15. Bölüm

15.Bölüm

Beril İlhan
beril_ilhan24

_____İlahi Bakış Açısıyla;_____

Helikopter pistinde yaşanan olaydan sonra Güney o kadar hızlı bir şekilde ameliyathaneye alınmıştıki hiç kimse onun hangi ameliyathaneye alındığını görmemiş danışmaya sormak zorunda kalmışlardı. Yerini öğrendikten sonra geldikleri ameliyathanenin kapısında yaklaşık bir saattir sessizce bekliyordu herkes. Bu zamana kadar olan tek hareketlilik Mahir'in yaralarına batırıp gelmesiydi. Herkesin gözü geldiğinden beri ağlayıp duran Günerdeydi. Gökmen yanına oturduğu arkadaşına bakarken biran kendini onun yerine koymuş ve içeride yatanın Güney değilde Hazen olduğunu düşünmüştü. Hissettiği acı o kadar gerçekti ki hızla iyi olduğundan emin olmak için Hazen'e döndüğü zaman kendinde olmayan Güner bile onun bu hızlı tepkisini fark etmiş ve anlam verememişti. Bir tek göz göze geldiği Hazen bakışlarından durumu anlarken güven verici bir şekilde gözlerini açıp kapamış ve dudaklarını oynatarak kendisinin bile duyamayacağı bir şekilde "Buradayım." demişti.

Güner, Gökmenin tepkisi üzerine biraz kendine geldikten sonra Serhat Albay'a dönmüş ve "Biliyor muydun?" diye sormuştu sessizce. Sorulan soru üzerine Güner'in önüne gelip diz çöken Serhat Albay "Hiçbir şeyi bilmiyordum. Bende sizin gibi makber'i terörist sanıyordum. Abinin asker olduğundan bile haberim yoktu. Ne abinin asker olduğunu ne de ikinizi böyle bir göreve göndermelerinin sebebini bilmiyorum. Gelen dönüş emrinden bile sen beni aradıktan sonra haberim oldu." diyerek oğlu olarak gördüğü adama sarıldı. Onlar sarılırken koridora ne zaman geldiklerini görmedikleri iki Generaldan biri "Bizde bunu açıklamak için buradayız." demişti. Herkes ayağı kalkmak üzereyken diğer General "Rahat çocuklar. Askeriyede değiliz şuan üstelik bir yaralımız var. Konuyu uzatmayacağım Allah'ın izniyle Güney uyandığı zaman anlatır her şeyi. Ben bu görevin başında bulunan komutanlardan Atıf Bolatlı yanımdakide Selim Karan. Biz özel kuvvetlerin özel operasyonlarından sorumlu olan kişilerdeniz. Güney ise yıllar önce daha çocukken bu özel operasyonlar için özel olarak yetiştirilmek için seçilmiş bir asker." diyerek gözlerini herkesin üstünde gezdirmişti.

Herkesin onu dikkate dinlediğini gördüğü zaman yeniden söze girerek "Güney ve Güner'in birbirini bulmasını bazı sebeplerden ötürü biz engelledik. O dönem bazı pürüzler vardı ve ikisinin bir araya gelmesi ikisinide kaybetmemize sebep olabilirdi. Bundan üç buçuk, dört yıl öncede ortalık iyice karıştı. Hasan'ın varlığından haberimiz oldu ama o kadar iyi gizlenmişti ki kim olduğunu bulamadık ve bu süreçte Güney'i haini bulması için sızma görevine gönderdik. Onun gidişine eş zamanlı olarak bir türlü bulamadığımız hainin Hayalet Timi olduğuna dair kanıtlar ortaya çıkmaya başladı. Hesaba katmadıkları bir detay olduğu için açık verdiler; Hayalet Timi özel olarak kurulan ve güvenilirliğinden emin olduğumuz bir timdi. Time böyle bir iftira atılması için hainin onlara çok yakın olması gerekirdi ve timin o dönem yakın olduğu iki kişi vardı. Güner ve Hasan. Güner time daha yakın olduğu için daha çok şüphe uyandırmıştı bu yüzden Güney'den altı ay sonra onu gönderdik. Bu sırada Güney'e bir şekilde Güner'e ulaşması gerektiğini ve onu yanında tutmasını söyledik." dedi ve derin bir nefes aldı.

Atıf'ın yorulduğunu anlayan Selim "Güner göreve gittikten sonra bir yıl kadar durum analizi yaptık ve özel bir ekip kurduk. O bir yıl içinde time dair bir hareket olmaması Güner'in ihanetini kanıtlamıştı bizim gözümüzde. O zaman dikkat etmemiştik ama timin tek uğraşı Güner'i aklamak olduğu için görevlerden uzak kaldığını fark ettik birkaç gün önce. Her neyse, Güney'e Güner'i alıp dönmesi için emir vermek üzereyken kurduğumuz ekipten bir haber aldık. Hainin timin gittiği görevi birilerine bildirdiğini öğrendik ama tespit edilen telefonda robotik ses kullanıldığı için elimizde net bir kanıt yoktu. Sadece Güner aklanmıştı. Time ulaşmaya çalıştık ama ulaşamadık. Güney bölgeye gittiği zaman ise geç kalmıştı. İlk başta Mahir'inde şehit düştüğünü sansankta Güney bölgede olan diğer time yakalanmamak için dönerken Mahir'in hareket ettiğini görünce onuda yanına alarak ayrıldı bölgeden, tabi Mahir kendinde olmadığı için tanımıyor onu. Mahir'i bize teslim ettikten sonra Güner'in yanına döndü. Mahir iyileşip yeniden bir göreve çıktıktan sonra ise tesadüfen yeniden karşılaştılar ve Güney, Mahir'i korumak için onu esir aldı." diyerek sözü devir aldı.

Biraz bekledikten sonra yeniden söze girerek "Sonrasını az çok biliyorsunuz zaten. Hazenle iletişime geçmesini istedik ve olaylar buraya kadar geldi." dedi. Herkes duyduklarından sonra şaşırmıştı. Güner bu uzun açıklamadan sonra aklında olan soruyu sordu. "Ne zaman öğrendi?" diye sorduğu zaman Atıf gözleri kızarmış Güner'e bakarak "Hain olmadığını sen Mahirle konuşurken öğrenmiş. Tam zamanını bilmiyoruz. Kardeşi olduğunu ise Hazen ve Gökmenle karşılaştığın günün gecesi biz söyledik. Birkaç gün sonrada yanımıza gelip detayları öğrendi." dedi. Güner duyduklarından sonra istemsiz bir şekilde "Aynı gün öğrenmiş." diye mırıldandı. Kimse ne dediğini anlamazken o ameliyathanenin kapısına bakıp büyük bir kahkaha attı. Bir yandan ağlıyor bir yandan deli gibi gülüyordu. Gülüşünün arasından "Oda aynı gün öğrenmiş her şeyi ama onun biraz sindirebilmek için zamanı olmuş." diyerek daha fazla gülmeye başlamıştı ama yanılıyordu. Onun şuan yaşadığı şokun daha beterini bir Türk askerini, silah arkadaşını öldürmek üzere olduğunu öğrendiği zaman yaşamıştı Güney. Üstelik daha bu durumu atlatamadan o askerin kardeşi olduğunu öğrenmişti.

"Yıllarca aradım lan ben onu yıllarca. Kim olursa olsun kabul edecektim onu. Benden ne isterse istesin anında yapacaktım. Benden bir daha gitmesin diye canımı bile vermeye hazırdım. Üç yıldır dibimdeymiş ama haberim yokmuş! Beni hedef alan kurşunun önüne atladı lan! Ben her gün onu sağ salim bulmak için dua ederken o bana sıkılan kurşunun önüne atladı! Uğruna canımı vermeye hazır olduğum adamı ben üç yıldır terörist sanıyorum lan! O üç yıldır benim vatanına ihanet biri olarak görüyor! Burnumun dibindeki abimden haberim yok!" Güner öyle çok bağırıyorduki Güney'i ameliyat eden ekip söylediklerini çok net duyuyor, duydukları her kelimede Güney'i kurtarmak için daha çok çaba sarf ediyorlardı. Tam o sırada Güney'in kalbi yeniden durmuştu. Ameliyatın başında olan doktor hızla kalp masajına başlamıştı. Gerekli müdahale hızla yapılıyor ama Güney buna dayanamıyor gibiydi. On dakikalık bir kalp masajına rağmen Güney'in kalbi hâlâ çalışmazken doktor kendine engel olamayarak "Kendini düşünmüyorsan kardeşini düşün. Onun sana ihtiyacı varken pes edemezsin." demişti. Doktorun sözlerinden sonra önce güçsüz bir şekilde atmaya başlayan kalp verilen elektro şokla yavaş yavaş normal ritminde atmaya başlarken herkes derin bir nefes almıştı. Kimse duyduklarından sonra bu ameliyatın kötü bitmesini istemiyordu. Doktor ekibindeki herkese tek tek baktıktan sonra "Bitirelim artık şu işi." demiş ve daha büyük bir dikkatle kalbin on santim kadar altına isabet eden kurşuna odaklanmıştı.

~~~~~~~~~~

Aradan geçen üç saatin ardından Güner biraz daha sakinleşmiş ve ameliyatın bitmesini bekliyordu. Artık ağlamıyor, çevresinde olanları algılayabiliyordu ama kıpkırmızı olmuş gözleri hâlâ boş bakıyordu. Üç saat önce geçirdiği sinir krizi sonucunda hemşireler gelmiş ve ona sakinleştirici yapmak istemişlerdi ama Güney sağ salim ameliyathaneden çıkmadan olduğu yeri terk etmeye niyeti olmayan Güner kendini kontrol etmeyi başarmış ve gelen hemşireleri göndermişti. Serhat, Atıf ve Selim ise Güner'in daha fazla kötüleşmesini istemedikleri için Güney uyanınca onlara haber vermelerini isteyerek gitmişlerdi. Ortamda bir sessizlik hakimken Hazen arada bir kişilik boşluk bırakarak Güner'in oturduğun koltuğa oturmuştu. İkisinde gözlerini birbirine çevirdiği zaman bulundukları anının gerçek olması için dua ediyordu. Yıllar sonra eksikte olsalar bir araya gelmişlerdi ve bu anının gerçek mi yoksa rüya mı olduğunu ayırt edemiyorlardı. Birkaç dakika boş kalan ortalarına en sonunda Mahir oturmuş ve kollarını ikisinin omuzlarına atarak ikisinide kendine çekmiş başlarını göğsüne yaslamıştı.

İkisininde kafasını öptükten sonra derin bir iç çekerek "Yıllar sonra bir aradayız, üçümüzünde bu anı hastahane koridorunda hayal etmeyeceğine eminim. Ne rüya görüyorsunuz ne de hayal. İnanması güç ama yıllar sonra yanyanayız. Alınacak bir intikamımız, soracak hesaplarımız var. Üzmeyin kendinizi çünkü bu sefer buradan bir kayıp vermeden çıkacağız. Güneyde kalkıp yanımıza gelecek ve bu ekip hep birlikte intikam alacak." demişti. Güner biraz durarak "Saldıran grup için samira'nın adamları dedi." diyerek yanındakilere bakmaya başladı. Bunun üzerine Hazen derin bir nefes alarak "Aramıza hain sokanda o kadın, timi şehit edende." diye ekledi. Güner'in diğer tarafında oturan Gökmen "Hazen'in bulduğu birkaç ipucu ve bir istihbarat var. Doğrulandıktan sonra göreve çıkıp işini bitireceğiz." dedi. Herkes yavaş yavaş üstündeki şoku atlattığı için plan yapmaya başlamışlardı. Yeniden bir sessizlik olurken bu kadar ciddiyetin yeteceğini düşünen Kerim usul usul Mahir'e yaklaşmaya başlamıştı ve bunu herkes farkındaydı.

Mahir kendisine gelen ve kedi gibi bakan askere şöyle bir göz gezdirdikten sonra 'Hayırdır' dercesine göz kırpıştı. Kerim karşısında duran adama bakarken biraz gerilsede "Biz tanışmadık komutanım." demişti. Bunun üzerine Hazen'e dönen Mahir gözleriyle ne istediğini anlatınca Hazen derin bir nefes alarak söze girdi. "Burada şuan iki bordo bereli tim var komutanım. Hayalet Timi gibi özel kurulmuş timler, Akkuş Timi biraz başına aldığı belalarla bilinen bir tim. Onun dışında iki timde gayet başarılı. Genelde ortak operasyonlarda kol gibi hareket etsekte iki ayrı timiz. Alaca Timinde, Gökmen komutanım, Melih komutanım, ben, Serdal, Emre, Mithat abi, Berkay ve Ayberk var. Akkuş Timinde ise Hazar komutanım, Serkan, Kemal, Cem, Oğuz, Turgut abi ve Kerim var." diyen Hazen'e Güner "Sen Akkuş Timinde değil miydin?" diye sorunca Emre öne atılmış ve "Ceza aldı. Serhat Albay sinirlenince Gökmen abiyle ikisini aynı time getirdi." demişti. Güner hafif bir tebessüm ederek "Cezadan çok barıştırma operasyonu gibi duruyor." demişti. Herkes ufak bir aydınlanma yaşarken Mahir yeniden söze girerek "Herkes tekmil vererek tanıtsın kendini." dedi. Bunun üzerine İlk olarak Akkuş Timi kendini tanıtmaya başlamıştı.

"Kıdemli Yüzbaşı Gökmen Han/Aydın/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Yüzbaşı Melih Gök/Kars/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Üsteğmen Hazen Lena Han/Aydın/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Teğmen Serdal Aydın/Malatya/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Astsubay Başçavuş Emre Yetkin/Edirne/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Astsubay Üstçavuş Mithat Kara/Aksaray/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Astsubay Üstçavuş Berkay Dönmez/Konya/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Astsubay Çavuş Ayberk Erman/Niğde/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

Alaca Timinin tekmili bitince Gökmen yeniden sözü devir almış ve "Alaca Timi dört subay ve dört astsubayla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." diyerek tim tekmilini tamamlamış ve sözü Hazar'a devir etmişti;

"Yüzbaşı Hazar Sancak/Altay/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."*

"Üsteğmen Serkan Toprak/Tokat/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Teğmen Kemal Can/Sivas/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Astsubay Kıdemli Başçavuş Cem Gül/Hatay/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Astsubay Başçavuş Oğuz Saral/Kilis/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

"Astsubay Üstçavuş Turgut Har/Van/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

Astsubay Çavuş Kerim Tan/Ordu/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım."

Tim tekmili bitince Hazar, Gökmen gibi yeniden sözü devir alarak "Akkuş Timi, üç subay ve dört astsubayla emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." demişti. Mahir, Güner'e baktığı zaman gelen komutu anlayan Güner "Yüzbaşı Güner Arsoy/Yozgat/emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım." diyerek tekmil vermişti. Mahir tek tek herkese baktıktan sonra "Rahat arkadaşlar, bende Binbaşı Mahir Karşimşek. Ankaralıyım, muhtemelen bundan sonra hep birlikte olacağız. Ben operasyonların karargah kısmından sorumlu olacağım, Güner ve Güney timlere katılacak mı bilmiyorum ama onlarda bizimle olacak. Zaten üç tane istihbaratçı var içimizde, Hazen time bağlı olduğu sürekli göreve çıkamıyor bu yüzden Güner ve Güney timlere katılmasada bizimle olacaklarına eminim." diyerek kısa bir açıklama yapmıştı. O sözünü tamamladıktan sonra asıl amacı gerginliği dağıtmak olan Kerim "Komutanım bu arada Hazar komutanım damadınız oluyor," dedi. Daha sonra ise eliyle Serdal'ı göstererek "Şuda müstakbel damat adayı, ama onunki daha kesin değil." ekledi.

Mahir ve Güner'in, Kerim'e anlamayarak baktığını gören Ayberk durumu açıklamak için "Komutanım, Hazar komutanım Hazen komutanımı seviyormuş, Hazen komutanımda boş değilmiş şuan sevgili değiller ama bizce çok yakında olurlar. Serdal komutanım ise Hazan bacımıza ilk görüşte aşık olmuş bulundu ama bizim onlardan umudumuz yok. Sonuçta bir tarafta siz bir tarafta Gökmen komutanım bir tarafta Serkan komutanım bir taraftada Hazen komutanım var, bu iş zor yani. Hadi sizi geçti biz varız. Serdal abi bence sen yol yakınken vazgeç bu sevdadan." demişti. Serdal ise derin bir nefes alarak "Siz ikiniz olmasaydı vardı bir umut. Buradan sağ çıkmayı başarırsam hâlâ var gerçi." diyerek kendisine oldukça kötü bakan komutanlarını üstünde gezdirdi gözlerini sonra ise derin bir nefes aldı ve kaderine razı geldi. Bu sevdan vazgeçmek için çok geçti çünkü. İlk gördüğü günden beri Hazan'ın tatlı yüzü ve hoş sesi aklından çıkmıyordu. İçinden yanaklarını sıka sıka onu sevmek gelsede canı acır korkusuyla kendini tutuyordu. Hem o ilk görüşte vurulmuştu ama Hazan onun yüzüne bile bakmamıştı. Belkide başkasını seviyordu.

O derin düşüncelere dalmış son düşündüğü şeyle yüzü düşmüşken herkes ona bakıyordu. Çünkü aklına Hazan'ın geldiğini belli eden bir gülüş varken aniden yüzü düşmüştü ve kimse buna anlam verememişti. O sırada yaklaşık beş saatin sonunda açılan ameliyathane kapısıyla herkes oraya doğru yönelmişti. Ameliyathaneden çıkan doktor etrafındaki kalabalığa bakarak saatler önce duyduğu sesin sahibini arıyordu. Kadının birini aradığını herkes fark etmişti. Güner biraz öne çıkarak "Ben kardeşiyim, bir şey mi oldu?" diye sordu. Kadın, duyduğu tanıdık sesle Güner'e döndü ve "Oldu," dedi. Daha sonra derin bir nefes alarak "Kendisi için pes etmişti ama kardeşi için savaştı ve kazandı." dedi. Herkes duyduklarından sonra rahatlarken ameliyathanenin kapısı yeniden açıldı ve solgunca sedyede yatan Güney yoğun bakıma alınmak için çıkartıldı. Doktor Güney'e ufak bir bakış attıktan sonra yeniden Güner'e döndü.

"Kurşun kalbine yakındı, çıkartmaya çalışırken birkaç kez kalbi doldu ama bir şekilde tutundu hayata. Şimdi yoğun bakıma götürülüyor, yarın öğleden sonra kendisine gelmesini bekliyoruz. Kalbinin durması dışında bir sorun yaşamadık ama uyandıktan sonra birkaç kontrol yapıp her şeyin yolunda olduğundan emin olmamız lazım. Ben arada kontrol için geleceğim. Geçmiş olsun." demiş ve Güner'in yanından ayrılmıştı. Doktor gittikten sonra önce danışmaya gidip Güney'in yerini öğrenmiş daha sonra ise onun yanına gitmişlerdi. Geriye sadece beklemek kalmıştı ve ister istemez herkesin üstüne bir rahatlık çökmüştü. Güner yanındaki kalabalığa döndü ve "Hepiniz yoruldunuz, bundan sonrasını tek başıma halledebilirim. Gidin dinlenin siz." demişti.

Mahir ve Hazen dışında herkes kararsızca birbirine bakarken Gökmen "Komutanım bırakmak istemiyorsunuz biliyorum ama gidip dinlenmeniz lazım. Siz diğerlerini alıp gidin ben kalırım Günerle." diyerek Mahir'e bakmaya başlamıştı. Hazen başka birinin söze girmesine izin vermeyerek "Gökmen komutanım, haklı komutanım siz diğerleriyle gidin biz buradayız. Bir şey olursa haber veririz." dedi. Mahir iki inatçı keçiyi ikna edemeyeceğini bildiği için "Olan herşeyden en kısa sürede haberim olacak ve ben geldiğim zaman siz gidip dinleyeceksiniz." şartını ortaya koyarak yanındakilere döndü ve "Hadi beyler." diyerek çıkışa doğru yürümeye başladı. Aslında kolay kolay gitmezdi ama samira hakkında bilgi toplamak ve gelen istihbarata bakmak istiyordu. Arkasında bıraktığı askerleri ise bu durumu az çok anlamışlardı.

Hazen, Gökmen ve Güner dışında herkes hastahaneden çıkarken, ameliyatı yapan doktor kontrol için yoğun bakıma gelmişti. Az önceki kalabalığın artık olmadığını gördüğünde ilk başta bir sorun olduğunu düşünsede daha sonra gelen askerin yorgun gördüğünü hatırladı. Uzun bir ameliyattı ve zaten yorgun olan bünyelerini saatlerce endişe içinde beklemek daha da yormuş olmalıydı. Kapının önünde duran üçlüye selam vererek odaya girmişti. Gelen askerin önemli biri olduğunu az çok anladığı için kimsenin eline bırakmak istemiyordu. Oda şehit kızıydı ve babası Güney gibi ameliyattan çıktıktan sonra yapılan bir suikast sonucu şehit düşmüştü. Bu yüzden diğer hastalarını başka doktorlara devir etsede gelen asker ve polislerle özel olarak ilgileniyor ve güvenmediği kimseyi odalarına sokmuyordu.

On dakikalık bir muayenenin ardından yanına birkaç hasta bakıcı ve hemşire çağırmıştı. Bu katta vip odalar bulunuyordu ve böyle durumlarda hastane yönetimi gelen asker ve polislerin o odaları kullanmasına izin veriyordu. İki bölmeli odalardı bunlar. Büyük bir alanda iç içe iki oda şeklinde tasarlanmıştı. Koridor kapısından odaya ilk girildiği zaman iki sedye ve bir koltuk takımı vardı o kısım refakatçilere özeldi. Refakatçiler için tasarlanmış yerin yanında bir kapı daha vardı ve orası asıl yoğun bakıma açılıyordu. Tek kişilik bir yoğun bakım ünitesiydi, kapısı sadece görevli doktorun özel kartıyla açılıyor refakatçilerin içeriyi görebilmesi içinse diğer odalarda olduğu gibi bir cam bulunduruyordu. Güney için o odalardan birini bizzat kendisi hazırlamıştı. Söz konusu askerler olduğu zaman daha ciddi bir yapıya bürünüyor tüm önlemleri alıyordu. Kimsenin babasının yaşadığı gibi bir olay yaşamasını istemiyordu.

Hasta bakıcılar ve hemşireler Güney'i vip odaya götürmek için çıkarttıkları zaman doktorda peşlerinden çıkmış ve kapıda bekleyenlere "Bizi takip edin." demişti. Beş dakika içinde odaya vardıklarında öne geçerek yoğun bakımın kapısını açmış ve Güney'i içeri almalarına yardımcı olmuştu. Hasta bakıcılar ve hemşireler odandan çıktıktan sonra herşeyin normal olduğuna kanaat getirerek yoğun bakımdan çıkan doktor ona anlamaz gözlerle bakan üçlüye döndü ve "Burası hastanenin vip yoğun bakım ünitesi. Daha rahat edersiniz diye buraya aldık sizi. Şuan kalabalık değilsiniz ama belli ki özellikle hastamızın kardeşi o uyanana kadar burda kalacak. Diğer taraf hem rahat değil hemde güvenlik konusunda ne olacağı belli olmaz. Bu ünitenin kapısı sadece bendeki özel bir kartla açılıyor benim haberim olmadan kimse giremez." diyerek kısa bir açıklama yapmıştı. Güner karşındaki kadına minnetle bakarak "Teşekkür ederiz," demiş daha sonra ise cama ufak bir bakış atarak "Durumu nasıl?" diye sormuştu.

Doktor derin bir nefes alarak "Aslında değerleri olması gerekenden düşük ama zor bir ameliyat geçirdiği için normal. Zaten ameliyattan ilk çıktığı ana göre yüksekler ama tahminimizden geç uyanabilir gibi duruyor. Bu durumlarda herşey hastaya bağlı, kimisi bizi şaşırtır ve erken uyanır, kimisi tahminimizden daha geç uyanır. Bunu söylemek istemezdim ama bazıları ise hiç uyanmaz. Ameliyat bitse bile onun savaşı henüz bitmedi. Şu anlık sadece ilk kısmını kazandı. Ama inanıyorum ki uyanacak. Müdahalesi erken yapıldı ve ameliyattan çıkalı bir saat olmamasına rağmen değerli iyiye gidiyor. Siz yinede her ihtimale hazır olun diye tüm ihtimalleri söyledim." dedi. Derin bir nefes aldıktan sonra ise yeniden söze girerken cebinden çıkardığı anahtarı Güner'e uzatarak "Bu ana kapının anahtarı, bende yedeği var gelen hemşirelerde benimle geleceği için içeri girerken biz bir sıkıntı yaşamayız. Uyurken kapıyı kitlemek istersiniz diye veriyorum. Sadece kapıyı kitledikten sonra üstünde bırakmayın yeter." dedi.

Gökmen karşındaki kadının bu kadar tedbirli davranmasına anlam veremezken "Düşünceleriniz için teşekkür ederiz ama bir şeyi merak ediyorum, bizim bile aklımıza bu kadar tedbir almak gelmezken siz bunları bir saat içinde nasıl düşünüp ayarladınız?" diye sordu. Doktor derin bir nefes alırken "Şehit kızıyım ben. Babamı yaralandıktan sonra ameliyattan çıkıp hayati tehlikesini atlattığında doktor kılığına girerek suikast yaparak şehit ettiler. O yüzden bu konularda ister istemez daha hassas yaklaşıp alabildiğim kadar önlem alıyorum. Hastane yönetiminde ise asker kökenli bir aile olduğu için bana destek oluyorlar." diyerek kendini açıklayan doktora Hazen "Başınız sağolsun." diyince anında "Vatan sağolsun." cevabını almıştı. Ufak bir sessizlikten sonra doktor "Tekrardan geçmiş olsun, ben gideyim artık." diyerek odadan ayrılmıştı.

O gittikten sonra odada kalan üçlü kendini koltuk takımına atarak yayılmıştı. Bir süre sessizlik olurken Güner birden aklına gelen şeyle "Hazen, gelin olmuş gidiyorsun ha?" diye sordu. Anında yerinde dikleşen Gökmen "Yavaş gel lan!" diyince Güner gülmüştü. "Biz burdan bir sapa sağlam çıkalım seni köpek gibi kudurtmazsam benimde adım Güner değil lan." diyince iyice sinirlenen Gökmen tam ona cevap verecekken çalan telefonu buna engel olmuştu. Babası arıyordu. Hazen'e ufak bir bakış atarak açtığı telefonu kulağına götürdü ve "Efendim baba." dedi. Babasını dinledikten sonra "Tamam baba, görüşürüz." diyerek telefonu kapatmış ve Hazen'e dönmüştü. "Babam yarın akşam otobüse biniyormuş, buraya geliyor." diyen Gökmen'e Hazen'in tekpisi "Aydın'dan Hakkari'ye otobüsle mi gelinir be? Uçak tarihini bekleseydi." olmuştu. Bu tekpi duygularını saklamak için değildi. Gerçekten bunu düşünüyor ve yüzünü buruşturuyordu. Güner Hazen'in tepkisine gülerek "İyice sıyırmış bu." desede hem onun hemde Gökmen'in içinde ufak bir korku vardı. İkisininde tek isteği herşeyin yolunda gitmesiydi.

 

 

 

 

15.Bölüm Sonu

Merhaba arkadaşlar. Nasılsınız?

Bu bölüm full hastanede geçsede diğer bölüm yine ufak bir zaman atlaması yaparak hastane sahnelerini azaltacağım. Hem sizi sıkmak istemiyorum hemde olayların Levent tarafına geçmek istiyorum artık. Bol bol söveceksiniz. Önce Han ailesinin geçmişini sonrada Güney ve Güner'in geçmişini ve ayrılma nedeni okuyacağız.

Bu arada doktor kızımız hakkında çok kararsız kaldım ya. Bir tarafım hiç dahil etme diyor, bir tarafım Güner yada Güney'e sevgili olarak getir diyor. Bambaşka bir âlemde olan tarafım ise Güner ve Güney'in varlığını bilmediği kardeşi yap gitsin diyor. Çok kararsız kaldım cidden. Tam olarak bu kararsızlığım yüzünden hiçbir karaktere güvenmeyin diyorum ne olacağını ben bile kestiremiyorum.

Neyse bir sonraki bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın 👋👋👋

 

 

 

 

Bölüm : 19.02.2025 01:13 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...