17. Bölüm

Özel Bölüm-1

Beril İlhan
beril_ilhan24

 

Başka bir evrende, en güzel halinde...

~~~~~

Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Umarım hepiniz iyisinizdir. Panoda dediğim gibi bir türlü vakit bulamadığım için gelememiştim ama Hazen ve Levent'in paralel evrende ki hallerini yazmayı çok istediğim için ufak bir boşluk yarattım.

Uzun zamandır bölüm beklediğinizi bildiğim için fazla uzatmadan bölüme geçeceğim ama öncesinde hatırlatmak istediğim iki şey var; ilk olarak özel bölümlerin hiçbirinin özellikle paralel evrende geçenlerin kitap akışı ile bir bağlantısı yok. İkincisi ise bu bölüm paralel evrende geçtiği için ve Levent'in Hazen'den nefret etmesine sebep olan olayların hiçbiri yaşanmadığı için bu bölümde Hazen'in adı Hazen Lena değil Sare. Olayların hiçbiri yaşanmamış olsaydı aralarındaki baba kız ilişkisi nasıl olurdu bunu okuyacağız. Biraz kısa ve tek bir günlerini anlatan bir bölüm okuyacağız ama en kısa zamanda paralel evrenle ilgili daha uzun bölümler gelecek. Bölüm sonunda görüşürüz iyi okumalar 🦋

Küçük kız uyuku ile uyanıklık arasında yatağında kıvranıp duruyordu. Etrafta bazı sesler vardı ama anlam veremiyordu. Artık uyanması gerektiğini farkındaydı ama beyni buna izin vermiyordu. Uykusu yeniden ağır basmak üzerindeyken saçlarında gezinen bir el hissetti gözleri kapalıydı hala uyanmış sayılmazdı ama şefkatle saçını okşayan elin kime ait olduğunu biliyordu. Annesi saçını okşarken yanında olduğunu çok net belli ederdi. Babası ise tıpkı şuan olduğu gibi kuş gibi dokunur kızını incitmekten korkardı. "Sarem, meleğim uyan hadi. Bak annen ve abin bizi bekliyor, kahvaltı yapacağız." diye kendisine seslenen babasıyla yavaşça gözünü açtı küçük Sare. Önce biraz göz kırpıştırdı sonra ise küçük ellerini yumruk yaptı ve gözlerini ovmaya başladı. Bu tatlı görüntü Levent'in içini titretmiş ve böyle güzel bir aileye sahip olduğu için bir kez daha şükür etmesini sağlamıştı. Bilinci yavaş yavaş açılan Sare nazlı bir uyuşuklukla "Babam," demişti.

Levent kızının ona seslenmesiyle tebessüm ederek "Efendim kızım." dedi. Sare yavaşça yattığı yerden doğruldu daha sonra ise yatağın üstünde ayağı kalkarak az öncekinden daha nazlı bir şekilde küçük kollarını babasının boynuna doladı. Bir yandan kendini hafifçe sağa sola sallıyor bir yandan sabah sabah bu kadar nazlanmasının nedenini söylemeye hazırlıyordu kendini. "Babacığım," diyerek başladı cümleye daha sonra yüzüne tatlı bir tebessüm kondurarak "Beni bugün lunaparka götürür müsün?" diye sordu. Levent kızının karın ağrısını anladığı zaman hafifçe kıkırdadı. Kızı işinin biliyordu, babasının karşında bal küpüne döndüğünde ona yaptıramayacağı hiçbir şey yoktu. Levent düşünüyormuş gibi yapıyordu ama kesinlikle kızına "Hayır." demesi için bir sebebi yoktu. Bu teklifi memnuniyetle kabul edecekti tabikide. "Benim daha iyi bir fikrim var meleğim. Önce gidip kahvaltı yapalım, sonra gidip okulun için filan alışveriş yapalım. Ondan sonra lunaparka gidelim gün sonunda da dışarıdan yemek alıp geliriz anneni yemek yapmaktan kurtarırız olur mu?" diye sormuştu. Sare bu teklife balıklama atlayarak "Oley baba-kız günü." diye sevinirken Levent kızını kucaklayarak odadan çıktı.

Önce kızının elini yüzünü narince yıkadı. Sonra ise kucağındaki kızıyla birlikte mutfakta kurulmuş sofrada onları bekleyen eşi ve oğlunun yanına gitti. Yuvarlak bir masanın etrafında dört sandalye vardı. Levent ve eşi Selda karşılıklı otururken bir yanlarına Gökmen bir yanlarında Sare otururdu. Yıllardır düzenleri böyleydi. Levent kızını sandalyeye oturtur oturtmaz Sare karşında oturan abisine döndü ve "Gökkuş, biliyor musun biz bugün babamla baba-kız günü yapacağız." dedi. Gökmen kendisine söylenen hitapla göz devirirken bir yandan da gülüyordu. Kardeşinin en sevdiği şey ona lakap takmaktı. Bazen Gökkuş derdi bazen gökdelen bazen ise Gökadam derdi. Yalakalık yapacağı zaman bir tek abişi olurdu Sare'nin. Bu durum biraz sinirini bozsada arkadaşlarına göre kardeşiyle mükemmel bir ilişkisi vardı. Oturduğu sandalyede kendini rahat bir konuma getiren Gökmen gıcık bir gülümsemeyle kardeşine baktıktan sonra "Öyle mi? Ne tesadüf ki bizde annemle anne-oğul günü yapacağız. Haftaya da babamla baba-oğul günü yaparız dimi baba?" demişti. Levent bu duruma hafifçe güldükten sonra "Tabii ki oğlum, haftaya da anne ve Sare birlikte ben ve sende birlikte takılırız ama öncelik hanımlara." diyerek oğlunu desteklemişti.

Kocasının sözlerinden sonra büyük bir kahkaha atan Selda ile masada ki tüm bakışlar ona dönmüştü. Minik kızına dönen Selda "Haftaya millî maç var anneciğim. Abin ve baban çok akıllı oldukları için bu hafta bizimle vakit geçirip haftaya da maça gitmek için plan yapmışlar." demişti. Annesinin onları yakaladığını fark edince Gökmen utançla başını eğmiş Levent ise "Tüh yakalandık!" demişti sahte bir panikle. Sare onların bu hallerine tatlı tatlı gülerken. "Anne bizde gidip yine rakip takımı tutalım o zaman." demişti. Selda hafifçe güldükten sonra "İstersen gideriz kızım ama bu maç ülkemizi temsilen oynanıyor, bizim gidip rakip takımı tuttuğumuz maçta iki takımda ülkemizin takımıydı." diyerek ufak bir açıklama yapmıştı. Sare biraz düşündükten sonra "O zaman rakip takımın oturma yerine oturalım ama kendi takımımızı destekleyelim." diye bir fikir sunmuştu. Onun fikrine herkes gülerken Gökmen bilmişlikle "Rakip takımın oturma yerine oturmanıza izin vermezler bir kere akıllım. Vermezler değil mi baba?" derken son cümlesinde babasını hedef almıştı. Levent biraz düşündükten sonra "Bizim tribünümüzde yer kalmazsa sorun çıkmayacak şekilde rakip takımla yan yana oturtabilirler oğlum." demişti. Yeni bir kelime duyan Sare abisinin konuşmasına izin vermeden lafa atlamış ve "Tribün ne baba?" diye sormuştu. Levent kızının bu hevesli haline gülerek "O oturma yerlerinin adı tribün kızım." demişti. Hazen biraz düşündükten sonra "Çok saçma ki. Neden koltuk yada sandalye demek yerine başka bir isim kullanıyorlar? Hepsi aynı şey." demişti.

Selda kızının meraklı haline gülerek "Orda bir sürü sandalye birbirine bağlı olduğu için öyle diyorlar kızım." demişti. Sare kafası karışsada başını sallayarak onayladı anne ve babasını. Kahvaltı bu konuşmalar dışında sessiz geçerken herkes doyduktan sonra Selda ve Levent el birliğiyle sofrayı toplarken Gökmen ve Sare kendilerine kıyafet seçmeye gitmişlerdi. Yaklaşık bir saat içinde kahvaltı sofrası toplanmış, bulaşıklar halledilmiş ve ev halkı dışarı çıkmak için hazırlanmıştı. İlk önce hep birlikte bir alışveriş merkezine gitmiş ufak bir alışveriş yaptıktan sonra aldıklarını arabaya yerleştirmiş daha sonra ise ayrılmışlardı. Gökmen ve Selda, Gökmen'in isteği üzerine başka bir alışveriş merkezinin üst katında bulunan oyun alanına giderken Sare ve Levent ise lunaparka doğru gidiyordu.

Lunaparka vardıklarında Sare babasının elini çekiştirerek atlıkarınca'ya doğru koşmaya başlamıştı. En sevdiği oyuncak atlıkarıncaydı. Babası bunun sebebini sorduğunda ise "Atlar özgürlüğü temsil ediyormuş baba. Böyle dağlarda, yaylalarda istediği gibi koşup oynayan atlar varmış, arkadaşım dedi ki 'Atlar hem özgür hemde asil hayvanlar. Onlar bir tek kendileri gibi olan insanların onların sırtına binmesine izin veriyorlar.' Bende binmek istiyorum ama birazcık korkuyorum o yüzden ne zaman atlıkarınca'ya binsem gerçek bir ata binmiş gibi hissediyorum." demişti. Levent kızının bu isteğini öğrendiği zaman kendi kendine biraz daha büyüdükten sonra ona at binmeyi öğreteceğine dair kendi kendine bir söz vermişti. O gün gelene kadar minik Sare atlıkarıncayla idare edecekti.

Levent atlıkarınca'ya vardıkları zaman bir bilet almış ve Sare'yi tekli atlardan birine oturtmuştu. Oyuncak hareket etmeye başladığı zaman birkaç metre uzağında duran gişeden iki bilet daha aldı Levent çünkü biliyordu ki kızı kolay kolay inmeyecekti bu oyuncaktan. İlk tur bittikten hemen sonra kızının kendisini yormasına izin vermeden ikinci biletide okutan Levent ile Sare'nin yüzünde büyük bir gülümseme oluşmuştu. Levent o gülümsemeyi görmek için canını bile vermeye razıydı.

Sare lunaparkta ki ilk yarım saatini atlıkarınca'ya harcadıktan sonra babasıyla birlikte önce çarpışan arabalara sonra ise dönme dolaba binmişlerdi. Biraz dinlendikten sonra atış alanına gitmişlerdi ve Levent kızı için büyük bir oyuncak ayı kazanmıştı. Gün sonunda lunaparktan ayrılırken ise kızı, oğlu ve eşi için birer pamuk şeker kendisine ise kağıt helva almış ve yemekten sonra film izlerken yemek için kızından söz almıştı. Akşam için birkaç çeşit yemek aldıktan sonra ise sabah ayrıldıkları alışveriş merkezinin önünde Selda ve Gökmen ile buluşup eve geçmişlerdi.

Sabah kahvaltısı gibi tatlı atışmalar ve sohbetlerle geçen bir akşam yemeğinin ardından hep beraber bir film açıp onu izleyerek günü kapatmışlardı.

 

Özel Bölüm Sonu

Uzun bir aradan sonra bu evreni farklı bir açıdan yazmak tuhaf hissettirdi açıkçası. Bölümü yazamadım desem daha doğru olur çünkü yazarken sık sık gözlerim doldu ve boğazıma bir yumru oturdu aslında daha uzun ve derin yazacaktım ama sanırım bunu yazmaya hazır değilim. Şöyle güzel bir aile olabileceklerken Levent'in herşeyi batırması ondan nefret etmeme sebep oluyor.

Birde şöyle ufak bir detay var ki bu bölüm Levent'in Hazen'i yetimhaneye bırakmak istediği günün paralel evrende ki hali. Yani Hazen'in en büyük hayal kırıklığı olan ve babasına olan sevgisinin azalmaya başladığı gün Sare'nin Leventle birlikte en mutlu olduğu günlerden biri. Levent'e istediğiniz kadar sövebilirsiniz.

Bölümün sonu pek hoşuma gitmesede daha sonra düzenleyeceğim için şu anlık böyle paylaşıyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere kendinize iyi bakın 👋 👋 👋

Bölüm : 10.05.2025 10:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...