeye çalıştı ama başaramadan yere yığıldı. Karşımdaki adama baktığımda bana sırıtarak baktığını gördüm. Bana doğru yürüyerek konuştu.

"Vay vay istediğim şey elime gelmiş bu ne tasadüf böyle." Bir adım geri atıp konuştum.

"Kimsin sen ondan ne istiyorsun?" Adam gülerek bana bir adım daha yaklaştı. Sanki ondan çekilmem hoşuna gitmiş gibi bir hali vardı.

"Ben ondan birşey istemiyorum. Ondan seni istedim. O ise red etti ve sonuç bu."

"Ben buradayım onu rahat bırakın." Adam gülerek bir adım daha atı.

"Ne yazık ki küçük gazeteci sevdiklerini elinden almadan durmayacağım."

"Ne diyorsun sen?" Adam birden sinirli bir ifadeyle yüzüme baktı. Üzerime gelmeye devam ediyordu.

"Ailen nasıl öldü hiç merak ettin mi?" Kaşlarımı çatarak karşıdaki adama baktım. Bu halim onu mutlu etmiş gibiydi ki gülerek devam etti.

"Basit bir tarafik kazası gibi gelebilir fakat basit değil."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Demek istediğim şu küçük hanım babanın intikamını senden alacam ve sen bunun bedelini benim gibi sevdiklerini kaybederek başlayacaksın." Kaşlarımı olabildiğince daha fazla çattım. Konuşmaya devam etti.

"Zavalı küçük kız o zaman beş yaşındaydın. o zamanlar bende on yaşında bir çocuktum. Babam uyuşturucu işerinde çalışıyordu. Bu yüzden bizi bırakıp kaçtı. Ben ise hep merak ettim. Babam neden bizi terk etti diye." Adam susup yüzüme tiksinir gibi baktı. bağırarak üzerime geldi. "Hepsi baban yüzünden oldu annem benim babamın pisliğini saklarken baban annemi oracıkta konuşmadığı için vurdu. Fakat polisti ve güçlü bağlantıları vardı. Bu yüzden hapse girmedi. Ben ve abim orada öksüz kaldık. Hepsi baban yüzünden oldu." Bunları yüzüme tükürür gibi söylediğinde gözlerim genişledi sanki şimdi yerinden çıkaçaklardı. Adam ise öfekli bir şekilde beni duvar ve arasına alıp boynuma asıldı."Abim ondan intikam alacam diye yemin edip ehliyeti olmadan annen ve babanın çıktığı gecede üzerlerine araba sürdü. Ben orada onu da kaybettim. Seni orada Babaannen olacak kadın sararken beni saracak kimse yoktu." Bağırarak konuştu. "Hatırla hatırla o geceyi" Boynumu daha çok sıkmaya başladı. Neredeyse nefes alamayacak hale geldim. Kendimi kaybeder gibi oldum. Adam gülerek ölmem için daha çok sıktı sanki tüm yıllın acısını benden çıkarıyordu."Öldüreceğim seni. Senide sevdiklerini de."

Artık herşey kararmaya başlarken birden adamın boynumu bırakıp yere düştüğünü gördüm. Kafasından akan kan midemi bulandırmıştı. Dizlerimin bağları çözülmiş gibi bende yere düştüm. Boğazımı tutarak nefes almaya çalışıyordum. Adamın söylediği şeyler ise beni zaten öldürmüştü. Yanıma Berat oturdu. Omzuma dokunarak

"İyi misin?" diye sordu. Ayakta zor duran bir hali vardı. Sanki on yıldır hiç dinlenmemiş gibi görünüyordu. Dolu gözlerle onun o haline baktım. Az önce benim yüzümden ölecekti. "Neden konuşmuyorsun birşeyler söyle iyi misin?" O benim için böyle endişeleniyordu ama ölecekti. Hem de benim yüzümden.Başımı iki yana salladım. Hemen ayağa kalktım. Berat'ında arkamdan kalktığını gördüm fakat adım atar atmaz yere düştü. Acıyla inlediğini duydum. Onu böyle bırakmaya içim el vermezdi. Yanına gittim. Hiçbir şey demeden onu ayağa kaldırmaya çalıştım. Enjektörün içinde ne varsa onu sersemletmişe benziyordu. Kolunu omzuma atıp benden destek alıp yürüdü. Onu arabaya götürüp on koltuğa oturdum. Doğrulacağım an kolumu tutup beni kendine çekti.

"Neden konuşmuyorsun? Sana birşey demedim diye beni böyle mi cezalandırıyorsun?" doğrularak konuştum.

"Kemerini bağla" Fakat beni tekrardan kendine çekti.

"Cevap ver bana"

"Seni cezalandırdığım falan yok deniz foku başın çok kötü kanıyor şimdi kemerini bağla seni hastaneye götürecem"

"Bunu sen yap"

"Ne?"

"Yaramı sen iyileştir istiyorum. Başkasının yapmasını istemiyorum."

"Berat ben bunu yapamam bununla ilgili bir eğitimim yok ve çok kötü görünüyor. Seni hastaneye götürmem gerekiyor."

"Sana eğitimi ben vereceğim." iç çektim. Beni dinlemeyeceğini biliyordum. Mecburen onaylamak zorunda kaldım.

"Tamam ne yapacağım?" gülümsediğini gördüm. "Sen iyice delirdin farkında mısın?"

"Senin yüzünden gazeteci kız seni beni deli ediyorsun." söylediği şey her ne kadar da içimde birşeyleri kıpır kıpır etsede başı kanıyordu.

"Hala başın kanıyor bilmem farkında mısın? Bana sadece ne yapmam gerektiğini söyle" dediğimde beni kendine tam çekti. Dudakları dudaklarımla buluştu. Gözlerim kocaman belirdi. Ben dona kalmıştım. O ise dudaklarını benim dudaklarıma uzun bir süre bastırdı. Ayrıldığında şaşkın gözlerle hala ona bakıyordum.

"Ne o hoşuna mı gitti?" Hızla kendimi toparlayıp doğrulmaya çalıştım.

"Kesinlikle hayır deniz foku bunu bir daha yapma" Ben tekrardan sert bir şeklide kendine çekti.

"Yalan söyleme hoşuna gitmemiş olsaydı şuan kıyameti koparmış olurdun. Nefesin hızlanmazdı." O söyleyene kadar hızlı nefes aldığımı ben bile fark etmemiştim. Gülümseyerek devam etti. "Eğer hoşuna gittiyse devam edebilirim." Tekrardan doğruldum. Ona sert bakışlarımı yönlendirdim.

"Aklından her ne geçiyorsa o pis düşüncelerine kendine sakla."

"Sen hep böyle naz yaparsan işimiz var gazeteci biliyorsun değil mi?" Yan gözlerle ona bakıp araba kapısını sert bir şekilde kapattım. "Yavaş kırdın."

Bende arabanın sürücü koltuğuna oturdum. Kemerimi takıp arabayı en yakın hastaneye sürdüm. Fakat kafam alak bulaktı. Oradaki adamın dedikleri kanımı dondurmuştu. Babam böyle bir şeyi nasıl yapar aklım almıyordu.

"Bir dalgınsın birşey mi oldu?" Berat'ın bana sorduğu soruyla kendime geldim.

"Hayır olmadı." Saçlarımı omzumdan çekerek boynumu açığa çıkardı. Sinirleri bozulmuş gibi konuştu."Peşimden gelmeseydin bu olmazdı."

"Peşinden gelmeseydim ölecektin." Biraz sustu gülümseyerek konuştu.

"Sen beni mi düşündün yani?"

"Hayır."

"Beni niye kurtarmaya geldin o halde?"

"İnsanlık yaptım Berat rahatsız olduysan seni şu köşeye atabilirim."

"Hadi gazeteci itiraf et aşıksın bana değil mi?"

"Sen çok övünüyorsun bunlar uzun sürmez haberin olsun."

"Diyorsun ki seni adam ederim ha? Olur sen edeceksen neden olmasın." Diyerek geriye yaslandı. Bense sabır çekerek arabayı sürmeye devam ettim. Berat'ın gözlerini kapatığını gördüm. Telaşla ona baktım arabayı bir köşeye çektim.

"Berat iyi misin?" cevap vermedi omuzlarındna tutup onu sarstım. "Berat... Berat cevap ver." Birden eli ensemi kavradı ve yüzümüz arasında sadece kısa bir uzaklık mesafesi bırakıp gözlerini açtı.

"Hani beni sevmiyordun? sevmeseydin böyle telaşlanır mıydın?" Şaşkın bir ifadeyle yüzüne baktım. Sinirlerim bozulduğu için gözlerim dolmuştu.Dolu gözlerle başımı eğdim.

"Ne oldu?" sinirle konuştum.

"Gerizekalı birde soruyor musun birşey oldu sandım." beni göğügüne çekerek başımı okşadı.

"Korkma seni bırakmayacam." Ondan ayrılarak kendime gelmeye çalıştım. Kendime gelince de yüzüne sert bir tokat attım. Yüzünü tutup şaşkın gözlerle bana baktı. "Bu neydi şimdi?" sinirle işaret parmağımı havaya kaldırdım.

"Bir daha sakın böyle birşey yapmaya kalkışma yoksa seni cidden ben öldürürüm." Sırıtarak

"Olur." Diyince daha çok sinirlendim. Çığlık atmama az kalmıştı. Yüzüne tiksintiyle bakar gibi baktım. Arabayı çalıştırıp tekrar yola döndüm.

"Ama ayıp yani Berfin hastayım belki öleceğim başım kanıyor sen beni döv darp raporu alacağım."

"Allah'ım sabır ver"

"Amin yok mu cıstaklı bir şeyin de dinleyelim."

"Yok Berat" yüzünü buruşturup bana baktı. sessiz bir şekilde konuştu dediği şeyi duydum. "Zevksiz" Hiç oralı olmadan arabayı sürmeye devam ettim. Bir süre sonra hastaneye geldik hızla arabadan inip Berat'ında inmesine yardımcı oldum. Hastaneye girdik. Bizi ilk bir hemşire gördü ve yanımıza koştu. Gülümseyerek konuştum.

"Şey merhaba yardımcı olur musunuz?" hemşire bizi bir odaya götürdü.

"Burada bekleyin hemen doktor çağıracağım." Diyerek yanımızdan ayrıldı. Bir dakika sonra ise doktorun içeri girdiğini gördüm.

"Durum nedir?" dediğinde konuşacaktım ki deniz foku benden önce davrandı.

"Kafama darbe aldım. Bir görevdeyken" Doktor Berat'ın başını incelerken konuştu.

"Çok kötü bir durum yok sararak haledebiliriz gibi görünüyor." Bana bakıp Berat'a döndü. "Hanımefendi?" diye sordu. Berat konuştu.

"Sevgilim beni öyle görünce korumaya çalıştı." doktorun gözü boynuma kaydı. Başını salladı.

"Anladım." dediğinde arkadaki sedye görünümlü masadan birkaç birşey almaya gidince Berat'a döndüm dudaklarımı oynatarak "Amacın ne senin?" dediğimde oda dudaklarını oynatarak karşılık verdi. "Dudak okuyamıyorum. Bu arada dudakların çok güzel" söylediği şeylerle kaşlarım çattım. Bana gülümseyerek göz kırptı. Gözlerimi devirdiğimde doktorun Berat'ın yarasını temizlediğini gördüm. Canı yanıyordu fakat sesini hiç çıkarmıyordu. Benim aklım ise hala o adamın dediği şeylerdeydi. Hala aklım almıyordu babam bir çocuğu nasıl öksüz bırakırdı ki? Ben bunları düşünürken Berat'ın yarası sarılmıştı hata doktor bile çıkmıştı. Ben ise bunu fark etmemiştim. Berat beni dürtüğünde irkildim.

"İyi olduğuna emin misin?" başımı salladım.

"Evet iyim." Kaşlarını çatarak gözlerimde birşey anlamaya çalışıyor gibi bir hali vardı.

"Yalan söylüyorsun." Yüzüne tokat atıp.

"Sensin yalancı daha bana kaç defa bunu diyeceksin pis düzenbaz bana nereye gideceğini söyleseydin şuan ikimizde bu halde olmazdık."

"Ne var halimizde"

"Ölüyorduk ama bu normal değil mi"

"Çok romantik değil mi?"

"Ne diyorsun gene"

"Diyorum ki çok romantikti az kalsın beraber ölüyorduk."

"Berat Allah akıl fikir versin kardeşim."

"Kardeşim deme lazım olur güzelim." Diyerek göz kırptı.

"Sen harbi iyi değilsin."

"Sen de diğer kadınlar gibi değilsin tatlı bir şekilde erkek arkadaşına desene güzelin yesin seni ama yok odunsun sen odun"

"Sana burdan bir geçiririm Berat feleğin kayar."

"Tamam kızma şaka yaptım." Ters bir ifadeyle yüzüne baktım. "Ama Banu da fena değildi." Yüzüne baktım

"Banu ha o halde git o Banu seninle ilgilensin"

"Sen kıskandın mı şuan?"

"Hayır"

"Yani bence kesinlikle kıskandın." iç çekerek yanından yürüyerek geçtim. Peşimden gelerek beni kolumdan tutu.

"biliyor musun Banu'dan daha güzelsin o yüzden Banu umrumda değil."

"He yani sen beni güzeliğim için kullanıyorsun."

"Öyle birşey dediğimi hatırlamıyorum."

"Dediğin şey tam olarak da bu." Kolumu çekerek yürümeye devam ettim. Ben yürürken arkamdan gelip beni tek seferde kucağına aldı.

"Nereye böyle daha işimiz var."

"Ne işi?"

"Sır. Onu bunu boşverde arabayı ben süreyim mi?"

"Nedenmiş o?"

"Bilmem canım çok çekti."

"Git senin canın Banu'yu çeksin."

"Seni çekiyor ama onu ne yapacaz?" Etrafıma bakınarak tekrardan Berat'a döndüm

"Ben şimdi birşey derdim de neyse." Berat bana küçük bir gülümseme ile bakıp yürümeye başladı. Arabanın önüne gelene kadar hiç konuşmadık. Arabanın yanına gelince beni indirdi. Ön Kapıyı açıp binmemi bekledi.

"Araba benim değil mi sana ne oluyor?"

"Senin erkek arkadaşın ben değil miyim Arabaya ne oluyor?"

"Sen iyi alıştın bu role"

"Rol mu? rol yaptığımı kim söyledi?"

"Pardon?"

"Erkek arkadaşınım ben senin"

"Değilsin"

"Öyleyim"

"Hayır değilsin"

"Arabaya binecek misin?"

"Hayır" Berat iç çekip ensemden tutu sanki polis arabasına suçlu bindirir gibi beni zorla arabaya bindirdi.Kapıyı kapatıp onda sürücü koltuğuna bindi.

"Az önce yaptığın şey hayvanlıktı biliyor musun?"

"Sen de binseydin"

"Daha kibar davranabilirdin."

"Kibar davransaydım yüzüme tokadı yerdim. Bu yakışıklı yüzüm bugün çok tokat yedi."

"Allah'ım ben ne yaptım da beni bu salak kulun ile sınıyorsun."

"Çok ayıp"

"Sus artık."

"Çok gerginsin" Diyerek arabayı çalıştırdı. Sabır çekerek geriye yaslandım. Dışarıda yağan yağmuru seyrediyordum. Yağmurlu havalar bana huzur veriyordu. Ben dışarıyı izlerken arabının durduğunu hissedip Berat'a döndüm.

"Neden durduk?"

"Sıcak birşeyler içmek ister misin?"

"Olabilir" Bana gülümseyerek arabadan indi kapımı açtı. İndiğimde yağmur çok fazla yağıyordu herkes koşarak gördüğü ilk iş yerine kendini atıyordu. "Ne kadar saçma"

"Değil mi? Belkide bu ıslanacakları son yağmur ama onlar bundan kaçıyor. İnsanoğlu çok değişik bazılarını hiç anlamıyorum."

"Bende"

"Her neyse gel hadi" Yürüyerek kafeye girdik. Bir masaya oturduk. "Sen burda bekle ben iki kahve alıp geleyim" Diyerek yanımdan ayrıldı. Otururken dışarıdan silahlı saldırıya uğradık. Kafeteryayı çığlıklar sarmıştı. Berat hızla yanıma gelerek kendini bana siper etti. Hızla yanımızdaki masayı yere devirerek ikimizide o masanın arkasına çekti.

"Ne oluyor?"

"Bilmiyorum"

Biraz ileride küçük bir çocuk yerde otmuş kullaklarını kapatarak ağlıyordu. Berat hızla yerinden kalktı.

"Nereye gidiyorsun." Bana cevap vermeden çocuğun yanına gidip onu kucağına alarak yanıma döndü. Çocuğun kullaklarını daha sıkı bir şekilde o kapatı. Bir süre sonra etraf durulaştı. Bazıları ölmüştü kimisi sıyırıklarla atlamıştı.

Yanımızdaki çocuk "Anne" diye etrafa bakınıyordu.

"Hangisi annen"

"Onu göremiyorum." Diyerek daha çok ağlamaya başladı. İçim de büyük bir sızı hissetim.Berat çocuğu kucağına aldı.Benide elimden tutarak oradan kaldırdı. Bir kadın koşarak yanımıza geldi. Çocuk Berat'In kucağından kadının kucağına atladı adeta. "Anne" diyip kadına sıkı bir şekilde sarıldı. Annesi de ona aynı şekilde sarılarak başını okşadı.Bize teşekkür ederek yanımızdan ayrıldı. Berat baştan aşağı beni süzdü.

"İyi misin?" Başımı salladım. Berat'ın kolunun kanadığını gördüm.

"Berat Kolun kanıyor."

"Önemli birşey değil."

"Ne demek önemli birşey değil vurulmuşsun."

"Sadece sıyırdı sararsam düzelir." Tam konuşacaktım ki Berat'ın telefonu çaldı. Telefonu açtı bir süre karşı tarafı dinledi. Kaşları çatıldı. "Tamam geliyorum." diyerek telefonu kapatı bana döndü."Berfin sen eve git sadece dediğimi yap tamam mı?"

"Ne oldu?"

"Bir işim var benim sen eve git."

"Neden işin olduğunda ne işin olduğunu bana söylemiyorsun?" iç çekti

"bunu söyleyemem birşey olursa numaranı Alp'e vereceğim. O sana ne olduğunu söyleyecek tamam mı?"

"Berat..."

"Hadi Berfin bir kere de dediğimi yap." Başımı salladım. Omzuma dokunarak yanımdan ayrıldı. Ne olduğunu çok merak ediyordum. Her zaman bir telefon ile yanımdan ayrılıyordu.

Berat gittikten sonra arkasından baktım. Kafeye baktım.Her yer harabeye dönmüştü.Kafeden çıkıp Efe'nin evine gittim.Kapıyı çalıp açmasını bekledim. Kapı açılınca şaşkın gözlerle bana baktı.

"Berfin bu saate burada ne işin var?"

"İçeri gelebilir miyim?" Bunu demem onu daha da şoka uğratmıştı normalde "naber kıvırcık" diyerek içeri dalardım. Şuan ise izin istiyorum.

"Tabi gel" içeri girdim. Salona gidip bir kanepeye oturdum. Efe'de yanıma oturdu.

"Neyin var neden böyle dağınık duruyorsun?"Gözü boynuma kaydı."Boynuna ne oldu?"

"Hepsini anlatacam ama önce bana birşey açıklamanı istiyorum."

"Neyi açıklayacam?"

"Biliyordun değil mi?"

"Neyi?"

"Babamın yaptıklarını babaannem sana anlatı değil mi?" Söylediğim şeyler onu şoka uğratmıştı.

"Sen bunu nereden öğrendin"

"Demek biliyordun ve benden sakladın öyle mi? Benden hani hiçbir şey saklamayacaktın. Ne oldu bu sözüne Efe neden benden sakaldın?"

"Berfin sakin olur musun?"

"Ne demek sakin olur musun? Benden büyük bir şey sakladığının farkında mısın Efe"

"Babanannene söz verdim. Bunu sana söylemeyecektim."

"Ama ben elinden sonunda öğrenecektim değil mi? Böyle daha mı iyi oldu söylesene" Başını eğrdi

"Özür dilerim"

"Bir özür herşeyi değiştirir mi sanıyorsun Efe"

"Biliyorum bu üzücü ama lütfen böyle yapma"

"Nasıl yapmayayım Efe büyük bir yalanla yaşamışım ben" Başını öne eğdi hiçbir şey demedi. Telefonum çaldı. İsimsiz bir numara arıyordu. Berat'ın bahsetiği kişi olduğunu düşünerek telefonu açtım. Telefonu kulağıma görtürdüm.

"Alo merhaba ben Alp numaranı Berat'an aldım."

"Evet biliyorum birşey mi oldu?" Karşıdaki ses bir süre sustu. Derin bir nefes alarak konuştu.

"Berat tutuklanma kararı aldı. Hastaneye gittiğinizde kan testi vermiş kanında uyuşturucu madde bulunmuş" Duyduğum şey ile kanım dondu. Kanın da nasıl madde bulunur diye düşündüm. Aklıma birden gittiğimiz yerdeki adamın boynuna şırınga ile birşey enjekte ettiği geldi.

"O kendi isteği ile almadı ben ne olduğunu biliyorum."

"O halde buraya gel bir tanığı olduğu için mahkemeye çıkar. Suçu ya hafifler ya da ağırlaşır ama görgü tanığı olması onun için daha avantajlı olur."

"Tamam hemen geliyorum." Telefonu kapatıp ayağa kalktım. Efe kolumdan tutu.

"Ne oldu nereye böyle"

"Efe Berat bugün bir saldırıya uğradı kanında madde bulunmuş ama bunu o almadı. O adam yaptı ben herşeyi gördüm gidip bunu anlatmam gerekiyor onun bir suçu yok"

"Bekle bende seninle geliyorum." Başımı salladım. Odasına gitti. Üzerine birşey almıştı.

"Hadi gidelim."

Hızla evden çıktık Alp denen çocuğu tekrardan aradım hangi karakol olduğunu öğrendim. Arabaya binerek Efe ile o karakola doğru yol aldık.

Beşinci bölümün sonuna geldik. Umarım beğenmişsinizdir yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere. Sağlıklı kalın.♡♡

İletişim için; Instagram-beraybelcim

Çalma listesi için; Spotify- kanlı iz

BERAY BELÇİM YİĞİT

Bölüm : 21.09.2024 11:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...