33. Bölüm

Aynanın Tutsağı

Beren Sİmay Özdemir
beren_simay39

 

Aynanın Tutsağı

-----------------------------------------------------------------------

İyi okumalar sevgili yamyamlarım :)

Bölüm müziği: Selena Gomez People You Know

-------------------------------------------------------------------------

* Oyundaki av sen isen avcı gibi düşün*

“ Sonunda”

Kendi kendime söylenerek masadan kalktım. Basın evine yolladığım mektubun içinde mavi dosya ve ain kâğıdının bir kopyasını da yerleştirdikten sonra krallıktaki posta memuruna ulaştırmayı başarmıştım.

Bu son çabam ve uğraşım olacaktı Runha’ya karşı…

Soysuz birinin anını taşıyan herkesi kurutarak başarılı ve masum görünecektim. Yasal değildi bir hükümdara bu şekilde ain yapılması. Runha’nın canını yansıdığı ilk aynayı yakarak ruhunu da tutsak ederek acıtacaklardı.

Kan püskürtme sırası bende değil ondaydı. Sıra ona gelmişti.

Kahvaltı masasına son gelen olarak geç kalmıştım. Bugün keyfime değecek hiçbir şey yoktu. Düşman kanını taşıyanları kökten kurutuyordum. Her iki varis öldüğü için ona bağlı olan herkesin idamına adanmıştı hukuk…

Bence bu kural kaldırılmalıydı aslında… Kendimi düşündükçe biraz gergin hissediyordum. Ama konu Ruh-nha ve kurutacağım soyuna geldiğinde acıma duygum yanacak olan aya kadar yanıyor ve esir düşerek başka diyardaki ellerime geçiyordu..

“ Günaydın Yamyam”

“Günaydın lordum nasılız bugün?”

“ Bozuk süt midenizi karakteri bozuklarda dengenizi bozar günaydın”

Arkamdan bağıra bağıra gelen Wolf sayesinde irkildim. Bunun bir ses tonu ayarı ve çenesinin susacağı bir zaman yok muydu ki?

“ Winter günaydın nasılsın?”

Wolf karşımdaki sandalyede yerini alırken ona ter ters bakmak durumunda kalmıştım. Ne yani bir günümde sakin geçse?

“ İyi kalmaya çalışıyorum. Sana da günaydın umarım bir gün bu sesininiz duyabilirim.”

Homurdanışım Ln Ars’ı güldürürken keyfimi kaçıran tek olay sanırım kulak çınlamasıydı.

Bağırmadan söylese ah bir bağırmadan söylese yok illa ki inatla bağırarak konuşması durmuyor. Yakında megafon ile bulacağız Wolf’u..

“ Neden öyle dedin ki şimdi?”

Somurtarak bana bakarken gülmemek çok zordu. Onun bu halini seviyordum. Ne kadar gıcık ve inatçı olsa da komikti Wolf..

Gurubun neşe kaynağıyken bazense sağır kalma kaynağı olabiliyordu.

“ Baş belası ve Bellick nerede?”

Onlar güneşin ilk ışıklarında romantik olarak varsayılan odun abim ile yürüyüşe çıkmadılarsa yine iyidir.

“ Onlar uçurumdan aşağıyı seyrediyorlardı en son”

Lyra’nın utangaç ve kısık çıkan sesiyle başımı sallayarak kahvaltıya yöneldim. Zaman gerçekten bir yanılgıydı.

Ayak uydurma ve akışa kapılmadan durmak biraz zordu. Hikayemin başlangıcı bir izdihamın oluştuğu Wlardn krallığında başlamışken şimdi kendi ayaklarımın üzerinde krallığımı yöneten bir hükümdardım.

Bazı olayların bir mükâfatı vardı. Bazılarının ise bir cezası vardı.

Bunun en güzel açılımı güçlü bir hafıza mükâfatta olabilirdi bir ceza da…

Kaybetmeyi kabul etmemiş biri olarak şimdi kazanmanın keyfini çıkarıyordum. Bugün yapmadığım her ne varsa yapmak belki de bize kendini ve duygularımızı sunun gökyüzünün altındaki gezegene bir türlü sığamıyordum.

Mutluluk bu olsa kendimi küçükken çok hissedip incelemek istediğim bulutların üzerinde hissedecek kadar mutluydu.

Bazı düşüşler yara bırakırken bazıları ise bize bir ders olur.

Ben yaşamım kadar düşmüşken ölümüm kadar ders almıştım…

Şimdi ise ölü bir diyara inat olan ve yaşamaya bağlı kalan o hükümdardım.

Tutsak değildim ilk defa…

Kahvaltıdan sonra dışarı çıktığımda yüzüme vuran güneş ışıklarından korunmak için elimi gözlerime siper ederek etrafa bakınmaya başladım. Aynıydı ama değişen te ben vardım.

“ Yamyam leydim ve hanımım bir yürüyüşü bana lütfeder misiniz?”

Ln Ars’ın söylediklerine gülümseyerek karşılık verdiğimde benim için hafif içe doğru kırdığı koluna girip ormanın derinliklerine bir nehirdeki ve şiirlerimi süsleyen su damlası gibi süzüldük. Etraftaki kuş sesleri beni pek mutlu etmezken Ln Ars’a Şair olan tarafımla fısıldayıp durdum.

“ Yarım kalan duygularıma bir düşen yıldırım gibi davetsiz ve sevilebilecek kadar korkunçtun lordum. Duygularım enden vaz geçer mi bilmem ama kalanlar çok yanar sevgili lordum.”

“Duyguların vazgeçmesin benden yamyam yanacaksak ikimizi de yaksın o ateş”

“Belki de yanmayız lordum. Sırılsıklam oluruz. Koca bir boşlukta buz keseriz lordum.”

“ Belki de yamyam sen ne dersen o olur. Yeter ki iste yamyam”

Son sözlerinin devamını bir sessizlik sürdürdü. Haklıydı her anlamda buz kesebilirdik, o kış bizi bu gibi soğutmaz belki de yakardı. İstediklerim ise Ln Ars’ın benden vazgeçmeyecek kadar bağlanmasıydı.

Uzun süre sessizliğimize bize eşlik eden ayak sesleri ve doğanın sesi eklendi. Ağaçların dallarından içeriye sızan ışık bize yol gösteriyordu.

Dakikalar belki de saatler sonra Ln Ars’ın mırıldanan sesi kulaklarımı buldu. Bir şarkıyı mırıldanıyordu. Belki de bir şiiri şarkının notalarına döküyordu.

“Durup baktın göz ucuyla

Başka biri vardı yanında

Sakin kalamazdım

Benim olacağını bilmesem”

Mırıldanarak şarkısını sürdürürken benim girdabımım merakımı hareketlendirmişti.

“Geri dönelim mi?”

“ Dönelim yamyam”

Yönümüzü krallığın bulunduğu tarafa doğru çevirdiğimizde yolun geri kalanında bize eşlik eden tek şey bir sessizlik olmuştu.

Avludan içeriye girer girmez adımlarımı hızlandırarak odama ulaştım. Tahmin ettiğim gibi kapıda beni bir mektup karşıladı. Üzerinde basın evinden benimle iletişime geçen varislerin isimlerinden biri…

Mektubu zarftan çıkarıp okumaya başladığım da birkaç gereksiz teselli ve teşekkür cümlesinden sonra beklediğim onayı mektubun sonunda belirtmişlerdi.

Onayımı da aldığıma göre gereken tek şey yarını beklemek olacaktı Uyku sarıyordu ya acıyı da hevesi de.

Odamda bulunan megafonun içerisine bir plak yerleştirerek içeriyi huzur veren bir keman sesiyle süsledim.

İştahım bugün yerinde yoktu. Bana eşlik etmeyi kesmişti anlaşılan.

Yatağıma yatıp gözlerimi son görevimin kalacağı bir güne açmak üzere kapattım.

Her son bir başlangıç olmuyordu bazen..

Geriye dönmemek ardımıza bakmadan ilerlemek gerekiyordu. Son elbet son olarak kalmazdı.

Eğer ölüm değilse bizi çevresine alan son başlangıcın değil de hiçliğin göz yaşıydı.

Söylesene yağmur ve göz yaşı damlaları siz neden hep bir acının bekçisiniz.

Bazen yokluğumu bilinçaltımdayken varlığım hangi yükün altında tartamıyorum. Uzun bir beklenti bir yanılgının sonucuydu. Zaman affetmiyordu işte… Bunu en çokta ben anlamıştım. Affeden ben değil zaman oluyordu bazen de.

Yarın Aynanın tutsağının idam kararı çıkacaktı.

Soyunu kurutacaktım.

Tıpkı kökü de kendisiyle kuruyan bir ağaç gibi hissettirecektim.

Bazen iyi olan tarafta kalmaktı hata. O gece benim için özle olarak ayrılmış olan balkonuma bir ain yerleştirmekti onun e büyük hatası. Dediğim gibi asla olacaklara bakarak adım atmazdım. Olacaklar beni yönetirdi Karşındaki kişinin ne yapacağını belirtmeden bir lan aptallık olurdu.

Bana devredilen güçlü bir hafıza mükâfattı. Bana verilen hafıza bazen başkaları için külfet olsa da benim için iyi bir mükâfatı taçlandırıyordu.

Eğer bir baloya gideceksen elbiseni taçlandıracak ve sen öne çıkaracak olan küçük takılardır o balonun kıyafetini taçlandırmak.

Kötülüğe karşı iyi kalınması aptallıkken en büyük intikamdı susmak.

Bir aynaya attığınız top size yeniden seker..

Yâda duvara attığınız herhangi bir cismin hedefi yeniden siz olursunuz.

Bu en büyük intikamın susmak olduğunu varsayan bir örnektir.

Oyunda av olacaksanız bir avcı gibi düşünmelisin...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Oy ve Yorumlarınızı Unutmayın yamyamlarrr :)

Bölüm : 20.01.2025 01:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...