27. Bölüm

Hoş Gelmek?

Beren Sİmay Özdemir
beren_simay39

 

Hoş Gelmek?

------------------------------------------------------------------

Sevgilerim ve İyi okumalar dileklerim ile.....

Bölüm müziğimiz: The weeknd, G-eazy and halsey- starboy x him and I

Ayağa kalkmamın üstünden neredeyse aylar geçiyor, gün doğuyor ardından batıyor…

Hep aynı döngü bu şekilde dönüyor..

Aklım krallığımda olmasına rağmen bedenim benim burada.

Bu gün benim isyan ve dileklerimin üzerine krallığıma dönüş günüm.

Üzerime siyah bir elbise ve bedenimin dik bir konuma gelmesi için de göğüs altı korse taktı.

Sol bacağıma yanımda bulunan birkaç bıçağı koymak için bacak kemeri adı verilen küçük bir kemer taktım. Ayağıma da yaralandığım gün o esnadan itibaren ayağımda alan siyah ayakkabıları geçirdim.

Bu giyimin en önemli parçası olan ve kana bulanmış tacımı kafama taktım. Hafif dalgalı saçlarım eşliğinde yarısı benim kanım ile kaplanmış bu tacın uyumu beni bile etkilemişti.

Sol ayağımı atın üzengisine takarak kendimi yukarı çektim. Sağ bacağımı diğer tarafa attım ve dengede durmak için dizgini biraz kendime çektim.

Resmen atın üstünde dengede durma savaşı veriyordum. Arkamda bulunan iki atın sahibi ise Ln Ars ve Wolf’tu.

Gitmeden ihtiyar ile muhabbete daldıklarında üzerinde bulunduğum beyaz atın yeleleri havada uçuşmaya başlamıştı. Yarısını yatıştırmak için elim ile sevdim.

“ Artık muhabbet sonlandıysa gidebiliriz”

Dediğimde diğer ikisi çokta atın üzerinde yerlerini almıştı. Dizgini kendime doğru çekerek ihtiyar varise son kez bakarak diyeceklerimi demeye başladım.

“ Sana ne kadar borçlu olduğumu desem kelimeler yetmez ihtiyar. İyi ol ve kendine dikkat et. Sana minnettarım. Görüşmek üzere”

Dememe kalmadan beyaz atım çoktan yol almaya yavaş yavaş hazırlanıyordu.

Aradan dakikalar geçtiğinde atın üstünde dengeyi sağlamıştım. Hatta şimdi nalları yere vurdukça bir dönüşün haberini veren atın üstünde hızla ilerliyordum.

Toparlanmam kolay olmamıştı. Ama elbet dönümüm kolay ve acıtarak olacaktı.

Gün, saat, tarih belli olmaksızın çımadan devam edecektim.

Kendime inancım yüksek ve zafer doluydu.

Tahtın lideri her zamanki gibi bendim. İnanılmaz ve mucesiz bir şekilde…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Uyuyan Güzel

------------------------------------------------------------------

* Değişim tek tarafa bakar.*

Bir krallık düşünün dörtten fazla duvarı birden fazla çatısı olsun…

Bir krallık düşünün acımasızlık denilince intikamın ateşini söndürsün…

Bir krallık düşünmeyi durdurun gözlerimizin önündekini hayale değil gerçeğe bırakın…

Rüzgârda savrulan saçlarımın yanı sır tam ileriye odaklanmış dizgini beyaz atın sırtına vurarak daha da hızlanmasını sağlıyordum. Diğer ikisi arkadan bana yetişmeye çalışıyorlardı. Sırtımda bulunan derin yara izi iki kez patlamış acıma acı katıştı.

Fakat bilinmeyen ve her zaman kalbime gömdüğüm kesinlikle her zaman (!) ki intikam duygusu bu yaranın acısı ve derinliğinden bende daha büyük bir yerde saklanıyordu.

Yaşama tutunmaktan öte ben hayattan çok intikama kollarımı açmış onu kucaklamıştım.

En kusursuz cinayetimdi bu ruhlarını öldürerek başladıklarım. Bir insanın düşünceleri ve hayallerini yok ederek onu hayattan bezdiriyordum. İnanın bu bir psikolog ile düzelecek bir mesele değil.

İki veya ikiden fazla ilaç en fazla bakterileri temizler hayata kucak açmamızı sağlamamız.

Kanıtsız cinayettir yaşayan birini yerin altına gömmek…

Benim sırtımdaki yaraya sebep olan o orduyu mahvetmek için dizgini ata her seferinden daha sert vuruyordum.

Mavi bir tabela üstündeki beyaz yazılar…

“ Eflien krallığına hoş geldiniz!”

Bu beyaz yazılar kalbimin hızını arttırmış ve bana aynı ev huzuru vermişti.

Burası ailem ile kaldığım evden sonra benim ikinci evim, yuvamdı…

Bu dörtten fazla duvarı olan ve birçok varisin yönetimini yapan bina benimdi…

Dizgini bir kez daha vurduğumda öne atın kafasının bulunduğu yere doğru eğilmem bir oldu. Rüzgârın bana karşı koymasını sağlamayacak ve evime bir an içinde kavuşacaktım.

Boynumdan neredeyse bütün sırtımı kaplayan bu yara artık acıdan değil ölüden dolayı sızlıyordu.

Krallığıma neredeyse yarım saatlik bir yolum kalmıştı ve ben o yolu yarım saate değil on beş dakikalığına geçirdim. Dizgini vurmaktan atın sırtı kıpkırmızı olmuştu.

Görüş alanıma ilk olarak sarmaşıklarla kaplanmış bir duvar girdi.

Yavaş yavaş ise avlusu, çatısı, etrafta bulunan evler ve son olarak uçurumun kenar kısmı hepsine göz gezdirdiğimde tek takılı kaldığım bölüm ise avludaki cesetlerdi. Bunlar benim öldürdüklerimdi.

Hepsi morarmış, çürümüş ve çoktan kokmaya başlamışlardı…

Bazılarının boyları ve bazı uzuvlarını parçalamıştım sadece bedenlere onlar dikilmişti.

Gözüme takılan bir diğer şey ise bantlar ile çevrilmiş bir başka alan. Burası krallık ana kapıya çok yakındı. Ayrıca burası bana hiç de yabancı gelmiyordu.

TABİ YA!

Burası benim gözlerimi açmamak üzere kapatılmaya çalışılan yerdi.

Fakat ben ölmeden önce bana zarar verenlere ait bir iz bırakır öyle öleceğimden emin olurdum.

Ateşler içinde yanar kavrulur belki de uzuvlarım bedenimden parçalanarak öldürülürdüm. Fakat bir beden ölü olur. Ama bir ruh şiddete ve baskıya maruz kalmadan asla ölmez.

Bazen bazı anları başa sararak izlemek istersiniz. Ya da kendi yaşamınızı bir başkasının gözünden izlemek istersiniz.

Acaba hayatım bir kitap ya da film olsa nasıl olurdu?

Bunu düşünmekten kendimi almak biraz zor oluyordu. Gözlerim sadece o bantlar ile çevrilmiş bölmeye takıldı.

Bu bantlı bölgenin ortasında kurumuş bir kan izi bulunuyordu.

Bu kan bana aitti. Kılıcın sırtıma saplanmasından sonra bu hep anlaşılan burada kalmıştı. Etrafa büyük bir sessizlik ve karanlık hâkimdi.

Benim gidişimin üzerine krallık masallardaki çocukların inandığı uyuyan güzeli anımsatmıştı bana…

İncin top oynuyordu.

“ Bu bantlı bölgedeki kan temizleyin şu cesetlerinde gömün iğrenç kokuyorlar! Bana ve krallığa yakışmazlar…”

“ Tamam, yarın görevli varislere söylerim”

Başımı olumlu anlamda salladığımda sağ ayağımı üzengiden kurtardığımda aşağıya inmek için pozisyonu çoktan almıştım.

Sol ayağımdaki üzengiye baskı yaparak aşağıya sağ bacağımı yerleştirdim.

Atın üstünden iniş yaptığımda krallık ana kapısına doğru ilerlemeye başladığımda arkamdan gelen ses Wolf’a aitti.

“ Ben atını ahıra koyarım”

“ Tamam”

Ana kapıyla aramdaki tek engel merdivenlerdi. Yavaş yavaş basamakları geçtiğimde karşımda her zamanki loş ışığını koruyan ana misafir karşılama odası çıktı. Krallık kapısı gece yarısında kapatılırdı.

Yine aynı çocukların inandığı masallardaki gibi. Gün o zaman biterdi artık varisler için. Kimse gece yarısından sonra dışarıya adımını atmaz aslında en büyük acıları taşıyan geceyle bütünleşmezlerdi.

Bu düşüncelerim bazılarına göre bazen aptalca gelebiliyordu.

Varisler genelde geceleri uyumak için harcarlardı. Gündüzleri ise krallığa hizmet etmek için yeni çabalar bulmak ve krallığın gözdesi olmaya çalışırlardı.

Kelimelerimin arasında geçen krallık kelimesi çok yabancıyı alınıyordu. Fakat bu krallığı yöneten bendim.

Misafir odasında ağır adımlarımı sürdürürken yanımdan geçen görevlilerin rahatsız edici ve sanki ölmüşümde yeniden dirilmişim manasındaki bakışlarına maruz kalarak bu gezegendeki en aptal saniyelerimi de geçirdim.

Ardından beni bekleyen geniş bir koridora girişimi yaparak sol tarafa yöneldim. Yöneticilerin kaldığı bölüm solda eğer barınacak yeri yoksa ve krallık için ihtiyaçsa sağ tarafta barınıyor temel ihtiyaçlarını gideriyordu.

Bizimkilerin bulunduğu taraftaki koridorda bir ben birde ayakkabılarımdan çıkan ses vardı.

Son önüme çıkan kapıyı da açtığımda burnuma dolan nefis yemek kokuları, konuşan sesleri, gözlerimin önünde bulunan birçok gazeteci ve gezegen yöneticilerine ait birkaç varis…

Kapıdan girmem hatta o kapıyı hareket ettirmem ile bakışları bana döndü.

Aralarında tanıdık simaya sahip olanlar vardı tabii…

Lyra…

Bellick

Tom

Hepsi şaşkınlık ile ban bakıyor ve neler olduğun anlamaya çalışıyorlardı. Gazeteciler ve gezegen yöneticilere ait varislerin yüzündeki şaşkınlık komik ve bir o kadarda aptalcaydı.

Sanki ilk defa varis görüyorlardı. Ellerimi saçlarımın arasına geçirdiğimde yüzüme sahte ve bir o kadarda acı dolu bir gülümseme yerleştirdim.

Lyra ve Bellick koşar adım yanıma geldiklerinde bense sadece gülümsüyor yerimden kıpırdayamıyordum. Umarım Runha’yı öğrenmemişlerdir. Yoksa başım oldukça büyük belaya girecekti.

Bana sarılma faslından sonra artık ben sanki peri veya ejderhaymışım gibi bakmıyorlardı. Yüzlerindeki garip şaşkınlığın yerine bir gülümseme beş karış açık kalan ağızlarına geçmiş olsun dileklerini yerleştirdiler.

Hepsinin yüzüne sahte bir tebessüm ile baktığımda onlar bana hayretler içinde bakıyorlardı.

Lara ve Belek’i es geçerek boş ve yanıma kimsenin yaklaşmadığı bir yere oturdum.

Yanıma en iyi iki dostumu beliyordum. Toparlanmak için değil enerji ve sahte birkaç tebessüm ayrıca belimdeki kılıcın kabzasından tutmamak için onlara ihtiyacım vardı.

Şimdi başlıyordu asıl salak saçma röportaj.

Yolun heyecanı ve acı dolu bitiminden sonra hangi güç hangi kuvvet bana bir enerji sunacaktı bunu inanın bende bilmiyorum.

Eski bir fotoğraf makinesini beni çekmek için ayarladıklarında kamerayla ilgilenmiyormuşum gibi durmamı istediklerinde tam girdiğim kapıdan Ln ve Wolf hızlı bir şekilde ortama giriş yaptıklarında gözlerim onların üzerindeydi.

Bunu fırsata çeviren gazeteci genç varis beni yüksek bir ışıkla çekmeye başladı. Resmen kör olmuştum.

“ Evet, sayın prenses Winter”

“Bir dakika ne? Sayın prenses mi?”

Ani bir biçimde kahkahalarımın sesi odayı doldurduğunda benimle röportaj yapmak için kendini parçalayan varis şaşkına dönmüşü.

“ Prenses de ne demek? Masallarda mı yaşıyoruz? Ayrıca masal bile olsa emin ol prenses yerine kraliçe olurdum. Külkedisi değil. Unutma canım değişim tek tarafa bakar parmağımı oynatarak dünyanın dönüşünü durdururum.”

Sözümün ardından genç gazeteci afallayarak gülümsediğinde ağzından çıkan hakaretlerin haddi hesabı yoktu.

Ters bir şekilde ona baktığımda bir an korkuyla kendine düzen vererek giydiği takımı tamamlamasına yardımcı olan kravatını çekiştirdi.

Boğazımı temizleyerek sorularını beklemeye başladım. Acaba yine ne saçmalayacaktı ki?

“Bu savaş nasıl bir nedenle oldu? Yani ne oldu da savaşa döndü?”

“ Savaş bir düşmanlık nedeniyle oldu beni ailem ile tehdit eden bir lord mu desem varis mi algılamakta güçlük çekiyorum. İşte her neyse bu eleman beni tehdit etti ardından ise bana komplo kurarak zarar verdi”

Yalan ne kadar da kolay değil mi?

Bazen gerçekler tiyatro salonunda seyircini göremediği tarafta kalmalıdır. Bazen ise kostümle çıkmalıyız salona bizim kimliğimiz şimdilik gizli kalmalı.

Bazen suratımıza maske takmalıydık. Gazeteciye Runha’yı öldürdüm desem ne der di ki bana kesinlikle yarınki gazetelerin skandalı ben olurdum.

Nefret bana yöneltilirdi. Yalan benim bir planımdı bazen insanlardan kaçmak için bunları söyleme durumunda kalıyordum. Bazen ise gerçekler bedenimde belli oluyordu.

Evet biz birer masal kahramanı değildik… Bizler birer savaşçıydık.

Doğumumuzdan beri hayat ile savaşıyorduk. Farkında değil misin dostum sende savaşıyorsun yaşama tutunmak veya bazen güçlü görünmek için…

Bizler birer peri değiliz. Bu dünyada minik bazense büyük suikastçılarız. Başarılı ve pes etmeyenleriz. Her bölüm iyi olmaz. Geleceğimiz geçmişe zıt olabilir.

Bir prenses değilim. Ben kraliçeyim. Kafama taktığım taçtan öte gururun ve pes etmeyişin lideriydim ben. Bunları sende tekrar etmelisin.

Pes ediyorum bizim sır ve yasaklı kelimemiz Bazen kahrolur, bazen üzülür ama yine de çenemizi havaya kaldırırız.

Üstüm, başım yırtık olsun belki de ölümüme son bir nefes kalsın ama ben yine giydiririm gururuma o tacı!

Nefes al dik duran hayata farklı bakmak isteyip bütün maskelerini düşüren ağlamak için geceyi bekleyen güçsüz görünmemek için yalpalayan.

Nefes ver yenilgiye hazırlıklı olan hepimiz annemizin karnında güzel değildik. Gözlerinin içindeki pırıltıydı yaşama sebebim.

Bazı kitaplarda yarım kalır ey yaşayan bazı şiirlerde çiçek böcekler fani dünyada…

Hevesle anlatılınca dinlenmeyi çok isteyip ötekileştirilmeye alışık olan gururuna bir taç tak.

Emin ol sende bir kraliçesin prensesler kendi için çabalamayı layık görmeyenlerdir!

Bu geceye notum: Değişim tek yöne tek tarafa bakar!

 

 

------------------------------------------------------------------------

Oy Ve yorumlarınızı unutmayınnn..

İyi okumalarrrr

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 20.01.2025 00:43 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...